4 MİLLİYET CUMA 30 TEŞRİNİSANI 1934 ( Öz dilimizle | Ölçüyü değiştireceğiz! Osmanlı dili, bütün varlığı ile geçmişe karıştı. Efendinin, ağanın, beyin, paşanın, hacının, hocanın, hafızın, sarığın, cübbenin, sırmalı apuletin, elmaslı kılıcın gittiği yere i. Yalnız, bu şatafatı bol dilin, | içimize yerleştirdiği kötü saplanış- ları kafamızdan bir türlü söküp a- tamıyoruz. Güzel güzel, tatlı tatlı yazarken bir yere gelince, yazgaç (kalem) parmaklarımız arasında, gemini koparmış bir yağız at gibi şaha kalkiyor: — Peki, şimdi buna ne demeli? Ona ne dendiğini düşünürken, beynimizin içindeki düş (fi. kir) de kanatlandığı gibi uçup gi- diyor. Bu iş, benim anladığıma göre ga- dur: Daha önceden de yazdığım gi- bi osmanlıcanın söz kalıplarındaki ölçüyü kullanmaktan vazgeçeceğiz. Çünkü, bu ölçü, dilimizin bagünkü ölçüsü değildir. Biribirine uymaz iki dilden biri- si ile düşünüp,öteki ile yazmağa kal kışırsak, işi ileri götüremeyiz. U- zun, kısa ile çapraşık, pürüzsüzle, kapalı açıkla, güzel çirkinle yanya- Görüşümüzü, gidişimizi, tatumu- muzu değiştireceğiz. Yoksa, başladığımız yerde saya- rız. M. Salâhaddin GÜNGÖR ISTNBUL: 18 Tokatliyan otelinden nakil - çay saati. ları, (Hava müsait oldukça rmleke neşriyatı programımıza ilâve edilecektir. di. 178: Hastaları tevelli 18J15: Piyano - Keman konseri — makale. 19,15; Şarkılar. 19,45: Kon il Muwahabe. 20,50: Siyasi lümat, Zi: Haberler. 2115: Mİİ meyriyat. 22: Dans inusikisi. 23: o Haberler. 23,15: Saar. 2330: Aktualita, 24, Karışık neşriyat, 1 - 3 Gece ri (2 den vonrn plâk.) ki tünlite 20,50: Siyasi kısa Maberler. Zi Haberler. 2018 MN meyelyek. : Basthovenin eserlerinden 234 Ha barlar 20) PİE LAL, Sahenk 2 Ge annen boku maçı neticesi, Bi: Romen belik: “223 kar BUKREŞ, 264 13 15 gündüz plâk 18: Radyo orekstranı, 18: Haberler, 16,161 Radye orkes- trast, 20: Konferans. 20,201 Plök, 21: Senfonik üzerine bahis. 21,10: Filharmami tara fından senfonik konser. 22: Musahabe, 22,15: Senin Va pa (Besthovenin Sim “İda KiB BELGRAT, 437 18; Kültür firik. 195: Mabtelif 20 Kon ferana, 20,30; 250 Kk. BRESLAU, 316 im 17: Hafif mwaiki, 19,15 — Bu saate kadar nerede idiniz? — bilardo oynayor- gear — Tabii siz efendi efendi oturu- yordunuz; onlar oynayorlardı Tabii onlar daima sizi baştan tadırlar, Eğer onlardan biri size rast gelmemiş olsa, mutlaka zama- nında eve olacaksınız. Fa- kat ne yaparsınız ki Tanrının günü bir arkadaşmız musallat oluyor, Me a kıramıyorsunuz, değil- Ve hiddetinden ateş saçan göz- lerini yavaş yavaş karısma döndü- rerek, iğrenç bir şeye tiksiniyor- muş yüzünü buruşturdu: — Hanımefendi, Nazmi bey oğ- lunuzu görmeğe tahammül edemi. | yorum. — A. .o narıl lâfbey? | — Nasıl lâf mr? “kas bayağı lâf! Bu çocuk aile softâşına hür- | met etmemektedir. Her akşam get geliyor. On beş günde bir defa ol- sun beraber yemek yediğimiz yok. “esini. ben bir SÖZ söy- | EK ELELE BüFAFIRI Soyadları Malümya.. Bu günlerin başlıca işi, herkesin kendine bir soyadı a- raması.... Yalnız, bana şimdiye kadar te- lefonla, mektupla, belki yüze ya- kın tanıdık başvurdu: — Aman, bize bir soyadı bul! diye... Dün, arkadaşlardan biri: — Baksana, dedi, senin adırı bi risi almış... — Yok canım... “ — Inanmazsan bak... İşte gaze- te yazıyor. Filânca bey kendine Güngör adını takmış. Ben cevap vermeyince yüzüme bakıp sordu: — Şimdi ne yapacaktır? — Ne yapacağım, hiç.. — İtiraz etmiyecek misin? Gülmeğe başladım: — Peki amma, size ne oluyor kuzum? Bırakın, ikimiz de “gün görelim, yaha!... Kulakmisafiri Türkiye tıp encüme- ninin toplantısı “Türkiye Tıp Encümeni çarşamin gü- sü 1830 da General Prof, Tevfik SEE lsram başkanlığı altnda toplanmıştır. Evvelâ Prof. Bay Fahrettin Kerim ta- rafından bel'um arkasından başlayarak beyin kaidesine geçmiş bir tümör vak'a- we takdim edilmiş, izahat verilmiştir. Bu vak'a hakkında Bay muallim Sani Yaver, Kâzım Nuri, Niyazi Ismet, Nazım Şa- kir söz almışlar ve fikirlerini söylemiş lerdir. Bundan sonra Bay muallim Na- alir. sene evvel gören felci umumi vak'ası takdim etmiş ve izahat vermiştir. Bu vak'a hakkında Bay Fahrettin Kerim, Niyazi İsmet, Osman Şerefettin söz almış kendi müşahadelerini söyle miştir, Bay Prof. Şevket Aziz ön kemikleri il kata kalan etap | alar haklem- tetkikatına ait tebliğini yapmıştır. Bu tebliğ hakkında Bay Kâzım İsmail söz almıştır. Bundan sonra Bay muallim Abdulla» dir Lütfü hintyağı tohumlarile zehirlen- me hakkımda tebliğ yaplış ve son se neler içerisinde süs olarak: bahçelere e- kilen bu nebata dikkat edilmesini ve rast gele yenince öldürücü kazalar çıktığını söylemiştir. TEŞEKKÜR dan izce kurtaran o Aksaray'da Horhor'da ebe Şükure Hanıma teşelekü- rü bir borç bilirim, Mülliyet gazetesi posta memuru A. Haydar EVLENME Namık Paşa torunlarından ve Topçu Binbaşılarmdan rahmetli Bay Tevfik kızı Bayan Müeyyet ile Milli Reasürans cep'in evlenme izleri dün Fatih Beledi- ye Evinde yapılmıştır. Uğurlu olmasını diler ve kendilerini kutlalarız. ğe ei — Bak bunda yerden göğe ka- dar haklısm... Kadın iki kızmı al- sın, taa Ada gibi yerden gelsin, sen evde bulunma! — Halbuki belki yirmi defa söy- ledim. Bugün için saat dörtte ev. de bulun, çok mühim bir mesele var, misafirler gelecek demedim mi? Nazik kadın... bir şey söyle. medi ama, yemeğe de kalmadı, çıktı gitti. Şehabeddin bey şimdi — oğlunu bırakmış, karisile bir dızdık çıkar- mağa hazırlanıyordu. Nazmi daya- ,namadı alıldı: — Bir hata ettiğimi takdir edi- yorum — dedi — fakat hatanın bü- Yüğü bende değildir. — Ya kimdedir? Bizzat sizde beybaba! .7,Bir bu eksikti. Ne garip küs- ahlık — Hakavetinize devam edebilir. Öz Türkçe ile Bilmecemiz Geçen defaki bilmecemizi doğru ha'ledenler arasinda çektiğimiz kura neticesinde birinciliği: İstanbul sıhhi müesseseler muhasevecisi kızı Bayan Refia, ikinciliği Üsküdar Sultantepe Yeşilbaş bayır No.2 Bayan Vasfiye kazanmışlardır. Idarehanemizden he- diyelerini almalarını kendilerinden ri ca olunur. Ceçan defaki bilmecemi- zin halledilmiş şekli 2345678 91011 Osmanlıca karşılıklarını yazdığı - mız kelimelerin öz türkçe mukabille- rini bularak şellimizin boş hanelerine yerleştiriniz ve keserek (Milliyet: bil- mece memurluğuna) gönderiniz. Bil- mecemizi doğru halledenler arasmda kura çekiyor ve kazananlara hâtıra 0- larak birer hediye veriyoruz. Müddet Pazartesi günü akşamma kadardır. Yeni bilmecemiz 1234567891011 Soldan sağa ve yukardan aşağı z — Fecir (8). taşınan şey 3 — Büyük değil (8). Dürüğ, gayri sahil (5). 4 — Remat (3). Emir, haber, ilân, şa- yin (3 5 — İntihap et (3). 6 — Kamer (2). Mahsul, Feyzü be- reket (5). 7 — Yüzdeki lekeler (3). 8 — Asil, cazibe, gani, mesut, Böy” (8). $ — Mar (5), arzu, emel (5). 10 — Bir meyva (3), Kita, tarz, vur (3). 11 — Ahit, yemin (3). Murat reis semt ocağı kongresi CHE Vakidar kazası Murat Galip tarafmdan ocağın bir senelik faaliyetine dair rapor okun muş, ve alkışlanmuştır. Ocağm himayesinde çalışan Hilâah mer bakım'evinin faaliyeti de şükran la karşılanmıştır. MÜESSİF İRTİHAL Ecza alât ve itriyat taciri Evliya Za- de bay Nureddinin valdesi bayan Nazif- 'dar Kâmile vefat etmiştir. Cenazesi bu- gün Divanyolunda Beyazıt caddesinde Merkez Efendideki sile kabristanına def- nolunacaktır. siniz, Fakat bu haksrzirkta devam etmekten başka bir şey olmaz... — Hem gözlerinizi de o kadar açmayınız. Sükünetle beni dinleyi- niz. Niçin bugün saat ( dörtte eve gelmemi istemiştiniz? — Gelseydin öğrenirdin... — Mükemmel... bir davette bu- lunuyorsunuz ki sözlerinize bakı- edip eymite öğrenirdin demeğe ağzı- nız varıyor... A benim babam... Ne- den bana apaçık demedin ki bugün Sadun beyin haremi ile kızları ge- lecektir. Re bey hayretle oğluna — Kimden öğrendin gelenlerin onlar olduğunu? Biz sana bir sür- priz yapmak istemiştik. — Cevap vermeyişine bakılırsa esrartengiz bir yerden haber aldı- ğın anlaşılıyor. Yoksa | geldikleri zaman evde miydin? Ayşe de söyle miş olabilir. Haydi'bu ciheti bize ö ğrenince meden gelmedin... EN Niçin gözlerin yaşarı- yor? Tuhaf şey... hayret! aaa... ağlıyor da... ülesmir mi oldun? Zimmet Ambar memuru Sami şefokla beraber daireye gelmişti. «utünlerin ambarlama zamanı oldu mu idi ber sene © önüm için dur otur olmaz, çiftçilere meram anlat- maletan sesi kasılır, işinin fazlalığından | bazı günler uğzma bir lokma bir şey ko- yamazdı. Bu sene kasaba ve köyler de | dahil olduğu halde debyetli tütün yetiş- | Grilmişti, Zürran zimmeti binlerce denk- ler halinde bir aydır kağnı arabalarile ambarlara taşmıp duruyordu. Sami Efendi dün gece sent ikiye kar dar çiftçilerin zimmet noksanı hesapla rile meşgul olmuş, yatmak için evine en- | cak sabaha doğru gidebilmişti. Kahvecinin getirdiği çaya gevreği ba- trarak dişlerile çiğnedi. Onünde, kantar cı Kâmil Efendi yirmi denklik bir par. üyi tartıyor, beri tarafta arabalarından çözülmüş öküzler saman yiyorlar, daire- nin önündeki meydanlık, köylüler ve yer lerde serilmiş taze kokulu tütün denkle. rile dolu bulunuyordu. Ambar memuru, başmda bir ağrı, dili | biraz pashca ayağa kalkarak (| tartılan denklerin yanına geldi. O sırada kolun- 'daki iki pilici göğsüne bastıran, başı yaz- malı bir köylü kızı ona yaklaştı: — Kurbanm olam ağam... Şü bizim tütünlerin hesabını bele bir gör. Sami Efendi iki senedir bekârdı. Ka- sı çocuk doğururken ölmüştü. Onun i- çin kara göz bebeklerinde yıldız. gibi bir şeyler parıldayan bu köy kızı birden bo. şuna gilamişti, Yarı bu his, yarı da vazi- fesinin sevkettiği itiyatla vezin kâtibinin dinden çeki pusulasını aldı. Bir solukta rakamları yekün etti. Tütünün nizami fi. resini de ilâve ettikten sonra kızın tam yirmi iki kilo zimmet noksanını meydana çıkardı. Omer kızı Güllü'nün tütünleri için yedi yüz kilo zimmet konulmuştu. Halbuki yapılan hesaba göre (altı yüz kilo noksanlık için Güllü'nün yüz on fira cezayi nakdi vermesi lâzemgelirdi. Saminin kaşları çatılâ, düşündü. Bu zavallı köylü kızma yüreği acıyordu. Bi- liyordu ki bu fazlalık ya tütünü tahmin «den muhamminlerin . dikkatsi idi. Yahut cahil köylü bunu zayi etmişti. Bu yüz on lira borç muhakkak ki ölümü de- mekti. Başile yanma gelmesi için çiftçi kıza işaret etti. Ve onu bir kenara çeke- rek sordu: -— Güllü kız... Sen tütününü ne et- tin? — Ne idecun efendi, heprünü getu - düm. — Yalan söylüyorsun, Tütün yirmi i- ki kilo noksan, Yüz on lira ceza verecek- sin, — Amanın. . itme efendü.. . Ocağına düştüm, Şunun bi kolayı bulunmamı ki... — Senin evde başka tütünün var mi? — Yok efendi... — Var de de bu noksanı ihrak tütün- le tamamla, yoksa şap gibi yanacakam. — Peki efendi. Onun eline bir kâğıt verdi: — Yarın akşama kadar buraya yürmi kocan var mı? — Yok... daha evlenmedim. O sırada takip memuru Orfi yanlarına sokulmuştu. Samiye gözünü kırptı: — Ambarcı gene işin iş (zürran dön- Nazmi durdu, durdu, da ep — Evet... müteessir oldum... — diye bağırdı — Ama istediğiniz za» man evde e. gil; aile sofrasına emrettiğiniz gi- em edemediğim için de de- Babası artık köpürmüştü. On. eyler beş — daha yüksek bir ses- haykırdı. — Ya ne için be herif? — Hâlâ mı anlayamadınız? ak- şam yemeğini misafirlerinizle be- raber bir sofrada yiyemediğim için. Ve Şehabeddin beyin hiddetini birdenbire söndüren bir | hıçkırık boğazından fırlarken, gözyaşlarını göstermemek için elile yüzünü ka- payarak odadan çıktı... Üst kata koştu... Odasına kapandı. O zaman kazı koca biribirlerine bakarak mânâlı mânâlı gülüştüler. — Senin hakkın varmış... — diye söylendi — Ana? — Tabii canım... — dedi — gö- den çiçeği alırken her tarafı zan- gır zangır titriyordu. — Artık bu izdivaç bir gün mese lesidir. Elbette... görmedin mi kadınm yaptığı komplimanları? efendim... bizim oğlan kendini satmasını bili- , yor. Bütün kızlar peşinde, onu A- | KİBAR GÖRÜNMEK Bin Haa i Eg TARIK İsteyenlerin iç yüzü... ZEN emi JOAN HARLOW Z Yal | İsteyenlerin iç yüz i AŞIK GÖRÜNMEK (MARY DRESLER E e isteyenlerin iç yözü.. o WALACE BEERY 8D ler | SADIK GÖRÜNMEK isteyenlerin iç- yüzü... Bugün saat Jl de tenzilâtı matine vardır. i m ” SN Bağün İPEK ümmi seyi ; Senenin en muazzam, en hissi mik G$İĞ,, : yonlarca liraya mal olmuş, yüz bin yes, lerce asker, sayısız top, tüfek. Ea BIR ALMAN - “İNGİLİZ - AMERİKAN te artistlerile yapılmış Misiisiz Bir Fil ar Bu filmin kuvvet ye szametini tavsif için kelime bulmaktan aciyi”. Bügün saat 11 tenzilâtk matine abu Mi tal; Dünyada mevcut bütün lisanlara tercüme edilmiş ie ölmez bir eser, filme (alınmıştır. Me EKMEKÇİ KADIN 1934 senesinde Fransa'da yapılan en büyük film. nünü kaçağa verdi diye bana söylediler. Yapıştır cezayı. .» Sami kaşlarmı çattı: — Yok canm... lerzm gürehimi ak ma. Evde ihrakı varmış, noksanı ta unamlıyacak. TEPEBAŞINDA ŞEHİR! TİYATROSU DRAM ve PIYES KISMI Bugün matine 14,30 da z vir y“ Orfü başlan bir gençti. Istanbulda po | | Ginbiiiği > sa Birlik yapmıştı. Kaçakçılar onden tör tir ŞehirTiyalanma YAP. 2 titrerlerdi. Hiddetle haykırdı: | — Peki... mademli varmış. Haydi nl ven İY Bana i dübara olmaz d Du km üzerine b yü ela Emi Me € e e al iel yl Peer ler yerime i yazmayın, beni ırmağa atm, ite yidürün, bağ h ... Eski Fransız Tiyatrosunda — Peki, dedi, blniğeniiki tamamla, A- | ŞEHİR TİYATROSU OPERET ma bize getireceğin kuzuyu köyde dol- Bugün matine 14,30 da dar da bir akşam sana misafir gelelim. Bu akşam saat 20 de Biz rüşvet kabul etmeyiz. Hakikaten bu kadma yapılan idari bir iyilileti ir yü; li Operet 3 perde | aru KE — Yazan: Selma Muhtaz H. Basteley$” | “tn ... Ferdi, hü Güllü kız ihtiyar anasınm başma yeni Son hafta h bir yazına sardı. Bir gece evvel kana yak.) — — — — —— İba may gin aya, hüarlamılardı | © GSOREYYA OPERETİ Ün ii kareli yi. Ka yaplan âE- Bugün matine 15 de Beyoğlü Mek ; Hiğe karşı koyacak, adamlara, gönüllerini MÜLENRUJDA hoyedoekti. Nal sesleri yaklaştıkça Güllü | KARIM NAMUSLUDUR kızm içine bir sevinç ürpertisi geliyordu. Bu akşam 20,30 da Usküdar Ke leme Hale Tiyatrosunda ur İİ — Jreunluk kahvesi | KARIM NAMUSLUDİ içtiler, Yolda ili arkadaş konuşup bir pi ' ee BEŞİKTAŞ SÜMER” Tiran Ne KADINLARDAN BIKTIM e Me tütünleri muştu. Ambara götürdüğü güm denberi ambarcının; “kocan var mi7, diye sarması onun fikrini kurt gibi ye - enişti. Bumum için o da bu işe çok mem | ln a si birlikte yerek yediler. Yemekten sonra dün yapıldı. O gece gelin güveyi gerdeğe girdiler. Hüsnü ni- yetla kapatılan zimmet ildi gencin saade ül Kv hödün beylerini çötüğuliker Saka çekebik dik ya... Ne mutlu bize... — Evet gemlerini zamanında ka- sabildik. Eğer onu bu kalp oyunla- karısının kızını evimize gelin diye sokacak... iz artık Sadun bey kesenin ağzını — Muhakkak. | Kıza cıhaz ola- rak bir çiftlik koparırız. Şehabeddin bey — dudaklarını şaplatarak ellerini oğuşturdu: — Yapalım şu işi... tig şu işi hatun, yoksa halimiz gri Harp kesemizin kele darı ekti. Halbuki Sadun Beyoğlundaki konağı satsa daha on sene yaşar. Son:fa müteessir bir tavır takına- BUGÜN MELEK. sinemasınDığ Yur vk vi İM BU BIR RUYA ESERİ RI — Vallahi çocuğa beyhude yere ettim. Şunu çağırıp biraz gönlünü alalım mı dersin? — Vazgeç şimdi... onu bu gece tesirile baş başa bırakalım. Sabah- ola, hayrola... Anlaşılıyordu ki Şehabeddin bey le muhterem zevceleri hanmnefen- di, umumi harbin her adımda bu 'ememene müsâade edelim. Fa-| zümle gördüm. O gün kızm elin. | servet imha eden bugünlerinde kâr kı bir dalavera peşinde yürümekte idiler. Sadun beyin Gedikpaşada- ki babadan kalma evi hatırlayacak derecede masraflarını kısmağa ka- rar verdiği henüz kulklarma çalm- mamış olsa gerekti Bir anat sonra, evde el ayak ke- Dolmadani bir parça daha # — Acaba beri bu kızı seviyor yum? Yoken Nimetin beni alati, sı gücüme gitmişti de babamın dırması da üstüne binice sini mi bozuldu... En büyüklerinden iki pal ki de biber seçti, bir gazete sardı. Yemek kokusünu alan tir ee miyavlamağa başlamıştı; ei tekme vurdu. Dolabı kapayın ğa çıktı. Burada duvara kurs bisiklet duruyordu. ia le lâstiklere dokundu: EEE üz TI