© Veysi yeni disk rekorunu bi e sini “PARİS, (Milliyet) — Veysi bi- ze yeni bir Türkiye rekoru kazan- dırdı. Her sene muayyen zamanda Orldans şehrinde © Jeanne d'Arc birinci sınıf atletleri buraya davet edilmekte, İşte Veysi de dün Orldans'a mü- sabakaya davet edilmiştir. Fransa- mn meşhur yıldızlardan maada altı kişiden mürekkep seçme bir Belçi- ka atlet grupunun maçlara iştira- ki günün ehemmiyetini büsbütün artırmış ve hattâ bir de Belçika re-! koru kırılmıştır. Orlâans şehri Paris'in 120 kilo- metre cenubunda küçük güzel bir doğru geldik. Şehri dolaştıktan sonra lo- kantada yemeğimizi yedik, stada yollandık. Saat tam 14 te sahadaki yerle, mize oturmuş bulunuyorduk. Esa- sen çok şirin ve güzel olan stat bay | ram şerefine bü ve müsabakalara başlandı. Koşuları çoğu Parisliler ve Bel: çikalılar tarafından kazanılıyordu.. Saat 16 da yirmi kişiden mürekkep * bir atlet grupu muntazam adımlar- la sahaya gelip hep beraber İsveç harekâtı, barfiks ve paralel göste- rişleri yaptılar. Saat 17 de sıra atmalara gelmiş- ti. Bu sene nedense gülle progra- ma konulmamıştı. Geçen seneler Disk için sahaya altı atlet geldi. İçlerinde meşhur Alsaslı Paul Win ter de vardı ki bu maç için ta Stras- bourg'dan getirtilmişti. Veysi midesinden bir parça ra- batsız olduğu için sahaya tam kuv. veimaneviye ile çıkmamasma rağ- men ilk atışlarda çok muvaffak üçü gene kendisi nen 90 santim kadar kırmıya mu - yaffak oldu. Bu kendisinin ilk müsabakası i- di. Hazırlanmak için ancak iki de-! fa antrenöman yapabilmişti, Buna Tağmen mevsim sonunda elde etti- ği 41,10 metrelik rekoru bu mev- sim başında ve ilk müsabakasında | 42,33 metre ile geçti ki bu derece | Balkan rekorundan bir kaç santim eksiktir. Bu neticeye her ikimiz de fevkalâde sevindik. l Demek Veysi bu sene mevsim 80-! nuna kadar yeni rekorlar daha ka- zanabilecek ve bilhassa Zagrep'te yapılacak Balkan olimpiyatlarında | bütün kabiliyetini gösterebilecek - | — Surrı ile, doktör gelmesinler mi? “ Genç kız, nihayet dayanama mış, kalbinin sırrını tekrar orta - ya dökmüştü. Gülmekle ağlamak arası şaşkındım. Sırrı Nevre - si, benim, £ kafamı ve sinirlerimi dinlendirmek için bulduğum inzi- vagâhıma getirecekti. Ben, Neşi - deye olan sevgime (o rağmen, bu zülme tahammül edemezdim. Ta - hammül etmemek hakkmıdı. Ka- fam tahammül etse, sinirlerim is- yan edecekti. ; sö “” — Niye cevap vermiyorsun, cici amca? > Sesim, tavrım, sert mi, kaba- mıydı, bilmiyorum, yalnız kaşları- mı çattığımın farkındayım: — Ben, sadece seni davet edi- yorum. : Neşide, başını eğdi: — Anlıyorum, Hüsrev amca! Neşide, düşünüyor. Ve meler düşündüğünü ona sormıyorum. Ne | sorayım? O da, ne söyliyebilecek ? | Milliyet'in edebi tefrikası: 82 KANLISIR nasıl yaptı? Veysinin Paristeki bu muvaffakiyetini muhabirimiz hikâye ediyor Kendisi henüz bu sene tam for- munu bulmamakla beraber teknik itibarile geçen senelere (nazaran çok farketmiş ve bi daire i- çinde dönüşleri bir kat daha sürat- leşmiştir. Meşhur Winter yeni bir rekor te- sis edebilmek için fevkalâde uğraş masına ve tam formda olmasına rağmen Veysi'yi ancak bir kaç met- re kadar geçmiştir. Winter bugün dünyanın en meş- hur diskçilerinin ön safında gelen bir atlet olması hasebile | sevimli a, eray kazandığı bu za- er Türkiye sporu hakkında bü- yük bir kazançtır. Nitekim maçtan sonra birçok kimselerle (o beraber Veysinin yeni rekor yaptığı mü- sabakadan sonra Winter ile bir- iikte alınmış resmi (X) Winter de Veysi'yi hararetle tebrik etmiştir. Dün, eğer gülle müsabakası da olsaydı Veysi'nin yeni bir rekor tesis etmesine şahit olmamız kuv- vetle muhtemeldi. Şimdi kendisi haftada üç defa muntazaman id - manlarına devam etmektedir. Ha- valarn fena gitmesinden ciddi ola- rak devam edemediği antrenöman- larma bundan sonra muntazaman devam edecek ve her halde bize ye mini rekorlar hediye edecektir. 'eysi fevkalâde kabiliyetli ve çok genç olduğu için istikbal kendi sinindir. Yeni muvaffakıyetinden dolayı kendisini ne kadar tebrik et sek azdır. İzmitli: : Di Milliyet Asrm umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye içim Hariş için LK LK A. REFİK Yazan: Mahmut YESARİ uk irani. Bu, bir ayrı anyana oturduğumuz halde, biribirimize artık çok uzağız. — Ne oluyorsun, Hüsrev? Bugü lerde'pek'kmğn Dizümiy er — Yorgunum ve hastayım. Halim Siret, mânâli mânâlı gü. lümsüyor: —Ha sea; alışkın da değilsindir. — Evet, hakkın var. Fakat benim Adapazarma çift. liğe” çekileceğimi duyduğu vakit kolu kanadı kırılıyorduz — Bu münasebetsizlik, Hüsrev,. Çiftlikte bir başma ne yaparsm? Vallahi çıldırırm. Bu gidişle sen, kara sevda getireceksin: Halim Siret'in hüznünü ve telâ- şitir birden anlayamamıştım. Lâkin sonradan kafamın içi aydınlandı. Halim Siret, Neşidenin Sırrı Nev. MİLLİYET PAZARTESİ 21 MAYIS 1934 ye pöti for, şampanya, likör ve mey- va dolu masanın önünde delikanlı ile genç kadın başbaşa vermişler, tatlı tatlı konuşuyorlardı. Birden sofanm saati dördü çaldı. Muallâ hemen yerinden fırladı . — Aman Cezmi, saat dört.. — İyiya, daha erken.. —- Aman nasıl erken? Bugün ev- de dört buçukta çay ziyafeti var. Bulunmazsam ne ayıp olur. Davet- lileri kim karşılar? — Kocan karşılasın. — O beşten evvel gelemiyeceği- ni söyledi. Hem sen deli misin, böy- | le söz olur mu? Ben telâştan çıldı- rıyorum, Sen neler söylüyorsun? — Peki ne yapayım? — Şu saelarımı düzelt, sonra el- biselerimi ver, şapkamı ver, man- tomu ver ne bileyim? —Vallahi böyle başbaşa ne iyi idik. — Doğrusu ya, bu geç kalma- lar hep senin yüzünden oluyor. ten #rkek değil misiniz? Fedaki lıktan aulamazsınız. — Acaip, sen bi erkekleri nerden biliyorsun, tecrübe mi et- tin? — Üzerine bir de hakaret, doğ- rusu buna tahammül edilemez. — Peki, peki, kızma, sözümü ge- ri aldım. Muallâ telâşla sofanın kapısını açtı: — Eyvah, dedi on geçiyor, dedi. Cezmi biraz bana yardım etsene, ne olur? — Vallahi, kımıldayacak halim yok. Muallâ kızdı: le ise bu dakikadan itiba- ren aramızda hiç bir alâka kalma- dı. sizinle rabıtamı kesiyorum. Siz alçak bir erkekmişsiniz. Muallânın gözleri sulandı, yarı ağlıyarak kendi kendine acele ace- le giyinmeğe © başladı. Cezmi de bazı tatlı sözlerle dargınlığın önü- ne geçmeğe çalışıyordu. Kadın gi- yindi: * — Zaten salı günleri uğursuz. dur derlermiş, ne doğru! Muallâ bir aralık durdu: — Bugün salı değil mi? — Bilmem. — Sen ne biçim insansın, günü- nü bilmez misin? — Galiba bugün salı olmasa ge- rek. Sende takvim falan yok mu- dur? — Bilirsin ki ben öyle şeyler lanmam... — Bir gazete falan da aldırtma- dın mı? — Gazete okumam ki... Öyle ise bugünü nerden öğre- eğiz? — Herhalde apartmanın kapıcı. sı bilir. Muallâ tamamile giyinmişti. Hız la kapıya doğru lü — Hanımefendi bir selâm yok mu Muallâ sert sert Cezmiye baktı: — Sana demin söyledim, artık aramızda hiç bir münasebet kalma- mıştır, dedi, Muallâ çıkarken, - hiddetini ve nefretini izhar için kapıyı da şid- detle kapadı. Aradan beş dakika geçmişti. Kapı çalındı. Cezmi ten- bel tembel yerinden kalkıp kapıyı açtı, Bir de karşısında o Muallâyı görmesin mi? Sordu: — Bir şey mi unuttunuz hanıme. fendi? Muallâ yüzünde bir tebessüm, sesinde bir şakraklık: — Ayol, bugün paraztesi imiş, dedi. — Nereden öğrendin? —Kapıcıdan? -— Eh, ne olacak? — Bizim çay ziyafeti bugün de- ğil ki; yarm! Muallâ hemen salona geçti, şap- kası, mantosunu fırlattı: — Aman, içim öyle rahatladı ki, dedi, ben bugün salı zannediyor- dum. Halbuki pazartesi imiş. Tekrar başbaşa kaldılar: — Canım... — Elmasım... — SEM — Bir doğum İstanbul Ticaret ve Sanayi odası raportörü ve Halkevi spor şubesi umu mi kâtibi Sami Cemal Beyin bir kızı olmüş ve yavruya (Gülderen) adı kon muştur. ilderene uzun ve mesut ha- yat dileriz. sa ÇİFTLİK PARKI ss: Memleketimizin en yüksek muviki san'atkârlarım bir arada gör: ceksiniz. 24 Mayıs Perşembs akşamını bekleyiniz. Ns dut Şişlide : ISTANBUL TRAMVAY ŞİR :ETİ EVKAT TARİFESİ 1934 senesi 21 Mayis gününden itibaren ilânı ahire kadar muteberdir. a a Hareket Hareket Sant Sant 1 ( S3 2348 o er e ( 561 2402 12 HARBİYE-FATİH | 62 2406 de ———— * BAS 2328 Zİ 15 TAKSIM - siRKECİ ( 7 ve r LE ar -İ 16 MAÇKA - BEYAZIT ( Mae Ş Tri se sw 2371 ; ayazıttan ya ir G1 2402 m MAÇKA - E. ÖNÜ ( Maşkadan - PE. Onüne Tr 657 mw o —— İCE. Önünden - Maçkaya w 69 204 mİ 17 SişLı- sirkeci ( çe e ——— v 658. 2031 - — TAKSİM - AKSARAY ( en Akn . 702 1958 a a il ydan - Taksime 748 m5 vw “(19 KURTULUŞ-BEYAZIT Kurtulean - Beyarıta « 69 24 may, Beyasıttan - Kurtuluşa ır s5 7“ — KURTULUŞ - E. ÖNÜ i Kurtulaştan - E. Önüne 7 71 8 ——— E. Önünden Kurtuluşa La 6” we —— (3 Taran - Beksüz 6 iğ ee ğ Bebilemm w KAR BUZ Li m mw sa miz 2 22 BEBEK - EMİNONU | Emisönünden - Bebeğe 8s MZ ü | Bebekten - B. Taşa —— vas : (OE. Önünden - —— AN » 2) 23 OKTAKOYLARSAMA 4: onki an © şe yam E Mh ORTAKOY-.EMİNÖNÜ Ortaköyden - E! Önüne a. 66 286 ay E, Onün - öye 20 s2 m2 ü iner Şa a İKTAŞ - FATİH Beşiktaştan - Fatiha r su MS 34 EE A Çeker e ae Bae i ————— a Aksaraydan » Tapkupıya © (© 5m b |32 Torkarrsiakeci ( Topkaya ilimle “ sad ——— den - prn daz z i ve Wi La 532 e 33 YEDİKULE-SIRKECİ v va 5 > g a ren ec 1 Bas ğ 37 EDIRNEKAPI-SİRK! 5 e n ( ved a Beyoğlu Tahsil Müdürlüğünden: Celâlpaşa caddesinde 3000 lira mukabilinde ipotekli 3 No. lu hane vergi borcundan dolayı icra ve iflâs kanununun 125 inci maddesi mucibince ipotekle beraber bil müzayede satılacaktır. Talip olanlarm ihale tarihi olan 13-6- 934 Çarşamba günü saat 14 ten 14 buçuğa kadar Beyoğlu Kazasında müteşekkil İdare Hey'etine müracaatları.(2621) Gayrimübadiller Takdiri Kıymet Komisyonundan: Karar numaraları 338 den 360 a kadar olan Gayrimü- badillerin yüzde yirmi beş hesabiyle bonolarmı almak ü: zere 21 Mayıs pazartesi günü leri. (2636) Yedikule haricinde buçukta kapalı zarf usulile 8: S4ç Khz. BUDAPEŞTE, 550 m 40: Macar şarkıları. — Musahabe, 20,10: Kiz, BELGRAT, 437 m. 2 9 orkestrası. 21,20: Reklim. — 21; Akşam konseri. — Mütenevvi naşriyat. PRAG, 470 m. (Le Secret) opere komisyona müracaat etme- İstanbul Milli Emlâk Müdürlüğünden; Fatih Sultan Mehmet mahallesinin dibağhane caddesinde 1 ve 3 No. İriki bap mağaza bedeli dört sene ve dört müsavi taksitte nakten verilmek şartile 6538 lira bedel üzerinden 23-5-934 ılacaktır. zamandan evvel yüzde 7,5 ni sbetinde teminat mektuplarile teklifnamelerini Komisyon O Riyasetine tevdileri. (R) günü saat 12 Isteklilerin muayyen (2097) konseri, 23,10: Halif müsiki ITALYAN GRUPU, — Musahabe, — Plâk. 21,455 Radyo orkmsiyanı, 22,45; Oda mesikisi, 2340: kek. e Dentsehlandirnder 1571 m. lin şehir opmramudan: Verdinin Murahabe. 24; Gece kon 20,35: “AİDA, operası. 209 Kir, VİYANA 507 ım. 10,58 Operadan naklen Vag rin operası, 23,50 Peşte'den Sizan m 950 Kir. BRESLAU 318 m 2 müşahabe, 21 Halk operalarım- konser, haberler, rese olan zafını öğrenmişti. Kızını, Sırrı Nevrese vermekte hiç bir mah zur görmiyordu. Sırrı Nevres, Ha- lim Siret için, ideale yakın bir da- mat sayılabilirdi. Masraf kapıları açılsın, eline para geçsin, diye dü- günün biran evvel yapılmasını is- terdi. Neşide evlenirken ben “lâkayit, seyirci mi kalacaktım? Külfetterin, masrafların, çoğunu, belki de hep- | sini üzerime alacaktım. Halim Si- ret, yorulmıyacak, üzülmiyecek, pa radan çıkmıyacak, rahatına baka- ,caktı. Böyle nazik (o bir zamanda benim İstanbuldan uzaklaşmaklı. Zum hiç yakışık alır mıydı? Halim Siret, yüzüme kederli ke- derli bee —Sen, bu huydan vazgeçmiye- ceksin. İkide bir, nöbet mi tutuyor, nedir, başını alıp kırlara, dağlara, köylere kaçıyorsun. Mazbut, mun- tazam adamsındır da... Bu, bir si- nir nöbeti... Omuzlarımı oynatıyorum: — İhtimal! — İhtimal değil, © muhakkak. Sen, kendini bir doktora göster, Halim Siret'in kaşlarını çatarak ciddi bir tavırla öğüt verişine gülü- vordum: inal va mn al Gİ İĞGİNİĞM bali p NŞAŞ — Alay etmiyorum! Kendimi bir doktora göstereceğim. — Hem bir sinir hekimine gös- ter. — Doktor Nüzhet Süleyman, anlamaz mı? Halim Siret < etrafında kimse var mı yok mu gibi bakınıyordu: — Bizim dokto: olsa, ahbaplarını terzi, berber sık. tısından kurtarmak için terziye pro vaya, berbere de traş olmağa gide- cek. Halim Siretin, doktor Nüzhet Sü leymanla alay etmesi, biraz canımı sıkmıştı: — Doktor, sapına kadar insan ar. — Onu, ben de inkâr etmiyorum. Fakat doktorluğu biraz hafiftir. — Ben de ağır hasta değilim ki.. Halim Siret, beni | kızdırdığını anlamıştı, gülerek omuzuma vur- du: Şim Sen, bugün fazlaca sinirlisin. i bana (söyle, bu Adapazarı di seyahati ciddi mi.? —— Bu, o kadar fevkalâde bir şey miki şaka veya ciddi mi diye soru- yorsun? — Şöyle bir kaç günlük bir seya- hat mi? — Temelli kalacağım. Halim Siret, elile çenesini tut- ina li şi Ee fena bir & karar. Hiç mi gelmiyeceksin? — İşi bilir. Halim Siret bu müphem cevabı- ma sinirlenmişti: —Ne yaptığını, ne yapacağını sen de bilmiyorsun ya... Bu, yalan değildi; o kadar müt- hiş ve müziç bir kararsızlık için - de idim ki O tırnaklarımla kafamı oymak, beynimi durdurmak istiyor dı um. İstanbuldan ayrılmak, bana, çok güç gelecekti, fakat durmak ta bir azaptı. Arasıra Françoise'ı, Fer- hundeyi görüyordum. Onlara da çok alışmıştım. Sonra Neşideden u- zakta yaşamak, beni çok sarsacak- tı. Acaba ben, ihtiyar halimde, bu sarsıntıya tahammül edebilecek- miydim? Françoise'la Ferhundeyi alıp be- raberce çiftliğe ( gitmek te vardı. Yalnız onlar, köy hayatıma uyabi- lecekler miydi? Sırf beni gücen- dirmemek için uymuş görünseler bile hakikatte memnun yaşayacak- VaR arak bir el kolum if, ir el vu tur tuyor. Neşidenin kokusunu duyuyo- rum.: — Hüsrev amca, gitsem mi, git“ mesem mi diye düşünüyor. Zavallı cici amca! Evet, zavallı cici amca! Anasını kurtaramamıştım, şimdi kızını da kaybediyorum. Zavallı talisiz Hüs“ rev amca! Bir insanin tali, bir düziye hep tersine gider mi? Sırrı Nevresi kar” şrma çıkaran bahtın, kaderin hak- sızlığına ve insafsızlığına sadece is yan değil, lânet ediyorum. 'Neşide gibi soluk, zayıf, çelim- siz bir kalbindeki, sinirlerin” deki bu lâv ateşini yakan kuvvet ne? — Ateş mi yakar, pervane mi Y4“ nar? Zavallı kızım, senin cici amcan ne kadar zavallı -ise, sen de o k#” dar, belki de ondan ziyade zavak lısın, Pervane de sen; ateş te, gen” sensin ve sen, kendi kendini yak" yorsun. ? Neşide, ellerini omuzlarımın ü*” tünde, boynu bükük bakıyor: . — Ben, ne düşünüyorum, bilir misin, Hüsrev amca? — Bitmedi — Kİ e le dü ee il lane ii ee O dp