Ikinci Kânun gününü yıl başı saymamızın, bizim için, bu tari- * o hin Avrupalılar tarafından sene baş İÜ Dangıcı olarak kabul edilmiş olmasın- dan başka bir manas yoktur. Biz Türkler şimdi yeni senenin hayırlı ol- masmı birbirimize temenni ederken, şüphesiz hiç birimiz, İsa Peygambe- İÜ rin doğduğundanberi 1933 yıl geçmiş olduğunu hatırımıza getirmiyoruz.. Daha bugünün herkes tarafından yıl başı sayılmasından evvel, birinci Kâ- nunun otuz birinci günü akşamı, tali denemek için kumar oynamağa gi- den hemşerilerimiz de, o günün ma- masını düşünmezlerdi.. Hattâ bir kaç senedenberi, yılbaşı gününden bir hafta evvel, apartımanlarının salon- “larına, cicili bicili bir Noel ağacı di- kerek, ağacın üzerine asılı olan oyun cakları çocuklarına dağıtan asri hem şerilerimizin yaptıkları bile Avrupalı İarı taklitten başka bir Zaten, bizim taklit ettiği larm da yaptıkları, kim bilir, senedenbederi de eden e tabi olmaktan ibarettir. Va- kın, Avrupalılar arasında dini bütün olanlara, Nosl ağacının na demek ol- duğunu, ikinci Kânun ayının birinci günü neden yılbaşı sayıldığını sorar- sanız, Peygi 25 birinci Kâ nunun gece yarısı doğmuş olduğu i- çin o geceyi kutlulamak maksadile her evde şenlik yapıldığını, hindi kı- #artmasile ziyafet çekildiğini ve böy- İe ayın sonuna yakın bir günü yılba- # saymak hesaplara uyğun geleceği için ertesi aym ilk gününün sayıldığını, tam kanaatle iddia ün ler. Fakat onların bu kanaatleri acaba tarihçe de doğru mudur? İsa Pey- gamber, sonradan ne kadar büyük a- dam olursa olsun, doğduğu vakit pek fakir bir doğramacı ailesinin çocuğu idi, Bu aile, çocuğunun doğduğu ge- ceyi böyle elifi elifine kaydetmiş miy- di? Vakın, İsa Peygamber daha Mer- yem anasmın karnında iken, Röma emrettiği kat bu nüfus tahririnden maksat ahalisinden hiç birini > riye a hiç vergi borç doğ- mamış olan bir çocuğun, doğduktan sonra, kaydini — esasen mevcut olmı yan — Belediye dairelerinin hiç bi- rinde bulmak kabil olamamıştır. Bun dan dolayıdır ki, İsanın doğduğu gü- nü kati olarak bildirmek istiyen dört İneil bile birbirlerile ittifak edeme- mişler ve her biri o günü başka baş- ka mübhem bir surette kaydetmiştir. İnciller bu tarihi bilmekten aciz kalınca, onlara tabi olan Hristiyan İar da bir kaç asır, İsarim doğduğu günü kutlulamak için kati olarak bir gün tayin edememişler, hattâ bundan ümitlerini de keserek İsanın milâdı- nı bilmekten aciz kaldıklarını itiraf dir. Bu keşiş, mensup olduğu ırka mahsus olan, her şeyde kati olmak zihniyeti ile öy Je mühim bir günün mübhiem birakıl- ması doğru olmıyacağını o düşünmüş ve — burada tekrarı uzun düşecek — derin hesaplara daldıktan sonra, İsa- pın Roma takvimine göre 784 yılım- da Birinci Kânun ayının 25 inci gü- nü doğmuş olması lâzun geleceğini bulmuştu. O vakittenberi garpteki Hristiyan ların hepsi «kit keşişin bulduğu he- saplara kanaat getirmişlerdir. Şark- ta, bizim hemşerilerimiz olan Hristi- anlardan bazıları, o kepişin hesapla İsem milâdini i- yor Kânunun altıncı gününden say- makta inat ederlerse de, o hesapların mutlaka doğru olmasında pek te alâ- kamız olmadığından, bizim için, bü- tün Avrupalılarla birlikte, skit keşi- gin gösterdiği tarihe inanmamağa bir MILLIYET PAZARTESİ I KANUNUSANI 1934 sebep yoktur. ... Burada, İkinci Kânunun ilk kutlularken, insanm hatırma doğduğu günü bayram yapan Avru- palılar, onun Peygamber olduğuna İ- nanırlar ma? M. Mussolini bir iki sene evvel, Papanın İtalyan mekteplerinde ders- lerin Hristiyanlık akidelerine uyğun olup olmadığına nezaret etmek hak- kı olduğunu iddia ettiği vakit, birden bire öfkelenmiş ve o vesile ile söyle- diği meşhur bir nutkunda: “Hristiyanlığı yapan Roma impa- ratorluğudur. Hristiyanlık Roma im- paratorluğuna tesadüf etmiş olmasay dı, (Esseniens) tarikati diye, Müsevi lik içinde bir tarikatten ibaret kala- i. Her şeyi bilen Duce'un bu sözü öfke ile savrulmuş bir lâftan il 4 bii anr evvel İskenderiyede başlamıştı. Tarikate giren Yahudiler hekimlik et tiklerinden tıp tarihinde bu tarikatin ehemmiyetli i ismi bu hekimlerin bizzai kanmağı âdet etmelerinden ve bütün. Yahudilere de pi yapmağı tavsiye etmelerinden ileri gelmiştir. Tarikate girmiş Yahudiler “Esseniens'ler her gün pis oldukları için her gün yıkan- mağa mecbur olurlar” diye onlarla eğlenirlerdi. Bu tarikat hekimleri ilâç olarak yalnız kökler ve otlar verirler, bunlar dan başka madenlerin ve taşların, hasta vücudüne yalnız dokundurul. makla, hastalığı iyi etmeğe yaradık- larını da iddia ederlerdi. Yahudilere her gün yıkanmağı, hastalıklarında ot veya kök suyu iç- meki tavsiye etmekle dinde bir tari- » Onun Yılbaşı Cemile Hanım yılbaşı yaklaştıkça zihninde daima kocasının kendisine alması ihtimali olduğu hediyeyi şu nüyordu. Kocası Sadık Bey filhakika evlendikleri gündenberi karısma şöy- laştığı halde, Sadık Beyde hiç bir hareket görülmiyordu. Hani yavaş yavaş Cemile Hanımı bir telâş alma» mış ta değildi. Acaba Sadık Bey unut tu mu, yoksa öyle mi görünüyordu? Acaba lâf arasında şöyle bir telmih et se de, kocasına senelik hediyeyi ha tırlatsa olur mu? Buna cesaret edemi yeceğini anlamıştı. — Hele bir gün daha bekliyelim, Bir gün daha, iki gün daha bekle- di. Yılbaşı da gelip çatmak üzereydi. Sadık Beyde hâlâ hareket yoktu. ile Hanım için bu hediye âde- ta kafasını her an borgulayan bir is tirap makinesi olrmiştu. Kocasının u- nutkalığına bir türlü mana veremiyor du. Acaba işleri mi bozulmuştu da, kendisinden saklıyordu. Hayır ortada bir şey yoktu. Pekâlâ ber sabah bürosuna Sa e akşam geliyor, do! gun maaşımı da tıkır tıkır alıyordu. Bi- naenaleyh öyle iktısat ve para buhra nı mevzuu bahis olamazdı. Nihayet senenin son günü geldi. Hattâ o gün yılbaşı gecesini nasıl ge- çi ini bile konuşmuşlardı. Cemile Hanım, Sadık Beyden hü- lâ bir şey çıkmadığmı görünce, kara rini verdi. O, dairesinde çalışırken kalkıp giyindi, çantasını yokladı, eh, yetişecek kadar parası vardı. Doğru Beyoğlüma çıktı; Bütün mağazaların camekânları ağızlarına kadar sert çeşit yılbaşı hediyelerile doluydu. Ce mile Hanım her camekânın önünde şürdüğü için Allahlarına darılmışlar ve Babilde kaldıkları eili sene içinde Zerdüşt dini ile karışık bir tarikatti. (Ekanimi selâse) akidesi de bu Müsevi tarikatinin daha İsadan evvel bir parça deri veya bez üezrine A B sonraları ilâve ile, icat edilen Abracadabra kelimesi hem muska, hem de manasız söz demek olmuştur. Isadan evvel Yahya Peygamberin de bu Esseniens tarikatten olduğu pek muhtemeldir. Yahya vaftizci olduğu gibi Esseniens de vaftizci demektir. Yalnız, galiba Essenicns olmıyan Ya- hadilerin, öyle olan Yahudiler. bak- kında “her gün pis oldukları için her gün yıkanırlar” demelerini haksız çı- karmak için her insanın ömründe bir defa — yeni doğduğu vakit — yıkan ması kâfi olduğunu kabul etmiş olsa gerektir. İsanm da bu tarikate mensup ol- duğu öğrenilince, mucize göstermek isterken niçin bir çok hastaları iyi et- tigini ve en büyük hekimlik olan, leri diriltmek derecesine çıkmak iste diği izah edilmiş olur. ... M. Mussolini gibi aklı başmda o- lan Avrupalılar, tarih lan, Hristiyanlığın Müsevilik ve Zerdüşti- lik ile karışık bir tarikatten ibaret ol bağlıyamıyordu. Bir kadın kocasına ne hediye edebilir? Japon mağazası mın ocaklarından değil ya.. Bir kra- Süğiğir hediyesi .Cemileye ne oluyordu böyle? — Durdum bakalım, ne olacak? Cemile kocasının ceketindeki bu- ruşuk mendili çekti: — Hiç yılbaşı günü böyle buruşuk kirli mendil de taşmır mı? Bak ben senin için Beyoğluna çıktık, hem de senin sevdiğin renklerden yeni bir mendi! aldım. “Cemile bem söyliyor, hem de de- mindenberi elini arkaya tutarak sak- ladığı mendili, ceket cebine itina ile sokuyordu. — Bu da benim sana yılbaşı hedi- yem! dedi, . |, Sadık Beyin o zaman kafasma | dank etti: — Anladım, dedi, anladım.. Sonra elini alnına götürüp ilâve etti: — Vallahi, dedi, yahu ben daire- de hesap defterini unuttum. Yılbaşı hesaplarının evde tamam- layayım, diyordum. Aman karıcığım, daire kapanmadan gidip alayım. — Aman Sadık, sen de hakikaten ne kadar unutkansın. Sadık Bey dışarıya çıktı. Unutkan lığını böyle bir bahane ile kapatarak, karısına olmamak lâzımdı. Bu sefer de o doğru Beyoğluna çıktı. Bir koca karısma ne hediye alabilir. Her halde bir cep mendili değil ya.. lamaz, tuvalet masasının üstünde bir alay renk renk şişeler. Bu bahiste güzel karıları olanlar, bele böyle güzel karılarını ta i — seven Dal bediyenin ne d. duğunu bilirler. keme iie dar tahmin ettiği hediyesine mukabil, artık kocasının hediyenin vereceği ne olabileceğini takdir edersiniz. Sadık Bey zaten o gün de dolgun maaş almış bulunduğu için, mağaza camekânlarnmn önünden geçerken şöyle-ağıren Ye karıma lâyık bir he: diye arıyordu. Karısının acaba nesi vat alsa, kocasmın namütenahi kra- vatları var. Hediye diye çorap almak tuhaf bir şey olacak. Bir taraftan ca- mekânlardaki hediyelere bakarken, diğer taraftan da kocasının eksikle» rinden birini hatırlamağa çalışıyordu. Birden aklına geldi: — Hah, buldum, kocamın ceket cebine koyduğu mendil biraz eski. Ben ona kendi isminin markalarile gü zel bir cep defteri bulsam, ber halde memnun olur. Hediyemi alınca bitta- bi benim senelik hediyemi de hatır- lar. Bu kararla mağazalardan birine girdi. En pahalılarmdan, halis ipekle rinden ve en zariflerinden bir gök çe' şitler çıkarttı: Aman Allahım ne gü- zel mendiller yardı. Hepsi birbirinden güzel, Nihayet bir tanesini beğenir gibi oldu: — Bu kaça — Bu üç üz yüz ekli kuruştur Hanım- efendi, fakat sizin için üç lira.. Cemile Hanım mendili paket yap- tırdı. Üç lirayı kasaya verip eve dön dü. ... Akşam Sadık Bey daireden dön- düğü zaman, Cemile Hansn kendisi- ne mümkün olduğu kadar şen ve se- vimli bir tavır vererek, kocasınm boy nuna atıldı. Sadık Bey bu mes'ut ta- havvülün sebebini anlamamakla bera ber, çok sevdiği karısmın böyle böyle | boynuna sartışı hoşuna,da gitmedi değil... Cemile Hanım: — Sadık dur şöyle ayakta! Dedi. Kocası hakikaten şaşırmıştı. Bu ——— ———— 2) duğunu bilirler. Bizim de yılbaşını kutlularken bu- nu bilmemizde hiç bir mahzur yoksa da, yılbaşmı dini bütün Hristiyanlara kutluladığınız vakit bunlardan bahse derseniz bayram günü kendilerinin neşelerini kaçırmış olursunuz. * G.A, eksikete. Bir an aklma is Kol sa- ati. Bir kuyumcu dükanma girdi. En iyilerinden bir saat beğendi, sordu: — Kaça? — Bu seksen lira efendim.. Fakat sizin için yetmiş beşe olur. Naçar yetmiş beşi bayıldı ve eve döndü. Köln üni, b eke gü ekeliiyiğ mişti, SEM İRTİHAL Mülga Düyunu umumiye muhasebe u- mum wiüdiri İsmail Hakkı Beyin oğlu ve Avukat Muslihiddin İhsan ve komisyon cu İrfan Hakkı Beylerin kardeşi diş ta- bibi Rıdvan Hakkı Bey üzün bir hasta bktan sonra dün irtihal eylemiştir. Mer- humun cenazesi bugün saat onbirde Şiş- ide Bomonti İzzet Paşa sokağında “55 umerolu hanesinden kaldırılacaktır. Mevlâ gariki ahmet eylesin. (11683) TEŞEKKUR Pederimiz Eyipte Şahsultan © imamı | Bürhanettin efendinin vefatı hasebile dü- çar olduğumuz yeis ve keder bizi taziye etmek lütfunda bulunanlara ayrı ayrı te | şökküre imkân bırakımadığından gerek İ cenazede hazır (bulunanlara ve gerek teessürlerimize ayrıca iştirak edenlere berayı teşekkür muhterem gazetenizi tav sit ederiz efendim. Mergube ve Sünuhi (11673) FRANSIZ TİYATROSUNDA Viyana Operet Heyetinin vedai Bügün yılbaşı ve heyetinin vedai mü- nasebetile saat 17 de matine Beyaz Bey- gir Oteli, Suvare saat 20,45 te günün mavaflakiyeti Kafe Şantan suvaresi. ART ATMACA Sinemamız, ismini Türkçe münasip edilecek bir İsim VERİLECEKTİ! Roma ateşler içinde FRDERİC MARCH ve Filminde göhretlerinin fevkine gık sedir. PEK YAKIN İP ISTANBULi 1730 Gramofon 19,30 Bodayii Musiki Hey'eti. 21 Gramofon, 71,30 Kemal Niyari Bey ve arkadaşları, ANKARA: - 1330 Gramolem. — 1845 Alaturka saz, 1545 - 19,20 Dans musikisi, 20 - 20 Alaturka saz 20 Ajans haberleri, VARŞOVA 141 m 1730 Plâk, 1745 Mizahi neşriyat, 18 Kon- sikini, müsahabeç ZADS Dene mieslklsimim der yama BUDAPEŞTE 580 m. yo Plak. aras Mn? 15 Lajon Kia Siyan takımı, neşriyatı, 1648 İşsiz musiki çinaslar he; min konseri, 1810 Nosl şarkıları, 19 Koni rana, 18,30 Odeon ve Parlopohn plâkları. 2 Bel Heçese Prens Bol Bini eperet temel Evgen Husskanım eserlerinden, 23 Spor ha: berleri, Şandor Farkas Sigen musikisi, 24,1 Dans musikisi, VİYANA $18 m. 1735 Bando muzika, 18 Hertz hakkı: Carans, 18,16 Müsahabe. 19,40 Sehuberti serlerinden konser Hans Duhan, Cabrler ne, 20,40 Sant ayarı ve. 20,50 Viyana operet Resi BÜKREŞ 3 m. | 13 Piâk konseri, 14 Haberler, 1415 18 Ghinda caz takımı, | 19 Haberler Gühada caz takumı dara ediy 20 Ünives te radyosu, Mozart'ın Neş'eli ri Stüdyodan, BRESLAU 35 m. 17 Hafif mesikisi, 19 Yani zamana 2090 Aktüalite, 21 Sevilen opsralardan par 23 “Haberler, 23,20 Haberler, 2835 Senenizin ilk günü ünü geçirmek için SX sinemasına gidiniz Ve şayanı hayret Fransız artisti CHARLES BO YER'yi Sabık Rus Prensesi NATALİE PALEY ile beraber Filminde görünüz. bir isimle tebdile karar verdiğinden muhterem halktan birer isim bulmalarını rica ederiz. Münasip ve tasvip bulana BİR SENELİK SERBEST KART R. Ya 011697) fiminin unutulmaz eartistleri CLAUDETTE COLBERT PRENSES NADYA EK sinemasında (11702 | MEREZ TAYYARE FİLOSU Fransızca sözlü RİCHAR BARTELMES — Ş â LİANE HAİDE SZOKE SZAKALL GEORGE ALEXANDER FRİTZ KAMPERS bu 4 Yıldız SENİN GİBİ BİR KADIN muhteşem komedi filminde ARTİSTİK Sinemasında görüneceklerdir. RIYAT FABRİKASI Yeni yılı muhterem müşteri- lerine saygı ve sevgi ile kut- tular. Sumer Bank EK, Yerli Mallar Pazarı Yeni yılınızı kutlular Jülliyet Asrın emdesi “ MİLLİYET * tir. ABONE ÜCRETLERİ: Tüskiye için — Hariç için LK. LK (11575) salar, | Lsipsigten Gaca musikisi, 2425 Dans musikisi. 2425 Dans maelkisi Holantse Bank-Üni N. V. Bahrisefit Felemenk Bankası | İstanbul Şubesi, 1 Kânunsani 1934 tarihinden itibaren unvanmın HO- LANTSE BANK-UNİ N. V. olarak değişeceğini ve Türkiyedeki faa- liyetine eskisi gibi devam O edece- ğini muhterem müşterilerine arz e- İder. a FOTO Muhterem müşterilerinin yeni yıllarını tebrik eder. Istanbul: Ankara caddesi Cağaloğlu Yokuşu No. 50 (11684) Gelen evrak geri verilmez— Müddeli geçen nünhalar 10 kuruştur.— Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete mü Gazetemiz mes'v ETEM Isman motörler ferahlamıştı. Atladık, Suat Bey israr ettiği W halde direksiyonu ona bırakmadım. Yollardaki işaretler hiç şaşırtmı- yor. Mösyö beno azami yüzle git- memizi söyledi. Yolda bir çok oto- mobillere tesadüf ediyoruz, o ka- dar ağır gidiyorlar ki geçmeğe mec- bur oluyoruz. Nihayet akşam sekizde (İstraz- burg)u bulduk. Yarı Alman, yar o Fransız ko- kan bir şehir.. Benzin aldık. Suat Bey Parise Grand otele telefon etti. Yer yok, İyena otele | telefon etti, yok. Hatırına Pariste iken gezme- ğe gelen babasını o misafir ettiği “bir otel geldi. Otel Biron oraya te- il İlefon etti. İyi bir tesadüf, banyolu bir oda buldu. İ “Ve derhal hareket ettik. Ben Parise gittikten sonra elbet bir yer bulacağımızı (tahmin edi- ” yordum. Mösyö Beno bizim gibi de- Milliyet'in edebi romanı: 86 KIR ÇİÇEĞİ BURHAN- CAHİT: Linielâp Komanı) gil. Orada yemek yiyeceği lokanta- ları bile hesap etmiş. Yemekten sonra (Nansy)ye ha- reket ettik, Geceyi orada © geçireceğiz. Yol çok kalabalık, hemen her taraftan (Paris)e doğru bir akın var. Bu yol büyük seyahat turları için yapılmış gibi. Hemen her otuz, kırk kilometrede bir benzin ve yağ istasyonu var. İki otomobil bazan yanyana gi- diyoruz. Yol çok güzel, bazan o ka- dar düz ve düzgün ki insan usanı- Te Şerit gibi dümdüz yol pek hoş na süvari garnizonlarına tesadüf ediyoruz. Nihayet (Nancy) deyiz. Mösyö Beno'nun o motörü biraz yağ kaçırıyor, segmanları sıkıştır- e ii | Bu vaziyette yola çıktığına pişman. Bunlar hep tecrübe ile anlaşılacak şeyler. Otomobil yeni olmasa kim bilir ne arızalar çıkaracak. (Nan- cy) güzel, eski bir Fransız şehri, tam Fransız, Suat Bey: — Burası Parisin şimal hududun- da ileri karakollarından biri dedi, Ben hiç bir yerde durmak iste- miyorum. Direksiyonda mütemadi. yen ben bulunduğum halde hiç yor. gunluk hissetmiyorum. Şehirlere girince biraz zahmet veriyor. Fakat şehir haricinde hiç bir hareket yok.. Bazan direksiyonu kendi haline br-! rakıyorum. Belki yüz metre kendi kendine gidiyor. Nancy'den çıkarken (o Suat Bey Mösyö Beno'nun otomobiline bin- di. Madamı benim yanıma geldi. — Yarış yapalım mı! Dedim. Suat Bey atıldı: — esi Çiçek, çocuk olma.. Be- Sen bir zaman üzülecek de- Zilsin Suat! Bunu söylerken kalbim çarpıyor. du. Onu mes'ut etmek için kendi- mi o kadar kuvvetli görüyorum ki! Şehirden çıkarken yolları şaşırı- istikametle- istiyor, | yoruz, Çünkü muhtelif i: bedi i küçük Bersou kasabasında geçire- re o kadar çok yol var ki!, Bir memur izahat verdi. Şehir haricine çıkarken gene sor- duk. Asıl Paris tur yolunu bulduk. Burada kalabilirdik. Fakat Parise belki otuz kilometre daha yaklaş- mak kârdı, Geceyi yol üzerindeki cektik. Bösyö Beno buranm güzel bir şarabı olduğunu söyliyordu. Gece., Çok serin. Kalın seyahat mantomun bütün düğmeleri ilikli, başımda deri maske var. Hafif bir de sis var. Mösyö Beno aramızdaki parula- ya göre üç defa klakson çaldı, dur- dum. Yaklaştılar, haykırdı: —Sis basıyor (Berso) ya çabuk varalım, — Derhal, Gaz İrem dokundum. Araba Sök Karlar yüz metre ilerisini gös- termiyor. Arasıra klakson çalarak yetmişe, seksene kadar çıktım. iyı fazla. Yol istedim: Sağa aldı, geç- tik. Yanımdaki Madam Beno da başımı cama dayamış, bütün dikka- tile ileriye bakıyor. Kasabanın ışık- ları göründü. Sis gittikçe ağırlaşı. yor. Arkadan bizimkilerin klakso- nunu işitiyorum, Kasabaya girdik... Çok dükkân- lar kapalı. . Bir fener altında durdum. Arka- dakiler geldi: — Siz öne geçin.. Otel, lokanta arayalım, Onlar cevap vermeden bir polis memuru yaklaştı, nezaketle sordu. — Siz kasabada kalacak mısı- nız! — Evet, — Otele ineceküeni götüreyim. Allah razı olsun. Onlar polisi yanlarına aldılar.Ga- liba yılbaşı arefesinde Parite gi- derken burada kalan yolcular pek çok, memurlar alışmışlar. Çok gitmedik. Geniş bir mey- Sis ağırlaşıyor ve soğuk danda büyük bir binanın önünde durduk, lâmbanın ışığında levhast- nı okudum: — “Hötel de ordu Önümüzde bizden evvel gelmiş bir kaç husust otomobil daha var, Kapıcı koştu. Çantalarımızı alıyor. Memur: — Otomobilleri burada bıraka- bilirsiniz. Meydanda memur saba- ha kadar nöbet bekler, Yan kapıları kapadım, arka ka- pağı kilitledini. Radiateorün mus- luğunu açtım, Su boşaldı. Ve bir otele girdik. Küçük, şirin, sıcak bir otel. Yemek zamanı biraz geçmiş, fa- kat salonda bir kaç kişi devam €- e hafif bir tuvaletten sonra ye meğe indik. Epey yorulmuştum. Müthiş bir yemek yedik.. Suat Bey iki defa makarna getirtti, yemekten sonra gok oturmadık. Külçe ilçe gibi yatakla, rımıza düştük, Kasabanın oteli (o küçük, fakat konforlu.. Sıcak suyu, güzel ban- yosu var, Paris yolu üzerinde oluşu daima otomobili yolculardan isti- fade etmesini temin ediyor, Erken kalktık. Artık bu akşam Parisi tutacağız. Kahvaltı ederken Mösyö Bene (Bitmedi) | programı çizdi: iy rm lal e ayaza A RA Mİ lg. İİ mmol zemine a !