1 Ocak 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 11

1 Ocak 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RK ER plâstik sanatlar bir parça rağbete mazhar oluyor gibi. Halkla sıkı bir teması olmamasına rağmen,ha. İzmitte Gazi heykeli Yata henüz lâyikile © girmemişol. makla beraber memleketin ümumi sanat seviyesi üzerinde sevindirici bir inkişaf seziliyor, Senede bir def: ve ziyaretçisizliğinin hüznü ile ka- panan tek sergi yer senede bir kaç tane resim sergisi açılıp kapa- Mıyor, ziyaretçiler sıklaşıyor. Heykeller, abideler, sokakları meydanları süslüyor. Her gün yeni !r apartımanm temeli atılıyor ve pi her zamankinden fazla ça işiyor, Yeni sene; ppuzundan geçen senenin | sanat hayatına #öyle bir ” ş bakacak olsak, görürüz ki bu bir sene içinde diğer inhisar eden senelere nisbetle çok “farklı bir fa. aliyet var. Gerçi büyük bi gibi değilse de seneden Ran tan bu faaliyet güzel ümitlerimize renk verebilmemize de yardım 6 ler. 1933 senesinde Türki resim sergisi açılmıştır, in şimdiye kadar hiç bir seneye nasip y Sünler günlere, — yıllar yıllara nziyor. Bazan tozu dumana ka- tarak bir atlının müjdelerle geldiği zannediliyor ama o atlı çabuk mu yoruluyor nedir? ortaya — çıkınca hemen tozumuza karışıp kaybolu- yor. Biz yine elimiz böğrümüzde beklemeğe başlıyoruz ve günlere, yıllar yıllara benz devam ediyor, e kaç senelik âdetimi bıra- irik yazılar yazmağa kal- > e değilmi; fakat insan her se- bir ma, Bemen hiç değişmiyen er & mocbaş eya hâlini anlatma- benii olunca mevzuun boşlu ii ör ama edanın şairaneli- ei ğe heves ediyor. Zama- ye hem ben günler emekte ema sevmem; iz b iyatmım bugünkü hi "den üstün olduğuna kaniim. Zaafımız çırılçıplaktır; has- “mizin, tahlil kudretimizin, "zin cılızlığını parlak kelime- ile örtmesini bilmi- Filerim erin , «kendimiz d mea yon Hastalık bu kadar : nda olunca iyi Ü rtakan Şiz me gayre- : buhran ge- ünişiğinden bahsolunurken zavallı : idir; bizde ne Ozaman tap okundu ki şimdi buhrandan ki de Milnuyor, diye başlıyan (bel. Tum) bi > Sünkü ezbere zikrediyo bizde Xi makale yazmıştı. Doğru; mii bir zaman çok kitap ba- az çin imad. Fakat basılan» sördüğü ayak Mz ve e . Utan” zaman her se- meseleler üzerinde ar, “ kavgalar olurdu. ye girdiğimiz bugünün | olmamış bir mazhariyettir. Bir se- nede altı sergi. Güzel. Salâha ve intibaha işaret olamaz mı? Senenin ilk gününde bedbin görünmek iyi değildi. Ben bu sergilerin âltısını da can ve gönülden alkışlıyorum. Bu sergilerin ikisi İstanbul Halke- vi merkezinde müze ve sergi şube- sinin himmet ve delâletile açıldı. Bu iki sergi rahmetli iki eski res- samın sergileridir. Evvelâ merhum Ali Rıza Beyin sergisi, sonra da bu nu takip eden Zekâi Paşanımnki.Kıy metli bir hâtıra, birer varlık olan bu sergiler genç nesil için birer tet- kik ve tetebbü vesilesi olmuştur. , Üçüncüsü Hâmit Necdetin sergi- sidir. Galatasaray sergisini görme- ğe gelenlere ayni salonlarda yepye- ni bir stille sürpriz yapan Hâmit Necdetin sergisi güzel bir resim te- zahürüdür. , Dördüncü sergi, yerli mallar ser gine iinde istiane eden Ga- ıray sergisi bile bu sene her za mankinden farklı idi. O Galatasa- ray sergisi ki senelerce bozuk ve kötü rengini muhafaza © etmiştir. t ile, Zeki Faik'in getir. sene Galatasa- seneki manzara. oluyordu. ray sergisi de her sını değiştirmiş sen sergisidir. Beş ressam ve bir | heykeltraş arkadaşın d | ve teklifsir olarak vücüda gö leri bu grup, senenin en mühim bir resim hareketidir, dersem tarafgir- lik etmiş sayılmam. Zira biribirini Galatasaray sergisinde gekememezlikten, benlik davaları dan çıkan münakaşa ve saygısızlık- ların üstünde yalnız çalışmak, re- sim yapmak ve teşhir etmek gibi sade ve güzel bir gayeyi benimse miş bir kitlenin harekete gelişi el. 1933 bette ki mutlu bir birleşmedi rağmen böyle bir şey çıkmadı. Mü. nakaşa edilecek mesele hiç bir za. man eksik değildir; & fakat onları bulmasını, üzerine dikkati celbet- mesini bilmek lâzımdır. Bunu yar pamıyoruz, belki aczimizden, bel- ki tembelliğimizdendir... Belki de bezginliğimizden. Orta- | da duran meselelerin artık eski bir zihniyete ait olduklarını, içimizde dünün kıymetlerine en sadık kalan- lar bile seziyor. 1918 senesi yalnız umumi harbin değil, tarihte İstan- bul'un Türkler tarafından fethi ile başlıyan ve ismine eski | tabiri ile “ezminei cedide,, denilen (o devrin de sonudur. Biz bir “çağ,ın başın. dayız, bildiğimiz meseleler - bil- hassa bediiyat sahasında - dünden kalmış olanlardır; bugünküleri an- cak zaman zaman bir şimşek gibi farkediyoruz. Bu ise uzun, o velüt münakaşalara kâfi değildir. 1933 senesinde £ edebiyatımızın hâlini düşününce hatırmmıza evve- lâ bir kayıp geliyor: Ahmet Haşim öldü. Bu şair kendisinden bekledi. ğimiz eseri verebilmiş miydi? Ha- yır; olümü bunun için bir kat daha acıklıdır. Bundan sonra verebile- cek miydi? İlk şiirlerinde, Edebi- yatı - cedide'nin tesiri ile, alelaca- yip kelimelerle yüklü olan dili so: zamanlarında: . Bir kuş düşünür bu bahçelerde, Altın tüyü son bahara uygun beytini söyliyecek kadar temiz- lenmiş, berraklaşmıştı. Göl saatleri, Piyale tam ifadesini bulamamış bir hassasiyetin eserleridir. Haşim, se- sini ruhu ile tam akordedebildiği zaman ölüm kapısına gelmişti. Fa- kat bıraktığı eser de güzel, bilhas- sa zengin bir mirastır, Son eseri, bu sene basılan Frankfurt seyahat- namesi'dir. İ * sanatkâr bir arada eser teşhir edi- | Varlık'ta şimdiye kadar en güzel i- ribirine uygun iki kafadar nadir olduğu bu devirde altı sanat yolda- şının bu gaye ve kafa denkliği az şey değildir. Ve işte eski Rus Kon- solosluğu yanındaki dükkânda gru- pumuzun ilk açtığı sergi bu hüsnü- Hâmit Necdet Beyin sergisinden niyetlerinin mükâfatını görmüş ol- du. Resim sergilerinin nadiren maz har olduğu bir ziyaretçi kalabalığı sergimizi dolduruyordu. o Halkın Merhem Ali Riza Beyin sergisinde resim telâkkisine belki de aykırı Selen eserlerin teşhir edilmiş olma- sma rağmen şahit olduğum alâka tahmin edi lemiyecek derecede ve sevin Şimdi grupumuzun ikinci sergisi hazırdır. Yeni sene- Bin ilk haftasmda sanırım ki sergiyi gezebileceksiniz. Altıncı sergi “İnkılâp sergisi, dir. İnkılâp sergisi Ankarada, Hal- kevi merkezinde açıldı. Bu, inki | lâp tarihi ve istiklâl mücadelesin- İ den alınan mevzular üzerinde işlen | miş tabloların meşheridir. Resim | dünyamızın genç yolcuları bu ser- giye koltuklarının altında — “inki- lâp,, 1 heceleyen tuvallerle koşa ko- şa geldiler. Ki bunların içinde Ha- Hil İbrahim gibi, Turgut gibi, Eşref gibi kıymetli gençlerin değerli e serleri de vardı. Kırkı mütecaviz yim.Cahit Sıkkı Ömründe süküt'u neşretti. Zannederim ki bu genç son senelerin en © vaitkâr şairidir. Hasan Âli Dönen ses'i, Salih Zeki Asya şarkıları'nı, Reşat Feyzi Mat- baada Akşamı, Behçet Kemal ge- çen seneki Çağ'ından bazı parçala - rı ilâve ederek Burda bir kalp çar- pıyor'u, Necmettin Halil Bir yur- dum daha'yı, Sabri Esat Odalar ve sofalar'ı neşretti. Faruk Nafiz man zum bir destan, Kahraman'ı yazdı. Bittabi şimdi hatırlama: ler de var; belki iyilerini yorum. Öbür şairlerimiz mecmua- larda şiir neşretmeğe devam etti- ler. Bunlar arasında Ahmet Hamdi ki manzumesini, “Ne içindeyim zamanın, ile “Bir gül | bu karan- lıklarda,, yı çıkardı; Ahmet Mu - hip'in ismi de günden güne daha ziyade tanılıyor, buna lâyıktır. Şairlerimizin hepsinin de eserle rini alâka ile takip etmeğe çalışı- yorum; çünkü bugün & memleketi- mizin belki her şeyden ziyade şa ire ihtiyacı olduğuna kaniim. Ço- ğunun, bilhassa yukarıda saydık- larımın yazılarında ümit veren par- çalara raslanıyor. Fakat, ne bile- yim? şairlerimizin hemen hemen hepsinde, acemilikten de fena bir #€y, bir sahte ustalık var. Oldukça maharetli, fakat eski, fakat hep ay- nı telden çıkan gibi bir sesleri var. bu | MİLLİYET PAZARTESİ i KANUNUSANİ 1934 ANA yordu. Gönül isterdi ki daima balo tuvaletile alafranga hanımları bo- yayan akademi müdürünü de bu sergide meselâ cephane | taşıyan kadınları işlemiş küçük bir tuvalile bu inkılâp tezahürüne iştirak etmiş olsun. Nitekim, bugünkü genç nes-| lin hocası olan Çallı İbrahimi bu sergide iki eserile eski talebelerini yalnız bırakmamış görüyoruz. Heykele gelince: Bu sene İzmit- te Nejadın, Elâzizde Kenanm Ga- zi heykellerinin küşat resmi yapıl- dı. Kubilây abidesinin de ihzarile | Ratıp Âşir uğraşıyor. Bundan baş- ka senenin helkeltraşlık âleminde Nusret ile Zühtünün inkılâp sergi- sindekimaketlerini zikrettikten son ra Zühtünün “D,, grupunun sergi- sinde teşhir ettiği desenlerinde 18- rar etmek isterim. Ressam geçinen |. pek çoklarımıza hocalık edecek ka- dar desen kuvveti, Zühtünün sanat kudretlerinden biridir. Gerek ge- çen sene açtığı hususi heykel ser- gisinde, gerekse “D,, grupunun de- sen sergisinde gördüğümüz desen ve krokileri Zühtü, insanın heykel- traş olmak için tıpkı bir ressam gi: bi nasıl etüt yapmak ve ne kadar çok çalışmak lâzımgeldiğini bize öğretmiş oluyor. Mimari: En bahtiyar şubemiz- dir. Gerçi stil itibarile inşaatımız 4 w. 4 Bu gücümüze gidiyor ve belki bu. nun içindir ki onlardan bahseder- ken, birtakım reel & meziyetlerine rağmen, müsamahasızlık, titizlik göstermemek kabil olmuyor. Bu sene romandan ziyade küçük hikâyeler çıktı; ekseriya roman is- mini taşıyanlar bile biraz uzunca bir hikâyeden başka bir şey değil- dir. Bittabi Mahmut © Yesari'nin | ki'nin Kaygusuz'u, Sadettin Nüz- “D), sergisinde Zeki Faik Beyin bir krokisi pek te biribirile ahenk temininden uzaksa da'imara karşı gösterilen bi romanlar da var, Mahmut Yesari en iyi romancılarımızdandır; bu İ- ki yeni eseri, Su sinekleri kuvvetin- de olmamakla beraber yine güzel kitaplardır. Bunlara İskender Fah- reltin'in Sumer kızt'nı (tarihi uzun roman), Vâlâ Nurettin'in Küçük i- lanlar'ını Burhan Cahit'in Yüzbaşı Celâl, Düğün gecesi'ni de ilâve et- meli, Sermet Muhtar Kıvırcık Pa- şa'yı; Selâmi İzzet Sanım Ayşe ile Fadime'yi, Deli'yiş Meliha Avni Hanım Bir gecenin sabahı'nı; Hali- de Nusrat Hanım Gülün babası kim?"i çıkardılar. Hseyin Rahmi Bey bu scne uzun roman yerine küçük hikâyeler neş- retti. Katil Buse (bilmem niçin ki- tabın üzerine “Puse” yazılmış ? H. Rahmi Beyin böyle şeyleri sevme- diğini biliriz), Tünelden ilk çıkış, Namtusla açlık meselesi, İki hödü- ün seyahati, Şeytan işi. Bunlara, geçen sene oynanan Kadın erkek: leşince piyesini de ilâve etmeli. Bü- yük romancımız çalışmasını zama- nın zâruretlerine uygun kılmak is- yor, mademki uzun roman okun- muyor, fikrini, sanatini küçük hi- kâyelere şıkıştırıyor. Bu üstadın gençlere verdiği iyi bir (o derstir: mümkün olan şekillerle çalışmak. Aka Gündüz Bey Kokain veAysel isminde iki romanla birkaç küçük hikâye neşretti. Yakup Kadri Bey bu sene yeni bir roman çıkarma. dı, fakat © Ankhara'sı Hakimiyeti millliye'de tefrika olunuyor. Var- lik mecmuası da yeni bir piyesini ilân ediyor. Falih Rıfkı, makalele- rinin bir kısmını Eski sanat ismi ile topladı. Tenkitle edebiyat tarihi sahasın- da Nahit Sırrı'nın Roman ve hikâ- ye'si, Hasan Âli'nin Türk edebiya- tina toplu bir bakış”ı, Abdullah Ba- Yazan: Elif NACİ hüsnüniyet güzeldir. İnşaatımızın sıklet merkezi Ankaradır. Ziraat Enstitüsü ile Milli Müdafaa Vekâ- itmi rbiye mek- ti bitmek Kublây âbidesi üzeredir. Nafıa Vekâleti ile temyiz mahkemeleri inşaatma başlanmış- tar. Maarif Vekâlei binasının pro- jeleri hazırlanmıştır. Mali sene ni- hayetinde münakasaya konacaktır. Devlet, iktısat ve adliye vekâletle- | rile meclis binasının da Yenişehir- de yapılması arzusunda imiş. Önümüzdeki sene zarfında da daimi sergi binası inşaatı da bitmiş olacaktır. İstanbul, Sıvas, İzmir, lerde de geniş bir imar faaliyeti ha rıl harıl işlemektedir. Resim olsun, heykel olsun, mi- mari olsun. Nikbin bir eda ile hü- lâsa eltiğim şu hareketler, Türkiye için az değil mi? Elbette az. Fakat yoklukta, bunlar da birer varlıktır. Gelecek senelere ümit veren birer ışıktır. “Ümmit, cihandan da bü- yük.,, Seneler hayrolsun. Elif NACİ Nurullah ATA Tarihte Ahmet Refik Bey hoca- mız 13 üncü asırda İstanbul, Kral Tökeli İmre, Türk idaresinde Bul. garistan, Hoca nüfuzu isimli kitap- larmı ve Lady Montagü'nün Şark mektupları tercümesini o neşretti. Hüseyin Namık Bey Peçenekler ile Atilâ ve oğuları'nı, Yusuf Osman Bey Mete'yi, neşretti; Reşat Ekrem Bey Atilâ ve Han'lar, Selçuk tarihi, Sumer Türkleri gibi küçük kitaplar çıkardı. Senenin başlıca ilim (kitapları arasında İsmail Hakkı'nın İçtimai sip Ahmet Beyin Kendi kendine fa: aliyet prensipi, Hilmi Ziya'nın İn- sani vatanperverlik isimli kitapları- nı zikredeceğim. Cumhuriyetin onuncu yıldönümü nü tesit için çıkan kitaplar: Şaziye Berin Hanımın Baybiçe'si, Halit Fahri'nin On yılın destanı (piyes), Etem İzzet'in On yılın romanı, Sadri Etem'in Bir varmış, bir yok- muş'u. Bunlara ili de tarih kitabı ilâve edelim: Neşet Halil'in Büyük Millet Meclisi tarihi çok muntazam ve incelikle yapılmış bir vesika dos- yasıdır. Suat Tahsin'in Türkiye cüm huriyeti ve haliki Mustafa Kemal de istifade ile müracaat edilecek i bir kitaptır. Doktor Mustafa Hakkı Beyin Yurt için'i, eski makalalele- rinden ve tercümelerinden müte- şekkeldir. Tercüme sahasında senenin en kıymetli kitapları Kanaat kütüp- hanesinin neşrettiği Moliğre-Vefik külliyatıdır. Moliğre'in yeni tercümesine ihtiyaç vardır, çün kü Vefik Paşa'nın lisanı hayli eski- miştir; fakat tercüme ile uğraşan- lar için ne güzel bir ders! Bu on al- tı küçük kitap hâlâ zevkle okunu- yor, çünkü büyük © bir şairin ve zevk sahibi, anlayışlı bir müterci- | P , kendi. İni Konya, Antalyada ve diğer vilâyet: | Yeni seneye girerken... Şu satırları okuduğunuz zaman inizi yeni başlıyan bir sene- inde bulacaksınız. Dün gece saatinizin kadranı gecenin 24 nü devrederken 300 küsür günlük bir senede tarihe intikal etmiş bulunu- yordu. &i Her birimiz, geçen senemizi az çok bütün hatıralarile hafızamızda canlandırabiliriz. Fakat yeni sene?. O, bize acaba neler getiriyor?. Hi birimiz bunun (farkında değiliz. Rüzgürları emrine ram, denizleri arzusuna münkat eden insan zekâ- sı, maalesef, istikbalin meçhülâtr önünde tam ve mutlak bir acziçin- dedir; bazan gök yüzüne bakarız. Milyonlarca ve milyonlarca yıldız- larla süslediği bu kubbede küremi» zi, kürede bulunduğumuz şehri, ve o şehirde de kendimizi düşündü- ğümüz zaman, tabiatin hudutsuz azameti içinde varlığımızın bir zer reden farkı olmadığını anlamağa benzer birimiz bir aciz... İnsan zekâsının harıkaları yara- tan bir zekâ olmasına rağmen onur istikbalin meçhülâtı önünde düştü ğü bu mutlak aciz ne hazin ve acı- dır; fakat muhakkak olan bir şey varsa o da, insan zekâsı istikbali bu meçhülâtını daha evvelden bi takdir etseydi, bütün dünyevi zam altüst olur ve yaşamanın hiç bir mânâsı kalmazdı. Esasen yaşa- mağa tat veren de biraz da istikba- Jin bu evvelden bilinmeyişi değil midir?.. Dünyada harp ve sefalet nedir bilmiyen bir çok milletler vardır; fakat milletimiz, bilhassa neslimiz, neler neler görmemiştir: Ben Yu- nan muharebesini hayal meyal ha- tırlarım, Biraz kendimi idrâk etme- ğe başladıktan sonraki (o zamanın muhasebesini, şu satırları yazar- ken, şöyle gözden geçiriyorum da, İ bu kısa faslın kaç muazzam harp ve mesaiple dolu olduğunu görüyo rum. Ve onun içindir ki yeni sene ye girerken bu senenin k seneler gibi bizim için sulh, ve sa- adet dolu bir sene olmasını bütün kalbimle dileyorum. Ve düşünüyo- rum ki, dünyada hiç O bir millet, Türk milleti kadar, senelerce harp- lerin ve musibetlerin ortasında dö- küle döküle sulh ve sazdete istih- kak kespetmemiş ve sulh, hiç bir millet için Türk milletine olduğu kadar tabii bir hak olmamıştır. p Salâhattin ENİS MATBUAT ALMANAĞI Senenin en zengin ve kıy. metli mündericatı olan almanağıdır İstanbul Matbuat Cemiyeti tarafından 1934 senesi için ha- zırlanan almanak pek yakında neşredilecektir. Çok kıymetli ve mütenevvi mürdericatı olan almanak Türkiyede neşredilen almanakların en dolgun ve zen- gindir. Tevzi merkezi Kanaat Kütüpanesidir. mektep, Terbiye, Mürebbilere, Ha- | memmun me kütüphanesine devam ediyor; burada tercümelerinin hepsini say. mağa imkân yok, üç tane en mühim mini kaydetmekle iktifa edeceğim: Machiayalli'nin Hükümdar'ı Tols- toy'un Basübadelmevt'i Marx'ın Sermaye'si o (hulâsa) . Bilmem bu tercümeler nasıldır? (Okuma- dım) Fakat Haydar Rifat Bey bir- takım eserleri elinden geldiği ka- dar tanıtmağa çalışıyor: iyi bir hiz met. Cürüm ve ceza'yıda zikrede- cektim, fakat onu Dostoyevski' den değil, Gaston Baty'nin piyesinden tercüme etmiş. Mademki Dostoyevs ki'yi ve tiyatroyu seviyor, bari Co- penu'nun Karamazof kardeşleri'ni de tercüme etse. Mecmualer: Halkevi'nin Anka ra'da çıkardığı Ülkü muntazaman, diğer şehirlerde çıkardığı mecmu- alar ise arasıra neşrolunuyor. Ülkü dolgun bir O mecmuadır, Serveti Fünun devam ediyor, fakat yazık ki az okunuyor. Bu sene Ankara'da Varlık, İstanbul'da Anayurt çıkma ğa başladı. Gençler iki o mecmua neşrediyorlar: Birlik ve Geçit. Hü- seyin Cahit Bey Fikir hareketleri isminde bir “risale,.yi (bu kelime- yi de nereden hatırlamış?) tek ba- $ina makaleler ve tercümelerle dol duruyor. Yolların sesi devam edi- or. Bakalım beklediğimiz edebiyat- tan 1934 te bir haber çıkacak mı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: