Alman nüfusu Kadınlar iki milyona yakın fazla Almanyanın 1800 de nüfusu 21 milyonken 1871 de 36 milyona, 1900 de 50 milyona 1933 te 65 mil- yona çıkmıştır. Şimdi Alman toprakları üzerin- de, kaç insan yaşıyor dersiniz? 65 milyondan biraz fazla, 8senede, demek oluyor ki 23/4 milyo art | mız. Bu, yüzde 4,4 sene hesabi ü- | zerinden de yüzde 5,3 demektir. Al manların işgal eylemekte oldukları toprak dünyanın 300 de biri Avru- pann 20 de biridir. Nüfus miktarı bakımından Al manya cihanda altıncı gelen dev- lettir. Bu tezayüt temposu ile Alman- yanın 1937 de 80 milyon, 1940 ta 100 milyon ve 2000 senesinde 270 | milyon nüfusa malik olması lâzım- gelirdi. Halbuki bu tezayüt tempo- su yavaşlamış olduğundan bekle- nen şiddetli nüfus tezayüdü tahak- | kuk etmemiştir. O kadar ki şu önü- | muzdeki on sene zarfında Alman nüfusu ancak bir milyon kadar ar- tacak ve ondan sonra artık azalma ğa başlıyacaktır. Vasati yaşta olan (Almanların adedi muntazaman fazlalaşır. 1900 senesinde Almanların yüzde 36 sı çocukluk çağında (15 yaşına ka- dar) bulunuyordu. Bugün bu nis- pet yüzde 22 ye düşmüştür. Gene 1900 senesinde Alman milletinin yarısından fazlası 22 yaşından a- şağı idi. Halbuki şimdi 50 yaşın- dan yukarıdir. Bundan bir nesil | evvel Alman © milletinin on beşte | biri 60 şaşından yukarı idi. Bugün onda biri altmışından o yukarıdır. Hesap edilmesi mümkün yakın bir zamanda da yedide biri altmışın- dan yukarı olacaktır. Bugünkü Almanyada erkekten fazla kadın vardır. Harpten evvel kadın nüfusu 800,000 . fazla idi. Harpten sonra bu fazlalık 2 milyo- na çıktı. Bugün (o 1,750,000 e düş- müştür. Fakat bu fazlalık daha ziyade ihtiyar yaştaki kadınlar dır. 1914 te hattâ tezayi sıran ihtiyarlar arasında idi. Mu- harebe bu vaziyeti gerçi biraz de- ğiştirmiştir. Çünkü muhtelit yaşta- ki erkekleri alıp götürmüştür. Fa- kat tedricen genç izdivaçlar safla- rında fazlalık kalmamış, yeni do- ğumlar arasında ekseriyet ise tabi- atile erkekler lehinde © olmuştur. Bugün 20 ile 30 yaş arasındakiler de zerre kadar kadın fazlalığı yok- tur. Evlenen iki insandan erkeğin daha yaşlı olmasi tabii bulundu- ğundan yakın bir ileride erkek faz- halığı başlıyacaktır. İtalyada neşriyat Italya, en fazla eser tabı ve neş- reden milletlerin önünde gelmek- tedir. Romada münteşir Noessaggero gazetesinin neşreti bir istatisti- ğe göre 1932 senesinde dünya neş- riyatı şu rakkamlarla gösterilmek- tedir, 1932 senesinde: İtalyada 12193 Fransada (9822 İngilterede 10563 Amerikada (8506 yeni eser ta- 'bı ve neşrolunmuştur. “Bu rakkamlar yalnız yeni tab” olunan eserleri gösterir.. Tekrar tabılar hariç tutulmuştur.,, İtalyanın matbuat ve neşriyat sahasındaki terâkkisi yalnız ke- miyet itibarile değil, keyfiyet itiba- rile de şayanı kayıttır. Zira 1932 senesinde diğer lisan- lara 500 italyanca eser tercüme o- lunmuştur. Halbuki geçen seneler- de bu adet 300 kadar idi. Tutulan istatistiklere göre felsefe ve tarihe ait eserler evvelki senelere nisbe- ten daha ziyade rağbet bulmakta- dır. Roman neşriyatı ise epey azal- mıştır. Bazı İtalyan muharrirleri ro- man neşriyatının azalmasından şi- kâyet etmektedir. Halbuki 1930 senesinde 1348 roman neşrolundu- ğunu onutmaktadırlar. Bu adet ise Jisanı daha ziyade O taammümet- miş ve nüfusu İtalyadan pek çok fazla olan İngiltere ve Amerikada- ki roman neşriyatına epey yaklaş- maktadır. 1932 senesinde İtalyada 1348, İngilterede 1663 roman intişar et- miştir. Matbuata gelince: İtalyada neşrolunan © gazete ve MİLLİYET PAZAM 5 TEŞRİNİSANI Ray otobüsleri daha rağbet görüyor Ray otobüsleri gittikçe her memlekette rağbet görüyor. Şimendiler i. dareleri ötobüs rekabetine karşı gene otobüsle mukabele etmektedir. ler, Yukarıdaki otobüs 56 kişiliktir Veson derece rahat olarak döşen- miştir. Paristen Dovile gitmek iste yen yolcular pek tabi olarak bu | ray otobüsünü tercih etmektedirler. Çünkü ayni mesafeyi daha kısa bir zamanda ve sarsılmadan katetmektedirler.. Bizim demiryollarımı - zın muayyen yerlerinde de yakınlarda böyle ray otobüs- leri işleyecektir. Bir bakışta resmimiz alelâcayip bir nakil vasıtası gibi görünüyor. Hal- buki bu görülen şey Fransızların şimdi yaptırmakta oldukları dünya - nın en büyük transatlantiği Normandie vapurunun düme, r. Boya 18 metij:dir ve yalnız dümen 38,000 kilo gelmektedir. Bir amele eski bir taç buldu Geçen hafta Kopenhag'ta Mi depart meydanında yeni inşaat ni görmüştür. kazmasını bırakarak paketi açmış ve içinde gayet sanatkârane işlen- miş, ağır bir alın gerdanlık | bul- muştur. Bu gerdanlığın ortasında da büyük bir haç vardır. Amele keyfiyeti şeflerine haber vermiş ve bulunan gerdanlığın eski Danimarkanın tacikralisi olduğu anlaşılmıştır. Bazıları Kral İkinci Kristiyan'ın taci olduğunu zanne- diyorlar, Bulunan hazine Kopenhag milli müzesine konacaktır, Amele kanu- nen bulunan hazine kıymetinin üç- te birini alacaktır. Dünyanın nüfusu Milletler Cemiyeti neşrettiği sal- namesinde, iki defa olarak dünya nüfusunun iki milyarı geçtiğini ha- ber vermektedir. Bu nüfusun yarısmdan — fazlası Asyadadır. Avrupa dahi ilk defa olarak yırm milyarr geçmektedir. Yukarı ve aşağı Amerikada (o 252 milyon nüfus vardır. Afrika 142, Avustralya on milyon. Avrupa için rakamlar şöyle tes- pit edilmiştir: Sovyetler 166, Al- manya 64, Fransa ve İtalya 42, Le- histan 32, İspanya 24 milyon. Amerikada nüfus geçen seneye nazaran bir milyon fazlalaşmıştır. —— ——— ——— mecmuaların adedi 3000i bulmak tadır. Her gün İtalyada 900 gazete in- tişar eder. Bundan başka haftalık veya aylık 300 siyasi, 94 spor 126 ziraat, 54 #eyyah iecmuası çık- Et yiyen otlar Amerikadâ insanlara saldı- ran bir ot bulundu Amerika Nev Orlean şehrin: den âltmişkilemetre uzakta biz Le taklıkta ot toplamakla meşgul i genç nebatat mütehassısının aki! lâhim bir nebat tarafından yenil- melerine ramak kalmıştır. Bir haftadan beri bu bataklık ci- varında bir'sandalla gezmekte olan mütehassıslar, tesadüf ettikleri bir adacıkta kurşuni renkte acayip bir nebat görerek, tetkik etmek üzere karaya çıkmışlardır. Bu onebatın gövdesi hayvan derisine benziyen yağlı bir kabuk kaplıyor ve dibinde de fevkalâde güzel kokulu sarı çi: çekler bulunuyormuş. Mütehassıslardan biri, bu çiçek- gövdesine bir ahtapotun kolları gi- bi merbut bir nevi sarmaşık tara- fından yakalandığını hissetmiş ve kendisinden uzaklaştırmak için bu koll. i çinde, bir hay" sabi pazıları yavaş yavaş ta- kallus eden yıvışık bir et hissederek dehşet içinde kalmıştır. Bu etten dallar nebatat mütehassısını, göv- denin tepesinde bulunan huni şek- linde kırmızımsı bir deliğe çekme- ğe başlamıştır. Biraz sonra bu korkunç dallarla kıskıvrak lp kımıldayamıyacak bir hale giren nebatat mütehassısı, arkadaşını imdadına (o çağırmıya mecbur olmuştur. Arkadaşı koşup gelmiş ve bir balta ile dalları kes- meğe başlamıştır. £ Fakat biraz ğından yakalanmış, maktadır. maamafih itidalini kaybetmiyerek önüne gelen dalları kesmeğe de- 1933 2 Si Amerika Reisicümhuru M. Roose - velt'e geçenlerde böyle bir kartpos tal gönderdiler. Kartın arkasında 3500 den fazla imza vardır. Yük - sek bir makama gönderilen bu kart postalı mürseliileyhine göndere| mek için posta idaresi hususi me- murlar kullanmağa mecbur oldu. Pariste bisikletlerde bir çok akro - batlıklar yapan Didier isminde bir kız orlaya yeni bir spor çıkardı. Şimdi birçok sahalarda kız, erkek birçok gençler yüksek boydaki bi- sikletlerle ekzersizler yapıyorlar. b zağ ta “Amerikada bir güzellik müsabaka- sı daha yapıldı. ve Miss Marilyn Martin isminde dört yaşında bir kızcağız “Küçük Amerika Güzeli intihap edildi vam etmiş, fakat kesilmiyen dallar, kesilen dallara doğru uzanarak on- lara birer sülük gibi yapışıyorlar- mış. Bu vaziyet karşısında yapıla- cak bir şey kalmadığını gören genç mütehassıs, nihayet nebatın gövde- sini baltalamayı tecrübeye girişmiş ve saatlerce süren fevkalbeşer gay- retten sonra, gövdeyi ikiye bölme- ffak olunca dallar tazyiki ler, biraz sonra da avla- rını büsbütün bırakmışlardır. Bu nebatın yakından geçen tav- şan, sansar gibi hayvanları dalları ile birer birer yakalayarak, üstteki kırmızımtrak deliğe attığı, biraz sonra bunlardan eser kalmadığı an laşılmıştır. Dünyada Neler Oluyor Motörsüz tayyarelerle nasıl uçulabiliyor? Nasıl başladı, ne terakki elde edildi? Çok oskiden beri bazı kuşlar, uzum müddet, kanatlarını çırpi n hava- da durdukları, nazarıdikkati celbet- miştir. Bilhassa orta Avrupadan kal- kıp ta, kışı cenubi Afrikada, Kapta geçiren leylekler, herkesi hayretlere | t vasıtasile olamazdı. Çünkü tayya- reye nisbeten küçük bir kuşun gövde- sinde, yüzlerce beygir kuvvetinde bir motör tahayyül etmenin imkân: yok tur. Son zamanlara kadar halledilmi- yen tabiatin bu esrarı Urmumi harp hayetine kadar devam edegeldi. rbin sonunda, Versailles Almanyaya bir çok şeyler moyanında tayyare yapmasını da me- rediyordu. Almanya hava tetkikatın- da bulunmak ve yeni pilotlar yetişti- rebilmek için yegâne bir çare buluyor- du. Şimdiye kadar ihmal edilen, kuş- ların kanatlarını çırpmadan uçtukları bir tarzda, motörsüz bir vasıta ile ha- vada durabilmenin çarelerini aramak ve bulmak. İlk muvaffakıyetlerden sonra, spor teşkilâtı mahiyetinde bir çok birlikler meydana geldi ve kısa bir müddet zarfında büyük adımlar atıldı. Çünkü, büyük masraflar istil- zam ettirmiyen, ve tehlikesi o hemen hemen olmıyan bu nevi uçut, bütün Al man gençliğini kazanmıştı. Bugün Al- manyada bu nevi sporla uğraşan klüp- lerin adedi 200 den fazladır. Bunlar her sene Almanyaya 700 kadar Alman pilot kazandırıyor. Bu klüplerin baş da şimdiye kadar yapılan bütün te- rakkiyatı cemetmiş ve mütehassıs ho- calarrn idaresi altnda bir mektep var- dır. Bu teşkilât, celbettiği talebelerle, ber sene açtığı müsabakalarla, atisi parlak olan tayyareciliğin bu kısmma pek büyük hizmetler yapmaktadır. Sait cereyanlar fade ederek, yükselip havada durabi- len aletler vasıtasile olabiliyor. Kuşların kanatlarını çırpmadan w- çuşlarının tetkiki neticesinde, bunla- Tm 3 nevi hava cereyanlarından itti- fade ettikleri anlaşılmıştır: 1 — Sâit cereyanlar 2 — Yukarı çıkıldıkça sürati deği- şen ufki cerevanlar 3 — Devri bir surette sürati değişen cereyanlar. Şimdiye kadar yapılan bütün terak- ancak sâit hava rdi rada bunları mütalea edeceğiz. Ss cerevanlar menşeleri kısma ayrılabilirler: a) Bunlardan birincisi dinamik ce- reyanlardır ki, ufki rüzgârların © ze- minde bulunan arızalara çarpinasın- dan husule gelir. Düz bir ovada ufki bir surette cereyan eden | rüzgârlar, dağ eteklerine rastgeldikleri zaman, yukarıya doğru kıvrılırlar. Aşağıdaki tabakalar oldukları yerde o dönerek 'devrani bir seyir alırlar. Üstteki ta- bakalar ise, dağm eteklerini takip €- derek yukarıya doğru yükselmiye baş larlar. En yukarıdaki (tabakaların, ufki olarak yollarına devam etmesi lâzmmgelirken, bunlar da dağm etekle- rini takip eden cereyan vasıtasile, tikametlerini değiştirirler. Rüzgârm bu inhirafı dağın üç misli yüksekliği- pe kadar hissedilir. Bununla bera- ber, cereyanın en kuvvetli kısmı, di ğın zirvesine tekabül eden seviyede. dir. Buradaki sürati ovadaki süratin- den biraz fazladır. b) ikinci nevi sâit cereyanlar haru- ri Thermigue cereyanlardır. o Bunlar daha ziyade sahravi dösertişue memle- ketlerde güneşin pek çabuk ısıtmas neticesinde meydana gelir. Bu suretle ısınan toprak, temas ettiği hava taba» kalarını ısıtır. Bu ısıtma neticesinde i- zafi zıkleti (kesafeti) szalana hava yukarıya doğru çi cereyi vücuda getirir. Eğer bu esnada ufki bir rüzgâr yok- sa bu cereyan çok yükseklere kadar çıkabilir. Aksi takdirde, istikametin- den inhiraf ederek bir az sonra ufki olur. Bazı tetkikat neticesinde, yırtı- cı kuşların bu cereyanlardan istifade ederek 1200 metre irt seldiği kaydedilmiştir. Bu suretle sâjt cereyanların nihayet noktasına kadar yükselen kuşlar, bu cereyanların sahalarından çıkarlar ve yavaş yavaş irtifalarından kaybede- rek münasip diğer bir sâit cereyan bu- luncuya kadar ilerlerler. Bu cereyan- ların bulundukları yerleri tanımak çok kolaydır. Çünkü, bu cereyanların üs- iya “Kümülüs,, bulutları vücuda gelir. <) Diğer bi rnevi sâit rü mur bulutlarının önünde hava akıntılarıdır. Bu ların sureti busulü şöyle izah edilebi- lir; Yağmur bulutlarının altında bulu- pan zemin soğuk olacağından, bunla- rın altından sıcak mahallere doğru, soğuk bir rüzgâr vücuda gelir. Bu soğuk cereyan, önünde bulunan sıcak havaya çarparak kovar. Netice- de cak havanın yüksek tabakaları, yukarıya doğru inhiraf ederek yükse İir. Bu suretle vücuda gelen sâlt cere yanın sürati, saniyede 6 - 7 metre ka dardır. HI — Bir an için, havada uçmaktı olan tayyarenin pervanesini. durdur duğunu farzedelim. Molörün hiç bil azife görmediği bu esnada, tayyart vezninin tesirile, müstevi ufki ile bir zaviyei teşkil ederek Vel Planâ ile he tifamdan kaybederek, aşağı indi ğini görürüz. Bu sukutun, tayyarenin zem tini V ile göstere lim. Bu esnada sâit cereyan sahasına girdiğini tasavvur edelim ve bu cere ü . Binaenaleyh, değişerek V » v gibi bir kıymet il 'p eder. Görülüyor ki bu kıymette V ne ka" dar büyük olursa, tayyare zemine o ki dar yavaş yaklaşır. Eğer V, v den da ha büyükse, V, 2 nin kıymeti nakıs © dan cazibeiarziye cihetine ma küs cihette bulunan bu kıymet, tayya- yi tepki bir balon gibi yükse't İs, Mobörsüz bir surette yi ve havada k Wfade ettikle: Rusların bize hediye ettiği tipte bir motürsüz tayyare Bın pek imkânı yok. Bugün planeur'- ler rüzgârları tamamile tetkik edilmiş ve oldukça muntazam hava cereyan- larına tâbi mahallerde kullanılmakta» dır (9) ami) bulunduğu motördür. Asıl me- sele, sâlt bir hava cereyanma kapılım- cıya kadar, Planeur'ün o irtifaa yük- selebilmesidir. İlk tecrübelerde, planeur'ü bir tay- yarenin arkasına bağlıyor ve mi sip bir irtifan yükseldikten sonra salıs veriyorlardı. Fakat sonraları planeur lerin inşaat tarzlarındaki incelik ve kat'iyet arttıkça, bunları bir otomobil veya motosiklet vasıtasile, zemin sat- hı üzerinde, 200 metro mesafeye ka- dar çekmek kâfi geldi. Bugün | pla- ncur'leri uçurtmak çok basitleşti. 7 -8 kişinin bir iple 50 metre kadar koşa- rak çekmesi, planeur'ü münasip bi V — “Planeur,, ler şekil itibarile motörlü tayyareleri andırabilirse de aralarında gerek inşaat gerekse sevk ve idare noktainazarından pek büyük farklar vardır. Hiç bir zaman motö- rü alı bir tayyare “planeur,, fesini göremez ve hiç bir zaman mo- #örlü bir tayyare pilotu Vol â voile bi- lir sayılmaz. Tayyare pilotu ile “pla- neur,, pilotu arasmda, buharlı | gemi ile yelkenli gemi kaptanları arasmda» ki kadar fark vardır. Tayyare pilotu- Bun dikkatinin kısmıazamı motörüne matuf olduğu halde planeur pilotunun yegâne düşüncesi hava cereyanları ve onların istikametleridir. Vezin itibarile tayyarelerden çok hafif olması lâzımgelen planeur'ler, bugün tahtadan inşa edilmekte ve sa- tıhlarının üzeri bez kaplanmaktadır. Bu suretle azami sikletleri 150 kilo ve mesahaisathiyeleri de 20 metre mu- rabbamı tecavüz etmemektedir. Bütün vel â voile yapan © kuşlarda veya aletlerde büyük bir ehemmiyeti haiz olan bir nokta vardır ki, o da uf- ki olerak katedilen mesafenin, irtifa. dan kaybedilen mesafeye olan nispeti- dir. Bu nispet, meselâ martı kuşları için 8 dir dediğimiz zaman, martıların ufki olatak 8 metre katettikleri za- man, irtifalarmdan 1 metre kaybettik» lerini anlarız. Şimdiye kadar yapılan planeur'ler- de bu adet 20 ye vâsıl olabilmiştir. Mü tehassıslar bu nispetin yakında 30 a çıkacağını kuvvetle tahmin ediyorlar. Serbest sukutta planeur'lerin sürati takriben 1 metre kadardır. (*) Memleketimizde bu gibi mahal- ler çoktur. Anadolu yaylasının orta kısımları, haruri sâit cereyanların merkezidir. Keza Karadeniz sahilinde deniz ta- rafından gelen rüzgörlar, sahile mu- vazi gelen dağlara çarptığından bu- rada her an dinamik sâit cereyanlar mevcuttur,