16 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, İnkılâpçı Ankarada çıkan Varlık mecmuası nm 1 eylül tarihli sayısında Sadri Etem'in “İnkilâpçı sanat, geri sanat, isimli bir yazısını okudum. Sadri E tem, bugünkü edebi neşriyatı üçe a- N m Bi ni kb mazıye hasret rım ik lerine cevap vermek istiyor. (Tarihi roman- das bunun güze! mii ir. A — Kis terimisin bir kısmı dün- yanın başka yerlerine hâsret çekerek tatanda gurbeti yaşıyan, Aksaray'da oturup Nice hayalile can verenlerin idealine cevap vermek istiyor. “3 — Bir kısım eserlerimiz, yerli bir hayat tanzim etmek için yerli mal- zeme kullanmak a idealine cevap veren edebiyattır, a Sadri Etem yazısını şu sözlerle biti. lâpçı,, sanat dediği zaman sadece “0- lanı,, tasvir eden bir sanat kasdediyor ve yahut ki sanatte o hayalin de bir kıymeti olduğunu inkâr ediyor. “Ta- rihi romanlar,, 1, “maziye hasret du- yanların ideallerine cevap © veren, eserler sayarken bu hataya düşmüyor mu? İnkılâpçı edebiyatm kosmopolit olamıyacağını söylerken yine bu ha- taya düşmüyor mu? “Tarihi roman,, tarzını müdafaa © decek değilim. Zaten bu isimle tanı- lan kitaplarım hepsi bir cinsten değil- dir. Bir kısmı tarihi vakaları, yani hakikaten yaşamış insanların yaptık- larını roman üslübu ile iktifa eder, Bir kısmıda geçmiş za- manlarda hayali yakalar © yaşatır; bunlarda muharrir o eski zamanlarm âdetlerini, havasını oldüğu gibi gi termek istiyebilir; fakat eşhas arasın- da birkaç tane hakikisi bulunsa bile soğu, en mühimleri hayalidir. Gerek birinci, gerek ikinci | İısım tarihi romanlarla © insanlarda mazi basretini avutmak kabil olduğunu in- kür etmek kabil mi? Fakat o kitap- ların ancak böyle bir gayesi olabile- ceğini iddia etmek doğru (değildir. Meseli o Nizamettin Nazif'in, tarihi romanlar yazıyor diye, mazi hasreti ile kıvrandığını, yahut o © hasreti çe kenlerin tercümanı olduğunu zannet. mek elbette tuhaf bir şeydir. Zaten Sadri Etem'in iddiası, tarihi ihtilâlci zihniyetle tetkik etmek kabi! olma- dığını da söylemeğe varmaz mi? Ma- zinin büyük insanlarmı o methetmek, hattâ mazinin güzelliklerinden bah” > rak #ey değildir. Kendisinde bu muhab- bet bulunan adam mevzuunu yarın. Tel. Beyoğlu : derece hararete ve 200 kilo taz; Lâboratuvarından Tel, İ Fikirler ve insanlar | . . İttihadı Mill Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra Sigortaları halk için müsait şeraiti Merközi idaresi 5 Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. edebiyat d bugünden aldığı gibi dünden de alabilir. Bunun en büyük delil, her hareketin, her hamlenin beyhude olduğu göstermek istiyen pesimist! Te bir istikbalde geçen va- tasvirinden hoşlanmalarıdır. İn- bea bi bir kalı kılâp edebi; ir tarz, İp me- selesi değil, bir zihniyet meselesidir. Ben şahsen tarihi vakaları roman üslübu ile anlatan kitaplardan pek hoşlanmam; fakat öbür cinsten tarihi romanları bilâkis severim. Mamafih ber ikisinin de inkılâpçı, ihtilâlci ola- bileceğinde hiç şüphem yoktur. Sadri Etem'in, tasnifinin ikinci nu- man olduğunu ima İn se mopolit,, kelimesi bizde uzun zaman çok kullanıldı, hakaret olarak kullanıldı. örülmü: ve Şimdi yazılarımızda pek or. Zannederim ki onun ar- tık asıl ve güzel manasını canlandır- mak doğru olur. “Kosmopolit,, muhakkak bir züppe, mütemadiyen Frenk taklidi ile geçi- nen bir adam değildir. Kâinatın bü- tün hadiselerini tecessüsle takip eden, her taraftaki cereyanlara alâka gös- teren adam da bir “İosmopolit,, Fakat bizde ananemizden, yerli âdet- lerden hariç her harekete, her cere- yana karşı bir zaman o kadar haksız ve şiddetli bir asabiyet gösterildi ki kelimenin en temiz manası ile politlik bile bir ayıp telâkki olunma- ğa başladı. Bunun neticesi meydan- dadır. İçlerinde yazı yazanlar da da- hil olmak üzere gençlerimizin çoğu lâkayıttır. Hemen hemen hepsi “ken- di yağımızla kavrulmak,, taraftarıdır. Fikir, sanat sahasında kendi yağımız- la kalmam ne kadar feci bir gey ol. lacağını söylemeğe hacet yoktur. Türk gencinin, bilhassa Türk inkı- lâpçı gencinin gözlerini hudutlar dışı- na çevirmesi iâzımdır. Bu suretle bir- çoklarının züppeliğe kapılması, etraf. İarını fena görmesi, hoşmutsuzluk gös- termesi tabiidir. Fakat bu — hâllerin hepsi, hattâ körü körüne © züppelik, “kendi yağımızla kavrulmak,, zihni yetine müraccahtır. “Aksaray'da otu- rup Nice hayalile can vermek, © de, en bayağı cinsinden dahi olsa, bir ih- tlâl temayülüdür, etrafı değiştirmek arzusudur. Sadri Etem'in inkılâp ta- savvuru, bir tecerrüt arzusuna benzi- yor. Bu hususta yalnız değildir. Av- rup'da son zamanlarda — görülen en müthiş reaktion hareketleri de ke: dilerine “ihtilâl”, "inkılâp, isimleri vermiyor mu? İşte Sadri Etem, sanatte o hayalin ini bilhassa “dünyanın başka inkılâp edebiyatına al- mamakla inkâr etmiş oluyor. İnsanın etrafından boşnutsuzluğu i içinde yaşıyan düzgün âlemin tas. Etrafı değiştirmek için yapı ları hamleler, maziye avdet için ileri temayüllerinin ifadesinden başka bir sey olabilir mi2... Nurullah ATA a ı eyleriz havidir 4887. 4907 yika dayanır. Berlinde Szger ve Gramer ve resmi material Prüfungstam'dan şehadetnamesi vardır, —— ——— İs m Şe Haznedar Ateş Tuglası YAYLA KIZI 16.71. Her mevi sipariş kabul olunur, (7331) 6522 — YAZAN: Aka Gündüz. — azar azar alasın. Tam iki gaz san. kadar olsun. Bir de semerli eşek parası gönderesin. Hepsi kaç kayma tutarsa bana bil. Askere gideceğim gü hepsini sana öderim, koynuma da beş on kayma kalır. Ama sakın ihmal etmiyesin. Ben Hacı Recebe iç büyüdü, değişti. Huyu tüyü bozuldu. Bu rn demez. Ben ( değişmedim. Eğer sen de (o değişmedinse, Yaylalı Mehmedin kızı kaldınsa bana bu yardımı edersin. Gözünü seveyim €y benim kızkardeşim Petek Ha- nım. Hem bunları salın benim a- drma gönderme “öruca Nahiye Müdürü Süleym Tav adına sön. der, Bunları Sare Fmine veriniz. diye bildir. Ben ondan alırım. Her. | kese de derim ki bana bu serma- yeyi Müdür Bey verdi. O zaman kimse el süremez, dalıma çullana- maz, Geçende öte köye uğramıştım. Emüş nineyi gördüm. Cadalozluğu kalmamış. Yeğeni tame alınca satmış savuşmuş. Emüş Nine büs- bütün kötüledi. İki büklüm. Göz- leri de iyi görmemiye başladı. Ba- na ağıtlandı durdu. Seni sordum. Ne bilem nerde? dedi. Anasına o kadar baktım besledim de şimdi beni aramaz oldu. selâm gönderecek kimsen olmadığı icin yalnız ben selâm ediyorum. Dedik- lerimi ihmal etmiyesin kardeşim hürmetlâ Petek Hanım. Vesselâm, İmza: "lmalâm refikiceliliniz Sa. rn Ri Efendi tarafından, — Derin derin ne düşünü; Petek? Yoksa bu da bir ükir. l İ MİLLİYET CUMARTESİ 16 EYLOL * 1933 , Anketimize | Gelen cevaplar Gelen karşılıkları pey- derpey neşrediyoruz.. 4 üncü liste Ni Huy: (Gidiş, Oluş). Örnek: 1 (Huş le yak ğe mutabık değildir. Ye- ba ardan br ize benzemiyori) Tabiatı (Doğup): Örük; 1 (Turgut, asabi tabiatlı bir © gençtir.) ti başka başkadır.) yerine (herkesin do- başka başkadır). Seciye: (yarar). Örmeki $ (Eler keske dürüst sesiya era mak, âdettir. )) yeri amal, hareketiyle cibilletini izhat etti.) yerine (Ahmet gidişleriyle « veyahut « ettikle- 3üncü liste mafih tasarlamak kelimesi, bir şeyin ya- pılma şekillerini araştırmak demek oldu- ğuna nazaran, tasar, sözüylede karşılık landırabiliriz. Örnek 1: şu yazılar, fikir. lerimin bâkesidir, yerine şu yazılar, dü- şüncelerimin veya tasarlarımın çarpacı- dır. Örnek 2: Türk polisi, her işinde mu- sip fikirleri kendine rehber edinir, yeri- ne : Türk polisi, bütün işlerinde doğru kendine kılavuz edi ledir. Örnek 1: Polis kelimesi, inzibat ve âsâyişin mefhumudur, yerine Polis sö zü, düzen ve dirlik işlerinin anlatırıdır. Örnek: 2 Bu arzuhalın mefhumu, bir hak kın talebidir, yerine bu dilek | kândenm anlatırır, bir hakkın isteğidir. Ruh: Bir kelime ki, elektirik gibi eseri ortada, fa- kat mahiyeti meçhul... sıkılıyor, üzülüyo vuz. Fakat bu sıkıntı ve üzüntüyü duyan tesavvüf ve me de müsbet mi ede, bilmiştir. Binaenaleyh biz ruh kelimesi ni, istimal tarzına göre karşılıklandıra: cağız. Bence bu karşılık, Öz ve iç sözle- ridir. Örnek 1: Ruhumda şiddetli bir e- mükemmeliyetinde . mündemiy- tir, yerine, bir ülke düzeninin özü, o,ül- kenin düzen işlerine bakan gücün luğunda ve erginliğindedir, Mülâhaza: e “ ise, her hangi tasarlanmış Ör mek: 1 Mülâhazaya istinat edem işler, gok zeman isabetli olur, yerine düşünce” ye dayanan işler, çok çağ yerinde ve doğ! ru Örnek: 2 İnzibati mü dır. Birbirine biri, başka sının yaptığı bir şeyden dolayi öğümek, diğeri kendisinin yaplığı bir seyden do- GRAND dan mı? — Hayır. Bu alacaklı deği. Ben ona borçluyum. Bu benim köy ar- kadaşımdır. Anneme benden çok bakmıştı. Mısir püskülüne benzi- yen saçları vardı. . Hadi seninle caddeye çıkalmı. Öteberi © alaca- ğım, — Buda ne masrafı? — Al şu mektubu oku. — Caddede bunları bulamâz- sın. Seninle Mahmutpaşadaki' Mo- iz Saltilin mağazasma gidelim, — Gene kendine yontuyorsun Küscdayım | — Ne vaparsın? o Perakendeci çerçiye 5» yardım ediyorsun, çer- çilerin toptancısına da ben yardım edeyim, Ağıztadile © pala oluruz. Üçüncü mektubu açtı. İmzasını görünce okumadan yırttı. Bu mek: tup Emüş Ninedendi ve ne yazılı olduğunu okumadan biliyordu. On liralık bır banknot uzattı. — Bünu Emüş Ninenin adresi. ne gönderelim. 1 Bensusan Efendi düşü- nüyordu. İstanbuldan ağız tadile bir gitseli. Şu mukavele bir im- Zalansa da Avrupa konvansiyone- Bu güne kadar vücude getirilen filimlerin en harikülâdesi Bu filim her yerde haselât rekorunu kırmıştır. Çünkü GRETA GARBO — JOAN CRAVFORD. — JOHN BARRY. MORE — LİONELBARYMORE — VALLACE BERRY — JEAN HERSHOLT — LEVİS STONE gibi 7 büyük ve dehakâr ertist tarafından temsil edilmişti: Yeni marşlar HİKAYE ANKARA, 14 (Milliyet) — Cüm- huriyetin onuncu yılı için hazırlanan marşların güfte ve besteleri bitmiştir. Behçet Kemal Bey tarafından ya- zılan izci marşı şudur! Halk yarına inansın burdâ bizi görsün de idir dövülerek inkılâbın On yu va Keshin | kılıçlar gibi çevrildik dört yanına Ona sl uzatanın koyacağız. canı na. Cümhuriyet kalp diye göğsümüz- de atandır Bize en son ülküdür, bize en hür vatandır! Keskin kdıçlar gibi | çevrildik dört yanına Ona e tzatanın kıyacağız sanız na Büyük Gazinin. büyük izinden gidiyoruz Keskin kılıçlar gibi | çevrildik dört yanına Ona el uzatanın kıyacağız canı- Halk kütlelefi ve mektepliler ta- rafından söylenecek “Cümhuriyetin o- muncu yılı marşı,, nın güftesi, Behçet Kemal ve Faruk Nafiz Aryan ve fından hazırlanmıştır. mısraları döviz olarak ta alınmıştır. Bunlardan bir ikisini bildiriyo- rum: On yılda on beş milyon genç her yaştan. Uyduk görüşte bilği, gidişte ül- koro, olmak üzere üç tertiptir. güfte ve beste bir arada öğrenilmek wzere bütün teşkilâta dağıtılacaktır. İzci marşmın bir kaç bestesi ara- sında yeni bir mukayese ve intihap yapılacaktır. İstanbulda hazırlanmış olan marş hestesi de Behçet Kemal Beyin yaz- dığı güfte ile beraber ötekilerden ay» vs, bir musiki değişikliği olmak üze. re memleketin her tarafında söylene- bilecektir. Bu marşın bazı kıt'aları şunlardır: Dbugun«u program İSTANBUL ; Bu herif ıslah Olmıyacak Birinci: perde İSabah saat yedi.. Rukiye Hanımın kocası Numan Efendiyi bekliyor) Rukiye H. (Pencerede) — Sabahın yedisi oldu. Bu koca olacak herif hü- lâ gelmedi. (Sokağın bir o aşağısma, bir yukarısına bakar) Bu gidişle ha- lim ne olacak bilmiyorum. Haftada yedi gece sabaha karşı geliyor. Nere- lerde sürter, kim bu adamı baştan çı- tüne sıralar, O sırada kocası küfenin içinde ve arkasında sadık dostlarm- dan Ali Bey olduğu halde içeriye gi- ver). Sadık dost (yavaş sesle) — Hanım uyandırmaym, Bakınız. ne tatlı uya- yor, (Vazifesini yapmış insanlar gibi ay. ucuna basa basa sahne- den çikar.) Rukıya H. — Madem ki bu adam tatlı sözden anlamıyor, şuna bir ders daha vereyim (Evvelâ küfedeki ko- casının kafasına bir düzüne tabağı &r- ra ile fırlatır. Numan Efendi uyan- madığı için bu sefer vazoları fırlatır. Gene uyanmayınca saati fırlatır. Ge- ne uyanmaymca süpürge sopasmı alır ve bütün kuvvetile kocasınm kafasına indirir. | Numan Efendi (uyanarak) — Ya- hu bu evde bir gece olsun rahat uyu- yamıyacak mıyız? (İsyan halinde) Bu hayat böyle devam edemez, Yarın hareekt ediyoruz. Çin Maçine gidece- Him. Rukiye H. — Çin i Numan Ef. — Evet, Çin Maçine gideceğiz. Bu geceden tezi yok, ba- vulları hazırla. . (Numan Efendi tek- rar küfede uykusuna dalar. Rukıye H. bavulları hazırlamıya başlar). Ikinci perde TMüthiş ve dalgalı bir deniz. . Nu- man Efendi ve karısı birer tahlisiye simidini bellerine geçirmişler, bir sa- ğa, bir sola sallanıyorlar.| Rukıye H. — Eyvahlar olsun koca» cığım, vapur batıyor. Ama ben hâlâ anlıyamadım. Biz niçin Çin Maçine gidiyoruz? Numan Ef, — Kadın değil misiniz? Her şeyi öğrenmek istersiniz. Rukiye H. — Allahaşkına söyle. .. söylüyeyi: Numan Ef, — Peki im. Maksadım seni Çin Maçin tebaasın- dan yapmak. . Rukıye H. — Allahım bana onları göstermesin. Ayol, ben nasıl Çin Ma- çin tebaasr olurmüuşunn? Numan Ef, — Olursun, olursun... Hele bu iş olaun, o zaman ben gece- leri eve gelmezsem, senii”sesin çik- maz. Dırdırdan bu su- BUDAPEŞTE 580 m. 2105: “Gynrkevies çocuklari” ismindeki Oyeret temsili. 2325: Son musikisi. VİYANA 518 2135; Beliiei'nin ill per- > li operası (Roma'dan nak- MİLANO - TİRONA - FLORANSA 31 Haberler, - Piâk. 2150: Karışık meş- FRAG 20-38, rmaklıktan dünyaya bir bakış” isimli musikili temsil. 272013 Bare müsikini, Jayi kendisini öğmektir, yani öğünmek sözü tefahür ' ün karşılığı, * kendini öğ- mek sözü de temeddüh'ün karşılığıdır. Vakar: benlik. Mütekait miralay Farut OTEL (7405) sine bır bmseler. Yoksa Petek iyi- den iyıye duyulmuştu. Handise es- ki sebitlerden tas tas su içilir gibi kızın kazancını da mektup mektup sümüreceklerdi. Erlesi gun Fransızlarla konfe- rans kuruldu. Onların teklifi ken- Gilerince çok mühimdi. Önce yük- sek bir gazinoya angaje etmek is- tiyorlardı. Burada iyiden iyiye ta- mıtılacaktı. Onda ül bir revüde rol © vereceklerdi. Ve böyle çabuk, fakat adım adım iler- ledikten sonra esaslı sinema stüd- yosu için konturatlaşacaklardı. Bensusan Efendi ise bu sonuncu vaziyetin ilk iş olmasını istiyordu. Münakaşayı Petek halletti. — Önce beni tanısınlar, sevsin- ler, beğensinler, sonra büyük işler. Yoksa birden bire büyük işe girer- sem belki bir kazaya uğrarım. Yemek, içmek, yatmak masraf. ları birinci smıftan ve şirketlen 'ol- mak uzere beş ayık bir wevsim için yüz elli bin franga anlaştılar. Bensusan Efendinin bütün avukat- lığı tepreşti ve işi en sağ.am ka- zıklara bağladı. Her * ; olup bit- ti, Çantalar hazırlandı, Pasaport- kurtulurum, retle de hayat bana zehir olmaz. Öm- rüm uzar, uzun seneler rahat rahat yaşarım. . Rukıye H. — Allah Allah.. Anla 'dımsa Arap olayım. Numan Ef, — Anlamıyacak ne var? Çin Maçinde bir koca ü, geri. de kalan dul karımı diri diri yakar. lar, Şimdi anladın mı? (Vapur batar, koca bir balina ba- liğr Numan Efendi ile Rukıye Hanımı yutar) Üçüncü porde ISahne balinanın geniş ve rahat mi- desini gösterir.) Numan Ef. (Mide; girerek) — Oh, burası ne rahat yer değil mi? Rokıye H. — Erdik mi nedir? Yu- mus Aleyhisselâma döndük. Numan E€. — İyi.ya.. Fakat ben yoruldum, biraz uyayacağım (Karı koca uyurlar. Biraz sonra balinanın tok tok atan kalbinin gürütüsünden bır türlü uyuyamıyan Numan Efendi yatacak daha rahat bir yer a- rar.Balinanın ağzına doğru gider Tam balina exnemiye başlayınca ndan Numan Et. denize idiş.. Rukiye H. derin Bu facindan menin her satırını, her harfini her- kese bildirdiler. Beş ay için yüz elli bin franga ağızları sulananla- rin sayısı belli değildi. En az elli bin frank ta pansiyon masrafı! İ. ki yüz bin frank yuvarlak hesap bizim para ile yirmi bin lira! Vay canma! Dağ başından gel. Çarık- ları at! Bitleri temizle! Göz açıp kapaymcıya kadar bir (o tahtada Yirmi bin liraya kon! Hırtın kızın- da amma da ha Asıl manalı tarafı Sirkeci istös- yonundaydı. ileş on gazete muhbi- rini şöyle bir tarafa bırakınız, is- tasyonun iwü bır alay genç kizlar, kadınlarla dulmuştu. Çarpık bere- 1 hasır şapkai, meşin eğri topuk iska pinli, süslü, Tü, basmalı, ipekli kızlar ve kadın- lar, 'eteke hasretle, hasetle, gıpta ile, sevgi ile, kinie bakıyorlardı. — Doğrusu güzelmiş. — Sinemaya öyle mi olacak a- caba. Ya fotojenik değilse: Doğru, Ben de fotoğraflarımı göndermiştim. Bana da fotojenik (SIHHİ ÖĞÜTLER Kan tazyiki ( Tansiyon) nedir? Kan tazyikinin (tansiyon) hakiki mahiyet ve esbabin: basit ve sadö bir yolda size anlatabilecek kimse vakti müsait ve keyfi yerinde olduğu bir za- manda görüştüğünüz doktorunuz ola" bilir. Bunun için de sizin pek hulay aulıyabileceğiniz şekilde tansiyonu ie anlatacak olan doktor eline bi kâ- gula bir kurşun kalemi alır ve işe bu a başları 1 tarafında kalp de- pilen içi boş büyük bir ot parçası var. dur. Bu kalp denilen şey esasen bir tulumbadan ibarettir. Bu tulumba bir sürü borularla birleştirilmiştir. Bunlardan avurt denilen boru kanı Je tekrar kalbe döner. Vücudumuzdaki kanın en basit şe. kildeki deveram sistemi merkezi bir tulumba halinde tasavvur olunabilir. durmadan döndürür durur. Vücudu- muz içinde kanı dolaştırabilmek için herhangi bir kuvvet tesirine ihtiyaç vardır. İşte bu kuvvet kalbin sıkışıp takabbuz etmesinden hasıl olur. Kalple kan damarlarını bir tulum- ba ile borulara benzetmek istiyoruz ama, bu benzetme işi pek doğru ol- maz. Zira tulumba ile borular ma- iüm olduğu üzere alelekser maden- den yapılmış oldukları için maden hiç bir suretle genişleyip darlaşmaz. Halbuki insan makinesindeki tu- lumba ve borular yani kalp ile kan da» marları canlı nesiçten yapılmış olduk- ları için bu.canlı nesiç ise açılır kapa” nır, genişler daralır, Yani kalp ve kan damarları bir kere şıkışır ve küçülür ler, diğer bir kere de genişler ve bü- yik altında bulunur. Bu tazyik kalbin İmesi ve damarların ger- ginleşmesi ile olur. BAKTERIYOLOJİ LABORATUVARI Her nevi kan muayeneleri (Wasser- man, Kahn ilâ) balgam, cerahat, id- rar ve sair bekteriyoloji tahlilât ve ar zu edilen hususi aşılar yapılır. Çem- berli taş, Güzel aparteman No,4. Tel; 22037, (o (6911) Ma ve 6180 Asrin umdesi “MİLLİYET” ür, ABONE ÜCRETLERİ ? L 4 BUGÜNKÜ HAVA Yevilköy, ranat merkezinden kdeğımız girin satar bugün hara bell ve Beri yok), Dürdüncü perde LÂyni sahne. . Balinanın geniş ve mükellef midesi| Rukıye H. (uyanıp gözlerini uğuş- turduktan sonra etrafına bakınır. Kı canı göremeyince. ..) -- Bu he o »ah olmıyacak. Bu gece de & az sonu ikan gibi. — Hiç te değil. — Pek kâba saba imiş'diyorlar. Güzellik müsabakasının ba: lesunda görmüşier, hiç te öyle de- ğilmiş. e lie Elhamra * sineması ük bir buket göndermişti. Göz- leri parlıyan, ağızları sulanan; iç- leri kaynıyan seyirciler alkışladı- lar. Gazetecileı zorladılar. İlle bir iki söz söyle, Fetek bıraz düşün- dü ve kendisini cankulağı ile din- liyen yüzlerce genç kıza baktı ve haykırdı: — Ben Anaiolu Yaylasından geldim. Avrupaya gidiyorum. Dö- receğia. Dönünuye kadar köyü- mü unulmıyacalım. Yaylalarımı icimle yaşatacağım, Ve sizlere da- İma acıyacağım! Bu sözlerin manası birden bire anlaşılmadı. Herkeş köylüdür, iki lâfetmesini beceremedi de saçma sapma söyledi, drye düşündü. Gene çan, , gene'düdük.. gene mendiller. (Devamı yar) $ » y » y k d Jj k d 4 dv i r ö : ; t

Bu sayıdan diğer sayfalar: