SANAT Ahmet Mithat Efendi (Son günlerde Cümhuriyette in- kayik” gil;ı eıerleri, Abdülhami- tişar eden Cenap ve Nimetullah Beylerin birer makalesi, Ahmet Mithat Efendiyi bugünkü nesle â- deta bir model mahiyetinde arze- diyorsa da bu hususta tamamen haksızdırlar. Günün inkılâp ço- cuklarına Ahmet Mithat Efendi hiç bir vakit nümune olamaz; bu- na hakikat namına ne müsaade e- dilir ve ne de tahammül... Bir E- debiyat — müverrihi şahsiyetleri şeniyette olduğu gibi tahlil etmi- yecek olursa, uzerine ıldığı mes'- uliyetin iyetini sayılır ve hükümlerinde de isabet ten o nisbette uzaklaşır. Müverri- hin vazifesi herkese lâyık olduğu mevkif vermekten ibarettir; aksi takdirde gülünç olrur. Ahmet Mithat Efendinin haki- ki portresi şudur: 93 1876 Rus harbind. izünd Tu- naya kadar, hemen bütün Rume- Tiyi kavbeden Aptülhamidi ve sa- ravı “Üssüinkılâp” ve “Züptetül- hakayik” ile müdafaaya kalktığı- nı artık bugün bilmiyen bir tek ki şi kalmamıştır. Saray, bu ve buna mümasil hizmetlerinden dolayı ge — yek kendisini ve gerek damadını taltif etmiştir. Bir taraftan Ke- mal, Hâmit ve Ekremlere çatar- ken bir taraftan da Aug. Compte' un Positivist ve Taine'in Dötermi- tiste felsefesini benimsiyen ve mem lekete arap havası getirmek isti- yen Servetifünun gençlerine de muhtelif makalelerle hücum edi- yor ve memleketin muhafazakâr- lığın ve t bun âdeta alemdarı vaziyetinde teceddüde — düşman bir tavır takınıyordu. haleti Daima ileri hareketleri baltalıyan Ahmet Mit- hat Efendiye, yaptığı bazı ehem- miyetli sadelik cereyanları, bu ma nevi mes'uliyeti hiç bir zaman af- fettiremez; zira yeniliğin hamlele rine hayli enğel olmuştur. Gerçi Ahmet Mithat Efendi,Şinasi ile Ah- met Vefik Paşaların izi üzerinde yürümüş ve fakat muvaffak ola- mamış bir muharrirdir; Aziz, dev rinde — hüriyet taraftarı, Hamit devrinde parlamentoların düsma- nı, meşrutiyette bir daha hüriyet- çidir. Meşrutiyette tekrar yazı yaz- mağa heves etmişse de t de yar k için yazıl ır, Aziz devrinde mkılıpçı, Ha- mit devrinde mutlakıyetçi olarak parl ü meşruti- yette milli hâkimiyeti müdafaa eden muharririn hiç bir mevzuda ihtisası yoktur. Hikâye ve t tolara — Gf e / . 'WOGUTLEE Vücut bir ocak gibidir Vücudunuzu yanar bır ocıga benzet- 1 el EMBE 14 EYLÜL - 1933 - (lHikâvel âw i İki rakip kadın Kadın rekabeti kadar mühlik, müt- hiş bir qey dıhı var derlerse, ıa.kın İ- miş ol onun kler en azılı artacağını anlatmak isterim. Bu öyle bir ocaktır ki mütemadiyen yanar, Hiç sön- mez. Gece gündüz mütemadiyen bir dü- züye yanar. Bu ocağın yanması kesildi- ği anda hayat ta durur biter. İşte şimdi ocaklarımız yanıyor. Alelâde bir makine larında takip ettiği gaye halkı o kumağa alıştırmaktan ibaretti. Romanlarında, mevzudan uzakla- şır ve okuyucuyu sıkacak mütalâ- alara girişir. Tercüme ettiği romanlara na- zireler yazacak kadar muhayyele- si geniştir. Servetifünun edebiya- tının zuhurunda Dekadanlar maka- lesini neşretmiş ve gençlerin şid- detli çok haklı hücumlarına ma- ruz kalmıştır. Fikretin “Timsalicihalet” i, Ah met Mithat Efendinin kendisidir. Namık Kemalden Hüseyin Cahi- de kadar bilumum teceddütper- verlere karşı siyasi ve edebi, irti- car müdafaa eden Mithat Efendi halk tarafından çok okunan bir ya zıcıdır. Her ne kadar kendisi bir halk muharriri olmuşsa da ne bir şair, ne bir sanatkâr ve ne de bir feyle- softur. Yalnız karihası geniş, mü- nakaşalarında demagoji ynpan ve hut istim k da kömür, gaz yan- dızı gibi vücudunuzda da, ensicede de mevaddıgidaiye yakılır. Netice itibarile hiç fark yoktur. Mahsul hararet kudret ve kuvvettir. Yalnız istim kazanmda olduğu gibi doğrudan doğruya vücudun kuvveti ha- raretten husule gelmez yemeklerin vücut dahilinde kimyevi bir fiil neticesi ihti- rak ve tıhımmuılırındnn hasıl olan kuv vet say ümle adalâtı- nt harekete getirdikleri gibi ayni suretle kanın devranını, hazım fiilini ve beden dahilinde vukubulan her türlü efali hare- kete getirirler., Vücutta yanan şeyler ise başlıca üç nevi — ecsamdır ki bunlar da imlâh ve su ile birlikte yanarlar. Bunlar- dan birincisi protun nevinden olup et, yumurta, peynir ve buğdaydan yapılmiş şeylerdir. İkinci mnıyelkırbon sınıfından olan maddeler ki nişasta ve şeker nevin- den şeylerdir. Diğer bir üçüncü smıf ta hayvani ve nebati yağlardır - terayağ et yağı zeytinyağı gibi. Bunlardan başka bir dördüncü sinıf gıda maddeleri daha vardır ki. bunların mıkdarlarının pek az bulunmasına ve aslen mahiyeti kimyevi- yeleri malüm olmamasına rağmen hayat için faydaları pek büyük olan ve vitamin namile malüm olan yardımcı gıdalırdır l;te bu dört sınıf gidadan her birinin vü- bazan da yumrukl. ir ayrı ayrı vazife ve gıdıı hiz- rirdir. ** Ahmet Mithat Efendiye dair yazdığımız mufassal bir monogra- fiyi yakında broşür halinde neşre deceğiz. Orhan RİZA Anketimize Gelen cevaplar —-—o—— - Gelen karşılıkları pey- derpey neşrediyoruz.. 5 inci liste 1.— Huy teköre, 2.— Seciye — du- rum. Durmak kökünden. 3.— Mizaç — Kaynaş yahut kaynaşma, kaynaşmak kö künden. 4.— Kulk uyum, uymak kökün den. 5. — Cibillet Tinet - üst sümük. İZAHAT PŞ ae ik olarak (mııhın tetabuk) has- dı ve nihayet * Sırmakeı suyun- dan maddi istifadeler temin etti.) HAYATI — Ahmet Mithat E- fendi 1844 te İstanbulda doğ- muştur. Süleyman ağa isminde bir ku- ru yemişçinin oğludur. Mithat pa- şanın delâlet ve himayesiyle gaze - tecilik ve matbaacılığa başlıyan muharrir, Darülfünun ve âli mek- teplerde muallimlik yıııımı ve 1912 de Ders nazırı bul metleri vardır ve hiç birinden istiğna e- demeyiz ve yalnız bir sınıf gida ile iktifa etmek caiz değildir. Nişasta sınıfından o- lan gidalar hararet ve enerji hasıl eder- ler. Keza ekmek ve sebzeler de ayni su- retle kuvvet ve enerji yapmak için pek münasip gıdalardır. Yağlar vücudumuz- da gliserinle şahmi hamızlara ayrılır. Gli serin ise tamamen şekere tahavvül eder bu da hararet ve enerji yapar, Yağlar yanmak için maiyet karbon cisim lerinin muavenetine muhtaçtır. İstimal e dilmiyen mevat vücudun muhtelif aksa- mında tavazzuh Protein nevin- den ecsam et, yumurta vesaire gibi ins- cenin tegeld:ülü ve zayiatın tamir ve taz- mini için mutlak surette lâzımdırlar. Di- ğer gidaların yennc bı;kı şeyler lkıxno'l edilirse de değildir. İşte vücudunuza -dikkat ediniz ve bir ocak gihi onu idare etmcğe çalışınız. O- cak için kömürün en iyisini tedarik et- mekle beraber iyi ve bol hava almasına dikkatli bulunduğunuz, küllerini mun- ınım ı-ııreue de ımııgı ve le:mdamgae protein için bu asla mümkün düşman- | İ Tarmı bıle ıffedeı'ler_ unuturlar. Fakat | cinsilâtif, aman allah.. Rakibesi -onun yegâne meşgalesidir, gezerken, oturur- ken onu düşünür, uykusunda onu sa- yıklar, rüyalarında onu görür, Kadm rekabetinin bir L &l vardır. Erkekler- düşmanlarile konuş- maz dargın dururlar. Lâkin kadınlar yüz yüze gelince tatlı tatlı konuşurlar, fa- knt ırkıdııı dı kuyu kazarlar. Süküt, ev: lmadığı için bu- nu mazur görmelidir. Işte Râna Hanımla Rühsar Hanım.. İkisi de biribirinin ”Adüvvü — canı,, Bu düşmanlığa sebep nedir, — nerede, nasıl, ne zaman başlamıştır? Kimse bil- mez. Fakat bu düşmanlık uzun sene- lerdenberi müzmin, marazi bir halde devam eder, Râna Hanım uzun boylu, balık e- tinde, pembe tenli, tatlı kumral bir ka- dındır. Rühsar Hanımın hesabına na- zaran kırk beş yaşındadır.. Kendi iddi- asına zore de otuz beşinde., imdi yaşları tamir eden çeşit çe- şit kremler, pomadlar, rüjlar ve saire- ler var. Bu sebepten Rühsar Hanımın hakiki yaşını bulmak müşküldür. Fa- kat ışıgı yukarı bir hesapla elli ile o- tuz üçün vasatisini almak muvafıktır. Onların düşmanlıkları o hale gel- miştir ki, maazallah biri ölecek olsa, öbürü can sıkıntısından belki intihar eder. Çünkü o kadar alışmışlar., Rühsar Hanım sabahleyin yatak- tan kalktığı zaman, bugün ne yapaca- ğım, diye düşünmez. Râna acaba bu saatte ne yapıyor diye kafasını yorar. Râna Hanım bugün nereye gideyim diye (ereddut zeçınnu Rühsar ııcabı bugün diye öğrenmek ister, üzülür. Düşünceleri, eğlenceleri, hep biri- birini kontrol, gizli veya aşikâr adım ııdım (alup elm:khr Bu Iıuıuıtı mıi:- erek di hıylı yardımları âohmmaktı&r Râna Hanım rakibesini tazip için fırsat kaçırmaz, dahiyane vesileler icat eder Ruhur Hıı.umm temiz, şık gi- ih A para ile kandırır, potln, bozuk dikmesini temin eder. Rühsar Hanım da ayni çareye baş vurmuş olmılı ki, Râna Hanım ılı dai- ma den şikâyet l Bu rekabet yüzünden bir çok terzi- ler haylı para kazanmışlardır. Fakat Râna Hanım memnundur, Rühsar Ha- nım da., k Balolarda, müsamerelerde, çay ziya- fetlerinde iki taraf kirli sepetlerini e- lerler. Olan olmiyan kusur ve günah- larını bilâinsaf ve merhamet ortaya dö- da da kerler. ayni ömütüş ı ı tistusalisiniz. Yalnız ikisinin birleştikleri bir nok- kluk | n Büyü ta vardır: Poker. Dr. Ş Râna Hanım da, Rühsar Hanım 'da idekları Sazilk pokere çil; düşkündürler. usındııı dolayi almış ra meselâ cesur (atılgan) şeci (yılmaz), cebin (korkak) seki — (eliaçık), hasis (kırkıt) .. , gibi vasıflara birden (huy) denilmı;tır Bu vasıflar fertlerin âdetle- ri yerine lan (huy) mef humu da fertlerin âdeti demek olur. Ce miyetin âdetine (töre) deyoruz. Fertin âdetine de töre deyemeyiz, çünkü cemi- yetin âdetleri bir hılgı (ilim) ve sayğı (fikir) mahsulü yani bir emek mahsulü olduğu halde ferdin âdeti bir emek mah- sulü olmıyıp keııdılızındm MÜESSİF İRTİHAL.- Riyaseti Cümhur kalemi mahsus mü- diri sabıkı merhum Hayati Beyin oğlu henüz ondokuz yaşında Tarık Hayati düçar olduğu menenjit hastalığından şi- fayap olamıyarak tedavi edildiği Alman hastanesinde vefat etmiştir. Bilhassa mezun olduğu mektebi sa- nai arkadaşlarının ve hariçten bu hazin ve elim iştirak eden akraba ve Bunun için huy yerine töre yi dezıl li yılııız fertlere öre'yi aliy S İK İRMei r için (tek) sözünü Darüşşafakada — “Kalp nden vefat etmiştir. Z ESERLERİ — Kitap halinde neşriyatı 150 cildi geçer; ilk ese- ri “ Haceievvel” dir. Gazetecilik, askerlik, denizci- lik, siyasiyat, edebiyat, terbiye, felsefe, din, riyaziye, iktısat, tarih gibi muhtelif mevzularla uğraşan ve bu mevzulara dair cilt cilt eser | ler neşreden Ahmet Mithat Efen- “ dinin mütebariz bir sahsiyeti yok- tur. Tercümanı Hakikat gızetesi- - ni tesis ettikten sonra, edebi riya- setini verdığı ı:nunllım Nacı Efen- diyi kendi i SECİYE ve ŞAHSİYETİ — 93- de dılan& lâzımdır. bu suretle huy karşılığı olmak üzre tek-öre ve birleşti- rerek teköre yazılmıştır. 2— Secıye mefhumu ollak oynak do nek ile inat h Bu iki ucdan biri, şahsi — menfaati gu- den mefhumu — gösterdiğinden; diğeri bılgıye dııınmıdıımdan ifrat ve tefrit yerine Bu mefhumlar ortasın- evidi elleri üzerinde b den alı- narak cenaze namazı Ağacamiinde eda edilmiş ve İstiklâl caddesini takiben yi- ne ayni merasimle Feriköy mezarlığın- da ihzar olunan metfeni ebediye terk ve tevdi edilimştir. Allah rahmet etsin. Muhterem valdesi Belkis Hayati Ha- nımefendi ile diğer akraba ve taallüka- tına sabırlar temenni ederiz. (7316) da sayılabilen seciye karşılığı — olarak durmak kökünden durum yazılmıştır. 3.— Mizaç mefhumu insan vucudun- da anasırı arbaanın meze ve — toikiöi - den husule gelen hallari bildirir. Bu mefhum düşünülerek — mizaç karşılığı olmak üzre kaynaşmak kökünden kay- naş yahut kaynaşma yazılmıştır. 4 — Kulk, mefhumu da enasiri arbaa- nın mezcinden husule gelen bir vasif- (kulk) karşılığı olarak uymak — kökün- den uyum yı ştır. 5 — Cibillet ve tinet mefhumları ana ve baba nın maddeten çocuk — üzerinde gösterdikleri tesirin mefhumudur. Türk- çe olarak bunların karşılığı süt sümük- dür. Misal Cahit Beyin cibillet ve tine- ti temizdir yerine Cahit Beyin südü sü dı'ı'ıi.iğü pâktır, yani pâk ana baba evlâdı- ır. Dört arkadaş yan yanâ” geldi mi, hemen teklif ederler: ir ”Kara,, yapalım mı? Fıılnı son bir hâdise poker partile- rine hâtime verdi. O zamana kadar bi- ribirlerinin hücumundan yılmıyan bu iki rakip iki sözle yılıvermişlerdi, Bir gün bir ahbap evinde poker oynuyorlardı. Râna Hanım kaybedi- yordu. Rühsar Hanım da sırf rakibesi- ne ziyan olsun diye, her eli gördüğün- “den, her kâğıda gittiğinden hiç te kârda değildi. Oyunun sonlarına doğru, Râna Ha- mnım, önündeki son fişleri de sürdü. Mnıınııı ortası haylı yüklü idi. O git- hğl için Rühsar Hanım da fı;lenm sür- Kıgıtlıı- açıldı. Râna Hanım kaza- nıyordu, Rühsar Hanımın kâğıdı daha küçüktü, Râna Hanım elini uzattı: — Ben kazandım. Rühsar Hanım itiraz etti: — Hayır, kazanamazsınız. — Neden? — Çünkü ”tutuyorum,, demediniz. — Dedim. — Hayır demediniz, Diğer oyunculara sordular. Onlar da oyun hey ile bir şey d $- lardı. Rühsar Hanım muzafferane: — Gördünüz mü, dedi, kimse bir şey duymımış. Rühsar Müteneffir ve müstehzi bir lıvıı-lı fış- 1 P-E K CEski İlk program: nıyanlar: Bııılqun saat 945de Kapılarını muhterem halka açıyor: En seçme filmler — En son model sesli makinalar ve en rahat koltuklar, yeni tezyinat, Kahirede Aşk Geceleri Fransızca sözlü büyük süperfilm Oy SPİNELLİ —. RENATE MÜLLER — HENRİ ROUSSEL Bu, İPEK sinemasının ilk filmi olmak çerefıne lâyık bir filmdir. ş Ayrıca: Paramount dünya haberleri. istikbal Opera) SİNEMASI Çaldnriı"ın İstanbul'a gelişi ve yapıl, MÜNIR NUR Birinci mevki 40; Tel. 44289 İPEKFİLM studyosunda yapılan şarkılı filmi. Fiyatlar : Hususi numerolu koltuklar 65 kuruş Bu gece için numerolu biletlerinizi aldırın. ETTIN Beyıu Balkon 50 kuruş. (7353) MAD Bu akşam .SARAY (EskiGlorya) S A SİNEMASINDA KA N Fransızca mükâlemeli şayanı hayret şaheserin ilk iraesi Baş rollerde: CLARK GABLE ve MADGEEVANS Hiyanetlikler arasında çiçeklenen aşkı musavver müthiş dram. İlâveten : Jeneral BALBO hava filosunun seyahati. (7355) RADYO Bugunkuü program İSTANBUL 1 18 Gramofon. , 19 Kemal Niyazi Bey ve arkadaşları 20 Nebil oğlu İsmail Hakkı Bey 20,30 Kemani Reşât bey ve arkadaşları refa katile — Vedia Rıza H. ve Muzaffer B. 21,30 Gramofon. 22 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Saat ayarı. MOSKOVA 1481 m. 7.20: Sabah konseri, — 10,20: Konser, 11,20: Keza. 21: Akşam konseri, VARŞOVA 1411 m. 20: Hafif musiki, 21: Orkestra. 23 Kahve- hane konseri. BUDAPEŞTE 550 m. 20,35: “SİR” isimil Smetana'nın operası. sı, 21,50: Sigan musikisi, 23: Yaylı âletler ile konser. 24: Dans musikisi (Plâk ile), VİYANA, 518 m. Fevkalâde bir film gösteriyor : Garsonlar ŞAHI Fransızca sözlü büyük komedi. Filme ilâve * Paramount gazetesi 19,30 Viyana operasından naklen Weg- vel:i ğ net'in ererlesleden - “WALKÜRE” Oporası, ve Yunan &’(735';) 24,10: Plâk. Mlı.ımo TORİNO FLORANSA - 21,35 Temsil, mü ans ükisi, babe Si GT 20.:5 “SIR” ııuıılı Smetana'nın operası. 2,20: Salon orkestrası tarafından konser. ZUR! H 459 m. 20,15: İtalyan müsiksii, 21,35 Mandolin konseri. 22,15: Klâsik parçalar. ROMA 441 m. 21,35: Öpera temsili, BÜKREŞ 395 m. 18: Konser, 19,20: Devamı, 20,25; Hafif plâklar. 21: Tagani, 21,25: Radyo orkestrası, , 22,20: Senfonik konser. LAYPZİG 389 m: 21— Danis musikisi, 21,30; Akşam, koıurı Ske BRESLAU 325 m. 3 * 21: Dünyasiyasktine dair, 21,30: Arzuya tabi könser (taganmi), 24: -Berlinden dans musikisi. İhtira İlâ tira İlanı * Şimendüfer yollarının parçalarlâ ta mir ve yeni yollar vazetmek usulü: hak- kında istihsal olunan 9 Eylül 341 (1925) tarih ve 345 numaralı ihtira beratı bu de) fa mevkii fiile konmak üzre ahere devrü ferağ veya icar edileceğinden talip ölan- ların Galata'da Çinili Rıhtım Hanında Robert Ferri'ye müracaatları ilân olu- nur. (7346) lın sizin olsun. y Râna Hanım tahkiri hıııemuşh Acı acı güldü: — Evet, âşıklarınız avuç avuç pa- ra döküyorlar. Neden ihtiyacmız olsun | artık? Rühsar Hanım dudaklarını yutkundu: ısırdı, — Bunu bir iltifat diye kabul edi- | yorum, Ya sizin gibi üste para verecek hale gelseydim.. Masadan kalkmışlardı. İkisi de man- da tolarını giyerek çıktılar. Bir daha yüz yüze gelmediler, Çünkü Râna Hanım da doğru söy- lemişti. Rühsar Hanim da... ; İSZG“Rı'u n_ıuıl'la'tel;ı'eııı:e "dau' yaz- | tir bundaki fark enasiri mezkürenin uy- Mütekait miralay leri Râna Hanıma doğru itti: <dığı “Ü ıilâp”, “Züptetülh gun bir nisb mezc ve terkibidir FARUK — Benim paraya ihtiyacım yok. A- çy— aa ___îr UE Ka -e .7 e KT AT LDATIT SN TT v Mıllıyet'ın edebi rcmanı: 67 l h. Bunu kit böyle | rı söyleyip yazdırırken yanımdaki YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — “Peteğim, “Bu mek frengi h nesinden yazıyorum. Ürkme! Kork ma! Hasta değilim. Bir şeyciğim yok. O kadar sapa sağlamım ki ettim, ağlamıyorum bile. Öy- ledir de neye buralara düştüm? Ş dim, belime bir tekme vur- âiıîıı, buraya attılar. Sebebi, her günkü sebeplerden biri. Paralı bir adam bana musallat oldu. Yüz ver -medim. Allem etti, kallem etti, ol- madı. Zabıtai ahlâkiye muavini arkadaşı imiş. Bir uydurma mek- tupla hasta olduğumu haber ver. miş. Fazilet, sıhhat, edep ve na- mus, ahlâkı umumive, ne var ne “—yoksa hepsi sah'andı, üstüme yük lendi ve birlik olup belime bir tek me vurdular. Buraya fırlnt(ılır. Müşahede altında imişim. Ben B * “bundan korkacakmışım, yalvara- - cakmısım, eller iltimaslar bula- - arkalı bir adammış. Ses çıkarırsan — S e d an Za S ae dddi kmışım, herifi kand kmır - emrederse de kulak asma! Ben sa- na bunları şunun için yaâzıyorum ninem Petek'im: Çalış, kazan, gül, yaşa.. Fakat sakın bar kızı olayım deme! Bar kızı, sokak kızı, pansiyon kı- zı olmıyasın diye bunları yazıyo- rum. Fuhuş ıle mucıdele talimat- şım, o da beni bu belâdan kurta- bine sok! A | rıp kendi od | ! Halbuki hımbıllar bılmıyorlır, ar damarım gibi korku damarım da patladı. Dünyada perva edecek ne- yim kaldı? Hastahaneye atılmazdan iki gün evvel güzel bir dayak yedim. Ismar ladığı şarabınm hepsini içemedim diye sarhoş bir bey attı tokatı, bas- tı tekmeyi, Kimse sesini çıkarmadı, bir saat içinde seni sürerler, dedi- ler. Hadi dedim siz de! ne hakla sürerlermiş? Mahkeme var. Güldü ler. Öylesine öyledir ama dediler, sen bir defa kırk günlük yolu boy- larsım, sonra dava edersin. Şaştım bu işe, Sana bunları yazmak doğru de- ğgildir. Sen Yaylâ kızısın. Yaylâlı Mehmet'in kızlarına böyle şeyler ŞA Ahlâkıh kıuılıını gözlüklü ülemanın çıplak kafasına fırlat! Sösyetenin tatlı dillerine kulakla- rını tıka! Sen kendi içine bak! Ken di içinin namusunu elden kaçırma ! Yaylâ kızı olduğunu — unutma ve Yaylâlı Mehmet'in kızı olduğ haıta guluyor. Kız! diyor, frengi yım. Yalnız tertemiz olan ruhum, tertemiz olan bütün benliğini öper. Bund. da mıkrop yok ya. M tan sonra so- rekmez. Kolunu nerdeyse iğne elinde gelir. Koluma iğne batıracaklar. Kan alacaklar. İnce düdük şişelere ko- yacaklar. Kaynatacaklar. Tuz bi- ber tereyağ koyacaklar. Ne nane yiyeceklerse yiyecekler. Ve.. Fazi- let vazifesini yapmış olacak ! Aman ninem! Aman Petek'im! Aman Yaylâlı Mehmet'in kızı! Kö- se dayıya esir ol, Rüküş Hanım kız- gın maşa ile kıçını değil, gözbebek- lerini dağlasın. El kapılarında sü- rün., Salonlarda şarkı söyle. Avru- düşün! Çok gençsin. Herhangi lıîr gün ayağın biraz sendelemek isterse yaylâlar, serin yaylâlar ve Sakar- ya boylarında kalan Yaylâlr meh- met'ler aklıma gelsin. Hemen doğ- rulursun. İki el bir baş için demişler. Ki- min için demişler? Kimsesiz kız- lar, teşkilâtsız güzel kızlar için de- mişler. Bak neler yumurtluyorum. Başı “yeşil başörtülü -«halle hafız ha- nımlarına döndüm. Halbuki bunla- n kidğizieki; palarda dolaş. Ne olursan ol, sade bar kızı olma! Düşme! — - Açık pencereden içeriye bir taş düştü. Karşıki yataktan - fırlayan gözlerinin etrafı morarmış kadın fırladı. Kaptı. Kâğıdı açtı. Sevin- cinden deli olacaktı. Dostu imiş, kokain atmış. Zaten pencereyi mah sus açık bırakmış. Doktorlara ha- ber verirsem namussuzluk — (!) e- dermişim. Buralarını gizli yazdırı- yorum, bir işidirse doger beni. Hastahanede olduğum için hiç bir : hıya at yak ve ellerini süblüme ile yıka emi ninem Petek'im. Bana bir zarf içinde beş İliralık bir kâğıt gönder. Sakın çok gön- derme. Elimden alırlar. Boşuna zi- yan edersin, Annemin adresini bi- liyorsun. Ona da bir şey verme. Üs küdardaki evi satmış, biraz parası varmış. Tertemiz Petek'ime tatlı ve mut- lu yaşayışlar dilerim. Nihal,, “Nihal ablam, “Sana on kâğıt göderiyorum. Be- şini harcan. Beşi ile de hastahane- den çıkınca çarşıdan kocaman bir kama al. Doktor hangi koluna iğ- ne vurursa o kolundaki — elinle o kamayı tut. bir daha seni kim... Yok, yok. Sakın yapma! Beş li- rayı geri aldım. Göndermiyeceğim. Bar, randevü, muavin, hastahane tekme, iğne yetmezmiş gibi şimdi de katiller damına mı düşüreyim yerinden ö İhtiyatlı olmal, P PERİF p Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci sınıf mütehassıs (Bâbrali) Ankara caddesi” No. 60 5983 DOKTOR Rusçuklu Hakkı karşısında Sahne sokağında 3 numa- Mlilliyet Aasrın umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Twıiîdl Hariç için ç L. L 3 aylığı 4— $— 6 ” 7 S0 M— LA 14 — 28 — Gelen evrak geri verilmez.— —Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur — Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete mü- racaat edilir.. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden ve- rilen malümata göre bugün hava az bu- lutlu ve şimali ııııkımııl:rden hafif rüz- gârlı olarak devam edecek! 13-9-1933 tarihinde lııvı tazyiki 766 milimetre, en fazla sıcaklık 22, en az 13 |W derscakaydedilmişer. SEDERDENEAMİNA SAA DA HD Dün gece seni rüyamda gördüm. Gelin olmuşun. Bizim köyden bir delikanlıya varıyormuşun. Babam bağlama çalıyormuş, delikanlılar da oynuyormuş. Sen öyle keyifli, mutlu idin ki içime dokundu. ağla- dım, ağladım, Uyanınca ne babam kaldı, ne Nihal ablam, ne de telli duvaklı düğün. Neyse, fena rüya görmedim ya sen ona bak. Bursadan mektup al- dım. Bir saat önce.. Ya., Bey ağam- dan. Neler yazıyor neler. Onun ce- vabını yarıda bıraktım sana yazı- yorum. Şimdi seninkini de yarıda bırakıp onunkini bitireceğim. Ses dersi alıyorum. İngilizce, Fransız- ca dersi alıyonmı Alıfrıngı, ye- mek y ol k ogreııdım Neler, neler. Eğer Avru- paya gider de çok kalırsam, sen de ellerinden kurtulup Ankaraya dö- nebilirsen... Ne bileyim işte.. An- karayı benim için öp bir defa! Ne- resinden olursa olsun. Sokağından, taşından, küllüğünden, çamurun- dan... İnsan 'anın ne olduğu- nu Ankaradan uzaklaşınca daha i- - yi anlıyor. Canım Ankara! Canım seni! Sakın bana inanıp bir şey ya- Kılıçlar! Canım yaylâlar! yım deme. (Bitmedi) & Si A Elik KuN KN : | j j