Lâkırdı atan kadın Geçen gün Millet Meclisinde ka- dınlara lâkırdı atan erkekler için aret edilen cezaya ait kanun mü- akere edilirken meb'uslardan bi- "i şöyle bir sual sormuş: — Peki, ya erkeklere lâkırdı a- tan kadınlara ne ceza vermi Millet Meclisinde | bir meb'usu ye düşürecek kadar ortada kadın meselesi olduğu anlaşı- iyor, Kadının hal ve tavrından mânâ Sıkaramıyacak kadar aptal ve ah- hak bazı erkeklerin sokakta her na giden kıza ve kadma sır- Paşıklık ettiklerine maatteessüf sık oluyoruz. Lzrliyeşam çirkin bir vüz derecesine » Ma lerbiyesizler de vardır. za kanununun maddelerine mipen bu cürümler çok defa ce- PE ve kalıyor. Çünkü böyle haka- kadınlar Si kadar ileri götü vor lar. Bu itibarla mesele ka- n maddesinden ziyade bir terbi- Ve görgü meselesi şekline giri- yööbhesiz ki kendini bilen şerefli lü hoşuna giden kadına hu- taya rek için lâkırdı atmak ve te &tmek gibi ahmakça tedbir- Bu üracaat etmez. Yu ayle bir ruhi meseledir ki o- ifade eder z ; £ # 7 iri İstanbulda olduğu gibi ayna Giden bir kadının pefine üs, lâkirdı atmış. Kadın etmeden ir. den bire bir plizin özünde “dur. il Ve peşinden geleni yet i halandır. Kadını bir iki nazik ke- wdiktan di Elini omuzuna tülmüş. Ona yanlış kapı çaldığını dali : ış kapı çaldığını e onu. bırak, — mesele budur. Herkese na- ii kadınla sokak kadınının far polisin izah etmesi (imkânı Yoktur. Bu iz'an, irfan ve zekâ me- tm hesabını Allah bilir. Bunlar er. İ keklere takılır, lâkırdı starlar, sır naşırlar. Fakat bütün bu hareket- ler o kadar nazikâne, o kadar ca- mer ki insana batmaz. İ lir yaşlı dostum n yıl P i yı tiyatrodan çıkarken güzel bir ederek iğyzmeyi haksızlık telâkki eden ayak kadınlarının söz at- uma hangi babayiğit erkek kı. male nezaket, terbiye, zekâ Yi Burhan CAHİT a «İh tahsil memurlarını taltif basen 932 - 933 mali senesinde lüğgsta Fatih kazası malmüdür- üz dahilinde vergi tahsilâtmın pi dağı e yakın bir derecede le mr rez maliye memurlarile mıntaka ün ve müfettişlerine de tal- ir gönd 8 ve horoz güreşleri Bazı g Ekonomi Atina itilâfı Bir haftalık tatbikat ne netice verdi? Bu ayın başından itibaren mevki meriyete girmiş olan Türk - Yuyan ikti- sadi anlaşmanın tatbik edildiki ilk hafta zarfında verdiği neticeler şayanı mem nuniyet olmuştur. Geçen bir hafta zar- fında - tatbikattaki yeniliğe ragmen - Türk - Yunan ticari hayatında mahsös bir inkişaf görülmüştür. Memleketimizden Yunanistana yapı- lan ithalâtem yüzde 28 ine mukabil Yu- nan Milli Bankası tarafımdan faizsiz ve kabili devrü ferağ bonolar verilmekte- dir. Bu bonolar Yunan menşeli malların mübayantında kullanılabilmektedir. M- ln İeymetinin yüzde beşi miktarında da ayrıca bonalar verilmektedir ki bun- İar Yunanistan veya başka memleketler den yapılacak mübayant icin kullanıldı. İn gibi Türk eşyasının naklinde Yunan gemilerine nakit makamnda da veril mektedir. Alis ay, yani bütün ihracat mevsimi- müddetince tatbik edilecek olan bu tica ret anlaşmasının çok müfit meticeler ve receği muhakkak görülmektedir. İstanbul Deniz Ticaret Müdürlüğü Ankaradan gelen haberlere göre İs- tanbul Deniz ticaret müdürlüğüne İkti- sat Vekâleti Deniz ticaret müdürü Mü- #it Necdet Bey tayin edilmiştir. Müfit Bey yakım zamana kadar İs- tanbul Deniz Ticaret müdür muavini Müfit Necdet Bey ayni zamanda kı- lavuzluk işlerine de muvakkaten bale maktadır. Aldığımız malimala göre Istanbul Deniz Ticaret müdürü Zeki Bey deniz yalları umum müdürlüğü kadrosunda mühim bir vazifeye tayin edimektedir. Sanayi ve Maadin Bankasının devri Yeni Afyon inhisarı umumi müdür- öğüne tayin edilen Ali Sami Bey Sana- yi Kredi Bankası ve Sanayi Ofisindeki râzifesine de bir taraftan muvakkat bir müddet için devam edecektir. Ali Sami Beyin bu vaziyeti Bankanın Ankaraya naklile Sümmer Banka tahavvül edeği zamana kadar devam edecektir. Ali Sami Boy Sanayi ve Maadin Ban kasının teessüsündenberi Bankanın mü- dür muavinliği vazifesini yapmakta ol. duğundan devir ve nakil işlerinde ihti- sasından istifade edilecektir. Bir metre koyunda yılanlar Ticaret Odatı yılan ihracatı hakkın. daki tetkikatına devam etmektedir. Av- rupada yılan alacak müesseselerden bi- ri Ticaret odasına verdiği cevapta bir metro boyunda yılanların 70 kuruşa sa- tın alınacağını bildirmiştir. Taze meyva ihracatı Ticaret odası taze meyve ihracatı | hakkında yeniden tetkikata başlamıştır. Bu hususta muhtelif memleketlerin ta- 70 meyve ihracatını ne suretle kontrol ettikleri ne gibi kanunlar çıkardıkları araştırılmaktadır. Bunlardan Romanya hükümetinin meyve ihracatı hakkında yaptığı bir ni- zamname tercüme edilmektedir. Roman yadan ihraç edilecek meyveler Milli ih- racat enstitüsü tarafından kontrol edil- mektedir. Ihracat enstitüsü memurlardan mey- velerin hasta, ve çürümeğe müsait olan- larma dikkat etmelerini istiyor, (İş Bankasından alınan cetveldir) 8 HAZİRAN 1933 Akşam Fiatları İstikerazlar Tahvilât yapa SE Rin 1933 İstikermar SAS9 a. Şark d. yolları 280 a zig D. Mevahhide 53,75 ünel — Gümrükler 578 | Rihteme 1825 Saydi mahi ÜN Ansdolu 1 -— Bağdat “in T askeriye 718 $ meli —— ESHAM Bomonti Ya 21,10 a meni 2, ii day, ke ponsuz 280 Şark dey, 2.— Bali 250 Şark m. ecen 385 ÇEK FIATLARI Paris 1203 $ Prf 15,92,75. Londra 7145 Viyana 428 Nüyork 5715 $ Madrit Milano, 8,10 $ Berlin 205,175 Brükeel ayın $ Versem 8201. Paşte Gi alm.. we Sofim 6504 $ Bükreş 7 Amsterdam 1,1784 $ Moskova o 109,75 NUKUT (Satış) Kuran Kora 20 (, Fransız 165— $ 1 Şilim An 24— 1 İsterim 715 $ 1 Pozeta r 1 Deler 2 1 Mark *— 20 Liret 218 $ 1 Zeleni M— i 1 Penn SE Ley 5— — me 55— 1 Altan 004 1 Mecidiye o 58 Banknot A— Poliste .J: Sandal devrilince.. Bir kişi boğuldu, iki kişi kurtarıldı Dün Haliçte bir deniz faciası ol. muştur. Sıtkı Efendi ile Mebrure | ve Gülsüm Hanımlar bir sandal gezintisi yapmak için dün akşai üzeri bir sandala binmişler.Haliç- te sandal Kâğıthaneye doğru iler- lerken birden bire hava bozmuş ve çıkan boranın tesirile sandal dev- rilmiştir. Sandalım içindekiler su- ya düşünce feryada başlamışlar ve Gülsüm Hanım derhal boğulup gitmiştir. Etraftan yetişenler bay- gm bir halde Sıtkı Efendi ve Meb- rure Hanımı kurtarabilmişlerdir. İki azılı sabıkalı Kumkapı ve civarında bir müd- detten beri muhtelif” hırsızlıklar yapan iki azılı sabıkalı yakalan- mıştır. Naim ve Osman isimlerin- de olan bu iki sabıkalı geceleri bir çok ev ve dükkünları soymuşlardır Polis merkezi ikisini de yakalıya- rak cürümlerini tesbit etmiştir. Bunların o civarda bir eve çaldık- ları eşyayı doldurdukları anlaşıl- mış ve yapılan araştırmada bura- da çalman eşya bulunmuştur. Hır- sızlar adliyeye verilmişlerdir. Elini makineye kaptırdı Fenerde Süreyya Paşa fabrika- sında çalışan Fehmi isminde bir amele işlemekte olan makinelerin yanmda uğraşırken kazaen elini makineye kaptırmış ve bir parmağı kesilmiştir. Fehmi hastahaneye kaldırılmıştır. Sahte diştabipleri Son zamanlarda gene ötede beride bir takım sahte diş tabiple- ri peyda olmağa başlamıştır. Zabı. ta bunlara karşı yeniden tedbir- ler almıştır. Şimdiye kadar sahte diş tabipliği yaptığı anlaşılan kim selerin muayenehanelerinde a tırma yapılırken zabıta memurlarti, le birlikte hükümet doktoruda beraber bulunmakta idi. Araştır. ma için böyle hükümet doktoruna da haber verip beraber almak key fiyetinin işi çok uzattığı görüldü- #ünden bu usul kaldırılmıştır. Bundan sonra sahte diş tabipliği yapıldığı. haber alınca zabıta memurları doktoru almadan doğ- rudan doğruya gidip araştırma ya pacaklar ve yakalanan maznunu adliyeye vereceklerdir. İki tavcı Hüseyin ve Kadir isimlerinde i- ki tavcı yakalanmıştır. Bunlar Galata civarmda tenha sokaklarda dolaşarak bir çok safdillere teneke veya deiöirden yapılmış yüzük ve küpeleri altın diye satmak sureti- le dolandırıcılık yapmaktan maz- nundurlar. İki tavcının muhtelif cürümleri tesbit edilmiş ve ikisi deadliyeye verilmişlerdir. Bakkal dükkânında yangın Şişlide Rumeli caddesinde bak- kal Hıristonun dükkânmdan gece saat dörtte yangın çıkmış ve dükkâ nın içerisi yandıktan sonra söndü- rülmüştür. Yangının sebebi tahkik edilmektedir. —————— İçki düşmanları dün tenezzüh yaptılar Yeşilhilâl cemiyetinin tertip ettiği senelik deniz tenezzühü dün yapılmış tır. Sabah saat sekizde köprüden kal- kan vapurda bir cazbant bulunmuş ve havanın bazan kapalı ve yağmurlu ol masına rağmen iyi eğlenilmiştir. Da- vetliler alkollü içkilerden başka her nevi içki içmişlerdir. Gümrüklerde Muhafaza kadrosu İstanbul Gümrükler muhafaza baş- müdürlüğünün yeni kadrosu tasdik e dilmiş, bir kısım muhafaza memurla rı Edirneye, bir kısmı da Karadeniz mıntakasına nakledilmişlerdir. lane Kısa haberler ———— # Şimdiye kadar İstanbul Ka- dastro mektebi müdürlüğü vekâlet le idare ediliyordu. Tapu umum müdürlüğü, mektep müdürlüğüne sunda İstanbul baş müdürü Hüsnü Bey 70 lira asli maaşla vazifesin- de ipka edilmiştir. iça parça kopen siyah bulutları biribir. İSTANBULDA GEZİNTİLER “Kayalar,, sırtlarında bir kaç saat... Bahar, bu sene hırçın bir kız gibi durmadan gözyaşı döktü.. Bahara ait bütün ümitlerimizi, sa- çmın tellerine bağladığımız. güzel ma- yıs, vara yoğa ağlıyan hırçın bir genç kız gibi, durmadan gözyaşı döktü. Haziranı, biraz daha ağırbaşlı, durmuş, oturmuş, kadın kadıncık bir ay diye tanırdık. Halbuki o da pek hoppa, pek kararsız çıktı. Neşemizi kaçıran bu somurtkan yüzlü havaların bundan sonrası da var mı bilmem... 'Bijdiğim bir şey varas, yaza çok er- ken girdik ve baharı görmeden kay- bettik. Yalnız bu arada bir tek kârr- mız oldu. Yeşile karşı hasretimizi do- ya doya dindiriyoruz. Bol yağmur altında serpilen ağaçlar, o ber halde temmuza kadar renklerini saklıyacak- lar ve sonbahar; daha devamlı ola- “Geçen haftaki cuma bol ışıklı ve a- çik hövada geçti. Fakat herkeste bir tereddüt vardı! -— Acaba yağmur yağacak mı? Bu tereddüt, uzun bir deniz seyaha- & için pek az kişiye cesaret | vel Köprüden sabah kalkan Boğaziçi va- tek tük yolcu vard. An- cuk öğleden sonra, umumi bir kallkış- ma oldu. Bana sorarsanız, gezinti (dediğin dörtbaşı mamür olmalı. Yaptığım mas rafa göre, bütün bir günden istifade etmek fırsatını bulabilmeliyim. İki sa- at içinde gidip dönülen yerin kazancı, yorgunluktan başka nedir? İlk vapur- İn son vapur... Bu ikisi arasmda ge çen zaman, beni ancak doyurur. Ge- çen cuma, yazık ki istediği mgibi eğ- lenmek bana da kısmet olmadı. Öğleye kadar hava bir kaç çeşide in Kâh açtı, kâh kapadı, kâh gök güfüldedi, kâh şimşek çaktı. Nihayet ikindiye doğru güneşi bulutsuz göre- bildik. Dikkat ediyorum: daha kimse, iyice açılıp saçılamamış.. Yaz kıyafet- leri, parmakla gösterilecek kadar az. Koltuğu altında şemsiye, © vapura girenlere gözucüyla baktım: hepsi de bulultan nemkapar vaziyette. Güvertede iki ihtiyar, ellerini di bün gibi kıvırarak Haliç üstünden İşine gösteriyorlar: — Allah bilir ama, fırtma kopacak! — Yok. yok. . fırtına bulutu saçak- We olur, — Baksana. bunlar da saçaklı. — Eh .. ne yapalım, Bir kere yola çıktık. Daha olmazsa vapurdan inme- yiveririz!! Böyle kulak kirişte, bulutların hare- ketinden mana çıkararak, halecan, €n- dişe, korku içinde geçen yolculuktan ne hayır gelir? Vapur, Bebeğe vardığı zaman bu- latlar, yavaş © yavaş başlamıştı. Fakat ben, ne olur ne ol- maz Rumelihisarından ileri gitmedim. Hisarın tepesindeki “Kayalar, da #öyle bir saat kadar uzanıp | Boğası kuşbakışı te bugünlük ye- terdi. Ben, kayaları Boğazın sayılı mi relerinden biri sayıldığı Esaslı bir hal inşası imkânları aranacak e reresteciler yangın yerinde yapıl ei ve sebze halinin iki yüz kırk bin liraya mal olacağı yapılan keşifler- İse, : Belediye bu hali muvakkat olarak yap tırmaktadır. İstanbalun bötün yiyecek, içecek maddelerini ihti hal bilâbara inşa edilecektir. Şayet büyük bir hal inşa edilirse bir milyon liraya mal olacaktır. Belediye bu bususta kati kararını bir kadar verecektir. Büyük halin inşası için sarfedilecek paranın ne suret le tedarik edileceği henüz malüm değil- dir. Eski eserleri muhafa; wa edecek büyük | Çoluk çacuklarile seyrana çıkan bir kaç aile daha var. Kendi evlerinde gibi davranışların- dan anliyorum ki Hisarı yerlileri. . - leri sermiş, çay O semaverlerini kurmuşlar, konuşuyorlar. Sağımdaki- lerde hazırlık dehşet. Semaverde su fıkır fır kaynıyor. Bardaklar, temiz. tülbentlerle kurulandıktan sonra, bi- rer birer ortaya çıktı. Yaşlı bir hanım, telâşlı bir hareket yaparak: — Kızlar, gördünüz mü başımıza geleni! diye haykırdı. ler, etrafını aldılar: — Ne var anne anne. . : — Kaşıkları unutmuşuz. — Şimdi ne yapacağız? — Bilmem... Ama, ben söyledim- di. Kızlar, göz kulak olun. Bir şey w- nutulmasın, dedimdi. Küçük bir kız akıl öğrettiz — Çöple karıştırınız! Anne anne itiraz etti: — Çamurlu çöplerle çayımı karış tıramam doğrusu. . . — Peki, çaresi? Büyük banım, fazla sabredemiye- rek sürekli bir kahkaha attı: Kaşıklar burada, . nafile arama- yın... sizi korkutmak için mahsustan söyledimdi. Kaşıkları entarisinin kuşağı arasın- leştirdi. dan çıkararak bardaklara Çay, artık iyice demlerimişti. — Hadi, dediler, şu çayı soğutma- dan içelim! Fakat tam bardaklara boşaltacak- ları sırada hatırladılar: — Hani şeker? Kadıncağız alıklaştı: — Şekeri siz almadınız mı? — Yooook!, , - — Nusret.. kızım, sendeyse ver şe- Ben şeker görmedim. . — Şakayı bırakın, canım. Çay 10- ğuyor. Zondeydi, hayır, ondaydı, derken anlaşıldı ki şekeri almayı unutmuşlar. Demlenmiş çayın kokusu etrafa ya- yıldıkça, adeta baygınlık geçiriyorlar- diz Z — Vah vah vah. bu kadar özen, be- zen,. Koca semaveri buralara kadar taşı da şeker almayı unut!. - — Acaba yu rm ilerden bir cer bulabilir mi a Yakierini kızartıp aradılar. Fakat cevap de- nım semaverin mıya mecbur oldular. Ondan sonra da oturdukları kadar e modiklerina dö 3 S1 ileydim, gelmezdim.. Ağızta- ir çay k sonra. .. Üç kaşıkları untsaydık &e #9 iğimketin alsa, şu hanımlara, bir s€- maver çay demletip elimle birer bar- dak ikram lim. "Onlar olmasa, ben şu iki sütunlük yazının mevzuunu nereden bulup çi- M. SALAHADDİN Mahkemelerde Bir gece işçisi mahküm oldu Rıdvan isminde azılı bir gece iş- gisi geçenlerde muhtelif hırsızlık- lardan maznunen yakalanarak ad liyeye teslim edilmişti. Rıdvan ikin ci ceza mahkemesinde muhakeme TEREK a Kuş merakı Mazhar Osman Beye © sorarsanız her kim ki bir şeye meraklıdır, delidir ve herkesin mutlaka bir şeye merakı olduğuna göre hekimlik ilminde akıl- lı denecek adam bulmak imkânı yok- tar, kafesleri, çiftehaneleri, flürya, iskete, ispinoz, saka, kanarya, karatavuk ve papağanları vardır. Saatlerce, günler ce kuşlarIn beraber otursa sıkılmaz. Ne yer, ne içer ille onlar cıvıltısını ik ra lâf anlatmıya çalışmal uşlara söz dinl her halde daha tatlıdır, sanırım. Beni ne zaman görse: — Yahu! bir gün bize gel de sana kuşlarımı im. .. der durur. Mübarek adam pek te yakında v- turmuyor ki; (Hopl) diyince gidili- versin, Fatihin arka tarafındı yer- içi kalktım. Tramvaya bindim ve gittim. Beni pek büyük bir memnuniyetle kar- sıladı. Memnuniyeti gözlerinde okunu- yordu. Bir şeye meraklı olan adam on ları başkasma anlatmıya bayılır. Sa- atlerce söyler. Sanır ki karşısındaki de onun kadar zevkalmaktadır... Neyse, eve girdim üst katta şimale nâzır bir büyük odayı kuşhane haline koymuş. Daha oraya girmeden evvel selâmlık ismini verdiği kapının yanın- daki küçük odada biraz oturduk. Hoj- beş ettik. Hayatımdan memnun görü nüyordu. Kendisi bir iki mektepte ho- calık ediyordu. Haziran başında mek- tepler kapanmca dört ay kuşlarile baş başa kalacağından dolayı handise gö” bek atacaktı. İfadesine nazaran bu 8€- Osırada tekrar kapı çalmer. İçeri“ ye sarıklı bir zat geldi... Civardaki camiin imamı imiş. — Buyurun İmam Efendi!.. dedi ve beni ti lakdim etti. fendim! Felek Bey. (Milliyet) gazetesinde yazı yazar. — Yan! güzel efendim! Demek Be- yefendi gazete mukbiri. . — Hayır! Muhbir değil muharrir. — Güzel. Allah afiyet versin. « Bana hitaben de: — Imam Efendi! En meşhur hâfez- larımızdandır. — Düliniz Kurrâ hâfızlarındanım. .— Müşerref oldum efendim. Biraz odada oturduk. İmam Efendi havaların soğukluğundan, evde kömür odun kalmadığından bahsetti. Ve Bi- bayet sıra kuşları görmiye geldi. Üst kata çıktık. Dediğim gibi şimale ni- irdik. » Bir crvıltıdır gi- zır Bir odaya girdik. Bir em Dostumun N naryası, dört beş sakakuşu, bir kaç is kete, ispinozu, iki karatavuğu iki pa- ve dört çilt te Perruş ufak yiz papağan cinsinden kuşu vardı. adı anlatmıya: Şu Irlandadır. Dört da kika makara çektiği vardır. Yanında" ki tepeli dişidir. Bu sene çiftehaneye koyacağım. üstte asılı (o kafesteki çok cin ie lendir. Bülbül taklidi ğırrlar. Ama tekellüm etmezler. Şu Saka tom 8 seneliktir. Geçen sene ka- 'narya ile çiftleşti. Köşedeki yavruyu çıkardı. İspinozları o Alemdağından getirttim. . « Adamcağız tatlı tatlı anlatıyor ve bende bile bir alâka rdu. İmam Efendi dinledi, dinledi ve #8 'kalmı parmaklarile tahlil ettikten son ra: — Beyefendi! Bu kuşlarım yavrula: rı yer misiniz? Dostum anlıyamadı ve: — Ne gibi? diye sordu: — Pilâv gibi, kızartma gibi, güveç gibi, .. Cenabıhak t 9 lan insana nimet olarak halk buyur” duğu nice in'am ve ihsan içi mum tuyur ve hayvanat da kanları” pı helâl etmiştir... . Dastum bu soğuk lâfa fena halde i- Siz Te hi darı çıkarırken ei ma dedi kiriş bem et yemem, dos kunur. « y bali Mi inizi dâini > Biz o kadar nazik deği- dokunmaz. «» « liz, Bize hâlâ soruyordu: — Zatrâliniz kuş eti yemez misiniz? de güvercin besliyorum. Ara sira Yağ” bcalarmı bizim ex vaad kızartıyor. Ve bu hikâye biraz yürüd sonra onu Fatihteki sıra kahvelerden birine bıraktım.