18 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3

18 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ie RL LA Na Dokuz ay içindeki müvazene vaziyetimiz ne halde? Ekonomi Dokuz ay içinde ne alıp, ne Bir sene evveline nazaran 55 | verdik? küsur milyon lira fark var vaat ofisinin hazırladığı bir is- Matintiz, nazaran, 932 senesinin ilk İz ayı zarfında harici ticaretimi- Yİ umumi kıymeti — ihracat ve it- | — 128.913.171 liradır. 931 s6- in ilk dokuz ayı zarfındaki ha m Hönretimizin umumi İerymeti İ 188795475 lira idi. Bu vaziyete gö- MN hariet ticaretimizin umumi hareke bir seneden diğer seneye nis- 58.352 304 lira fark kaydedil- senesi Eylül ayı zarfında ten 6.916.397 lk alayla lerimi sene ayni ayin 11.128.149 bira idi Bi- İn aleyh 931 senesi eylül ayımdaki 932 senesi eylölündeki senesi Eylül zarfmda memle- izden 11.163.747 lira kıymetin. muhtelif eşya ihraç edilmiştir. Ge #önenin eylülünde ise 12801 Vira kiymetinde eşya ihraç edil- ti. Binsen aleyh 832 senesi 7 igerfmdaki ihracatımız. 931 sene. Yağ Viyana Made Bartin rna boyla, Av 1 penala 1 mark i sehi 1 pena 40 ley 36 dinar 1 Çernaiaş 1 Akim öte 1 Mesldiye © 54— 3 Bankmet 3r— e akm ar ere sRa— vera eğ ar Çak) it |, Bu vaziyete nazaran , Türkiyenin )932 senesi ilk dokuz ayı zarfındaki| | Gcari müvazenesi 1.280.185 ira nok sanla kapanmıştır. Halbuki 931 se ilk dokuz ayı zarfındaki t- i wüvazenemiz 18.538.243 lira noksanla kapanmıştı. 932 senesinin ilk dokuz ayı zarfın İ dn miktar itibarile ihracatı artar baş hea maddeler: fındık, kuru üzüm, ârpa, yumurta, tiftik ve maden kö- mürüdür. Bilhassa arpa ihracatımız ür | 931 senesinde 36.234926 “kilodan İ952 senesinde 73.758.750 kiloya ve | üzüm ihracatımız. 536.579 kilo- dan 22651314 kiloya çikma. | ik tisadi buhran hasebile miktar İ le ihracat fazlalığına Nİ m emen İlekete giren para miktarı 931 sene- İ sine nisbetle azdır. 932 senesi eylülünde 931 senesine nisbetle miktar itiberile ihracatı &r- İ tan başlıca maddeler: o fmdık incir, yumurta, maden kömürü ve tiftile ör. Bilhassa 932 eylül zarfındaki ka ru üzüm ihracatımız 4.673.651 kilo. lât ve ihracat vaziyetimiz Sörtedir, ITHALATT.L 1931 12.241.446 10.254.672 12.851.526 10.551.461 11.897.008 11.867.092 9.388.141 11.285.884 11.128.149 1932 5.323.132 4.544.986 6.927.006 5.606.116 11.477.682 5.728.742 7.832.693 10.490.924 6.915.597 101.165.359 10.364.169 7.388.603 7.741.762 126.659.893 İHRACAT T. 11.039.807 9306131 10,592 957 10.119.805 9.817.032 6.715.528 64.846.678 K. sani b art Nisan 82.630.116 63.566.493 14.050.659 15.447332 K. evvel 15.146700 127.274.807 Tunusta zeytin Ofise gelen malömata aazaran Tu musun bu seneki o zeytin 40.55 milyon lira kıymetindedir. İngiltere Yunanista- na kömür veriyor malümata İhracat ofisine gelen mahsulü | Vilâyette İskân Yolsuzluğu Vilâyet idare he- | yeti dün tetkikata başladı İskân idaresinde meydana çıka- İ rılan mühim sulistimal tahkikatı | neticesinde bu işle alâkadar olan: | | Jar tevkif edilmiştir. Bunların muhakeme edilip edile | memelerine vilâyet idare heyeti karar verecektir. Dün idare heyeti Vali muavi Ali Reza Beyin riyasetinde toplan | ve tetkikata başlamışlır dare heyeti meseleyi yakın bir zamanda bitirecektir. Kâzım Pş. m jandarma kumandanmı ziyaret etmiş ve bir o müddet meşgul ol. | muştur. Sıhhat Mürakabesi Belediyenin yeni | teşirilite işe başladı Şehir Belediyesine merbut ola- rak teşkil edilen Sıhhat ve müra- kabe merkezi işe başlamıştır. Bu teşkilâtm ime Kudsi B. yin tayin edildi Muavinliğe de “Dr. Sadık Abit B. tayin edilmiştir Bundan başka teşkilâtm kadro sunda gene Avrupada tahsil gör- | müş bir # kabile e iki hemşire v. dır. Hasta bakıcılık mektel bat mürakabe merke: kâfi miktarda hemşire emrine verecek- tir, Sıhhat merkezi içtimai hıfzıs- sıhha üzerinde çalışacaktır. Mürakabe merkezi | fakir ve hasta halka yardımda bulunmak, verem, zührevi hastalıklar, gebe- İ lik, meme çocuklarına ve çocukla rin kontrolüne hastaların dispan- lara, prevantoryomlara nakilleri. ne ait işlerle meşgul olacaktır. Bundan başka, bir halkın soracağı her türlü suslle- | re şifahi veya tahriri cevaplar ve- | tir, | nazaran, bir İngiliz firması Yuna- İ sistanda bahriye ve demiryollarında ne bir milyon İngiliz | lirası kıyme. | tinde kömür yi taahüt ni tir. Bunun bir sülüsü İngil rilecek Yunan ve söküklerile; iki sülüsü de uzun vede taksitlerle ödenecektir. Yunan maliye ve iktisat nezaret leri bu teklifi tetkik etmektedir. Vekâletin süalleri İltizat veköletinden istenen malü mata cevaplar hazırlayan höynt dün | de ticaret odasında toplanarak mü- zakerelerine devam etmiştir. İzmir borsasında.. İZMİR, 17. A.A, — da 5 kuruştan 25 kuruşa kadar 4290 çuval incin ve 11 kuruştan 30 kuru- Jandarma umum kumandanı | Kâzum Paşa dün Vilâyete gelerek | serlere, hastanelere, Sanataryom- | teşkilât | kullanılmak üzere Yunan hükümeti. | ! Dün borsa şa kadar 4304 çuval üzüm satılmış. | tır, Ağırceza mahkemesinde dün şayanı dikkat bir sahtekârlık da- | vasının rüyetine başlanılmıştır. Davanın suçluları Ernest Fon Rungen ve Reinhardi Ştimi ismin- de iki Almandır. Reinhardt Ştim İ elektirik mühendisi, Ernest ise iş- siz güçsüz bir adamdır. Bu iki adam (Alman ceneral konsolosluğu ile o Beyoğlu polis İ merkezinin erdi taklit et- İ mekten suçludurlar, F. ZE mh” ulm fe il niz, gidelim, mühürleri yapan a damı size göstereyim. Bunun üzerine Reis suçluya sa- miini göstere, — Görünce (| tanıyabileceğin bu adam belki buraya gelmiştir, bak bakalım burada mı? diye sor muş, suçlu samiini tetkika başla” mış ve aradan bir kişiyi göstere- reki — Evet, efendim burada! de- miştir Bunun üzerine o adam salona İ celbedilmiş, isticvap olunmuştur. | Yüksek Kaldırımda hakkâklık Mahkemelerde Taklit mühürlerle ne yapacaklardı? Muhakemeyidinlemeğe gelmiş ti. Hâkimin huzuruna çıkarıldı İ mış, sonra da hersezlığını İ yaptığını söyliyen bu adamın in- | İ mi Kı tur. Kevork doğru söys | Miyeceğine yemin — ettirildiği za- man: | İ — Doğru söylerim amma mah- | İ keme bafi yapılmalıdır. Bir çok | İ şeyler ve hakikatlar vardır ki &- leni celsede söylenemez; demiştir | — Meyeti hâkime bu Kevork ©-| ifadeyi okutmuş, emen âleni celsede söylenemiye cihet görülemsemiş ve Ke- | İ york efendiye serulaimmallere 08” İw emredilmiştir. rine Kevörk efendi inhardt'ın bir' gün - dükkâ: vok ikamet teriestesiyle paza- portundaki mühürlerin — eyninin İ yapılmasını sipariş ettiklerini söy- iv ve demiştir kit — Fakat bu mühükler.resmi ol- | duğu için biz yapamazdık. Birin. ci Şube batmemurlarından Kemal İ Beye meseleyi haber verdim, o da İ bana: “hiç renk verme, sipariş e- İ dilen mühürleri yap!” dedi. Ben | de 28 liraya pazarlık ettim va cnli hürleri yaptım, mesele budur. Bu tahitliğe ne diyecekleri s0- rulduğu zaman suçlular: — Sahidin söyledikleri doğru- yaplırdık. Bize © sipariş et- i. Bu mühürlerle ne yapacak- in işler. miş dir. | İddi kamı taklit mühürleri yaptığını itiraf eden Kevork efen di hakkmda da takibat yapı 5) icap ettiğini söylemiş ve bat yapılmak üzere dosyayı iste- mist hkeme bu husus ve şar hit celbi için başka güne bırakıl. | maaşter. Hanımının robunu niçin yakmış? İn Selâms:zda oturan | İ ka bir güne kalmıştır. mütekait jandarma zabiti Besim Kâmil Bey evine de bir hizmetçi almıştır. Müker- yem evde 20 gün çalışmış, 20 in- ci günü çekmeceye anahtar uydu rarak beyinin 380 lirasm: aşır. gözle mek için evi yakmıya karar ver- miş, ve hanımının tuvaletini ateğ- leyip komodiniz miş, aşağı inmişti Hanım bir müddet sonra yatak odasına çocuğunu yatırmıya çık- tığı zaman bez kokusunun duy- muş, etrafı araştırarak, ateşi sön- dürmüş ve mesele polise aktetmiş tir. Dün Ağırceza mahkemesinde bu davanın rüyetine başlanmış tir. Mükerrem sorulan suallere ce- | til vap verirken Adapazarlı olduğu- | nu, fakat Adapazarınm hangi ma hallesinde, hangi köyünde doğdu bilmediğini, nüfusa kaytlı vardığını, 6 ay sonra ayrıldığını, fakat kocasınm İsmini bilmediği. ni söylemiştir . Mükerrem hirsızlığı ve yangın çıkarmak istediğini inkâr etmiş tir. — Paraları çalmadım, hanım bana hakaretler yapıyordu, on- dan hınç almak için ipek entarisi- ni yaktım, söndürdükten sonra e- tnjere koydum. Hanım entarisini kmış olduğunu rel simdi “para çaldı” diye i Muhakeme şahit eli sai Komünist gazetesi mi dağıtıyordu? Komünisilerin naşiri efkârı ©- lan Bolşevik gazetesini nakl ve tevzi etmekten suçlu Şaban efen- dinin muhakemesine dün Ağırce- za mahkemesinde başlanılmıştır. Şaban gizli komünist partisi lara- te bulunan Bolşevik ğıtmakla itham edilmiştir. Fakat o, bunu sureti katiyede reddede- rek: — Ben okuyup yazmak bile | bilmem, demiştir. ibi Muhakeme şahit celbi için baş | ka bir güne kalmıştır. Neşriyat davaları Rahip ve Rahibeler tefrikmam- dan dolayı aleyhlerine dava açık mış olan V: dir Fahrettin arr muhakeme lerine dün ikinci ceza mahkeme- sinde devam edilmiştir. Valâ Nurettin ve İskender Fah rettin Beyler müdafaalarını yap- mışlar ve yazının müstehçen tara fı olmadığını söyleyerek beraet is- temişlerdir. Vekilleri de ayni şe- kilde beraet istemiştir. Karar tef- himi başka bir güne bırakılmıştır. ükerrem | üne kilitle- | Umumi İstanbulda okumak ihtiyacı gün geçtikçe artıyor Son günlerde umumi kütüpha- nelerde dikkate değer bir kalaba | | Bonolar Kütüphaneler | Kıymetleniyor Şehrimizdeki met- ruk rum emlâki satılıyor İstanbul'daki metruk Rum em- lâkinden gayri mühadillere tah- lık göze çarpmaktadır. Bilhassa | sis edilenlerin Ziraat Bankası ma- merkezi vaziyette bulunan Beya- zıt kitaphanesine diğerlerinden fazla tehacüm vardır. Beyazıt Kütüphanesinde her gün kitap. okuyanların o mikdarı 120 ile 240 arasındadır. En çek np okunan mevsim, o mekteplerin tihan zamanı olan mayıs ve ha- ziran aylarile Birinci ve ikinci kânunlar ve şubat aylarıdır. Hi tanm en çok kitap okunan gi leri cuma, en az oku- nan günleri de Pazartesi ve çar- şambadır. Istanbulda kitap adedi itibarile en zengin kütüphane Darülfünun kütü idir. Buradaki kitap- lar 100,000 den fazladır. Ayasof- ya, Süleymaniye | kütüphaneleri bilhassa yazma eserlerinin kıyme- le meşhurdur. Fatihteki Millet, Üsküdarda, Atlamataşındaki Ser limağa kütüphanelerinde de çok Köprülü, Ragıp Pş. kütüphane- leri deha ziyade tetkik erbabının baş vurdukları kütüphanelerdir. Topkapı sarayı kitaphanesi i- se adeta bir hazinedir. Bütün dün yada tek nüshası bulunmayan ki- İ tapları burada bulmak kabil olur. Beyazıt kütüphanesinin kitap mevcudu 32000 küsurdur. Şayanı dikkat olan şey, şadur: Kütüpha- ne 301 tarihinde açıldığı zaman içinde tek bir kuran ile 12 ciltlik Cevdet paşa tarihinden başka ki- tap yoktu. Maamafih birkaç sene içinde kütüphane dört taraftan yağan kitaplarla zenginleşmeğe başlamıştır. Beyazıt kütüphanesi- min en eski kitabı, (Mehmet bin Habip isminde bir zatın eseri olan «Nakayıdı cerir ve akızar» unvan Ir kitabıdır. Üzerinden bin sene geçtiği hal de bu elyazısı kitap. hâlâ okuna- bilecek haldedir. Eski Arap şair- lerinin karşılıklı müşaarelerinden ibaret olan bu kitabin umumi harp senelerinde bir kopyası alı- narak Berutta başılmıştı. Umumi kütüphanelerde bulu- nan tarihi kıymeti hai Ocak kongreleri bitiyor C.H. fırkası ocak ay zı küçük ocaklar tevhit edilmiştir. Ocak kongrelerini o müteakip nahiye kongreleri başlıyacak. Tapu müdürü Ankaraya gitti Şehrimizde tetkikatta bulunan Tapu umum müdürü (Cemal B. İ dün Ankaraya hareket etmiştir. İstasyonda şehrimiz tapu müdür ve müfettişleri ile diğer zevat ta- ndan teşyi olunmuştur. rifetile satılığa çıkarılmasına Ma liye Veköletince karar verilmiş- ir. Gayrimübadiller cemiyeti bu karardan benüz haberdar edilme miştir. Bu karar, pek ziyade düş müş olan bonoların kıymetlenme sini temin edecektir. Gayrimübadiller cemiyeti reisi Ismail Müştak B. dün bu mesele hakkında demiştir kiz — İstanbul'daki Rum emlâki. nin satılığa çıkarılacağından Ce- miyetin henüz malümatı yoktur. Bu tehakkuk edecek olursa bono ların kıymeti elliye çıkabilir. Ben öteden beri bonolar satılmaması. na taraftar idim. Hükümetle temas için, Anka- ra'da açtığımız büro, geyrimüba. dillere tahsis edilen erlâki tesbit için çalışmaktadır. Bu © emlâkin bir defteri bastırılmak üzeredir. Bu defter gayri mübadillere mec canen tevzi edilecektir. Ankara'- daki büronun Dn daha üç Vekâleti t tedbirleri piyasada meni- nuniyetle karşılandı Kahve ithalâtmi temin için İktısat vekâletinin yeni aktetti. ği mukavele ve alınan tetbirler piyasada büyük bir memnu: yetle karşılanmıştır. > Iktısat vek$letinin almış ol- duğu bu tedbir muvakkattir. Maksat memleketimize kahve #thal eden memleketlerin itha. lâtlarıma mukabil kendi ihtiyaç larını memleketimiz mahsulât ve masnuatından tedarik etme- lerini temin etmektir. İktı- sat vekâleti bu suretle memle- ketimizin kahve ihtiyacı.temin edildikten sonra, kahve işi için yeni ve esaslı tetbirler almağı derpiş etmektedir. Yeni şekle nazaran. yumurta, kepek, zeytin zeytin yağı e riler, incir, halı ve 1930 sen. den daha evvelki senelere ait vü tünlerimizin memleketten ihra cına mukabil kahve ithal edile- çektir, Bu ithalât İktisat vekâ- letinin yaptığı mukavele şerai- 6 dahilinde olacaktır. Bu muka | vele mucibince getirilecek kah- veler beynelmilel fiat ve pivasa üzerinden muhtelif Timanlar- dan dahilde kahve ticareti v: pan tacirlere verilecektir. Da- hilde kahve ticareti normal $€- nous reporter. Mehmet Emin Beyin tercümesi: Biriz yadetmeği tercih ettiğimiz dye hatalarla örtülmeseydi onun farkına varırdık.”” Türkçe lede “onun” zamiri herhâlde aran men yerine gelmiş; halbuki aca cümlede “en” zamiri sen #€y olması keyfiyetin nin yerini siyer: “Yadetmek” fili de «90 ro- Bin manasını tam olarak ver- : Bir kere “'yadetmek” kelime- ân «vocabulaire poğtişue” *ittir; halbuki “se reporter” den AN bir “işimize gelmek” manası ki bu, Mehmet Emin Beyin ter- “gene tamamile kayboluyor. Bu ed tercüme olunabilirdi: Bu daha işimize gelen başka ha- örtülmüş olmasaydı, onun Samızda en eski şey olduğunu lerdik” Mehmet Emin Beyin mesinde, bir de “daima” kelime- m ki franazca cümlede hiç yeri ve dördüncü cümleler, a- manasını bozmuyor; yalnız Emin Bey onları biraz uzat- dayı bora biç küzm yoktu. O en plaisirs. Mais voici gu'ün obstacle surgissı visible ni tan- gible: une interdictisn.” Mehmet Emin Beyin tercümesi: “Hiç bir kayda tâbi olmadan başıboş bırakılmış olsaydık çocuklağumuzda neler yapmazdık! hazza, bir zevkten bir zevke koşar- dık. Fakat o rada daima önümüze ne gözle görülebilen, ne elle tatula- bilen bir engel çıkıyordu: Olmaz, yapma, yasak.” Hiç bir lüzumu yokken “daima” kelimesini kullanmağı ne kadar da seviyor? Hadi onu da, “çıkardı” ye- rine «çıkıyordu” demesini de geçe- lim; fakat “İnterdiction” u solmaz, yapma, yasak» diye parçalamak doğru mu? Bu üç kelime, o tek keli- menin manasını hafifletmiyor mu? Bergson tasrih ediyor: “ni visible ni tangible.” Halbuki «olmaz, yapma, yasak» hissolunur, o hâlde “interdic- ton” a nisbetle (o adeta “visible et tangible” değil mi? Mehmet Emin Mehmet Emin Bey yalnız bu cüm- ede değil, daha birçok yerlerde — bazan lüzumlu olarak, fakat ekseri” zatmış. Fakat bu bazan metninen lüzumlu kelimelerini unutmasına, ya- hut geçivermesine mani değildir. Bergson, küçüklüğümüzde babaları- mıza, analarımıza itaat etmek huyu- nu edindiğimizi, fakat onlara baba- mız, anamız oldukları için itaat et- mekte olduğumuzu pekâlâ hissettiği- mizi söylüyor ve ilâve ediyor: “Donc, â nos yeux, eur autoritf İeur venait moins d'cux - mömes güc de leur si- tuation par rapport â nous.” Meh- mot Emin Rey, bu cümleyi tercüme ederken “done” u fedadan çekinmi- yor. Bunun içindir ki Bergson'un © cümlesinde bir hüküm kuvveti bu- lunduğu hâlde türkçesi bunu kaybe- insta hiç bir şey isbat etmiş olmu lr, Emin Bey bu tercümeyi, bahsettiğim gibi bir mecmuada meş- rettirseydi Bergson'un yalnız eğme lerini değil, “alinda” larını da niye parçaladığını izah ederdi. Çünkü bi- raz aşağıda yine anlaşılmıyan bir şe» ye tesadüf ediyorum. Bergson hiç sa- bır başma geçmeden sözüne devam ettiği halde Mehmet Emin Bey hem satır başı yapıyor, hem de yeni bir l likle karşılaşıyoruz. Bergson diyor kiz hilosophant alors sur elle (la cosiötE), nous la comparerions â un organisme dont les cellules, unies par d'invisibles liens, se subordonnent les unes awx awtres dans une hiğrarehie savante et se plient naturellement, pour le plus grand biendu tout,â une dis-cipline gui pourra exiger le sacrifice de la partie.” Mehmet Emin Beyin tercümesi: “Pelsefi bir görüşle baktığımız zaman cemiyeti bir uzuiyetle muka- yese edebiliriz. Uzviyeti terkip eden hücreler görünmez bir bağ ile birleş- miş, maharetli bir tarzda vücut bu- lan mertebeler içinde yekdiğerine tö- bi olmuş, aralarında küllün, yani uz- viyetin faydası için cüzülerin feda körliğıni icap edecek bir inzibat te- essüs etmiştir.” Bir kere cümlenin ikiye ayrılma- 31, hem de İki parça arasında bir (3) ile iktifa edilmeyip bir nokta konma” sı asıl metinle tercümesi arasmda, ikisinin zihnimizde bıraktığı intiba lar itibarile, bir fark tesis o ediyor. Sonrr “philasapher”, «felsefi görüş- le bakmaksdeğildir"tefelsüf etmek” demektir. İkinci kısımda -“se plier İlement” daki «tabiatleri ikti- kaydı. bırakıldığı gibi “gul bedilmiştir. £ Bergson'un bu “natu- rellement” a chemiyet verdiği mu- bakkaktır, cünkü biraz aşağıda: “zaruri kanunlara tabi olan bir uz- viyetle hür iradelerin teşkil ettiği bir cemiyet başka başka şeylerdir” diye- rek bir uzviyetle bir cemiyet arasn- daki farkın bilhassa bu “kendiliğin- den, irade mahsulü olarak değil, ta- biat iktızası inkiyat” ta olduğunu kaydediyor. Bergiön'un £ cümlesini aynen, yani alama bizce kabil oldu. ğu kadar yakın bir şekilde tercüme edersek aradaki fark daha iyi anla- salar: “O zaman cemiyet hakkında fel- sefe yürüterek (2) .— bir wzviyete, küllün menfaati için cüzün fedakâr lığını dahi istemek bakkma malik bir inzibata tabiatleri icabı itaat e- den bir uzviyete benzetiriz.” Bu cümle çok karışık mı diyecek- siniz? Hakkınız var ve zaten ben ©- nu örnek olarak göstermiyorum. İyi (2) “Felsefe yürüterek,, tabiri beğe- nilmezse “tefelsüfe girişerek,, veya ye ni bir tabirle “felsefe yaparak, denile- bir mütercimin vazifesi, bu kadar zor anlaşılır bir lisan kullanmadan asla sadik kalmaktır. Biraz aşağıda Mehmet Emin Bey bir cümleyi, “Un certain ördre a ötö dörangö, il devrait se rötablir” cüm- esini de büsbütün hazfediyor; hak buki Bergson'un ona ehemmiyet ver- diğini hiç olmazsa bir kelimesini ila- lik ik harflere yazmış olmasından an- Bugünlük iki sayfanm bütün tefer- runta girişmiyen bir tetkiki ile iktifa ediyorum. Eserin tercümesi tamam olduktan sonra düşündüğümü tekrar söylerim. Bergson'un bir kitabını tercüme etmenin ne kadar zor bir şey oldu-. miş; fakat, hiç olmazsa da, bu cesaretinin mükâfatını göre memiş. Tercümesi, felsefe ile mış ve Bergson'u seven herhangi kimsenin yapabileceğinden farklı ğildir

Bu sayıdan diğer sayfalar: