8 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

8 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİNİEVVEL 152 İzmirde yapılan hafriyat eski İzmiri meydana çıkaracak bir yol açmıştır Eski İzmir nasıl bir şehirdi? . Son çıkarılan bina için mütehassıslar neler söyleyorir Hafriyatın çok ex ehemmiyeti vardır İZMİR, (Hususi) — Eski İz- bir, kadimin dillerde tostan bir Krlak şehri idi. Hele milâttan kılmuştu. Efezi, Bergamayı, Sar- & geçmişti. Bu birinciliği İk İeş on imparator devrinde, t dın 180 inci senesinde, zamanı- dızdan 1752 sene evvel olan müt İiş hareketi arzda baştan başa kalıp harap oluncaya kadar mu huazzam ravakları, büyük ve şan İİ meydanları, altın yol denilen İarbı mesel hükmündeki san' e ziynetli, yolları ilh... ilh. #özler kamaştırırdı. Meşhur Senzabonun “milâttan İvvel 50, sonra 37” zamanmmız- tan 1915 sene evvel İzinire dair Yazdıklarından yalnız şu ibare » vakitki İzmirin şaşan derecesi takkında bir fikir vermeğe kâfi- Ür: (Lidyalılar İzmiri tahrip et- #kleri zaman İzmirliler tahminen 0 sene köy halinde yayma. İakat Antigan sonra İlskenker . . Bu #yanın en güzel şehridir, Bir İklumı dağda fakat en büyük kıs | Kı ovada, limana doğru, Sibel Rabedi ve Jimnazm karşısındı fr. Sokakları, dünyada yapılabi- n yolların en güzelidir. Doğru lerle çekilmiş, gayet güzel İkslarla o döşenmiştir. Muazzam İs muhteşem revakları, umumi itüphanesi, ve murabba bir bü- ik revakr vardır ki Omiros'an yeli buradadır. İzmirliler, A» Miros'un İzmirde doğmuş oldu-| İundam dolayı pek müftehirdir- Amiros namına bir madalya Ürbetmişlerdir ki buna Amiryon | erler. İzmiri ileri götüren va: İlarından biri de istenildiği ın açılıp kapanan limanıdır.) İşte bu meşhur ve muhteşem ür sehri onradan tamamile arap olum ir eser kı . | Bu sebeplerden dolayı İzmir- İs hafriyat yapılamıyordu. Ac İN bir şey varımı yok mu di Mrasma burasına bakmak Kilar sebebile mümkün değil Meğerse eski İzmir yeni İzmi: İk altında yaşsyormuş ta kimse haberi yokmuş. Yani ,eski yeni bütün müver- Mileri, arkeoloğları, âlim ve sey- Ahları işgal eden bu (İzmir mu- iması) mın düğümünü çözmek, senesi nisanında İzmir ve Kvalisi asarı atika muhipleri ce ti reisi İzmir valisi Kâzim Aa ile İzmir Asarı Atika müze- pöüdürü ve mezkür Cemiyet ida âzasından ve umumi Kr Salâhattin Beye nasip ol- Fakat bu birden bire olmuş Manedilmesin. Salâhattin Bey İz & müzesine müdür ve cemiyete olduğu 1926 senesinden 1932 ine kadar tamam yedi sene, mn İzmire dair, esl kitap ve eser bu ken neler bulunduğunu, nereden basıl başlamak lâzım çeldiği- nihayet mahalleler bir mahcubiyet hasıl olma in her şey bu yedi sene nda ve bahusus sondaj bida Kira ir örükyerda y İte İzmirde ik dafa daha başlanır Hamiyetli ve eman Yan bu mühim (İzi | zi ydan beri büyük bir gay sessiz sadasız devam etmek İN metre yer odaki bit- İŞ? tükenmez kubbeler, kemer. taklar, direkler, dehlizler, lar ve merdivenlerin üzerle" İ ie toprak ve enkaz ile ağız a- he dolu olduğundan halfriyal | Öğ güçlük ve ağırlıkla yapıla çi önkaz ve toprakların el, iğ zembil ve elarabası ile çe- ini görmek insana müşkül he hakkında bir fikir ve- . Fakat sarfedilen bu him- ve emekler mükâfatını mühim ve muvaffakı- eticeler. alınmakta, ameli- Hi kem arm ini | bir mahal) fikrinde 9 metre yerin altındaki asârın kuş bakışı görünüşü ikaten hafriyatın alt üst abakası da muhteşem, ve esrarengiz bir manza ra arzetmektedir. Anlaşıldığına göre bu esrar, | daha epey devam edecek; hafri- yat, tam sahasında (emplacement) tamamile inkişaf etmedikçe, yahut ele bir kaç kat'i kitabe geçmedikçe hakikat halde | bunun ne olduğu anlaşılamıyacak tr. Gözler önüne binlerce metre mürabbaı vüs'atinde bir saha yö- tirilsin. Bu sahaya muazzam ke- merler, taklar, kubbeler kurul- sun, Bunların üzerine binalar, vaklar, yollar inşa edilsin. keller, kitabeler sütunlar dikilsir İşte İzmir hafriyatının bugün gös terdiği manzara... . Üst kat yıkılmış, alt kat tama imile duruyor. Üst katın muhi şem enkazı alt katın üstüne üstünü delerek içine düşmüş, her Garip ve emsalsiz tarafı doldurmuş, birer birer ayık lanıyor, İst katta kubbeler ve kemer- ler üzerinde bir (Colonnade) bu- lunmuştur ki pembe renkli izi s0 mermer sütunları, kemerli min başlıkları, heykel kaideleri ir çok mimari küsüratı ile ha- kikaten muhteşemdir. . yeni her dermeyan etmiş. Meselâ mos (1814), mutlaka İzmir met ropoliti olduğundandır ki, kadim Abayani kilisesi deyip gecmiş! Şexier, “1835” “End «çarşı olması miş, Storari “1855” (Kale, onrny yahut emniyeti âmmeye mahsus bulunmuş; İzmirli B. Slaars “1867”, kadim Strabon'a istinatla (eski İzmirin yukarı ve aşağı o mahallelerinde mevcudiyeti eski müverrihler ta- rafından zikredilen muazzam, mürabba Fortigwe “revak” lar. dan olması muhtemeldir.) müta- leasını yürütmüş; Chandler, Tour nefart 1712 ve diğerleri bir şey « tahminden başka bir Zira o vakit meydan , yer yüzündeki ikisi sağlam diğerleri kırık yedi sütundan ibaretti. Hafredip içine bakmak kimseye müyeater cü Berlin V Viyol, Roma, İstan- bul ve Radostaki Almanya, A- vusturya, İtalya, Argeoloji ensti- tüleri müdür ve mensuplarının fi kirleri hulâsaten —fakat ibtiyat ilerleyip | bundan evvel Bergama hafriyatın. kaydile— şunlar etrafında dol: yor nil nk AMA tande? Fakat bunların hangi Halihazır Asya suğrasmın en sal ar arkeolog ve hâfiri o- lan, Berlinde Alman asarı atika Enstitüsü reisi doktor Wicgand, dan Berline dönerken, fa olarak İzmir hafı retle son tetkikatnı o yapmış ve bu tetkikat üzerine Salâhattin B. ye yazdığı mektupta İzmir hafri- yalının muvaffakıyetle icrasından ve bu hafriyatta gösterilen ener ji ve azimden çok memnuniyet beyanile tebriklerde bulunduktan İzmirin tarihte destan bile meçhul © Bakü” | mabedi esişlerinin konferans salonu olmak ihtimali çoktur, ve, bu meşhur mabet buradan uzak kubbelerden biri olmasa gerektir) demiş, ve hafri için bazı yeni direktif- ler göstererek Lb istikamete d vam edilirse tarihte eski İzmirin dillerde destan ve darbı mesel o- lan altın yollarından biri üzeri“ ne düşeceksiniz) di ve etmiş tir. Vakıa bu istikamette karma- £a devam eden o Salâhattin Bey böyle bir Colonnade üzerine düş- müş ve onu meydana çıkarmıştır. Bu Colonnade'ın tabanı be- yaz, etraf duvarları sekiz, on renkli somaki mermerle döşeli ol duğu anlaşılıyor. Muazzam kırmı 41 mermer sütunları ve sütunlarin Korent tarzında, gayet süslü, b: yaz mermerden mamul iri İarı ve müzeyyen büyük kaideleri | yerlerde yatmaktadır. Bu büyük sütunlardan yarı kırık bir tanesi kaidesi üzerine oturtulmuştur . | Bu ire bulunan asarım ip kubbeleri gören mütehassıs ve salâhiyettarlar, şimdiye kadar Anifiat âleminde, ne Asyayı suğ- Ta, ne Yunanistan, ne İtalya, ne de başka bir memlekette bu mi- mari tarzını haiz mebaniye tesa- düf edilmediğini, olsa olsa kubbe ikazi bu usulün defa As a kadim şehirlerinden ald böyle orijinal ve olmiyan bir şelki Men hükmetmek lâzım geldiğini söyle mektedirler. Şimdiye kadar üç kitabe elde edilmiştir. Son defa bulunan il si, iki büyük koşu ailetine aitti Bu iki atletten birisi Diyonizos oğlu Ağadopus adında olup As- kosu persie np kazanmış ai musahabe Patatese dair.. Patates Cenubi Amerikada Andes dağlarının tepe. lerinde biten yabani bir ottu Şu hor ve hakir | gördüğü- müz mütevazı patates hakkın- da çoğumuzun bildiğimiz şey- ler azdır. Mütevazı diyoruz. patatesin ilk tarihinde bu böy- leydi, halbuki şimdi gıda bah- sinde dünyanın dört köşesini istilâ etmiş bir fatih mevkiin- ay :ates anasıl Cenubi Ame- milli Daha doğrusu Şili ve Peruludur. Bu iki memle- ket arasında müthiş Aant sıra dağları geçer. İşte bu dağ yay lalarında üç, dört bin metre ir- tifalarda © “yabani bir halde» patatesler yaşamaktadır, suretle bu otun beşi; miş oluyoruz. Bu nokta: tarih te neba- tat ilmini tekzip etmiyor. 1540 senesinde patatesin © kabukla rındaki kıymetli tomurcuklai Peru'dan dönen © bir İspanyol zabiti tarafından Avrupaya ge tirilmiştir. İspanyollar Cenubi Ameri- kanın bu havalisinde Enkala- rm meşhur imparatorluklarını fetih ve istilâ ile meşgul bulu- nuyorlarken. mabetlerdeki al- tınları toplamak harsı arasm- da, patatesin mevcudiyetini de | keşfetmişlerdi. İspanyol fatihlerinin Enka- lara karşı ne kadar | zalimane hareket ettikleri, altın bulmak | Ye! için yerlilere ne zulümler yap- tıkları malümdur. Binlerce yer liyi en basit bir şüphe üzerine envai işkenceler içinde öldür müşlerdi. Fakat umumi istisnaları da vardır. Don Ped- ro isminde Pizarre © ordusuna mensup genç bir İspanyol za- kaidelerin kırık olduğu için belli Mevcut satırlardan daha kuvvet değildir. bu.- atletin ve namdar olduğu Aleksandros is hların birincisi) denilmektedir. Daha evvel bulunan kitabe, tarih ve ilim nokt arların- dan daha ehemmiyetlidir. Zira 0s ki İzmür dillerde dest nizos Vrizcos Yakin) zam, muhteşem mabe: mühim ve kudretli lan dervişlerine ai şöyle diyor: IŞehrin önündeki (yahut bâ- misi) büyük Diyonizos Vriyeos mabedinin dervişleri, imparator kayser Adriyanat Olimpiyanusun heykelini, haznedarları Aleksan- dros marifetile, buraya diktiler) On bir satırı hat be tam ve sağlamdır. devre mahsus güzel yazılmıştır. Abdullah ABİDİN teşkilât o- Kitabede filvaki | zulüm ve işkencelerine ediyor- rinin karşı daima müdafan du. Bir gün yerli reislerden biri ni, kızının önünde işkence ile daşına karşı yalın kılıç hücum etti ve ağaca bağlanan ihtiyarı | kurtardı, İki yerli “Vahşi” yi kurtar- mak için İspanyol kanı döken bu İspanyol zabii derhal bir askeri mahkemenin önüne çıka rıldı ve bittabi mahkeme boy- nunun kesilmesine karar ver- di. fakat zabit dağlara kacma- ğa muvaffak oldu. Günlerce dolaştıktan sönra, İ açlıktan perişan bir hale gel- | mişti ve bir gün ihtiyarla kızı- İ na rast geldi. Onlar da kaçma ğa muvaffak olmuşlar ve da- | ğa iltica etmişlerdi. Vaktinde zabitin yardımına koştular ve onu yabani kök ve meyvalarla | beslediler. Bu otlar (o arasında yerliler bir nevi nebatı toprak- tan söküyorlar ye toprak altın daki kısmının kabuklarını s0- yarak yiyorlardı. İspanyol za- bitinin bu cok hoşuna gitmiş- ti. İ Don Pedro iki sene ihtiyar | yerli reisin kabilesi içinde ya- İşadı. Reis ona evlât muamele- | si yapıyordu. Bir aralık İspan tı Pizarre'a (o karşı is- İ yan ettiler ve onu © devirdiler. Yerine Don Pedro'nun reisleri ordu idaresini ele | almışlardı. bu suretle gene mülâzım men- fasından avdet etti, İlk işi yerli genç kızı hıris- tiyan Oo yapmak ve onunla ev- lenmek oldu. Kıza Juana ismi., ni verdiler. Halbuki hakiki yer Ki ismi Batata idi. Bu isim u- Zun müddet genç zabiti açlık- tan ve ölümden kurtaran eğle salih ota ilim (oldu. Bu isim Patata, Patate. Patato şeklin-, de Avrupa dillerine geçti. Kim se patates isminin ( böyle bir aşk maccrasından doğduğunu bilmez. Fakat bu yabani patatesler çok küçük, fındık cesametinde idiler. Yalnız £ yaprakları pek hoştu. Onun içindir ki bu ne- bat sırf yapraklarını süs diye evlerde kullanmak için yetişti- rilirdi. O tarihte kimin aklına gelirdi ki. bu nebat günün bi- rinde milyonlarca © insanların en başlıca gıdası olacak, Bu yarım asır zarfında “Pa- tata” İspanyada — saksıları ve ev bahçelerini | süslemeğe ya- rardı. Asıl mukadderatı on al tımcı asrın sonlarıma doğru ayyün etmeğe başladı. Anda- lozide nebatatla © uğraşan bir amatör Viyanadaki ( âlimler- Yukarda pafates toplanır- ken, aşağıda yabani pa“ biti yerlileri kendi vatandaşla- | | öldürmek isteyen birkaç vatan | İ gönderdi. Anneler bebeğin de erman, rına dikkat ederler; Sağda be- yz yahut pembe nansuktan iç çamaşırı, Bir tanesi omuzdan düğmelidir. Gece gömleği de ayni festonla çevrilmiştir. Sol- dakinini broderisi © ajurludur. Hangi anne çocuğuna bu ka- dar sade broderili iç çamaşırı yapmaktan zevk almaz Akıllı küçük faruk güya piyano dersine çalışıyor den birine yirmi kadar patates kabuğunun tomurcuklarından Bu âlimin ismi Clau sius'tur. Âlim, sırf bu meraklı İ otu büyütüp dağıtmak ve ço- adile tomurcuk- Clausius bir gün ilk mahsu- lünün tadına bakmak istedi ve derhal gıdai (o kiymetini anla- dı, Avusturya köylüleri bida- yettebu — “yı ik” e o kadar itimat © göstermediler. Bu o- tun. o tarihte pek revaçta olan turup ve şalgama rakip olal İeceğini zannetmiyorlardı. Bu itimatsızlığa rağmen pa tates on sere içinde Avustur” yanın hemen © yarısına yakm sahalarında ekilmeğe başla, dı bir toprak ve iyi bir ha- Pa ateslerin hacmi İ sattan öbür hasada doğru gi tikçe büyüyordu, Patates Avusturyadan Al- manya'ya. oradan geçti. 1620 de de Fransa'nın şark vilâyetlerine girdi. Fakat Fransada patatesi sadece do- muzları beslemek için ekiyor- lardı. İngilizler de ayni mak- satla patates yetiştiriyorlardı. Nihayet — İrlandada da öyle... Fakat İngiliz ( asılzadelerinin tazyiki ile İrlanda (o kıtlığa yetiştirdikleri yemeğe mecbur oldula İsviçreye | doğru patates (o zeriyatı aç İr landada da büyük © bir vüs'at aldı, bugün bile patates İrlan- dalının sofrasında başlıca gıda- yi teşkil eder. | İrlandada her sene 1,200,000 ton patates is- tihsal ve sarfedilir, Yani adam başına senede biri kilo okadar bir şey.. Bu da bir rekorttur. Fransa'nın şark vilâyetle- rinde 1620 de domuzlar | için ekilen patates ( bir buçuk asır sonra. yani (o 1769 da buğday husule geldiği zaman tanıttı. Parmentier isminde bir eczacı. “halkın gı- dasmı temin içi: aramak lâzem geldiğin Bilhi patatesin bu maksadı temine geldiğini . On altmcr Louis tek- Maksat hasıl olmuştu. Hattâ patatese Fransızlar (o Parmen- tiere ismi verilmesini arzu et- mişlerdi. Hattâ şimdi bile Fransada patates Parmentiere püreli bir çorba var. dır. Fakat (o nihayet Fransada da asıl kendi ismi muhafaza &- dildi. Patatesin (o yemeğe nelez- zet verdiğini herkes bilir. Fa- kat maalesef bu uzuz, manevi ve leziz sebzenin sarfiyatı bi- zim memlekette diğer memle- ketler kadar o münteşir değil- dir, Patates (o yiyelim! Pstat-

Bu sayıdan diğer sayfalar: