17 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi «MİLLİYET» tr. 17 EYLÜL 1932 İdarehane: o Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracat edilir. Gazetemiz ilânlerm me- #'uliyetini kabul etmez BUGÜNKÜ HAVA ç Yeşilköy Askeri vasat merke Dün tazyiki nesimi 767 mili- metre, azami hararet (20) asgari 12 santigrat idi. FELEKTEN Seyahat mektupları. Satıcıl.. Paris “Avrupada hele Pa bir “Satışta malın kıymeti değil satıcının kıymeti | haizi tesirdir.. Ben o burada en ziyade bu satış noktasından ruhi tetkik- Mi ! ler yaptım. İN! İİ Evvelâ ne ölürse olsun bir i | GS düden sahibine © satmadığı ; bir şeyi sormek & canını sıkar, i ii sinirlenir ve size dürüşt cevap | i verir» in Goçendö leke, iğikaran bir nevi İeke suyu ( aramak için | bir aktar dükkânına girdim ve © suyu sordum. Bana : — Hayır. bende yok! yok! yok!. Eczaneye neden gitme- diniz... diye adeta herif çıkış- ti... Aradığınız bir şeye yok de mek bir Fransız satıcı için iki türlü azaptır. Birincisi bir sa- tış fırsatı kaçırmış olmak. İkincisi birşeye malik olmadı- ğını itiraf etmek! Buna mukabil bilhassa ba- Zı mağazalarda öyle satıcılar vardır ki sabır ve sebatına hay; ran olursunuz . Bir ince yazlık empermeabi | görmek ve yalnız fiatın sor- mak için büyük mağazalardan birinin erkek kısmına girdim vw satıcıya yalnız (fiat anla- | mak için girdiğimi de öyledim. (Buna rağmen bana üç dört çe- git mal çıkardı ve (ikisini de “giydirdi.. Almayacağımı — bile bi 1.. Eğer ben ve karar- da inadına durur birisi olmasa idim şüphesiz o kamseleyi alır- İ İ pen onu hissedilecek miktarda İ indirtmeğe muvaffak | Gazi bulvarında Vardar apartı. | Bürada tam bir (o pisikoloji mahsulü olarak açılmış bir mu- İ arzam mağaza gördüm. Ma İ zanın “ismi “10 franktan ai İğ mağazasıdır. Yani orada İ hiç bir şey 10 franktan bahalı | değidir. Bu mağazada ne yok yarabbi, ne yok.. S0 santimden 10 franga kadar ne alınablirse İ hepsi var, hattâ bir de lokanta | ye büfesi | var. Mağaza bizde- ki eski iki katlı.... İşliyor. işliyor. Çün kü halk rahat rahat giriyor. Biliyor ki orada ne hoşuna git- |se kesesi onu almağa müsait- İ tir. Bu buhran esnasında, ma- gezaların likidasyon yaptığı bu sıralarda orası şayanı hay- ret ve hummalı bir faaliyet içinde. Bizde de böyle bir şey ya- pılsa şüphesiz iyi para kazanı- İmr.. İstanbulun müteşebbis a- damlarına bu fikri hediye ediyo rum. Bir kere tecrübe etsin- İler ziyan ederlerse ben bura- İ dayım... . #8 Malüm ya! Almanya tek- rar silâhlanmak için Fransaya bir nota verdi. Bu notanım me ali Almanya'nın dün bir miem- İleket olarak yaşamaya © artık İ tahammülü olmadığı -vadisin- dedir. Fransız kabinesi bu uzun uzadıya tetkik etmekte- dir. Zaten Başvekil Herriot | Gdersey) ismindeki Ingiliz ada sma gittiği zaman İngiliz Ha- riciye nazırile bunu görüşmüş. İngilizler bu işe taraftar. Bu- rada mevcut kanaat ve hissi- İyat Fransızların bu meselede pek mutaassıp davranmıyacak- ları merkezindedir. Belki doğru dan doğruya evet demiyecek- İler amma her halde Almanlar silâhlanma hareketine başlama ya muvaffak olacaklar. . Bu olursa, şimdiki Başve- kil Fon Papen ve daha doğru- su ihtiyar Mareşal Hndenburg için büyük bir siyasi muvaffa. kıyet olacak. (Hitler) partisi- nin de ikinci silâhı elinden a- leomiş olacaktır. Birincisi harp | borçları meselesi idi. Fon Pa olmuş- tu.. Bakalım âti ne (| hazırl. yor, Görüyorum ki; Fransızlar. | da Almanlara karşı büyük bir adavet hissi yok!. Her halde galip olan kin tutmuyor, lâkin bir de Almanlara soralım, he derler?.. “Ankarada irilik” apartıman Hükümet merkezinin en müs- tera bir mevkii olan Yenişehirde bonmarşadan büyük ve | Son günlerde yüksek karşı, istatisti at eserleri meydana getirilemedi ğinden, milli roman yazan muha: kılıyoruz. Haklı mıyız?.. Belki Fakat naki ültüden gayri meye yarar? lerin son tarafında göze batan bii | bep ve aslını pek açık ve İhtikâr sığmayan en insani ve dan bir kaçının yaptırmağa mu batarken muhtekir ve cahil bi lim adamı denince, arışmış, uçuk benizli, da sakin insanlar geliyor. Alta da otomobil, başında büyük bi partıman çatısı olan bir fen benzer misalleri namütenahi ta. dat edebiliriz. Yüksek tahsil er bab hakkında keyfiyeti böyle olursa ilme rağbet meydana çıkmış olmayor mu?.. Bir kaç senelik bir tetebbüünü aylarca süren bir san'at e ği bir romanın maddi mükâfatı, bir edip bilmem hangi derya beri bir hanımın “haftada Roman yazan bir edip, şarkı söy. leyen bir san'atkârı enerjisinden, geçer mi hayır! —Zümrei hubân j pek beğendim. ben ee eşmi cellâdın açtı € aki n— gibi güfti yatla alâkası olmadığı sinde da Arap yalellerinden A- cem ahıvahlarmdan i istidadından, İ ya. Halbuki iyşünuş sofraların kosretinden iğne atılsa yere düş- İ miyecek kadar «ami toplamağa yeni bastığı bin nüshal bir romanın yi tamayıp ei ile borçlu kalarak eşyasmı Pp: karan bir muharririn kı ihmal ve ka; lâğa edilmiş dir. Bir edi maal Reşit ra kazandığını görmesi olursa biç şüphesiz derin hiç olmazan güzel rdan musikiye karşı bir vecdi takdir var. Elbet bir gün ö- bür şubeler de lâyık olduğu dere- cede hürmet görecektir.— Ne gezer?. İlme, edebiyata, | san'ata karşı yalnız rağbetsizliğinden halkımızın alâkasızlığın- manında biri beş oda, iki salon, hol ve her türlü konforu haiz bir daire, diğeri de dört odalı ve kon forlu bir ikinci daire kiralıktır. Taliplerin (2) numaralı daireye müracaat etmeleri. Fiya dım. Herkes de benim gi Tekrar uyumak isteyor- Lâkin yüzüme vu mani e doğru ret ağlar kımıldamıyor, çek “ tiğim tarafa gelmiyordu. Ka- .natlar neden işlemiyordu? Or- rüzgâr veya diğer bir hal yok- tu, Acaba sokaktan bahçeye bi- "Ori mi girmişti? Dışarıya şöyle t ndım: — Orada bu azizliği eden biri varsa onu yaptığına piş- Oman ederim. Ben bunu söyler söylemez © tepemdeki sürgülü pencere çer m © çivesi mesnedinden kurtularak © enseme bir iniş indi. Nefesim tutuldu bokuluyordum. Debe- .B . Bu en i © Milliyet” n Edebi Romanı : 95 a Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Dışarıyı teftişe çıktım.. Bahçe kapısının dahil ve haricinde, yolda kimseyi göremedim. Pencere kanatlarını sıkıca kapadım. oÇerçiveyi indirdim. ; Tekrar uyumak isteyordum. | Fakat kabil olmadı. Ensem fe na halde ağırıyor. şahdamarla- rım ok gibi atıyordu. İşte bu ande karşımda kor- kunç bir manzara başladı. İyi- den iyi uyanıktım. her hakikat gözlerimin önünde cereyan © diyordu. Pencere kanatları yi- ne aralandı. Sıkı sıkıya birleş- tirmiş olduğum sürgüler kendi kendine çekiliyordu. Döşeğimin arkasından bo- ğuk bir gıcırtıya benzeyen bir gülme işittim. Birisi benimle eğleniyor amma kim? Yumruklarımı sıkarak: ler dedir. Bugün münevver tanıdık- larımız arasında: Sualile haykırdım. Bu sorguma duvara ve dö- şeme tahtalerına bir sıraya in- dirilen darbeler cevap verdi. Beni hedef ittihaz eden bu dar belerin şiddeti cda içindeki bü. tün eşyayı titretiyordu, Bu şelerin ihtizazlarını sinirlerim- de duyuyordum. Odada bön. den başka ne* bir can. ne bir hayvan kimse yoktu. Mehtabın soğuk ışığı altın- İda hiç bir mülâhazaya vaktim olmadan bir deli gibi kendimi bahçeye attım. Çıktığım kapı- Tarı kapamaksızın, şapkasız pe rişan'bir şavlet ve rast gele a- dımlarla babamın evine koşu- yordum. Ne şükür ki canımı kurtarabildim. Boynuma pencere çerçivesi bir illetin gibi başımı bedenimden ayıra- caktı.” “ Dostumun geçirdiği müthiş gecenin tehlikesini dinledikten sonra hiddetle haykırdım: — Elbette bu şeyler bir sona erecektir. dim bekliyeceğim. Yanımda | ışık ve silâh bulunduracağım. | Bu muaccizlerin cezasını verece — Sen kimsin? Ve enn yim, gerber de sana yemi & ağ da bir öy Niçin şikâyet ediyoruz? rir bulunmadığından da yanıp ya sebepleri araştırılmadan lerden şikâyet etmek, kuru İşte tezat nümunelerinden bi- rini daha son' günlerde bütün ga- zetelerde görüyoruzı Baş sahifo- mülâkat: — Doktorların apartı Sol tarafmdaki dedikodunun ma- hiyeti sağ taraftaki havadisin 30- izah edir | yor. Tababet gibi içine anla hile | en yüksek bir ilim monsupların- vaffak olduğu apartımanlar göze harp zengininin —grattos cioli— leri nazarlarımıza bile ilişmeyor. i gözlerimi- in önüne mutlaka saçı sakalma soluk ve perişan kıyafetli, tavan araların. muni havsalamız almayor... Buna telâkkilerimizin. sizliğin mahiyeti kendiliğinden ile işledikten sonra meydana getirdi- İpek nadiren yüz elli lirayı tutan üş gece söylediği tarkılara muka- Bil “ayda © bin lira aldığını gö rürse (o san'ata Oemek vermek için . içinde “heves kalırmı? kıskanarak vaz diyeceksiniz? Elbette içinde başka biç bir san'at havası bulunmayan şar kılara da nefis eserler diyemeyiz muvaffak olan dümtekli muganni yelerin gördüğü coşkun rağbelle, beşini bi ve 3. küğıtçıya nın ayda bin lira eğil üç bin li müyesser ha fahiş bir kayıtsızlık için- | çe indi inen /|, Ru gece ken-| da halindedir. Bugünkü okumuş (dediğimiz burjuva âlemimizde Andrâ Gide'i tanımamak affolunmaz bir ciha- let eseri fakat Halit Ziyayı tanı ir 1 üstadı Hi lit Ziya Bey de Fransada kaç ta- ne gazete çıktığını bili tanbulda intişar eden sekiz gazetenin isimlerini bile öğrenme ğe lüzum görmemiştir. Biribirini tamamlayan bu hatalar müselse- len devam ederek mühlik ve muz kaytsizlık havası içine gö ip gidiyoruz. Bunaldıkça ba- ğirıyoruz: #yı ağbetsizlik var! ii yokl.. Edip yetişme» yor! Muhitimiz ilhamsız!.. Nihayet kabahati taşa topra- suya yükletiyoruz! muharrir ve teya kapılanabil ölürlerime!e ir teselliden bile mahrum. durlar, Telif bir eseri okuyan ver mı? Okumadan basılan hükümlere Bal inkişaf edebilir? 7 Nineye hislerin ye dimağlarm hamleleri müthiş bir cesaretsizliğe müncer oluyor. Bunun için bizde yor. Bu sebeplerle İerine malik olamayoruz. burada çıkan fikirler, tetebbüler bizim değildirler; ancak başkala rın fikirlerini yarım & yamalak tercümeye muvaffak oluyoruz. | 'ünkü kendi fikirlerimizin, teteb | kıymeti yoktur. Kıy- met verilmediği için de mızı bir an yormak zahmetini ©- sirgemekteyiz. Meczup ve mağşuş bir katolik tasavvufu tasvir edilen mariz bir aşkı, — süblime—veya t bir 3 Moryak dillere destan le Modadan başka bir şeye akılları ermeyen | mond hanımları bile bü muharrir | leri bilir bilmez, 'ânlâr. anlamaz | tahlile kadar üzendiler. Milli «- serlerden hiç birinin bunların ya- rısının yarısı kadar mevzuyu bah- slliğmem hatırlaşsin zam yeme- PT iler —Climas — isminde- i bir roman yevmi bir gazeti in baş salifezinde reklâm wi | ken, aralarında apcak beş on ki- İ lometrelik mesafeler bile olmadı. bir Kadıküy tipini tetkik, tahlil ve tebarüz ot tiren milli romanlarımız kütüp- Şişli, bir Üsktidar, işinde w. bulunuyoruz. İsim zikretmeğe ha cet var m? Bu mütalenmla tercümenin a- leyhinde olduğuma hilkmedilme- sin. Tercüme ayft bir san'at ola- rak erbabma birakılsm. Garbın | büyük eserlerine mühtaç olduğu- | muz inkâr edilemez bir hakikat tir, Fakat kendimizi de böyle hi- irmeyelim ki istidatlarımız büsbütün körleşmesin. Üssülesas e ahlâkımızı takviye etmek. tedir... Nezihe Muhittin Ertesi akşam karanlık olur olmaz yukarıdan aşağı evin her tarafını dolaşip yokladık- tan sonra cin, insan her nasıl İ bir mahlükla iştirakleri ibtima Tini zihnimden defetmek için hizmetçi kadmı odalarma kilitledim.. Yanıma bir çok kib rit aldım.. Yakması lâmbadan daha kolay olduğu için uzun bir şamdan hazırladım. Zevcem, dostum Gomes'in macerayı dün gece geçirdiği bilmemekle tirti bebeği sek yatağının yanma di. sızlığımı ve artık bu gece göz- ere görünmeyen o kahbe mah aramızda o muharebe | başlıyacağını biliyordu. RA Ruhlar beşiğinden çocuğu çalıyorlar Gece nöbete oturdum. Elim de hukuka ait bir kitap fakat İbunu misin okuduğumu bilmi- | yorum, Niçin yatağıma uzan- | otur- t İs-| -İ oyn Sedat Veysi Bey kasabanın €n zengin adamı idi; hemen he men bütün bağlar, bahçeler, tarlalar, sular, değirmenler o- nun malı idi. Kasaba halkının yarısı Sedat Veysi Beyle ortak İnşa çalışırlardı. Bu ortaklık şöyle olurdu: Sedat Veysi Bey tarlasmı, to humunu verir. çiftçi tarlayı sü- rer, nadaslar, eker, biçer; hâsıl olan mahsul yarı yarıya pay €- İ dilirdi. Bu vaziyette de Sedat Veysi Bey her sene havadan a- vuç dolusu psra kazanı, arazi- İssine yeni tarlalar. bağlar, bat İller ilâve ederdi. Onun işi gücü İmahsul zamanı tarla. bağ, bah- çe satım almak, diğer vakitler: dede kasabanm gazinosunda sabahtan akşama kadar tavla aktı. Tavlada büyük bir maharet kesbetmişti. Kasabada Sedat İ Veysi Beyi yenebilecek kimse yoktu. Tavla oyunu gitgide ku mar halini almaya başladı. Bir öküzüne. bir teneke peynirine, yüz davara oynanan tavla oyun ları yavaş yavaş bir eve bir tarlaya, bir değirmene oynan- | serisini Sedat Veysi Bey kaza- “ İniyor. kazandığı zamanda da pek merhametsiz o davranıyor. konulan bahsi muhakkak alı- yordu. Kasabada bir de Mustafa Ça vuş vardı. Mustafa Çavuşun bir sağmalı ineği i çubuğu yoktu. Alaycı. hoş meş rep bir adam olan Musta: vuş tam yirmi beş sene lik etmiş, hemen hemen bütün Türkiyeyi dolaşmış. Zeki bir köylüydü. Sedat Veysi B. in de ortakçılardandı. Mustafa Çavuş da iyi tavla bilirdi. Fakat o oyundan ziyâ- İde muvaffakıyette zarlarm, ta- | İ lin âmil olduğuna kanidi. İ Bir gün Bey kahvede tek ba- ına kalmıştı. Karşısında oyna yacak kimse yoktu. — Yok mu ermeydanma kan! Diye haykırdıkça kar; na kimse çıkamıyor. önündeki tavlaya zar atamıyordu. Mustafa Çavuş Zeki olduğu | kadar merhametli bir adamdı, İ Beyin bu kumar yüzünden bü- tün kasaba halkını soyup sova na çevirmesine kızıyor. fakat buna mâni olacak bir tedbir bu- amıyordu. Kahvede bu meydan okuyuş Sym Çavuşa bir fikir ver- i: — Eğer. diye düşündü. kaza- nırsam şu herifin elinden bü > tün araziyi alayım, eski sahip- lerine iade edeyim de aklı başı na gelsin, Ve haykırdı: — Ben oynarım Bey. Bey Mustafa Çavuşa ve güldü: — Nesine? — Nesine istersen? baktı — Bir sağmal — Pekâlâ kaybederse: de sana bir sağmal in rim, ei ladı. Nihayet fitil okü: mum gölüne düşerek söndü. Pencere kanatlarını kapa- mış ve sürgülerini sıkıca sü) müş olduğumu söylemeye zum görmüyorum.. “Çerçeveyi de indirmiştim. Kibrit almak için elimi uzattığım bu küçük karanlık fasılası esnasında pen cere kanatlarınm ağir ağır :a- çıkmakta olduğunu “gördüm. Ay ziyası bu araliktan © nuri ni soğuk bir kılıç demiri gi odaya girdi. Derhal bir hamlede (sıçra: | dım. Çerçeveyi sürdüm. Men- teşelerini koydum. © Dostum- | dan aldığım ders üzerine başı- mı cerçeveden öteye eymeksi- zin yalnız kollarımı uzatarak gü Elâstik bir mukavemet.. Kollarımın zorla- maları mukabilinde © âdali bir | kuvvetin mumanaatı bulunda- ğunu ihsas eder surette... Üst katta yatan © zevcemi korkutmamak için ses çıkar- madım. Fakat kan ter içinde mağa başladı. Bu oyunların ek | olduğunu anladım.. Mum MR şi ar tım başka... — Sen ne istersin? Bir manda gönü yer, yukarı iki metre murabbar yer demekti. İ güldü: Deli misin sen, ne yap: caksın bir manda gönü yeri? yada bir karış toprağımız yol Kazanırsam benim de bir kar toprağım bulunsun. Fazlası me gelmez. vergisi var, nada: | var, gübresi var, var oğlu var. — Peki dediğin gibi olsun... — Hay aksi şeytan! — Bugün zarlar sana dargı tafa Çavuşa bir manda gönü yer vermeği taahhüt etti. | ca manda derisi Mustafa Çavuş ta derinin başı “ “na çöktü ve elindeki ustura ile deriyi ince bir sırım halind kesmeğe başladı, sırım uzadık ça uzayor, herkes Mustafa Ça. Yuşun ne yapacağını merak yordu. Nihayet deri ipince bi: sırım halinde kesildi. Must. Çavuş sırımın iki ucunu biri rine getirdi ve: kırdı tomı başla. ire büyüdükçe büyü, dü ve nihayet Sedat Beyin bü Bey yapılan işe alık alık bak. yor. Mustafa Çavuşun yanm. İTTİHADI MİLLİ —.Yöok ö olmaz, benim şar Bu isteyiş budalaca bir isteyişti, Sedat Veysi Bey — Ne yapalım be Bey. dün- Eğer partiyi ben kaybedersem " tarlalarımın ortasından | bir manda gönü yer vereceğim. — Anma erkekçe söz veri- | meli sinema operatı elek: | yor musun? Şu ahali şahit ol. | trik ve motör, yeni tesisnt ve ta a) mirat yapar. Taşraya gider adre 0 si: Kasımpaşa Seyidalı o Celebi vE özünden e nba Halil sokak No. 5 Ali ef. j yi allel e me e dan ayrılıyordu. Sırıram yal- | Tav etti ii Bız kenarda bulunanlar gözle Kr kemi görülemeyecek kadar uzaktay- | Ma dılar. Artık sırımın gerilecek © Bey. : : 7, Dübara.. Dargın olur da di benim oldu. İ me halt eder? | — Ne diyorsun?. — Sebadu... Ne halt edecek? | > Sözünden - dönen kahbe: Yehiliyorsun. | dir. Seninle bir manda gönü yer — İki bir, yenilmem. Ke ettik. — Evet amma... Derken efendim partiyi So-| işte bu sırm tam birman dat Veysi Bey kaybetti ve Mus | Ahali ile beraber kahveden ! çıkıldı. Mustafa Çavuş o sabah # kesilen şaplı mandanın derisini | bu, beş liraya satin aldı. Sedat Vey | — Böyle şey olmaz. si Beyin tarlalarına gidildi. göz | — Öyleyse erkek değilem. © kararile tam orta yer bulunun- | kahbesin sen, * yere konuldu | — Çekin yoldaşlar! diye hay | geri verdikten sonra Sedat Be- Sı açılmaya | Yin tarlalarını da ona iade ettir tün tarlalarını içine aldı. Sedat ; mayacaktı. Oynarsa yalnız tar Milliyet. bu sütunda iş ve isg istiyenlere tavassut ediyor. İf” ve işçi istiyenler bir mektup büromuza müracaat ete melidirlar. İşçi istiyenler Bakkalarla münasebeti olan muktedir bir plâsieye ihtiyaç var” dır. Arzu edenler Sirkeci Küçük Kimacıyan han No. 25 e Nur Türk ar şirketine müracaat etsin- ler, İş arayanlar 508 — Şeref Ziya ef, Hüseyim'İ | paşa konak Tup talebe yurdunda | 20 No, lu vamtasile. Terzilik bir 2—3 lira ücretle çalışır. 509 — Hüseyin Ali Bey. Um küdar Sinan paşa mahallesi ka- sap sokak No. 24 Lise tahsili gör müş memuriyet arayor. 4 510 — Süleymaniye Fetva yo kuşu No. 13 R. Hayat. Daktilo” dur. 20 —25 lira maaş istiyor. arayor. Sil — Davut Paşa tramvay durağında No, 52 Ahmet ef. tica ... | rethanelerde veya resmi daireler İde muhasiplık yapabilir. 50 lira | maaş istiyor, 70 liraya taşraya gir der. 512 — Birinci sınıf ehliyetna ğı k| 4 Sr yeri kalmayınca Musta Çavuş: — İşte Bey, dedi şu sırımın © ” | hududu içinde kalan arazi şim- da göni önünde kestim. Amma ben böyle düşün- medim... — Düşünseydin... Oyundur Senin gözlerinin ü İş büyüyordu. Ahali geldi ve bu işte hakem oldu. Sedat Vey si Bey de mukaveleden döne- medi. Aksi takdirde kahbeliği kabul etmek lâzım gelecekt Bütün arazi Mustafa Çavuşa intikal etti. Mustafa Çavuş bu oyunu Se | dat Veysi Beye bir ders vermek için yapmıştı. Kumarda kaybe- i denlerin tarlalarını kendilerine r i- | di. fakat bir şartla, SedatB. bir daha kumar oyna - |İaları değil bütün malı mülkü - Mustafa Çavuşun olacaktı. TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muâmelesi ier Sigortaları halk için Merkezi si: Gal Acentası bulunmayan şehi lim... Gece yarısından bir saat | biras duydum... Nanda doğan sonra şamdan cızırdamayı baş bir İbir korku ki, sövüp saymaktan başka insanın elinden bir şey İ gelmez... Dostumun yaptığı gibi ben de hemen dışarı fırladım.. Tah ta kanatlarım arkasına baktım öyle bir mukaveniete sebep ola cak hiç bir şey göremedim. Ne iniz. Kanatlar ne methal ek Sidem elit lenmiş... Dışarıda kalarak karı- ma seslenmeye mecbur oldum.. İ Üst kat penceresine geldi, ve- etmemek için hameti ona belli şimdi de bir yalan iy lâzımdı, Şöyle dedim: — Birdenbire | pencereden bahçeye atladım. Tabii kapı kilitli kaldı... Şimdi içeriye gire miyorum.. Kapıyı acat msm? Karım geldi. Açtı, Soyun- mamıştı korkudan uyumamış te- çdarik ettim. Ve zevceme şu ih- | tarda bulundum: — Birden bire silâh - atar- sem korkma. Evde kimse yok amma şayet varsa bu gümbür- kaldım... Bu gizli kuvvete kar- ilk defa p bir hi bni güğe e Mağ gi benzimin eyleriz. müsait şeraiti havidir. latada Ünyon Hanında irlerde acenta aranmaktadır. ğından ve tavrımdaki şaşkınlık tan şüphelenerek — Nedir bu alin? Korku- yor musun? Yalandan gülmeğe - çalışa" rak cevap verdim: — Emin ol korkacak bir * i yek.. Mum almak için Bürüsleleniz ze sarılarak merdivenden yuka rı çıkıyorduk. Karımın vücü- dü birden bire ağırlaştı. Yürü yemiyor ve behide (kendine doğru geri çekiyordu. Ve şöy le haykırmağa başladı: — Fransi beni kurtar.. Bi- ıklarımı tutuyor.. Küçük sahanlığın üzerine gelmiştik. Burada evin arka- sma açılmış bir pencere vardır. Kimseyi göremiyeceğimi kat'- iyyen bildiğim icin başımı çevi rip te o yana bakmadım bile... Yalnız sağ elimi sol Oomuzu- mun üzerinden geçirerek o İs“ tikamete ateş ettim. T evin içinde büyük akisler yapa- | rak dehşetle gümledi.. Kı İmun arasında sıkışarak kıvri” İ lan zevcemi öldü sandım. j “Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: