3 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

3 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet si «MİLLİYET» t 3 EYLÜL 1932 i İ İderehane: Ankara caddesi, i. 100 No. Teleraf adresi; İst. Milliyet ( Telefon Numaraları: İ Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için —— Hariç için LK 3 aylığı 4 — | beke A a | Gelen evrak geri verilmez — Şi Müddeti geçen nüshaf 10 ku- Gi ruştur. Gazete ve matbunya ait | işler için müdiriyete müracaat | edilir. Gazetemiz ilânların me- s'uliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA İÜ Hava açık ve şimalden rüzgür Ül olarak devam edecektir. 29-932 İl! tarihinde hava tazyik 762 mili- metre, en fazla 28 enaz sıcaklık 16 dir. Ee nl RR RA ee SR, Şamar FELEKTEN Seyahat mektupları. Lunapark Vichy, 27 ağustos 932 (Lunapark) ne demektir? Bunu çoğumuz biliriz fakat ben'yine anlatayım: park) bir eğlence çinde kuvvet ölçme makineleri, talih oyunları, nişan atma yer- İeri ve daha buna mümasil eğ- lence vasıtaları vardır. Avru- panm hemen hemen bütün bü- ' yücek şehirlerinde vardır. Biz - ; de de olacak diyorlardı. lâkin projesi belediyenin eline geç- ti, artık gelecek nesil belki gö- rür., (Vichy) şehrinde de bir Lu napark vardır. Vichy gibi se nenin dört beş ayında | büyük bir harekete yer olan bir şehir- de böyle bir şeyin olması pek tabiidir... Ben bu tertipte basit eğlen- celeri severim, o Bilmem, ne- den, Galiba çocukluğumu uzalt mak hevesinden dolayı... Geçen akşam Vichy'nin w- fak Lunaparkına gittim.. Heyeti umumiyesi Taksim stadyumunun dörtte biri (o ka- İ dar var yok bir yer. Üstü ka- palı ve kapısı herkese (| açık, duhuliye falan yok.. Vichy Lunaparkı bana çok garip müşahedeler yapmak fır satı verdi.. Bir kere (o kapıdan içeri girince geniş ve uzun ko- ridorun iki yanında insanın şek 'ini değiştiren mahut aynalar dan beş on tanesi karşılıklı si- ralanmış. Geçenler bir kere kendisini o şekilde görünce gül i mekten katılıyor. Lâkin hatır- lamıyor ki; eğer iki ay. iki se- gü: © — derhal getirseler, daha gülünç j tür. Unuturuz ki; biz her gün © değişiriz.. Vücutçe olduğu ka- | li siş- | diki | yer.. manlar, uzar, kısalır, güzelleşi- e çirkinleşiriz. Amma bu hal Milliyet'in Edebi Romanı :81 İçeri ideki her çeşit eğlenee insanların ayrı bir zaafı nazarı te almarak tertip edilmiş tepesi 45 dötece zeviyede ke ! silmiş (otahta menşürları | bunların üzerinde birer cep sa- ati. Mesele basit 25 — 30 san- | timetre uzaktan bir tahta hal- kayı atarak bu menşüra geçi- İ rirseniz bir saati kazanır sınız... Bu halkaların beşi bir franga.., Arada bir. o bir saat kazanan oluyor.. Lâkin üst ta- rafı halkayı geçireceğim diye İ ceplerini boşaltıyorlar... manların ticaret zihni; buna benzemiyor mu idi Daha ileride bir ve üzerinde sıra ile dizilmiş çay fincanları kâseler ve tabaklar... Bir frank verirseniz size yirmi tane yumurta kadar tahta top veriyorlar... Mesele bu toplarla o kâselere nişan alıp kırmak.. | Buna rağbet fazla! Kıran kı- Fena fikir (değil! Kırıp dökücülük hırsmı o tatmin et- mek için iyibir paratoner. Bu oyunun başındaki kızcağız bağırıyor: — Hanımler, Efendiler 1. Bir franga., Geliniz... elinizi alıştırınız.. Daha beride elektrikli ufek otomobillerin koşuştukları bir Burada bir kişilik ufak a- rabalar var., Elektrikle müta- harrik.. Ray yerine bir madeni döşemede yürüyor. Tepesinde de tramvay teli yerine (o bütün tavanı kaplayan bi Efendim meli... Doğru doğru yürüyen — tek adama. kadına, çocuğa rini yürümekten mene Bu eğlence kadar hakikiyi © gösteren onümüne güç bulunur. Asıl tuhafı bü- tün bu kahramanları harekete getiren kuvvet, elektrik kesi- lir kesilmez. hepsi oldu! de süt dökmüş kediye dönü; lar... İş bu arabalara binmekte değil, elektrik kuvvetini idare etmekte... Daha sonra bir kuvvet öl- güsü.. Önüne gelen kendini öl- güyor. Ve hiç biri bu makine- nin doğru yazdığına kail (de il. Hakiki kuvvetini dünyada kaç kişi bilir?.. * Ben bizde de böyle bir şeyin hemen yapılması taraftarıyım. Bir kere buradaki masum eğ- lenceler çocuğu kahve lerden, iskambil kâğıdı oyunun dan ve münasebetsiz şeylerden meneder, sonra şehre ait daimi bir eğlence yeri ihtiyacını ka- patır. Sonra da beş. on. yirmi. elli kişiye mayişet er b lar.. Bilmem haksız miyım?.. Yalnız böyle bir şey (o yapacak olanın milyonlar kazanacağını zannederek çok müşkülpesent olmamalıyız.. Maalesef ( bizde bu düşünce hâkimdir. Halbuki halkın kazancını kıs- kanmak kadar berbat, muzır zihniyet tasavvur edilemez. Bırakalım kazansın! O pa- ra memleketindir.. | FELEK — Ölüler yaşıyorlar mı? j i Münekkitler ekseriya güve © gibi kıymetli eserlere arızdır- lar, Kendilerinde mefkut kuv- veti, şerefi kalemlerine doladık ları satırlardan almaya çalışır- lar., Çalma, çırpma, çok (defa indi kaidelerle, elini ayağını bağlayarak san'ati kundağa sok mak merakındadırlar. im münekkitl ik, tufeyli bir san'attir. Daima kudretle- | rinin fevkmda görümek illetine | © müptelâ bu cür'etkârlarn ( şu- © Onun bunun fikirleri (o üzerinde nezaketsiz nalçalı | ayaklarile rai tepmeye ne hakları var- ? Bizde münnekkitlik, saliki- nin ahlâk ve liyakatinden şüp- he verecek, edebin en loş bir şu besidir. Bu heves te alelâde bir sütun ücretinden başka tenki- din müenkkide bir kazanç getir (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ ya kadar devam edebilir. Daha tuhafı o münekkitler ekseriya edebi varlıkları olma- yan fikir fakirleridir. : Bu suretle hasımlarının hü- cumlarına maruz kalmak tehli- kesinden masundurlar. Tut kelin perçeminden bun- ların e mizana çekebilir. siniz?.. Edebi mazileri yöktur.. Yalnız zamanı halden voli çe- rmek O hırsındadırlar.. Bizde inekkidi cür'etlendiren ilk fi kir şudur: Birden bire bir iki eserin üzerinde erebildiği kadar hiciv kuvvetile bir © alabanda yaparak halka görünmek. Er- nammm dillerde ğini işitmek, Tenkit kül- ti dimağı terbiye (görmüş bitaraf, (garazdan © ivazdan salim ehliyetlisine bir diyece- ğimiz yok fakat böyle (ciddi emi be bizde, enderin | pda, hayatı | 3 Eylül Bugün. (Bursa) ve (İzmir) İ istikametlerinde düşman artın- tılarını takip eden ordular şu suretle hareket ettiler: Eskişehir Bursa meti: HI, üncü Kolordumuz. düş- manın Lİ. üncü Kolordusunu takibe devam etti Mürettep süvai fırkası, bu sabah (Bozöyük) istikame- tinde takip hareketine (o geçti; (inönü) den. garba doğru çe- | kilmekte olan bir düşman fır kasına ilişti... istika- İ Yaya cengine inerek (ateş muharebesine başladı... Birinci fırkamızla, © meclis muhafız garbına yetişti. Düşmanı arka dan sıkıştırmağa başladı.. Mu- harebe akşama kadar devam et ti.. Ve akşama doğru düşman | (İnönü) mevzilerinden atıldı. Bu suretle bugün, | ve 2 inci İnönü zaferlerini kazandığımız mevzileri, tekrar ele geçirmiş İkinci ordu: (Gediz) — (Si mav) yolu ile (Silindi) civar- larına vardı. Birinci ordunun 1. inci Kol- ordusu önde, IV. üncü Kolordu su da onun ardında olmak üze- re (Takmak) şimalinden gar- ba doğru yürüyüşüne devam et ti. (Takmak) muharebesi: LL. inci Kolordusu da, (Tak mak) istikametinde (o yürüdü.. Bu Kolordu, fırka süvarilerini birleşti alay kuvvet te bir de atlı piyade alayı yaj bunları Kolordunun ileri: düşmanı takibe memur etmişti. Düşmana (Takmak) ta yetiş- ti. Muharebeye başladı, (Tak- mak) ta, hakikaten şiddetli bir dir.. Son zamanlarda (ancak birtek o yetişebilmiştir.. O da meslektaşlarının silke bulaştır- miş oldukları suyişöhretten şai- bedar olmak tehlikesindedir. Ulvi Nadir. bu yolu tuttu. Söktüremedi... Piyes yazdı mu- vaffakiyetsizliğini (© aktörlere yükletti.. Manaları gelecek a- sırda anlaşılacak fütürist şiir- ler karaladı.. Ve yine anlamayanlara buldu.. Genç yaşında fıstıkisine varın caya kadar her boyaya parma ğını bandı... Şimdi sinema ar- tistliği kaldı. Arslan : postuna bürünen o asaletsi van gi- bi âlemşümul bir şöhretin ben- zerlik maskesini çalarak takın- makla tanınmak mümkün ola- cağını düşündü.. Bu emelinin plânlarını ku- rarken karşısına likte ha- rika bir kız çıktı, Öyle bir (beau tö) ilekol kola hangi stadiu- me'a gitse kabul olunmazdı? Zaten gazetelerde, mecmualar- da böyle ne efsanevi muvaffakı yetler, şanslar okumuştu.. Şehametle dertleşe konuşa ona amansız bir aşk ile de tu- tuldu, Fakat bu maceraperest Senellerini. aza. ye. e siletine i Te Taskeri bahisler Je | Dö Döküntü peşinde.. taburu da, (İnönü) | günahı | Bezeyün G vövük. varla Tavgönli Dumlupinar muharebe'oldu, düşman inatçı bir mukabelede bulunuyordu... Nihayet Kolordunun ası) kıt'a larıda yetiştiler.. 4 ve 8 inci fırkalarımız (Takmak) şarkın- dan cepheden. 7 inci fırl la 1, inci Kolordunun 57 inci fırkası, (Takmak) şimelinden düşmanın sol cenah ve geri- sinden olmak üzere düşmana saldırıyorlardı.. Düşman da i- Dat ve cesaretle diretiyordu.. Bu, (Takmak muharebesi) zevalden itibaren başlamış ve akşama kadar bütün şiddetile devam etmişti. nihayet düş- İ man cepheden've sol yanindan * | gördüğü iki (baskı) içinde sikı- şınca, daha fazlâ (kapan) a kıs mamak için, kürtuluş çaresini nihayet çekilmekte bulmuştu. İL. inci kolordu da bu'düşman, kadar takip etmişti.. Ve (Tal mak) ı da tamamen yanmış"! harabe bir vaziyette, tam bir halinde ele geçirmişti. Süvari Kolordusı üncü fırkalarile bu; di) istikametine geceyi (Silindi) garbi mıntaka sında geçirmişti ig fırkası, (Der | bent) mıntakasından — (Kula) ya yürümüş, ve gece de yürü- yüşe devam ederek, 4 eylül sa- baha karşı (Kula) ya yaklaş- Süvari fırkasının geceyi üze katarak, yorgunluğa, dinlenme nedir bilmiyerek (Ku la) ya biran evvel (o yetişmek istemesi, onu yanmadan, yakıl- madan, düşmandan kürtarmak için idi.. (Kula) nın nasıl kurtarıldı- ğmi , yarınki harekât arasında göreceğiz. A. Rıza uslu bir damat vekarile satma- ya uğraşıyordu. Mütcaddit talepler arasında bir de böylesi Zuhur etti, i Ana babayı bir düşünce al- iz | Hanım soruyordu: — Ne dersiniz Beyefen. Bu çocuk bana züppece | gön iyor. « İ — Benden de alınız o ka- dar... — Hem de çok sırnaşık.. — Nasıl ettise etti. Bu eve açıktan gelme bir kedi gibi ya- naştı. Aramıza sokuldu.. — Kıza kancayı taktı. — Kızımızın talii de ne aca | yip... İlk kısmeti bir felâketti Bu ikincisi de başka türlü bir derde benziyor. — Pek eklen atıp tutu yor... Ovündüğü kahramanlık- larmın, san'atkârlıklarının aslı var mı bilmem ? — On dinleyiniz de bir inanı- mz. Ulvi Nadirin aile evinden (Sarıköy) —Elvanlar) hattına | döküntüye bakmayarak uyku, | ücra bir yerdeyiz. Burada biri- İ birine yakım i başka bir şey yok. Üst tarafı arzullahı vasia! Bu kulübelerde nbirinden o- tuzuna varmış ve hiç evlenme- miş bir kız oturuyor. Esmer, kı sa boylu bir kız.. Yani güzel de gil. Yalnız siyah gözlerinin öy le bakışları var ki... Kızın baba sı ölmüş, anası ölmüş, hayatını kazanmak için çamaşıra gidi- yor, el işi görüp karnını doyu- ruyor, “Öteki kulübelerde oturanlar bu kızı sakin fakat ayni zaman da aptal buluyorlar. Onun ya- şındakiler neler yapmayorlar. neler? Halbuki bu kızı daha ya- nında bir erkekle gören yok. Kendi halinde yaşayıp gidiyor. Bi ayni yaşta bir kadın ken ziyarete geliyor: — Beni tanıdın mı? Luci'yi.. Hani ilk mektepte beraber oku muştuk, — A... Tanımaz mıyım? Hoş geldiniz, safa geldiniz. — Kardeşim, kusuruma bak urada birkaç gün sana m r kalacağım. Annemle | kavga ettim, evden kaçtım. — Hemen gidip barışsan iyi olur amma, hani yi kadar geldikten sonra seni istemiyor- muşum gibi bir şey aklma gelir diye söylemiyorum. Pek yor- gun ve halsiz görünüyorsun, İs tediğin kadar kal bu ev senin evin.., di *- Lucie hakikaten kendi evi imiş gibi mükemmelen yerleşti. Bir hafta sonra da nur topu gi- bi bir çocuk doğurdu. Esmer kız, arkadaşma kendi yatağını bile vermitşi, Onaon on beş gün hizmetçi gibi baktı, Lucie nihayet ayağa kalkmıştı. Birgün; - Gidip çocuğa ulak tefek alayım, dedi. Gidiş. o gidiş! Zavallı ösmer kız. Ebe parasını bile üstelik i cebinden ödemişti. Peki amma, şimdi bu çocuk ne olacak, Götürüp kilise duva rma mı bıraksın? Çocuğu kucağıma aldı, okşa- dı. Şimdi hem çocuğa bakıyor. hem de evde bekâr çamaşırı yı kıyordu. Eskiden kendisine ap tal diyen komşuların, şimdi dil İ leri büsbütün çözülmüştü: — Meğer o ne çiçekmiş? Pi- çini kimbilir kimden peydahla- dı? Anlaşılmasın diye başka bir tazeyi evine getirdi. Sanki ço- İ cuğu taze doğurmuş diye elâle- me yutturmağa kalkıyor. " cuk kendisi tüne düşer mi? Kaldırıp sokak ortasma atardı. Hem de ne ka- | dar kendisine benziyor. | ... | | Çocuk sekiz yaşma vardı. Mektebe gidip geliyor. Fakat İ dedikodu hülâ bitmedi. Esmer İ kiz, çocuk. birgün bunları du değildi. Servet, meslek, ahlâk ve hay siyetçe muvafık görülen birkaç istekli daha kızm pek ziyade üstüne düştüler, Fakat Şeha- | met Ulvi Nadirden başkasına | varmayacağı ultimatomunu ver di, Bu itaatsızlık ta şeri ba- baya bir darbe gibi A mân yarabbi simdiki © kazlar. Koca beğenmeği velilerine bi- rakmıyorlar.. . Ulvi Nadir iyice kızın da- marına girmiş kim bilir nasıl iknaatla onun zihnini zehirle- . Bu gencin sinema artis- İ ti x'e benzemesi kızın gönlü- İ nü ona bağlamakta en müessir tılısım hizmetini görmüştü.. | Kızın'bu vsrarı önünde ana baba da mağlübiyet gösterme- diler... — Böylesine © varacağına ebediyyen kız kalmanı tercih e- i deriz... Reddile kat'iyen dayat- | tılar,, Lâkin hal bu merkezde İ iken zuhura gelen bir hâdise her kararlarını alt elti, ayağını kesmeye pirana Sakip Cemal müddetini ikmal Muvaffak olamadılar; O, kapı | ile hapisaneden di di tına | ie se saluğu İzolada üç kulübeden | kallere bile aldırır boydan | : İl ra Çocuk Şehrin dış taraflarına doğru Fransızcadan — yup kendisinden sual soracak diye ödü kopuyordu. Eee Bu hikâyenin sonu o kadar uzun değildir. Bir gün bir arkadaşla yolda gidiyorduk, Köşe başındaydı. sekiz yaşlarında bir kızla bir kadına rast geldik. Zil mi imiş? Arkadaşım mace- rayı bütün tafsilâtile biliyor- muş, anlattı. Sonunda dedi ki: — Allah bütün bu yaptık- larina karşı cezasız bırakma- mış. Evlendiklerinden beri tek çocuğu olmamıştı. —e emme Diş tabipleri Kongresi Türk diş tabipleri “ cemiyetinden: ci teşrinin ilk günü İstanbulda | aktedilecek olan Birinci Diş tababeti kongresi hakkında bazı gazetelerde kongre faal heyetinin ittihaz etmek. te bulunduğu kararlara tevafuk et. miyen haberlerin intişar ettiği gö- rülüyor. Kongremizin faaliyet ve ieraatı hakkımda beyanat ve tebliğatta bu- tibinin salâhiyettar bulunmaları ha- sebile salâhiyettar o olmıyan zevat tarafından, verilen haberlerin doğru telâkki edilmemesi ehemmiyetle ef kârı unumiyeye arzolunur. Bulgaristanla Ticaretimiz adan bildiriliyor: Bul temamın Türkiye larındaki vaziyeti hakkında iz hat vermek üzere İstanbuldal Bulgar konsolosu Gospodin Bal mazof hükümet lan davet rafından kabul edilen Gospodin Balamazof bu hususta Başvekile uzun boylu izahat vermiş ve Bul. gar ihracat emtiasmm Türkiyeye idhalinin arttırılması çarelerini göstermiştir. Söylendiğine göre Türkiye pazarlarında Bulgar em- ina Romanya ve İtalya malla | Ti rekabet etmektedir. Ödemişte bir orta mektep Odemişten ,azılıyor: Burada da bir ortamektep açı Tacaktır. Eski yatı mektebi binası, Ortamektep ittihaz edilecektir. Mek tebin kadrosu beldenmektedir. Mn ii ikmal edileniştir. sa Ba ne Ödemişte — 40 ilkmektep ÇANAKKALE Şehitlerini ziyaret 15 EYLÜL GÜLCEMAL vapurile Zımnen matbuat vasıtasile, çıktan açığa aileye gönderdiği tehditnamelerle Şehameti ben- den başka kimseler alamaz ya- karım, yıkarım, keserim, biçe- rim ihafelerile bütün dünyaya meydan okuyordu. Mübalâğalı dedikodu şek- Tinde hâdise etrafa yayıldı. En iştahlı görünenler der- hal” o Şehametten el çektiler. Yalnız Ülvi Nadir rakibinin bu tehditlerine kahkahalarla gülü yor.. Ve ona böyle kuru sıkı patırtılara papuç bırakır ta- kımdan olmadığı haberini gön- deriyordu.. Vaziyet birden bire ( böyle de verince, ana baba başka türlü görüşmeye başladılar, Hanım — Başımıza gelen- ler... Hiç hatırda yok iken Sa- kip Cemal hapisaneden çıktı. Beyefendi — Hapisaneden çıkınca onu âlemin içine salı- bir timarhaneye ka- pamalıydılar, — Zaten hapisane timarha- nenin idadisi değil midir? Akıl hı usulu adamların bu iki yerde de ne işleri var. — Kızı bu azılı tasallu- tundan Dasıl kurtaracağız? Meğer bizim esmer kız de- | lunmıya Kongre reisi ve umumü kâ- | B ik. Başvohul Ciapudin Maşenil iel : ” - . İTTİHADI MİLLİ TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi ier> eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel: Beyoğlu : Memlekette | Katil Değilmiş Fakat katile çok | benzediği için.. yor: 1930 senesi 1 inci günü şehri- mizde müthiş bir cinayet olmuş, ba- kırcı Sabri isminde birisi, güpe gün düz, hamal Ahmedi ve kızını öldür- müş, silâhçı Mehmet. Ef, yi yarala- mış, sonra polis ve jandarmanın ta- İ kibinden kurtularak kaçmıştı Firar | eden katilin eşkâli ve bir küçük fo- toğrafisi o zaman bütün merkezlere tamim edilmişse de izini bulmak ka | bil olamamıştı. Adana zabtıası, bir kac hafta ev- vel, şüpheli bir şahıs yakalamış ve İzmirli, adının Salih olduğunu söy- İllediği halde hüviyetini ispat edemi- yen bu şahsm, kat ne fevkalâde benz: mahfezen Bartma | Geçen çarşamba gümü, bir jandar- (ma postası, katil Sabri olduğu zanna dilen bu adamı Bartına getirmiştir. | Müddei Umumilikçe, - Sabriyi tanı | yanlar celbedilmiş ve bu sahsi Sab ri olmadığı anlaşılmıştır. Bunun üze rine, adam derhal serbes bırakılmış İ ve Adanaya kadar sevahat masrafı hükümetçe temin edilmiştir. Bitliste yılan bolluğu Bitlisten yazılıyor: Şimdi şark vilâyetleri kasabaların bir ço- dir. Halk ak en çok korkmakta dır. Fakat Bitliste akrep olmamak la beraber yılan pek çoktur. Eski bir kin İzmirden yazılıyor: Kemalpaşa kaza merkezi Ali namında biri, arkadaşı Cinli Mus Evvelki gece Gedizli şi tafa tarafından tbnc kursunu ile vu- gelmiş, yolda | Ginli Mustafayı görmüş, haysiyetine dokunmeak sözler sarfetmiye başla miş sözlere ehemmiyet ünmüş. Fakat gizliden gizliye tabancasını — doldurmuş ve muhtemel bir tecavüze karsı durmi- ya hazırlanmıştar. Gece olmuş. İl kı içmişler. Gedizli turmakta olan Cinli Müstafaya tek- rar çatmış, bundan hiddetlenen Mus tafa tabancasını çekerek Gedizli Ali ye altı el ateş etmiştir. Cikan kur- şunların ikisi isabet ederek Aliyi a Tar surette yaralamıştır. Fakat Cinli Mustafa ortadan savuşmustur. Toprak altınde ELAZIZ, 1 — Elâziz Malatya yolu üzerindeki yol inşaatında ça İyan amelelerden Arkalıkum kö- yünden Ali oğlu Hasan ve Malat yalı Yusuf oğlu Hasanın üzerleri: ne büyük bir toprak parçası yıkıl mış bu iki zavallı kurtarılama; rak toprak altında can vermi dir. 4887 nizam tanımaz, tehditten yıl- maz., Ana baba bu müşkül mesele yi hangi kaba kurtaracaklarını bilemez bir buhran içinde iken posta müvezzii bir mektup bı- raktı. Zarfın üzerindeki yazı- dan bunun Sakip Cemalden gel diğini anladılar, © Açtılar. Bu bir tehditname idi... Beyefendi o okudu. Hanım dinledi: “Sabık ve daima kayın pe- derim efendim hazretleri, “Dünyada mükaddes » mü- levves her ne varsa üzerlerine yemin ediyorum ki kerimeniz Şehamet Hanım benim olmuş- tw benimdir ve daima benim olacaktır. . Hiç bir suretle sui tefehhüm ve tefhime (o mahal kalmamak üzere bu uğurda kel lemi koltuğuma almış olduğu- mu arzediyorum. Zinhar haki- katten gaflet (© buyurulmasın.. Neticenin dehşetindeki mes'u- liyet tamamile aittir. Üç gencin birden ölümüne ( sebep RR ne haz vardır? Evet enç... Kızınız. ben ve bir a rakip o çıkan o men. in Par) iz

Bu sayıdan diğer sayfalar: