İ mart 1340 le) | tır. Fransa'da Nice, kal ve Bron & 1 sika yoliey Abdülmecit ve kanı, ruhu, kaf izuk hanedanın son kafilesi bu ka v ile vatan hudutları ötesine sürül- | üştü. i Liyakati, budalalı beyrcimilel | kör kırmak derecesinde olan bu a- em adını unutturmak, kendisine ve | İeflerine karşı törk milletinin duy | iğ nefret ve lânet hislerini taze- memek gayretinde bulunacak yer > yıllardan befi ve hâlâ milli hw-| wa, milli selâmet ve istikbali para- | mak istiyen yabancı bultalara kol | * kul olmakta devam ediyor | Düşman askeri İzmir rıhtımda ingü ve ateşle teşyi edilirken, | İs- ınbulda düşman kumandanlarını ının eline verdiği çiçek demetleri iğurlıyan adam, şimdi Petit Pa sien gazetesinin muhabiri bir ma- anla türk mill smuşmakta hiç bir ahlâk, vicdan ve an mânası görmiyor. Memlekete samimi sevgisi olmı- anların vatan kurtaranlar için sev- i saygı ve minnet duymamaları ta- üdir. Ruhları ve kalpleri kasap çen dine asılı et parçalarından | daha uygusuz bu seciye ve insanlık düş- ünlerinin, hiç olmazsa, milletin mu- addes saydığı mefhumlara dil uzat- saktan çekineceklerini zannedecek adar haklarmda merhametli ve mü unahalı olanlar yok değildi. Bugün ık, bunların hiyanettetn başka bir 2y konuşruyan dillerile birlikte yaş sn ve sersem kafalarının koparılma &ş olmasına esef etmiyen © kalma sştar. Türk milletine hiç bir o müsbet sanfaat ve hayrı | dokunmadıktan aşka onu asırlarca bütün bir düş- yanlık dünyasının saldırışma o ma- az bırakan, maddi ve manevi taka ini hırpalıyan mülga — hilâfetin bu akıt ve koğulmuş haliyfesi, Fransız azetecisi Madam (Viollis) le kom wrken bugün eski imparatorluğum un en güzel parçalarım elinde tu- an Fransızlara karşı muhabbet ve ostluk hatıralarını arzettikten son- a bariz bir istical ile sözü (Gazi Mustafa Kemal'e getiriyor, onu Gomvel ve Napolyon ile mukayese ve kalkışıyor. Hafızası alçaklık apah arı ile kilitlenmemiş, vicdanı bi vet bataklığınm sıtmasile zehirler memiş hangi türk böyle bir muka- | iesede en garazkör yabancıdan da- | ım ileri gidebilir? Bütün ömründe| #te muharebesi denebilecek birkaç | | sasit, mahdut kavgadan başka aske. | i çarpışma yapımamış olan Krom. iel ile Gazi değil, onun yetiştirdiği »dunun en naçiz neferi bile muk: yese edilemez. Kromvel'in askerlik sahasındaki kıymeti ber o ferdi en mükemmel asker ve icabında başlı saşına kumandan olan her hangi bir Türk köylüsünün askerlik meziyet lerile ancak karşılaştırılabilir. Urmu mi türk tarihini bilmiyenler hiç ol” atsa son milli mücadelede ordunun teşehkülüne tekaddüm eden safhale- #a bakmakla buna çok yeni ve canlı deliller bulabilirler. Sabık şehzadenin hayran olduğı ve Gazi Mustafa Kemal'e tercih et- biği Kromvel milli hâkimiyetin tees #ösü uğrunda on iki yıl maddi ve #anevi bütün vasıtaları hazırlamış olan parlâmentoyu askerle basarak mebuslara: — Geveze herifler, artık yetişir. Sizin zevzekliğinize nihayet vercce- ğüm, Size bu İnn defolun Oove bir daha adınız diyorum, de- dahi çok bakkı güdenleri asar | içinde öldürmüş, da çürütmüş bir cülâle şeh Zadesinin Kromvel'in bu marifetine İmrenmemesi elbette kabil değildir. © GBu Abdülmecit Ef. ve bütün dün- | elidirler ki, min Gazi'yi en derin saygı ile | sevmesinin bin sebebinden biri de İspen bizzat toplayıp kurduğu Bü- | yük Millet Meclisine en cok hürmet Seden ve hürmet ettirmeyi en iyi bi- üyük vatandaş olmasıdır. Gazi ve Kromvel mukayesesinde Gazi'ye isnat edilebilecek beiki yal mız şöyle bir eksiklik, bir kusur ve kabahat bulunabilir. Kremvel, mü “cadele sıralarında, Mecit ER, ilesi kadar hain olmıyan kıral Sari hak kındaki niyet “onun kafasını ta- şıdığı taç ile birlikte o uçuracağız. © sözlerile anlattı, Ve muvaffak olur #olmaz dediğini yaptı. İnsanlıktan ve ülicenaplıktan mütehassis olmıyan ara karşı Kromvel gibi hareket et- “yenin isabetli olacağı filhakika gün - geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. 44 Gazi ve Napolyon mukayesesine o gelince: Napolyon'a millet, birinci konsüllük vazifesini ve devlet kav- vetlerini emniyet etti, O, ilk fırsatta emanete hiyanet ederek imparator. mili bağışiadı. Şahsi bir spor sevkiyle fransız kanını, şuursuz ve faydasız seferlerde ırmaklar gibi akıttı, En hayet, fransız milletini düşmen güsüne saplıyarak bir | İngiliz | İdi hükümetten ayrı ve aşağı bir” yığm | türk f ki b Ne kadar derler.Düşman vatan top dan kaçan hükümdarlar hak olması lâzım Efendinin, yakı bö ha fazla ak beş yıl bir kaya üstünde İn. liz gardiyanın daimi ve ağır haka retlerine dayanabilecek kadar şeref ve haysiyetle ölmeğe müreccah tu- Napolyon'la Gazi mali mukayese etmesi seri olduğu kadar, hiç şüpbe edilme sin ki, aynı za hamakat ve cehalet derinliği: ö an memleketlere i #memek ruhunun mevlüdudur. poleon'u doğuran Fransız ül hain hükümdarlar kafasını kes- mekteki inabetini burada © tekrara bilmem lüzum var mıdır? Bu sabık Abdülmecit Ef, Gazi” asker olduğunu ve azmile, ce saretile memleketi kurtardığını — sanki onun tasdikine ihtiyaç varmış gibi — söyledikten sonra “fakat © yaratıcı, bir yapıcı ve bir teşki- lâtçı değildir.” diyor. Yepyeni hir vatan yaratan, büyük, derin ve müs takil bir inkılâp yapan, en yeni ©- saslarla bir devlet teşkil eden ve bu- gün eserlerinin başında onların tekâ mülüne çalışan Gazi hakkında böyle ir mütalen yürütmek için, ölçülme sine bugünkü ölçü vasıtalarının ki- fayot edemiyeceği efsanevi bir hama kat lâzımdır. Tevrat'ta Süleymana atfen “dünyada ahmaklar sayısı pek çoktur” diye bir cümle vardır. Hazreti Süleyman, kendi devrindi böyle bir bahiste buna benzer mülâ haza işitseydi hamakatin bu merte- besini Tevrat'ta, muhakkak ayrı bir Fikra ile tesbite lüzum ve ihtiyaç du. yardı, Sabık Abdülmecit Ef, Madam (Viollis) le musahabesinde ccdadım- dan, geçmiş osmanlı padişahlarından | da bahsediyor: “Sultan Mahmut, ber sabah sarayından çıkarak şehrin dar sokaklarında dolaşır bu suretle halkın ihtiyaçlarını tetkik eder, ba zan bir manav dükkânmin önünde oturarak gelip geçenlere konuşur- diyor. Halkı, milleti devlet ve sayarak onunla konuşmayı, onunla | teması bir lütufkârlık, bir fevkalâde lik saymak zihniyetinin bu akıllar maz kafalarda ve utanmaz ruhlarda hâlk yaşamasına ne kadar hayret dilse yeridir. Sultan Mahmut bir sa- bah İstanbulun iki sokağından geç- mis, bir gün de beş dakika bir ma- nav dükânında oturmuş... Bütün sü ile içinde yalnız sultan Mahmut bu nu bu kadar yapmış. Bu hikâye bir asır sonra kölesine veya uşağına il- fala tencazül etmiş bir efendi eda- sile ve etmsalsiz bir tarih harikası & hemmiyetile (Nice) köşkünde Ma ca çalınmış emeğini ve ekmeğini ya bancı topraklarda dahi sefahat vasr- tası edinmekte devam eden bu man. körler, türk milletini, yüzlerce yıl dan beri hiç bir osmanlı padişahının Üsküdardan beriye geçmemiş oldu- unu bilmez mi zannederler? Ecne- bi memleketlere gelen raporları, ec nebi seyyah ve gazetecilerin Türkü ye hakkındaki yazılarını okuduğunu İ söyliyer. Ecnebi memleketlere Tür- kiye hakkında gelen raporları oku- mekte olduğunu ifade suretile, iha - netini veya yalancılığını ilân etmek- te olduğundan haberi olmıyan buda la, okuduğu raporlardan ve gazete- cilerin yazısından artık Türkiye'de halkla devlet arasmda bir ayrılık ol madığını, devlet reisinin, meclis ve hükümet reislerinin, vekillerin eeb'. ın cümhuriyet İdaresinin en ta bii hallerinden olarak hergün, ker an memleket içinde, her an milletle temasta bulunduklarını hâlâ öğren memiş mi? Bu mertebe | boş, deli saçmasından daha münasız ve rabr tasız sözlere cevap vermek için, gir. ir” zahmete cidden acıdığım ve yazdıklarımı yırtıp atmak istediğim oluyor. “Babam Abdülüziz menileketi üy- le yükseltti ve öyle kuvvetlendirdi Fransız müverrihi Renan yaptıklarını gördükten sonra: (has- ia adam artık hasta adam değildir. On sene sonra mühim bir kuvvet o- lacaktır. ) hükmünü verdi diyor. Re nan'ın aldandığı sabit olalı on sene- ye yaklaşıyor. Hasta adam denilen osmanlı devleti çoktan ölmüştür. Yaşıyan ve ebediyen yaşıyucak olan Türk mifeti ve onun kendi rejimi- dir. Türk milleti şapka giymiş. (Şap- ka giyivermekle Türk milleti hemen medeni mi oldu?,, diyor, Medeniyeti yalnız elektrik ve makineden ibaret sanan, Türk ırkının ezeli medeniyet. çiliğinden, türkün yüksek mame: kültüründen, ahlâk meziyet ve kabi idaresi den ileri geldiğini unutan bu adam: dan, başka ne beklenir? Bunları söy liyen ve Fransızların (insan elbi ile papas olmaz) meseline &den adi adam, bir zaman kendisi- kalıplı fesini ve ütülü redingölu nu atarak yeşil sarık sarmak ve kara cübbe giymekle müslüman ve halife olduğu zannma düştüğünü unuttuk mu sanıyor? Aydın Meb'usu Reşit GALIP . Mecliste hararetli münakaşalar (Başı 1 inci #ahifede) İ reisi cevaben Şurayı — devlette teşekkülünden beri gelen ve in- İ taç edilen evrak hakkında iza- bat vermiş usullerde tadilât ya İ pılması ve ilâveten © bir daavi İ dairesi teşk selesi düşünül olduğunu söylemiştir. urayr devlet bütçesi ak kabul edilmiştir. İstatistik Umum Müdürlüğü bütçesinin müzakeresi betile bir suale cevaben Başve kil İsmet Paşa Hazretleri bu | idareden beklenilen hükümetin susla temiz bir rakam elde et- mesi olduğunu işaret (o ederek mezkür müdiriyetin bu hedef üzerinde çalışmakta bulundu- ğunu söylemiştir. İstatistik w- mum (müdürlüğü (bütçesi 43,296 lira olarak kabul edil miştir. Gazelelerin prim tahsisatı kaldırıldı Diyanet işleri reisliği bütçe si 460,350 lira olarak kabul e- dilmiştir. Müteakiben Maliye Vekâle- İ & bütçesinin müzakeresine ge- çilmiştir. Gazetelere verilecek prim- ler hakkındaki faslın müzakere 1 ase- vazifenin iktisadi hu | Bey (Bursa), bu tahsisatm kal dırılması lâzımgeldiğini, mat- buatın kıymetini takdir etmek le beraber kendisinden bekle- nen hizmeti yapmadığmı söyle miştir. Maliye Vekili ve Bütçe encümeni Reisi mevzu tahfisa- tm gazetelerin sırf inkılâp dola yısile duçar oldukları zararları karşılamak için muayyen sene- ler zarfında verilecek primlere ait ve meclisce kabul edilen bir kanuna tevfikan konulduğunu | söylemişlerdir. Tahsisat dırılması hakkında Rüştü Bey (Bursa) ve Süleyman $ (Yozgat) tarafından verilen İ takrirler reye kanularak kabul | edilmiştir. Maliye bütçesi 26,446,000 a olarak kabul edilmiştir. Düyunu umumiye Düyunu umumiye bütçesi i- se hararetli münakaşalara sebe biyet vermiştir. İzmit meb'usu Sırrı B. in açtığı bu münakaşa zemini Osmanlı borçları * sene- lik taksidinin üçte birine teka bul eden 4 milyon 960 bin lira lık tahsisatın Citçeden ihracı- na dair idi. Ayni mevzu hak- kında bir çok hatipler söz al- mışlar ve hepside bu ( faslm bütçeden tayyını teklif etmiş. lerdir. Münakaşalar Emin Bey - (Eskişehir), Türk milletinin hiç bir vakit borcuna karşı sadakatsizlik gös termediğini, ancak bugünkü..... takatinin bu borcu ödemeğe müsait bulurimadığı i Ve bütçeye mevzu muamele vergisine karşılık tu- tularak tayyedilmesini ve mez kür verginin kaldırılması sure- tile memlekete ileride borçları ödeyebilecek bir kabiliyet veril teklif etti, Rasih Bey (Antalya) Türk milletinin içinde bulunduğu $ı- ntılı vaziyette, obütçesinde mühim tasarrufat yaparken a- licanabane hareket ederek da- yinlere tediye kabiliyeti g dükleri takdirde bu parayı tedi. ye edeceğini söylemiş olduğu- nu hatırlatarak Türkün her- hangi bir suretle esaret altında alınmasına imi ve böyle bir akibete uğrama- rak için her fedakârlığı yapa- bileceğini ve herşeyden evvel milletini göz önünde bulundur- mak icap ettiğini beyan etmiş vi ei ye teklifine iştirak eyi . Süleyman Sırrı B. ise faslın bütçeden kalkmamasımı bu fa- sılda tahsisat olarak yalniz 1 lira bırakılmasını istedi... Mazhar Müfit Bey (Deniz- li), Bidayetten beri Osmanlı borçlarının tediyesine aleyhtar olduğunu beyan ederek, bu pa- ranın tayyi ile Maarif bütçesin- den yapılmış olan tasarrufatın iadesi mütaleasında bulunmuş- tur. Müstakillerden Rüştü Bey (Bursa) umumi sıkıntıdan bah sederek Amerika reisicümhuru M. Hoover'in teklifine temas etmiş ve (bütün düyarnin borç- ları tecil için çalıştığı bir devre 192,386 | si münasebetile söz alan Rüştü | rri B. | | de bu efendilere buyurunuz ala cakla tir. Maliye vekilinin izahatı ! Maliye vekili Abdulhalik B. İ bütçeye mevzu olan bu paranm tahaddüs etmiş bir sitatokonun muhafazası için konduğunu ve dayinlerle takatimizle mütena- sip bir tarzı tesviyeye varınca» | hafaza edi. | nızı deyemeyeiz.) demiş ya kadar bunun mul ğini söylemiştir. İsmst Peşa kürsüde Başvekil İsmet Paşa Hazret leri söz alarak şu beyanatta bu hunmuştur: “Arkadaşlar, bugünkü vazi- yet şudur; 928 mukavelesinin | bu memleketin takati haricinde | olduğu mali ve iktisadi bir buh | ran ile tezahür ve teeyyüt etti. Bu sabit olduktan sonradır. ki hâmillerle müzskere açtık. İlk | müzakereler neticesinde ve tisadi vaziyetin de yardımile bu temaslar esnasında fili bir istatoko hâsıl oldu. Buna naza- ran geçen sene 5 milyon kâdı bir para verdik. Bir taraftan da | onlar konferanslar (yaptılar. Murahhaslarmı tayin o ettiler. | Hülâse, müzakereye girdik ve | bu müzakere devam ederken is | tatoku muhafaza edildi. Gerçi bu istaatoku üzerinden bu sene de tediyeye başladığımız para- nın hukukan kabul edilmediği ni görüyoruz, yani tediye e yoruz memnun olmayorlar; bu hususta 'i bir itilâf hâsıl o- luncaya kadar tediye etmekte maaddeten fayda yoktur. (Bra- vo seslefi, alkı;'âr) Müsaade buyurun, esaslı bir noktayi arzetmek isterim. Bu borçlar meselesinde bizim esas İr bir iddiamız vardır, o da Os- manlı borçlarından bize düşen hisseyi memleketin tâkatile mü tenasip bir hudut dahilinde te- diye etmek istiyoruz, esasmı reddetmiş değiliz. Binaenaleyh bu defa da bu efası © kanunen muhafaza etmek isteriz. Bu noktaj nazardan bütçede bulun | masına İüzum-vapdı, İkinci bir medele' açılmış o- lan müzakere inkita etmiş de- ğildir, devam edecektir ve bir çok intibalarımız ve husüsi ma lümatımıza göre bu bütçe sene- si içinde bu itilâfı kat'i bir ne- ticeye vardırmak ihtimali var- dır. Bize düşen hisseyi memleke tin takatile mütenasip bir hu- dut dahilinde tediye etmek is- tiyoruz. Esası reddetmiş de; Viz. Binaenaleyh bu defa da bu €sası kanunen muhafaza etmek istiyoruz. Bu noktai nazardan bütçede bulunmasma | Füzum vardır. İkinci bir mesele, açıl mış olan müzakere © inkıta et- miş değildir. Devam edecektir. Ve birçok intibalarımız ve hu- susi malümatımiza göre bu büt çe senesi içinde bu itilâfı kat'i bir neticeye vardırmak ihtima- li vardır, Esası muhafaza et- mek için ümit ettiğimiz bu iti- lâf havi mit ettiğimiz gibi itilâf hâsıl olursa bütçemizde tediye edile- cek bir para bulunması için bu tahsisatın bütçemizde ipkasına müsaadenizi rica ederiz. Görüyorum ki Büyük Mecli sin vaziyet hakkında teferrun- tile malümattar olması daha faydalıdır. Eğer 928 mukavele sini tetbik edebilecek, ona gö- re tediye yapabilecek vaziyet- te olsaydık bu sene 18 milyon Türk lirası yani.bir milyon 800 bin İngiliz lirası istenirdi. Geçen sene çıkan buhran ü zerinde memleketin bu tediya- lı aynen yapmağa takati olm. dığı sabit ve zahir olduktan son ra geçen sene beş milyon Türk lirası verdik, Böyle fili bir is- tatiko hâsıl oldu. Şimdi bu se- ne koyduğumuz para geçen se- ne konmuş olan paranın deva- mıdır. Statokonun tadbikidir. Müzakere esasında bir rakam meselesi bir de sistem meselesi yardır. Bize telkin olunan sure- | 6 hal şu idi: Bir milyon isterlin verilsin ve bu bir milyon ister- linin yarısını kendi bütçemiz den verelim ve yarısını da borç olarak tedarik edip verelim. Bu tarzı hal ile iki seneyi geçire- lim, ondan sonra vaziyet yeni- den mütalea olunur, Yahut mu kaveleye avdet olunur. Bize tel kin olunduğunu söylediğim fi- kir işte budur. İ ki; 800 bin ingiliz iv | sadi vaziyetini genişletecek ma Esaslı nokta addet Bu Bizim esaslı nokta ise şudur sene iki senelik muvakkat bir itilâf ile | bir tarzı halle varırank ve sene sonra 1928 mukavelesile bu memleketin tediye takati ol mazsa bir tehlike hâsıl olur, dişimizden tırnağımızdan art- Lırdığımızda fazlalık olursa © fazlalıkla daima artmakta olan bir borcu mütemadiyen tediye etmek mecburiyetinde kalaca- ğız. Bu, memleketin âtisi için inkişafını güçleştirecek. Hülâ sa bütün tasarrufatımız, bütün emeklerimiz ve gayretlerimiz memlekete sarfolunmaz i bir haleti ruhiye meseleyi “çok müşkül bir vaziyete sokar ve işkâl eder. Meseleyi samimi, doğru ve kat'i olarak halletmek n bir memleketin atisini endi eye düşürmiyecek bir tarzi hal bulalım. Onun için orduk irası vere- im ve bu şekilde Osmanlı borç ları meselesi daimi ve sabit bir teahhüt olarak bu memlekette kalsın ve herkes bunu bilsin. Yalnız bu bir iki sene için 800 bin İngiliz lirasını hem bütçe noktai nazarından hem vaziye- ti muhafaza noktai nazarından tediye etmemiz müşküldür. Bu Bun ısmı bütçede bırakalım diğer yarısını da borç olarak tehir ederiz. Onu daha geniş zamanda başka senelerde öde- riz, Fakat bir mutabakat hâsıl olmadı, bu tarzda ayrıldık. Hülüsa eğer kat'i bir itilâfa varırsak, bütçede bir para ver- mek vaziyeti vardır. Bu parayi vermeğe mecbur olacağız. Ta- bii böyle borç itilâfları yapar- | ken memleketin mali veye ikti. | ki tedbirleri beraber düşünmek mecburiyetindeyiz. Yalnız, bu kabiliyeti tahakkukiye mesele- sile beraberdir. Ve nihayet kar şımızda bir alacaklı vardır. O- nunla âf etmek meselesi ; | mevcuttür. İtilâf ederken arzu nun varacağı hat vardır. Şimdi bizim için mübir-nokta şudulk: Borcun esasmı tanıyoruz. Bir itilâfa varılmasını arzu etmek- teyiz. Müsaade buyurunuz, bu şerait altında ümitlerimiz var- dır, müzakere olunacaktır bel ki bir neticeye varacağız. İste- diğimiz şekilde neticeye varır- sak esasen bütün meseleler hal ilmiş olur. İsteyorum ki, niyetimiz her şerait İ- çinde nihayetine kadar muhafa za edilsin. Takrir veren arka- daşlardan ve burada bütalet ve endişelerini serdeden arkadaş- lardan tekrar rica ederim. Tah- sisat olduğu gibi kalsın. Başvekil Paşa Hazretlerinin izahatlarını müteakip müzake- re kâfi görülmüş fasıl 4 milyon 460 bin lira olarak aynen kabul edilmiştir. Mezkür büt: 253 üncü faslı encümene iade edildiğin- den hey'eti umumiyesinin ka- bulü tehir edilmiştir. Ikinci celse Kabul edilen bütçeler İkinci celsede gümrükler, tapu ve | kadastro, dahiliye, emniyeti umumi | Ye, iandarma ve hariciye vekâleti bütçeleri müzakere ve kabul edilmiş | tir. j Dahiliye bütçesinin müzakeresi | münasebetile Şükrü Kaya Bey kür- | süye gelerek meb'u: irat ettikle e cevap vermiştir. ye vekili ezcümle Surrı Be yin muhacirler hakkındaki itirazına temas ederek bunların sureti iskân. ları hakkında mufassal izahat ver miş ve memlekelin nüfus meselesini şayanı dikkat bir şekilde tahlil et- miştir, Vekil Bey demiştir ki: ir çok kimseler, hattâ Avrupa kı profesörler bile Türkiyeyi nüfusu nun azlığı ile tenkit ederler. Türki- yenin nüfus kesafeti kendisine göre ölçülmelidir. Türkiye irtifalar diyarıdı. İrtife ları ve skar suları az olan mem İekette İnüfusu tezyit müküm ve çe tin bir meseledir. Hükümetimiz her çareye baş vurarak bir çok tedbirler aldı ve daha da alacaktır. Mühim bir kanun hazırladık. Ge- lecek içtimada izde bulunacak- ter. Bu kanun 25 senelik bir prog- ramdır, Bu prozramda nüfusun ne- relerde teksif edileceği bunlara ne gibi muafiyetler temin olunacağı musarrahtır. Bundan başka Ankaradan hire kadar hangi köylerin islah edi- lebileceği ve yeniden ne kadar köy yapılacağı tetkik olunuyor. Şükrü Kaya Bey bundan sonra Süleyman Sırrı Beyin, Bursa meb”. usu Rüştü ve Eskişehir meb'usu E- min Beylerin kaçakçılık iskân işleri İ gar et ve köylerde tahrip edilen hakkında hüküme Valiler Salâkiyetleri tevsi edil mekle beraber nes'uliyetleri arlıyd KARA 15 l > | idaresi kanunun hebusu Ri memleketin Jen b lerin başka lisan kullandıkla ws etmiş ve veköletin ted birlerini sormuştur. meb'usu H. Mehmet B tatbik edilmekte olan tasfiye kâmu- nu fakir muhacirlerin himaye görme diğini ve bunların bundan sonra bir kanun veya bir tefsir ile himaye &- dilmesini teklif etmiştir. H. Mehmet Beyin bu teklifi nazarı dilekate alır İmiş. Tekrar kürsüye gelen Şükrü Ka. ya Bey Eskişehir mebusu Emin Be- yin itirazlarına karşı bir az müsteh- #i bir tavurla ve cazip buluşlarIn ce ermiştir. Dahiliye vekili demiş — Muhterem Eskişehir meb'usu idare âmirlerimizin kabiliyetlerine temas etti. Filvaki kaymakamlarımı zn ekserişi ilim itibarile ayni seviye dedirler. Ali mektep mezunudurlar, Eskişehirde bir çok vatand miz vardır. Fakat hiç birisi E kadar temayüz edememiştir. Emin B. meclistedir ve parlak mütaleale- rından arkadaşlarını müstetit etmek tedir. İdare âmirlerini de böyle dü- şünmek lâzrmdr. Daha sonra Emin BH, bize bir az daha fazla hassasiyet tavsiye ettiler. Kendilerinden memleket işlerinde falkiyet değilse bile bizimle beraber müsavatı kabul etsinler. Şükrü Kaya Bey müteakıben İz- | mit meb'usu Sırrı Beyin sözlerini tel mihen ilâve eylemiştir. — Türk seyelim! nevi ve mad; yardımları mazhar olup ta ayni meteleyi halle uğraşan bir çok devletler bizim kadar muvaf fak olamamışlardır. kabiliyetlerini isti: Sonra Bursa mebusu Rüştü Beye cevap vermek isterim, Bu kürsüde çiftçi ve hizmetkâr di ye iki tabir kullandılar. Teşki siye kanunu herkesi vatandaş tanı mıştır. Bu kürsüde hizmetkâr-tabiri kullanılmaz. Bütün vatandaşlar mü de” ştü Bey harici politika mız hakkında azayı tenvir etmiştir. İzmir mebusu Halil Beyin sualine de cevaben izahatını daha geniş bir kadroya idhel etmiştir. Tevfik Rüştü. Bey muhtelif devletlerle ikamet mu kavelesi müzakeratma girişildiğini beyan etmiş, Amerika ile Ankarada ve İtalya ile Romada müzakerat ce- reyan eti Fransa ile başlayan müzakerenin son baharda devam ede ceğini söylemiş, Fransızlarla müza kereyi işkül eden cihetin mektepler meselesi olduğumu söylemiştir. Tev fik Rüştü Bey demiştir — Hiç bir devlet ile herhangi bir taahhüde girişmeyeceğiz. Meclisin gizdiği yoldan ayrılmayı Hariciye vekili Cenevre içtimamı tahlil ve tasvir etmiş ve Hoover tek Hfine temas ederek ilâve etmiştir: — Amerika büyük elçisi, Muhte- rem Amerika Raisicümhuru Hazret lerinin teklifinden hizi de haberdar etti, Bunun büsmü netice vermesin- den memnun olacağız. Çok çekmiş milletiz. İztrap çekenlerin ıztırapla rının durmasından zevk duyarız. Hariciye vekili bundan sonra Kral Feysal Hz. nin seyahatinden ve İyi tesir uyandırdığından bahsetmiştir. Cemiyeti akvam ve biz Tevfik Rüştü B. Cemiyeti Akvama girmekliğimiz mesele hakkında: — “Cemiyeti Akvama karşı muhabbet hissediyoruz... i bütün iş Türleye daimi aza ol mağa davet edilmiş değildir. Bunün izhar etmek fazla müna | kaşalara sebep-olur. Musavi hu İ kuk zihniyetimizden yalnız bu müşkülü hallettiğimiz gün Ce- miyeti Akvama girmemizin ko laylaşacağını tahmin ederim. Bu müşkülâtın gayri balili hal olduğunu zannetmiyorum., de miştir, Bundan sonra Ahmet İhsan B. yin Almanyadaki son buh- rana M. Hoover'in teklifinin amil teşkil edip etmediğine da- ir bir sualine cevap vermiş ve müzakere kâfi görülerek fasıl- lara geçilmiş, hariciye bütçesi de kabul edilmiştir. Yarın öğleden sonra topla- nılmak üzere celseye nihayet ve rilmiştir. Yeni neşriy. Tavuk Çok zengin münderecatla 6 N. lu temmuz ni Her sayısında bi kâmül gösteren bu güzel mec- muayı tavsiye ederiz . hası çıktı, ica ederim millet ve | İskân meselesi ma | lerinin tadiline | arif müd | di. tapu, nüfu ta ve telgraf, rüsumat, pı | dürleri ile | mına ve bunların | vali resen tekdir ve ihtar bilir, Vali, yaptığı bu mua lâttarnı alâkadar vek dar eder. Vali, devl vekâletin mümessilive vilâyet umumi idaresinden dolayı İ vekâlete karşı mes'uldür. Bi tibarla vali, adli ve askeri d reler haricinde bütün dairel nezaret murakabe ve teftiş kını haizdir, Valiler, daval | teehhürü esbabını müddei miden, tahriren sorabilirler. lacakları cevaba göre keyfi adliye vekâletine bildirirler. Valiler tekdir ve ihtar c: smı resen tatbik edebilirler keyfiyetten Başvekâleti hab dar ederler, Valileri vekâlet emrine mak ve yahut teksüde sevki mek heyeti vekileye aittir, hi teftişatı neticesinde mes'i yeti üzerine alarak adli ve keri memurlar hariç olmak zere her hangi (memura İşl el çektirir. Bunu derhal ait oli İ ğu vektlete bildirir. İ Kaymakamlar da kazası di İlindeki memurlardan askeri adli teşkilâta mensup olani | müstesna olmak üzere lüzü İ gördüğü her memuru valini muvafakatini almak şartile ten el çektirirler. Vali ve makamlar halkın askerlik mf amelâtına ait şikâyetlerini bul ederek alâkadar fırka mandanlarına ve Milli Mü İ faa vekâletine bildirirler. Ve | let ve frka kumandanları ti kikatın neticesinde vali vef kaymakamı haberdar £ cimeği mecburdu. 7 Bir tacia l Gediz nehrinde doku? kişi boğuldu İZMİR 15 — Şoför Ali Eİ dinin idaresinde bulunan Ki şıyakalı Feyzi Beyin 38 nı ralı kamyonu, içinde bulun bütün yolcularla birlikte Get nehrinin suları altnda kayb du. Kamyon içinde 12 erkek, kadın ve bir çocuk vardı, Kamyon dün akşam (sas de Bergamadan hareket etmif ti. Yol Gediz nehrinden yordu. Fakat Gediz köprüsü zuktu. Binaenaleyh şoför k yonu Geren köyüne sevketi Burada yolcuları ile birlikte sala bindirdi. Sal nehrin orta yerine do ileriledikten sonra üstünde lunan yükü çekememeye bal dı. Ayni zamanda da şiddet bi rcereyana maruz kaldı. Y: cular batmaktan korktular, timdat ettiler. İçlerinden kısmı ken iü nehre atari yüzmeğe çalıştılar. Bir kısmı da yüzmeyi hiç E medikleri için salda kalarak timdada devam ettiler. geçmeden sal battı, kamyon cuları ile birlikte suya gön dü Yolculardan beş kişi yüz sahile çıkmaya © muvaffak muşlardır. Bunlardan bir tanesi Şi muavinidir. Bu zat Menemene gide! vak'ayı zabıtaya haber vermi tir, Henüz cesetleri bulunmay?” lar şunlardır; Havra sokağında peynirci çük Hasan ve refikası Lütfif Hanım, Baş sokağında mul Rumelili bir erkek ve zevc8 İki çeşmelikte mukim bir faturacı maiy Doktor Hafız Cemal! Dahiliye hastalıklar! mutahassısı | Cumadan maada heri İ öğleden sonra saat (2,30 di 5 e) kadar İstanbulda Di yolunda (118) numaralı susi dairesinde dahili hastti hkları muayöne ve tedâği eder. Telefon: İstanbul 237