21 Aralık 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ir, Mizah, KÂNUNUKV VEL Edebiyat, Milliyet | SAasrın üredesi “Milliyet” lir Ü 21 K.EVVEL 1930 | İDAREHANE — Ankara caddesi | fo: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs. anbul. / W li Telefon numaraları: İstanbul 39: ', 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ Bi G Türkiye için Hariç için | Saylığı — 400 kuruş 800 kuruş Ç6 » 250) )N >1800 ». 2700 , 6 Mi 1400 H - /— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş İ_*ur. Gazete ve matbaaya ait ifler ;;:n müdiriyete müracaat edilir. - Gazetemiz ilânların mes'uliyetini abul etmez. . , t l İ | — Dün hataret en çök 10 enaz 8 | — derece idi: Bugün ruzgâr mütevassıt | —poyraz esecek hava kapalı olacaktır. -Her şeyde bir “iyhamı tenâ- — lip,, olsaydı, hayat cereyanının — lanzarası bir şiir olurdu. Çen- | erlitaşta iki kişi tavla oynuyar — urmış, aralarında kavga çıkmış —e biri ötekini dövmüş.. Tavla & dayak biribirine ne uygun iki İt Ne olmak ?!. | Gazetelerden biri karilerine — İr sual soruyor.. — Hayatta ne olmak istersi- | f' Tıpkı: a İ li | |- — Dile benden! ne dilersin!; n da..Tabit buna sürü ile ce 3p gelecek. Bu cevaplar arasın sabin türlü dilekler olacak.. — alnız bilmem, f — — Adam olmak isterim! te- E'ıe;misini izhar — eden olacak ı / l Günler ve... | Şu geçirdiğimiz günler sene- n en kisa günleridir. Gece bir —irlü güneşin- önünden çekil- -— ek istemiyor.. Bu günlerle dil — Taârasında müşabehet bulrum. er ikisi de uzar ve kısalır... $ P Taç belâsı ! ”. Allah cümlemizi muhafza et- — g; tacidâr olmak n ebelâ şey:. | #t gün bir hükümdarın uğra- musibeti gördükçe bu kana — im kuvvet buluyor. Olmak is — miyeceğim şeylerin birincisi- — phesiz- kırallıktır. omanya kıralının başından — içen bir hâdiseyi anlatıyorlar. ıraliçe ile araları © kadar açık iş ki, kadıncağız tedavi baha- ile Parise gitmiş, fakat veli- — (lt yani çiğerparesi * Bükreşte — (ilmış.. Bu ayrılığa sebep kıra 1 eski sevgilisinden bir türlü .Z geçememesi imiş.. Size şim ,!')u factâyı aramızda bir aile- başına gelmiş olarak anlat- ımaz mıismız?.. tanelere taşınılacak bir gelmiş. Hastalar, hava tebdilli ve mesele yüz üstü kalmıştı. FELEK | Siıhhi bahisler — | Sıtma... dünyanın en büyük belâsı.. Dr. Rusçuklu Hakkı — A.A. Ankra- Eskişehir| yüzüne yayılmış olan bu belâ- sıtma mücadele mıntaka sı — dahilinde yapılan ameliyat tama- men hitam bulmuş ve a- çılan kanallar sakaryaya akıtılmıştır. ( Milliyet ) Yukardaki kısa telgraf mem- leketin umran ve saadeti noktai nazarından pek büyük bir: teb- şiri ihtiva eder. 'Telgrafın ha- ber verdiği keyfiyet, feyizli ve meşkür icraattandır. Bunun kıymetini, ehemmiyetini anla- mak için, sıtma belâsını göz ö- nüne getirmek kâfidir. Bu be- lâyı ortalığa dağıtan Anofel siv ri sinekleri her yıl dünya yüzün .| de milyonlarla kişiyi kurban e- diyor. Bir hastalık zehiri, Virü- su, adı ile sanı ile sıtma her se- ne beâ milyon insanı hasta edi- yor, Öyle zannolunur ki sıtma- nm bütün yeryüzünü kapladı- ğı zamanlar olmuştur. Asırlar geçti, insanlar sıtmanın karşı- sında elleri böğürlerinde bir şey yapamadılar, ve yapmak imkâ- nı olmadığına karar verdiler. Bir Fransız âlimi, mikroskop tahtında bu hastalığı yapan ve insanın kanında tufeyli olarak nın hakkından gelebilmek için sakarya| yeniden yeniye daha başka şey membalarının tathiri için|lerin keşfine lüzum hissolunu- » * yor. * * | Sıtmaya karşı yalnız hekim- ;lerin çalışması maksadı temine |kâfi gelmiyor. Hekimlerle bera ıwber. hıfzi sıhhatçılar, mühendis ler, ziraatçiler hep bir arada ça- 'lışırlarsa muvaffakıyet elde e- dilebiliyor. Sıtmalılar hekime müracaat ederler, daha münev- verleri kendileri (kinin) alarak İve uzun müddet kullanarak fay Eda görürler. Lâkin inkârı müm kün olmıyan- tesirine rağmen (kinin) her yerde, her zaman İsıtma nöbetlerinin avdetine mâ- İni olamıyor. " Bir gün gelecek, :kimya herkesin beklediği seri ve kat'i tesirli ilâcı bulacaktır. lHer memleketin âlim hekimle- ri bu iş için biribirleri ile yarış edercesine çalışıyorlar. O kıy- metli deva elde edilinceye ka- |dar en kestirme ve radikal sıt- !ma mücadelesi ölüm saçan ba- |taklıkları kurutmak, kurutulan 'yerleri ekerek sağlık. kaynağı 'haline getirmektir. Bu suretle | edilecek istifade katmerli olur. yaşıyan âmili buluncıya kadar Hem hayati, hem iktısadi... böyle gitti. İ O âmil bulunalı bugün tam elli yıl oldu. Kanın kırmızı yu- varlacıkları üstünde yaşıyan bu tufeyli her ürüdükçe insanda sıt ma nöbetleri yapar. , . Avrupanın bir çok yerlerinde vaktile umümi bir surette görü- len sıtmaya buğün ancak istis- nat bir surette tesadüf olunu- yor: Fransa gibi. Fransada 1888 ve 1897 seneleri arasında sıtma salgınları tamamile sönmüş. Salgınların hatırası hafızalar- dan o kadar silinmiş ki umumi harpte, bazı yerlerde orduda görülen sıtma vak'aları görenle: ri şaşırtmış, âdeta eski aşinayı tanıyamamışlar,. Hekimler bi- le hastalığın alâmetlerini unut- muşlar. Sonra iyice öğrenmiş- ler. Vak'alar o kadar çoğalmış ki bir ordunun cephesini hemen tamamile sarmış. Sıtmalılar has hale için tekrar tekrar memleketle-| rine gönderildiklerinden mem- leket baştan başa sıtmalılarla dolmuş... Öyle ki hastalığın kök - salıp yerleşeceğinden — korkulmağa başlanmış... Avrupanım şima- lile cenubunda sıtmalıların ade-. di milyonları buluyor. Medari mıntakalarda sıtmaya tutulmı- yan yok gibidir. Sıtma, dünyanın veremden, koleradan, vebadan büyük be- lâsıdiır. Lavran sıtmanın sebe- bini buldu. Ros bu sebebin Ano fel sivri sinekleri ile ortalığa yayıldığını keşfetti. Bu keşif- ler, hastalığa karşı durmak için birer silâhtır. Bununla beraber sıtma mücadelesinde — ileriye doğru her adım atıldıkça müte- hassısların karşısına yeni yeni engeller dikiliyor. İnsanlar o ka dar eski ve insanlar.kadar yer- Sizinle beraber gitmek is- 1 Misafirlerim - Kim onlar?. : — Avukat Cafer Şekip, Emin ikrü Bey, Nüsret, Leylâ Ha- fendi. .. Filân!. . ; Yaşa, hiç alışmadığım bir de ikle ayağını yere v_urdu, ğunu sıktı, hırçın bir ses ' âdeta bağırdı: n — — Bu adamlarla ahbaplığını beğenmiyorum. .. Kendi kendime: Hıhhhh. . İşte Nedim Bey inin fışkırttığını nasıl an - Etem İZZET Dedim, paşaya cevap ver- dim: ) — Size beğendirmeye - mec- bur değilim. Ben beğeniyorum.. -O; bütün bütün - sinirleniyor- du: » — Bu kadar hususiyet ve sen li benliliğe tahammül edemem.. .— Sizin tahammülsüzlüğü- nüz. Ben ne yapayım Paşa, üzerime yiırudu — Yapacağın şey, onlardan ayrılmak.... Dediğimi — yap- makl!.. — Dostlarımdan ayrılamam.. bi -|bir tek sual ve cevapla hallolu- Belki, bu kadar gürültü Şevii dının mânası yoktu, Soğuk kan lı, doğru konuşan insanlar için Mektepliler müsabakası : —— 'Düyunu umumiye mese- lesinde yeni bir safha 83 üncü hafta birinciliğini Da- rüşşefakadan 235 M. İbrahim B. |kazanmıştır. Yazısı şudur: — “Bu haftanın en mühim habe ri İtalyan ve Alman kupon hâ- millerinin hükümetimizle ayrı- ca anlaşmak arzularıdır. Son za manlarda mühim safhalar geçi ren Düyunu umumiye meselesi Fransız' kupon hâmilleriyle hü- |kümetimiz arasındaki anlaşama mazlık yüzünden gergin bir saf ha arzetmişti. Hükümetimiz memleketteki iktısadi buhranı-: ve Türk para- sının istikrarı keyfiyetine mü- him tesiri dokunduğunu nazarı ıitibara alarak kupon hâmilleri- he yaptığı fedakârlığın azami Lderecde olduğunu bildirmiş ve ,teklif ettiği şekilde israr etmiş Düyunu umumiye meselesi şim 'di de yeni ve mühim bir safha- ya dahil oldu. İtalyan ve Alman kuüpon hâmilleri hükümete ayrı ,'ca müracaat ederek anlaşmak teşebbüsünde bulunmuşlar bu şanlaşmanın hususiyeti Pariste aktedilen mukavelenin tadili ve 'faizlerin tenzili meselesidir. Ber ilin elçimiz Kemaleddin Sami Paşanm Ankaraya vaki ziyare- 'ti bilhassa bu mesele hakkında- |dxr. İngiliz sefirinin hükümeti- |mizle şngiliz kupon hâmilleri çarasındaki ihtilâfı hal hususun- daki vesatati Düyunu umumiye |meselesinin İtalyan, Alman, İn- giliz hamillerile hayırlı bir an- laşmanın -tevellüt — edeceğini müjdeliyor. Londra, Berlin bü yük elçilerimizinde . iştirakile Ankarada Başvekilin köşkünde ki mühim içtimada bu mesele- ldi lryor. det, kavga, patırdı nacak şey idi. Fakat, bizim di- limizde ve bizim sinirlerimizde mesele oldu, Yok yere, bir his ve sinir kavgası hududunu da aştı.— Paşa, daha çok asabileş- til — Benimle yaşamak için on- lardan ayrılmak- mecburiyetin- desin!,, - Diyerek, yanıma daha çok so kuldu. Heyecandan titreyor, gözleri deli gözü gibi irileşmiş parıl parıl yanıyordu. Ve.. Bo- 'yuna söyleniyordu: — Sen bende erkeklik izzeti nefsi bırakmadın!, , — Herkese maskara oluyo- — Üzerime fenalık geliyor... — Konuşmaya imkân bırak- mıyorsun! sun!. — Hasta oldum. . — Sinirim kalmadx: n —Kafamın için altüst!.. — Ne istiyorsam yapmıyor- Talebe Birliği Kongre ikinci reisi- nin bir tavzihi Efendim; 20 birinci kânunu 30 ta- rihli nüshanızda Milli Türk talebe kongresinin içtima: hakkında verilen izahatın aşağıda arzettiğim şekilde tavzihini rica ederim: Kongreye gelen muhtelif mektep- lerin cemiyet murahhasları bu sıfat- larını cemiyetlerinden alacakları bir salâhiyetname ile isbat etmek mecbu- riyetindedirler. Bu — salâhiyetlerinin tetkiki idare heyeti vezaifindendir,. Fakat idare heyeti hali faaliyette bulu! namadığı için bunu yapamamıştır. Kongre, Milli Türk talebe birliği i inin 11 inct maddesi mu- cibince birliğin en yüksek ve her hu- susta selâhiyettar bir merci olduğun- dan bu selâhiyetnamelerinin tetkikini bir encümene havale etmedi. Ve tet- kikat neticesinde hukuk fakültesi mu rahhaslarının — selâhiyet lerini! mühürsüz olduğu anlaşılmış. Ve yene hukuk fakültesi talebe cemiyeti heye- ti umuümiyesinin intihap ettiği Kâmi- ran Beyin içtimaa gelmemesi üzerine selâhiyettar olmadığı halde mezkür talebe cemiyeti reisinin arzusile Hıfzı Beyin getirildiği istihbar edilmiş, ve fen fakültesi - muzahhaslarından biri kendi cemiyeti idare heyetinin kendi lerini gönderdiğini, fakat buna ni- lerinin müsait olmadı beyan etmiştir. Bu iki heyeti murah hasa hakkında bir karar vermesi için kongrenin reyine müracaâ&t. edilmiş- tir. t Kongre büyük bir ekseriyetle - bu selâhiyetnamelerin gayri nizami oldu ğuna karar vermiştir. Bu karardan memnun olmayan mezkür iki cemi- yet murahhasları ve arlarında antant olduğu anlaşılar tıp murahhasları bunları müdafaa maksadile obzeksi- yon yap i işler ve £ la il tifa etmeyerek samiin sıfatile gelen arkadaşlarının muavenetile kongre iç Yükselmek istiyen hakiki türk genci- nin vazifesidir. Kongre; bir kaç kişiyi memnun etmek için kendi vaziyetini tehlikeye koyamazdı. Bu kendisinin gayri kanuni olacağı şüp- hesizdi. İkinci bir iddiaları da, menfaatleri muallel olduğu tahâkkük'eden azanın iştirakile intihaj edilen divari riyaseti nin de mevcut olmayacağıdır. Bu id- dia yanlıştır. Kongre bit şahsiyettir. Mazrufündekini tebeddül! hzizi ehem yiin eeski ve kıymetli dan Ercüment Behzat Tiyatro Haberleri Tür Akademik tıyatrosu Türk akademik tiyatrosu (T. A, T.) namı altında yeni bir ti- yatro teşekkülü vücut bulduğun dan evvelce karilerimizi haber- dar etmiştik. Bu yeni teşekkül Şehzadebaşında Hilâl tiyatro- sunu merkez ittihaz etmistir. Hilâl binası tamir edilmiş, mun tazam bir hale konmuştur. He- y'et şimdilik her salı akşamı u- muma, her perşembe matine o - larak ta talebeye temsiller ver- mektedir. Heyetin başında Darülbeda- erkânın- Beyle Ertuğrul Sadettin Bey bulun- maktadır. Başlıca aktrisleri Se- Za Kâmeran ve Fatma Dürnev Hanımlardır. (T. A. T.) nin ilk temsili, bir nevi kendini takdim merasi- mi şeklinde yapılmıştır. Ercü- ment Behzat Bey küçük ve ate- şin bir hitabe ile söze başlamış, (T. A. T.) yi memleketin için- de, kendi vasıtaları ile, halktan kuvvet alıp hâlka san'at arzına müekkel bir müessese takdim etmiştir. olarak “Francois Coppe” nin “Le passant” 1, Abtülhak Hâmidin “Eşber” inden saray perdesi, “Bravo rejisör!” isminde grotesk, Hayri Muhiddin Beyin “Ateş içinde” atlı bir perdelik faciası, bu ilk temsili doldurmuş bir timamnı tehir için ortalığı gürültü-| tur, ye vermişlerdir. Kanun ve nizama hürmetkâr olmak Oyuncular arasında oldukça ve her teşekkülde bir disipline tâbi ol| kuvvetli istidatlar — görülüyor. mak ve bunu seve seve kabul etmek, Ercüment Behzat — bittabi en başta parlıyor. İki hanımın da ileride birer sahne yıldızı olmak takdirde | kabiliyeti ümit edilebilir. Yeni müessese Ramazan için İstanbul tarafında kuvvetli bir faaliyet göstermeğe maktadır. Kendisine muvaffakı yetler temenni ederiz. hazırlan- miyet değildir. Büyük Millet Meclisi i i dahilisi mucbince evvelâ Sinema - Tiyatro divanı riyaset intihap olnur, Ve bilâ- hare mazbataların tetkikine geçilir. Ve mazbataları talile uğrayan meb'üus ların mebusluğu reddedilmesi üzeri- ne çekilmeleri divanı riyasetin' * yeni- hukuki esaslara stinat ettiği. gayri kabil münakaşadır. Kongremizde de vaziyeti aynıdır. Kongre vardır. Ve riyaset divanı mevcuttur. Ve kanuni- dir. Pek yakında bu divan kongreyi içtimaa davet edecektir. Mülkiye talebe cemiyeti murahhasla rından ve köngre ikinci reisi FERİT - Jandarma imalâthanesinden: Yerli imaledilmiş olmak üzere 617 çilft demir efrat karyolası pazar- hk suretile sstın alınmak üzere ye- den intihabını intaç etmez;Bu vaziyet| - bizim için kuvvetli bir misaldir. Ve ı“mm m"B İs. B. Darülbedayi temsilleri Bu akşm İsaat 2130 da Rüya İçinde Rüya Facia 3 perde Yazan Cevdet Kudret y ve Arzuhalci Mehmet Ef, M | Iı “lll L l Galip Bey Yarınki pazartesi akşamı — saat 21,30 da Süt kardaşlar komedi 3 perde, niden aleni olatak münakasaya ko- nulmuştur. — Pazarlık* — 23-12-930 salı günü saat 14 de icra olunacak- tır. Taliplerin Gedik paşada jandarma imalâthanesindeki komisyona — mü- racaat eylemeleri ilân olunur. Sirkeci gümrüğüne gümrük resmi verip almış olduğum 1483 nu varalı 28-9-930 tarihli. makbuz sensdini kazaen zayı ettiğimden hükmü ol- madığı ilân olunur. - Beyoğlu - İstiklât! caddesi No artıyor, o her vakitki günü gibi koyu, esmer tenini yeşil, yosun gibi bir renk Aalıyor, sesi kısı- lryor, dili dolaşıyordu. evlen- dik, evleneli paşayı illki defa bu halde -görüyordum. Nazanın düğününden döndükten - son- raki kavgamızda bile bu kadar müteheyyiç, sinirlerini kaybet- miş halde değildi. Ancak - beş altı sene sonradır ki, paşada kocalık hırsı, kocalık tahakkü- mü, kıskançlık, şiddet, benim- semek hissi ve.. bütün bunların heyecanı baş gösteriyordu. İh- tiyarlığın zâfı da üstelik. Fa- kat, bende de gaflet oldu. Onu bukadar hırslı, hasta, müte- heyyiç, zayif görünce susmalı, üstüne düşmemeli, vaziyeti ida- re etmeli idim. Halbuki, aksine oldu. Bende her vakitki gibi magrur, lâkayt, şımarik, umur- lamaz ve sonunu düşünmez davrandım. — Rica ederim. Bağırmayı- nız.. Beyhude üzülüvorsunuz. | Gözlerindeki parıltı - gittikçe|hastalanaksınız... böğürdü, oldu, saçlarımdan yakaladı, çek ti. Müthiş, canım acıdı; ve bu acı ile bir çığlık kopardım: -- Komik Cevdet bey Kuşdili hilâl tiyatrosunda 22 K. evvel pazartesi akşamı Türk fakiri Aziz bey. Dünyanın sen büyük insa- nın aklı eremiyecek numaralalı yapa- caktır ilâveten; Sinema. Sanatkâr Naşit B. Millet tiyatrosunda pazartesi günü akşamı ( pemb: hanenin davetsiz misafirleri ) komedi 5 perde Maz- lum bey tarafından Şarlo sahnede varyete, dans Dedim, âdeta onunla alay eder gibi oldu. Ve.. Bu sözler onu bütün bütün çıldırttı, ziva- nadan çıkarttı: bilmiyorum — nasıl — AYYYYYYA N t Saçlarımı bıraktığı zaman e- linde bir tutam saç vardı. - — Haydut!,. Diye bağırdım, Tekrar üzeri- me yürüdü, a — Hasbünallahi venimelve- Diye söylenerek belime doğ- ru bir de tekme savurdu: — Seni karı değil, başıma be lâ almışım!,., Ben bu k.ad.ar.ır;ı lıatı'ı'l.ıyo—| rum, Sonra, neler oldu bilmi- yorum?.. d Saçlarımın koparılması, tek- | Çoktanberi oraya gitmemiş- tim, Eskidenberi pek sevdiğim bir yerdi. Şehrin gürültüsün- den kaçmak istediğim zaman- lar buraya gider, dinlenirdim, Fakat dediğim gibi sevdiğim bu yere uzun Zamandanberi gide- memiştim. Şimdi oraya gitmek fırsatını bulunca hemen gittim. Fakat oraya gidince bu - ufak yerde büyük bir değişiklik gör düm. Ne olmuştu?.. Büyük bir bina yapılmıştı. Kendi kendirne: — Burası da büyük görün- mek hevesinden kendini alama mış... Dedim. Fakat eski tanıdıklarımdan birine rast gelince ilk sordu- ğum şey bu büyük binanın kime ait olduğu idi. diger evlerile hakiki bir tezat teşkil ediyordu. Aldığım cevap şu oldu: — Evet. . Büyük bir yer.. Bu rada bizim gözlerimizin alışma- dığı bir yer.. : Sonra bunun kim tarafından yaptırıldığını anlatmak için 1e: isim söyledi: — Tanmıyorum, dedim, kim bu?.. — Tanımazsınız: Eski bir a- ile, Biraz bu ailenin tarihçesin den bahsedeyim : Bilmem ne ka dar evvel genç ve güzel bir ka- dınla bir de zevci varmış. Kadın zevcini çok severmiş. Lâkin onun tarafından karşılığını gör- meyince bir delikanlıyı sevmiş. Çıldırasıya bir muhabbet.Büu de- likanlı pek asil bir aileye men- sup loduğunu idia etmiş. Fakat hakikatte ileri gelen bir papazın gayri meşrüu oğlu olmaktan faz la bir şey değildi. Fakat bu de- likanlı bir çok kadınları çıldır- tacak erkeklerdenmiş. İşte bahsettiğim kibar ve zengin kadın da bunun uğruna servetini mahvetmiştir. Parası bitince kendine ait şeyleri Sattı. Onlar da bitince kocasına ait olan şeyleri sattı. Söylediğne göre satılan - eşya- anın kıymeti pek büyüktü. Kadının kocası her şeye ta- hammül etmiş, karısını affet- miştir. Fakat papazın gayri meşru oğlu bir gün kadına: — Bu kocanı mezara yolla- manın çaresini bulmalı.. O ölür se ben seni alacağım...! Demesinmi..? Fenalığın de- recesini görüyorsunuz — ya.? Evet kadın kocasını zehirledi, öldürdü. Merakla sordum: — Kadın kendini kurtarabil- dimi..? — Ölümdenmi..? Evet... Fa- kat yakalanmaktan kurtulama- dı. Kadın kocasını zehirlemiş olmak cürmü ile tutuldu ve ölü me mahküm edildi. Netice ne oldu derseniz söyliyeyim: O zaman Fransada kral var- dı. Hükümdar idam cezasını hiç alışmadığım, görmediğim şeylerdi. Kendimi kaybetmi- şim, Baygınlığım geçince, yanım- da oda hizmetçilerimden başka hiç kimse yoktu. , Kendime ge- lir gelmez hâdise tekrar gözle- rimin önünde canlandı ve.. Hün gür hüngür ağlamaya başla- dım, Şaşkın gibi idim. Ne ya- |pacağımı bilmiyordum! Aklımi | “dan bir çok şeyler geçti: — Kalkıp gideyim:.. :- — Nüsrete telefon edeyim... — Bir defa daha konağa dön meyeyim. , KAT » — Cavidanlarda kalayım... — Naile Hanımefendilere gi- Karar veremiyordum. Bir iki defa telefonu elime aldım, Nüs rete: r — Sana geliyorum... Diyeyim, dedim. Vaz geçtim. Hizmetçilerim hiç ağızlarını aç- |mıyorlar, bir şey söyleyemiyor Jİar. hayret içinde beni seyredi-| Bu adalete di Bir bina ki bulunduğu - yerinl $; cek yok ! — Fransızçadan— e böyle asil bir kadına tatbik et mektense bu kadının komşula rından bir kadını yakalatarak bu cinayetin faili olmak Üüzere astırdı... ! . — Ne:? dedin mücrimin yeri ne,masumu öldürmek... V Dinleyiniz: Bundan sonr: ölümden ve cezadan kurtulan kâdin için memleketi terkedip uzak bir yerde yaşamaktan bas ka yapacak şey kalmamıştı. — Delikanlı ne Oldl.l.? Kadı- nı aldımı.? — Delikanlı - verdiği sözü pek o kadar tutmağa lüzum gör medi.,! Ka_dm onun teşvikile bu ci- nayeti yaptığını itiraf etmemis . O da daha genç ve zengi kadınlar sulduğu için böyle 1 casını öldürmüş bir kadınla < lenmeğe tenezzül etmedi..! Şimdi bu gördüğünüz cesir ve yeni binanın niçin yapıldığı- nı anlıyabilirsiniz. Bu vak'a bu- rada cereyan etmiştir. İki üç asırlık bir vak'a ki buradaki köy lüler babadan oğula bunu anla- ta anlata hatıralarında saklar- lar. Şimdi bu bina bu eski aile- nin yani karısı tarafından zehir lenerek öldürülen adamın men- sup olduğu ailenin şimdiye ka- dar kalabilen torunları hepsi burada oturuyorlar.. Garibi şu ki köylüler her sene muayyen günde bu ailenin mensupların: taziyet mektubu yollarlar. .. kây_edpeki, dedim, benim bu hi- rede en unutamıyacağım şe: iduiıâri tatbik ettiği adalet ol): Kongre.. Kasımpaşa idman kulübün- den: 26 kânunuevvel 930 cuma gü nü senelik kongremizin C, H, F. binasındaki kulübümüzde icrası mukarrer bulunduğundan o gün bilumum azanın hazır bulunma sı rica olunur. T. A, Şehzadebaşı Hilâl tiyatrosunde (Salı) günü akşamı saat 21 de Çumuma) perşembe günü gündüz saat 15 te umuma ve talebeye: (Karı, koca, arkadaş ) piyes 3 perde v: (Bravo rejisör!) grotesk 1 perde. T. Cemal Sahir ve arkadaşları Kadıköy - Kuşdili — tiyatrosunda îırşımbı Eünu' akşamı Ramon . |me, üzerime saldırış!. Bunlar,| yorlardı. Fakat, o ağlayış beni çok açtı, aklımı biraz başırma deyşirdi. Bir taraftan da bütün düşündüklerimin aksi - zihnim- den geçiyordu: — Şu herife meydan verme- yeyim., — Onun kafasına bir şey de ben indireyim!.. - ' — Sonuna kadar üzülsün!.. — Kıvrana kıvrana ölsün!.. — Kıskançlıktan gebersin!, . Düşman azapta gerektir. , - — Misafirlerimi daha çoğal- tayım. imdi telefon edeyim, beş on misafir erkek çağırayım, on ları gece de bırakmayayım; pa- şayı kıskançliktan öldüreyim. , » Bir taraftan aynanın karşısı- na geçmiş, saçımın — kopa rlan yerine bakıyor, oraya bir şekil vermeye Ç'llŞ!_SfOl'dıL'n. Fakat, hiddet, teheyyüç, sinirden ne yaptığımı, ne yapacasımı bil- miyor, bir yaptığımı yüz defa yapıyor, vücudümün bir titreme Bitmedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: