Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
VAA LALA A A " ABUR Hâ&n gibi. büyük bir d Türk hâkanının oğlu Huma - yun Hân, mnedense babasma hiç benzememişti. O, ölür ölmez, tah- p. ta çıkmca, evvelce babasının kor- - kuüğslle açıktan açığa içemediği af- yonu, artık serbestçe içebileceğine sevinmiş, tam bir afyonkeş haliy , le günlerini, uyumakla geçirmeğe - ,başlamıştı.- Fakat Sher Şahin, Babur sülâ . lesinden intikam almak için Ef- yanistandan hareket ettiğ hava - disini duyar —duymaz, biraz uyku.- Sundan uyanır gibl-oldu, ; Sarhoş kafasile ordusunu idare 0 etmek iİstedi, Askerinin başıra d geçti. Fakat birbirini takib eden D Mağlübiyetler neticesinde, selâme - ü ti firarda bularak, İran toprakları £ L na iltica etti, . Türkleri gelip yerleşmişlerdi. Humayun Hân, İranda on iki se- Ne perişan ve sefil bir halde do « B laştı. Hattâ oğlu, bilâhıre “Ekber” - İsmini alan cihanm en büyük Türk | | - , Hâükanı Mehmet, bu sefalet yılla . Ve | ymda dünyaya geldiği zaman, onu vi saracak bez bile alamamışlar, es- < ki entarilerden ve gömleklerden : kundaklar yapmıslardı, : Bu elim sefalet senelerinde bile, O bir törlü aklmı başma toplryamı - — 'yor, Afyon denen beliyyeden — Yakasmı kurtaramıyordu, * Fakat “Ekber Hân”ın valdesi yani Humayun Hânm karısı, hâ - kan olmağa lâyık, enerjik, zeki bir , kadmdı. Bu fakru zarüret halin . de bile birçok Türk kabilelerine A Mektuplar yazıyor, kocasr namma __ onlardan yardımlar istiyordu. | İ Ü. etrafma toplatabilmişti. Hattâ bu ' - Yeküm, çoğaldıkca çoğalmış, harp 0 edebilecek bir ordu meydana çıkı. - ÖON Vermişti, —— KBt « Birdenbire Humayun hânın bu '- Ja kadar kuvvetlendiğini gören İran ı da, biran evvel onun toprakların. — an çekilip gitmesini istiyor, bu HŞ sebepten teşekkili eden orduya, J o Arzusu hilâfma da olsa yardımlar. M da bulunuvordu. 'r ğ Yürümeğe harzır ordu, başına ge- Çecek hâkanmı bekliyordu. Fakat V M kBökan hiç de oralı değildi. Afyon çubuğu bir türlü dudaklarımdan z düsşemlyordu! FN Nihayet karısı zorla çubu Ç Fmdan alarak fıirlattı: Ai "T — Bunu ancatt saltanatını tek. rar İhya ettikten sonra içebilirsin! Diye bağırdı, : Birkaç gün sonra Humayun hâ, - Pmaklı başma gelmeğe başladı. Va Günlerdenberi afyon içmemesi ba, , taklarma bir kuvvet, kollarma bir hareket getirdi, Toplanan ordusu- nım başma gecti. Diyordu. (Delhi)yi zapteder Sher çok kıymetli bir Türk hâkıuğdl:: Bilâhıre (Ekber Hân'ın gösterdiği göstermeğe başlamış, bu imsinlakötle yek öölekelir eei çabuk bir. mü« | habbet kazamrvermisti. Fakat ne - - . ense ömrü vefa etmedi! Bir ri . — | Yüyette cariyesi, diğer bir riva , | yette de oğlu tarafmdan zehrlen, B Kendisinden sonra tahta geçen Vi ! iki şah, zevk ve sefahate atılmış « < hardı, Hele Humayumin harekete - Bectiği zaman. (Delhi) sarayı, kâ« O Himlarla doldürülüyor, - şaraplarla V y yıkanıyordu! Sarhoş şah, karşısı » - ha gelen afyonkeş sultanım geldi - — Bini bile duymamış, zahmet edip. — Te sarhoşluktan ayılmâk bile iste, *i Halbuki Baburün oğlu Humayun yor, günde bir defa bile çubuğunu tüttürmüyordu, Bu, onun îçınğ zor | Sabredilecek bir işti. — Fakat karısı tepesinde, hiç de — ” sakadan hoşlanmadığmı söylüyor, — — Şi evlâdıma bak da acı! - Yamanda varlığmı göstermeğe baş | Jİamıştı, Babasmm yamnda ordu - nun harekâtmı onunla beraber tar | kip ediyor, hattâ büyük kumandan | İari hayrette brrakan kritiklerde - bile bulunuyordu. —— Nihayet bu ordu (Delhiynin önü. t Delhinin sarayına, yine Efgan | — Ya tahtım! Yahat da ölüm! adaleti, Mğî, ondan — evvel | Islâm Tarihinden Parçalar Aklı kaçtıktan sonra başına gelen hakan - Humavun han Yazan: R. Ç ne, eski tahtina oturmuştu, Şimdi tam mânasile bir sultan olduğunu | düşünüyor, milyonlarca hallan e . mirlerine itaat etftiğini hatırlryor du, Fakat on iki sene evvel bura« dan kaçışmı, çektiği sefaletleri, Ohattâ aç kaldığı günleri bile unu - tuvermişti! Keyif ve zevkine ka- rışmasım diye, kendisine tekrar tahtmı kazandıran karısmı, (Ek . ber Hân)ın anvesini odasıma hap. settirmişti, Artık yüzünü bile gör« müyordu, Saray yine bir afyon anbarı ha« lini alıyordu. Kâh yutuyor, kâh ç buğunu tüttürüyordu, — Hayat ve zevk bundaymış! Diyerek, uyukluyordu. Tahtrmna kavuşmasmdan ziyade alyonuna kavuştuğuna memnundu, Bu zaferinden tam sekiz ay get- mişti, İ Bir gün kütüphanesinde otur . muş, o kadar fazla afyon yutmuş ve çekmişti ki, hayaline birdenbire havalarda yürümek arzusuna can. landırdı, — Ben bir sultan olayrm da, bir kuş gibi neye uçamıyayım! Diye bağırdı. Ve bü arzusunu tahakkuk ettirmek İçin daracanın önüne geldi. Kendisine mâni olmak istyenlere: — Bakmız havada nasıl yürü - nür! Ded. Ve atladı, Yürüdü! Fakat bu yürüyüş Hakka doğru yürümek oldu! Yere düşen Humayun Hânın g;mdu yüzlerce parçaya ayrılİrver. Ne taht, ne saltanat, kaçan ak- İr yerine getirtemiyor! Bu afyon - keş hükümdear da sevgilisi afyo . nun kurbanı oluyordu! Günde yüz dirhem afyon yuttuğumu rivayet ederler!, v | KÜÇÜK HABERLER | * Mahrukat ofisi biriktirmiş oldu. ğu mangal kömürlerile odunları ay başından itibaren satmağa başlıya. caktır. Odunun çekisi dökuüuz liraya satılacaktır. Ofis elinde bulunan 0. dun ve kömürlerin şimdilik yüzde el. Hsini satacaktır. Diğer yüzde ellisi. ni krş mevsimine sakiryacaktır. * Son defa kapatılan 8 fırm yeri. ne firin açmak Üzere müracaat eden. lerden Üç tanesinin dile$i kabul edil. miştir, Nikâh Hüsrev Gerede ve Satvet Lütfi To. zanm yeğenleri Refla Tozan İle de. ğerli sanatkârlarrmızdan terzi Ya- vüz Sezenin nikâh törenleri dün Be, yoğlu evlenme dairesinde birçok ak. raba ve dostlarmım” huzurlariyle icra kılmmıştır. Yeni evlileri tebrik ve saadat için. de ömür sürmelerini temenni ederiz, | Ekmöklere | vurulacak Pazar günü sayfiyelere gezmeğe gidenler Eizmeklerini bera- ber gyötürmelidirler Son zamanlarda alınan tedbirlere le ekmeklik un sarfiyatında mühim miktarda tasarruf temin edilmiştir | Tasarruf mikltarının günde Ö00 çu- val, yani yüz bin ekmek. olduğu malâmdur. Fakat, yaz ayları dola yısile şehre ve bilhassa sayfiyelere fazla misafir geldiğinden bilhassa pazar gRünleri buralarda ekmek Zzöte luğu görülmekltedir. Vilâyet, alâka- darlara gönderdiği emirde, sayfi « yelere günü birliğine gideceklerin ve pazâr gezintisine çıkacaklaı- , ekmeklerini hbulundukları yerlerden temin ederek yola çıkmalarını ha tırlatmıştır. Diğer taraftan taşrâdan şehrimi- ze ekmek kartı getirildiği de teshit edilmiştir. Bu arada yapılan bir cürmümeşhulta Beşiktaşta İskender deposunda bir hbakkalda 23 ağır İşa çi, 35 büyük ekmek kartı bulun - muştur, Takibata devam olunmak » tadır. EKMEMLERE ETİKET YERİNE DAMGA Uzun müddettenberi -şikâyetleri mucip olan ekmeklere yapıştırılan kağıt, vali ve belediye reisinin te'te lifi üzerine kaldırılmağa karar veW rilmiştir, Kâğıt yerine ekmeğin âle tına soğuk damga vurulacaktır. Bu damgalar numara şeklinde — olacak ve her fırının birer numarsı olacak tır, — Üsküdar Yerli Mallar pazarında sulistimal Üsküdar yerli mallâar pazarı satiş memuru AÂll ile kupon ve tevzi me. dında ikl arkadaşları , İle Binnaz ve Harnide adında iki kadın da beraber olduğu halde sahiplerine — varilmesi lâzımgelen — kuponları — saklayarak bünlarla Kküllliyetli miktarda basma vesajlre alıp Nikolaldis adında bi. risine satmışlardır. Yakalanan suçlular Üsküdar millt korunma müddelumumlli#ine veril . mişlerdir. ——— © Atılay ,, Şehitleri ihtifali Geçenlerde Çanakkalede 38 er ve subayla birlikte batan “Atrlay,, de. nizaltırmızda şehit olanlar için önü . müzdeki pazartesi günil saat 16 da Yavuz zırhlısında bir ihtifal yapıdla, caktır, ——— Kalay tevziatı İstanbul vilâyeti emrihe — verilmiş olan kalayın evvelâ kalaya — mütlak ihtiyaçları olan elektrik ve havagazı idare ve şirketlerine tahsisi takar. rür etmiştir. soğuk damga, imuüru Hâyrettin, Yaşar, ve Salit a. 25 TEMMUZ — 1942 melar Mahke A | DOĞRUSU YA KİMSE BU EVLÂT YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİ Birincti sulh ceza mahkemesinin mübaşiri tannan sesiyle: — Emine, Hüseyiiin!.. Diye bağırıyordu.Fakat nârasmı bir ikinci defa tekrarlamasma lü- züm kalmadı, İki ayrı sıraya oture muş, siyah tayyörlü yaşlı bit ka. dmla, kurşuni elbiseli bir delikan- h ayağa kalktılar, Kadın önde, erkek arkada olmak üzere mahke, meyYe girdiler. Kadm davacı, delikanlı da suçlu yerine oturmuşlardı. Az sonra hâ- kim başmı okuduğu evraktan hay- retle kaldırarak ve her ikisini de Uuzun uzün süzcrek: — Demek, siz ana, oğulsunuz! dedi, Ve adımın Emine olduğunu söy. lef!zi kadma sordu: — ÂAnlat bakalım hanmm, oğlun. | fan niçin davacısın? Kadın, başmı müteessirane iki tarafa doğru salladı ve: — Ah oğlum, dedi, ben oğlum- dan davacı olmryayım da, kim ol. Hiım ? Beni evlendiğinin daha ikinci günü sokkata brraktı. Eşyalarmı ahp gitti. Bu yüzden darıldık. Ben de kendisini evlâtlıktan red- Gettim, Fakat geçenlerde tekrar evime geldi: — Ana, dedi, Oğlum oldu. Se , ninle barışmağa geldim, — İstemem evlâdım, istemem, Ne senden, ne de oğlundan bir ha Vây sen misin kapıyı açmıyan! Evlât değil, ki haydut! Tuttu, ka« pıyı birkac tekmede kırdı, Üstü « Me yürdü: — Seni öldürmiyeyim de, kimi öldüreyim ana? diye beni, yani anasını bir hayli dövdü, yerlere baygın serdi, üstelik ölümle de tehditlerde bulundu. Yaslı kadım sözlerini bitirince oğluna doğru gücenik bir tavırla baktı ve yüzünü buruşturarak ye « tide oturdu, Hâkim, bu sefer de delikanlırya döndü: — Sen ne biçim evlâtmışsın, be oğlum, dedi. İnsan bu sayılı gün « lerde anmesinin, büyüklerinin elini öpüp hayır dualarımı alması lâzım gelirken, kendilerini döver mi? Bu ne iştir, böyle? Bir fabrikada ustabaşı olduğunu söyliyen delikanlı: — Ben bir $ey yapmadım ki, de di, bir suçum varsa sorun, söyli . yeyim ? “Bak hâkim bile, sevişmek daha tatlı olur, dedi. Sen de artık ne ananı, nede kardeşini Aarama, rahatsız etme...,, yır beklemiyorum, Beni ra]ıatıılız Letmeyin yetert Oi AA Diye kendisine kaptyı açmadım, — uzaktan uzağa sormadım, ki,,, Suçunu annen an « lattı, şen de, ben de buradakilerin hepsi de dinledi, — İyi öyleyse, anlatayım: Geçenlerde bir çocuğum — oldu, Komşsular geldi. “Ayol ayıptır, annenle artık barış da elini öp, ha yır duasımı al,” dediler. Doğru olacaktı. Komşularımız , | dan Sadiye ile kalktık annemin e- vine gittik, Fakat daha kapıyı çalmamızla beraber — kızkardeşim Aliye, Pencereden başını uzatarak, küfürlere başladı, — Âyöl, ne oluyorsunuz, dedim ıııdurayı kavga etmeğe gelmedim, ÂAnnesi oturduğu yerde kalktı: — Yalan söylüyorsun, dedi, kız kardeşine iftira etme, — Sen sus hanım, Delikanlı annesine yiyecek gibi baktıktan sonra, sözlerine devam etti: — Kızkardeşim bir taraftan küfrediyor, annem de bir taraftan “biz seni reddettik, ne senin ne de oğlunun yüzü,” diye bağırıyordu. Fenalaştım, komsu Gülizardan bir bardak su istedim, Hempsi bu kadar. . Demek kapıyı kırımp anmneni dövmedin ? — Hayır, katiyen, — Ya bu, annenin dövüldüğü « Ne dair olan doktor raporu neci? —T Hâkim bu sualine cevap alama, ymea kendisini yerine oturtta ve şahitleri — ri olan Sadiye, Hüseyinle birlikte annesinin evine gittiklerini, kapıyı çaldıklarmı, fakat annesinin açma. dığımı söyliyerek: — Buüun üzerine dedi, Hüseyin kapıyı tekmelemeğe başladı. Ben de korktum, düşün bayıldım, son « rasımı bilmiyorum, Hâkim gülümsedi: — Demek filim koptu? Sadiye de güldü: —M' hyhikım' ,fı_llo!l. rada koptu... — Pekiyi sen, şöyle çekil, Mü- başir efendi öteki sahidi çağır. Bu şahit de komsu kadındı: — Vaka günü, diye anlatmafa başladı, Hüseyin ile Sadiye, Emi « nenin evine gelmislerdi, Hüseyi . ne: — Hayrola? dedim, — Çocuğum oldu da annemin elini öpmeğe geldim, dedi, Ben e pencereden içeriye çekildim. — Ben de sana başka bir şey ' Biraz sonra Hüseyn bize geldi: — Aman teyze fenalaşıyorum, na eserde ne böyle bir karikatürün kastedilmiş olabileceğini, ne de ba, na böyle kötü bir niyet atfedilehi- leceğini, çünkü hikâyenin 1919 l yazıldığını ve benim daha o za - mandan III cü Relch'ın hususiyet lerini keşfedebilmem için büyük bir kâhin olmaklığım icap edeceği- ni isbata çalışmış, Fakat bu izahat sanstli rmemurunu tatmin etmemis olacak ki Ufanın mesalsine devam edebilmesi için, şahsan Gübelsin işe müdahale etmesi lâzımgemiş. O sıralarda, M cü Reich henüz yabaner edebiyatla - filitre ediyor ve etrafa karsı ondan korkusu ol madığinı göstermek istiyordu,. İkinei iş biraz daha sonraya Ta. cidir ve “İyi niyetli insanlar"a ait. tir. Bir gün Pariste, Göbelsin bir adamı beni ziyarete Keldi ve şun- ları söyledi: : — Almanyada “İyi Niyetli İn. sanlar”ın bir tercümesini Neşret - mek istiyoruz. — Çoök güzel, dedim, — Bu tereümenin kusursuz ol - masmrı istiyoruz, Arzu ediyaoruz ki, SİZİN eserinizin tercümesinde de Promstun ilk tercümesindeki aynı batalara düşülmesin, — Haklısımız... | — Şu sırada, bu tercümayi Aİ- manyada yalnız bir adamın hak* kile başarabileceğin! zannedİiyoruz, Bir az alâkalanarakt « AVRUPANIN;” TTT ae M a v » ee e a F S G EeRe — küZülN. JUL ROMEN — Ya, dedim, kimmiş bu a. dam?,, — Proust'un İkinci mütercimi., — Doğru, hakikaten İyi inti- hap etmişsiniz.., — No yazık ki bu adam yahır didir, — Bence bunun hiç bir mah.- zuru yok, — Evet-amma, bizim için bit bayli mahzuru var, Onun için ba- kmuız sizden ne rica ediyoruz, Dok tor Göbbelse bir mektup yazarak buğün Almanyada “iyi niyetli in- sanları"nızı hakkiyle tercüme ede biletcek, sizce bir tek mütercim Mmevecud olduğunu ve bu mütercr min de Franz Hessel olduğunu bil dirmek lütfanda bulunacaksmız... Dr, Göbbels, sizi memnun etmek i çin, İcab eden emirleri verecek ve tabi. de “iyi nmiyetli insanlar"ı M. Franz Hessele terciüime ettir . mek müsandesini almış olacaktır. Hakikaten de böyle oldu, Sar reyiâmmdan iki sene son. le AĞADA YKD Çevirel. LUTFI AY ra her şey ne kadar değişmişti. 0 sırada Londrada bulunuyordum.., Ribbentrop da orada sefirdi, Ken- disini görmeyi aklımdan bile ge- çirmiyordum, Son zamanlardaki faaliyeti hakkımda Londrada duy- duklarım bana hiç de kendisile gö rüşmek arzusunu —verecek şeyler değildi. Bu kadar değişmiş bir an- damla konuşmanm ne manası kal. mıştı? Simdi herkese rejimin ince ve uzlaştırıcı bir unsuru gibi değil haştn bir kölesi gibi görünüyor - du. Ribbentropun KLondrada müs. fağni bir Aaristokrat tavrı takm. mıya çalışıp çalışmadığını bilmiyo- ram, Yalnız bildiğim bir şey var sa, orada hiç muvaffak olamadı- Bıdır, İngilizler onun hallerini be- ğenmiyorlardı. Londra sosyetesin Ge kendini göstermek ve nüfuz ka zanmak için İhtiyar ettiği hareket tarzı İnciliz efkârmda, büyük asjl zadelerle bir ayarda telâkkti edil. mMemesine sebeb olmustu, Mümiht takib eden günlerde tek rar onun şahsiyeti Üzerinde dü. sünmek çehresinin, zihnimde can - lanan, muhtelif şekillerini, elime aldığım bir deste iskambil kâğıdı gibi, yakmdan tetkik etmek fırsa- Unı buldum, O sıralarda en büyük emeline, Abetzin tahakkukuna yar dim etmeği hepimiz için bir vazife | olarak gösterdiği emeline, kavuş - muş: Relich'in hariciye nazırı ol. muştü. Fransuva Poönsenin 28 ey.- 1ül çarşamba sabahı Hitlerle vuku bulan görüşmesi hakkında önce telgraf haberlerine, sonra şifahi raporuna muttali oldum, Bu gö: rüşmede bir nokta benim nazarı dikkatimi celbetmişti. Fransuva Ponse, gayet mülessir bir iİfade İle, ön plânda, Hitlerle görüşürken, Ribbentropüun da arkada, küçük bir masada oturduğunu İsaret ee diyordu, Fransnva Ponse Çekoslo vakyaya karşı vali olacak bir ta- arruzun Almanya için mucip ola- bileceği felâketleri hatırlatarak bazan Hitleri mütehassis edecek şeyler söyleyince devlet reisinin cehresi değişiyor, vumuşuyor gibi oluyordu, O zaman kuru, hilekâr Ve müstehzi bir ses yükseliyor, Ri bentrop, gerideki küçük masasmr dan kati ve yarık bir ağızla müha hale ediyordu: — Yamılıyorsunuz, sefir haz. retleri... Biz her Şşeyi düşümlük,.. Her ihtimali göze almış bulunuyo. ruz. —— (Devamı var) Topu, topu 'âi“tâfle “Şahitten bi-. Gülizar admdak!i | —< Küçük memurların terfihi Vilâyet muvaffakiyeti görülenleri tercihan terfi ettireeck Vilâyet makamı ufak memurların terfihi için mühim bir karar vermiş. tir, Bu karara göre uzun müddet ay. nı mevkide kalmış ve muvaffakiyeti görülmüş olan memurlar tercihan bu. lundukları vazifenin bir üÜslNün dere. cesine tayin olunacaklardır. Bilhas. sa vilâyetin şehir harici köy ve kasa. balarında hizmet gören memurlar. dan vazifelerinde fazla muvaffaki . yet gösterenler merkeze — terflan a. hnmw- » Yeni almacak memurlar münmkün olduğu kadar küçlük dereceler ve u. zak nahiye ve kazalardan işe başla. tılacaktır. Bu — suüretle memurlara ayrıca bir teşvik ve takdir imkânı verilmiş olacaktır, Şehir içindeki kazalarda bulunup da muvaffakiyeti görülmiyen — me . murlar da diğer şehir dışmmdaki vilâ, yet nahiye ve kazalarda bulunup da | iyi çalrışan memurlarla değiştirile, İa 4—— Fransız işçileri Almanyaya gitmezse fabrikaları kapanacak Londra, 25 (AA) — Visi hükü, meti işçileri İkna, etmeğe çalışmak .- tadir, Az iŞÇi günderilmesi karşısın. da Almanlar, n'“m"l, fabrikala. rını kapamakla tehdit etmektedirler. Almanların â5Il istedikleri usta demircilerdir. Amerikanm istihsalâtı Londra, 25 (ALA.) — Son Uçay zarfında Amerikan istihbaratı 1942 senesindekinin $ misline — çıkmıştır. Kanadada bü nisbet üçtür. Sunt lâstik İmali için husust teş. kilâtı kurulmasın!ı Amerikan mümes. siller meclisi Kabül etmiştir. — huurwg;mld.ü_ ten tir tir titriyordu, Bu sırada kızkardesi de çıkmış, ağabeysine Tlâlem kargı » sında kötü kötü lâflar sarfediyore “_ İ 45 Başka şahit olmadığımdan hakeme bitmişti. Hâkim Gdavacı — Hanım, dedi, hâydi - oğlanu affet gitsin. Bir iştir yanmış, eli ti öpsün, af dilesin. Af eden de af bulur, bunu unut« Ma, Zavallr ana, oğlunu coktan af , Tetmeğe hazırdı, Ama, her halde biraz ders vermek itin üzmek is « tediğinden olacak: — Affederim âama, hay aedı,bmbîrk'ülswm?n,hü bir daha beni rahatsız etmiyecek, evime gelmyecek. — Kefil mi? Kefil şu elimdeki kara kaplı Kitap. Bir daha böyle bir şey yapar da karşıma gelirse teuzibillâh... Haydi bakaymı, Hüseşyin, öp aa. nenin elini, v dü, elini öpüp başma koydu, Ka , dmhammwohmq lamağa beraber hâkime MMMHÜ tılar, Bu keferlik kurtulduğunu Hüse. yine söyliyen hâkim dışarı eıkar « Jarken? —mklntet,'îğgdı.ıirdı. hâ anneni Üzme, uzaktan ©- zağa sevişmek tatlı olur, Fakat afne Ne kadar olsa ken. — Neye böyle diyorsun amne, ben sabıkalı bir adam değilim, ki, Niçin artık benimle batışmıyor. sım? Ne dedi, Uzaktan uzağa seyişmek daha tatlı olur, Sen de öyle ne beni, ne de kızkardeşini ha arama.., Rahatsız Doğrusu ya, kimse bu evlât ye- rinde olmak istemezdi. ÖOnun da alnı bu acı İle kırışmıştı, Hiç bir td