| | Fransa'da 6 nezaret |LERrEDE7,, (, birbirile uyuşamıyor! Sahrayıkebir demiryolu Fransa |, için askeri bir zarurettir; fakat... “ Akdeniz kıyılarındaki Alrikayı hattüstüva Alrikasına için kiymet bağlamanın Fransa “Sahrayıkebirden geçen bir şi“ mendiferi, “Afrikanın ray döşeme #uretiy. İç tamamlanmış vahdeti. Bu ta- savvür, Fransanın mili azemef v4 faikiyetini düyünin Ne: * lekeci Frünsi hayalinde yaşıyor. Sicak kum çöl lerininn boğucu rüzgürlariyle kar şılaşmadan Salırayıkcbiri geçınek için hangi fedakârlıktan çekinilir? Bu şimendifer yolu yalnız Alfrika- daki Fransız müstemlekelerinin teminiyle kalmıyacak, bizzat ana yurdun, Fransanın emniyeti için de çok faydalı olacaktır.,, Bu sözleri mareşal Liyotey söy. lemiştir. Ne vatanperverliğinden, ne de bu işlerde ihtisasından şüp de etmek mümkün olmyan bir adam, 1842 tarihinde Nijer nehri üze- “inde Keyi Bakoaka ile birleştiren şimendiler yolunu askeri maksat- larla inşa e ş olan mareşal Tefr de 1927 de bu mevzu üzerin- de şu sözleri söylüyordut “Sahrayıkebir , şimendilerinin mutlaka yapılması, hem de çabuk yapılması Jizım Zira Fransa, nın Afrikadaki (o müstemlekeleri tam bir vahdet teşkil etmek zarı” cetindedirler, Bu vahdeti ancak ray tamamlar, Zengin birer vatan olmak kabiliyetinde olan Sudan ve Nijer topraklarının hakikt kıy. metini yalrız ray meydana çıkara- bilir... Şimendifer lehinde söz söyle - niş büyük adamlar pek çoktur. İtalya bile Afrikayı bir baştan dir başa geçen bir demiryolunun ne kadar kıymetli ve ehemmiyetli duğunu anlamıştır. Trablusgar. w Habeşistan topraklarına birleş” tirmeğe çalışıyor. Ve buna mu. i 1 gün Akdenizi, Şap denizine buğlayacak bir demiryol nşasma başlayacaktır. “Akderiiz - Nijer demiryolunun ihemmiyeti özerinde çok durma- ğa ihtiyaç yok, bu hat Şimal deni, #inden Gine körfezine kadar de sam eden tek Fransayı temin e. Jeçektir, Zencilerle msskün Fran- ız topraklarını ihya edetektir . ME A GE EEE EE Gözlerinin önüne; nencerede kuş- ların öttüğü bir bahar sabahı geldi Jda aydınlıktı. Ocak yanıyor, ni- vesi bir ger türküsü murıldana- ak, çorba pişiriyordusBurnuna gül irkesi kokusu geliyordu. o Alrmda sir serialix vardı. Ninesi, iş görür en, dolaşırken, ikide birde, Onun anma gelerek, ak ştiriyor, ılık bez: koyuyordu. Zeynep, bunları görmemek ister ibi, gözl kapadı. Bu sefer gö- ti. Ocak başındaki bir- ateşe sürüyor, şeker atı esini salıyor, kayrayarık abaran Kahveyi fincana (boşaltır :en, nineiinin y“sünde beliren umu, onun, ilk yudumunu . içtiğ sahvede bulduğu tadı anlatmak i- i un görüyer gibiy Bundan vonra fiinesine e pişi- onun buruşuk yüzünde , göderindeki o pirıltıları Foremiyecekti, Bir an, başmm İçindeki her şey yerini değiştirdi. On üç yıllık yaşı- HABER — Akşam Postam ve ehemmiyeti Nijer barajının inşaalı yakında hitecek ve Sahrayıkebir, Mil kıyıları kadar münbit ve mahsuldar olacak Bundan elli sene evvel ve Senegalda oturanlar hatırlar; Hayvan nakliyatı ve Atlas de- nizi kıyılarından Kubi Kuruya kadar giden da: hatlı bir şifendi . fer buraların hayat şeraitini baş tan başa değiştirmiştir. Eğer ray Ajzika içlerine kadar giderse Se. gu, Tanboktu, Memeyde de ayni değişiklik olacaktır. 4 MİLYON İNSAN DEMİR YOLUNDAN İSTİFADE EDECEK Akdeniz kıyılarındaki . Afrika yı, Hattrüstüva Afrikasiyle bir - leştirmenin (o krymetini anlamak için bir parça coğrafya bilmek kâfidir. Aledeniz kıyılarındaki Fransız müstemlekelerinde (o bir milyon Avrupalı olarak 14 milyon nüfus var. Hattüstüva fzerinde. ki Fransız müstemlekelerinde 15 milyon insan oturuyor. Buna bu civardaki İngiliz ve Portekiz müs temlekeleriyle müstakil zenci Li” berya cumhuriyeti vatandaşlarını Hâve edesek bu demiryolundan 41 milyon insanm istifade edeceği|di. arlaşılmış olur, Bu hattın iktmalen ne kadar faydak olacağını anlamak için Dakar . Kuli Kuru demiryolunun senelik statistiklerine bakmak kâfidir. İkinci imparatorluk (devrinde Senegali işgal eden Fransız gene vali, Fransız nüfuzunu orta Af YIşı; gecesi yündüzü, kışı baharı, sevinci derdi, biribirine karışmış, şekilsiz, ezilmiş, yuğru'ruvş bir hal de, bir sel gibi taşarak, başından boşluklara aktı. Bir ses, tanıdığı, sevdiği bir ses onu çağırıyordu. Çağıranın kim ol- duğunu seçemiyor, ayırd edemiyor du. Düşünceleri biribirine vapışmr gibiydi. Bir aralık, bu yapışıklıklar gözülür gibi oldu. O zaman ninesi nin kendisini çağırdığın” anladı. İçeri girdi. : Dışarmın ka anlığına alışan 9 leri, ocakta yanan odunla ın kırmı zraydınlığile kamaştı, Küçük adımı larla yatağa yürüyerk ninesir. doğru eğildi. Yaslı kadınım dişsiz ağzı karan lik bir kuyu ağzı gibi açık kalmış hırıltıları susmuştu. Zeyneb, korkuyla, hayretle Sakıyordu. İhtiyar aim gör! cam.aşmış bakıslarla,'v. ndaki duvamda titreşen kırmız »klara dalmıştı, Zeynep bağırmak İsterti, Sesi çr madı. Kendin tağın 'stüne at Dakar ,rikada Nijer vadisine kadar sok. nak istyordu, Fakat, 1870 harbi bu tasavvuru nutturdu. Yalnız 1879 da Düponşel isminde bir wilhendis Cezayir ile Nijer ara unda bir şimendifer hattına dalı bir projeyi mafra nazırına sun . du, O vaktin nafıa nazırı olan Prey sine hakikatleri olduğu gibi gö- ren bir adamdr. Büyük nafra pto. jelerine girişerek harpten mağlür çıkan Fransanın zaafını bir kat daha arttırmağa taraftar değildi. | Fakat'buna rağmen “bu yolu Fran saya faydah olacağını düşündü ve harekete geçti. Derhal yolun geçeceği yerleri tayin etmek için dört komisyon teşkil etti, Sahrayıkebiri tetkik et mek Üzere ilmi bir heyet gönder. di, 1881 yılmda bu here* bir ku yu başinda otururken yerlilerin hücumuna uğradı, tamamiyle öl örüldü, Çöl heniz girilemiyecek kadar korkunçtu. Bu akibet yolu tayin edecek komisyonların Fran saya çağırılmasına sebebiyet ver. Otuz sene sonra Cesairden Ka” da kadar devam edecek bir demir, yolu hakkında istikşafta bulur mak üzere bir şirket teşeklcül etti ik: sene sonra patlayan cikan bar- bi bul işi yarıda bırakırdı. Fakat 1928 de bugünkü Frarsız cumhur telsi Alber Löbrün ter:'-“dan kır (Deva 0 / HASER'in Tarihi Romanı: 27 Muhtar dede ortası mermer | avuzlu Halep meyhanesine daldı Muhtar dede işin fakında olmadan söylendi: — Üç! Yahudi derhal hürmet vaziyetini tekrime çe, virdi. Dedenin pazârlık teklifini bazar: ilbara al madan verdiği fiata tabaka İle ağızlığı pazet ya- parak uzattı, Dede dışarı çıkarken mason usulü üe kendisini selâm ni Satıcının bareketini görür görmez işi anladı, Bozmadı, Ayni usulle mukabe- e ederek oradan ayrıldı, sin geri tabura dönmek için enin arkasından İki kişi koşarık yahudi satıcı göndermiş, ve Ürta” rütbe, maasonun mevlevi taburuyla kirlikte gel. «retini Üzerinde taşr'ığını, 3 Ünel dere- Ge aahabından olduğunu eiyitmiş, deseye yardım atmelerini ve emrinde “bulunmaları tenbih et. mişti, İki meson dedeyi çarşı ortasında buldular. Karşısma geçip kendi usulleriy'e ihtiram göster- dikten sonra #or: — Üstadı âzâm ne emrederler? Mubtar dede omuz silkti: — Aziz biraderlere teşekkür ederim. Bir iste, diğim yok! — Şehri gezmek arzu ederler mi? — Kendim dolaştım, — Hâleb masonlar İoessmm enlâhiyeti muay. yene İle kâtip biraderi bizi malyetinize memur et- zarşıva 98- iler, pi — Şimdilik lüzum yok, Sizi ararsam nerede bulurum. — Bugün uğrağıfmız dilkkân kâtip biraderin mağazamdır. Oraya müracsatiniz kâfi! — Peki. Muhtar dede onlardan ayrldr. Şöyle manra- rası güzel bir meyhane bulup günlerdir mahrum ol- öğ YEME A Tekn ta iğ Mevlevi taburunu teşkile memur mevlevi erkânı bir merasim sırasmda,.. KEN ER 3 OZ). DEE, miyordu. Yalrtız, bir hasis aydınlık- 2 EYLUL — 1939 i TARDU) Yazan : RAHMİ YAGIZ duğu demlenmeyi orada yapmak için araşt başladı. Fakat dedenin gerek (kisvesi, cübbeli heyeti, gerekre sakalı ve kıyafet bir meyhsnede oturmasına müsait değildi. i tabur kumandanı dahs gündüzden #edeye vie? rek Halebde raki işmemesine, balkm arasi böyle bir halin çok fena düşüncelere yol söylemişti, Dede, akşamcılık saati gelirken bayaği sız oluyordu. Bir ara gidip üst baş Seğisti düşündü, Bunun bem uzun, hsm de izülfet © gın hesab ederek vazgeçti. Çarşrian dols$t” kapılı (kas) ların bulunduğu caddeye giri İçerden gurna, darkmka ve *ürlü arab #a' dan mürekkep bir çalgının ahengi duyular rn önünde yutkuna yutkuna bir aşağı bir * dolaşan dede nihayet karırmı verdi, Gitti olr kündan agel ve kefiye aldı. 3ikkesin! ert bah almak üzere dükküna bıraktı. KefiyrYi sokağa çıktı. İlk rasgeldiği kaays daldı. Burası tastan yapılmış, biribirine bttis'5 relerden mfirekkep bir hinaydı. Orta verde ve yumusak taş döşeli bir mevdenlik bun tasımda da bir havuz vardı. İçersi cigara ** p boki Anmanryia varı sislenmiş bulunan Kaadi » yakı vaklara yerleşmiş akşamorlar, önlerindeki rm Üzerinde surahilerle duran “oğuk şahle Dı kadeh kadeh atıştırıyorlar, kenardaki dan birinde yerlesen saz bol valo'i Suriv? “e ları çalıyordu, Dede çoktandır hasret ik defa bu şekline rasseldiği o mevhane gi kendisini kaptı, koyuverdi, o Hemen Pre birine girdi, Masasmı donattırir nefis kısımı çekiştirmeğe koyuldu. ç Dana rh Yazan: CAHİT UÇUK iz tı. Yüzü seri ve soğuk Pir şeye 4“ nişti, Bu Ayşe ninenir yorga kenarına yarvsarak kat“'azın eliy di Küçük kız, ürpererek geriledi. Ya. tağın kıyısında dizüstü cturarak öylece kaldı. Büyümüş »özlerle n: nesine bakıyorüu. On“ yakının! olduğu halde, aralarman, aşil imkânsız, sazlı bataklıklar var gi biydi . Fırtınalı ge.erin seslerinden 0.1 tükü zamanlar, kendi diseğinder ayarak. nines'nin kov «ww. Kolları arasma xırmızı dille, bazan fasi zibi kararıyor"u. ilerek 1 udu, gözleri önüsiğ. yakırır Zeynep. duvar'arı boyayan kızı venklerden sonra kaplayan karanlık| ” arım içine düşmüş gibiydi. Ertesi tünlerin ekmeğinden, gr | salışmaya. kışın fırtınalarına kadar her şey, bütün düşünceler, başmır çine çöreklenerek yığılıyor; 0, mel tosunun sıcak boynunda; vücudu iyapmak lâzımgeldiğini arayıp bula» ahırın ılık, gübre kokusu havasın- taydı. Gün doğana kadar, odada. yalnız kalırsa, kendi ağzı da nine sinin ağzına benziyecek, ve soğuk tan donar gibi, korkudan donacak. tı. İçeri ahırdan kara tosunun sesi duyuldu. Zeynep, bu seste, odayı aydınlatan bir ışık, bir sıcak bula” rak, taze bir kuvvetle, yerinden Siç- radı, Açık kapıdan fırlayarak, ahıra da yatıyorken, uzaklaşıveren sıcak ( koştu. Mandalı kaldırarak, içeri ın, yüreğine doldurcuğu dertle) girdi. yor, çeneleri takı G,ordu: ineciğim... Nineciğim!.. Ahırı koyu karanlığı. kara to . sunun vücudunu yulmuş, Yalnız Ocaktağci kırmızı odunlar, bazan) e çıkarai rlâ çıtırdayarak söne: |ru uzattığı elleri kara tosunun ka. Zeynep, o yana yürüdü. Öne doğ- İ dile gibi yumuşak, ılık vücuduna | Jeğinee, bütün kayıplarını bulmuş büyük bir sevinç yüreğini sar- lı. Kollarını onun kalın boynuna Jolayarak, ağlamağa başladı: — Kara tosün!.. Ninemiz öldü! Gözleri yarı kapalı. kolları kara , # da rsmıyor, gevşiyor; yürğ vaş yavaş rr la Dışarda *ma artıyordü- vi ortalığı keskin, mavi <iğf ka vir şimşek çaktı, Zeynep, PU çıplak dallı, sallanan ay GL dü, Sonra büyük bir y sa bir zaman için bütün sesle tüne yükseldi. il Zeynep, çakıp sönen yi ninesini hatırladı, O kğ açık bıraktığı oda kaj Şi miş, ninesinin pözlerin< ve Küçük kız, ağlamağa vesinin açık mavi gel ai ne de lâmba ışığma dayan” ye Orun şimşek ıç vie ğını sanıyor, ağlıyordu. di Oraya bir daha dönmiye e yordu. Tosunu boynundaki İZ gaf” tarak, dışarı çıktı”. Ninesi ey tığı odaya girdiler, ocaktaki gf ler sönmüş, bir yığın Yazıl şti. şi” Kara tosun, yuvaya gk ti anlamış siki bir kuzu küçük Kızın varına çöktü İ başını onun boynuna day (Devamı var)