Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
K 4 G y | II — kümdarla görüşmeyi istiyordu. — Şimdi üçü de adımlarını hızlaştır - — mışlardı. Fakat, iki üç adım attık - - tan sonra Tarzan: — şidiyoruz. j hem de hiddet. Onların yanından, - Çâl miydi?. — şimdi'neredeyse bu hayvanları ken. “neflevvelâ kendisi atılmak istiyor - e du; — lefijbu taraftan geldi... Defin ÇARTZAN e Peşinde — 25 — Fakat, Tarzan, onların hepsi namına tek başına bir kaplanla çarpışabilecek bir vaziyette —de- Tarzan, kendisini define adasının hükümdar. sarayıma - götüren iki mızraklı adamın elinden kurtulma. yı'hiç düşünmüyordu. Bilâkis on. 'arla beraber saraya gitmeyi ve hü (Fakat, uzaktan duyduğu yırtıcı h'a_yvand__sesleri onu yerinde durdu - ramıyordu. Tarzan, günlerce aslan- larla|boğuşmaya öyle alışmıştı ki, disî?'aranp bulmak, onların üzeri. ğ':â_.rzan, yanındaki mızraklılardan birine: — Bırakın beni; gideyim, Mızraklılardan biri: — Biz de gideceğfiz, dedi. , — Hadi öyleyse beraber. Üçü beraber yürümiye başladılar. dedi. "İjm_'e tarafa? dedi. — Bu tarafa.. — Ne münasebet! Hayvanım ses.| -—I;ı ya işte! Biz de aksi tarafa — Yani kaçıyoruz? — Evet... Başka ne yapabiliriz kil. Tarzan hem hayret içindeydi, yüzgeri ederek ayrıldı ve: — Ben aslanlarla boğuşmaya gi. diyorum! dedi. Bu sefer hayret sırası iki mızrak- İrvya gelmişti. Ağızları bir karış a- çik kalarak: — Ne diyorsun? diye haykırıştı- lar. Tarzan tekrar etti: * Aslan mıdır, kaplan mıdır ne. dir, sesi gelen şu hayvan yok mu? — Evet... — İşte, onu bulüp geberteceğim.. Hayretlerini hâlâ yenemiyen mız raklılardan biri: — Neyle? diye sordu. Tarzan, onlara alaylı alaylı ba . karak, demir bazularını sıktı, çelik yumruklarını gösterdi: — Bunlarla! , Eğer Tarzanın bu hareketi ve al- dığı bu vaziyet hakikaten onu bir dev gibi göstermeseydi define adası hükümdarının bu iki mızraklı mu - hafızı onu muhakkak deli zanne - derler ve bir taraftan, sesini işit . tikleri yırtıcı hayvatıdan kaçarken bir taraftan da ondan kaçmıya ça lışırlardı. Fakat Tarzanın halinde ve tavrın da o kadar cesur bir ifade, o kadar kati bir karar vardı ki, iki mızraklı: “—» Ne yapalım?,, der gibilerden biribirine bakıştılar. Biraz sonra başlarını çevirdikleri zaman Tarzan ortada vyoktu. &. * İki muhafiz, doğruca define adası hükümdarı sarayının yolunu tut - muüşlardı. Yolda, şaş'ımlıkları üzerinden geçtikten sonra biribiriyle konuşmaya başladılar: — Bu ne biçim adam? — Vallahi ben de şimdiye kadar böylesini görmedim! — Her halde hükümdarın çok ho şuna gidecekti. — Zannetmem., — Neden? — Neden olacak, hükümdar u - fak tefek bir adam, — Hakikaten öyle. — Kendisinin iki, üç misli bir adamı görünce kimbilir ne kadar kızar, aslanlarla, kaplanlarla pençe pen - kızmaya görsün, alimallah bizi de, hükümdarı da bir yumrukta öteki dünyaya gönderir... den, adamızda böyle garip bir ya . sele, | gittiğini söyleriz, isterse yanımıza — Ve korkar da.. — Tabit korkar. Baksana, adam çeye boğuşmayı göze almış... Bir — Peki şimdi ne yapacağız? — Ne gibi? — Yani, bu adamı gördüğümüz . bancı bulunduğundan hükümdara bahsedecek miyiz, etmiyecek miyiz? — Hakikaten bu, müşkül bir me- — Evet. — Sen ne diyorsun? — Bana kalırsa hiç bahsetmiye - lim daha iyi. Sonra hükümdar: “Neye tutup getirmediniz?,, diye bize çıkışır. — ÜÖyle ama, bu adamın adada olduğu nihayet bir ğgün her halde kendisi duyacak veya görecek, O za man: ; “Siz neye daha evvel görmediniz? |- Demek vazifenizi iyi yapmıyorsu - nuz?,, diye kızar... — Orası da öyle ya... — Onun için, iyisi mi, ne yaparız biliyor musun? — Söyle... — Bu adamı uzaktan gördüğü . mMüzü, aslanlara doğru koşa koşa daha başka adam versin, hep bera. ber gidelim, kendisini bulalım, — Bulabilir miyiz dersin? — Tabit buluruz, neye bulamı - yalım. Burası ne de olsa bir ada. Her bir tarafı denizle kaplı. Nereye gidecek, - (Arkası haftaya) BİLMECE Ben deniz kıyısmda sepeti ile meşhur ve şirin bir kasabayim, İs. mim tam 10 harfle yazılır. (9 .10 .5 ve 2)inci harflerim yaz kış bulunan bir yemişi gösterir. (5.9.3 ve 4) üncü harflerim ko - yunların otladığı bir yerdir. (5 - 4. 3-5.4.3 ve 2) inci harflerim ke, narımnda bulunduğum denizin ismi- dir. (1 .2 .8 ve 4) üncü harflerim beyazın aksidir, Hâlâ ben neresi. yim bilmediniz mi? Öyleyse çok ya- gık... Bilmecemizi doğru halledenlerden birinciye altın uçlu dolma - kalem, ikinciye bir şişe büyük kolonya, ü- çüncüye bir şişe kolonya ve ayrıca 200 okuyucumuza muhtelif hediye. ler vereceğiz. HABER ÇOCUK SAYFASI Bilmece kuponu 2 EYLÜL — 1939 çT EET TT T |— Kaç para şugsirsin?; &3 bam ban- : ! alacaktı. Onun pa resimi vVereyim.. Olur mu? 5— İkmalde <-fins soçersem — Nasıl olur! Benim otomabilim öyle güzel gidiyor ki — 'dı polisler sahici otomobil sannıp şojörlük tez- İşte size güzel bir resim! Fakat, bir şey göremediğinizi mi söylüyor- sunuz. Acele etmeyin. Bu resmi, an. cak, biraz uğraştıktan sonra göre . bileceksiniz. Fakat, bu uğraşma si- zin için çok zevkli olacak. Bakın nasıl: Evvelâ, sulu boya takımınızı ve- ya boya kalemlerinizi alın ve res - — min başına geçin. Sonra, Tresimde çizgiler içinde kalan yerleri, numa. ralarına göre şu renklere boyayın: Ü — Siyah; 1 — Mavi; 2 — Pem. be; 3 — Sarı; 4 Kırmızı; 5 — Ye şilk 6 — Beyaz, 7 — Kurşuni. Ondan sonra, bakalım ne çıkacak görürsünüz! Fakat, güzel bir şey çıkacağınt şimdiden söyliyebiliriz. Ne garp * Koca kulaklı hayvan. — Ko- ca kulaklı hayvan diye bizde eşek meşhurdur. Vücuduna — nis- betle tavşanım da kulakları bü- yüktür. Fakat resmini gördüğü- nüz bu hayvan #nların hepsini bastırıyor ve büyük kulaklı ol- masının faydasını görüyor. Afrika ve Cenubi Amerikanın sıcak yerlerinde yaşayan bit nevi yarasa olan bu hayvarın kulakla- rı çok hassastır, hatta işitme has sası en kuvvetli hayvan olarak gösterilir. Söylendiğine göre bu hayvan yüz metre uzakta sürü- tir, hatta, otuz, kırk kilometre uzakta daha büyükçe bir gürül- tüyü duyarmış... * Dünyanım en küçük kitabı— Su kitap o kadar eski değildir re daha yeni yapılmıştır. Boyu ni bir santim olan bu rüzden fazla yaprağı vardır. ve kâğıtları cıgara kağıdı kadar in- cedir. İçinideki —yazılar da ayni küdüklüktedir. Bu kitabr bir İn- giliz hazirlamış ve İngiliz kraliçe- si EBlizabet'e hediye etmiştir. keresi is”->*lar! * Cinlere inananlar — Birçok nen ufak bir hayvanın sesini işi-: kitabın ' şeyler ! geri insanlar vardır ki cinlere, perilere inanırlar. Meselâ, Afri- kanım yarı vahşi kavimleri ara. sıtnda bu inanış itibariyle çok ga- rip âdetler görülüyor. İşte on- lardan biri: Bu adamlar hasta olunca, içleri ne bir cin girdi zannederler. Söz- d> hastalığı, insanın içine giren bu cin yapıyormuş ve o çıkarı- lırsa hastalık geçermiş. Bunun için, onların “doktorları,,da bü- :yü:üler!den ibaret. Bunlar hasta- nn kulağına eğilip bir — şeyler söyliyorlar, dualar okuyorlar. Söz de bu suretle cini kovuyorlar. On- dan sonra, hastalık tesadüfen geçerse, cini kovduk diyorlar. * At üstünde gelinler. — Gelin- lerin at üstünde gitmesi eski bir Türk âdetidir ve bu da, Türk- lerin ta eski zamandanberi ata binmeyi ne kadar sevidiklerini gösterir. Fakat, herhalde Türklerden geçmiş olacak, başka memleket- lerde de halk arasında gelini dü- ğün günü güveyile beraber ata binidirmek âdeti görülüyor. Onlar CEVAP : Küçük Orhan bir gün babaanı sordu; — Baba, dedi. — Ne var oğlum. — Coğrafyada niçin dere, dağ, deniz diye topraklara, S“w' : isim vermişler? , Bu, hakikaten güç bir sualdir- 4” | damcağız ne cevap versin? Deri” p. bir şey uydurdu: Va — Masallarda “dere tepe düZ ” ) ti, dağları denizleri aştı,, diye? mek için evlâdım... L DOĞRU SÖZLÜ! Yıldız, kırdar. çiçek toplamığ: — | demet yapmış, annesine getirmis P ti ' t Annesi: d — Teşekkür ederim, yavrum. | ye aldı. Söyle bakayım. Bu çî(;*—’k | ri nereden topladın? — Kırdan, anneciğin — Niçin topladın? y — Sana getirmek için, anneciğ! — Niçin bana getirdin? — Buna mukabil bana reçel vE resin diye, anneciğim, İ — SEBEP NEYMİŞ? — « İki arkadaş karşılaştı. Biri dlğed nin elini sıkarken: i — Yahu! dedi. Ama da şîşmanlf | mışsın ha? d — Yok canım. — Vallahi! g — Ben farkında değilim. amâı de çok zayıflamışsın... â lîtf ; w — Yok canım, sen şişmanla için beni zayıf görüyorsun.« — *, || — Öyleyse sen de zayıfladığI? çin beni ; >man görüyorsundu”" ) Amerikalıların garip — kanunlar v& | Bir adam bisiklete binmiş, ö |) ni ensesine kavuşturmuş, baâ tekerleklerde değil, dümende, rasını içe içe gidiyor. yı' | Arkasından da iki polis koŞmak 1 ’ Adamrı durduracaklar ve cezâ v l zacaklar. Bit İ “Neye? Onlar ne ka.nşryof? W | sikletteki adam eğer canbaf” Y“-I i böyle gidebiliyorsa gitsin... İ mezsiniz. Çünkü Amerikada nün vardır. O kanuna göre: “Sokakta bisikletle giderkt?! leri dümenden bırakmak yas ! J | K D f biniyorlar, atın yularını Eüqey ne alıyor, gelin arkada, düğ 539" bisesi ile, elinde bir demet * yef tutuyor, böyle kiliseye B"dı_ l lar, sonra evlerine dönüyorlsrr İ * Ağızsız hayvan. — pDen z vi nası veya deniz yıldızi dent F suda yaşar iptidai hayvanın ylâ ! ' hazım borusu, karnı, bağif gt hep midesidir. Hayvan B0t dr zaman midesi, vücudundan .. şarr çıkar, sularda bulduğU işil cekleri alır, bu suretle a8i7 — , l görmüş olur. Sonra onlari Yc 'e de vazifesini.yapar. Bunla ya'ı | zım edilmiyen — kısımların? â. da güvey önde, gelin arkada ata mak işi de onun üzerindedi?