Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
” ! vea Üi t HABER—-—--;) ÇERKEDE, , ( HABER'in Tarihi Romanı: 20 Mevlevi dedeleri porsuk çadırlar Yazan : RAHMİ YAGIZ içinde karavana yıyorlardı İhtiyar adam hademelerin taşıdığı sedye ile tekrar otomobile yerleştirildi. Talât Pağa, yaverler, divanhane hademeleri, binek taşının yanında duran otomobilinr etrafına toplanmışlardı. Otomobil sadrazamın işaretile ha « vekete geçerken Reşit Efendinin sesi işitildi: —— Kurbu sultan ateşi süzan büved. Ve, ohomobil bir cenaze alayı halinde sadare. tin dış kapısımdan çıkarken orada birikenlerin gözlerindeki yaşlar ayaklarma — doğru yuvarlandı. Talât paşanm, içini çekerek söylendiği duyuldu: — Zavallı Reğid efendi, seni kendi elim, ken- di dilimle bu hale getirdim... Reşld efendi tekkesinde uzun müddet yatakta kalarak yine Talât paşanm tayin ettiği doktorla- Fım tedavisiyle yara ve berelerden kurtuldu. F'a- kat bundan sonra sakat bir halde ömür geçirerek 8 söne evvel vefat etti. MEVLEVİ TABURUNDAKİ HADİSELER Tabur merasimle trene binip Suriye cephesine doğru yola çıkarken Mevleviler neylerini üfliyerek neşe içinde bulunuyorlardı, 26 mart cuma günü tren seyyar bir semaha. ne halinde ve dönen mevlevilerin huni şekli alan etekleri vağonların pencerelerinden uçuşarak Kon. “yaya varmışti. Konyalılar mevlevi — gönüllülerini merasimle karşıladılar, İstasyonda hazırlanan zafer taklarının altında dedelere “lokma” dağıtıldı. Çelebi burada taburu terkederek mevlevihâneye çekildi. Alatur- ka &aat 12,30 da tabur Konyadan trenle hareke- ke geçti. Ertesi günü saat 3 de Pozantiye geldi ve yrenden indirildi, O zaman tren Pozantiye kadar geliyordu. Yo- lun bundan Sonraki kısmı dekövil ve ekleme dar Hatla mmtakaâdan mıntakaya kesik parçılar ha. — lindeuzanıyor; muntazamı katarlâr 'bulıinmuyor_ " e du: | Toroslardaki tüneller henliz açılmamıştı. ve Hintli esirler çalıştırılarak açılmağa başlamıştı. Tabur Pozantiden ne #üretle gidecekti? * Bu, orada bir mesele meydana getirdi. Deda efendiler, tabur kumandant ile diğer askeri zevatm yaptıkları teşebbüsleri umursamiyorlar, birer ağaç altıma çekilerek sofralarmı hazırlamakla meşgül o- luyorlardı. Tabur kumandanı öteye başvura, beriye müra- caat ede çalısarak menzil kumandanlığına merbut araba nakliye kollarından birini taburun emrine tahsis ettirdi. Mevlevi dedeölerinin yaya olarak yol almaları gok güçtü, En gençleri 50 lik olan sakallı, külâh- b adamlar allalım kırlarında günlerce yolculuğu göze alamıyorlar, durmadan şikâyet ediyoör, söyle. tiyorlardı. Hele taburun iaşe memurluğuna tayin edilen Hacı bey zade Bebhekli Muhtar dedenin şikâyati ta. burda mevzil dedikodular meydana getiriyordu. Muhtar dede hem mevlevi tarikatine mensub, hem bektaşi babası, hem de mason teşkilâtımnda derece ve riltbe sahibiydi, Dedenin giyinişi de alelacaibdi. Başmda sik- Bü tüneller harbin ikinci yılr sonunda İngiliz ke vardı. Sirtinda entarisi, haydarisi, ayaklarında . pantalonu, en üstte de kaputu mevcuttu. Bunlar, dedenin mevlevilik alâmetlerini teşkil ediyordu. Belindeki kemere gelince bu, tamamen bektaşilik alâmetlerinden mürekkepti. Üzerinde (y) nin kuyruğu zülfikar şeklinde çifte (Ali) işle- meli kemerleri, 12 dilimli (teslim) taşmdan tokası mevcuttu. Bu tokanın Üzerinde ise masön «lâme- ti olan iki mukavves ve altları biribirine — geçmiş zeytin dalı ile bünun ortasında bir göz, gözün üze. rinde de pergel ve gönye bulunuyordu, Dede, Çelebinin nasbı ile taburun İagşe memur. duğunu yapıyor, rütbesi de binbaşı addedediliyor- du. Muhtar dedenin maiyetine 60 lık bir mevlevi emirber verilmiş, rükübuna da bir katır tahsis edil- mişti, ' Arabalara bindirilen taburun yanımda Muhtar dede emirberini yanma alarak katırıma binmiş, ne. fes okuyarak, dem çekerek yola koyulmuştu. Tabur Pozantiden ayni gün #nat 3 de araba. larla hareket ederek saat 10 da Yeni hana vardı. Birkaç saatlik moladan sonra yine yola çıkılarak dört saat sonra yani 28 martta Tarsusa muvasalat etti. Yolculuk uzadıkça, gönüllü dedelerin canları sıkılmağa başlamıştı. Uşak mevlevileri hariç diğer yaşlı dervişler: — Canım, tekkelerde cihadı mukaddese dua ile yardım duruürken, ne diye böyle taburlara ka- tılıip yollara döküldük. Bu iş bizim kârımız değil, genç harcı, yeğit şiarıdır. Varip istida edelim, Bizi tekkelere ve zaviyelere iade eylesinler! Diyorlar, Uşaklılar buna itiraz ediyar: — Bu iş gönüllü hizmetidir. Canı istemiyen icazet altp gerisin geriye döner! : Diyorlardı... Hulâsa, bir taraftan dedikodu sürüp gidiyor, bir taraftan da tabur konaktan konağa yol alarak cepheye doğru ilerliyordu. | Nisatim '6 <1ncı “cumartesi günü Ösmaniyeden - 'hareket eden tâbur artık arabaları tade 'etmek ve * yayâ yol almak mecbüriyetinde kâlmış, bir günlük üzüntülü bir yürüyüşten sonra Kanlı geçide gel- Mmiş, orada iİlk defa kendilerine verilen çadırlarda ordugâha geçmişti. Mevlevi taburunun ordugâh hayatı başlı başina bir âlemdi. Bu, diğer asker kıtalarının ordugühla- rından gok başka, çök tuhaf bir kuruluş mMmeydana getiriyordu. Dedeler, yabancısı olduklart çadırları bin bir güçlükle ve porsuk şekillerde kurabildiler, Tabur kumandant ile karargâha — merbut iki çadırda nizamiye üskerleri çalışıyorlardı, Bunlâar çadırlarımı muntazam şekilde kürdülar. Tabür kumandanı çadırı, onun Yyanma mülhakın çadırı, biraz ilersine doktor Behcetin çadırı ile ec, zane ve revir hizmetcilerinin cadırları topluca ku. ruldu. Bundan gonraki kisim, kira yayılan ve herbiri bir tarafta yer seçen dedelerin bin bir zorlukla diktikleri çadırlarla ordugâhtan ziyade bir yörük obası halini almıştı, : Araziye gelişigüzel serpiştirilen çadırlarda ilk İş. (lokmaya buyur) hareketi oluyordu. (Devamı var) eg ee e . a K ( ci Sabaha karşı saat üçte heyecan- dan sapsarı kesilmiş bir genç For. Papenin odasıma girdi: — Çabuk gelin! Aman çabuk! Daha uykusundan açılamamış ©o lan Fon Papen, Ribbentropun bu haline mana veremiyor, şaşkın şaş kın bakıyordu. — Ne var? ne Oldu? — İngilizler geliyor. Kaybedecek vakıt kalmadı. Esir düşmek istemi yorsanız hemen geliniz. — Peki, Bazı evrakı alıyım. Ya- hut, belki esir düşerim, yakayım da geliyorum. — Olmaz., Derhal kaçmalısınız Vakıt yok diyorum size.. — Peki. Giyineyim geliyorum. — Vakıt yok diyorum size.. Ça- buk gelin. Fon Papen Kudüsten işte bu şe- kilde ve rivayete göre, pijama v. terlikle ayrıldı. Birkaç gün sonra Berlin ekspre - sinde Fon Papen arkadaşına: — Azizim Ribbentrop, dedi, ha - yatımı kurtardınız. Çünkü İngiliz- lerin eline düşseydim kolay kurtul- mam pek muhtemel değildi. Birkaç saniye sonra ilâye etti: — Borçlu vaziyette kalmak âde- tim değildir. Size karşı olan borcu- mu da günün birinde ödemek fır - satını bulacağımı umarim, DÜŞMAN ELİNE GEÇEN EVRAK Fon Papen, Ribbentropun kapı - | sına kadar geldiği otomobile atla - madan önce, evindeki evrakı ne yakabilmiş, ne de yanına alabilmiş- ti. İngilizler ellerine geçen bu ev - raktan azami derecede istilade et - mekte tereddüt göstermediler. Mı - sırda, Maltada, hattâ — İngilterede birçok Alman ajanı bu evrak saye şinde İngilizler taralından yakalan- Bu tev kıflerın arasmda en muhı- mi ve zamanında en cok heyecar ve alâka uyandıranı İrlanda ihtilâ teşkilâtı “Sinn Feiner,, in şefi Sir Roger Casement'in - tevkifi — oldu. Bu zatin Fon Papenle muhabere ettiği, teşkilât için Almanlardan pa- ra ve silâh aldığı anlaşıldı. Vatan? hiyanet suçile idam edildi. Amerika dönüşü kaybedilen ev - manı tevkif etmişlerdi. Kudüste ka lan evrak sayesinde de 70 kişi tev- kif edildi. Fon Papenin talisizliği daha zi - yade mesaij arkadaşiârı veya tanı - dıkları üzerinde tesirini göstermiş - tir. Amerikada Fon Rinteler birkaç sene için hapse atılmıştı — Trehiç Linkoln de gene hapishaneye gir- di. Sir Roğer Câsement collit elize düştü. : Harpien sonra dabü talisizlik Asabi bir halle, gözleri kupkuru, elle- rak sayesinde Amerikalılar 40 Al-| Gizli Vazifeden Haritye Nazırlığına w Fetni IKARD ' Nakleden : otu brakmadı. Meşhur 30 haziran “temizleme,, hareketinde, Hillerin 'S. A.,, ları Fon Papsnit; yakınla - rından ıki kişiyi öldürdüler: Mat - buat şefi Box ile kâtı'»i Edgar Jung. Anşlusdan iki gün Sonra kâtıbı 3aron Fon Kettler kayboldu ve hi kaç tün sonra cesedi bulundu. Fon Papenin yakınlarından va! - nız Fon Ribbentrop bu talisizlik ten kisse almamış, bilâkis talii ker- disine hemen daima gülmüştür. SEVİMLİ BİR ZABİT Bu sırada Berlinde Almanla.ir harp şevki gittiikçe azalmaktaydı Daha makul, belki de şerefli bir sulh akdine müsaade edecek bir si- raset takip edilmesini isteyen muh telif cereyanlar baş göstermişti. Son derece şiddetli ve amansı; dir denizaltı harbi meselesi ortaya ytığı vakıt Kayzerin politikası bütüd Rayş muhafilinin memnuri- yetsizliğini davet etti. Berlinde me: hur Bernsdorf - Bernhart salonu si- 'antı yeri haline geldi. Günün birinde bu salonda şık. gü- zel konuşan, genç bir zabit peyde oldu. Pek az ari olan bu salorda genç zabit bilhassa hararetli bir ka bule mazhar oldu. Başka türlü c» olamazdı, çünkü “moödern,, devilen |fikirler taşıdığını acıkça ortaya kov makta tereddüt etmiyordu. Fon Ribbentrop sulh müda dler arasında kendisine bir mevki edın - meğe çalışıyordu. Harbin Almanya için kaybedilmiş olduğundan şüp hesi yoktu. Yanlış düşünmediği bi: müddet sonra Aanlaşıldı. Kayze kaçtı. Ribbentrop evelden sulh taral - tarları arasında tanınmış bulundu Bğu için Versay muahedesi müzake releri münasebetile Parise gider, mu rahhas heyefine dahil öldü. Yüzba 'şt Fon Ribentropun — (yüzbaşı'ığa terfi etmişti.) Murahhas heyetin - deki vazifesi askeri mütehassıslıktı. HARPTEN SONRA... Alman murahhas heyeti Berline Jöndüğü “akıt, Fon R:.ğ14 '“tayatında ilk defa olaak, hattıha- reketini tayin hususunda tereddüt etti. O deyirde, binlerce genç za bit onun vazıyes.nuc ve mütered dit bulunmakta idiler. Filhakika, kaybedilmiş bir harp a) çıkmış, ordudan — ayrılmış bi şenç zabit ne yapa'â'irdi? “Önün gibi olan zabitlerden biri tüzbaşt Roehm (30 haz'ran hâdise inde öldürülenlerden) askeri mü - shaseıs ola; — gitti. Bir başkası, yüzbaşı Brav—, geri “almıs Cinlilere adam “ldürme u süllerinin en modernlerini öÖğret - mek üzere Çine hareket etti. vil ve asker 'bütün muhaliflerin top | 26 AĞUSTOS — 1939 Of Fon"Riben.rop, anarşi İ masma-rağmen memleketifi JJ mağı tercih etti. Yakışıîdl şık bir gencti. Erkekler ollü veli buluyorlar, kadınların ise onun için çıldırıyorlardı | 0 her salona girip çıkabilî) | GARİP BİR İTHAMİ Arkadaşları soruyorlardı! || — Neden ecnehi bir M*E gitmiyorsun? Meselâ askerl ” hasıs arayan Rusya, Çin, (” merika var, | Ribbentrop cevap veriyo!” — Ben buradan ayrılame” B — Niçin? J — Aleyhime bir dava vaf” sız bir şey... Nedir biliyor T” Beni ordudan kaçmakla if g liyorlar. " — Ne diyorsun? h — İthamnameye nazarln zinsiz olarak alayımı — tefht | ancak harpten sonra ""î kat göreceksiniz ki bu işif ” kemesi başlamadan yüksekt” biİr emirle meni muhakemt ılacağım. | Harp esnasında, böyle tulması icap eden vazifeler * ;ol zabit bulunduğune bil€' , daşları bu cevapla iktifa & ir. Fakat Ribbentropun Mi 3i başlamazdan önce umuN!” hâdise oldu. Almanyada yeni — teşekk” y Cumhuriyet hükümetinîlî;" gayet geniş, aynı zamandâ * ' keri hem de siyasi suçl y bir umumi af ilân etmek aftan istifade edenler araö? Ribbentrop da vardı. Pr UA Ji ” $ ŞEREF JÜRİSİ — | aFon Ribbentrop Cumli ,,Fi'r._w.' ' fini istemuyordu. O Süç İş ki affa muhtaç olsun? Hâf zaretine müracaat ederek Fo 4 me olunmasını istedi, 1" y Filhakika dünyanm hiç ııif kemesi affedilmiş bir sıı';ıı bir adamı muhakeme € Ribbentrop, Fon Papeni. ü birkaç zabit arkadaşını ZİY”) 'ek vaziyetini anlattı. BiT at ra bu arkadaşlarnıdan V ği )larak top.anan bir şeref Pu meseleyi müzakere edı':'ek 'çarar verdi: “Harp esnasında mülö* Ribbentrep şayanı lakdlf sal bir şekilde çalışmış ve | rinin emirleri üzerine 0? / hıklar göstermiştir. ki, eğeT " vi — memul bir surette birdt” yi hayetlenmemiş olsaydı İNW (p yüksek takdiriyle — taltil — nuhakkaktı.,, ll söyliyeceklerim her halde hoşüf | ti mütekallis hıçkıra hıçkıra: — Çiçeklerim, güzel çiçeklerim diyordu. Bu sabah ne kadar mes'uddum, bugüne kadar hiç kimse bana bu kadar güzel bir buket vermemişti. Bundan sonra da böy- le bir buket almama imkân yok. Ne ka- dar talisiz bir kizmışım yarabbi! Nihat Behireye doğru yürüdü. — Yetişir, Behire, ağlıyamazsınız. Size daha güzel bir buket yaptırırım. Ondan, Necdet Beyinden daha güzel bir büuket.. Behire şimşek gibi bir bakışla Nihadın sözünü kesti: — Hayır. Bundan sonra vereceğiniz buketi alır mıyım sanıyorsunuz. Genç mimar, heyecanlı bir hareketle silkinerek öfkesini yenmeğe çalıştı. Fakat buna rağmen yüzü sertleşti. Behirenin bakışı bu gurur ifadesi kar- şısında 'bir kat daha dumanlandı. Hafta- lardanberi yenmek için uğraştığı hisleri coştu. ÂAğzını açtı ve sözleri ölçmiye lü - zunt görmeden düşüncelerini dökmiye baş ladı. Mülüyim fnsanlarım öfkesi şiddetli ve devamlı olüur. Behirenin öfkesi de kolay kolay geçmiyordu. İnleyen bir sesle haykırıyordu: MASAL ÇOCUKLARI HABER —— Büradan gidiniz artık, Nihat Bey, Sizi bir daha görmek istemiyorum diya- rum, Sizden ifreniyorum, sizi evimden kovuyorum. İşitmediniz mi? Sizi kovu . yorum. Buradan gidiniz. — Behire., Sözlerini düşünerek soyıe Unutma ki... — Hiç bir şeyi unutmuyorum Nihat Bey. Hattâ kızgın bile değilim., Sakin sa kin düşündüklerimi söylüyorum. Buradan gidiniz. Sizi görmeğe tahammülüm yok — Behire.. kendini topla.. Bana bu şe- kilde muamele edilmesine tahammül e - demem., Nihat sapsarıydı. Sert bakışlarla genç kıza meydan okurcasına bakıyordu. — Behire.. Bu huyun hiç iyi deği!.. Dü sün bir kere.. Ya ben de öfkemi tutama- saydım. Bu sözlerin beni de sinirlendir - EN A ŞK VE HS A0 MOANEİ : Nakleden : seydi.. O vakıt derhal kapıyı açıp gitmem ve bir daha dönmemem lâzımgelecekti. Genç kiızin bakışları çelik bir yayı an- dırıyordu. Tehdide benziyen bu' sozler karşısında irkilmedi, — Ben de bunu istiyorum. Gidiniz ve bir daha gelmeyiniz. — İyi düşün Behire.. Bir defa gidersem bir daha dönmem. Behire ıztıraplı bir kahkaha attı: — Anlıyörüum. Nihat Bey. Çok yi ar- liyorum. Yine karşımda eski mağrur ve mütehakkim tavrı takınmak istiyorsunuz. Fakat o günler. geçti.. Tahakkümürnüz, gururunuz, hattâ ölkeniz beni korkulmu, yor. Çünkü şimdi artık benim için bir hiçsiniz. Sonra nişan yüzüğünü parmağından koparır gibi çekip çıkardı: — İşte, malmızı da alıp gidiniz. Ümit 70 MUZAFFER ESEN ederim ki, onu takacak birisini kulay bu- lursunuz. Hattâ isterseniz Emirününde kolkola gezdiğiniz kıza veriniz. Beklemediği bu ağır ithamlar karşısın- da Nihat bir defa daha sarsıldı. Bu sefer izzeti nelfsini aşkından daha çok yaralat- mıştı. — Bu da nereden çıktı, dedi. Emirö - nünde kolkola gezdiğim kız da kim olu , yor? Sen çıldırmışsın yavrum. Bu eskı hi kâyenin bugün için hiç ehemmiyeti yol— tur. : -— Sizin için ehemmiyeti Fakat benim için mühimdir. — Kaskançlık sizi düşünmekten me - nediyor Behire. — Kıskançlık mı? Sizi mi kıskanıyo . rum? Güleyim bari. Vallahi haya'e ka - prliyorsunuz, Nihat Bey! Size dair ne düşündüğümü isterseniz söyliyeyim. Bu olmryailir. mez ama zarar yok, İnsan hü? ,' miyenleri işitmeğe alışmalldlf — Söyliyeceklerinizi göz dan dinlemöğe hazırım. — ©Ö halde dınleyınız yt ümidimi kestim. Haftaîardanb“i"; / hüzün içersindeydi. W'l 2 — Niçin bunu bana daha € mediniz. Beraber bir çaresını W Nihat bu cüm.eyi ylerkef' alay etmek istiyordu. Fakat YA" zarmış yüzünün korkunç man” hirenin sözlerinden ne kadar — — olduğunu açıkça gösteriyordu. î'*'—* — Hayır gülmeviniz Nihat Be : lerim çok ciddidir. Düşündüğünt | ha ciddi. Haftalardır ı.u:clf:il'“”'ıB If dele ettim. Sizi sevdiğimi %"'3' dan cok Forkuyordum. Faka: tamamiyle lâkayt olduğumu ._i doğcusu buna çok sevindim | - Teşekkür ederim! .1 ğ “what odahın içinde sinirli qıh | meğe koyulmustu. Thlhu'd Ue t_i gu yerde dimdik duruyo". fzf bir dille söz söylüyordu. BU a,;:*’ Nihadın ağzını tamamiyle K4 (Devamı VAT