dün ” İ 8 AĞUSTOS — 1939 sapi ileri Kara Halil sözünü tamamladı: > Şa halda; zatınız. bize itimat | siniz ki derdest etmek arzu ef- İZ şahsı kendi ihtiyarile ve ne, timiz altında bizzat Bursaya Sn ki Bu hal davayı sulh ile ve “Sİ gibi fasletmiş olur!.. Zira M tekfür efendinin arzusu yeri - > #elniş, hem de karşı tarafın ar, “ Yerine gelmiş olur!.. Kaza Halil sonra atı üzerinde Si sorlusa döndü: > Bu derece killliyetli maiyeti- © nkanın hududu civarında ge. a Takti dolaşmanız nizama muba. !. Bereket ki bir de muhare- Yüküagelmeden yetişip mesele, İatletmek nasib oldu! Yoksa bu ket hakana karşı bir harb ilâ- “np farksız olurdu!., Deği, Üregoriye Kara Halilin sözlerini MW Şaşkın dinliyordu. Yüzü bal, 4 gibi donuk bir-hal almıştı. > Fakat. Diye bir şey söylemek istedi. Fa. * Kara Halil buna meydan ver- a lm alk Üregoriye ne pahasma olursa ol- "(eline geçirmiş oldüğu Miray gi | İYİ sikürinin elinden kaçtığını i Zira kendi maiyeti Achi- - | 250 kişiden mürekkeb mai, nazaran pek faik olduğu İ- Sa küçük bir çarpışmayı mütea Achilos ve adamların derhal ,, ; *deceklerine emindi, Halbuki “ Gtrece aksi bir tesadüf olarak, Aklından bile geçmediği bir st. i, “ Çandarlı Kara Halilin ortaya ermeni işleri ait üst etmişti. Süre Halil iki taraf arasindakt İY ise hakikaten gayet makul *“kilde fasletmiş bulunuyordu. S ilde olmasa koca Türkün ağ bir defa böyle bir karar 1, Ondan dönmesine imkân i Üregoriuz itiraz edecek olsa şim #traflarıni çevirmiş olan müt- Türk süvarilerile korkunç bir * girmek İâzmgelecekti. korkak yaradılmış 0. İznik tekfurunun böyle bir cü- » Zöze aldirmasma ise İmkân Sa, İran için tam pençeye geçirdiği avının elinden kurtuluşuna derin bir acı ve ıstıraplı bir kile bakıyordu. ira Halil, hâlâ yanmakta olan lerin aydmlığında, deminden ilk defa gülümsemeye başla- i. Atının üstünde başını önüne şaşkın bir halde durmakta e —— —— — —— kaybolmasını bekliyen Kara Halil atmı Miraym yanına sürerek genç adamım omuzunu okşadı ve: — Delikanlı! yanpiri gözlü herif çok içerledi ha!, Fakat aziz tek - “AT götürüp teslim ederiz. Sa .|fur dostumuzu atlattık!. Dedi, Miray derhal Kara Halilin elini tutup öptü: — Gösterdiğiniz büyüklğe ben ve dostum minnettarız!,, Dedi. Fakat (© birdenbire atınm üstünde ürperip dikildi. Delikanlınm bu ünl farkeden Kara Halil: — Hayrola?.. Yaralı mısın yok- .1... Diye sordu. Miray Kara Halilin söylediğini dahi işitmiyordu. — Oh! bir dakika kerem buyu- run?,, , Diye hemen atını sürdü. Achilos askerlerinin arkasma geçti, Afroditiyi hatırlamış ve onun şim diye kadar ortaya çikip oraya gel. meyişine hayret ederek onun bek» lediği yere seğirtmişti. , Afroditinin emir meferiyle bera- ber bekliyeceği yere geldiği zaman ağzından bir hayret nidası fırladı. Karanlıkta sağa sola; — Afroditi! Afroditi! Diye seslendi. Hiçbir cevab O alamaymes atını deli gibi sağa sola koşturdu. helecanıı Hiç kimseler yoktu. O vakit bir halde: — Yarabbi!.. Diye söylendi. Mirayın süratle önünden geçerek bu tarafa saptığını görmüş olan A. ehilos önün bu istikamete niçin git- tiğini derhal anlamış ve onu uzak- tan nazarlariyle takip etmişti, Fakat Mirayın dönmediğini gö - rünce merak ederek o da arkasın” dan gelmisti. Mirayın karanlıkta şaşkın bir hal de arandığı görünce: ! — Miray!.. diye seslendi. Ne ya» piyorsun?.. Miray canından vurulmuş gibi bir dehşet içinde: A PLANŞ 49 raba) 10. F: le petit eharlot â main HABER — Akşam Postam İNTARIHI ROMANI: 66. Yazan: Muzaffer Muhittin Türk süvarilerile korkunç bir cenge girmek lâzımgelecekti — Oh! dostum, Afroditi yok! Dedi, — Kabil değil dostum!., Yok! Demindenberi arıyorum!, Esasen kendisi burada olsaydı deminki hâ. diseleri uzaktan görecek ve merak ederek o da yanımıza gelecekti!. Böyle bir şey olmadı!.. Achilos hayretle tasdik etti: — Evet!., Bu doğru. Miray birdenbire üzengileri üze- rinde doğrularak bağırdı: — Alçak! Afroditiyi kaçırdı! Achilos telâşla sordu: — Alfroditiyi kaçırdı mı? Fakat <im? Miray deli gibi bir halde: — Kim olacak? Gregorlus melü- nu! Diye bağırdı ve hemen atını de. min Gregoriusun hareket ettiği isti- kamete yıldırım gibi sürdü. Mirayın gece karanlığında rüzgür gibi uçtuğunu gören Achilos şaşırıp kalmıştı. Fakat derhal kendini top tadı ve Kara Halilin Mirayın firar atiğini zannedeceğini (o düşünerek #men Çandarlınin yanma avdet et- ti ve büyük bir heyecanla: — M “sem kumandan! Mühim r hâdise var! dedi, , Kara Halil canı sıkılmış bir hal de: — Fakat. Şimdi şu tarafa yıldr un süratile giden süvari kimdi? Diye sordu. 5 Achilos tereddütle; — Mirayl dedi, — Miray mı? — Evet! Kafa Halil birdenbire müthiş bir Mkeyle; anasını! diye bağırdı. Bu “ikürli böyle firar edecek kada tamest bir adama hiç benzemiyor du? Bak yediği naneye! Fakat. Achilos atıldı; — Fakat müsaade buyurun! dedi, "ar etmiyor! Afroditiyi alçaklar azızdıkları için deli gibi onların kasından gitti! Müsaade ederse niz kendisini yalnız dırakamıyaca” Yum? (Devamı var) 110, İ: the hand.cart , 10, A: der Handweagen Pancar toplanması (hasadı) Fr: La râcoilte des betteraves İ; The Best Corp Güvercin doslları penceresi sarmaşık- di. Sabahları bu pen- cerenin kenarı güvercinlerde do lardı. Lydia, eliy”* yiyecek vere- rek onlarla dost olmuştu. Çünkü © bu yabancı memlekette çok yal- nızdı, bu güvercinlerden başka dostları yoktu. Lydia İngiltereye eski ve çok asil bir ailenin çocuğu olduğunu isbat ederek büyük babalarından kalan servet ve İsmi almağa gel mişti. Ne de olsa bu şeylere, bu kadar uzun senelerden sonra $a- hip çıkıp bunları isbat etmek ?a- mana bağlı bir şeydi. Şimdilik yalnız ve kimsesiz yaşıyordu. Kırk yaşma yaklaşmış olduğu hari de bütün ömrü sıkıntı içinde e saadetsiz olarak geçmişti. Bulunduğu yerin Oo yarısından fazlasını isbat ederek alacağı ismi taşıyan âilenin topraklar: idi. Bu küçük şehir dük Gingston - İyon » Hilldelerin muazzam şatolarının gölgesi altında âdeta eziliyordu. Lydia şimdiki halde sahipsiz kalmış olan bu yerlere ne zaman sahip olabileceğini herüz bilmi- yordu. Bu şey tahakkukvedinciye kadar kiraladığı küçük bir evde kendi kendine yaşamaktaydı. ... Sebzeci arabasını ilk defa ola- rak bu küçük sokakta durdurdu” gu zaman, civarda uçuşan bütün güvercinler onun etrafını almıştı. Lydia onu penceresinden görüyor” du, O, genç ve sarışın bir adami... Yüzü ve elleri inanılmıyacak ka: dar beyazdı. Lydia onu ilk defa olarak görüyordu. Fakat o halde| buranın yabancısı değildi. Güver- cinler ve ilerideki çayırda otlayan kuzu ve keçiler onu tanıyordu. Etrafını almışlardı. O mütebessim bir yüzle bu hayvanların hepsine verecek bir sebze kabuğu buluyor- du, Ne kadar merhametli bir adama (benziyordu. Hayvanları çok sevdiği belli idi. Bu, Lydia Çeviren : için, çok mükimdi. Çünkü Lydia da hayvanlara çok düşkündü. >... Sebzeci, haftada üç gün bu dar sokaktan geçiyor ve sebzelerini satıyordu. Her detasında da hây vanlar onun etrafuu alıyor, hattâ onun arabâsını takip ediyorlardı. Bu genç adamın ker halinde bir| kibarlık ve iyilik vardı. Lydia 9 nun nasıl olup ta böyle balta | ları fırçalarken kendine katla bakıyordu. Muhakkak ki he- yetişmiş ve asil bir aileden olma dığına hayret ediyordu. Üçüncü gelişinde Lydia sebze almak aşağı şarak; — Bonjur, dedi, O, açık mavi gözlerini Lydia dan ayırmadan: — Bonjur Mis. Diye cevap verdi. Lydia aldığı sebzeleri sepetine doldururken, güvercinler başlarının üstünde u- çuşuyorlardı. Bir tanesi genç ka dının kolunun üstüne kondu. Sebzeci: — Bunlar seyyah güvercinler- dir mis, dedi. Bunlardan bir kaç tane beni mevimde var, Tüyleri - nin güzelliğini görseniz hayret e edersiniz, Bu genç adamın sesinde de öy“ le büyük bir tatlılık vardı ki Lydia kulaklarına inanmâk iste- miyordu, Güvercinlerden ne bü- yük bir mühabbetle bahsediyor - du? Lydia parayı verirken bile başını kaldırıp da onun yüzüne bakmadı. Öteki devam ediyordu: — Hava çök rüzgârir olunca bu zavallı kuşlar yollarına devam edemez ve düşerler, barınacak bir yer ararlar. Lydia başını kaldırıp genç ada ma baktı, Fakat onun mavi “ve parlak gözlerinde öyle tatlı | bir kuvvet ve nüfuz vardı ki bilâih- tiyar yeniden başını önüne eğdi. Sebzeci gayet bir sesle hâlâ anlatıyordu. — Böyle düştükleri zaman on- adi. Onun arabasına yakla yavaş işin | SUAD DERVIŞ larsalıp evime götürdüm, ken- dilerine gelinceye kadar, hava oluncıya kadar onlara bakarım .. Sonra salıveririm.. Kuşlardan, tıpkı müşfik bir an- se çocuklarından nasıl bahseder- se öyle bir tatlılıkla bahsediyor du, tiği önünde saçla dik » Lydia âynanın nüz gençti. (Vücudunda daha şençliğin retigi vardı. Çehresi he- aüz taravetini kaybetmiş değildi, Saçlarının arasındaki bir kaç be- yaz teli görmek hakikaten müş- küldü. Böyle olduğu bale bu gençliğin artık devam edemiyece- ğini biliyordu. Daha bir kaç sene, hepsi bu kadar... Genç kadının içinde tuhaf bir hüzün vardr. Zaten bir kaç gün“ denberi içinde bu üzümü eksik değildi. İstemeden o genç adamt dü: yor, böyle cahil ve aşağı tabakadan, bu kadar genç bir ço- ğu beğendiği ve düşündüğü için de katıvven utanmıyordu. Böyle: düşünürken (dışarıda gebzecinin sesini duymuştu. E linde para çantası ile koşarak a- şağı indi Sebzecinin arabasını gene güvercinler ve diğer hay- vanlar satmıştı. İki İngiliz hizmetçi kadınıda gebze ayırmakla meşguldüler. Be- yaz çehreli ,tatı gözlü delikanlı onu görünce; — Bonjur, Mis.. dedi. Lydiz. heyecanını göstermeme ğe çalışârak: — Bonjur! Diye cevap verdi. Gözleri onun açık renk gözlerine tesadüf edin- ce yüzü kıpkırmızı oldu. İki hiz- metçi kadın gitmişlerdi. Sebzeci ona gene hayvanlardan, kuşlar - dan bahsedip duruyordu. Eğilip yanındaki keçilerden birine (o bir sebze kabuğu yedirdikten sonra, (Lütfen seyfayı çeviriniz) Gregoriusa dönerek: A: Bis Rübenernte > Ayağımızda ı ği Sai vakti Ser Mei i, ŞEKER FABRİKASI o döponilliöes de Ieurs fenil, dökülmesine meydan verilme- (tasfiyebane) (pancardan les) « * Sanırız, meseleyi de fasleyle - şeker çıkaran, pancar İ 2.İ: the sugar beetroot (the İş) S2iz tekfur efendi! Öyle değil “ şekeri yapan yer) | sugar , best or beet) iğ « baca without the tops (eaves) Kara Halil Gregoriusun cevab 1, F: la sucrerle (la iratile” | 2. A: die geköpften (ent. i âahi beklemeden kat'i He de suere) (guj extrait İ bilâtterten) Zuckerrüben Mesle: le sucre de la bettetave, | (Rüben) > Eh”, aziz dostumuz tekfur e. gul fat du sucre de bet- , Yİ! Siz elbette ki birim emanet terare) 5. PANCARLARIN YAP, "tri yerlerine götüreceğimize İ- « İn eheminde RAKLARINI AYIRAN Bar buyurursunuz!,.. Şimdi size 1. İz the suzar factory KADINLAR Ni vetinizie birlikte buradan önce (€whleh extracts from 3. Fi les femmes /, coupânt f Heç eyliyerek şehrinize hemen suzür - böet the bestroot- le eollet des batterares seniz gerektir!.. #ugar or sugar) 3. İ: women removing the Kara Halil bu sözü pala bıyıkla- a the ehimney tops (taking off the iea- İk #allıyarak adetâ bir emir gibi 1. A: die Zuckerfatrik (stelit ves) from the beets ru etmişti. sus den Zuckerrüben den 3, A: Franen belim Kö fen ta 'Borlus dudaklarımı ısırdı, Fa. Rübenzveker ÜZucker) (Entblüttera) der Rüben “e Yaziyeti çarnaçar kabul etmek her) Türk yoğitinin kararma itaat a die Erse (der Sehlot, || 4. PANCAR TARLASI ek mecburiyetinde kd. Sehornateln) 4. Wi le ehamp de betteraves derhal kılıcını çekip Ka- 4, the peet £eld a selâmladı. Miray ve Aehi- 2. YAPRAKLARI (boğazı) 4, A: das Rübenfeld | yüzlerine şaşı gözleriyle müt ? KESİLMİŞ ŞEKER kindar nazarlar attı ve atını ge PANCARI &. YAPRAK YIĞINI A geriye sürdü, 2. F: les betteraves /. seri. F: le tas de fenilles Bir içi dakika sonra Gregoriusun da İznik istikametine doğru Selarız terkediyorlardı. 'Zorlus ve maiyetinin gözden öres (â suere) dont le collet est coupf (guj sont İ: the heap of icaven 5. 8 5. A: der Blâtterhavfen g4 İK e: ip İs