Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Ha — me B9 ee ire el MT * — ÖŞ e ş y ı | 21 TEMMUZ — 1939 Bu uzun yolu tercih etmeleri her | Hangi bir ihtimale karşı emin ol . - Maları içindi, Fâkat tam vakit geceyarısmı geç | Fişti, neresi olduğunu tayin ede. | Pitdikleri bir ormanın kenarından S*€mekteydiler. B"*deııhire yolun sol tarafından Önlerini _Ö,? €ki zırhlar giyinmiş bir adam “tkçe olarak: — Dur!., nîv-ı bağırdı, hy atin üzerinde gayet dalgın bir halde yol aldığı için bu sesi an- ! îlzîn işitmiş, birdenbire ürkerek a- | n dizginlerini kısmıştı. Ünelnnln ziırhli süvarilerle çev - 1 olduğunu görünce hemen kı. ıçı”“’mı çektiler ve durdular, ÂY bu aralık bulütlarla kaplan . Olduğu için yol hayli karanlıktı. Caf atlıların zırhları karanlığa &men parlamakta idiler, lqmmy' bunların Bizans askerleri | Yğunu derhal farketti. Fakat | Sür hip sesle : | — Kimdir o? Diye bağırdı. “Vanler hiç ses çıkarmadan yak Ar, Bn öndekinin bir Bizans zabiti ol- üniformalarından anlaşılıyor- G&ript:r ki bu zabit türkçe de ziş '—'-'kleydi Sıçramakta olan atını | ÖPtetmiye çalışarak: | ha: Haşmetlü Bizans imparatoru | nuzl'etlerınm emirlerile mevkufsu - Dedi, Miray birdönbire gaşaladı! — Biz.mi ? Zabit tekrarladı: ” — Ryet!, . — Pakat... — Ne fakatı? Y sararmış bir halde: Fakat mümkün değil! Dedı zabît derhal üniformasının kol Y*tinden bükülü bir kâğıdı çıkardı. b — İşte emir elimizde! edi, yi İm—" Fakat siz bizim kim olduğu - ! 'biliyor musunuz? Diye Zabit Verdi; gayet ıakîıı bir sesle cevap d; Evet... Miray ve refiki Can. dimlıy hayretinden donmuş gibiy. Tekrar itiraz etmek istedi: — Biz bizzat imparator hazretle- da:ı Elî yakmlarısınız Ve kuman - yom'*hllmun emriyle İzmite gidi - *. Bunda bir yanlışlık olacak! Dedi, İ Zabi t güldü: &nhşlık mı? dedi, Bu kabil ö. Yekı bikaima Bzin için kestik! halde imparator hazretleri- *Mirlerile kılıçlarınızı muvak - ! teslim ediniz!, % te;&şmçıamnm mı? Demek ağır | nin - kat — Hayır, ihtiyat! Y müthiş bir darbe yediğini Amıstı. Askerler 50 - 60 süvari- j uhhmü?ekkeptıler ve hepsi pürsi - i'“llâ. Mukavemetin hiçbir suretle “ım&k olmıyacağını gördü, Teslim İ » utm başka çare yoktu. At bu ne demekti? Ahilos bun yoı% Ataba haberdar değil miydi? Sevrilmeleri için yine saray- Zaı,ım emir verilebilirdi?. ni t daha fazla bekliyemiyeceği- j döne ttiren bir tavırla arkasına RE askerlerinden birine: Emc*nzâverledn klıcmı almız!. İ verdi, Rnl CÖ llm Y hemen kılıcını çıkarıp tes. ş f?ttı ÂAdamına vermesini işaret Sonra zaptea, Bizans zabitine — hiddetini €mez bir halde: atlılar çeviriverdiler.. En! HATUIJVN NGİ%B . HABERİN ARİİ ROMANI: 54 Yazan: M uzaffer Muhltln /-Miray, gelenlerin Bizans askerleri olduğunu farketti — Emri yerine getiriyorum, gö- rürsünüz!., Fakat bu işte mutlak bir yanlış . lik olacağında ısrar ederim! Yine imparator hazretlerine ait gaye! mühim bir vazifenin ifası için pek ühim bir yere gitmekteydik! Sizr mesul olacağınızı ihtar ederim. Dedi. Zabit Miraym yanıbaşma atme yol vererek: — Ben de vazifemi ve aldığım kati emri yapıyorum! dedi, Hattâ mukavemet etseydiniz, yahut fira- ra teşebbüs etseydiniz, sizi ölü o - larak yakalamak emri verilmişti. Emir maalesef bu kadar kati ve şiddetlidir!.. Şimdilik Dramahilos çiftliğindek' süvari karargâhıma kadar gelecek- siniz!, Alacağımız emre kadar ora. da mevkuf kalacaksınız! Hâdise bun dan ibarettir! Dedi, Miray ölgün bir haldeydi. Böyle bir şeye maruz kalacağını asla ak- İmdan geçirmemiş ve darbenin ne, reden geldiğini bir türlü atılıyama - TMıştr, Bizzat imparatorun o kadar e - hemmiyet verdiği gizli kıta küman- danı Ahilos namma hareket ettiği halde yine impartoör tarafından der. hal tevkifinin emredilmesindeki hik meti bir türlü kavrıyamıyordu. Bir defa eğer tevkifi uzun sürerse hem gizli kıtta, hem Ahilos mahvolmuş demekti. Onun İçin bu tevkıfmden Ahilo - sun kâtiven haberdar JOolmadığına hükmediyordu. - , Yolda süvarilerin önünde ve Bi. zans zabitinin atbaşı yanında yürür ken süratle bunları düşünüyor, şid- detli bir yeis ve tehevvüre kapılı - yordu. Zabite: rim ki bu işte behemehal yanlışlık — Fakat, size tekrar temin ede- | na gayet mühim bir devlet vazife - sile memurum!. Benim tevkifim biz zat imparator tarafımdan dahi müm kün olamaz! Zabit, bu sözü söyliyen adamın üzüne hayretle baktı. — İmparatoör tarafımndan da mı ıilamaz? Diye tekrarladı, — Evet, olamaz! Çünkü impara, orun son derece ehemmiyet verdi- Şi büyük menafi ve pek çok İnsan nahvolacaktır! Zabit hayret içinde: — Fakat ne yapayrm? Benim e- imden ne gelir? dedi. Miray hararetle devam etti: — Her halde, dedi, sizin de be- iim de mesuliyetimiz ihtimal pek soktur, iş anlaşıldıktan sonra., Fa, kat neye yarar ki o vakıt iş işten zeçmiş olacaktır! Onun İçin, size bir ricada bulunacağım! Bunu yap- manızda hiçbir mahzur olmadığı gi. 'bi gerek sizin ve gerek benim me - süliyet ihtimallerini de tamamile or tadan kaldırmış olacağız! , Miray, son derece mahirane bir tabiyeye müracat etmekte ve mu - vaffak olmakta idi, Zabit yumuşa - Miştr. | — Söylediğiniz tedbir mademki mesuliyeti mucip şey değil, nedir? Diye sordu. 4 — Hiç! Vukuu hali yarm akşam İzmitte bulunacak olan Ahilosa ha. ber vermek! Bundan ibaret! Dedi, Bizans zabiti t_ebessüm etti: — Bu kolay,. Peki, bunu yaparız, dedi. Sabahleyin kendi emir nefe'- Yrimi gönderirim!, Miray zabite hararetle teşakkür etti. Kendisini çiftlikte bir odaya koy dular. Yine seyisini yanma vermiş. lerdi, Kapıya iki nöbetcçi dikildi. Zabit kendisini selâmlıyarak git- ti. Giderken yine adam gönderece- ğini müsterih olmasını söyledi. ei 25 “Manifaturacı Kubkin — oğul- ları,, firması hesabına idare edilen fabrika mektebinin muallimi Fe. dor Lukiç Sısoyef ziyafete git - mek için hazırlanıyordu. Her se- ne imtihanlardan sonra fabrika müdürlüğü tarafından bir ziya- fet vermek âdetti. Bu ziyafetler.| . de, ilk tedrisat müfettişi, — mü- meyyizler ve fabrika idare heyeti bulunurdu, Ziyafetler, resmiyetlerine Trağ- men, sürekli, şen ve tatlı olurdu. Muallimler, — aralarındaki Tütbe farkını unutup, yalnız kendi e- meklerine güvenerek, doyuncaya kadar yerler, ahbapça içerler, ses. leri kısılıncıya kadar bağırıp ça gırırlar, şarkı sesleri ve öpüş şa- pırtılariyle bütün fabrikayı bas- tırarak akşam geç vakit dağılır - lardı. Sısoyef, fabrikadaki hizmetinin yılları sayısına karşılık olmak Üü- zere, bu ziyafetlerlden on üç tane- sinde bulunmuştu. Şimdi ise on dördüncüsüne hazırlanıyordu. Kendisine mümkün mertebe res- mi ve müuvafık bir şekil vermek istiyordu. Yeni siyah kostümünü tam bir saat elbise süpürgesiyle temiz. ledi.. Hemen hemen bir o kadar zaman da aynanın karşısında mo- dern gömleğini giymek için uğ- raştı. Düğmeler iliklerine girmi - yor'du. Bu hal, onda, karısının he. salınma olmak üzere, bütün — bir sikâyet, öfke ve azarlama fırtına- sının kopmasına sebep , oldu. Etrafında pervane, gibi dön. |mekten biçare kadıncağızın der- manı kesilmişti. Nihayet kendisi de azap duymağfa başladı. Mut- faktan, — temizlenmiş tozluğunu getirldiler. Ayağmıma — geçirmeğe kuvveti yoktu, Dinlenmek için bi- taz uzanıp su içmesi lâzımgeldi. Karısı içini cekerek: — Ne kadar da zayıfladın, « de- VAO A K R “A ', v ':ı———.*———,-':—rf—»e eç ÇY VU '*-“Ü,"İ"r"" _ çı-:_'uu% sözünü Sisoyef hiddetle onun kesti: — Rica ederim, bana akıl retmeyiniz !.. öğ- Son' imtihandan memnun kal- madığı için muallimin fevkalâde canı sıkılmıştı.. İmtihan güzel git. mişti Büyük sınıf tallabeleri çok iyi cevaplar vermiş, — mükâfatlar almışlardı. Gerek fabrika müdü- rü, gerekse Gdevlet âmirleri vaffakıyetten memnun kalmışlar. dr. Lâkin, muallim için bu azdı .. Talebeden Babkin her zaman hiç yanlış yapmazken bu imtihanda üç imlâ hatası yapmıştı. Sergeyef ta heyecandan 17 yi 13 e darbede- memişti.. Müfettiş genç, tecrübe- siz olduğu için zor bir imlâ parça- sı intihap etmişti. muü- Müfettişin ricasr Üzerine imlâ yazdıran civar mektep muallimle- rinden Liyapunof da, arkadaşça bir iş yaparak kelimeleri yazıldığı gibi değil de, âdeta çiğner gibi söylemişti.. Muallim, karısımın yardımiyle tozluklarını ayağına — geçirip ay- nada bir daha kendine baktıktan sonra çentikli bastonunu eline al. dı ve ziyafete gitti. Fakat ziyafe- tin tertip edildiği yerde, fabrika müdürünün dairesinin tam önün de ufacık bir münasebetsizlik ol- du. Ansızın öksürmüştü.. Öksü- rüğün — sarsıntısından başından şapkası yuvarlanmış, elinden bas- tonu düşmüştü. İçeridekiler bu öksürüğün sesini işidince, hemen dışarı fırlamışlardı. Sisoyef mer- divenin en alt basamağına çök - miüş, terler. içinde kalmıştı. Mü- fettiş hayret etti: —AÂ a 'a !Siz misiniz Fedor Lu. kaviç? Siz de mi geldiniz?, — A, gelirsem ne olur?. — Eve oturmanız, zannedersem daha müvafıkt. Bügün çok has- tasınız... | sının başına eğer mevcudiyetimle huzuru âli- nizı rahatsız ediyorsam o başka.., Geri dönebilirim. — Aman efendim, rica ederim; bu sözlere ne lüzum var? Böyle bür fikri nasıl aklınıza getirebilir.. siniz?, Siz de biliyorsunuz ki bu ziyafetin mücrimi biz değiliz, siz- siniz. Zira, biz bilâkis çok mem- nun oluruz., Safa geldiniz, buyü- rvunuz 7. Fabrika müdürünün dairesi kâ. milen ziyafete hazırlanmıştı. Bir Alman “Olegrafe',, r arma ve ci- lâsiyle süslenmiş bir yemek oda- sı.. Büyüğü yemeğe, küçüğü me- zeye tahsis edilmiş iki dolu masa., İnik pancurlardan süzülerek ge- çen sıcak bir öğle ziyası.. Loş - lük.. Pancurlardaki İsVâçre man- zaraları, arma ve tabaklardan bir genç kız saffet ve hassasiyetiyle bakan ince, pul, pul domuz sü« cukları; hema bütün bu şeyler, yağlı, munis gözlü, yuvarlak gö bekli, iyi kalbli bir Alman olan ev sahibine ne kadar benziyorlardı... Adolf Anderyeviç Bruni, me- ze masasının etrafında, yangın varmış gibi, fırıl firıil dönüyor - du. Kadehleri dolduruyor, tabak- larr düzeltiyordu. Ve bunların hepsini de;, sanki misafirlerini eğ- lendirmek, onlara karşı olan mu- habbetini isbat etmek için yapı- yorldu. —Misafirlerin — omuzlarını okşuyor, gözlerinin içine bakıyor. kıs kıs gülüyor, ellerini uğuşturu- yor, velhasıl iyi bir köpek gibi yaltaklanıp duruyordu. Sısoyefi görünce, kesik bir ses. , le: me inanamıyorum; safa geldiniz.. Demek rahatsızlığınızı bile dinle- miyerek ha!.. Beyler size bir müj- de vereyim: Fedor Lukaviç gel dil.. Pedagoklar artık meze masa- toplanmış, châes)) İruit) B ı K İlower) som ) 260 tites drupes 4. İ: the fruit (the raspberry, the rasp; an aggreate d. A: die Frucht (die Himbe- ere; eine Sammelfrucht) 5. DİKEN (şevk, ibre) A—D; İNEBLİ NEBATLAR İ: the flowering, or - blos- soming, twig (the twig İn a the lcaf b the flewer (the hlos. . A: der blühende Zweig n das Blatt | rappro- Armut fadacı| F: Le polsier İ: The Pear or Pear « Trea Ai Der Birmbaum nen nebatlar) 5. F: J'aiguillon m, A—D: fruits m. bacciformes baies /, comestibles, plan. tes /. bacciföres) 5. İ: the priekle A—D: İ: berry-fruit, berry - bushes 5. A: der Stachel A—D: A: Beerenobst, Beecrenstrâucher 1. ÇİÇEKLİ DAL b die Blüte a yaprak 2. YEMİŞ, MEYVA (ar- b çiçek mut, ikiye bölünmüş, ke- 1. F: le ramecau en flecurs silmiş) (florifere) a sap (kuyruk) a İa feyille b et (lüb) ' b la fleur c orlta (eşelek, mesken) d küçük çekirdek (tohum) 2. F: le fruit (la polre; cou. p&âe en deux) a la güene (e pedoncule) b la pülpe (la chair) e le ceür (İa loge) d le pâpin (la semence) 2. İ: the fruit (the pear; cut € the stigmas (İn the ” middle) and the sta- | mens 2. A: die Blüte a der (unterstüândiğe) Fruchtknoten b der Keleh (die Keleh- blâtter) e die Narben (in der ; Mitte) und die Staubge- | füle — | Salkım Trenmk Üxzümü B olacaktır! Zira ben imparatorun di - Bu ziyafete gıtmesen daha| —— Bunda şaşılacak ne var? Bu-| yorlerdi. mabeyncisinin oğlu Ahilosun namı. (Devamı var) iyi olur. gün de dünkü gibiyim.. Yalnız, — Sonu var — PLANŞ 389 İ g PLANŞ 39 n un fruit compos& (de pe- (meyvaları, incbleri ye. 8. YEMİŞ (yeşil frenk üzü. mü) F: le fruit (la groseille verte, une groseille â ma. güereau, üne bale) İ: the fruit (the gooseber. ry, coll. the goosegog; a berry) A: die Frucht (die Stachel. beere; eine Beere) 8. F: Le grose'lliler &â grappes İt: The Currant or Currant - Bush A: Der Johannisbear- strauch 1. SALKIM | a salkımlı frenk üzümü — | meyvası (lnehi) b sap 1, F: la grappe a la groseille â grappe (üne halec) b le pödoncule 1. İ: the büneh of currants | a the currant (a bemy) ı b the stalk with the fruit, 1, A: die Fruchttraube A die Johannisbeere (eine Beere) b der Fruchtstiel (Trau. benstiel) 2. ÇİÇEKLİ DAL a yaprak ! b çiçek salkımı (salkım halinde çiçek) 2. F: le rameau en fleura (floriföre) a la feuille b la grappe de fleurs (let fleurs /. en grappe) 2. the flowering or blos. soming, twig (the twig ir flower) n the leaf b the cluster of flowers or blossoms 2. İ: the flowering, or — blos, 257 — Ö, Fedor Lukavıçt Gözleri. atıştırı.. —