Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
3 NIİSAN'—s TU39 AKŞAM POSTASI Sahibi ve Neşriyat Müdürü ., Hasan Rasim Us İDARE EVİ: Istanbul Ankara caddesi Posla kutusu: İstândut TİA. Tolgral adrasi: İstanbul HABER Yazı işleri telefonu: 23872 ldare , - 3 24370 ; İlân — | « DAĞ 20335 ./.. ... PABÖONE"ŞARTLARI | L Türkiye Ecmabi K # Söneclik — 1400 Ka 2700 Kr. & GSaylık T50 « 1400 4 ı © Gaylık — 40n . 6.00 £ :-'-'L"h-.-'â-o-'--_.imıh -. HMayata dair a Kongre münasebetile N EŞRİYAT kongresinde, eski | şairlerimizden hangilerinin eserinin yeniden basılması — lâzım Beldiğinden tutun da en küçük kasa- balara, köylere bile kitabı götlürme- hin çarelerine kadar, irfan hayalı- izin bütün mühim meseleleri ko- uşulacak. Bunlar üzerinde öteden- Deri düşünülen, fakat devası bir tür- gl bulunamıyan dertlerdir; bunun Ççindir ki o kongrenin, programına Yduğu her meseleyi katl bir suret- şhalledeceğini ümit etmek — fazla ür, Fakat çok hayırlı kararlar veri- | ceğinden eminiz; o köngre hiç ol- İ l1â2ZSa münevverlerimizi, —muayyen | !:Gseleler Üzerinde elbirliği ile ça- lı Şmağa sevkedecektir. | | Ne istiyoruz? Bunu söylemek mem Çlelâette itfan hayatını — genişletmek, ?'bîcuma ihtiyacını arltlırmak — ve bu ;'_Iî_llîyacı karşılıyacak kitapları mey- f'gim;a gelirmek... İstediğimizi — söyle- ;İîlek kolay ama gayeyi temin edecek “Yolu bulmak öyle kolay değil. Bu ga- we üzerinde hepimiz düşünüyorüz; JTakat o kadar ayrı neticelere varıyo- ruz ki anlaşmamıza, elbirliği ile ça- ;*hşmamızu imkân kalmıyor. Bir memlekette evvelâ okumanın lüzumu, faydası mı anlaşılır? Yoksa evyelâ okunması lüzumlu, — faydalı |kitaplar mı yazılır? Yani, daha kısa bir tabirle. — Muharrir mi evveldir? |kari mi?... Muharrir, kendisinden e- iser istiyen bir külle — bulunmadığı için yazmadığını söylüyor; kütle ise pealesemam —a ç l —— H0 — A0 ae O |disinde okumak âdetinin edemediği cevabını veriyor. Hangisi haklıdır? Muharrire veya karie hak verdiğinize göre iş büsbütün değişir, Bazılar - ben de onlardanım - ka- rie hak veriyorlar; yani memlekette okuma ihtiyacının, âdetinin kuvvel- lenmemesinin sebebini büyük, geniş bir edebiyâtimız olmamasında buluü- Yyorlar. Önce kari yetişmez, eserini okuyacak belki hiç bir kimse bula- levan muharrir yetişir. İrfan paza- Tında arz, talepten öncedir. — Fakat muharrir nasıl yetiştirmeli ? ... Bizde, büyük bir yekün tutamıya> ıcak olan gazeteci muharrirler müs- tesna, muharrirlerimizin hepsi pro- -Fesstönel değil, amaleur'dür. Her hi- 'rinin muallimlik, — memurluk, bhattâ Jtüccarlık, bankacılık gibi başka mes- Jekleri vardır; asıl işlerinden arttı- abildikleri vakti edebiyata — hasre- |derler. Edebiyat hayatımızı evvelâ (bu halden, yani sadece bir amaleunr' Hıel' ülkesi olmaktarnı kurıarrna'lldll'- (Nasıl? — Muharriri geçindirebde_ük ybir kari kütlesi yetişmesini bekliye- rek mi? Muharririn kariden - evvel “olduğunu söylemekle buna İmkân ob- Umadığı kanaatini beslediğimi söyle- Emiş oldum. O halde, bence, bir tek çare kaliyor: muharrirlere, kendile- Tİne başka bir meslek edinmeden Be- 'çinebilmek imkânını bahşederek. Memlekelte geniş bir kari küllfesî | yetişinciye kadar devlet muharriri, Üsadece himayeye değil, geçindirmeğe mecburdur. Onlara muhakkak maaş versin, onlar için bir nevi imaret Daçsın demiyorum. (Maamafi bu da “Dekâlâ müdafan edilebilir.) — Devlet birçok meecmualar çıkarsın, çok ki- fanlar bassın; sonra bu meemuaları, .ıkilfinları. isterse gayelt ucuz fiyatlar- JJa, isterse büsbütün — parasız etrafa dağıtsin, Bizde devlet, muharrirleri teşvik î_icın, bazı kitapları satım aldı; mec- '!îî_ıını_'ar çıkarıp tahrir ücreli: olarak, *Jğîh”—_“zme veya hiçbir mecmuanın 'verârim*'"cüi kadar yüksek ücreller fıhir H.e't?ukal bunlardan hemen_hiî- Hiç bi;“ hasıl olmadığını — gördü. yapılan netice llıasıî ol.mndı; çünkü Örirden pöer kâfi değildi. Bir muhar- Ükiş k“apeâı altı yüz lira mukabilinde Iııuk;ıîo'sinsnım SİRE PRAM SAT Bi ancak şnuelo." beş, yirmi lira verm_ek dirmek d ı__?llmaye SEEDE gu_cı_n- belki un-ııîıgl 5 BRLE AM hi Pei, üçüneü ";*'Nlık bir kazançlır, ikin- Ütetmin ndıill erecede bir ihliyacının etmek n_lr'ı':u'“'"e' yarıyahilir; fakat | APAS1 değildir. Onu alan mu- ;;;e kendine başka bir meslek ara- harrir; &« l'_”_?“" “Bak; beh' yazılarımla, ede abiyatımla Üğçiniver y 4 BLkkei Siniyorum!,, diyemez; a t HABER — Akşam Postasr İt Heykeller ve âbideler meselesi ÜZEL Sanatlar Akademisi Direktörü Burhan Toprağın, âbideler için vilâyetlerimizce müfrez paraların israf ma- hiyetinde bulunduğu hakkındaki iddia ve tenkidi, günün aktüa, litesi halinde epeyce dedikodu ve münakaşalara zemin oldu. Biz bu sütunda noktalinazarımızı çok evvelden: söylemiş ve Burhan Toprağın israf hakkındaki tenkidine iştirak etmiş ve fa- kat diger devletlerde, hattâ Almanyada bile (50) bin lirayı te. cavüz eden bir sanat eseri yapılmaması münasebetile böyle ucuza mal olabilecek mütevazı eserler meydana getirmek hakkmdaki isteğine iştirak etmemiştik. Hüseyin Cahid Yalçmın tekrar (Heykeller meselesi) ne teması münasebetile yeniden bir nok- talnazar tetkikine lürzum görüyoruz ve tekrar bu meseleye dö- nüyaoruz. Hüseyin Cahid Yalçın diyor ki: “İnkılâba ve Büyük inkılâbcı Şefe bağlılık mutlaka evimizi, barkımızı satarcasıma bir fedakârlık ile büyük bir heykel dikmek suretinde izhar edilmek lâzımgelmez. Bir kasaba kendi ruhunda böyle bir hamle hissediyorsa bunu küçük bir büst şeklinde bir hatırayla da ifade edebilir.,, Abide veya heykel, bir şefe bağlılık —manasmı ifade etmez. Abide, bir cemiyelin maşeri İnanış ve varışımnm tarihin sonsuzlu. ğuna İntikali demek olan temsili bir tezahürüdür. — Atatürkün heykelinde, onun mavi gözlü veya altm renkli saçı değil, cumhu- riyetin banisi olmak gibi bir varışın, bir vardırışın temsil ve te. messül edilmesi hakikati yaşar. Vilâyetlerin Cumhuriyet meydanlarında — dikilmiş mütevazı heykelinde, onun mavi gözü veya altım renkli saçı değil, cumhu- riyeti, inkılâblarımızı görürüz. O alelâde yontulmuş, ucu sivri bir mermer parçası değildir, Netekim kırmızı fon üzerinde bir ay yıldızdan ibaret bulu- nan bir bez veya şal parçası içinde biz bütün varlığımızı görü- rüz Milletimiz, yurdumuz, milliyetimiz, cumhuriyetimiz, büyük. lerimiz ve her şeyimiz bu bayrak dediğimiz remz içinde münde- miçtir. Bir tek askerimizde bütün kahramanlıklarımızı, ordumu. zu, muzafferiyetlerimizi, şehidlerimizi gördüğümüz gibi... O halde hâdisenin en reel tarafr, milletin varlığı ve ruhu. dur. Hâdiselerin orada âbideleşmesi ve heykelleşmesi, en muvaf, fak netice olur. i Biz demiştik ki, Türkiye Cumhuriyetinin aziz' tarihi içinde en uzak köşelerine kadar mütevazı da olsa yaşıyan ve değil ru- humuzda yer alıp âbideleşen, tarihe ve ebediyete intikal edebi. leck vasıflarla mütezahir âbidelerle, cserlerle doludur. — Bugün herhangi bir köyde veya nahiyede gördüğümüz bir ilkmektebin varlığında biz yino kendimizi, benliğimizi, inkılâpla- îmm. Atamızı, Milli Şefimizi, varışlarımızı, cumhuriyetimizi bu. uruz. - Mekteble Atatürkün heykeli arasında, trenle Milli Şefin büs. ise| # tü arasında ll!'ğ?';%_ ek noktasından ne fark düşünülebilir? teşekkül * YZ A c . —ii Türkiye cumhuriyeti, yıkılmış Osmanlı iİmparatorluğu enkazı İçinde bütün dünyanm hayretleri ve hayranlıkları karsısımda yep- ' yeni bir devlet ve yurd kurdu ve lmrmıktılllıızmıı;l mulın—tm ve hattâ takviye ederek devam etmekte... ! Şehirlerinden köylerine kadar mühmel bırakılmış güzel ve aziz Türk yurdu içinde tüten bir fabrika, bir tren, bir mekteb ve nihayet cumhuriyet inkılâplarma Ş hi lT bh bir İnönü heykeli ve âbidesi değil midir? Ve bize temsili heykellerden, âbidelerden çok, İçinde müte- madiyen yurda bu büyük varlıklarımızdan birer parça gibi yeti. Şİp Türkiyeyi daha yeni enerjilerle İstikbale ve kemale ulaştıran bir mekteb ve Türkiyenin bir ucundan diğer ucuna hayat, birlik, irtibat, münasebet, ticaret ve refah götüren bir tren ve ,nihayet memlekete servet, refah ve milli varlık yayan bir fabrikır lâ; zımdır. h Evvelce de söylemiştik ve demiştik — ki, hiçbir heykel ve hiçbir âbide benim kadar, senin kadar, onun kadar, mekteb ka, dar, inkılâbımızm yarattığı eserler kadar ne Atatürktür, ne İnö, nü. Ne cumhuriyettir, ne Türkiye, Kış mevsimlerinde nahiye ve köylerle irtibatmı kaybeden vilâyet merkezinde velevki bir milyonluk bir âbide tasavvur olun: sa, bu memleket için feyizli olan bu mudur, yoksa bu İrtibatı te- sis edecek olan yol mudur? Bizce yol, bu âbideden büyük âbide, dir. Abide israf, yol lüzumdur. Türkiye hızını bulup ümran ve inkişafıma tam — vüsulünden sonra heykele de peki, âbideye de peki... Aksi takdirde bir büst de İsraflır, Yüz büst, bir mekteb ya- par. Yüz taş heykel yerine yüz bin canlı yurd evlâdı doğar, Eğer ruhumuzda büyük inkılâbımızm büyüklerine bağlılığı. mızı göstermek gibi bir hamle hissediyorsak, bunlar büstlerle, heykellerle, âbidelerle değil, Türk cumhuriyetinin beklediği hızı D endan. fabrikaya,, yola, ümrana kavuşturmakla olur. Hürriyet âbidesi dikilmiş bir memlekette diktatörlük olduk- tan sonra bu âbidenin bir kurumuş çeşmeden farkı nedir? Ata'nım, İnönü'nün heykelleri ve cumhuriyet varışlarının âbi- deleri yanımda yolsuz, mektebsiz, servetsiz bir şehrin, bir kasa- banın tarlasız, evsiz, pazarsız bir köyün, okumamış bir milletin varlığı acı bir tezad olur. Abide ve heykel bugünkü ihtiyaçlarımız — yanında israftır, Buna şüphe yoktur. Hattâ büst dahi, yaşıyan bir eserden daha Dal, varmış her canlır bir” Rmua,' göstermekle, çalışmakla, memleketi, yurdu &ryete, İşe, Trfaha, T Bir kariimiz, çuğuna süt,- yoğurt, yağ ve yumurla bulamadığını söyliyor Belediyenin, pastörize süt ilân eden ve gün ve tarih koyarak mal satan müesseseleri şiddetle kontrol etmesi icap eder İstanbulun bitmez tükenmez dertlerinden biri hiç şüphesiz süt, yağ meselesidir . Bunca yıldanberidir —üzerinde idurulan ve uğraşılan bu mesele hâlâ halledilmiş değildir ve bu gi. dişle de halledilemiyeceğe benze. mektedir. Süt meselesinin bir kaç safhası vardır; Önce sokakta satı. lan sütlerin saf olup olmadıkları 'sütçülerin güğümlerine yazdıkları (halis süt) kaydından başka bir şeyler teyit olunmaz. Bu sütler | alındığından bir iki saat sonra ve ya kaynatılırken kesilmektedir. Bazıları kaynadıktan sonra üzeri- ne bir yağ sızmakta ve bu, bozuk işkembe gibi kokmaktadır. Belli ki hâlâ sütçülerin bazıları hile yap- makta devam etmektedirler. Bu sefer de okuyucularımızdan biri daha mühim bir meseleden bahsederek dikkat nazarımızı cel- betti. Diyor ki: “Müessese ismi vermiyorum . Çünkü bu müessesenin müuvaffak olmasını, memleket adına temen. ni ediyorum. Belki diyorum, bir yanlışlıktır oldu, tashih ederler. Ben çocuğuma pastörize süt içiririm. Malüm olduğu Üüzere bu südü biraz ısıttıktan sonra çocu. ğa vermek mümkündür. Tekrar kaynatıp mikroplarmdan tecrid et. meğe lüzum yoktur;, Halbuki kaç kere dikkat ettim. |Bu sütlerin pastörize olmasına im-. kân yoktur. Alelâde su ile karış- mış kapı südü kadar kötü bir hale gelen bu sütlerin, şişelere konup kapatıldığını sanıyorum. Üzerine tarih konanlar da vardır, Bu tarih- lere aslâ itibar etmemek lâzım gel. diğini bir yumurta ile anladım. Gene buradan DU yumüurtasal dım. Üzerinde ğün yazılıydı — ve büyük tabelâda da günlük yazılı idi. Hangi günlük. Haftalık bile değil.. Gerek pastörize sütleri ve ge- rekse böyle günlük tereyağ, yu- murta ve saireyi biz hastalarımıza çocuklarımıza yediriyoruz. Bir çok yerlerde üzerinde (gün- lük) kaydı olan tereyağları satı- yorlar, Halbuki bunlar alelâde ye. mek yağlarından daha kötü bir haldedir. Peki ama, bir yağcı bu. |nun üzerine nasıl günlük diye ya- zabilir?. Bu mes'uliyeti mucip de- ğil midir?. Bir- yağcıdan - gene müessese ismi vermiyorum - Akşam kapar. ken bir paket günlük yağ aldım. Ve yerini gözlerimle tesbit ettim. Ertesi gün geldim ve açıldıktan biraz sonra aldım, gene o yağdan verdi. Peki ama işte oldu iki gün. lük.. Ve akşam da ondan alanlar günlük diye aldılar, ertesi gün de Öyle ve belki bir hafta sonta da öyle, Yalan söylemeğe ne lüzüm var- dır. Mevzuu bahsoölan hastaları- miz ve çocuklarımızdır. İcap eder- se fazla fiyat verelim, fakat, böy. le münasebetsizliklere şahit olmı- yalım. istiyorum, nereden, nasıl bir mü. eyyede ile bulabilirim?. Ben ara- dım ve mümkün olmadığını gör- düm. Halbuki memleketimiz böy- le pastörize edilmiş süte muhtaç. tır. Herkesin evinde konfor yok- tur. Vesaiti olmıyan ve çocuğuna ancak dışarıda hazırlanmış süt ve yoğurt ve saire verebilmek vazi. yetinde bulunan bir adam, veya bir kadın ne yapabilir?. Belediyenin, pastörize süt ilân eden müesseselerin gün ve tarih koydukları sütlerini, yumurtaları. ur, yağlarını kontrol ederek böy- hudha ve desiselere kalkışanları şiddetle tecziye etmesi lâzım de- ğil midir?, Artık kapı sütünden fayda ola. mıyacağmıma ben de kanaat getir- dim, Asıl fiyatından fazla verdi. ğim halde gene hileli süt aldım .. Kaprdan çocuğa vermek üzere al. Ğığtm kâse yoğurtlarından da müş tekiyim, Bunlar da hiç bir zaman fenni usüllsere ve kontrollara bağlı olamadın yapılıyor . Peki, ama, ne yapalım? Süt fab- rikasının inşasına kadar çocukları. miz bekleyemezler ki.. İstanbulun hemen her semtinde böyle süt, yoğurt, peynir, sando- viç, yumurta ve saire satan mües. sese var. Bunlar da fiyatlar o ka. dar mütehavvildir ki, zaten insana bu fiyat tahavvülü evvel beevvel emniyet vermiyor. Rica ederim, alâkadarların dikakt nazarını cel- bedin!z.., NOT: Kariimiz yerden göğe kadar haklıdır. Bu vadide biz de, bütün gazeteler de, sıralı sırasız, hafif, 1 şiddetli idaima neşriyatta buluna. rak bu işin hallini istedik. Fakat nihayet iş çocuklarımızın hayatına taallük ettiği zaman, ge- ne bu işe yer tahsis etmekten geri durmuyoruz. ; Belediyenin, bu meseleye lâzım gelen dikkat ve ihtimamı esirge. meyeceğine emniyetimiz vardır. Yalnız böyle bir hile görüldüğü za man merhametsiz olup çok şid. detle tecziye etmelidir ki başkaları — na da korku ve ibret versin. Şehir Tiyatrosu her sene olduğu gibi bu sene de memleket turnesi. qe gıkacakt_,ır—.vıTume yarın sabah başlryacak, seyahat 11 haziran ka- dar sürecektir . Seyahat için hazırlanan pro- gram şudür: 4 nisan salr sabahı 10 treniye Konyaya hareket, 5 nisan çarşam- ba (Bir muhasip aranıyor); 6 ni- perşembe (Oğlumuz), 7 ni- san cuma (Satılık, kiralık), 8 ni- sâan cumartesi (Korkunç gece), 9 nisan pazar (Talebe ve halk terbi- yesi €seri olarak matine) (Zehir- li kucak), süvare (Sürtük). 10 nisan pazartesi Adanaya ha- reket Çistirahat), 11 nisan salı | (Muhasip aranıyor) 12 nisan çar. şamiba (Oğlumuz), 13 nisan per- şenjibe (Korkünç gece), 14 nisan ctüma (Dama çıkmış güzel) 15 ni- safv cumartesi (Satılık, kiralık) , 16 nisan pazar “Talebe ve halk ma tinesi,, ÜZehirli kucak) süvare (Sözün kısası). 177 'nisan pazartesi Mersinde (Tosun), 18 nisan salı (Zehirli ku- cak), 16 nisan çarşamba Satılık ki- ralık), 20 nisan perşembe (Oğlu. müz),*21 nisan cuma “vapurla İs- kehderuna,, (Tosun), 22 nisan cümartesi (Büyük hala), 23 nisan pazar “Talebe ve halk matinesi,, (Zehirli kucak)süvare (Sattılık ki- ralık) 24 nisan pazartesi Antakya ya hareket (istirahat) 25 nisan sali (Muhasip aranıyor), 26 nisan çar- şamba (Oğlumuz), 27 nisan per- şembe (Korkünç gece), 28 nisan cüuma (Sürtük),29 nisan cumarte- si (Sözün kısası), 30 nisan pazar “Talebe ve halk,; (Zehirli kucak) süvare (Satıl k kiralık). i Mayıs pazartesi Gaziantebe mağa ve asıl ona bağlanmağa mec- burdur. Devlelin, muharrirlere ede- ceği yardımı ekmek parası haline geıirmesi Jâzımdır; 3'c_ıksa onun İçin bülün yapacağı bir süsten, bir lüks- ten ibaret kalır. İ Ümit ederim ki neşriyat koöngre- mesele de esaslı bir suretle AKTI : & sinde ııı’l'ılır edebiyat — Glemimizi bir imiş, Bu şarkıda “Ben esmeri İmdık ile, k;î;îur'lt:f diyarı olmaktan kurlar- ben esmeri üzümle, ben esmeri şekerle d çareleri düşünülür. NWurullah ATAÇ tü 4 yi man yo KS K 'e dee d MT l1 yt H TE a ge V aa . SEyi d, B g Vakit refikimizin şarkı müsabakası refikimizin şarkı müsaba- kası neticesi anlaşıldı. “Sarı kürdelâ” en çok rey alan şarkı beslerim,, gibi mısralar olduğunu hatırlı. e ÖL $ ÖS üŞ 'e y S lklllk Şimdi çocuğuma pastörize süt Bir tebliğin « “Dün gece saat Rasgele e O halde rey verenlerde ekseriyet ka, zananları biz söyliyelim: , —— Kuru yemisçiler. . A, tebliğ ediyor:- | hareket (istirahat), 2 mayıs salı , hakkmda N K tir.,, son cümlesi bilirdi: 23,15 de nasyonalist iramkbe d * & Şehir Tiyatrosu memleket " türnesinde Hataya da gidecek — (Tasun) 3 mayiıs çarşamba (Satı. lık kiralı), 4 mayıs perşembe (Ze. dine hareket. (İstirahat), 6 mayıs cumartesi (Tosun), 7 mayıs pazar (Satılık kiralık), 9 mayıs salı Di- yarıbakıra hareket Çistirahat), 10 mayıs çarşamba (Muhasip aranı- kısası) 12 mayıs cuma (Tosun), 2e), 14 mayis pazar “Talebe ve vare (Satılık kiralık), 15 mayıs kiralık) 18 mayıs perşembe Ma- latyaya hareket Çistirahat), 19 mayıs cuma (Tosun), 20 mayıs yıs pazartesi Akşehire Hhareket 29 mayıs pazartesi İspartaya ha- reket (Tosun), 30 mayıs salı (Ze.:. hirli kucak), 31 mayıs çarşamba haziran cumartesi (Zehirli kucak), 4 haziran pazar Antalyaya hare-. ket (istirahat), 5 haziran pazartesi — (Sürtük), 9 haziran cuma (Oğlu- “Ordularımız, kızıl orduyu esir ede, rek silâhtan teerid etmiş ve bu suretle son askeri hedeflere varmiştır. Harb bitmiş, | Halk bitmiştir, karaya hareket .. umumi karargâhı İspanya dahili — harbi — aşağıdaki tebliği neşretmiştir: hirli kucak), 5 mayıs cuma Mar- .. (Zehirli kucak), 8 mayıs pazartesi yör), 11 mayıs perşembe (Sözün halk,, matine (Zehirli kucak) sü- l pazartesi Elâzığa hareket (To- sun), 16 mayis salr (Zehirli ku- — cak), 17 mayıs çarşamba (Satılık — ket Çistirahat). 23 mayıs salı (To-î.—'.-g_ | sun), 24 mayıs çarşamba (Zehirli ' kucak), 25 mayıs perşembe Afyo-. “ na hareket (İstirahat), 26 mayıs. « cuma (Muhasip aranıyor), 27 mayıs cumartesi (Zehirli kucak), — 28 mayıs pazar (Satılık kiralık), muz), 10 haziran cumartesi (satı. lrk kiralık), 11 haziran pazar Ân. DAİA Sü di çei 4 e ST d TLA N Bi 1Ğ vı " İ &, Di L . O, B - İ P. |13 mayıs cumartesi (Korkunç ge. V " 4 Ü Bd “ AU cumartesi (Zehirli kucak) 21 ma. — yıs pazar (Satılık kiralık), 22 ma- " İ Ha DT , H! di . LA Yi .. __' > (Satılık kiralık, 1 haziran pe;;em'ı;.,; ; be Burdura hareket (Tosun), 2 — haziran cuma (Satılık kiralık) , 3 — 4 (Muhasip aranıyor), 6 haziran sa — lr (Tosun), 7 haziran çarşamba — ' Mim, Ku Bu tehliğde son cümle, tebliğin hüvk ?ı yetini daha kuvvetlenmek üzare göyle ola, —