€j « -— AKŞAM POSTASI Sahibi ve N,""-'.' üdürü . Hasan Rasim Us İDARE EVİ:; caddesi Fasla kutunu: İstanbul 274 Tolgraf süresi? İsabul HABER Ça ileri telefonu 3/ 23872 ara Ü. ye h H DABONE'SAKTLARI | “Genetik T Co D 5 v Te A, ELRLEY D 50 , 1400 & GT ee A ÜÇ P YöÜnmEREEm a ” Zayata dair Baki gecesi MİNÖNÜ HALKEVİ'nin bu se- ne, eski şairlerimiz için gece' ler tertip edeceğini — duymuşluk ve bunları alâka ile bekliyorduk.15 mart akşartı o geceleriİn ilkinde bulunduk: Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir kon- '1' eransı ile başlanıldı, sonra üç kişi '(m.rl'h'“) şiir — okudu; sonra dü... fansız müharrirlerinden Henri La vedan'ın Vazife adlı bir piyesinin temsil edileceği haber verildi. Söyle- meğe hacek yok, pilimizi — pirtimizi .t.',glı'“l’ı fakat eski şairlere tahsis edilecek geceler hakkındaki hülyala- Tımızı Halkevinin — könferans salo- nünda bırakarak kaçtık. © Hayır, buna Bakl gecesi denemez. _B.i"'_kel'c Türkiye'nin en — büyük Şa- irlerinden biri olan Baki ile — Fran- | sızların en pestenkerant muharrirle- /| Tinden'biri olan M. Lavedan'ın ad- lîî!nı yanyana getirmek kimsenin —HMakkı değildir. Eminönü — Halkevi, herhangi bir sebeble, © muharririn Piyeslerini oynatmayı da münasip bulabilir; fakat Allahın günü yok de- Bil yal onu başka bir akşama bırakır. Sonra gece denmez; buna Bakl hak kında konferans denir. Bir Baki ge- cesinde, muhtelif kimseler © şairden bahseder, o şairin eseri anlalılır, o- nun hakkında münakaşalar açılır. 31 mart akşamı, Eminönü Halkevi- nin konferans salonunda — bir Baki havası yoklu; orada hazır bulünan- lardan hiçbirinin o şaire pek alâka göstermedikleri, ancak İş olsun diye Rgeldikleri pek belliydi.Kimse müna kaşaya girişmek hevesinde değildi. Eminönü Halkeyinin eski şairler tam a müü A miş bulunmakla da bu kelimenin Mebus kelimesi her şeyden önce da bir resmiyet ifade etmez. ıstılah mahiyetindedir, yacağı gibi, izdir, Gazetelerde gelirdi? Önedir? O şairleri bugünün gençlerine de tanıtmak, gençler arasında büyük şairlerimize alâka uyandırmak, o şa- irlerin unutulmuş veya henüz keşle- dilmemiş kıymetlerini meydana çı- 'karmak değil midir? Bizim bulundu- ğumuz gece, böyle bir şeye hiçbir | sürette”müsait değildi. Gençler anla- madıkları bir takım şilirleri dinledi- ler; Bakt Efendi gene onların meç- hulü kaldı. Doştlar alış verişte gör- sünl.., Hayır, Eminönü — Halkevi ya hu geceleri canlı kılmanın çaresini bulsun, yahut onlardan — vazgeçsin. Bakinin eseri anlaşılmadan adının dııîğilmasınn, büyük bir şair olduğu- nün öğrenilmesine hiçbir — ihtiyaç iyoktur. i Ne yapılabilirdi?... Mademki ora- ya gelenler Baki'ye esasen alâka gös- termiyor, onlar söz söylemeğe, mü- nakaşaya girişmeğe nasıl mecbur e- 'dilir?../ Memlekette şair Baki'nin e- © serini az çok bilenler, sevenler var- dır; önlar davet edilsin, gelmezlerse gelmelerinin çaresi bulunsun,. Bun- lar olmiıyacak — şeyler — değildir ve cebre de ihliyaç göslermez. Onların Bakl mühabbetini tahrik edecek söz- “leri bulmak kâfidir. İki tanesini gel- O meğe ikna ederseniz, ötekiler esasen alâka duyacakları İçin kendilikle- rinden koşarlar. Hepsi de Baki hak- kında düşündüklerini söylerler, ken- dilerinin Bakt'yi nasıl gördüklerini | anlatırlar ve münakaşa, kavga değil, $anat, şiir mübahasası böylelikle ken diliğinden doğar. Sonra onun akis- leri gazetelerde devam edebilir. Ancak bu, hayırlı bir teşebbüs ©- lur, Yoksa böyle, M, Henri Lavedan' ın bilmem hangi piyesinin !cmsilir'ı- den evvel Baki hakkında üç beş söz © söyletmenin, bir iki kişiye onun bir — kaç şiirini okutmanın hiçbir kıyme- —ti olmaz. Ancak kendimizi göstermiş © oluruz, Baki'yi değil.. Kendimizi gös- — termek de doğrusu fena bir şey değil bu suüretle kendimizin de sadece za- aflarımızı gösteririz. Nurullah ATAÇ PD D AA Yuvanın saadet ve varlığını do- guran, aile düğümünü kuvvetlendi- ren çocuktur, Çocuğu sev. Sevilmek ten mahrum bikes yavruları da ha-> tırla, Yılda bir lira ver, Çocuk E- sirgeme Kurumuna üye ol! — (Ç.E.K.) | rek Hdağılmıştır. olmak lâzımgelir? hata mı ediyoruz? kelimedir. dür, bir kelime mevcut mudur? Saylav mı, mebus mu ? KŞAM gazelesinde bir Tıkra okuduk: “Son seçim esnasında halk partisi landı. Demek ki resmisi bu, Bazı mektublar mebuslara hâlâ saylav diye geliyor, gazetelerde de saylav tabiri kullanıldığıma HHer mefhuma karşılık, bir tek tabir kullanmalı, Hangisini seçmeli? Elbette resmisini, Resmisi de: Mebus,,, Bu minimini fıkra epeyce kusurlarla malüldür. Putiıhıin mebus kelimesini kullanmış olması, bu kelimenin res- miyetini tayin ve tasdik etmez, Parti, kongre için kurultay de- vardır. Maahaza Teşkilâtı Esasiye Kanununda mevcut olması Büyük Millet Meclisi, reprösentatif bir kelimedir. Bunun ye. rine (Meclisi Mebusan) kelimesini İstanbul yerine Konstantinopl veya (Deraliye) kullanılamı. Ama, Reisicumhur yerine Cumhurreisi ve icabmda Cumhur. başkanı, mebus yerine saylav, mebus yerine Büyük Millet Mec- lisl âzâsı, millet vekili diyebiliriz. ri tahsis ifade etmez. Terim demek değildir. Teşkilâtı Esasiye Kanununda bulunduğu için Mebus deme- ğe mecburuz gibi bir iddia bu kelimelerde mevzubahs olamaz. Kaldı ki parti kullandı diye resmi ve mecburi olsun, Seçim demek nekadar caizse, İntikab demek de o kadar ca, “İntihabiı mebusan heyeti teftişiyesinden" Hânlarını gördük diye seçime inlihabı mebusan mı Kelimelerin has isim olduğu zaman ve bir tahsis ifade etti. ği takdirde, terim bulunduğuna göre değişemiyeceklerine ve ya. ni Ahmede Mehmet, Ankaraya Engürü, maarif vekâletine kültür bakanlığı, başvekile sadrazam, vekile nazır denilemiyeceğine bir diyeceğimiz olamaz, Ama, toplantıya içtima, kongre, şüra, ku- rultay diyebilmekten bizi hiçbir resmiyet menetmez, Her mefhuma bir tek tabir kullanmak noktainazarı bir dili mahveder, Bir dilin bünyesini taksir eder, Bir dilin genişliği, zen. ginliği bir mefhumu birçok kelimelerle ifade iİmkânmı hazırlıya. bilmesindedir. Mana kelimesi yanında anlam, içtimal kelimesi ya, nında toplantı, tetkik kelimesi yanında inceleme, müdür keli, mesi yanmda direktör ve nihayet kâtibi umumi kelimesi yanında genel sekreter mevcut olabilmelidir ki, bir dil bu geniş hazinesi içinden tarıyarak yaşıyabilecek kelimeleri kazanabilsin, Veyahut bütün bu kelime bünyeleri yaşıyarak dli genişlesin, Askerlik idaresinin “askere davet” ilânma bakıp da çağırış : kelimesini resmi değildir diyo kaldırıp atmak ne gülünç bir ha- reket olur. “Mebus, saylav, Büyük Millet Meclisi üzüsı, millet ve- kili” tabirleri bu mefhuma belki azdır bile. — “'Bir dilin ihtişafı, o dilin bir mefhuma karşı yığdığı muhtelif Teşkilâtı Esasiye Kanununda “intihab” dendiği Mîı'altî; ne, den seçim kelimesini kullanryoruz? Eğer bir kelimede resmiyet hüviyeti aranırsa hangisi resmi Bittahj intihab ve intihabat, O halde bunu mu kullanalım ? Müntehibisani kelimesi yerine ikinci müntehib kullanmakla Kaldı ki saylav kelimesi Büyük Millet Meclisinde — milleti temsil eden âzâ için daha yerinde ve daha manalr, daha samil bir Mebustan mana ve mahiyetço daha yüksek bir söz. Eski olmasımm kusuru mu var? Türk kelimesi kadar eski mebus tabirini — kul- Önce halk resmi olduğu İiddia olunamaz, Teşkilâtı Esasiye Kanununda kullanamayız. Bunlar birer Bu gibi kelimelerin mahiyetle- demek lâzım- edersi « k Dal, Ofta Hükümet konağı yapılıyor Trabzon, 1 (ALA.) — On gün evvel Akçabat hükümet konağının temel atma törenini yapan umumi müfettiş Tahsin Uzer ve Trabzon valisi bugün de cumhuriyetin ye. ni bir âbidesi halinde Of'a yükse- lecek Of hükümet konağının te- melini attılar. Köylerden gelen binlerce halk asırlardanberi ihmal edilen kasa. balarında cumhuriyein umran eli- le yükselecek ölan bu binanın te- mel atma törenini sevinç içinde kutluladılar. Bu münasebetle vali, cumhuri. yet idaresinin sayısız nimetlerin- den ve milli Şef İnönünün en kı- sa zamanda Türk milletine mutlak suürette refah ve saadet getirece. ğginden bahis bir nutuk irad etmiş tir . —ii Orduda umumi meclis dağıldı Ordu, 1 (A.A.) — Vilâyet u- mumi meclisi çalışmalarını bitire- Umumi meclis, vilâyet bütçesini 423 bin 251 lira üzerinden tesbit ve kabul etmiştir. Bütçede — fevkâalâde hizmetler için 130 bin 945 İira ayrılmıştır. Bu para ile yol, köprü, mektep in. şaatı yapılacak, memleket hasta- hanesi için röntken levazımı ve zi- y İ A CI '« Zei n _'raat âletleri alınacaktır. F Pa yı Üat w h ÇA Istanbulun yol proğramı Nafıa Vekili Ali Çetinkayanın beraberinde vali ve belediye reisi Lütfi Kırdar bulunduğu halde şeh. rimizde yaptığı tetkikler esnasın- da İstanbulun en esaslı ihtiyaçla. rından biri olan yol meselesi yeni- den mevzuu bahsolmuş ve İstan. bul yollarının ne gibi esaslar da- hilinde yapılacağı meselesiyle mevcut yolların tamiri üzerinde ehemmiyetle durulmuştur. Bu vesile ile tramvay geçen calidelerin tamiri meselesi bir de. fa daha göz önüne alınmıştır. Ev- velce tramvay şirketi tarafından tamir olunan tramvay hattının iki taraflı 15 metre açıklığındaki yol ların parkesi gene şirketin hukuk ve imtiyazlarını tamamen devral. mış olan elektrik idaresi tarafın- dan yapılacaktır. Belediye şimdi şehirde 150.000 liralık bir yol proğramı tatbik et. mektedir. Bu progğram sadece şim- diye kadar tamamen bakımsız kal. miş ve bir kısmı ilk yapıldığı gün denberi ve belki de asırlarca tamir yüzü görmemiş yolların tamirini istihdaf etmektedir. Bu program- dan bütün kazaların bakımsız yol. larr istifade etmektedir. Bilhassa uzun yıllar yol husu- sunda İstanbul belediyesinin tam bir ihmaline uğramış olan Eyüp ÇCanakkale Bayramcık kazasında oturan elli bir yaşında bir debağ işçisi kolundan tuttuğu 6 — yaşında güzel, tostoparlak, kırmızı yanaklı Seyhan adındaki oğlu ile gazetemi- ze geldi. Üstleri başları parça parça ve yüz leri açlıktan sararmış, perişan bu baba oğul biribirine bakarak hem ağladılar, hem söylediler, lece hiç sunu taksiri bulunmıyan 6 yaşında gürbüz bir Türk yayrusu- nu da aç kalmak, yataksız, — evsiz, barksız kalmak gibi can yakan bir bed talie sürüklemiş oluyaor. lik, yüzüne sinen korku, dudakları- nı solduran açlık manzarası karşı- sında kalbi sızlamadan seyirci ka- labilmeğe imkân olabilir mi? kadderatımı şöyle anlatıyor: “İş bulmak üzere Akhisara gittim. Şerbetçilik ederek — geçinebilirim zannettim. Belki bir yaz müddetin- ce birkaç kurüş kazandım, ama, bu kadar sabit olamıyan ve muayyen bir iş bulunmıyan şerbetçilik mev- simi bitince gene debağhanelere baş- vurdum. Kendi işçileri aylak duru> yor, nerede kaldı ki gayriye himmet ede, Akhisardaki kazancımdan mühim bir miktarını posta ile Bayramcık- taki karrma ve çocuğuma gönder- dim. Hayretimi mucip olan bir hal- le karşılaştım: Para geri geldi; kız kardeşimden bir mektup aldım. Bu zavallının ko- cası çobandır. İki yayrusu ile o da perişandır. Karım Zehranın bir adamla İzmi: re kaçtığını ve bütün ev — eşyasını satıp savdığını, yavrumu da karde- şime bıraktığını öğrenince — büsbü- tün zebun oldum. Geldim ve zaten ihtiyaç içinde bulunan kardeşimden evlâdımı aldım ve başımı her yere vurdum. Belediyeye gidip kendime bir yatacak yer istedim. Kimseden şâfi bir cevap alamadım. Himaye göremedim, Üsküdardan Beykoza bu yayrum- la yaya yürüyerek fabrikaya baş- vurdum. Zeytinburnundaki — fabri- kalara gittim. Onların debağ usta- ları bile işsiz, bana nereden iş ve- recekler? Maalesef sanatim bu, di- lenemem. Bu işi beceremem, Sanat- kârım, fakat ne yapabilirim. Bugüne kadar çamaşırlarımızı sa: tarak geçindim. Size yemin ederim ki yavrum Seyhanın çamaşırları ile birlikte kendimin çamaşırlarını an cak 35 kuruşa satabildim, Açım ve açız. Bu bedtâali beni di- lenmeğe sevkediyor, ama, bu iş çok ağarıma gidiyor. Sonra elli bir ya- şındayım. Artık hayatımı kirletmek istemem, Belki hamallık edeceğim. Karım olan kadın, bu suretle bir facia do- gurdu. Bundan benden fazla anasız kalan ve âciz baba elinde sürünen bu yayrucuk muztariptir, Onun açlıktan ağlamasına daya- namıyorum. Bana bir yol gösteri- men tamir olunmaktadır. Belediye büsbütün kaldırımsız bulunan veya çok bozuk bulunan yolların tamirat ve inşaatını gele- cek sene de böyle küçük bir prog. ramla ikmale çalışacaktır. Fakat bus'arın yanıbaşımda büyük yol proğramının da başarılmasına ça- lışılacaktır ki bunun için 43 mil. kazası yolları bu proğramla tama. i l ., l AM a yon İiraya lüzüum görülmektedir. Bayramcık kazasının bir kenarm- | da cereyan eden bir aile faciası, böy | Yavrunun gözlerine çöken fersiz: Bu biçare debağ işçisi, kötü mu- | 6 yaşında kırmızı y tombul bir Türk yavrusunu evlat etmek istemez mısınız Bir debağ işçisi, bir aile faciasının sokağa aç ve perişan uğrattığı mini mini yavrusunu beslemekten âciz bir halde olduğün yakan Sem -[I)ebnğ işçisinin manevt evlâl olara.. vermek istediği 6 yaşındakı yavrusu Seyhan niz. Ne yapabilirim? Yalnız sizden yalvarırım, şefkat — sahibi bir aile yok mudur ki benim evlâdımı bir evlâdı manevi gibi alıp — okutsun, büyütsün, yurda hizmet edebilecek bir delikanlı yapsın, ne olur? ona anamın aksüdü gibi helâl — olsun. 'Tek bir teselli duyayım: Evlâdım aç değildir. Ağlamamı mazur görü- nüz, İnsan Âciz kalınca ne yapar? Ben Merçan yokuşunda - Eyliya hanında - oturuyorum. Oturmuyo” — ederek hareket ettik. ae ai a) K -i İ 9 bir dille anlatıyor hamet edenlerin verdikleri birkaç dilim ekmekle ben de kifafr nefs e- diyorum. Lütfen yazınız. | Evlâdımı gördünüz. — Resminde de göreceklerdir. Ne olur, hiçbir ai le yokmu ki bir yurt yavausunu bü bed tali ve mukadderatın — elinden | kurtarsın?,, Not: Hâdiseyi karilerimizin gözleri ö“ nüne vazederken bir merhamtet sahi- bi şefik insanım bu adamcağıza yar- dıma koşacağını ve evlâdını sefalet ve perişanlıktan kurtaracağını ümit Fakat hâdise böylece — bitmiş ol- maz: Muhtelif vesilelerle — ve muh- telif suretlerle yaptığımız neşriyat- ta yavrularımıza, yoksul evlâtlarır — nıza böyle hayat şartları taallük et- Üği zaman, şahısların değil cemiye- tin muin olması lüzumunu — söyle- dik. Hangi Türk, böyle acı misalle- rin artık tekerrür etmemesi gibi yük sek bir memleket hedefi karşısında kudreti nisbetinde yardım etmez? : Yoksul çocuklar — meselesini Ço- 3 cük Esirgeme Kurumu gibi bir te- — şekkülün bütçesine ve — mesaisine — bağlamak kâfi değildir. | Devlet bu işi üzerine — almalıdır. | Cumhuriyetin mübarek eli bu elim i | manzarayı bir hamlede sona erdire- bilecek kudrettedir. Biz bunu bekle- rum, sığındım. Bu mini miniye mer Yediğimiz pa Türk Mikrobiyoloji cemiyeti ay- lık toplantısını “Etibba odası,nda Kuduz Enstitüsü müdürü bakteri- yoloğ Zekâi Muammer Tunçmanın reisliğinde yapmıştır. Toplantıda çok dikkate değer meseleler görü: şülmüştür. Bu arada Haydarpaşa baytar tat- bikat mektebi profesörlerinden Ü- ves Maskar muayeneye sevkedilen et, sucuk, pastırma ve konseryvelerle balık gibi gıda maddeleri üzerinde- ki tetkiklerini izah etmiştir. Bu iza" hata göre halkın yediği salamların yüzde otuz dördü, sucukların yüzde yirmi sekiz buçuğu, kavurmaların yüzde yirmi beşi, pastırmaların yüz de yirmi dördü bozuktur. Çok sar- fedilen bu maddelerin — bozukluk nisbetleri çok fazladır. Bundan baş ka tuzlu balık ve lâkerdaların yüz- de yetmiş sekizi, - tuzlu balıkların yüzde ellisi, kiymaların yüzde yir- misi bozuk bulunmaktadır. Tuzlu balık ve lâkerdalardaki — bözukluk ihzar bozukluğudur. Buna da ha- zırlanırken ya kâfi — miktarda tuz konmaması veyahut da iyi kaplar- da saklanmaması sebeb olmaktadır. Bazı kokmuş kıymaların — içinden beygir eti de çıkmaktadır. Profesör, ayni zamanda — ördek yumurtalarının paratifo mikroplar rımı hamil olabileceğini de söylemiş ve buna karşı alımmacak - tedbirler Niye ölmiyoruz ? lekârda ve salam hep bozuk — ve kokmuşmuş! — — Mikrobiyoloji cemiyetinin aylık toplan- tısında doktorlar dikkate değer mütalealar ileri sürdüler — riz. - *J | stırma, SUCUK __ğ t Kİ a hakında bazı temennilerde bulun:- | müştür. İ Bundan sonra umumi hıfzıssıhha bakımından bilhassa bu gibi bozuk maddeleri yiyenlerde görülen zehir" lenmeler hakkında Zekâi Tunçman, lardır. İzmir limanının aylık faaliyeti İzmir, 1 (A.A.) — Mart 939 a-. yı içinde İzmir limanına 43.270 ton hacminde 118 Türk, 6.510 ton hacminde 6 Alman, 3:03” ton hac- minde bir ÂAmerikan, ı hacminde dört Felemenk, on | İngiliz, 2.444 ton hacminde talyan, 518 ton hacminde üç $ men, 2.893 ton hacminde iki goslav, 5,317 ton hacminde 1( nan ve 410 ton hacminde iki Panâ ma gemisi gelmiş ve gitmiştir. Türkkuşuna müracaatlar çoğalı Dün Türkkuşu merkezinde li deki ve diğer yüksek mekteple mümessillerin iştirakile bir yapılmıştır. Son bir hafta 200 talebe Türkkuşuna kayde lerdir. Müracaat ne kadar Ç VA