15 Ocak 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

15 Ocak 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

,.%ta" Ve vesikâaları veren: A.K. Yazan: İkimim ılkvan komitesi, bütün eli silâh tutan Hınçakları asker telâkki eder fakı n i&. ğ:' im firkamızın DN 1 hariçte olmak ü« ga"“salsmden hasıl o- -W'mzm tahakkukun O:w:h"'( Umitlerimizi ârttır. Mh ““mn famamile teba- % triz. Biz bu gayenin M 2 -"'“î:t kuçıuk Erme- üi âleme doğ- :;.W "zı bir milletin düşz Muh ütabımız Osmanlı | u.,,, “”lamıt sallanalı biz y "o 7 Sahibi olan İslâm 3;, K Pîkümıış ve her- r kvlî.m OBa istinası olduğu .â"d.,. Millet kendini bu Wl'arabilmek için îhm*şhr Halbu- “"' Yüz seneh'k aklından e gücünde, y y% İğmetinde — devam N Son dünya hâdise- ’"llletlere yeniden | icap ettirdiği za - 'eli de tarihini can- T (emeli — halis!)le : h,nc Ve bir millet teşek- Üebg_""_ (H”'Çakyan $08Yü- %o" Sosyalizme gaye- , '_Jo& €rmenilerin hiçbir A"cak bu gayenin Beçecek her türlü Nsız bir — şekilde "“Z!İemızdır. 'düşman olmadan lu, Nitekim te. Tilarında bu gayeyi ç| Ös,, V© gayeyi unula- ke $| Ki %ğ:“& Nanlı devletine rvrüm” ' 30)1.,"8" wbidüşmanca rahne | ı,, Nq Z| T şey düşünmü ” ’uır ' â;î:ğe Marsilya ve Atina qü?mb'lın M İngiltere ve Ame- Ü € işin bir hak ve a- Üi n p fe:,,ı ğ:'“" gayret ve fa. w rd Edirler. Dahildeki “t'*muz bu vadideki “İmemiş bulunuyor. Bi şi e G ’""” milletinin eline T tarihi fırsat gel- '“'*ldhu İitsat ya ebedi %M Söîlem' ak ’%îkılım şöyle bir k“îuk Ve mülevazi Nde olmasına Tüğ- '“;_"I erle mamul oldu: p:"m' Coğrafi içinde bilhassa dünya si: Vziyeti ahiresindeki mü- "’w Bazara %"3! "'Rz:: geçmez şeraili j T olduğuna göre ddar kuvvetli sayı- wı"ı:" '“Fakîan asker de. M ndan gayri mual- hhh yofuz Bm kuvvelimiz: ü İtrka, bir tar N%'!Z;ı Süm çete muharebe- c :;!ak İakat SCTİ VÜ -.*uı,,, * takviye edilmiş- (komite çeteleri) Daşında şöhretleri y :eyl sarmış kuv- i OTdir. — Silâhımız kad’mk!ardadn Bir &Tem zgv”şmlu Tomaya. Cesi madam Elizin ttikada — yaplığı ! Neticesinde işe Siler Mühim miktarde Sahip olacağımız: ";a Emniyelinizi tica i VT bör kuvvet, ay- n inde bulunan va- Menilerden — toplu |beclerinde faaliyetleri Mha; b“?-lları da işi çığı | Mizi, yahut mahu | 50-60 reisimiz vardır. Bunların ted- birli idareleri ve bilhassa — Avrupa şubelerini idare eden arkadaşların yüksek soösyetelerden ve mahafili â- liyeden dostlar ve hâmiler edinmiş bulunmaları, dahilde de güvenebile- ceğimiz elemanlar olması idare teş. kilâtımızın bir devlet teşkilâlı ka- dar emniyet verilmesi olduğunu gös- termeğe kâfidir. Yalnız şu kadarini söylemek isle- rim ki, Avrupa şubeleri — dahilde'i teşkilâlımıza duyduğu emniyel ve i- timat dolayısile bizden daha mamul görünerek biran öncte — ermenislan gayesinin tahakkukuna fiilen alıl- mamızı islemektedirler. Avrupa şu- söylenen ve muvaffakiyetimizin tlahakkukunda âmil olacaklarına kanaat getirilen eşhas arasında vaız Mardiros, Ta. laslı Debağyan Agop, Papazyüan Miığırdıç ve Karagöz oğlu — ÂArlin, Varnok oğlu Kapriyel ve Gironlu Karabet, Sekrim, Mamas, — Agop, Mihran, Muüuşü, Arlin gibi. arkadaş- larımız ve bunların başında da T mayan, Kayayan, Andoön Reştuni, Eliz gibi büyüklerimiz vardır. Av- rupanın her yerinde bir teşekkül ha- linde kendine mesai melcei bulmuş Hınçaklar gördüm. Fırat ermenistan cumhuriyetinin teşekkülünde bu zengin ve müstah- sil sınıf bülün servet ve vesaili ile vatana geleceklerdir. Mudam Eliz, vesaiti harbiyemiz için muklazi bütçeyi gayemiz dere: cesine isal için geceli gündüzlü me- sai sarfetmekledir. Bugün elimizde beş bin altına yakın paramız mev- cuttur. Bunün üç bin altınımnı biz- zal madam Eliz tarafından lemin - lunmuüuştur. Diğer miktarı da azanın aidatın- dan ve hus>usi teşebbüslerimiz neti. celerinden hasıl olmadır. Ve nihayet kömite gayemizin tr- hakkuku için her Hınçaklının ha yatımı ve mevcudiyetini vaHedcccb: ni düşünerek bu hazineyi birkaç mis li telâkki elmekle haklıdır. ) BU M cumhuriyetinin — hu- dutlarını burada tayin etmek iste- rim. Gayemiz, bize ait olmıyan top- rağa el uazlmamaklır, Aras havzasının şarki ve Fiırat | havzasının garbi — ermenislanıydı. Büyük Antokyosun Zaraya verdiği krallık Fırat ermenislamı — ve yani Küçük Ermenislandı, Zara bir çok şanlı muharebe (!)ler yaparak Mid. yalılardan mühim miklarda arazi aldı. İki Ermenistanı da tevhit e- derek büyük bir krallık yapan ikin- ci Dikran Kapadakya — taraflarına kadar hududunu tevsi elli, Şimal suryesini zapelli. Biz bütün bu yerleri istemiyoruz. Yalnız küçük ermenistanın ihyası- m isliyoruz. Bugünkü ermeni mil- letine bu kadarı kâfidir. Hudutları- miızı zalen tarih çizmişlir. Bilivorsunuz ki tarihte ermenis. dlanın mahvina sebeb olan ermenile- rin krallık havzasının küçük küçük brensliklere ayrılmış olmasıydı. Ö zaman ordu da tesanüdünü kay belti Bu tarih tecrübesi bize gaye- mizin tahakkukuna kadar kuvvetli bir elin idare başında hâkim bulun- ması lüzumunu ihtar etmekte ve bü- tün Hınçakların kayılsız ve şarlsız itaatini istilzam eylemekledir. Buna göre vazileyi komite eline almıştır. Bugün idare — manzarası asla bir cumhuriyet sistemi — değil- dir, fakat, henüz tecessüs elmiş bu. lumuyoruz. Teessüsümüzde gayemiz kaliyen değişemez. Bundan sonra yapılacak — işlerin de esasımı çizmek isterim. Bilhassa | Ropen Cövahirciyan arkade>>-0<11 basvip ve tehlifi cümlesinden bulu- nan ve çok makul olan bu işler ta- hakkuk etmedikçe faaliyete geçme:- mize imhân yokltur. — kaanelinde- Yim.. (Devamı var) Sanki olmıyacak seymi? Yazan: Svetoslov Minkov Yeni keşfedilmiş, bu fantaskop denilen âletle bazı medyumlarda- ki gibi bir altıncı hisse lüzum kal- madan — istenilen şeyi görmek mümkün oluyordu. Bu âleti icat eden Holandalr mühendis Van Troiden icadıyla Avrupa ve A- merikada milyonlar kazandı. Fakat zavallı sonunda çıldırdı.. Ona bir fikri sabit gelmişti!: St. François'nın ruhunun kendi içine girdiğini tutturdu. Maamafih bu mühendisin ba- şıma gelen felâkete rağmen fan- taskop beşer dehasının en büyük zaferlerinden biri olarak kaldı. Bu âlet en gizli şeyleri bile mey- dana vurduğu için artık Jlügat kitaplarından (sır) kelimesini kal- dırmak icap etmişti. Mukadderat denilen bu zalim kuvvet artık if- lâs etmişti. Dünya yüzünde esrarengiz ci- nayet, meydana çıkmamış aşk iha- netleri başa gelen beklenmedik hâdiselerden eser kalmamıştı. Her evde bir fantaskop bulunuyordu. Fantaskop merakı sari bir hastâ- Ik gibi bütün dünyayı kaplamıştı. | Kimse, bu âlet vasıtasiyle meçhu- lât âleminin küçük penceresine mütemadiyen göz atmaktan ken- dini alamıyordu. Dünyayı bu kadar saran bu fantaskop, hakikatte neydi?. Bu, mik'âp şeklinde bir kutu- cuk idi. Yalnız dibinde bir ayna" st vardı, Bu kutunun iki ucundan nihayetleri birer ufacık mıkna- tıslı cam parçasiyle nihayetlenen incecik birer madeni teli çıkıryor- du. Büu cam parçaları, tıpkı radyo reseptörleri gibi kaoçuk kulaklar- la şakaklara- tesbit ediliyordu. Bir kaç dakika — düşüncelerinizi bir fikir üzerinde temerküz et- tirmek ve karşınızdaki — adeseye diktkatle bakmak lâzımdı. Bir kaç dakika sonra kutunun içindeki eynada büyük bir ber- raklık içinde düşündüğünüz. şeyi gürmek mümkündü. Artık bin bir gece masallarının sihirli aynası da hakikat, olmuş- tu.. « Ademoğlunun suliistimal etmi- yeceği ne vardır. Zamanla insanlardaki bu fan- taskap merakı öyle bir hal aldı ki bununla arkadaşlarının hayatla- rinm en mahrem sahnelerini gö- zetlemeğe başladılar. Artık öy le sahneler seyrediyorlardı ki bu hal sadece ahlâksızlık oluyordu. Sanki bütün evlerin — duvarları camdan oluvermişti. Canı istiyen herhangi bir meraklı insan başka- larının odasında geçen şeyleri o- turduğu yerden rahat rahat sey- redebiliyordu. Hududu olmıyan bu tecessüs ve ahlâk kaidelerine hiç uymayan bu umum casusluk karşısında ki. lisenin susmasına imkân yoktu. Papaslar bu muzir âletin orta- dan kalkmas'nı istediler. Papas- lardan sonra hüsusi ve içtimai hayatlarının herkes — tarafından bilinmesini hiç te istemiyen bazı politika #damlarının sesleri yük- selli. Nihayet toplanan beynelmilel bir kengre bu âletlerin vasi mik- yasta imali ve istimalini şiddetli cezalar koymak suretiyle men- eden mukarrerat mecburiyetinde kaldı.. Maamafih bu âletler büsbütün de ortadan kaldırılmarı ve - polis tarafından ve bazı hususi işler için kullanılmakta devam edildi . Bu suretle insanlar bütün ah- fından açık bir kitap gibi okunma- sı derdinden kurtulmuş oldular. Tâ eski zamanlardanberi mu- hatirler fantezi eksikliğinden müş tek'dirler .Tabit bendeniz de ©o “hust işler için,, fantaskopa ihti- yacı olanlar zümresine 'katılmış idim. Yani bu âletler, bir türlü elime geçiremediğim mevzuu yakalaya- bilmek üzere sıksık taharriyata çıkryordum. Gene bir gün böyle fantaskop içinde mevzu aramak aklıma gel- bi di, Vakit Bir temmuz günü idi. Çeviren: ittihaz etmek ! vali hususiyelerinin herkes tara- Suat Dervış öğleyi geçmişti... Hava tahammül edilemiyecek kadar sıcaktı. O- damda oturuyordum. — Perdeleri tamamiyle kapamıştım. — Alnım- dan ter şarıl şarıl akıyordu. Bir elim fantaskopun — düğmesinde, mütemadiyen iyi bir mevzu teşkil edecek bir fikir aramakla — meş- guldüm . Birdenbire, her halde sıkıntı- dan olacak, aklıma şu fikir geldi: Üç yüz sene sonra bugünü na- s'| geçirecektim?. Aletin adesesine gözlerimi di- kerek: — Nasıl geçireceğim? diyse tek- rarlıyordum.. Birdenbire fantaskoppun ayna- sı aydınlandı ve gözlerimin ö- nünden garip sahneler dola son- suz bir şerid geçti. . Ben, büyük (Unikue) otelinin tırasasında oturmuş öğle yemeği yiyordum.Yemeğim de şundan iba ret: Hidrat dö Karbon tabletl2rile feza ezmesi. Yanıma garip kıya- fetli bir adam yaklaşıyor. Bu a- damın tam dört çift eli var, Or- zun ve üstüvani bir kafa ve u- zün ve üstüvani bir kafa ve bu-p run yerine uzuün bir hortum taşı- yor., Yeni gelen bu garip yabancı be- ni selâmlıyor ve elini havaya kal- dırarak esperanto lisaniyle: — İsmim M. Lihnç'dir, diyor. — Memnun ! oldum, efendim, bir emriniz mi var? Bay Linç? — Utariddeki işsizlesre yardım edebilmek için tertip edilen bü- yük piyango biletlerinden bir ta- ne almaz mı.sınız?. Piyango bu- gün çekilecek?, Bu kaırk ayak kılıklı herili a demi itimatla baştaân ayaca kadar süzdükten sonra Ccoevap — veriyo- rum: — Birinci ikramiye nedir?. — Üç kilo teleplazm... Bunun- la bir kaç saniye içinde istediği- niz rühü karşınızda tecessüm etli- rebilirsiniz.. — Pekâlâ! O halde bana ca birf bilet veriniz bakalım?. (Sonu yarın) « 188 KAHRAMAN HAYDUD Mizi mücip olacak Yan komitesi, .bütün | hametin bir timsalisiniz... Rolan boğuk bir sesle cevap verdi: — Görürüz., Rolan, ayakları dibinde inli- yen Şşu sefil —ve rezil mahlüka karşı kendinde derin bir nefret ve hiddet duydu.. Haydutlara dönerek: — Aziz arkadaşlarım, dedi... 'Sizin önünüzde, bu adamın ba- na yaptıklarını anlatarak — bir hüküm vermenizi istiyeceğim, Rolan, sakin bir sesle har şe- yi analttı. .Ona nasil yardım et- tiğini, onu nasıl hayata soktu- ğunu anlattı. Neticede; —Biliyor musunuz, dedi, bu adam kemlisine yaptığım bu iyi- liklere mukabil beni ne suretle mükâfatlandırdı. Babamın deh- gotli bir işkenceyle gözlerini oy- durttu ve çıldırtt'. Annemin ö- lümüne sebep oldu, Beni otuz kadem yerin dibine diri diri at- tırdı. Beni nişanlımdan ayırdı ... Onu kendisi gibi vahşilere ver- dirdi., Velhasıl beni felâketten fzlâkete atmaktan bir türlü ken- dini alamadi. Ben, Yyapılan iş- kencelere ve zulümlere rağmen 'kendimi o cehennemden kurtar- drm, İlâhi adaletin ne demek ol- duğunu bu alçaklara gösterdim. Bütün bunlardan, bütün yaptık- ları yetişmiyormuş gipi bir aile- yi daha mahvetmek istediğini öğrenerek, buna mâni olmak için kendisini buraya kadar getirdim. Şimdi sorarım size, bu Aadan.a ne yapılmalıdr?. Bambo inledi: — AFİ AFI, Çete reislerinden biri verdi: — İdam edilmeli.. Diğerleri de bu hükmü tered- düt etmeden tasdik ettiler. cevan Rolan sözüne devam ederek: — Evet!.Fakat ©o da benim gibi azap çekmeli ve sonra işken" teiçinde ölmelidir. O da benim gibi inliyerek, ağlayarak vakti- le beni atıldığım zındanlara ben ziyen bir yere atılarak gebertil- melidir. Kendis'nin torunu ola- bilecek genç bir kızı sevmek ha- basetinin ne kadar şeni bir cina- yet olduğunu öğrenerek ölme- lidir. t Rolan bir adım attı, Sonra: — Bambo, dedli, vaktiyle ba- na yaptığınız gibi ben de sara hayatını bağ şliyorum. Buraca, şu bulunduğun zından içinde ö- leceksin. . Bambo ulur gibi bağırdı: — Bü haksızlıktır. Yaptıkla- rımı ben yalnız başıma yapma"” mıştim.. Rolan bağırdı: birdenbire mMısrararak KAHRAMAN HAYDUD det te böylece kalarak, dalgala- rın gürültülerini dinliyerek 0o- yalandı.. Her şeye rağmen kendisine de merhamet etmemeli miydi?.. Onu otuz metre yeraltna diri diri gömdükleri zaman acaba Emperya enun bugün duydu. ğu ıztıralı düuymüş müydü 2, Babasını, anasını türlü İş- kencelere maruz bıraktıklızı za- man acaba hiç biri şu kadarcık bir acı duymuşlar mıydı?. - Böyle düşünüyordu. Nihayet boğuk boğuk: — Hayır, hayır, dedi. Ondan bahsedemem.. Ona şu kalarcık bir kabahat bülamam.. O Le. nim için muhakkak ağlamıştır. Boğazını derin bir luçkırık gidikladi. — Başını Venediliten tarala çevirdi.. Şehirdeki — ışık- lar, yavaş yavaş eksiliyordu » 'Tekrar gezinmiye başladı .... Çok geçmeden şafak attı. Ge“ mi kaptanı, büyüz bir hürmet göstererek — kendisine *yaklaştı: — İşaret vermiye l2zum var mı efendim, diye sordu,. Rolan başıyla; “Evet!,, — de- di. . Bir saniye sonra geminin grandi direğinde siyah bir flâ. ma dalgalandı. Bizzat Rolan, kiyüz ateşledi. Etrafı üç defa ar. çevre- 185 leyen sahiller şimdi tamamiyle görünüyordu. Bir kaç dakika içinde, sahilden buhara benzi- yen beyaz bir bulut belirdi. Ge- miye kadar gelen, bir taraka *7. dildi, Bu ses iki defa daha tek- rarladı Gemiden de cevap ve - rildi. Nihayet kaptan göründü: — Yanaşabiliriz efendim, de- di. Tayfalara —bazı emirler ver: di, Gemi derhal sahile doğru sür'atle yol aldı. Yarım saat içinde demir atılmış, yelkenler indirilmiş bulunuyordu. Zaptan sordu; — Sizi burada bekliyeyim mi? — FHayır, vakit . geçirmeden Veneliğe dönecelsin!, . Geminin Tilikası indirildi ... Bamb:, bağlı bulunduğu gibi kayığa konuldu. Çehresi morar- mış görünüyordu. Gözleri sıkı, sıkı kapatılmış, yalnız nefes ala- bilmesini temin için ağız yeri açık bırakılmışt:, Karada Lekli- yen kapalı arabaya tıkılıp ta ara" ba hareket ettiği zaman filika yenilen gemiye dönmüştü, Cu defa da Biyankayı karaya çıka- racaktı. Rolanla birlikte sahile çıbtı- lar, açık bir arabada onlar yer- leştiler. Araba sürlatle hareket etti, Saat dokuza doğru küçük bir kasabaya geldiler. -Bahçe

Bu sayıdan diğer sayfalar: