Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan: <A A DURRRHMRN Haber'lin tarihi Romanı: 30 İkimim Kadın patlıyan gözünü kapatarak korkunç bir haykırışla yere kapandı Kara Abdürrahman hüayret ve dehşetle dona kalmiştı. Bu kadin ne münasebetle — buradaydı, nasıl gelmişti, nasil gitmişti, nasıl bil - | mişti? Haykırdı: — Ne işin var senin burada kah- pe? Güzel cariye de haykırdı: — Asıl kahpe sensin Kara, Söyv- diğin bir kadın üzerine bir aşifteyi kucaklamak senin erkekliğine yakı- şir mıydı? Söyle, kim bu karı? Abdürrahman ayağa kalktı ve gü., zel cariyenin üzerine yürüdü: — Benden izinsiz nasıl geldin bu- raya? — Benden habersiz bu kâahpeyle nasıl düşüp kalkıyorsun Kara? Abdürrahman haykırdı: — Defol! Gülser bir kenarda bir elini be- line koymuş bu hâdiseyi gürurla Beyrediyordu. Evvelki korkusu şim dt tamamen zail olmuş, bir kâadın kıskançlığıntı tahrik eden bu hâdi- seden duyduğu büyük ve sonsuz lezzetle bir Karaya, bir güzel ca- !NETTİNUN OZOS tp O HNELE Jig riyeye bakıyordu. — No yapalım. dedi. Sen de önün nikâhlist değilsin ya? Başka bir delikanlı bulmak senin için güç de- ğil. Güzelsin, gencsin. Oynak ve... Fakat sözünü bitirememişti. Gü«- zel cariye göğsünün arasımdan sü « ratle çıkardığı hançeri. sağ elile hızlandırıp fırlattı ve hançer Gül - seörin gözüne gömüldü. Kadın patliyan gözüne elini ka, patarak korkung bir haykırışla ye - re kapandı. Kivrândı, büküldü, ka - fasınt yere carparak sessiz kaldı. Kara Abdürrahman — dönmüştü. Ne yapacağını şağırmış bir- halde duruyor, ne ölene el uzatıyor, ne vurana bakabiliyordu. Güzel cariye, hıçkırarak yere ka- pandt ve bayıldı. Faciâa, Evin sahibi ihtiyar kadın Yoluyla memleketi saracak ve bu cü rüm Abdürrahmanin, haysiyetine, mevkilne, kazandığı şöhretine kuü - sur getirecekti. Ne yapacaklardı. Kaçsalar kifa - yet etmez, kalsalar yakalanacak - lar. Bir tedbir düşünmek lâzmm, ü- ma, bu tedbiri düşünecek vazışette değiller. Güzel cariye perişan ve yarı mec- nün halde mütemadiyön ağlryor. Abdürrahman zaten kısa akiİr ile daha üzağı halledemiyecek vaziyet- te. Abdürrahman güzel kızı kollarm- dan yakaladı: — Haydi, diye haykırdı. Sen kaç. — Ya gen Eara? — Beni btrak. Bü işin altından çıkmak bana kalsin. Bir kadın hâ- 'disesinlü sebeb olduğunu bilmeme, leri lâzim, kepaze ölürüm. Hıydi kaç, eve git, sinirlerini yatiştır. Bir şey oldu. Galibâ kadın öldü. Sonra #eninle hesaplaşırız. Şimdi defol buradan kahpe kıskanç! — Sus Kara, bana böyle söyle- me! kahpe olsaydım seni takip et- mez, bu karı gibi sen ayrılmca bir başka kula düşerdim. — Haydi gevezeliği bırak ve de- fol! . Güzel cariye çıktı ve kapınm ka- pandığı duyuldu. Abdürrahman, Gülseri çevirdi. Kadın 'çoktan ölmüştü. Bıçak göz çukurundan beyne nüfuz etmiş ve kadını bip dimağ nezfinden hemen öldürüvermişti. Abdürrahman söylendi: — Doyamamıştım. Yazık! Aklımna bir şey geliyordu. Hançe- |Ti çekti ve bahçeye koşarak kenar. daki demirlerden birini çıkardı ve yere soktu, Onu odanın tam penceresine gö- Te hizalamıştıi. Yukarı — fırladı ve Gülserin kanlı cesedini alarak bah- çeye koştu. Gözü o demire yerleştir di ve cesedi üzerine bıraktı. Ve pcncerânîn kenarlarına kadı- nm saçlarından bir iki kıl koydu, üstünü başını srvazladı. Hattâ hiç tüyleri ürpermeden cesedin ön ta- rafına tekmeler vürarak güya yere çarpmadafı hâsıl olmuş gibi bereler yaptı, Odadaki kanları sildi. Bütün yaptıklarını tekrar kontrol etti. Tamam bir itminan hâsıl ede. rek çıktt ve eve döndü. İki saat sonra hâdise şehre ya - yıldı, kulaktan kulağa asker ve ga- zi ile Sarya görüşürlerken Kara Abdürrahman da dinledi: Gazi Abdürrahman diyordu ki: — Gülser adlı Kâresi hâkiminin bir nedimesi vardı. Onun hayatını şevketlü hünkâr bağışlamıştı. Fa - kat bugün önü pencereden atilmiş ve gözü patlıyarak ölmüş buülmüş- lar. Neden buünâ sebeb gördü, aç mi kaldı, yoksa birisi tarafmdan miı pencereden atıldı. Anlaşılamamış. kadmla düşüp kalkanlar da isticvab olünacaklarmış, Hem duydun mu Sarya bilmem, galiba işin içinde hünkârın oğlu Mu rad da varmiş. Padişah Orhan babası Ösmandan fazla zühtü takvaya düşkündü. Bu- nu Kara Abdürrahman bilirdi. Bil. hassa (Geyikbaba) ya karşı çok .*düşkün olan hünkâr — Orhanm bu Manhaza tahkikat yapılırken bu dervişe hususi ve büyük bir mevki verdiği halk dilinde de mütevatir- Birçok züvvarım — mahalli içtimar olan bu tekke şehrin şark tarafım, di; Halbuki Kara Abdürrahman kaç da ve Keşişdağının Gökpinarı de - kere hünkâr huzurunda Geyikba - |nilen mürtefi bir noktasında ve banın ellerini öpmüş, hayır duasını | Duğlu baba türbesi civarındadır. almiıştı. Şimdi bu Murad ve bittabi kentdisi isticvab o- lunacaktı. Murad vaziyeti o akşam cereyan edenleri hünkâra anlata - cak, iş sarpa saracak, rezalet büyü- yecekti. Bunu önlemek için Kara Abdür. rahman yalnız bir çare düşünüyor- du, o da hünkârm taassubundan is- tifade edebilmek. Büu hüsüsta Hammier tarihinin bi- rinci cildinde çok dikkate şayan İ- zahat görüyoruz. Fevkalâde enteresan olmasından dolayı bu bahsi aynen alacağız. * “Karesinin zaptını müteakip ce- vami, medaris ve imarat, kervan « lanılan inşaatı cesime iddiayı vakii ispata kâfidir. , Bu inşaat beş sene evvel İznikte birinci defa medrese ve imaret te- sisiyle iptidar eyliyen inşaata te « fovvuk etmekteydi. Derviş Tusut ve Abdal (1) Kum- rala zaviyeler inşa ettiren pederine imtisalen sultan Orhan dahi Geyik babaya münasib bir tekke inşa et- tirdi. Şehrin hemen her kapısı önünde hâdise —münasebetile |Ye Keşişdağından inen Ali Şir suyu kenarında Horasanda doğan Abdal Muradm, garb cihetinde ve kaplıca civarındâa Abdal Müsanım tekke ve zaviyeleri vardır. Bu iki şeyh ve iki abdal sultan Orhanla Bursa muhasarasında be- raber bulunarak duaları, mervi ke. rametleri ile şehri mezkürun zaptı- na pek büyük muavenette bulun - duklarından Fatih müşarünileyh bu gün türbelerini muhtevi olan tek- keleri bina ederek haklarmdaki ka- dirşinaslığını izhar etmişti. İsimlerinden dahi — anlaşılacağı üzere bunlarm birincisi kemali sü- künetle geyiklerle beraber yaşar ; | vö' YeRtelsr İre oe Ğ darâğlandan ibaröt 'olbak üzere baş-; ikincisi ise yoğurttan başka bir şey ekletmezmiş, Mürüuruzamanla bunların mehnabii tarihiyesi tamamen tahrifata uğra - mıştır, (Devamı var) (D) Abdal kelimesi bugünkü dili- mizde kullanıldığı manada değil - dir, Bu kelimeyle (babaya kendini vakfetmiş) manasiyle târiki dünya olup benliğini uhrevi umura bağla- mış İnsan Mmaksüddür. Çapraz eğlence »- 12365618910ı 4 /8 00400 wW Yukardan aşağıya! 1 —- Güzel kökülü bir canlt - Hu« bubattan biri, 2 — İlâve - Sarf . Temiz. 3 — Adalardenizinde bir ada. 4 — Hububat konülan yer - Edat, 5 — Askeri - Mâni, 6 — Yağii - Yapı. T — Yemek - Girmek fiilinin mü. zarilerinden biri, 8 — Zaman - İş - Fransızcada buü iki harf yan yana gelince E okü- nur. 9 — Kolun bir kısmı. 10 — Sinir hastalığı. Ai yel KtuleL7 B'rt “Soöldan sağa: 1i — Zamanımızın en meşhur sulh adamı. 2 — Birden ona kadar sayı- lardan biri. Mısırlıların ilâhların . dan birinin adi. 3 — Her zaman - Vurulan şey. 4 — İtimad edilen - Şiirle uğra- şan adam., 5 — Köpek,. 6 — Kırmızı - Bir hart, T — Hizmet - Bir asalet unvanı., Harf, 9 — Arabeaâ bir harf . Düğüm. 10 — Müktedir bundan gelir - İ- talyanca evet, | « İ — <|a -İZz|mİA4|al>izi<İmizle ziblo & ç İ —| A|mln p Z)Iıı'—' »Pğr a Zuı Ha HÇ EİM miZ|> — - pı—ıouı—unî —h)p>le R R a D n H Ak — İkimiz şeriki cürüm olduk ve müştereken intikâm aldık. Hem de ne intikam! Gallua filmde gördüğü. nü kendi hayat hâttı saniyör. Hal- buki o film evvelden hazırlar'ımxş— t ona ait değildi. Birden aklma gelen bir düşünce ile sapsarı oldu, hâykırdı: — Fakat o film benim hayat hat- tımı gösteriyordu. Otuz günlük öm- rüm kaldı ha? Bunun imkâni yok, ben ölmek istemiyorum. Biraz evvel, Jerarın ziyaretinden önce “Ölümü haber veren makine,, Düran hakkındaki hükmünü vermiş- |ti: “Otuz gütlük ömrün kalüt!,, Bir yahlışlık olduğuna ihtimal vererek yeniden kendisini muayene etmiş, fakat gene ayni cevabı almıştı. Sıhhatine, gençliğine, istikbaline o kadâr emin olduğu bir anda öğ. rendiği bu feci akıbet onu müthiş | bir yeise sürüklemiş, kendisile be- raber Jerari da felâkete sürükle - möğe karar vermişti. Jerar, onün elinden Mari - Fran- sr almağa teşebbüs etmişti., Buna muvaffak olamaması lâzımdı. Fakat ne yapabilirdi? Öldürmeli mi? Hayiır, bu pek âdi ve pek süratli bir intikam olurdu. Jerara uzun müddet ıstırab çekti- recek bir intikam Şekli bulacaktı. Nihayet kararını verdi. Makine önüne oturarak kendisi. ni bir kere daha muayene etti. Fa- kat makinedeki filmi değiştirmiye- rek yerinde bıraktı. Her şeyi hazırladıktan sonra Je- rarı beklemişti. Onü muayene et - miş, kendi hayat hattını ona âit gös terdrek haber vermişti: ee Oluz gün sonra öleceksin! ..0 4 ÖLÜM YAKLAŞIYOR — Hiçbir rahatsızlığınız yok. Sıh- hatiniz yerinde, uzvi hiçbir kusur görmüyorum, Yalnız biraz yorgun . sunuz. Fazla çalışmaktan ileri ge- len bir yorgunluk.., Hüviyetini bildirmeden uydurma bir isimle müracaat ettiği meşhur doktordan bu hükmü almış olma - sına rağmen Jan Düran yeis ve ke- der içindeydi. Jerar Gallua ise akıbetini kabul etmiş, ölümü sükünla beklemektey- di. “Ölümü haber veren makine,, de muayene olunduktan sonra evi- ne döndüğü zaman annesine sakin, hattâ neşeli görünmeğe muvaffak olmuş, ona haber vermişti: — Jan nihayet hakikati anladı. Makineyi istismardan vazgetiyor. Madam Gallua, oğlunu dikkatle süzmüş, caalfi neşesine rağmen on. da biraz gayritabillik görmüştü. Lâ- MERCE'FELMYMZI EİWMM*II_# İNİAİK LE DEN:İ(HİALİDIUİN! (S KİPE | | | ,İri gözleri hüzünle büuğulandı. Ağır, ağır: — Evet, dedi, bu yıkık dtvarlar, bu ha— rap köşe, bu taşlar, mermerler, ağaçlar... Büntların hepsi, bütün — çocukluğumun.., bütün hayatımın hatmralarını teşkil edi- yorlar. Benim hayatımın ülkuü, onların ma- zisi, hali, istikbali jile tahdit edilmiştir. Bu harâbeler benim beşiğim ölmüş, — bir gün de bikes Varlığımım gayesi olacaktır. Gizlemeğe çalısdı heyecanının tesirile ne- fesi kesilerek, bir müddet sustu. Biraz son" ra, daha kirık bir sesle, devam etti: — Bazatı bana.., sanki bütün bu dekor, benliğimden bir koptnuş patça iş gibi geli- yor.. Öyle sanıyorum ki ben bu harabelerin çocuğüuyum.. Ve buralarda dölaşmak hak- kı da yalnız benimdir.. Benden başka biri- si büraya girerse, ona âdeta düşman olu- yorüm... — Benim gibi, değil mi? — Evet sizin gibi.. Ne sebeb ve suretle olursa olsun, mademki buranın haâarimine girdiniz, size de kinle bakmam tabiiydi. — Böyle bir harime tecavüz — ettiğimi, sizin sükünunuzu bozduğumu katiyen bil- l — 34 - miyordum. Yeşilpınarda, — buralara hiç kimsenin sokulmağa cesaret — etmediğini söylemişlerdi. Binaenaleyh, kimseyi rahat- sız etmediğimi zannediyordum. — Size buraların tekin — olmadığını mr söylemişlerdi? —Evet! Böyle garip şeyler çok söylenir. Bu sebeble, benim de başımın belâya gire- ceğini, harabede dolaşmanın delilik olduğu- nü, bundan vazgeçmemi söyleyip dürdü- lar.. — Doğrudur; köyün âhalisi, buraya hiç yaklaşmaz. — Fakat, acaba yabancılardan hiç bura- ya gelen yok muduür? Meselâ bir'ressam.. — Zannetmem. — Civartrı iyi tanır mistnız? — Teyzemin evi çok yakında — olduğu için, buraları hemen katış karış bilirim. D — Fakat, bu havalide, kasabada civar- daki çiftliklerde hiçbir ressam bulunmadı- ğından emin misiniz? — Bunu geçen gün, ben kayanım üzerin- de öturürken de sormuştunuz. — Demek o gün ne demek istediğimi an- lamıştınız. — Ve size cevabını da vermiştim; şimdi gene tekrar — ediyorum: Bu taraflara hiç kimse yaklaşmaz.. Yalnız, ilkbaharda, ot- lar-daha yeşil ve taze iken, civardaki bir çiltliğin çobanı dâvarlarını burada otlatır, işte.o kadar.. — Fakat, başka bir ressam da, benim gi- bi, buradan hoşlanmış olamaz mı? Düşünceli bir tavirla başını sallryarak: — FHayır, zannetmem, dedi, Zaten Yeşil pınarda fazla yabancı da bülunmaz, Yal- niz pazar günleri İzmirden ve civar kasaba- bilmek isterdim. lardan buraya gezmeğe ve suyundan içmeğe gelenler olür. Fakat ötobüslerle bu yorucu yolculuğu göze alanlar da gene © — kadar fazla değildir. Bunu siz de görmüş olacak- sınız; çünkü ötobüsler, sizin oturduğunuz |ötelin önünde durürlar.. — Doğru.. Butada, yabancılâr pek az.. Fakat benim asıl sormak — istediğim baş- kaydı: Civarda güzel sayfiye evleri, çilt- likler var. Bunların sahipleri senenin bir kaç ayını burada geçirirlermiş.. Tabil gel- dikleri zaman, misafirleri de bulunur, de- Kil mi? İşte ben bunu öğrenmek istiyorum. Ya bu sayfiye köşk ve çiftliklerinde oturan, yahut da, onlara misafir gelmiş' bulunan hiçbir ressam tanimıyor musunuz? — Hayir,! ne taniyorum, ne de böyle bir şey işittim. — Halbuki, ben yokken birisi gelip tab- loma dokunmüş.. Bundan eminim! Ve bu işi yapan, hiç de mesleğinin acemisi değil! — Eh, mâademki eserinizi bozmamış, ü- zülmeyin! — Doğru., Fakat, bu işi kimin yaptığını (Devamı var) Nakleden: kin Jerar onu aldatmîğ'. oldu. Düranın verdiği yor, “ölümü haber veröf gi üin susmasınmdan b İ duüuyuyordu. bi Beşeriyet böylece bw ten kurtulacaktı. B““u kendi şahsinım ne eheli” bilirdi? Öleceği günü © rl)'ed | dakikalarında, — beş€ ; haber veren makine, * Ç nin kurtardığını düşüne” selli olacaktı. Derhal Mari « Fra“" 'derek Jan Düran nezdt” büsünün muvaffakıyt? d di. Fakat buna He şekil gl fak olduğunu söylemedi ğ bi genç kızm da hakikati ? lâzımdı. çiği Bu işleri yaptıktan günleri saymağa ko nin 15 mayıs tarihli yap ne kırmızı kalemle ÖİM şaret etmişti. t sgzgğğ;ğ;ğsaifağgl &ğ_â' #KH Aradan altı gün :EG“M& Jerarın dairesinde tildi. Bu saatte kim * Herhalde bir hasta İSİR düşüncesiyle Galluâ gi t 4 Gelen Mari . Franstf , Kederli görünüyordu. IÜ ile ziyaretinin sebebînı_ — Jan makineyi işleti | ediyor! af Gallua kulakla.rma na” el Genç kız onün bü teredi ğ kederek sözünü tekra—fığ. etti: Ö ı' Gön — Bana İnanmıyo? gö | mi? Evvelâ ben de in8” — (p Hele şunü öokuyun. Bir akşam gazeted Jerar alıp okudu: MEŞUM MAKRİ* Bir hükmü daha te© “Rmekli general otı sekizde Krua - Bül zından geçerken & kamyonun sademesin? mıştır. Civardaki bir €“ dırilan yaralı, orada, * dahalesine vakit tür. Tıbbı adlide genel'lw' not defterinde bizzat © yazısiyle yazılmış ŞU muşlur: “Saat dört... yanından çıktım. ren makine iki saat söyledi. Gülünç bir gayet dinç ve sıhhltu rum, İki saat sonra Tanımı ispat edebilw'îw £ nu'nnm *yp Jerar sarardı, bitki_’f tuğa çöktü. Demek 16 lemiş, onu aldatmışt ehemmiyet vemıemiâ Dostunun bu samili pek mütehassis olal * | onun yanma — oturdü: Bİ& ö şefkatle şakaklarımı © y dandı: R ) — Zavallı! Jerar başını kaîdu'm ' Mari - Frans, mahzun — Size yemin etmişd — Eyvot. — Janın yemmîne dW caiz değilmiş meger — Bana jyemin © mimi sanmıştım. Bt İKi derken samimiydi; f _ Birden karar veref? tı. Genç kiz sordü? — Ne oldunuz? Uef sunuz? — Janm yanmn. (Onü lcagım 4.5-.&;;_;.;.-&&#&;%5;;; B »- - ıı.;;;f.s—'; ”_ıf.-r;;_ıs.#g ESLEFES