HARER — Akanm retmen nastırındadır. Ona emir v riye gönderi) Muhtar Recep bizim nezaretimiz altındadır. He men Merzilona hareket et. Ve cebinden bir kese çıkararak uzattı. — Bu yol parası. İçinde bir kâğ: Yolda müşkül başvur. Bü tabanca da senin! Bu silâh paslı olmasına rağmen çok gü“ zel bir (Smit Vesson) (5) du. Recebin takibinden kurtulmuş tan çok memnunum. Şu etrafa yağdıran Mene ile görüşeceği da müteheyyi dum. Bu işi bir emniyet altına almış ol- ın uydurmağı düşündüm. nxdan geçmiş bir ted" bana t var. a uğradıkça bu adreslere olmak mden dolayı — Emir (R.C). Recebin hayatına ili- şilmiyecek! Papazyan güldü. Hiçbir şey söylemedi, Başını salladı ve işaretle or dan uzaklaşmamı tebliğ etti, Köye dönmeğe: müsaade Yoluma devam ettim. Recep kazaya dönerken ben de arka yoldan dağ sırtlarına doğru uzaklaştım. Ver elini Merzifon! Oyuncak değil. Uzun yolculukdu bu. Gece ortalık kararmağa başlayınca sığır nacak bir köy aradım. Hafif hafif bir etmemişti. kar serpintisi de başlamış, soğuk biraz ha ! fiflemişti. 'Torbadaki kâğıda baktım. Bu köyde tanıdık kimseye işaret etmiyordu, ama, ne çıkar, benimde şimdilik bir Hınçaklıya ihtiyacım yoktu. Köye girdim ve hanı sordum. Zaten burası pek yabancı değildi. Çocukluğum" da kaç kere babamla buraya gelmiş, bir iki köy evinin kavak direklerini tesviye et- miş, yerine koymuştuk. Hancı bir Erme niydi. Benim de Ermeni olduğumu öğre- nince iyi bir istikbal gösterdi. Birer kah» ve İçerek dost olduk. Hemen buralarda şekavet hâdiselerini bilmiyen yok. Bana (Panosidan (Gül benk)ten, (Mihircan)dan. hattâ (Kas bar)dan bahsetti, Osmancık postasını soy duklarını, İbcahimin katlini anlattı. — Bu sabah, dedi, köyde araştırma yaptılar. Derbend köyünden iki kişi arr yorlarmış, Tüylerim dikildi. Bu aradıkları benimri emirler| icim, Yalnız Recebe acıyor-| dimçakihi Yazan: İkimim Matıralarını — E, dedim. Sonra ne oldu? — Bizim baktılar. Karakoldan geldiler. Bize r kim gelirse karako la haber vereceğiz. Artık işler tatsızlaştı ağa! Burada yakayı ele (o vermek hiç gelmedi. Hancı bir Ermeniydi. ama, hayet kendi selâmeti için beni elbette feda ederdi — Siz, dedi, karakola giderek haber vereyim. Usuldür. Size bir şey yok, ama, haber diye bizim canımızı yakarlar. Fırladım, ve henüz aldığım son) silâhmı herilin göğsüne Herif isparmoza y alannış (Simit Ves- dayadım. man ağa, diye biyer ç kıyma! Bu cahil Ermeniyi. Hmçaklara ısındr rıncaya kadar akla karayı seçim. Dili min döndüğü kadar neler söylemedim. Ne emellerden, ne gayelerden, ne uydurma zulümlerden, nelerden bahsetmedim. Bir taraftan silâh korkusu, bir taraftan bu tesirle hancıyı haber vermekten vaz- geçirdim. Beni bir gece ii sında gizli bir yerde saklayacaktı, Ne olur ne olmaz kendimi sizortalamak — Yarın; dedim. Şafakla bizden atlı gelecek. Beraber gideceğiz. Köy yolumuzun üzerindedir. Hayatın dan korkma, Para bol, Ve müsterih tavan arasma (çekilerek kalın iki bataniye altıma gömülüp mışıl mışıl uyudum. Merzilona kadar mühim hâdiseler geç” miş değildir. Bazı köylerde, kasıbalarda Hınçaklarla görüştüm. Hepsinde muvaf fak olacaklarına derin bir inanış o vardı. Ne ikram, ne iltifat gördüm. Hele elimdeki tezkere sanki sihirli bir Aöl Ne istiyorsam © iğ göste Mene işime | Şöyle istirahat edin. Ben| vermedik | #ingakihilâlirinieyüzü anlatan ve vesikaları veren: A, K. «Bu sa ah, köyde araştırma yap- tılar. İki kişi arıyorlarmış. eden yayılmıştı. Kaç ermeni evinde Şiirlerini . dinledim.Şarkılar (o söylediler.| (Mart) adında bir Hınçak gazetesi oku” ) ilk dela gâzetemizi görüyordum. la şubelerden almacak (tahsisat miki yazılıyordu. Muhakeme sırasın: da evrakı talıkikiye arasında oancak bir tanesi bulunan bu gazetenin çok mühim olduğunu söylemeğe lüzum < yoktur. Ga yni zamanda Merzilonda bir mec lısi umumi toplanması (o hazırlıklarından bahsediliyordu. hususta benim fikirlerimi sordular.) Uydurma bazı şeyler söylemeğe mecbur #jım, Halbuki hiçbir şeyden haberim Ermenistan milli Bir aralık igizli seyyar müfettiş) zannettiler. (Mart) gazetesinde böyle bir! teşkilât yapıldığını okumuşlar, Halbuki ben müfettiş değildim. Max haza bu teşkilât kararlarının ittihazında bulundum. Yalnız bunlar işler epeyce k lerledikten sonra olmuştur. " Yarın öğle üzeri Merzifondayım. Hava biraz sanmış, halif yağmur çiselemeğe başlamıştı. Merzilona yaklaştıkça bed tali ve mu kadderatıma da adım adım yâklaşıyor dum. Yolda kaç vasıta değiştirdim. Belki! hesapsız para sarfettim, | Buralarda hükümetin müteyakkiz oldu” ğunu sezdim. Kulaklarıma şeyler ça" ulden değilken gece“ evriyeleri koymuşlardı. Her kasaba sınırında bir o zaptiye bekçi kulübesi yapılmıştı. Gelip geçenleri sorup ataştırıyorlardı. Bittabi bu badireye düşmedim. Hudut ları hep ayakla aştım ve ekseriya insan geçmemiş sırtlardan, tepelerden, dağ yol larından, patikalardan yürüyerek kendimi fena vaziyete'düşmekten Kurtardım. £ Meb BURIİDAN mış. Merziion hududunda yakayı ele ver dim. Küçük bir dikkatsizliğimin sebeb ol" duğu bu netice bana bir haftalık yatalak gibi yerimden kımıldayamıyacağım bir hastalığa sebeb oldu. Sabah henüz şafak (sökerken Merzifon hududuna giriyordum. BENİ HAYRETE DÜŞÜREN GARİP BİR TESADÜF! Yağlı bir ipin boğazıma takılacağım düşünürken tüylerim dikenleşiyor.! Komitenin benim Merzifon hududunda bulunduğumdan haberi olmak (gerekti Bana hiç bir talimat gelmediğine nazaran kasaba sınırmın emin olduğunu sanmak ts ve elimi kolumu sallıyarak hudut kara kolu tarafından geçmekte (yerden göğe kadar hakkım vardı. İşte hatam burada. Hecüz girdiğim bu ben de gizli işlerin ipce taraflarını bilmiş olsay”| dım bu haltı işlemez ve gene tedbirle o larak ayağımla karakolun kucağına git mezdimi. Ben, aralarında tesis ettikleri irtibat ve münasebete güvenerek Hınçakların kuv vetli teşkilât sahibi olduklarını ve davet e dilenleri bildiklerini, hele benim gibi hu- susf talimat ile gelen için biraz müteyak* kiz olacaklarını düşünmüştüm. o Halbuki sonradan bunun ne kadar boş bir güveniş olduğunu öğrendim. Karakola yaklaştım. Bir zaptiye 1. Beni bu kadar hayrete düşüren hiçbir tesadüf olmamıştır diye bilirim. Üzerindeki zaptiye elbisesi (içinde bir Anadolu evlâdı Türk olduğu bariz bir şe kilde görülen bu asker sol eliyle kulağını tutarak bana doğru ilerledi. Zaten Hınçaklara büyük bir geliyordum. — Aşkolsun! dedim. Hükümetler de &- damlar edinmişler. Ve bu intıbarm, teşkilâtm yarını için bana yeniden ümit ve nikbinlik verdi. Parmaklarımı aralıyarak elimi yüzüme götürdüm. Yanıma sokulunca kulağına güvenle — Talimat var mı? dedim. Ya çok zeki bir zaptiyeydi veya birden bire beni hükümet adamlarından birine benzetti, — Hayır, efendim. dedi. Ve biraz duraladıktan Sor — Affedersiniz, siz kimsiniz, tarıyama- dım. A.K. benden bâhsetmediler imi? BURİDAN Sİ eği BAS AĞRISI GRİP “ani BDMLATİZMAYA. —l Grip mlm havalarda “ Her sabah bir NZOKÜ al e sd HEOKORİN sl Tek kaşe 6 kuruş öc) Her eczanede bulunuf” -— Hayır. -- Garip şeyl ii Mİ » Hakikaten hayret en ağ aklıma bu adamın tesadölsi pi miş veya kaşımış olmasi yordu. Kafamın içinde p lerle meşguldüm d Zaptiye, dilimden anlamı$ yad” rw oi — Biraz, dedi, karakol? NİZ, Karakola girdim. Ger Dİ ile gizli bir şey konuştula" (1) On beş günde bir - dında böyle bir Hınçak 52 esi başlanmış, ihtilâl komit: aliyeti yolunda birçok yenı Büridan, vak'ayı habet alınca o kadar müteessir olmadı, O şimdilik yalnız plâ nı düşünüyordu, Akşama doğru sokağa çıkmak iste- di. Fakat ber zaman ıssız olan sokak. larda garip bir faaliyet ve kalabalık vardı, Ertesi günde ayni vaziyet devam et” ti, Sokaklarda şark: söyliyen, gülen, öy- Dayan müthiş bir kalabalık Tanple doğ ru akın ediyordu. Bigorn bir fırsatuu bulup işi tahkik etti ve sebebini öğren- di, Onuncu Lüinin başvekili Angerrand dö Marinyinin muhakemesi başlamıştı. Büridan bu haberi “duyunca sapsarı kesildi. Mahkemenin devamı müddetince dü. şündüklerini yapması imkânsızdı. Ara- dan beş gün geçti. Beşinci günü akşamı gece karanlığı bastığı zaman, dürt arka- daş kalabalığın dağıldığını gördüler, Ahali sevinçle bağrıyor, âdeta bay - ram yapıyordu. Paris halkının bu 5€- vinci cidden görülmemiş, işidilmemiy bir şeydi. Bu, senelerce kökleşen bir kinin in tikamı, diğeri yirmi senedenberi biri ken bir gâyrin infilâk: idi. Zalimliği, hırsızlığı, ihaneti taayyür eden Ângerrand dö Marinyi idama mâhküm edilmişti! Hüküm üç gün son ra Monlokon darağacında infaz edile. eekti., Eski başvekil, o zamana kadar gi nahlarını affetirmek için Tanplin kili. sesinde dua edecekti, Büridan ; —Daha üç gün var, fena değil, onu gurtaracağım. diye düşündü Geceyi bekledi, Güllü bahçenin civs- rı eski sükünetini buldu Parisliler, artık intikamları alınaca Bından emin oldukları için yerlerine dönmüşler Ji O zaman Büridan, arkadaşlarını Tanple gideceği ve Valuva ile konu- ' —C———C m şacağını söyledi herkes dona kalmıştı. Bu genç kah- ramanın mahvolması demekti. Hepsi de Büridana fikrinden vazgeçmesi için yak vardılar Fakat delikanlı israr ediyordu. Giyom: — Pekâlâ, mademki böyle istiyorsun, öyle ise hep beraber gidelim, beraber ölelim, teklifini yaptı, Büridan: — Olmaz, diye itiraz etti. Benimle beraber gelmekten sizi menederim. Hem yemin ederim ki ben ölmiyeceğim. Bw- na inan. Sonra arkadaşlarını birer birer ku * caklıyarak çıkıp gitti, Giyom ağlayarak; — Artık bitti, Onu bir daha göre « miyeceğiz! dedi. Epeyce düşündükten sonra Bigorn; — Kimbilir, cevabını evrdi. Büridan Güllü Bahçeden korkunç hayali görünen Tahple doğru gitmiye başladı, Yolda şiddetli rüzgârm inilti” ler çıkar salladığı çmar ağaçlarının arasında ilerlerken, delikanlı Marinyi. nin ölümünden nişânlısımn ne kadar müteessir olacağını düşünüyordu. Artık Mârinyiye karşı kal kalmamıştı, O şimdi yalnız M şünüyer, nişanlısının ağlamasını mivordu. Büyük kapıya yaklaşınca Büridan seslendi ; — Eral tarafından geliyorum, kapıyı , Mütehârrik köprü derhal indi, bir zabit ve dört asker delikanlıya doğru geldiler. Büridan cebinden, Strajillodan al- dığı kâğıtlardan birini açtı. Askerlerin tuttuğu meş'alenin ışığında zabit emir. nameyi okudu ve derhal selâm durarak Büridana yol gösterdi. Delikanlı: — Tanpl kumandanın göreceğim, dedi. açın Zabit kendisini Valuvanm dairesine kadar götürdü, Oradaki başka bir nö- betçiye Büridan; — Kral târafından efendine söylene cek sözlerim var! dedi. Bürldan bir çeyrek bekledi. Sonra bir hizmetçi kendisini Valuvanın oda- sına aldı. Valuva, bir masanın başına oturmuş, önündeki kâğıtlara gülerek bir şeyler yazıyordu. Bu yazdığı da Marinyinin idam tertibatından başka bir'şey değ 7. di. Büridan, kontun iki adım açığında durarak sakitane beklemeğe başladı. Valuva başını kaldırmadan; — Bana ne söyliyeceksiniz, diye sor- du. Fakat Kral memurunun cevap ver ni görünce hayretle gözlerini kaldırıp bu adama baktı, Ve bütün kan: yüzüne hücum ederek dehşetle titredi . Deli gibi yerinden kalktı, Valuva, adam çağırmak Üzere her zaman kullar» dığı çekici kaparak göngu vurmağa te. şebiş etti. Fakat bu hareketi tamamla" masına vakit kalmadan, Büridan çek sakin bir sesle: — Monsenyör, adamlarınızı çağır - madan bir dakika beni dinleyiniz, diye onu durdurdu. Ve şöyle devam etti: — Adamlarınızı çağırtip beni zında- na attırabilirsiniz. Hattâ öldürmeniz dabi kabildir. Fakat şunu size haber vereyim &i, ben ölürsem siz de mahvo- lursunuz, Kimse sizi kurtaramaz. Bina. enaleyh sözlerimi dinlemeniz hakkınız- da hayırk olur.. Valuva, çekici yerine bıraktı. Bu teh ditten cidden ürkmüştü. Sonra kralın emirnamesi Büridanın eline nasıl geç mişti.. Demek o kralı görmüştü. Valuvanm zibni alt üst olmuştu. Büridan kımıldamıyordu, Valuva a- yağa kalktı. Büyük masanın arkasma geçerek hançerini çekip önline koydu. Büridan da ke danm uzak bir köşesine fırlat larını kavuşturarak kontur ayni sükünetle bekledi... bii Valuvanın içi rahat etmiye o tı. Karşısındaki adamın kenl! duğunu bu sırada hatırladı ürek Ve buna rağmen onü öldbi sunun kat'i olduğunu hissetti ie ii Onu ele geçirmekten â0 vinçle sordu: — Sizi dinl tarafımları geldi ğül mi? — Onu adamlarımıza si e senyör., Size kendi tarafımda mi söyliyeceğim., Valava, saçlarını bir terin fışkırdığını bi tiyart; ini — İyi amma, içeri nasıl girdi sordu. — Şu kğıt sayesinde! Ve bu cevabı verirkef | bindeki emirnamelerden bi östüne fırlattı. A Fakat bu karakol zabiti?” “yg emirdame değildi. Valuva okudu ve bayretle: — Bunu size kral m sordu. — Mayır, bu çeirname, Strajildonun Üzerinde bul de ettim. Bu sözler, V aldırdı, Büridan kralı göre” iye uyaya Di tarafından gelmiyordu. Lâkayd gibi görün sordu: — Sirajildo ne oldu? — Onu ben geberttimi” gere Bu defa Valuva gevinçle Büridan hançeriai attıği faa vasıtalarmı da biribİ mahıvetmişti. Valvuva, bir mumun #9 emirnâmeye bakarken,