Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W SPer — v | B 1 Çevıren V GİI'IIİİIIIIII'IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIİIIIIIIIIIIİIIIIIİIIIIIIII MARKO POLO Hayatı ve Maceraları : Kubilây FHanın memleketi, hakika- *i aa İ | ’.'* — aBa ten bir zenginlik diyarıydı -— — Binguçyonun dediği gibi, seyahat hakikaten çok tehlikeli idi. Seyahat- leri esnasında ihtiyar köle belki yüzler- ce defa Allahına soön duasını etti. Akâya fersahlarca uzakta büyük fırtınalara tutuldüular. İran çöllerinde salgın hastalıklarla karşılaştılar. Bu- gün Efganistan denilen yerlerden geç- mek için âdeta dağları deştiler. Ka- yalardan kendilerine yollar açtılar. Gobi çölünde hayatlarını aşiret halkı nın oklarından zor kürtardılar.. Pekin kapılarına geldikleri zaman Binguçyo gerle Allaha dua- ediyordu. Fakat bu sefer ayağına bir çift yeni a- yakkabı bulmak için.. Pekine girince Markopolo gözlerini | hayretle açarak, damları Bambu dal- larından yapılmış evlere, sokaklardan geçen fillere ve develere, Mogol atları- na hayretle bakıyordu. Kubilây hanın memleketi hakıkaten bir zenginlik di- yarı idi.. Her taraftan para ve kuvvet akiyor- du: Dünyadaki en büyük imparatora develerle, fillerle taşınan ipekliler, al- tınlar, mücevherler gözleri kamaştırı - yordu. Şehirde halk hümmalı bir faaliyet içindeydi. ğ Marko Polo bütün bu gördükleri geyler karşısında hayran kalmıştı. Fa- kat Binguçyo halinden çok şikâyetçi idi. Çünkü Markonun yanı başında her adım attıkça ayakları ve bacakları yeni bir işkenceye maruz kâalıyordu. * * 4 Çen Tsu ağır ağır ve yavaş bir sesle #onüşan bir âlimdi. O hem bir müder- risti, hem feylozof, hem de eczacı. A- dam, Binguçyonun ayaklarını tedavi, ediyordu. Marko da, âlimin kendisine verdiği iki küçük şeyi torbasına attı. Babasının verdiği torbaya ilk koyduğu bu iki ufak nesneden biri bir makarna çubuğu idi. Çen Tsu asırlarca Çinli - lerin gıda olarak bunlarr yediklerini söylüyordu. Markoö Polonun torbasına giren şey- lerden ikincisi de şamama idi. Çen Tsu, ateş yakmak için kullanrdlan — bu çöpleri ilk defa imparatorun eğlence- leri için yaptığını söyledi. Marko Pelo bu şamamalardan birini Çen Tsunun kendisine tahsis ettiği odaya çekildiği zaman yaktı. Harpte de silâh olarak böyle bir şeyin kulla- nılabileceğini düşündü. Fakat bu dü - şüncesinden kimseye bahsetmedi. Binguçyonun ayaklarındaki sancılar artık kalmamıştı. Marko da güzel bir makarna yemiş, karnını doyurmuştu. Biraz sonra Çen Tsu ile beraber so- kağa çıkarlarken âlim : — Şehrin “duvarları arasında daha bir çok yeni şeyler göreceksiniz, di- yordu. Fakat, bakın söyliyeyim size: Dikkatli davranın.. Bizde bir darbı- mesel vardır: “İnsan kendi kendini öl- dürmek istiyorsa gözünü lüzumundan fazlasına diker,, derler. Aman böyle bir $y yapayım demeyin sakın.. Marko Pola: — Ben Kubilây Hant görmek isti- yordum, dedi.. Çen Tsu, sesini alçaltarak: — Kubilây Han iyi bir adamdır, tam bir adamdır. Fakat ona fikir veren biri var ki, bu adamda insanoğluna karşı saygı diye birşe yyok. Bu adamın ismi Ahmet; bizden değil, bir yabaneı. Ah- met, imparatorun müşaviri. Kubilây Handan iyi muamele görmek istiyorsan evvelâ bunun gözüne girmiye bak.. Söylendiğine göre, Ahmet, Kubilây Hanın yerine tahta geçecekmiş. ötakeak Kubilây Han Venedikten — Marko Pole ile Binzuçyo isminde iki kişinin geldiğini haber almıştı. Onun için, iki Venedikli, Kubilây Hanla görüşmek ray onları yabancı olarak karşılama- dı. Marko Poloyu evvelâ sarayın büyük bir salonuna aldılar ve kendisine, ha- mamın hazırlanmış olduğunu haber verdiler. Marko Polo yıkanacak, ondan sonra huzura kabul clunacaktı. Esa- rini kabül edemiyecek kadar meşgul olduğunu da söylemişlerdi. gene mermer bir salona aldılar. Mar- ko, etrafın ihtişamı içinde gözlerini ne- reye çevireceğini'şaşırmıştı. — Kubilây Han, içerki odada, etrafında vezirleri, geniş bir tahta kurulmuştu. — Keskin nazarlarla bakıyordu. Fakat bu göz - lerin arkasında işliyen beynin ne dü - şündüğü pek iyi anlaşılamıyordu. O gün imparator harp meselesi meşguldü. Müşaviri Ahmetle, Japonya- nin Çine karşı bir hücumu halinde alına cak tedbirleri görüşüyorlardı. Ahmet sert bakışlı, esmer bir adamdı. Soğuk kanlılığı ve kuvvetli iradesi ile impa- rotorun Üzerinde büyük bir nüfuz ic ra ediyordu. Tahtının önünde, yerde mozayık ©- larak, büyük bir tatar imparatorluğu haritası yapılmıştı. Bunun üzerine, şat- “ranç tahtasındaki oyün taşları gibi, tahtadan Çinli askerler ve yelkenli ge- miler sıralanmıştı. Ahmet: — Bir milyon askerimiz var, diyor- du, Bunların başında da siz oldunuz muü, Japonyanın zaptı bir iki haftalık bir iştir. i ÂAhmet, sanki zafer olmuş, bitmiş, Japenya fethedilmiş gibi konuşuyordu. Kubilây Han ona bakıyor ve düşünü- yordu. — Harp o kadar kolay değil, Ahmet! Biraz bekliyelim. Orduyu garptan al- dın, Bilhassa büugünlerde Kaydu eya- letindeki isyandan dolayı burada bu - lunmasına ihtiyacımız var. Ahmet, gene o sakin halini muhafa- za ederek: — Kaydu isyanını bastırmak için or duya lüzüm bile yok, dedi. Onlar üze- rinde kullanacağımız en büyük silâh, manevi küvvetlerini kırmaktır, İmparator, müşavirinin sözlerini ba- şını sallıyarak tasdik etti: — Bu hususta her şeyi sana bıra- kıyorum. Bildiğin gibi hareket et.. Sonra başmüsahibe döndü: — Benimle görüşmek istiyen başka kim var?. — Genç kadınlar var, efendimiz. — Başka?. — İran elçisi var. Kerimeniz Kuka- çin kral ile evlenmek üzere İrana ne zaman gelecek diye söruyor. — Elçilere kızdığım kadar kimseye kızmıyorum.. Başka?, — Bir de yabancı milletten birisi var. Roma imparatorluğunun Venedik şehrinden gelmiş birisi. İsmi Marko Polo imiş. — Gelsin bakalım, görüşelim, ne is- tiyormuş?. Baş müsahip ellerini çırptı. Gong vurdu ve imparator odasının büyük kapıları açıldı. Venedikli misafir içeri girdi. Marko Polo imparatorun tahtına doğru yürürken etrnaftan bütün göz - ler onun Üzerine çevrilmişti. Kubilây Han, bu uzun boylu,, iri ya- rı delikanlıya dikkatle bakıyordu. O- nun bütün adamları kısa boylu ve çe- limsiz insanlardı. Bu geniş omuzlu, tam bir muharip yapılr genç hoşuna * gitmişti. — Pekine, safa geldiniz, dedi, size devlet nazırımız Ahmedi tanıtayım .. Bilhassa siyasi işlerde ve memlekette vergileri toplamakta, bana büyük bir yardımı dokunur. Kataya ne iş için gel- sen şimdiki halde imparatorun, misafi- * Hamamidan çıktıktan sonra Markoyu | Marko Poclo: — Fakat ben buraya bir iş için gel- miş değilim, imparator, dedi. Maksa - dım, kendi zevkim için bir seyahat yapmaktır. Memleketinizin güzellik - lerini, zenginliklerini uzaktan işitmiş- tim. Gideyim bir yakından göreyim, | dedim. Kubilây Han, yüzüklerin ışıldadığı eliyle yerdeki haritayı göstererek : — İşte, dedi, bizim memleketin ha- irtası önünüzde duruyor. Ahmet te ilâve etti: — Bakınca göreceksiniz ki, mem- leketimiz çok büyüktür ve çok kuvvet- li bir şekilde muhafaza altındadır. Marko Polo haritaâayı gözden geçir - mek için eğildi. Fakat haritaya göz - lerini çevirir çevirmez iki küçük ayak kabı ile karşılaştı ve başını derhal bu ayakların sahibini görmek için kaldır - dr. Karşısında çok ince bir güzellikte bir kız duruyordu. Kızın Aarkasında ipekli bir entari vardı. Parlak siyah saçlarının etrafını çiçeklerle çevirmişti. Gözleri de siyah ve parlaktı. Marko ömründe bu kadar güzel bir kız görmemişti. Düştüğü hayretten dolayı biraz sı - kılarak imparatora döndü. O zaman Kubilây Han kızı işaret ederek: — Kızım, dedi, prenses Kukaçin... Sonra kızıma dönerek, misafiri ta- nıttı? — Marko Polo, Venedik ve Roma - dan geliyor. Çine bir seyahata çıkmış . Kukaçinle Marko Polo biribirlerine bakışıp tebessüm ettıler Kız, babasına hitaben; KĞ İA — Marko Polonun ismini ışıttım, Ege köylerinde Köşk nahıyesınde bir Köşk, (Hususi) — Nahiye —müdürü Osman Kozak, bir senelik mesaisile Köş- ke birçok eserler vermiştir. Nahiye mü- dürü şimdi de köylerin kalkınmasına ça- lışmakta, haftanın dört gününü köylerde geçirmektedir. Nüfusları fazlaca olan Cemile, Beyköy ve Çiftlik köylerinde beşer dershaneli mektep inşasma başlanmıştır. Başçayır köyünde de bir mektep inşası takarrür etmiş ve malzeme tedariki için faaliyete geçilmiştir. Burada da inşaata kısa bir zaman son- ra başlanmış bulunulacaktır. Beyköy ve Kökgiriş köylerinde birer köy konağı ve okuma odası yapılmakta- dır, Başçayır köyündeki hükümet konağı ve okuma odası genişletilmektedir. Nahiyede yol işlerinin de üzerinde du- rulmaktadır. Köşk - Ödemiş yolu üze . Beşer dersaneli llk okullar kuruluyor , hafta içinde üç köprünün de inşasına baş'â Köyde bir kültür âbidesi dıkll' — beton köprü yaP"f" yr rindeki harap köprü kâıdnw h“" belon köprü kurulmuştur. N el du dahilinde yapılması 1““”“' köprü kalmıştır ki, bunlarm taya kadar inşasma başlana Köylerin su ihtiyaçlariyle le alâkadar olunmaktadır". saat mesafedeki menba SUYÜ i rularla köye indirilmiştir. B? * köy sandığı varidatile Kar$i” He Nahiyede asayiş çok iy;îwp ' şiyle güdiyle meşguldür. Da lenceden de geri kalmamikuî: Köşk nahiyesinde oturan kendisini yakından tanıdıği heykeltraş Fuat Mensi burada heykeli yapmıştır. Değerli sanatkârm bü küıtür N ilkmektebe hediye edilmiş V? ” nüne rekzolunmüştur. dn j “kw'. dedi. Kendisinden ve seyahatinden çok | bahsettiler. * * & İmparator, Marko Poloya: — Sizi Ahmede havale ediyorum, dedi. (Ahmede dönerek) : Sen de misa- firimizle lâyıkı veçhile alâkadar ol, se- yahatinin kendisi için faydalr geçme - sine dikkat et.. Eğer saraydaki kadın- lardan biri kalbini çalacak olursa... İmparatcor güzel bir gülüşle güldü .. Marko Polo: — Çok cömertsiniz, imparator, de- di. Bunları söylerken Kukaçine bakmış- tı. Kız da ona nihayet tatlı hır tebes - sümle gülümsedi. — Büu sahneyi Ahmet “hem ’büyü'k bir- | meşgul olmak vazifesini alâka ile, hem de biraz hiddeti” | mişti. Hiddetleniyordu, çün Polonun Kukaçinle alakadar 1 istemiyordu. Hele onun j ' gösterdiği bu açıktan açığa “IM_ f le pek kiziyordü . dc y Kızmasında kendine E"" idi.. Çünkü onun prcnies zi düşündükleri vardı. K“kı tan gelen beyaz derili bir V meyi aklından bile geçı Fakat, imparatorun, kendw M diği için " de memnun Olm“! suretle, Markopolo ile ylkmdan" dar olabilecek, onu istedi idare edebilecekti. dinizse, sizinle meşgul olacak Ahmet- istediklerini bildirdikleri zaman sa - tir.