Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
——— —— XEYLTJL — 1938 Tîl'ıhın ihin büyük aşk maceraları HABER — Akşam oostas Stradella'nın aşkı Kemanile bütün genç kızların başını dön düren artist Mu“ffnkıyetle biten bir konser sabahı , oda knpısı;n açanlar, dünyanın en güzel kadınımı ve en kudretli san'at- -.___:ık:n—lar içinde, kucak kucağa buldular; Aldatılan ihtiyar âşık intikamını almıştı: 'kuq kln ağır ağır l.. Dehir Ben « Bir az i- l;, Ebedı aşlı:ı B% ' Venedik... Ahik kerkri « 'Hqı.ı Yü yeşil pan- bil.lkonı.ıııun ;':;; bo , Herip B eaf I duvarlı bir köşk. mî:m’ yüksek , "mı bir demir kapıdan cenneti an Yap bi bir bahçeye girilir. Baliçede, yer nq_m:uflr fiskıyelerden sülar — fışkıran h“b—u ? havuzlar vardır. Bahçeden iğri Yollarla geniş bir serviliğe gidi- Glen Büzel bir günün ışığı içersinde, â&n_pencereden bir kadın sesi ve in- A, Ç İr kemanm nağmeleri düyülüyor. h Dencereden odaya dolan güneşin al- Bmğumı kıymetli €şya üzerinde top- 'ğ_ :* ipek sedirler, güzel bir şark ha “%::me aynalar.. DN H Ve derin bir erkek sesi: S5 , Yortans diyor; yeniden bağlayınız. 'hk Parçayı çok daha güzel çalabilir- ıü, &rzu kadar coğkun, çölün kum- İguğîğîhdeıı esen sıcak bir rüzgârm “nlüe AŞk daveti kadar yakıcı bri ses lm_hıl“ Şarkıya Haşlıyor. Bu güzel ses tîı,ı Yor, sönüyor, dalğalanıyor; Busar lı, u!ıoı- kıvraklaşıyor ve yine yükse- hıhqaoüansm çaldığı hava, ilâhi ve 5!: hllıeh bir nokta etrafmda- topliyan Üğhisi, erkeğin şa.heıö—ndır. h, W"’ilı bir müzik dalgası onları sarı- hü- *traflarında içersinden çıkılmaz b Yaratıyor. r ddalla ve aşkı %h hdr Stradella... Ön yedinci as- * bBüyük İtalyan maceracısınt tanı - '“tlı im vardır? O, genç yaşmda küd- uh“ bestekâr olarak tanmmış, göhre- İi kç $ Yavaş bütün İtalyaya' yayılmış- qh- 1 Zamanda rakipsiz bir kemancı- M'I!n“ dinlerken bütün genç kızların Teti döner, Stradellanm aşktaki şöh- Dilan, “Üuanı bile geçer... Cazibesine ka- b&% dinlar, ışık etrafında dolaşan *ll%:ı"den çoktur, Sredellanın mace- V!rynzuğ%ka birisi yaşamış olsaydı onu ',İi_c.uu h de Yaşatmazlardı. Fakat Roma - tüp, — “rkes sever, Papa bile himaye e- q'— E lz' her himayenin bir haddi var- hlhi eunmn kırdığı ceviz kırkı değil %lg O gözlerini daha — yükseklere ir Prensin karısiyle Bevişmeğe %l]% tir. Prens ağır bastı. Papa Stra- '“la İhm Artık Romadan uzaklaşmak za- *'ııo Şöldiğini söyledi. Bestekâr 1665 "tı dan ayrıldı, Venediğe geldi. Şöh ta hiç Tdinden evvel gelmişti. Venedik- qllğuh Zİyafet, hiçbir toplantı, hiçbir ql'h Yoktu ki Stradella oraya davet e- Öi Suiş Slsun, ——. u::o:tans Venedik âyanından ih- Yudı "şın Kontarininin gözdesidir. On 'it Vke şehvetli ve neşeli, her çe- mryo, "'el'tun bir kız. Müsikiye ba- '—Pn ö tiyar Kontariniye çok yalvar- ladan müzik dersi almak İsti- AünmaAHAdE ye yor. Gözdesinin hiçbir — isteğine .. hayır diyemiyen ihtiyar, bu afzuya da niha- yet boyun eğdi. Ayandaki işler, politika bu asil ihtiya- rın çok vaktini işgal ediyor. Gözdenin müzik ders saatleri uzamağa başladı, ak- şamlara, hattâ geceyarılarına kadar de- vam ediyor.. , — Alvise korkulacak , hl.r ihtiyızdn Benim kendisini aldattığımı keşfederse mahvoluruz, — Seni bu ihtiyardan kıskanıyorum Hortans. Sanat bize yeni ufuklar açıyor. Seni burada tutan ne? Gidelim sevgi - lim, ömrümüzün sSonuna kadar beraber yaşamak üzere gidelim, Stradella sevgilisinin elini tutuyor ve iri elmaslarla işlenmiş altın bilezikleriy- le oynuyor. ! Hortang, bu hareketin manasını ve â- şıkmm kalbinden geçenleri anlamıştır: — Sevgilim, beni buraya bağlıyan ne altın, ne de elmastır. Buradan ayrıl « maktan çök korkuyorum. Bir falcı bana “aşk ve ölümün senin için manası bir- dir,, demişti. Bunu hatırladıkça tüylerim ürperir. — Sen çocuksun Hortans. Benim ya- niımda oldukça sana kim ne yapabilir? Köşkten çıkıyorlar, ağır adımlarla ses- siz dolaşıyorlar, sarmaşıklarla örtülü bir kapıya yanaşıyorlar. Bitmez tükenmez vedalar başlıyor. * * l Bestekâr hâlâ ayni fikirdedir: — Romada çok tanıdıklarım var. Pa- pa hâlâ benim iyiliğimi ister, Orada ra- hat rahat yaşıyabiliriz. Hortans, şu bu- nak heriften ayrıl artık. Bu sözler genç kızı çıldırtân bir aşk nağmesidir. Kucaklaşıyorlar; bu sırada ayım yüzünden kalın bir bulut geçiyor,. Siyah gece titriyor ve bir gök gürültü- sü uzaklarda patlıyan bir fırtiınayı haber veriyor, Aşk herşeyden üstündür — Mes'ut musun? Hortans sevgilisinin kolları arasında baygın bir sesle cevab veriyör: — Bunu sen mi soruyorsun" İki sevdalı, Kontarininin haklı öfke - sinden yakayı güç kurtarmışlar, heye - canlı bir seyahatten sonra Romaya gel- mişlerdir. Şimdi sığındıkları küçücük ev- de çok mes'utturlar. Her ikisi bu akşam, Roma asilzadele- rinden birisinin evinde verecekleri kon- Bere hazırlanıyorlar. Bu akşam Stradel- la, yetiştirdiği en iyi talebeyi halkm karşısma ilk defa olarak çıikaracak. Bütün Roma bu konsere hazırdır, Hor- tans, Stradellayla beraber geniş kabul salonunun bir ucunda hazırlanan yük - sek locanm — basamaklarını çıkarken AAAGGGNAKEKSANAKİ göğsünde kalbinin ne kadar hızlı çarptı- gına hayret ediyor. Aldatılan ihtiyar âşık'ın, Kontarininin ismi bütün dudaklarda dolaşıyor, sonra herkes susuyor. Herkes bu iki çiftin biribirine çok ya- kıştığı kanaatindedir. Stradella bu genç kızı büyük bir sanatkâr olarak yetiştir- mlşir Hortans şarkı söylerken dsgiıi — Yor, ilâhlaşıyor. Meçhul bir alev;iki sevdalıyı hem can- landırıyor, hem eritiyor: Hortans'ın ağzından bestenin son söÖz- leri-uçüyor: “— Ünlü kralların, büyük rabbin ö- nünde bile nağmelerim - yalnız senin İ- çindir sevgilim!,, Kudretli, ihtiraslı, yüksek zevkli bü - tün dinleyiciler, biribirine karışan bu iki istidadı kaynamış bir vücut gibi görüyor- lar. Alkışlar arasında ikisi de tribünden indikleri vakit vaktiyle Romada Stra - dellanın en körkünç rakiplerinden olan kardinal Cibo ona yaklaşıyor ve: — Aleksandr, diyor, sen büyük bir gü- nahkârsın; bunu hepimiz biliyoruz. Fa - kat Tanrı seni herkese affettirmek İçin 'sana büyük bir istidad verdi, Belki &a- natınm yüzünden o sebeble senin günah- larını azab gününde bağışlıyacak! Artık Stradella Romanın yeniden kal- bini kazandığmı aniryor, fakat acaba Ve- nedik kendisini affedecek mi? Bir melek sesi Romada Sen - Jan - Lartan kilisesi kapılarına kadar dolmuştur. Herkes bu- gün buraya Stradella İle Hortansı dinle- moeğe geldi. Fakat kilisenin tâ arkasında, geniş mermer sütunların gersine gizlenmiş ge- niş mantolu bu dört kişinin burada ne işi var? Bunlar Kontarininin adamları- dır. Zavallı ihtiyar sarayında uyumaz oldu. Beyninde intikam arzusundan baş- ka bir şey yok, kan istiyor!.. Cebleri altın dolu katiller bekliyorlar, Kiliseden çıkarken ikisini de vuracak - lar. Fakat her şeyi hesaplıyan Kontarini bir noktayı unuttu. Stradellanın musiki- si ve Hortansın kötüleri doğru yola sü- Tükliyen ilâhi bir kuvvettir, Şimdi katil- ler düşünüyor: bu kadar büyük bir sa- natkâra ve bu kadar eşsiz bir güzele na- sıl kıyılır? Ayin bitti. İki sevdalı'dar ve karanlik bir sokaktan geçiyorlar. Haydutların re- isi arkalarından koşuyor. Bir hücumla karşılaştığınt zanneden Stradella kendi- sini müdafâaaya hazırlanıyor, fakat hay- dud: — Silâhı brrak Stradella, diyor, sizi dinliyenler, Size nasıl el kaldırabilirler? Yalnız izin veriniz ufak bir tâvsiyede /[f///f/ Ilı ELEf //I”Ifı ’/ HABER'in Aşk ve His Romanı: 19 Nakleden: Haldun S. Kip — Ah, diyordu, cokey ne fena idare e- diyor hayvanı serbest bıraksa kimbilir nasıl koşacak ama, bakınız gemleri nasıl sıkıyor. Sadun hemen âtıldı: — Mükemmel binicisin ama, daha sü vari tabirlerini bilemiyorsun. Ona: “Gemleri sıkmak,, değil “kasmak,, denir. Nazanın biranda yüzü kıpkırmızı ol « du. Cevap vermek için dudakları kıpır- dadı; fakat Sadun buna vakit bırakma- dan sözüne devam etti: — Sonra cokeyde de kabahat yok, Bak sana, hayvanı ne güzel idare ediyor; bü- tün enerjisini en sona sakladığı besbelli.. Nazan bütün dikkatile yarışı takip et- tiği için, gene bir cevap vermedi. Fakat | Sadun da hücumdan, vazgeçmiyordu — Hem, pek aziz, pek muhterem yeğe- nim; herkes zatiâlileri gibi, erkeklere has sporlarda o kadar parlak ve fıtri istidat olamaz ki! Nazan artık sabredemezdi; yan — gözle Saduna baktı. Yarışım — heyecanile pem- beleşmiş olan yüzü hiddetten biraz daha kızarmıştı. Acı bir cevap vermek — üzere ağzını açtı. Fakat gene bir şey söyliye- medi. Çünkü bu sırada yarış sahası hal- kın bağrışları, çığlıkları, el şakırtılarile dolmuştu. Yarışın ikin bin metresi bitmiş son bin metre kalmıştı. “Ving - Foot,, en başta gidiyordu. (9) ve (5) numaralar ortalara —düşmüşler; 'Tayfun,, ikinci, “Kızılok,, dördüncü ge- liyordu: ve birinci ile üç at boyu kadar arası vardı, Bütün atlar ve cokeyleri cidden tabia- tin fevkinde bir gayret — sarfedjiyorlar; öne geçmeğe çalışıyorlardı. Bununla be- raber “Ving - Foot,,un gittikçe — arayı açtığı hissediliyordu. Bu hayvan, haki- katen şöhretinin ehliydi. Çok — güzel bir koşu yapıyordu. “Kızılok,, da mesafeyi kapamağa baş- lamıştı. Son Bin metrenin y: “Tay ji fun,, ile başbaşa gelmişti. “Tayfun,._îuç olmazsa ikinciliği muhafaza için azami takatini sarfediyordu. Halk artık gürültüyü, teşci haykırışla- rinı kesmişti. Binlerce kişinin âdeta kalp lerinin çarpıntısı işitilebilecekti. Prenses ve davetlileri tarif edilmez bir helecan içindeydiler. Bilhassa prensesle Nazanın çehre adaleleri gerilmiş, dişle- ri kenetlenmiş, boyunları uzamış; ellerin deki dantel mendil, dişleri, — parmakla- rt arasında çekiştirimekten parça parça omuştu. Hedefe 300 metre kadar kalmıştı.Birden bire “Kızılok,,un müthiş — bir enerji ile “Tayfun,,u açmağa başladığı — görüldü. Rüzgâr gibi gidiyor, âdeta uçuyordu,. İ- kinci olacaktı, Herkeste bu kanaat vardı. | Prenses de buna razı olmuştu. — Seygili hayvanının bu müthiş mücadelede ikinci gelmesi de güezl bir netice sayılırdı. Çün kü birinci gelen, (Ving - Foot) gibi fev- kalâde bir yarışçı idi. Fakat birdenbire, on binlerce gırtlak- tan “oool,, sadası çıktı. Bunü “bravoo (Kızıdlok) ... haydi (7).. gayret!..,, sesleri takip etmeğe başladı. Filhakikâa, Kızılok, “Ving Foot,, a bu bulunayım, Derhal Romadan ayrılınız. Ve hürmetkâr bir selâmla uzaklaşıp kayboluyor. İki âşık şimdi ' yalnızdırlar. Hortans sapsarıdır. Bestekâr mırıldanıyor: — Yarından tezi yok, Romadan ayrı- İrrız, Artık iki sevdalr ölümle oynamağa başlamışlardır. Katillerin hançeri altında Torino sarayı biraz haşin, sanate kıy- met vermez olarak taninmiştir. Fakat Düşes dünyanın en temiz yürekli kadı- nıdır. Saraymıma Stradella ile Hortansı misa- fir ettikten sonra başvekile kat'i emirler vermiştir: — Misafirlerimin istirahati hiçbir se- beble bozulmamalıdır! — Fakat düşes, bunlar Kantariniye htyanet etmişlerdir. Kantarini nüfuzlu bir adamdır. Belki bir gün Venediğe dü- ka olur, Onu gücendirmiyelim, — Buüu adam, bu iki zavallıdan öcünü WWE- Devamı 14 üncüde saklambaç dehşetli rakibine de yetişmişti. Hedefı yüz metre'kadar kalmıştı. İki hayvan arasında pek — şiddetli bir çekişme başlamıştı. At başı gidiyoralr- dı. Hedefe elli altmış metre kalmıştı. Koca sahada, atların nal — seslerinden — başka çıt sadası işitilmiyordu. “Kızılok,, sön bir gayret daha sarfile ileri atıldı. Adımları o kadar uzun ve sü- ratli idi ki, boyu âdeta uzamış bir şekil- de havada —uçuyor gibi — gözüküyordu. “Ving Foot,,u geçmeğe başladı. Bir baş ilerlemişti. Son yirmi otuz metreyi de bu farkla bitirmeğe muvaffak olarak, tabi- atin üstüne bir (finiş) ile müsabakayı ka- zandı, Halk hep ayakta idi, El şakırtıları, bra volar çığlıklar, bağrışmalar sahayı çınla- tıyordu. Prenses ve davetlileri büyük bir sevinç le yerlerinden ayrıldılar. Bütün tanıyan- lar prensesi tebrik ediyorlardı. Hep bir- den “Kızılok,,u görmeğe — gittiler. Hay. van beyaz köpük içerisindeydi. Sarfetti- gi sonsuz enerjinin tesirile bacakları tit- riyor, sık sık nefes alyor, burun — delik- leri açılıp kapanıyordu. Vücudunun bü- tün yorgunluğuna rağmen — zeki gözleri memnuniyet ve zindelikle — parlıyordu. Prensesi görünce sevinçle kişnedi. Kulak- ları dikildi. Ayağile yeri eşmeğe başladı. Prenses, sonra Nazan, büyük bir sevgi ve şefkatle onun terli vücudunu okşadılar. “Kızılok,, da sahibi kadar memnundu. Büyük bir neşe içinde kotraya — avdet ettiler. Güneş batmağa başlamıştı. Sakin denizin üzeri kızıl renkte bir kadife ör- tü gibiydi .Motör; kendi - homurtusuna karışan yumuşak bir hışırtiyle suları ya- rarak, Modaya doğru ilerlemeğe başladı. Herkeste büyük bir fileşe vardı. Yarış- |-heyecandan gerilen sinirler gevşe- miş, en ufak vesilelerle atılan kahkaha- lar, motörün horultusunu, — bastırmağa başlamıştı. Nazan o kadar memnun, o kadar se - vinçliydi ki, artık Saduna olan hıncını da hi unutmuştu. Bu yarışa getirdiği ve kendisini yüksek şahsiyetlerin arasına soktuğu için prense se şükranımmı anlatacak kelime — bulamı- yor; artık balolara, eğlencelere, yüksek sosyete hayatınını bütün toplantılarına iş tirak edebilecek yaşa girdiği için duyduğu sonsuüz sevinç Ve gururu, her vesile ile iz- hara çalışıyordu. Bir aralık prensese: — ÂAnnem bu kış beni, toplantılarınıza yüksek sosyetnize takdim edeceği için bil seniz ne kadar seviniyorum. Diyerek, karmakarışık — hislerine bir cümle ile tercüman olmak istedi. Yeğenine takılmaktan gene kendisini alamıyan Sadun, yavaş bir sesle dedi ki: — Kibar hayatına girmek için evvelâ evde iyi terbiye olmuş bulunmak şarttır. Sert bir cevap bekliyordu. Faakt bunun yerine Nazanın içini çektiğini — görerek şaştı, Bir müddet dalgın durduktan — sonra, Nazan birdenbire prensese dönerek sor- du: - — Doğru mu prenses? Terbiyemin o ka dar fena olduğu doğru mu? Bunu, yalnız yanmda oturan prense- sin duyabileceği bir sesle — söylemişti. Prenses de ayni sesle cevap verdi ğ — Hayır çocuğum! pek mükemmel ol- mamakla beraber, zannettiğin kadar fe- na değil,. Nazan içini çekti: — Yazık!.. Acaba, bu benim orada eğ- lenmeme engel olacak mı, prenses? An: nem beni daha sosyeteye takdim edemez mi? — Tabii biraz daha üzerinizde işlenmek lâzım. Fakat üzülmeyin; üç ay geçmeden. çok daha... Sadun tamamladı: — ... Tabıtalr olursunuz! Nazan bu yeni hücuma da aldırmadı.. Yeğeni, bu alışmadığı eçkingenlikten ürk meğe başlamıştı, Bu gayritabil sakinliğin arkasmda mutlaka bir fırtına gizliydi. (Devamı var) Ko b ddi