Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—— 5 EYLÜL — 1938 Hayata dair Bi Anllyanlar ımız » i ENÇ bir muharririmiz anlatıyor- du; Fatam '%2;&““ musikiden anladığımı pek , dömem; hangi parça iyidir, han- he Y1 değildir, kesip atamam, Fakat %m_ » İmkân buldukça koönserlere Tit B,' anlıyanları dinlemeği de Seve- '!“—’;u İf gün bir konserde de - Mo- Türk marşı çalmacaktı; ar- 'Ml'dan biriyle gittik. O arkadaş _İla 8ü anlar. (Genç muharrir bu za- “Ğa, 1 söyledi ama ben kendisininki- Mp Onunkini de yazmamağı daha mü- .r. Vb"lU)'orum.) Birkaç parçadan son- Mi Türk marşı'na geldi; musikiden Va arkadaşım bunu pek beğeniyor Ana: “İste burası, Türk atlılarının kaş _rı.m tasvir ediyordu,, diyordu... Fa- Mi yanılmışız? yoksa programda değişmlik mi olmuş, her neyse, o İ Türk marşı değilmiş, onu sonradan *İtiler, Böylece arkadaşımın baha, lt 'Üm eseri hakkında verdiği bütün qı%î boşa gitti. Gerçi büsbütün faydası l!a : değil; o gündenberi öyle herke- Müsikiden anlarım demesine pek ku- %e:l'““)'orum; biliriz, anlarız diye ge- *rin çoğu da benden - fazla bilip Tyorlar. uu_“f'lklden, o genç muharririn arkada- .l anlıyanların çok olduğunu biliyo- © ' fakat itiraf edeyim ki onları pek ..”:'mfyorum. Kimbilir? o Zzatin Türk İ .d*lv'e dinlediği parçanın, Mozart'ın / Siyle belki hiçbir alâkası yoktu; 9 barça Mozart'ın eserlerini gerçek- Anlıyanların pek çirkin bulacakları, “necekleri bir şeydi. Yine zarar * Musikiden anladığını iddia eden o &Bizi ayıplamamız yine doğru ol- aç r EEPESER A Ün __kü bir şeyden gerçekten anlamak %DHCB kendimizi ondan anladığımıza ıhım“meıı lâzımdır. “Ben musikiden, _:G_en, şiirden anlamiiyorum,, dedik- üıî“—lîrdan anlamanıza in_iflı'â:ııjıyoktur; o Pa Muharririn bahsettiği zat gibi tuhaf liğ Yetlere düşmeği de göze alarak an- DN Böyleyin ve bu iddianıza bilhas- qq:'“dîniı inarim * hakiki anlama gonra- Belir, B &n it kere kenmdinizi düşünün; elbette &i« îk'n. Anladığınız bir şey vardır; musiki, l%:yhuhdan, doğduğunuz gündenberi an- y%l:xmunuz ya! hiç şüphesiz siziğ de Bün i_ğ'mız zamanlar olmüştür. İlk be- Fo t Siniz eserleri nasıl beğendiniz? Siİ- t Bözüne, hükmüne inandiğıniz birr kini” Bi güzel olduğunu söyledi de ö- hlh;e% değil mi? o genç muharririn b%tüği musiki meraklısı da,Mozart'ın buiyü bir sanatkâr olduğunu duymuş, Sinj T; onun bir eseri çalmırken kendi- Gllyop Yük bir heyecan duyduğuna ikna yerı%: Gitgide bu kanaat kendisinde İr, o kadar ki artık ötekinin beri- tön. Mükümlerini öğrenmeğe İüzum *2, kendisi hüküm verir; —meselâ bi 'Üm büyük 'bir sanatkâr olmadığına Zibi _ükmeder ve salâhiyetini, kenidsi oı“"âok kimselere de kabul ettirebil- a Etâcğğı için o musikişinası, şimdi iş- %Ekiğı mevkiden düşürebilir. Yeryü- kıqe Müusiki, edebiyat, resim münek- lünumlnı hattâ en meşhurlarının başka lryaüîîthüklerini zannediyorsanız yanı- %kten Uz. Bir kimsenin bir şeyden ger- anlamasına lüzum yoktur; anla- Üt uf:î_kendısmı ve etrafını inandirması B qeh“îîn Türkiyede —Ayvrupa musikisin- ıuph% ğ'an adam yok değildir, fakat hiç llqu ; ki pek azdır. Bunün için muta- Te; sizden, benden fazla anlama- Yap y) Palde kulak dolgunluğu ile salâhi- Va ederlere fevkalâde ihtiyacımız Yinca , Onların bir yanlışlarımı yakala - z €men kendileriyle alay etmeyin; Üh.. Onları teşvik edin, sözlerine ina- . B Yöyr lz de onları taklid edip anladığınızı . remiyeceğini, avukatlarını edebiyat, yemek, kumaş, her ne | HABER — Akşam postası - —- Paris canavarı Bir hileye baş vura- rak kararı geciktir- mek ist.yor ! Paris çanavarı Vaydman - hâdisesi e- pey bir müddet unutulur gibi olduktan sonra tekrar ortaya çıkmıştır: Katil, mu. hakemesinin devam ettiği son günlerde, iki cinayet hakkında evvelce verdiği ifa- delerin doğru olmadığını veya eksik bazı noktalar bulunduğunu, yeniden ifade ver mek istediğini bildirmiştir. Altı kişiyi öldürmek suçu ile tevkil o- lunan Vaydmanın cinayetleri uzun müd- det elkârı umumiyeyi işgal etmişti. Fa- riste ve Fransanın diğer şehirlerinde altı kişiyi en feoj şerait altında öldüren, ce. şetlerini gömen bu Alman katil, tevkifin- den sonra bunlardan beşini itiraf etmiş fakat bir cinayeti kendisinin değil, arka- daşı Milyon'un işlediğini ileri sürmüştü. Bir iki ay evvel başlayan muhakeme sırasında, Vaydmanın inkâr ettiği dinar yet mahallinde bir- tecrübe yapılmış, ge- rek Vaydman, gerek Milyon oraya geti. rilerek cinayetin ayni tekrar Olunmuş- tu. Bu esnada, iki suçlunun gösterdikleri Keyecan tetkik edilmiş, Hangisinin asıl ka til olduğu keşle çalışılmıştı. Tecrübe ne- tcesinde umumi kanaat bu cinayette de Vaydmanın mes'ul olduğu merkezindey- di. Diğer taraftan, Milyonun hapishane - den eski sevgilisine gönderdiği mektup. lar da bulunmuş, bunlar da gendin böyle bir cinayet işlemiyeceği kanaatini kuv- vetlendirmiştir. Bugün, son - çinayeti de bizzat Vaydmanın işlediği kuvvetle zan- nedilmektedir. Bundan sonra, Vaydmanın * diğer iki cinayeti hakkında yeni ifadelerde bulu- nacağını bildirmesi — ehemmi yetle karşı- lanmıştır. Fakat, katil, hâkimin huzuru. na çağrıldığı zaman, kendisinin ifade ve" beklediğini söylemiştir.' * : ı Bunün üzerine hâkim: — Avukatlarıhız burada bulunmiıyor, demiştir. Ağustos başındanberi kendileri- ni çağırıyoruz, henüz gelmediler. Bina- enaleyh, avukatlarınız gelmediğine göre, suallerimi size soracağım, Vaydman buna: — Sorun, diye tevap veriyor. Mümkün- se cevap veririm... —. Frommier ve Lesabr cinayetleri hak. kıtıdaki ifadelerinizi yeniliyeceğinizi bil* dirdiniz. Öyle mi? — Evet. — Pekâlâ! Fakat acaba ' niçin'bu iki dinâyet hakkında evvelce 'söylediklerinizi değiştirmeğe lüzüum gördünüz? Buna her- halde ' bir' sebeb Var? ş — Tabif, bir sebeb var. Fakat' maâle- sef bunları şimidi söyliyemem.. — Demek bu anda izahat vermeyi red- dediyorsunuz? — Evet, reddediyorum... Adliye mâahafilindeki- kanaate göre, Vaydman eski iladelerini — değiştirmeye lüzüm gördüğünü söylemekle, muhake. menin seyrini geciktirmek gayesini güt- mektedir. Belki hakikatte söyliyeceği ye- | ni-hiçbir şey yoktur. Fakat, mahkemenin bugünlerde vereceği karara manj olmak için böyle bir hileye başvurmuştur. Hla, B'm' hiç cekinmeksizin hükümler ve- |* * büFIg Musikiden, resimden anlıyan herk yetişecek, böyle çoğalacak. Yok, “lkt— Berçekten musiki terbiyesi al- 'ıı— Sonra musiki hakkımda hüküm “Sİni beklersek vay halimize!... Nurullah ATAÇ Fraklin D. Amerikalıların üçüncü Ruzvelt'leri dünyaya gelmiştir. Cum' hurreisinin büyük oeğlunun ilk çocuğu olan yavruya dedesi ve babası gibi bu * isim verilmiştir. Üçüncü F.D, Ruzvelt resimde, annesinin kollarında görülü. yor, Resimlerde geminin cesametigörülmekte dir Pervanelerinden herbiri 32 - ton ağır lığındadır. . -0 DiyDUJUĞUK AparağlıSuy * lan “Kraliçe Elizabet,, trans üllântiki “Normandi,, ile - “Kraliçe Mari,,yi geride bı. - rakarak dünyanın en büyük - vapuru olacaktır. - Geminin tezgâhtaki inşa — işleri bitmek üzeredir. Vapu oTun denize indirilmesinde - bizzat kraliçe Elizabet bulu- nacak ve gemiye kendi ismi- ni verecektir. babası,, Oldü Mermer üzerinde çalışır gibi insan çehresi üzerinde çalışan heykeltraş... Maks Holivudun babası ismi verilen Maks Faktor, G1 yaşında olduğu halde, ge- çen gün ölmüştür. Maks Faktora bu ismin verilmesi çok yerindedir. Çünkü bu ihtiyar, aksaçlı baba, hakikatem, Hulivuddaki “çocuk - ların,, üzerinde şefkatli bir el gibi do- laşırdı. İşin hakikatini anlatalım: Maks Faktor, Hulivudda en birinci makiyaj mütehassısı idi, Şimdiye ka- dar onun elinden binlerce çehre geçmiş, Holivudün bu müşfik babası, — canları, yumuşak elleriyle süslenmiş, saçlarını Faktor * kirpiklerini kıvırmış, dudaklarını, ya- naklarını boyamıştır. ; Fakat, Maks Faktoörün işi, sizin de kolayca tahmin edebileceğiniz gibi, hiç te adi bir berberlik değildir. malüm olluğu üzere, sinema artistlerini artist yapan, onların sun'i güzellikleridir. Bu sunt güzelliğe, onların, aslında çirkin oldukları için değil, film çevirecekleri için ihtiyaçları vardır. Çünkü, sinema obDjektifi karşısında bir çehrenin iyi çıkması için hususi bir şekilde tuvalet edilmesi lâzımdır. “rİşte, Maks Faktör bu sahada en faz- la muvaffak olan berberdir. Fakat ona berberden ziyade san'atkâr demek da- ha doğru olur. Çünkü, o, mermer üze- Tinde çalışan bir heykeltıraş gibi, in- sân çehresi üzerinde uğraşırdı. Holivudun babası, makiyaj işlerinde tam 30 senedenberi çalışmakta idi. Tecrübesi o kadar artmış, eli bir çehre- yi istediği şekle sokmıya o kadar alış- mıştı ki, herhangi bir kimseyi başka bir kimseye benzetebileceğini iddia e- derdi ve bu iddiasında da muvaffak o- , lurdu. 1 Holivudun, ölen bu “babasının,, ye- ' rine koyabilecek yöeni bir makiyaj usta- "&i bulmakta çok mşükülât çekeceği zannediliyor. HAYAT MI BU! Roman H.Rasim US Kitap halinde çıktı. Fiatı 30 kuruş Tevzi yeri: Ankara cadd. VAKIT Yurdu, VAKİT Kitapewv, W '7;" İit dti YAŞtUNlETi 1936 Berlin — olimpiyatları üzerinde meşhur Alman kadıin sinemacısı — Leni Rifenştal'in yaptığı film İtalyada Lido şehrindeki sinema hafjtasında ilk defa o. larak gösterilmeye başlanmıştır. İki sene zarfında hazırlanmış olan filmde birçok güzel spor hareketleri görülmektedir. Rasgele vasıtasıdır. zim için çok hayrlı olur. ha? ” de bu vazifeyi görecek mahiyette değillerdir. Kâğıt pa. ralarımıza diyeceğimiz yok. Yeni paralarımız güzel vasfı- | nı haizdirler. Gümüşlere de bir şey diyemeyiz. Ya nikel- ler. Yeni yirmi beş kuruşluklara benziyor diye bir ku- ruşlukları ortadan kaldırmak için bir yenisini yapmı- şız. Himayeietfalin bayram günlerinde yakalarımıza taktığı rozetlere benziyor. Para basmak bu kadar masrafsız ve kolay bir şeymidir ki, düşüncesizlik. lerimizin cezasını basılanları toplamakla ve ortaya bir yenisini koymakla te- lâfi ediveriyoruz? Neler basılacaksa bunları bir programa bağlamak ve para:* larımızın birer mödelini yapmak, ona göre de işe girişmek lâzımdır. Para bir kişinin zevkini değil, umumun zevkini üstünde toplamalıdır. Ya- rın basılacak herhangi bir şey bir diğerine benzerse onu da mı ortadan kaldı- rarak yenisini yapacağız? Para tasarrufundan çoök para basmak tasarrufu mücadelesine girişmek zaruretinde kalmıyalım... Pullarımız da böyledir. Senelerdenberi pul şeklinde yalnız fuar pullarını görüyoruz. Her pulumuz, Türk zevkinin yüksekliğini gösterecek bir şekilde hazırlanmalıdır. Baskısını bis yapamıyorsak yaptıralım... Yabancılara zevki. mizi ve memleketimizi tanıttıracak bir vasıtayı iyi kullanmasını bilmek bi- Para ve pullarımız ÂRA ve pul... Bu iki şey, seyyar.iki propaganda İkisi de hem zevkimizi, leketimizi tanıtır. Ne yazık ki paramızla pullarımız hiç hem mem- F A Biz Amerika miyiz ? ALKAN antantının,Nöyyi muahedesinin Bulgaristana taallük eden bağ- larını kaldırmasını İtalya tanımış; Prag da İtalya gibi,Balkan antantı devletleri gibi harekete karar vermiş.Bunu haber veren Prag mahreçli bir a. jans telgrafı üzerine bir meslektaşımız şu serlevhayı koymuş: MACARİSTÂAN DA AYNİ KARARI VERDİ İrisaf. Azıcık coğrafya... Biz Amerika mıyız ki Prağı Macaristanda sana.