i . 5 e GF — ——— —: —— Bü 13 üncü asırda ilk defa Asyayı do- laşan Marko Polo'nun adı, şüphe- siz okuyucularımız için meçhul de- gildir. Bu meşhur adamm dillere destan maceraları filme çekilmiş bu- lunuyor. Onun hayatından bazı safhaları bugünden itibaren okuyu" cularrmıza naklediyoruz: —) Şarapçı dükkânının içi, içkili nefesle- rin buharı ve her dilden konuşu'gm lâkırdıların oğultusu ile dolu idi, Ki- misi bağırıyor, küfür ediyor; kimisi şarkı söylüyordu. Bazıları da bulun- dukları masanın Üüzerine abanıp sız“ mışlardı. Duvarlardaki meşaleler adamların yüzleri üzerine, şarap fıçılarına, şişe- lere korkunç birer hayal şekli veriyor ve gölgeleri hafif hafif sallandırıyordu. Her taraf karmakarışıktı. Bu uzun bir oda halindeki dükkân tüccarların macera peşinde koşan adamların, de- nizcilerin ve hattâ asılzadelerin toplan- dıkları yerdi. Burada hepsi bir arada içip eğlenirdi. ÖOn üçüncü asırdı. Venedik dünya- nın dört yol ağzı idi. Avrupa ve Asya burada biribirile temasa gelir, iki kıt'- anın halkı, bir pazar yeri gibi, burada buluşurdu. Burası hakikaten bir pazar yeri idi. Venedik kanalları tüccarlarla ve ticaret malları ile dolu bulunuyordu. Venedik- liler komşularile Cenovada veya Flo- rarısada müharebe etmedikleri zaman çalar oynarlar, viyip içip zevk ederler- di, * * * O gece de şarapçı dükkânında herkes çalrp oynuyor, eğleniyordu. Dükkân- dakiler bir köşedeki ocağım başında halka olmuşlar, konuşuyorlar, bir şey- ler anlatıyorlar ve kahkahalarla gülü- yorlardı. Bir yandan da zar öynuyor- lardı. İçlerinde bilhassa biri en fazla ko- nüşuyor, en fazla anlatıyor ve hepsin- den fazla gülerek odayı çınlatan kahka- halar atryordu. Oyunda kazanan da o Bu, uzun boylu, iriyarı bir delikanlı idi. Yüzünün muntazam çizgileri ve se- vimli bir hali vardı. Gözleri mütemadi- yen görülüyordu. Parlak siyah saçları, geniş omuzları, kuvetli bazuları ile O, bütün Venedik erkeklerinin haset ettik- leri bütün Venedik kadınlarının hayran kaldıkları bir gençti. Zarların yine talili delikanlının lehi- ne düştüğünü görünce hepsi bir ağız- dan; — Marko yine kazanıyor! diye ba- gırdılar. Ne tali bu! Delikanlı: — Tali değil, dedi. Siz de benim gi- bi bir Polo olsanız siz de kazanırdınız! Marko Polo, zarları tekrar aldı, a- vucunda salladı ve masanın üzerine at- tı. Fakat onlara bakmağa kalmadan, gözü kapıdan giren birisine ilişmişti. Başını ona döğrü kaldırdı. Bu, siyah elbiseli, pabuçları ayağın- dan bir karış ilerde, kısa boylu, zayıf bir ihtiyardı. Bu ihtiyar, Markonun ba- basının kölesi idi. Marko, kendisine doğru gelen ada- ma bakarak:; — Ne var Binguçiyo? diye sordu. © — Babanız çağırıyor. “Neredeyse, ne â?pryorıa derhal bıraksın, gelsin,, de- — Derhal mi? Ne var acaba? Marko hemen doğruldu, arkadaşla- rından Özür diledi ve yerinden kalktı. Kısa boylu ihtiyar da onun arkasından asık bir çehre ile jlerledi. Çünkü Mar- koyu aramak için böyle meyhanelere gelmek pek hoşuna gitmiyordu., Gondolda konuşuyorlardı. — Acaba nereye gönderecekler be- nip — Çine gideceksiniz, Marko efendi- """E ÇeVİren: V_ GEııııııııııııııı MARKO POLO Hayatı ve Maceraları £ Venedik kadınlarının İıaqran kaldığı güzel delikanlı —— İhtiyar, Marko Poloya yaklaştı: — Babanız çağırıyor, “neredeyse, ne miz. Binlerce fersah uzak bir diyara.. | 'Tehlikeli bir seyahat tabit bu, Belki bir daha dönmek nasip olmıyacak.. — Belki, fakat se n de insana büs- bütün endişe vpsizesene... Binguçiyo biraz bozuldu. Fakat sonra hatasını tamir etmiye çalışarak: — Maksadım size endişe vermek değli dedi. Fakat, hakikati saklamasını da sevmem... İnşaallah kısa bir zaman son- ra döner, gelirsiniz... Yine sizi aramiız- da buluruz. Tabi o zaman çok memnun oluruz, çok memnun. Marko, kendisine hakikaten çok bağ- l bulunan bu kölenin gönlünü almıya çalıştı. Büyük kanalın kıyısında güzel bir bı' na yükseliyordu. Binanın parmaklıklı kapısında bir levha vardı: Polo kardeşler İthalât ve ihracat tüccarları Nikolo ve Matteo Polo kardeşler on üçüncü asırda Venedikte herkesin ta- nıdığı en meşhur simalardandı. Polo kardeşler Venediğin en zengin tüccar- ları, Venedik meclisinde de en sözü ge- çen kimselerdi. İçerde altı kişi bir masanın etrafına toplanmış, hararetli bir mevzu Üüze- rinde konuşuyorlardı. Önlerinde bir a- lay haritalar, kâğıtlar vardı. Nikslo ve Maffeo yanyana, masanın başına otur- muşlar, ak saçlı başlarını önlerine eğe- rek keskin bakışlı gözlerini hazitaların üzerine dikmişlerdi. Nikolo: — Yeni bir ticaret yolu tesis etme- liyiz, diyordu. Aksi takdirde ticareti- * miz iflâs eder... Akdeniz yolları artık kurudu. Yeni ticaret sahalarına ihtiya- cımız var. “Kardeşim bu yeni pazarın neresi olacağını söyledi: Katay, yani Çin, Buraya evvelâ bir mümessil gönderece- ğiz. Bu mümesil de oğlum Marko Polo olacaktır. Nikclo'nun sözlerini daima tasdik ederek sallanan ak saçlı başlar, bu son kelimeler üzerine birdenbire doğruldu. İçleriniden biri: — Buüunda pek isabet etmiyorsunuz, dedi. Kendisi alışverişten anlamaz, O- nun bildiği yalnız kuzıez, yalnız oyun, ve eğlence... Ticaretten değıl, kadından anlar o! Nikolo şiddetle elini kaldırarak kar- şısındakini susturdu; — Size bir şey soracayım, dedi. Pa- risle ticaretimiz nasıl? — Fevkalâde... — Gördünüz mü?! Parisle ticarete başlamadan evvel de oraya Markoyu göndermiştik. Sonra, Yunanlılarla yap- tığımız anlaşma: Onu da Marko temin etti., Halbuki siz Markonun Yunaniz- tana kadınları görmek için gittiğini zan nediyordunuz... Oraya da Marko gide- | cek. — Nereye gideceğim? Masa başındaki yüksek sesle konu- şan adamlar Marko Polonun içeri gir- a aK HABER_-— Akşam ovostası HERENENRUNUNUNEUNUNUNEUNEENAUREUNENANERENENUKANENAUNE / yapıyorsa derhal brraksm, gelshı_!_,, dedi diğini duymamışlardı. Babası bu son sözlerini söylerken masanın yanına ka- dar gelmiş olan Marko: “Nereye gide- ceğim?,, diye sormuştu. Babasının kar- şısında durmuş, endişeli gözleri ile o- na bakarak cevap bekliyordu. Nikolo Pclo: — Seni bir iş için Çine gönderece- ğim, Marko, dedi, Çine gideceksin, o- rada Çinlilerle bir anlaşma yapacaksın, ve mallarımıza yeriî bir pazar temin e- deceksin. Şarklılar garip insanlardır. 'Ticaretteki usulleri bizimkine benze- mez, Fakat, sen onlarla anlaşmasını bi" lirsin. (Marko-ile beraber odaya Binguçiyo da girmişti. Nikolo Polo, oğluna söyle- diklerini bitirdikten sonra, kölesine döndü: — Sen de hazırlan, Binguçio, dedi. Marko ile beraber sen de gideceksin. Kendisine arkadaş olursun... Markonun içinde, gideceği uzak yer- lerin hayali ile bir sevinç uyanmıştı. Binguçyo ise biraz tehlikeli bir iş say- dığı bu seyahate kendisinin de gönderi- leceğini işitince müteessir olmuştu. Marko Polonun babası sözlerine de- vam etti: — Size vereceğim iki şey var. Biri dünyanın en kuvvetli İmparatoru Ku- bilây Hana bir mektup... Çünkü gide- ceğiniz yer Kubilây Hanın bulunduğu Pekin'dir. “Size vereceğim ikinci şey daha mü- himdir. Nikolo Polo burada durdu ve büyük bir paketin içinden küçük bir torba çı- kardı ve oğluna: — Bunu bana babam vermişti, dedi. Ben de sana veriyorum, Babam bani “Yolunda ne bulursan bunun içine dol- dur.,, demişti. Ben de bunu sana verir: ken ayni sözleri tekrar ediyorum, Marko: — Ama, dedi, bu torbanın içine an- cak pek küçük şeyler konulabilir. — Olsun. Küçük olmakla hir şeyin | kıymetsiz olması lâzımgelmez. Öyle kü çük şeyler vardır ki dünyanın gidişini | değiştirmiştir. “Şimdi gideceğiniz yolu gözden ge“ çirelim. B *.* Nikolo Polo masanın üzerinden bir harita aldı, Oğlunu yanına çekerek: — İşte bak, dedi. Şu yolu takip ede- ceksin: Evvelâ gemi ile Akkâya doğru yola çıkacaksın, Akkâ Asya kıyısında bir yerdir. Şimdi burası Haçlıların e- linde bulunuyor, “Akkâya çıktıktan sonra karadaki seyahatiniz başlıyor. Akkâdan kervan- larla Arabistan çöllerinden geçecek, İ- rana, oradan Semerkande gideceksin. Tataristanın uçsuz bucaksız ovalarında Cengiz Hanin atlılatı ile karşılaşacak- sın. Öradan da geçtikten sonra büyük Katay ülkesine geleceksin, Buradan da dünyada eşi olmıyan Pekin şehrinde Kukilây Han, dünyanın ve güneşin, a- he | rasında kapışılmaktadır. Kagıt ıhtıyaâı Sellüloz ve ikinci kâğıt iabrıkalarımlz Önümüzdeki Haziranda işıeî miye açılmış bulunacaklar g İzmit, (Hususi) — Ziraf vaziyet, ev. velki senelere kıyas kabul etmiyecek kadar hız almış bulunmaktadır. Mınta- kanm her tarafında pullukla ziraat ya- pılmağa ehemmiyet verilmektedir. Bi- zim, kendi topraklarımıza uygun malze- meyle yapılan bu pulluklar, köylüler a. Hattâ bizzat kendileri de bunu imal etmiye muvaffak olmaktadırlar. Tohumların ıslahı Arifiye tohum ıslah istasyonu İse pek faydalı olmaktadır. Eski tohumları ye - nileriyle değiştirmekte ve cinslerini 18- lah etmekte ve bu suretle ekilen to - humlar hastalıksız, verimli ve — dolgun mahsul vermektedir. Meyvecilik Diğer taraftan Kocaeli meyvacılığı da pek bariz vasıflarla kendisini göstermek- te ve sırf meyvacılıkla geçinen köylüler görülmektedir. Kocaelinde bilhassa Çavuş üzümü, fe, rik elmaları, kiraz, şeftali, fındık ve kes- tane İstanbul ve Ankara piyasalarında pek şöhretlidir. Şimdiye kadar gelişi gü- zel bir şekilde kabzimalların saltanatı ile idare edilen Kocaeli meyvacılığı güzel | bir teşkilâtla ümid edilen şekil ve neti- ceyi hâsıl etmeye başlamış bulunmakta. dir. Sapanca gölü İzmir girketi, Koçaeli meyvacılığının standardizasyonunu fiilen Üzerine almiış ve buü şekilde müstahsile çok faydalı bir hizmet görmeye başlamış- tır, Ziraat müdürlüğü ziraat mücadele vasıtalarmda meyva ağaçlarınm hasta- İrksız olması keyfiyeti ile meşgul olmak- ta ve bütün mınmntakanm ağaçlarının has- talıksız olması için candan bir alâka gös- termektedir. Aaşğı Kirazca köyünde fenni elma fi. danlığı tesis edilmiş, Sapanca gölü ile Sakarya nehrinin uzandığı Geyve kıyıla- rında dünyanın en güzel ve leziz elmala- rını yetiştirmek arzuları tahakkuk et - meye meyletmiştir. Meyvaların ambalâj usulleri de değiş- tirilmiş, eskiden 50 - 60 . 70 kiloluk kü- feler içinde piyasaya arzedilen mahsul, şimdi 8-10.15 ve nihayet 20 kiloluk hu- susi kaplarla sevkedilmektedir. r Sanayi faaliyeti İzmit, sanayi hayatında da, hiçbir şeh- re nasib olmıyan müstesna bir talih için. dedir. İki kâğıt, bir sellüloz, bir klor, fabrika- mızdan — başka Herekede mensucat, Gebzede iki çimento, Adapazarında ke - reste ve İpek fabrikaları ve sayısı yüzleri aşan büyük imalâthaneler mevcuttur. “2 inci 5 senelik sanayi programma da- hil olarak şehrimizde bir kaolin fabrika- sının da kurulması tahakkuk etmiştir. . Birçok insan ve on binlerce vatandaş bu smaf müesseselerde çalışmakta ve ha- yatlarını kazanmaktadırlar. ' Fabrikalara lâzım olan işçiler arasım. da, elektrikçi, tornacı, tesviyeci, maran- goz, demirci ve saire gibi sanat erbabı- na dahi fazla ihtiyaç hâsıl olmakta ve bunlar kolay kolay, temin edilmektedir. Kâğıt ve sellüloz fabrikası Kâğıt fabrikası sahasında hararetli bir inşaat faaliyeti vardır. Binle hendis, işçi, usta, ağustos g gün g vurucu harareti altında dürü” ' gı?'"ı yorlar, İzmit kâgrthanesînm' çi cümhuriyetin yüksek ve BöZ rile doludur. İnsan burada, ? i sıl yaratıldığını bariz lıııtl&ıa Sellüloz ve ikinci yağıt f? gili İinşaatır 939 senesi haziranında — w' Sellüloz fabrikası kağylın mub duğu hamuru temin edecektir: aü manda bir harb vukuunda ekw maddeleri de istihsal edebilt e lüloz fabrikamızım ikmalindef vwf riçten sellüloz almağa lüzüP caktır. İkinci kâğıt fabrikası İ5€: ur"’" yacında gğrülen boşluğu dold mit kâğıthanesi o zaman hf0 d,gtl cins kâğıdı yapabilecek bir W;İg terecektir. Bugün, yokmğ“ i! yetlere sebebiyet veren kâğıdı da, ikinci kâğıt fabr ';::Ü atımdan sonra bol bol :Yapüab K" İzmit kâğıt fabrikamızım # | g reti memleketin kâğıt İhüy“mı tesbit edilmektedir. Sümer fımndan kurulan bu Iabrikaıg' Ş düstrimiz için çok şerefli vt ö &' faaliyet göstermektedirler. esilauu bin tonluk bir imalât kapa*“t muş olan birinci kâğıt fab nesinde 10.204 tonu bulan g8l ıf eral rakama çok yaklaşmıştır. * ân için tamamiyle yepyeni bir besinin aldığı bu netice ciddt? zaferdir. ,d Kâğıt ve karton f!ml'n'u'ı'a'rî;,fEld ten getirdiği ham maddele çinden elde etmeği esas gaye 5“' ) tedir. Ve bu maksat üzed::u;f)a Bank olanca hassasiyetile * ert Kâğıt imalinde mühim bİF Y / pt olin fabrikasımın temelleri r| mitte atılmış olacaktır. | yın ve yıldızların hâkimi Kubilây Han burada oturmaktadır... Masa başındaki ihtiyar adamlar Ni- kolo'nun Çin İmparatoru hakkındaki bu sözlerini hayretle karşıladılar. Fakat Nikolo, oğlunun üzerinde yapmak iste- diği tesirde muvaffak olmuştu. Mark» Polonun gözleri daha şimdiden ufka dikilmişti. Bu büyük seyahate bir an ev vel başlamak için büyük bir arzu duyu- yordu, — Devamı pazartesi günü bu sayfada — — Dörtyol'da PortakâlCîİâİ el Büyük bir satış konP lâ tifi kurup kol'l'lls'laı af dan kurtuldu h ! Dörtyol, (Hususi) — *« oi’“; mühim bir portakal merk? yolda satış kooparııtif-i kurulu seçimi yapılarak bu hayırlı teşekküle ”mw Bu teşekkül Ddrtyoî“” rumu üzerinde büyük de 19' doğuracaktır. istil galât Müstahail halk artikf BESTEN satayım, kimden be$ parâ erü ölyünmiyecek. Her BO deâ*“' portakallarını koopef3 sile satıp parasını âİ& t’"d kette her sene tüccaf V stıhllle kazandığı para da MÜ ll’”l tır. B SiçE Eskiden ihtiyaç k”’rg ok pıh’a; daha çiçek mevsimind? y tan bahçeciler Eîmdi ılm’k kooperatifinden avans wrl“ lâfi edecekler, hiçbir W yoncunun ihtikârı ile vı?’ Bahçeleri hastalanm!s pers ciler için de kredi ko0P' a M ) fidan yetiştirme işine Ş tf deli ikrazat yapmak " ı,m'““î,rlı portakalcılığının inkişaf p8 lar verecektir, Bütün a nîe#mun şekkülün kuruımuınd L vinçlidir.