3 EYLUL — 1938 , Hayata dair Gemiler arkasından Yük Yolcu vapurlarınm limen- ve Ağır ağır çıkışını seyretmeği Mekiy ? ben, onların bıraktığı be- Mere dalıp bakmaktan pek hoş- Seç, Uzaklara giden gemiler!... Ger- By, andukları yerlerden pek ay- Mbk BAHA oturdukları şehirleri bi- İt. İYİ bilmiyen, gezmeyen insanlar. ay ne © beyaz köpüklerin meçhul Ne. destanmı söyleyişi ruhumu #a- he ÖYİR uzun uzun, zevkle bakı- “ğe, İki de kendim çok seyahat etme- ağ Acaba yer değiştirmek, ü- Peziy Yaşadığımız dünyanın, o büyük, V6 Küzel yurdun her tarafını gör- Mta der İnsanin gönlünde bulunan bir Bi, Taği midir? onu kısmen olsun tat, nda her uzaklaşan geminin ar- Beğ hüzne kapılmıyabilir. Hüzün, > tatmin edilmedikleri için tâ gön- ey İşine gömülmüş, böyle olmazına teri b belki do böyle olduğu için gid- Bata daha artmış ihtiyaçların rl, a köpükler bırakarak ağır ağır u- tay, 9 Yolcu gemileri. biliyorum ki yaşa si âlemlere gitmiyor; ilk rt iskelede olduğu gibi son ayla limanda da yine bizlere ben- Mi, kiyafetlerindeki, Adetlerindeki, Biz deki bütün farklara reğmen yine azl gibi olan insanlarla karşıla, Neye 8 Söniş, büyük dünyanın her ye- Hey lee ma keğfolunduğu için de her , birine az çök benzetilmiş değil ağ Nereye gitseniz, göze ik çarpan Nİ bir zaman sonra silinir ve iklimin ig ma rağmen toprağın ve insanın | Meydana çıkar, Bilirim ki o gemi. el âlemlere gitmez; onlar İt, , YYen hatları takib ederek muay» * İarda muayyen yerlere varır ye Görüp gelirler. Fakat arkala. z ktıkları köpükler insan oğluna İçi, *Cik, düşünülmedik yenilikler, e ve bildikleriniizden büs. Y,, Bpka insanlardan bahseder, . düşünmek de o bey'ez köpüklere ey, Kİbi bir gey değil midir? yarmla il #tatındaki fark, göminin varacağı bulacağı farktan büyük müdür? Biye hatâ pek eski zamanlardan İk ,,, *Serleri okuduğumz zaman onla- birdenbire kendimizi görmüyor Mey İnsan oğlunun birçok milessese- Mig, değiştirmiş olmasına rağmen ğa hemen hiç değişmemiş ol- “a, Anlamıyor muyuz?... O halde ni- ayy ğın bugünden büsbütün başka ol- ie geden otuz asır evvel gelmiş olan. ig 1 bizim gibi doğmuş, gülmüş, ağ- Xir ,, *€vmiş va ölmüşse bizden otuz a Nİ Eelecek olanlar da yine bizim N Öne, C4k, gülecek, ağlıyacak, Sevecek K ek... a Bep, ağır ağır uzaklaşan gemile- İş 91 Alemlere, bizden büsbütün Xa, Ssanlara doğru gitmediğini bill yaz fakat bunu ancak aklımız biliyor; X kleri #eyre dalan gönlümüz, SİN gittiği yerlerin meçhul oldu, ealardaki insanların bizlerden bis. başka olduğunu zannetmekten çe yor ve bunun için o beyar Si iy “Te almaktan X hoşlanıyor. Ak. Su İatediğ; kadar yarınm bigün, ağ, dünden de farkir olmıya - dor, ya sini gönlümüz buna inanmı- ti vg <> “nizam, güzellik, ziynet, sü- akı ber, bulunacak #lemler baysal N Kendini alamıyor. di Nurullah ATAÇ pan manevrala- Dda ordumuzun Üümessilleri Ar ik Uadomnan Kfiniy berde ya- #zettin Çalışlarla Harp aka- Ne i Korgeneral Ali ğ j edecektir. Fuat Bürıdan İ yi çokluğu dolayı gün konulamadı; okuyucu- O özür derin Soner mahevrada hükümetimizi 70 yaşından sonra çocuk sahibi ! Eski Ispanya Kralı Atfons Frankonun şartlarına yanaşmıyor ! z Geners! Franko , nun, İspanyada ga- lib geldiği takdir. de eiki kral Alfon- su tahtına devet ettiği haber verili mişti, Bu haber hak $ kında ingilizce Dey- Herald gazetesi gumları neğretmek. tedir: Anlaşıldığına gö- re Franko, kralt İs- panyada yalnız is- men bir kral olarak bulunduracaktır. Kerdisi İspanyanın Musolinisi olacaktır, Franko ile eski kral arasında müra- kereler devam etmektedir. İkisi aras, da gidip gelen kont Luis Sicrragordadır. Londru, Paris ve Berlinde tanınmış bir sima olan kont, Avusturyada kralın bü- landuğu Velden şehrinden ayrılmış vo Bal'den geçerek Burgosa hareket etmiş- tir. Alfonsun, teklife red cevabı verdiği anlaşılıyor. Eski kral İspanyaya gelme. ye hazırdır, fakat, Frankonun teklif et. tiği şerait altında değil Eski kralla Frankonun milmessili ara“ sedaki görüşmelerde Alman Kariciyâ ne #sretina mensub biri do bulunmuştur. Kont Sisrragorda eski krala, asilerin davasmın krala ihtiyaçları olduğunu; Frankotun, harbi kazandığı takdirde, kralı tahta getirmeye hazır bulunduğunu söylemiştir. Kont: “General Frankonun paraya ih, tiyacı ver, demiştir, Halbuki sizin İngil. terede ve daha birsok yerlerde sözünüz geçer dostlarımız bulunuyor, Eğer siz, Frankonun zaferinden sonra İspanya tahtına geçecek olursanız bunlar bize derhal para verirler. Dolfus'un karısı Çocuklarile beraber İngilterede yerleşecek “Deyli Herald” dan: Eski Avusturya beşvekili Dolfusun karısı İtalyaya iltica etmek istemiş, fa- kat bu talebi Musolini tarafından redde- dilmigtir. Frav Dolfuş, Şuşnigin başvekâletten yerine Says İnkuartın geçeceği Ji mart gecesi Viyanadan ayrılmıştı, Naziler tarafımdan öldürülmüş olan es. ki bağvekilin karısı, iki çocuğuyla bora“ ber, Çekoslovakyadân geçerek İsvişreye gitmiştir. Orada övvelâ İsviçrenin eski başvekillerinden M, Müzinin evinde mi- safir kalmış, sonra Bern'deki bir ahbab- Jarınm evinde yaşamaya başlamıştır. Frav Dolfus İsviçreden Musoliniye mektup yazmış ve kocasiyle olan eski doatluk'larinı hatırlatmıştır. Kadın, Musolininin, Dolfüsun ölüm dö- şeğinde söylediği sözleri ve bizzat ken- di sözlerini hatırlıyacağını umuyordu. A. vusturya başvekili göyle demişti: — Sön arzum karıma ve çocüklerma Musolininin bakmasıdır. Muzolini de o zamanlarda, Dolfusun şocukları için: — Onlar artık İtalyanm kondi çocuk- larıdır, demişti, Fakat, siyasi hâdlselerle beraber, Musolininin, eski müttefikinin: karısma kârgı olan sevgisi de değişmiştir. Dolfu- sun karısı ona bu hususta müracaatta bulunduğu zâman Musolini bugün: “ha- yır!,, demektedir. Bunun üzerine Frav Dolfus İngiltere- ye gelmeye karar vermiştir. Esaton İn- iBir İngiliz, tıp dünyasını hayrette bıraktı Frank, 80 yaşındayken girdiği bir motosiklet yarışında çok iyi netice almıştı 70 yaşından sonra evlenen ve beş ço- cuk sahibi olan bir adam bütün tıp dünyasını hayrette bırakmıştır, Frank Hililer ismnide bir İngiliz 0- lan bu adam geçen gün 90 yaşında olarak ölmüştür. Frank, ilk evlenişin- de on çocuk sahibi olmuş, sonra karısı ölmüş ve yetmiş yaşında iken ikinci defa evlenerek seksen yaşma kadar bsş çocuk daha yetiştirmiştir. Prank Milicr isminde bir İngiliz 0- çek dinç bir adam olarak tanınmıştı. Bir çok sahalarda gençlerle tam mi nasiyle yarış ederdi. 80 yaşında iken bir motosiklet yarışına girmiş ve çok iyi netice almıştı. Ömrünün son sene- lerine kadar bir kırtasiye mağazasının seyyar milmessili olarak çalışmıştır .. Tanıdıkları, çok yaşamasının ve sağlam bünyeli olmasını sebebini dalma neş'e. M olmasında, kır hayatını, sporu ve musikiyi sevmesinde buluyorlar. Yani, 70 yaşından sonra evlenip beş çocuk sahibi olan bu adam tam mânasiyle, gönlünü kocatmamış bir “ibtiyarmi İngilterede milletlerarası okçuluk mü sabakaları, başladığım haber vermiştik. Otuz kadar muhtelif milletten oyunmuların “iştirak ettiği Du müsabükülâra devam 0- İunmaktadır. Resimde son o müsabakalar dan bir görülüyer. 20 sene evvelki bir Iddia; Otomobilin sürati 40 kilometreyi geçemez ! Otomobil Yarışçısı Eyston, saatte 555 kilometre katederek en büyük rekoru kurdu... Bu suretle yine meşhur bir otomobil yarışçısı olan Malkolm Kambelin rekoru- nu kırmış bulunuyor. Rekoru kirılan ya. rıçıysa bu netlerden memnun olduğu- nu söylüyor. Bu münasebetle yazdığı bir yazda eski şampiyon şunları söylemek- tedir: Birçokları düşünebilir: bu kadar sü- ratla koşmaktan ne çıkacak? yarışta ka- zanılan bu sürati şehirlerdeki otomobil, lere tatbik kabil değil ki! Evet ama, şunu düşünmek lâzundır ki, yarışlarda kazanılan muvaffakıyetle- rin ötomobillerin terakkisinde büyük bir hizmeti vardır. Bu yarışlar Yalnız rekor tesis etmekle kalmıyor, ayni zamanda otomobil sanayiinde yeniliklere #cbeb o- luyar, Bir otomobil yarışı, yarısçıyı re- kor kırmak bakımından, seyirciyi de he- yecen duymak dolayısiyle alâkhdar e. der. Fakat, otomobli fabrikatörleri ve makine mühendisleri bunun fenni tarafı İle alâkadar olurlar. Acabu bir makinede yeni ne gibi bu. $usiyet bulunması lâzmdır ki saatte 555 kilometre gibi bir sürate varsın? Bu makine yarış otomobilinde bu sürati temin ederse hususi bir otomobilde ne kadar sürat kazandırır? İşte, bütün bunlar hesaptır ve otemo- bil yarışlarının bu cihetten büyük bir faydasi vardır. Yakın bir zamanda oto. mobilin daha büyük bir sürate varmıya, cağmı kim iddin edebilir? Umumi harbden evvel, otomobilin #a- Bite kirk kilometreden ileriye gidemi- yeceği iddia olanayordu. Bugün, bu si. lan kadın ve çocukları İngilterenin mi- safirporverliğinde iyi bir hatıra sakla- ratin on mislini bile geçtiğimizi düşünür. | sek o zamanki iddia nekadar gülünç gö- rünür! hem de bu terakki ancak yirmi Sene gibi kısa bir müddet zarfında elde edilmiştir, Yirmi senede otomobilin sü- yalini on tmisline çıkarmak kabil olduğu- na göre, bir diğer yirmi sene zarfında | İkinci bir on misli sürate erişmek müm. | ) Ras Kuvvet şurubu yerine kan ! İnsanlar yakın bir zamanda “tebdilihava,, lüzumunu duymayacaklar Kan nakli son asır tıbbında en büyük yeniliklerden birini teşkil etmektedir, Buğün de bir Amerikan doktoru yakında hava tebdili yerine kan nakli yapılacağı- ai haber veriyor... Doktor Bernhaym Amerikan tıb âle - minde kan nakli mütehassıslarından biri- dir. Bulunduğu bir beyanatta diyor ki: — Biz Amerikada kanı artık kuvvet gurubu yerine bile kullanıyoruz. Kuvve- te ihtiyacı olanlara türlü türlü ilâç ve. receğimize kan naklediyoruz. Yeni do - Zan çocuğun derhal inkişaf etmesi ve z0- yıl bünyesiyle, hastalıklara karşı koyma sı İçin yine kan veriyoruz. Bir zaman gelecek ki insanlar tebdili havaya bile gitmeğe lüzum görmiyecek- ler. Kan nakli o kadar taammüm edecek ki herkes bunu tabii bir tedavi gibi kar- gılıyacaktır. Kan nakli meselesinde en büyük müg- külât, vericilerde karşımıza çıkmaktadır, Kan vericilerin adedi bu gün pek azdır ve ancak hastanelerde bir iki kişi bu. lunmaktadır. Halbuki kan vericilerin çoğalması lâ- x#mdır. Bunun İçin de gu kanaatin yer- leşmesine lüzum vardır ki, kan veren bir adam sıhhatinden hiçbir şey kaybet mez. Kan verecek kuvvetteki bir vücut, verdiği kanı bir iki saat zarfında tek- rar kazanır, Çünkü kandaki hemoglobin büyük bir süratle çoğalır ve noksanı der- hal telâfi eder, Geçenlerde Paristen haber * verildiği gibi, Fransada, hastalara naklolunacak kanın, hususi muamelelere şişeler için. do muhafaza edilmesine dair tecrübeler yapılmaktadır. Doktor Bemhaym da bu hususta tec- rübeler yapmıştır, Doktorun söylediğine göre, kan, vücuddan çıkarılıp yirmi da- kika zarfınsa dondurulabilirse istenildiği kadar saklanması kabildir, Doktor şim- diyo kadar yaptığı teeribelerde kanı 20 dnkika şarfmda dondurmaya muvaffak olamamıştır. Fakat bu neticeye bir gün varacağını ümid etmektedir. kin olabilir. Fakat, şüphesiz ki her geyin bir haddi vardır ve otomobil sahasmdaki sürat de nihayet bir noktaya gölip duracaktır. Lâkin, şimdiki halde biz otomobilejii. Zin henüz bir had sürate vardığına ka- ni değiliz. —ş——— Türkofisin Bombay sefiri İYECEKSİNİZ “bu nasıl serlevha? Türkofis nedir ki hangi devlet tir ki ve Hindistan hargi müstakil hükümettir ki onun bir de Bombay sefiri olsun? Bunu önce ben de sizin gibi düşündüm ve bunda bir hata olaca- ğını, daha doğrusu yazılanı yanlış okuduğumu sandım. Dikkatle okudum. Tekrar gözden geçirdim. Bu böyle. Hakikaten Türkofisin Bombay sefiri mev- cut olacak ki, Ticaret odasının ağustos nüshasında böyle bir kayıt var. İnan- mazsanız 359 uncu sayfasına bakınız, şöyle başlayan bir cümle göreceksiniz: “Türkojiş Bombay sefirinin teşebbüsü üzerine....., Hem sefiri mevcut olmak şöyle dursun bu sefirin bazı teşebbüslerde bu- lunduğuna bakılırsa canlı bir mahlük olduğu da muhakkak, Ticaret odasının onuncu yıl münasebetile neşretiiği bir eserde “Türkiye- nin payitahtı Ankaradır,, emek garabetini gösterdiğini de hatırlıyoruz. Tür- kofisin Bombay sefiri bulunması, Ankaranın payitaht olması yanımda suyla yıkanmış bir garabet sayılır. Bu sefer madığına üzülüyoruz. kendi rekorunu gene kendisirân kıra- Çamur rengi ten ÜMLELERDE kelimelerin büyük rolü vardır. Adı aklıma gelmiyen bir ressamın: “Bane çamur veriniz, fakat etrafına istediğim renkleri koy- mama müsande ediniz.. Size bu çamur retigini bir ten rengi yapayım!,, dedi- ği meşhurdur. Kelimeler de tıpkı bunun gibidir. Bu sabah İmralıya giden muharrirlerin ihtisaslarına göz gezdiriyordum. Bunlar arasında şöyle bir ifa- deye rastladım: Mahkümlara kollektivite fikri veriyoruz, Ne kadar çalışırsanız, adayı gü- zelleştirip şenlendirirseniz o kadar mesut olacaksınız, diyoruz. İnanıyorlar ve çalışıyorlar, Buradaki “inanıyorlar, fili de ten renginde bir çamur karanlığı vetiyor. “İnanmamaları lâzımgeldiği halde inanıyorlar,,dır. Bu cümleyi söyliyen her halde böyle söylememiş olacak,