k hind rüşvet falan almazlar. Na, Tüşvet atmadan ve yahut ver. en atmak bile kabil değildi. imdi insanların ahlâkında P İöru büyük bir değişiklik var. | dir ©€ İfyzem gribe yakalandı. #onra da öldü. Fakat <wvel, arta kalacak eşya - Köyüne, akrabalarıma gönde. icap Ja Vasiyet etti. Mysal bu viziyetini yerine AP etti, Eşyalarını sandık. ği iğ Rh una geldik. Şöyle bir manzara gözü- Sevkedilecek bagajları €den bir kulübe.. Tabii wra bekliyen bir sü. rafta binlerce kiloluk ağırlığı Kadar büyük bir baskül. N çabuk söylüyor, sür'atle e ediyor. kaşla göz arasın. Yapıştırıyor ve lâzım ge. veriyordu. tıs bile yoktu. Sadece me. ik sesi duyuluyordu: Yüz yirmi.. Kili... İndiri- Il. Götürünüz!, Aptal, durma, öte yana gtç!. İİ eöeümüze şimendiler me. hususiyeti daha ilişti... oluşundan maada, fev. biraz da lüzumundan kanuna riayetkârdı. He. her iki kişi de ve yahut her h ET £ ; Z 74 ambalâjlarında bu gibi , derhal feryat ve fi. işlerinin geri kalaca. düşüyorlardı. *iyaları tartan memur bana i Se kalamıyordu: 3 on, indaşlar, diyordu, böyle ah- ağı, eşyanızın amba- ! Bakmız şurada, a Ba ve çiviler olduğu halde Ü,,, ? duruyor, Ona baş vuru. Ka Malıiğmıza bir iki çivi vuru . Yar fazladan bir ip daha sa. ayn da, hakkınız kaybol |) İp, * “ita beklemeden bana ge. a. 1 hemen kabul eder R şa dediği doğru idi. Ortalık. Li belge elinde keser ve çiviler Yüşg $ bir adam vardı. Adamca. “pka,, inter içinde idi Ha ba- NE vi Sallıyor, çivi çakıyordu. Ny, emailler, hemen bu a. i Me yon ona yalvarıp ya. z emeğine karşılık para Mer. | gözlüklü bir adama üçe gözlük oluşuna rağ - Km mint biç adama ben - a biraz miyoptu.. trahom vardı. He. başkalarından sak. takmıştı. Maamafih bir gözlük fabrika. Çünkü gözlük fab- adama gelince, sayıl, dedi, bunlar te 1 Geri alınız? ö ae den gözlüklü adamın Kütçeş, sıkıldı. Şimendifer me. e başladı: M çin çıkıştı. Sen ne ya. 35 anları e hakla geri nlar benim değil, dev. zlük fabrikasının malr. Zayıf Ambalğj Yazan: Mih. Zoşçenko ie “dik ve trene vermek üze. A A GN VAY dır. Yani senin anlayacağın bunlar beyliktir. Ben şimdi bu sandıkları ne yapacağım? Bunları geri götürmek için en aşağı yüz ruble lâzım. Şimdi bu kadar bir parayı nerede bulabilirim?., Kcrata cevap ver, bana bakayım?, Eşyaları tartan memur ellerine iki yânma kaldırarak : — Nereden bulacağını ben ne bile. yim?. deği. Gözlüklü adam, ya gözlerinin iyi görmeyişinden, ve yahut gözlük cam . larının boğulanmasından, memurun bu Jestini başka mânaya aldı. Çoktandır unutulmuş bir âdeti hatırladı. Ellerini” cebine sckârak sekiz ruble çıkardı ve bunları şimendifer memurune vermek istedi. Bu vaziyet karşısında eşyaları tart. makla meşgul olan memur küplere bin- di: — Bu ne demek? diye haykırdı. Se- nin bu hareketini nasıl bir mânaya al. malı?, Dört gözlü hergele, bu düpc düz rüşvet değil de nedir?, Gözlüklü adam, yaptığı hareketin kötülüğünü derhal anladı: — Ben paralârı lâf olsun diye ce. bimden çıkardım, dedi. Eşyalarımı bas külden indirinciye kadar, paralarim: siz tutasınız diye, onları size vermek istedim, Gözlüklü adam ne söyliyeceğini Ade. ta şaşırmıştı.. Abuk sabuk, mânasız bir şeyler geveleyip duruyordu. Kafasına bir odun vurulsa, çoktan razı idi, Şimerdifer memuru: — Ayıp, ayıp, diye söylendi. Burada rüşvet almmaz.. defolup gidiniz!.. Fakat bunlar beylik eşya olduğu için, bak şurada durmalta olan adama müracaât ederek onlara bir kaç çivi çaktırınız! Paraya gelin. ce.. Haydi gene talihiniz.varmış.. Sizin. le uğraşacak kadar hiç te boş vaktim yok... Fakat buna rağmen, cradaki me . murlardan birini yanma çağırarak, hakarete uğramış bir insan haliyle: — Biliyor musunuz, dedi, şimdi ne oldu? Herilin biri bana rüşvet teklif esti. Acele edip te paraları iade ettiği me âdeta pişman oldum. Yoksa mükem mel bir meşhut cürüm yapmak imkân vardı. Fakat artık geçti. Isbat imkân yok. — Vah vah, dedi. Cidden yazık olmuş... Gözlüklü adam, fena halde mahcup ölmüş bir vaziyette sandıkları baskül. den indirdi. Ambalijlarını takviye et. tirdi ve gerisin geriye gene basküle ge- tirdi. Bu #rada benim eşyaların ambalâjı da bana biraz zayıf gibi göründü. 'Tartılma sırası benim eşyalara gel. meden önce onları aldım ye keserli ada mun yanına yaklaşarak, her ihtimale karşı bir kaç çivi çakmasını rica ettim. O, benden sekiz ruble para İstedi. Bu hale bayağı içerledim: . — Yahu, dedim, şunun şurasında üç çivi çakacaksın, sekiz ruble istemeğe utanmıyor musun? Adam beni bir kenara çekerek mah. rem bir eda ile: — Maklısın arkadaş, dedi, ben tek başıma olsaydım bunu size üç rubleye de yapardım. Fakat gelgelelim benim de ortaklarım var.. Paranın yarısını şu kaz suratlı şimeadifer memuruna ver» mek mecburiyetindeyin. Herif bunu söyleyince, ben yavaş, yavaş işin içinde dönen dalâverayı an. lamağa başlamıştım ; — Demek ki, dedim, siz paranın ya. rsımı şa eşyaları tartan memuru veri- yorsunuz, değli mi?. Sırrmı ele verdiği için herifin bi. raz canı sıkıldı. Bindereden su getir. meğe, aylıkların azlığından, hayat pa- hallığından falan bahsetmeğe beşindr. . Eşyaları baskülün üzerine koyarak büsbütün sağlam bir hale gelen amba. Vâjımi tetkike koyuldum. Eşyalı; tartan memur ise, cepa. lardan ziyade bana bir göz atarak: — Bu eşyalar gitmez, dedi, ambalâj- Sandıklarımızı akp | 3 EYLÜL — 1938 CUMARTESİ Hicri: 1357 — Recep!'7 Oümeyir data 3,19 mana ON Cinn mayan vak mdan 5,29 12,43 15.53 18,30 20,19 3,43 Lüzumlu Telefonlar Yangın; İstanbul için: 24222, feyoğla İçin: “ Kadıköy için: 60020, Üsküder i- çil EZ, 'esilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, Büyükdere, Fenerbahçe, Kendili, E Karisi, Büyükada, Heybet, Buran. , İçin: Telefon Omuhubere memu- runa yangın demek kâfidir. Rami ilfalyesi; 22711 Deniz itfaiyesi 36. .20 . Beyamt kulesi: 21998. Galato yangın esi: 46000 Sıhhi imdat: 44908, Mü 22290, Ewaiyel müdürlüğü: Nefin Vekâleti İstanbul Elektrik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 , Tstan, bul: 24378. Sular İdaresi: Beyoğlu: 40783. Beşik- taş: (0998. Cibali: 20272. Nurosmaniye: 21798. Üsküdar - Kadıköy: 60773. iusmüte ilik: 8R2, Baragari: İstanbul: 24378. Kadıköy: 60790, Beyoğlu: 44612, Taksi Otomobili İstemek için Beyoğlu ciheti: 49084, Bebek ciheti: 95 - ibi, Kadıköy ciheti 60447. Denizyolları istanbul acenteliği: 22740. Karaköy: azartesi Topbaneden 16,19 Mudanya, 20 Randırma, Salı Taphaneden 9.30 İzmit, 16,30 Mu- danya. 19 Karabiga, 20 Bandırma, Gala- isdan 12 Karadeniz. Sirkeciden 10 Mer Çarşamba Tephaneden 18.30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, Perşembe elk eni 0,30 İzmit, 16,20 Mudanya, 20 ndırma, Gulatadan 17 Karadeniz. Cumartesi Tophaneden 14 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın. Pazartesi Taphaneden Olınrar, 9,30 Tz- mit, Galafadan $,30 Mudanya, 10,30 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 12,3) Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma - Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhhi müze. (Pu müzeler hergün saat 10 dan 16 ya kadar açıktır.) Türk ve İslim eserleri müzesi; Payar- ka bersün saat 10 dan 16 ya ama günleri 16 den 17 ye ka- Topkapı Müzesi: Hergün saat 13 ten 16 ya kadar açıktır. PMemleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları: Cıtmartesi günleri 13 de Köslenceye: Sah günleri 18 de Pi- re, Beyrut, İskenderiye. İtalyan vapurları: Cuma günleri saat 10 da Pire, Brendizi, Venedik, Triyeste, Sirkeci İstasyon o Müdürlüğü — Telefon 23079, Avrupa Hattı Semplon eksoresi hergün Sirkeciden sani 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sanl 7.25 te Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20.30 dn kalkar, 10.2 de gelir. Esirde postası: Hergün saat 8,50 de bareket eder, 19.33 de gelir. Anadolu hattı Hergün hareket eden şimendiferler: Sasi $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15,30 da Eskişe hir, 19,10 da Ankara ekspresi, 20 de A» dapazarı, Bu irenlerden ssat 9 va hareket eden Ankara o muhteliti pazartesi, çarşamba ve cuma günleri Haleb ve Musula kadar sefer etmektedir. ları zayıt, — Aman nasıl olur?, dedim, Daha şimdi ambalâjlarını takviye ettirdim... Nah şü eli keserli adama.. Memur: — Ah pardon, pardon, diye özür dilmeğe başladı... Affedersiniz! Evet doğru, şimdi ambalâjınız sapsağlam .. Pakat biraz önce zayıftı da. Bu benim gözümden kaçmaz!. Fakat artık mesele yok.. Pardon deyince akar sular durur, Eşyaları tarttr. Makbuza bir göz atınca: “Ambalâj zayıf,, diye yazıldı. ğını görmiyeyim mi? Tepem attr; — Yahu, dedim, siz ne yapıyorsu- mus? Bir taraftan ambalâj sağlamdır diye eşyaları kabul ediyorsunuz, diğer tarsitan ise makbuza “&mbelâj zayıf. tır, diye yazıyorsunuz? Yelda sandık. ları kırıp eşyaları aşırsalar, bu şerait altında, hiç bir şey lâzım gelmiyecek.. Sisin daliveralarınızı bilmiyorum zan- netmeyiniz!.. Memr, biç istifini bozmıyarak: | — Affmızı rica ederim, dedi, par. don.. Pardon deyince akar sukir du. rur, Herif bunları söyledikten sonra yaz dılrlarımı karaladı. ve “ambalâj sağlam- âr!,, kelimelerini yazdı. Eve dönerken kafam hep bu işle meş- çin arabaya binerken ihtiyat zabit uzakta Yazan: Ralhımi YAGIZ Saray aradba$ının örtülü penceresi aç ıldı; yaşmaklı bir kadın başı göründü dav YO) — — Evet beyim, — Kim verdi? — Şurada, arabada oturan bey verdi. Manuk, ierde duran Davistin arabası na doğru yürüdü, hızlı adunlarla birkaç saniyede Davistin yarına geldi. Genç İn gilizi selâmladı: — Hoş geldiniz.. hayırdır inşallah! — Sizinle biraz görüsereim... — Hemen burada mr? — Burâda.. o kadar uzun değil, Bir- kaç cümle kâfi... — Buyurun... — Büyükderedeki telsiz istasyonumuz. İhtivat zabiti Manuk derhal Davistin sözünü kesti: — O... İşi büyütmüşler size. mühim değil. Amiral Şösonun çıkardığı takip müfrezelerile merkez kumandan!ı- Meselej Zının ve polis müdürlüğünün müşterek kuvvetleri bir tesadüf neticesinde İstasyo| nü bulmuşlar. Basım yapmışlar. Fakat bir şey ele geçiremediler. e Adamlarımız! kaçtı.. Yalnız telsiz memuru Andon ma- kine başında vuruldu, Yani o da sustu. — Diğer istasyonlar ?.. — Faaliyetteler.. İşlerde bir aksaklık yok! Bir hafta İstanbuldan uzuklaşma Taz İşlere biraz tesir etti. Etli ama kofku meydana getirecek dereceye kadar varımı yan bir tesir yaptı. İşte o kadar. Davistin heyecandan tıkanan sesi dü- zelmiş, merak ateşile kavrulan yüreğine! soğuk sular serpilmişti. Genç adam Mw mukla yarım saat kadar işleri etrafında görüştü. Yeni bir istasyon için yer ara- masını thtiyat zabitine sıkı sıkıya tenbih etti, Kendisini ertesi akşam Ayazpaşada- ki evinde bulmasını da söyledikten som ra oradan ayrıldı. Beyoğluna dönmek i- düran bir kupaya dikkatli dikkatli bak- tr. Daviste seslendi: — Mösyö Davist! — Ne var. — Baksanıza yakında bir araba dur muş! Davist işaret edilen tarafa bakti. Du- ran arabayı biraz evvel haremağalarmın kendisine saray arabası olduğunu haber verdikleri lândolara benzetti.. Mırıldan- di: — Bu bir saray arabası. — Evet. Acaba niçin Oburaya geldi, durdu? İki adam bu sebebi araştırırlarken 1 zaktaki saray arabasının örtülü pencere! si açılmış, yaşmaklı bir kadın başı gö- rünmüş, arkasından ayni pencereden w- zanan beyaz eldivenli bir el Davistin a- rabasma: — Gel f ? İşareti vermişti. Bu işaret Manukla Davisti şaşırttz. &- ki maceraperest delikanlı biribirlerine bâ- kıştılar. Davist söze girişti: — Bize işaret ediyor galiba! Manuk dalgm cevap verdi: — Evet.. Fakat size mi bana mı? — Bilmem, Benim ne saray ve ne de vos #ından indi, Oracıktaki bir top ağacın altına çitti, durdu, Delikanlınm yaklaş” masını bekledi. Çok geçmeden Davstla (Mahınev) yanyana geldiler, Delikanlı, pişkinliği- ne rağmen göğsünde kalbinin Hazk hızlı çarptığını duyuyor, henüz şeklini kestiremediği bu çağırılıştan çıkacak neticeyi bekliyor, susayordu. Yaşmaklı saraylı sessizilgi Bozdu: — Sizinle gizli bir işe dalr konuşa- bilir miyim efem?... Davst, yanaklarında gülleşen bir kı- zartı ile mukabele etti: —Ne gibi bir #ş hakkında? -- Bir gösül işik. Genç ve güzel İngiliz bir lâhza dü yündü. Sonra, yaşmağın sisli şeffaflığı altında birer siyah pırlanta berrakir- ğile parıldayan Mahınevin gözbebekle- rine bakarken ilâve etti; — Bilmen, imkân var me?.. Tecrübeli saraylı, Davst'un söz #öy- leyişindeki tereddüdü hisetmiş, bunu, güzel delikanlının toyluğuna vermişti. Delikanlının kafasındaki bu tereddii- dü yenmek için hizli herk anlattı: — Ayse Sultan efendimiz sizi Çağle- yan kasrından dönüşte gördüler, pek beğendiler... Sizinle tanışmak arrusunda bulüntyorlar. Bu sizin için münasip bir devlet sayılır, Hemen İrrsattan Setifade edin... Ayşe Sultan hazretleri, şevketlü efendimizin kerimeleridir. Son kelime Davst'un kafasındaki te- reddüdü bir saniyede sildi. Hakikaten tali bu körpe İngiliz yavrusuna her ta, . rafta yardım ediyor, her sahada onu en müşkül şartlarda bile tereyağından kıl çeker gibi bir kolaylıkla istedikle- rine ulaştırıyordu. Delikanlı gözlerini yere eğdi. Çok cana yakini bit mahcu- biyet tavrile mwkabele etti: — Sultanımın iradelerine muntazı- rim, Mahmev, delikanlının hüviyeti etra fında malümat almak için sordu: ” — İsminiz efem? ; — Abdullah... : — Nerelisiniz? — Dışarılıklı., — Bir kalemde, dairede falan m: bır Junuyorsunuz? * — Hayır, kaptanım... — Hangi gemide? — Çanakkaleli Rasim Beyin (Çanak- kale) gemisinde... — Ya... Çok âld.. Nerede oturuyor. sunuz? — Beyoğlunda, Taksimde, Ayaspa- şada... — Sizi hemen bu akşam sultanıma götüreceğim... (Devamı var) sataylılarla hiçbir rabıtam (ve alâkam Istanbul Radyosu yok! — Benim de.. — Sakın benzetmiş olmasm! — İşaretle soralım. 3 EYLÜL — 1938 CUMARTESİ 18,30 plâkla dans musikisi, 19,15 konfe Manuk eliyle kendini gösterdi. Arabal rans, Profsör Sahih Murat (Fen musahabe penceresindeki el menfi işaret verdi. Dal ileri), 19,55 borsa haberleri, 20, sast ayarı vistin işareti meçhül kadın elinin tasvi) Granviç rasathanesinden naklen, Necmet- bine uğramıştı... Delikanlı bir yüzüne baku: — Beni çağırıyor... — Evet... a — Hiç münasebet yok ama. Bir de- fa gidip bıkayım! — Ben sizi uzaktan gözetirim. Davst faytondan atladı. Saray ara” basına doğru yürüdü. Güzel delikanlı yaklaşırken yaşmaklı sarayi: da kupa defa deha Matof'un gul oldu. Vatandaşlarının © acayip ruhi haletini ahlâk değişikliğini, kur. tin Ruza ve arkadaşları o tarafından Türk Musikisi ve balk şarkıları, 2040 Hava ra- poru, 20,43 Özmer Rıza Doğrul tarafından srapça söylev, 21 sant ayarı orkestra, 21, 30 Nezahat ve arkadaşları tarafından Tütk musikisi ve bik şarkıları, 22.10 ajans ha. Berleri, 22.20 opera ve operet (o parçaları (plâk), 22.50 son haberler ve ertesi günün programı, 23 sadi ayarı, 0. BÖKREŞ: 19, askeri banda, 20,20 sarkılar, 20,15 plâk, 21,15 cazbant, 22,45 kafe konser. BERLİN: 19, amda, 20 plâk, 21,15 müzik, 23,30 nazlığı, dalâveraları, rüşvet işini uzun | hafif mözik, cazbant, 3 sereratlar, uzun düşündüm, Bu işlere pardon doğrusu!l, Parder deyince akar sular dururmuş. YARŞOYA: 18 caz plâkları, 19,10 klâsik komser, 20 şarkıları, 20,10 Konser, 21 teresil, 23 mü. zik 23 sürpriz. ei