© X de fens kurşılanmadığını Yazan: Gerald Kelton Çeviren: FP, K. Erika baronu tokatlamak hırsıyla titriyordu. Dikkatle genç kızı tetkik ediyordu. Erika limonatasının şalömosile oyn! - yarak lâkaydane cevab verdi: — Evet nefret ediyordum. Onunla mülâkatınızın neticesini sorabilir mi- im? — Plânları iade etmeye razı oldu. Genç kız şaşırdı. Denis böyle bir şey yapmaz, her tehlikeyi göze alır, fakat vazifesini ihmal etmezdi, — O halde mesele kalmadı, — Evet. Fakat doğru söylediyse... — Ya doğru söylemediyse? — O takdirde,intikamınız dahâ müt hiş olacaktır. Jason nam müstearile tanıdığımız binbaşı Denis Karden Al. .man hükümetine teslim edilecektir. Eğer kaçmağa teşebbüs ederse, buna hacet kalmıyacaktır. Çünkü malüm ya emir sarih: “ölü veya diri, geti- rene beş bin mark mükâfat var. Erika sapsarı oldu. Bu noktayı o ta” mamiyle unutmuştu. — Fakat bu emir ancak memleketi- miz dahilinde tatbik edilebilir. Diye i- tiraz edecek oldu. — Alman gemisi de Alman topra- ğımdan sayılır. Şimdi artık memnunsu- nuz ya? Denisin elimizden kurtulma. sına imkân yoktur. Lâkin size ne ol du?” pek heyecanlı görünüyorsunuz, sevinçten değil mi? Erika haykırdı: — Bâna bunu evvelce söylememişti- niz! Bilseydim ona bu tuzağı kurma" ğa asla razı olmazdım. Onu çölüme gönderiyörsunuz. Böyle korkunç bir gey yapmamalısınız! — Birdenbire ne kadar iyce düşlin- meye başladınız #röylayn. Aşil de ök di, Onun gibi Denişten de ebediyyen kurtulmamız mümkündür. Bu sizin sayenizde olacak. İftihar edin! — Bu alçaklığa müsaade edemem. Ben hizmetinize katil olmak için gir- medim. — Beni bayrete düşürüyorsunuz fröylayn. Ani değişikliğinizin sebebini sorabilir miyim? Evet Aşil öldü. Fa. kat evvelden kendisi ikaz edildi. Sö. zümüzü dinleseydi, ne yapalım? De- nise gelince, o da yaptıklarının cezâ- Sını çekecek, Katil, cinayet gibi keli- meler kullarmaym. Bunlar yerinde değil! Erika baronu tokatlamak hırsiyle titriyordu. Ancak, Denisin akıbetinin onun elinde olduğunu bilmesi genç kı- 21 böyle bir hareketten alıkoydu. Baron ağır ve resmi bir tavırla söz- lerine devam ediyordu: — Fröylayn Erika fon Metnih, size bazı tavsiyelerde bulunayım. Evvel » ce de söylemiştim, bizim meslekte ki. nin ve aşkın yeri yoktur, yalnız vatâ- na karşı vaizfelerimiz mevzubahstır, Motürde Denisle beraberken ara - nızda ne geçtiğini dürbünle gördüm. Belki de rolünüzü oynamakta devam ediyordunuz. Bu nokta üzerinde mü- nakaşa edecek değiliz, Ben çocuklu" Zunuzdanberi o ailenizin dostuyur, BARAN ANE UL NE DU EK DR BE » EEE A GE X- 7 Kardeşçiğim, bu son kelime | okurken o, melyayı göstererek sadakati hazinelerini kabul ettiğimi bildir. diğim akşamki osupsarı benzi İle gözlerimin önüne geldi. Bu satırların, âsıklara mahsus bir parlak sözden, “edebiyat” tan ibaret olmadığını biliyordum; içimde büyük bir heyecan, nasıl anlatayım ? sanki saadetin nefesini duydum. Havalar hayli kötü gitti, koruya gezmeğe gitsem tuhaf tu. binbaşı Kardeni dünyanın en ziyade takdire lâyık adamlarından biri ola - rak bilirim, Fakat bunlar şahsi müte- lealarımızdır ve vazife karşısında kat'iyyen nazarı itibara alınmümağa mahkümdurlar. Aklınızdan hiç bir za- man çıkmaması lâzimgelen mesleki . mizde aşkın yeri olmadığıdır. Hiç bir his, zaaf bizi vatan İçin hizmetten a- Ukoymiyacaktır. Anlağmız değil mi? Allahatsmarladık. Cevab beklemeden masadan kalkıp gitmişti. Erika ne yapacağımı şaşır - miş bir vaziyette kaldı. Fon Stör- haym plânlari elde etmek için hiçbir şeyden çekinmiyöcekti; Denis ise bun ları katiyyen vermiyecekti. Şu hai - de? Fakat Erika plânlarm Deniste oldu. ğuna bir türlü inanamıyordu. Denis niçin böyle söylemişti acaba? herhal- de vakit kazanmak için, Ah ne diye ona vaziyeti beş dakika evvel söyle- memişti? beş dakikalık fark onu kur- tarmaya kâfiydi. Kabahat onun, yal- Diz onundu. Tuzakta yem rolünü yap- mayı evvelâ kabul etmiş, sonra aşkı galebe çalmış ve aşk hulyası içinde dünyayı unutmuştu. Aklı bâşına gel- diği zamansa iş işten geçmişti. Denisi seviyordu ve onun felâke. tine ve belki de ölümüne sebeb olma. nın azabını ebediyyen çekecekti, Ha- yır, bunun imkânı yoktu. Denis ölme- meliydi, onun pokadar sakin olduğu- nu şimdi tekrar hatırlıyordu. Sükünet herhalde tasarladığı bir plân olma - sından ileri geliyordu. Kendisi de boş durmamalı, bir şeyler yapmalıydı. Ba- ron yarın akşama kadar mühlet ver. diğini söylemişti; yani yirmi dört sa. at, Fakat zavallı Adierde mahpus bulunduğu halde ne yapabilirdi ki? Genç kız uzun zaman düşünceleri- le başbaşa kalamadı. Kalabalık bas- mıştı, gelenlerle meşgul olmaya mec- burdu. O sırada gelen bir çift herkesin dik. katini üzerine çekiyordu. Metrdotel bürnlerm paralı ve kibar müşteriler - den olduğunu derhal anladığından kendilerine en iyi yerde masa göster- di. Lord Strelford ile karısı yerleşti- ler, Kızları Primroz, Güssi ile beraber golf için kalmışlar, otlar da öğle ye" meğine gelmiyen Denise tesadüf et- mek ümidiyle Palm Biçe gelmişlerdi. Leydi Strelford etrafa göz gezdir- dikten sonra: — Denisi göremiyorum. Dedi. Ye- meğe niçin gelmedi acaba? — Ben de anlıyamadım ve doğrusu- Du istersen merak cimcye de başla- dım, Zavallı Mordavntir başma gelen hâdiseden sonra endişe duymakta büz. bütün haksız da değilim, — Ay Coni! bu feliketten bahset- me... Mordavntı nekadar severdik. Ne İyi adamdı. Bu işte bir kadın parma- ğı var herhalde; Mordavnt kolay ko- lay İntihar edecek adam değildi. İntihar etmedi ki.. Mordavt kendisine ka. haf şüphelere sebeb olacaktı; ekseriya yağmura de aldırma dan sokağa çtkân annem bile bu günlerde yapayalnız evde otur. du. Demin onu Opera'da gördüm. Görsen ne değişmiş: Sardun. tirip takdim etti, Cesaretinin hiç özlerimde okuyunca sanki vücudu ruhuna dar gelmeye başladı, markiz d'Espard'a madmazel de- “di.“ Gözlerinden çikan işik, avizelerden dökülenden daha par. Taktı. Çok durmadı, bir garabete düşmekten korkmuş olacak, çikip gitti. Madam dö Mpefrinyöz anneme: — Baron dö Makumer âşık mıdır, nedir? deği. ya elçisi onu bizim locaya Annem: — Düşmüş bir nazır âşik olması da doğrusu çok tuhaf! Çarşımba akşamı | Çeviren: ğildir. — Niçin Mordavnt gibi bir adami burada gizli bir vazifedeydi; Denis de öyle... İkisi de bana bir şey söyleme» diler ama anlaşılıyor. Dünyanın bü- tün altınlarını verseler Entellicens Servise girmeye razı olmam, Daima tehlike içinde yaşamak çekilir şey de- öldürsürler ? şimdi sulh zamanındayız. Onu öldürmekte kimin menfaati ola, bilir? — Onu bilmem, Fakat Denis nize de kaldı? — Çok sinirlisin. Böyle şeylere an- cak romanlarda tesadüf edilir. Mor - davpttan ve Denisten kimin ne İste- diği olabilir ki? — Onu bilmediğimi söylemiştim. Fakat dünya vaziyetinin pek de yo - lunda olmadığı da malüm. — Bu hikâyeleri de kimden duydu- | nuz? — Kimseden, Ben askerim, askerle. re izahat vermek âdet değildir ki, on lârı lüzumunda çağırmakla iktifa e derler, — Bir nutuk söylemek ihtiyacmi | duyduğunu görüyorum, çayımızı sonra İçeriz. — Sana bir masal anlatayım: evvel zaman içinde ahalisi on, on beş kişi- den ibaret bir köy varmış. Günün bi- rinde köylülerden biri çıldırmış ve €- line kocaman bir biçak alarak kom- Şusuna saldırmış; maksadı onun eyi. ne #ahib olmakmış. Köyün diğer & halisi ev sahibinin yardımına koş « muşlar ve delinin elinden silâhmı al- maya Çalışmiişlar, Hepsi sz çok yara « landıktan sonra deliye hâkim olabil. mişler ve sırtına deli gömleğini geçi. rerek elinden bıçağı almışlar ve ken dileri de yarilarını sürmaya koyul - muşlar, Fakat aradan bir müddet geçtik - ten sonra deli aklmı başıma toplar gi- bi olmuş, deli gömleğini çıkarıp $ir- tından kendisini serbest bırakmışlar ve haline herkes acıyarak tekrar ha- yatını namusuyla kazanmasi için yar- dim etmişler. Günün birinde sabık deli gene birta- kım tuhaflıklar yapmaya başlamış. Eski biçağını tekrar bulmuş ve gi bilemeye koyulmuş. Yeniden bir kav- g8 çıkmasmı İstemiyen köylüler ted- bir almışlarsa da aralarında kat'i su. rette anlaşamamışlar. Bir kısmı sabık delinin elinden, tekrar etrafına saldır- mağa kalkmadan önce silâhının alın- masını teklif etmiş, bir kısım köylüler ise onun kat'i surette şifa bulacağı Ü- midiyle £*klemek tavsyesinde bulun . muşlar, İşte, bu köy Avrupadır ve hikâye - nin başlangıcı 1914 dür. — Hastanın iyileşmesini temenni ©- delim, Maamafih harb çıkarsa 8eni çağırmazlar değil mi? (Devamı Var) söyleyin de az şe Ben madam d'Espard'a, madam dö Mofrinyöz'le anneme, konuşulan yöbancı dili anlamıyan ve yine de ne denildiğini me» Yak eden bir insan tavrıyla bakmak kuvvetini gösterdim; fakat içimde bütün ruhumu saran bir haz aliruru hissediyordum. Sa- na halimi nasıl anlatayım? sanki ruhum kanatlanmış da ucu. yormuşum gibiyim. Felipe o kadar seviyor ki ben de onu se- vilmeğe lâyık buluyorum. Ben onun hayatınm cevheriyim, onun bütün düşüncelerini idare eden ip, benim elimde. Allahm bildiğini senden ne saklıyayım? onun bütün engelleri aşıp gel. mesini, beni kendi kendimden istemesini :X'detle arzu ediyo rum. Ah! bunu bir yapsa da bu köpüren âşıkı, bir tek bakışım- Nurullah ATAÇ Yazan: M.S. Birgün şeytan kafama girdi: karın köyün en güzel kadını... onu kimseden kıskanmıyor musun? A0 — Sen onun çelimsizliğine, boyuna, posuna, kılığına, bakma... Hapisancde efe geçinenleri sallamaz, fi- yakaya, palavraya ehemmiyet vermez, #layına posta okur. Gözü pek yaman şeydir. — Tanıyor musun?, — Sivaslıdır. Köylümdür benim... İstersen tanıtayım. — İyi ole. Seslendi. Alı, arkadaşlarından âytıl- d:, geldi. Yanımdaki mahküm bizi biri. kıyafetine birimize tanıştırdı. O günden sonra Ali | ile canciğer ahbap olduk. Kederli, dü- şünceli günlerinde onu müteselli ede- cek sözler söylüyordum. Afi kesmek, caka satmak istiyen bir kaç efeye kafa tutmak istedikçe mâni oluyor, başımı tekrar derde, belâya sokmamasını tav- siye ediyordum. Böylelikle kaç kere bü- ş'nı belâdan kurtardım, onun. Bunun için daima hatırımı saydı, çok defn: — Allah gönderdi seni. Hızır gibi karşıma çıktın., Sen olmasaydın, ya de. li, yahut bir daha kati! olurdum. Diyerek ellerime sarıldı, öptü. Bir gün, bu saygı ve sevgiden isti- fade etmek istedim. Sordüm: — Sormak münasebetsizlik iena, me. rak ediyorum, bu çilt cinayeti fasıl yaptın Ali?. Baş'nı kaldırdı, yüzüme baktı, Sor - gümü kızmış mıydı? Kederini tazele- yecek»sözler söylemesini istediğim için bana gücenmiş miydi?. Gözlerinin ışığı gilerinden anlayamadım bunu. bir sesle cevap verdi: — Bu anlatilacak bir şey değil ama, Allahım bildiğini kuldan saklamakta da bir mâna yok. Esasen işin gizli kapaklı bir tarafı kalmadı, hejsini söyledim, mahkemede. Mademki sen de öğren - mek İstiyorsun, sana da anlatayım. — Dinliysrum, sn, yüzünün çiz. Titrek KISKANÇLIK KURDU! — Yeni evlenmiştim.. Kanm Zebra, köyümüzün sayılı güzellerindendi. Çok, psx çok seviyordum onu., Bir derdimiz, eksiğimiz Tarlalarım, öküzlerim, davarlarım, bir kaygumuz, bir © vim, biraz da param vardı. Kurduğum | yuva de gül gibi geçinip gidiyorduk . Aylar geçtikçe, karıma karşı duydu- Zum sevgi de artıyordu, katmerleşiyor. du bu muhabbet.. Gelecek bir de yol- Cumuz vard; Yakımda bir yavrumuz dünyaya gelecek, ocağımızın srda âle- mi içinde bir çiçek gibi açılacaktı. Bu güzel istikbalin hayaliyle oyala- Mp dururken, bir gün şeytan kafamı , Dilini kıwra kıvıra kulağıma fi- adı: 7— Karın köyün en güzel kadını. O. nu kimseden kıskan muyor musun? Karımı niçin k'skanacaktım. Onun kimseye velev göz ucuyla olsun baktı- yim, bir anlasam. yoktu. | eğ eğil lele alıkarşımda yine kuzu gibi uslu, kuzu gibi muti edebilecek ml. ğını görmemiştim. Fakat, ona bakanlar onu gürdüleçe iç çekenler olduğunu bi- Jiyor ve bundan bir kıskançlık duymayı doğru bulmuyordum. Hattâ kendi ken» dime: — Bakmııkla ne olur? Göze yasak yok yal. diyordum. Kafama giren şeytan, ayni sözü bir kaş kere daha tekrarladı, Kıskançlık kıskançlık hisle: tutuşturdu, Yavaş yava eski halimi kaybetmeğe başla. dım, Ahlikim değişti, hiç yoktan, s€- bepli sebepsiz karınla kavga çikarmak istiyordum. : Bir zaman geldi ki, kıskançlık kurdu, ince hastalık (9) mikrobu gibi yüreği- mi kemirmeğe başlardı. Öyle zannedi. yordum ki, köydeki ihtiyar, genç bü- tün erkekler Zehraya göz koymuşlar, onu sarmak, koklamak iştiyideyle tutu- şuyorlar, Hattâ bunlardan evvel, amcâ- mı oğlu Herundan şüphe ediyor, asıl ondan pireleniyordum. Bunu düşündükçe, kızgın bir ok kal- bime saplanıyor, kafamı içinde şim » şekler çakıyar, deli gibi oluyordum. ÇOBANIN VERDİĞİ HABER in bazı şeyler almak üzere şeh- re inmiştim, İşlerimi bitirip köye döner. ken, değirmenin önünde davarlarımı güden Çoban Hurşid karşıma çıktı. — Ağa, dedi. Bugün eve süt bırak- Mmıya gitmiştim, bu sırada amca oğlun Hiwun geldi, karın karşıladı, senin şeh- re indiğini söyledi. Belki acele bir işi vardır. Eve varmadan, bir yol onlara uğrayıver.. Bu sözler, kalbimdeki kıskançlık yan- gun: büsbütün körükledi. Adamakıllı çileden çıkörde beni. Harunun ben yokken evime gelişi, hakkmdaki şüp- helerimi bütün bütün kuvvetlendirtdi. Çoban Hurşitten ayrıldıktan sonra, Harun hakkında şu Kararı verdim: — ölüm! Kararım k:tiy?*, öldüretektim Ha. rünu... » Bu karardan sonra fırsat kollamıya başladım. Yolunu bekledim. Evine git- tim, peşine düştüm, Nafile, fikrimi an- Iomış gibi, dikkatli hareket ediyor, da- ima tetik üzerinde bulunuyordu. Böylece yirmi gün kadar geçti. Kol Jadığım fırsatı bir türlü elde edemedim. Bu sıralarda şeytan genc kafama girdi, kulağıma» mırıldanidı: — Bu iş böyle ölmüaz. Bir plân kur. mak lâzım. Hem oldu olacak. Yalnız | Harunu değil, babasını da temizle. İki sini de bir çırpıda çıkarıver, Şeytann uydum. Bir plân hazırladım. Bir kadın çarşafı giydim. Yolun döne- mecinden Oamcamla Oğlunun çift sürdüzleri tarlya doğru bir gülle gibi süzüldüm. (Devamı varı (*) Anadoluda vereme, ince hasta. lık derlsr. JUZ'AK Kardeşçiğim, mektubumu kesmiştim, şimdi her tarafım titriyor. Yazarken dışardan hafif bir gürültü işitip kalktım. Pencereden bakim, düşüp ölmek tehlikesini de göze almış duvarin üzerinde yürüyordu. Odamın penceresine koştum ve elimle sadece bir işaret ettim; on ayak yükseklikteki duvardan atladı, sonra, bir tarafma bir gey olmadığını göstermek için, caddede benim görebileceğim bir yere kadar koştu. Duvardar birdenbire atladığı için Herhalde gözü kararmış olduğu bir an- da bunu, beni merak ettirmemeyi düşünmüş olması o kadar içi, yeceği vardı? mi kaybettin? me dokundu ki niçin olduğunu ben de anlıyamadan” ağlıyo. rum. Zavallı çirkin! acaba niçin gelmişti? acaba bana ne söyli: Neler düşündüğünü yazmağa cesaret edemiyorum, hemer gidip bu gevineimle yatacak, şimdi seninle beraber olsaydık ne. ler söyliyeceğimizi düşüneceğim. Allahaısmarladık, benim gü: zel dilsizim! mektup yazmadığın için sana çıkışmağa vaktim yok ama tam bir aydır hiçbir şey yazmadım. adete mi erdin? yoksa o pek iftiharla bahsettiğin ve demin be rim az kaldı elinden kaçıracak olduğum irade dediğimiz şeyi vksa, olur 4! sa, (Devamı var)