29 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

29 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 a N . ? MP A AŞAMA em m —. iğ e 5 ” İMESELE| Oidüren Haber'den Tarihe Zeytindağı ve Nobel mükâfatı Zeytin dağı, divandan (ayrılalı, yeni tefekkür dünyi ireli şu son elli yı- ları en güzel eseridir. Türkçe bütün dün. yada bilinen bir dil olmuş olsaydı, yahut okuyanı yeryüzüne milyonlarca yayılmış dillerden biri türkçesindeki ahenk ve gü- zel konuşmayı bozmadan “Zeytin dağı,. nin metnine girseydi, Zeytindağının ikinci tabiinin üstünde Nobel edebiyat mükâfatını çelengini bulacaktık. Bu satırları yazarken sevdiğim Niza. meddin Nazif ile konuştum: Bern sında Türkiye adma bir imza buli ıkça, Lozan muahede- sile İstediğimiz bir eseri, hattâ müellifi. nin müsaadesini almak nezaketini bile göstermeden harıl harıl tercüme ve adap. te etmekte devam»ettikçe, Nobel mükâta- ilan el, hiçbir vakit bir Türk mu- ârririnin eserini “orijinal, otanımıva. caktır!.. dedi, Sanat ve fikir hayatımızı artık Bu ze- MI vaziyetten kurtarmak lâzımdır. Ka- pitülâsyonları nasıl büyük Avrupa dev. etlerinin yüzlerine karşı bağırarak kal- dırmışsak, ayni jest ile Lozan muahede. namesinin, orijinal Türk muharririni a. rijinal Türk sanatkârını, harıl harıl ter- Parasız tercümeye, yabanc: fikir adam- larınn eserleri üzerinden bedava geçin- meye, ecnebi profesörlere, ecnebi milte, hassıslara on binlerce Türk lirasını göğ- Sünü kabarta kabarta sayan Türkiye de. nilen vurt, bu yurdun sahibi olan Türk milleti muhtaç değildir. İngilizce, fransızca, almanca büyük re. simli mecmuaların hattâ bazan ili falarmdaki resimleri o hirsiz bir sın magazinlerimize ( nakletmesile hem Yüzümüz karanıyor, hem de “mecmua, sahibi ressamın hakkım çalıyör. Gazetelerde sık sik anketler görünür: Biz de niçin muharrir yetişmiyör.? Çün. kü bu memleketin muharrire ihtiyacı yok tur, Dil bilmek kâfidir. Kari verli bikâ Ye, roman isterse, kuvvetli bir nakil bu İşi birkaç saat içinde görür, Bern anlaşmasına Ti kiye adını si imza konmuş olsaydı biz de muharr Bil, Nobel mükâfat muhaerir yetişebili yün dağın büyük mukarriri, olan chanşö. Mul göhretinden. beynelmilel bir onlaş mada bir fmza noksanlığı yüzünden mah tüm kalıyor. Yazık. Reşat Ekrem KOÇU rı Kazanacak büvi > Deriden yapılmış bir manto veya ce. ket, zannolunduğu gibi çok Mİ bir gey değildir. Deri elbiseleri temiz. İsmek ve boyamak pek kolaydır. Yal- miz, iyi ve yumuşak deriler bulmak Halk çimentoyu kolay temin etmelidir ? Birkaç çuval çimento alabilmek için, fabrikaların önlerinde günlerce beklenmesi, memleketimizin imar siyasstile taban tabana zıttır. Dünkü yazım- da, çimento buh. ranmdan bahset- miş ve bu gün İ- çin şirketin hal . kin tamamen za- rerma olarak kul landığı nöbet iği, ni yazacağım: ilâve etmiştim. Bakı - nız, bütün çımen- to alıcıların be. Jini büken bu nö- bet işi nedir: Bir o vatandaş meselâ bin çuval) çimento almak ü. zere, girketin mer. kezine müra ca - at ediyor ve ma. bn parasmı yatı- rıyor. Kendisine, çimentoyu Üç veya dört gün sonraki bir t&rihten itibaren her gün fabri - kadan yüzer çuval olarak alması İçin, bir kâğıt veriliyor. Vaziyet böyle o - lunca, bu vatandaşın satış merkezinin eline verdiiğ tarihte fabrikaya müra- caat edip çimentosunu alması icab e. der değil mi? Halbuki hakikat bam- başkadır. Vatandaş elinde kâğıt, arka. sında da malı taşıyacak olan kamyon veya deniz vasıtası fabrikaya mliracs- at etti mi şu cevabla karşılaşıyor: — Burada sıraya gireceksiniz! Bu ne demektir, biliyor musunuz? Bazan 15 gün, bazan bir hafta, ve as- gari kırk sekiz saat fabrikanın önün. den bir yere ayrılmadan beklemek. Malı deniz vasitasiyle götürecekse- niz, bir haftadan evvel sıraya girme, niz kat'iyyen imkânsızdır. Evvelki gün meseleyi tahkik için fabrikaya gittüğim zaman, Karadeni- zin uzak bir kasabasından gelip 17 gündür nöbet bekliyen takalara ras » geldim. Bu vasrtaların kaptanları, tay. faları artık sabırsızlığın son haddine gelmişlerdi. Hattâ bir gün evvel, fab- rika idarecilerine hücuma kalkmışlar, iş büyümüş, bıçaklar çekilmiş ve bir müfreze jandarma işi zor yatıştırmış. Karada bekliyenlerin sırası ise, üç, asgari iki günde gelemiyor. Zavallı kamyoncular benim etrafımı sararak dertlerini, çektiklerini anlata anlata bitiremediler. Yerden göke kadar hakları vardı. 20.30 kamyonun mal almak için ka- pr önünde iki gün beklemesi, hem de hiçbir vere yerim saniye bile ayrılma- Pabrikanın önünde günlerdenberi bekliyen Kamyon bunların şoförleri dan baklemesi, gerek kamyon sahib- leri, gerekse bu kamyonları mallarını taşıtmak için tutmuş olanları çok za- rara sokmaktadır, Bomboş Üç gün bek liyen bir kamyon, haklı olarak günde 15 liradan 45 lira ücret istemekte ve 9-10 liraya taşmabilecek yüz çuval çimentonun nakliyesi de böylece dört beş misline çıkmaktadır, Zavallı müteahhitler, bu masraftan da kaçınmamaktadırlar ve zamanın. da çimento bulmak için maddi feda- kârliklara çoktan razıdırlar. Meselâ, Bakirköyünde akıl hastane. sinde devlet hesabına birçok inşaat yapan ve yüz binlerce liralık taahhüt âltına giren Cevdet ve Osep isminde iki vatandaş, bugün, sirf çimento buh rant yüzündön taahhütlerini vdddet - tikleri zamanda yetiştirememek ısti- rabiyle kıvranmaktadırlar. Bu iki zat, beni bizzat alıp, Bakırköyüne, inşaat yerine götürdüler. Beton kısımlarm, çimento"bulunamadığından yarıda kal dığı, işçilerin de elleri kollari bağ- Ik çimento beklediğini gözlerimle gör. düm. Müteahhitler; — Biz, diyorlardı, şimdi bu binala- ri mukavelemizde yazılı günlerde ye- tiştiremezsek, derdimizi kime anlata- cağız. Bu zatların çimentosunu getirecek kamyon, pazartesi günü yüz çal mal alabilmek için cumartesi suba- hımdan nöbete girmiş bulunuyordu. Bu nöbet meselesi hakkında fabrika ida- recileriyle görüştüm. Beni blyük bir” nezaketle kabul ettiler, Vaziyeti et - raflıca konuştuktan sonra, onlarda bu günkü nöbet geklinin sakatlığı. nı kabule mecbur oldular. Bu gün- kü çimento buh . rinmn önüne : geçemk yolunda , yapılacak ilkiş. lerden biri olan © höbet meselesi an © cak şöyle halledi - Jebilir.. ç Şirketin satış , merkezi, satış kâ. ğıtlarına öyle bol keseden tarih atıp durmak vsulünü katiyyen bırak. malıdır, Çimen - to alacaklar, satiş merkezine yülniz para yatırırlar ve teslim tarihlerinin tayinin! fabrikaya bırakırlar. Pabrikaysa günde otuz kamyondan fazlasına mal veremiyeceğini bilerek, merkezden parayı yatırdığına dtir kâğıt getiren bütün müşterilere, fab- rikaya müracaat sırasiyle, Üzerinde tarih ve hattâ saat yazılı birer nu. mara verir. Herkes de çimentoyu han- gi tarihte, hangi saatte alacağını bi- Jince, günlerce kapı önlerinde beyhu- de beklemez, İşine gücüne gider, elin. deki numara ile tayin edilen zaman- da gelip malmı alır. Bu fikri fabrika idar&cileriyle ko - nuştum. Gayet makul buldular. Hattâ bu dakikada belki tatbik etmeye da hi başlamışlardır. Böylece 20.30 kâ- yon ve büna yakın deniz teknösindeh' mürekkep muazzam bir milli sorma - yenin beyhude yere günlerce âtıl ka)- maması temin edilmiş olacaktır. Yazımı bitirmeden evvel şunu da İ- lâve etmek isterim. Türkiyenin bütün çimento ihtiyacını bol bol temin ede. ceğini vaadederek büyük bir taahhüt altma girmiş bulunan girketin, inşaat mevsimlerinde hap böyle sikışik vazi- yetler olacağını düşünmesi ve masraf- tan çekinmeden tedbirler alması lâ - zımdır, Aks! halde, memleketi çimen. to sıkıntısı içinde birakecak bir gir - keti bu yurda faydalı değil, zararlı bir teşekkül olarak görmek mecburi- yetinde kalacağız. Birkaç çuval çimento alabilmek için, fabrikaların önlerinde günlerce bek - Jehmesi, memleketimizin imar siyase. tiyle taban tabana zat bir iştir. HABERCİ yığınları ve Lokünta gatsonluğun- dan sinema aktörlüğüne RANSIZ aktör ve müellifi Saşa Gitri bir lokantada yemek yiyordu, İstediği yemeğin bir türlü gelme. diğini görünce garsonu yanına çağırmış ve ona damdan düşer gibi şu suali sormuştur: — Film çevirmek ister miisn? Garson derhal “evet” cevabını verince müellif: — Öyleyse ısmarladığım yemekleri çabuk getir, yeme- ği bitirince seni bir sinema şirketine götüreceğim! demiş. tir, Saşa sözünde durmuş, yemekten sonra garsonla bera- ber studyoya gitmişlerdir. Garson tecrübe filminde mu- vaffak olmuş ve o sırada çevrilmekte olan bir filmde ken. Aisine oldukça ehemmiyetli bir rol verilmiştir. Yazın kış sporları F RANSADA 10 temmuzda 3511 metre yüksekliğin deki Egviyper tepesi üzerinde kış sporları yapi. şarttır, Resimdeki modi şampanya /lacak ve Fransız cumhurreisi de bu sporlarda hazır bulu- nacaktır. yıl kat düğünlerinin * Karı kocanm ——— Evlenişlerinin 75 inel dönümünü kutlulayorlar E VLENDİKLERİNİN yirmi beşinci hattâ ellinci yıldönümünü kutlulıyan sileler nadir değildir. Fa- 75 inci yılını tes'id etmek her kula na, sib olmıyan bir bahtiyarlıktır: Önümüzdeki Ağustosun yirmi üçüncü günü Fransada Sen « Remi ismindeki küçük bir köy halkı, köylerinde yar şıyan bir silenin 75 inci kuruluş yılı şerefine büyük mera. sim yapmağa karar vermişlerdir. Mirtil isminde olan koca 06 ve Ament isminde olan kadın da 84 yaşındadır. Bu ihtiyur aile ile görüşmek üzere giden bir gazete mu- harriri, erkeği, bahçesinin eskiyen parmaklıklarını tamir ile meşgul bulmuştur. Karsı da bu sırada çamaşır yıka- makla uğraşıyormuş. Muharrir, karı kocayı çok dinç görmüş ve ihtiyar ada. min fosur fosur pipo içliğine de hayretle şahit, olmuştur. İktiyar, gazeteciye haftada iki paket tütün içtiğini söyle- miştir. Karı koca bütün tarih sayfalarında okunan birçok eski maceraları, meselâ Mari - Antuvaneti ve Nepolyonu mükemmelen katırlamaktadırlar. bir oğulları vardır. Bugün 70 yaşında olan bu evlâd, devlet demiryolları memurluğundan tekaüd olmuş ve tekaüd maaşiyle yaşamaktadır. kim ? Meyve tuzuna karışan zehir, bir adımın haya» tına son verdi Şüpheler bir kadının üzerinde toplanıyor Belçikadaki “zehirleyici kadın, dan sonra, bir İkinci, bir üçüncü zehirlen- me vakaları ortaya çıkmıştır. Bunlardan ikincisi yaşlı bir kadı. nın oğlu ile münasebatta bulunan bir kadını, çikolata göndererek zehirle . meğe çalışmasını, geçenlerde anlat « miştık. Kahramanı yine bir kadın olan ü- çüncü zehirleme vakası da İngilterede olmuştur. Sahne bir çiftlikte geçiyor. Çiftlik sahibi 40-45 yaşlarımda, Mister Mar. fit isminde hir adam. Ayni yaşlarda bir karısı var. Çiftlikte, hizmetçileri ile berâber yaşıyorlar, başka kimsele, ri yok... Çiftliğin civarda da Mister Çeriz Bravn'ın köşkü var. Ayni şekilde orta yaşlı, fakat karisi genç olan bu adam da beş bir hayat yaşamaktadır. Bir akşam, senelerdenberi her ak « şam olduğu gibi, Marfit ile karısı, bahçelerinin dış ve iç kapısmı da ka- pıyarak odalara çekiliyorlar ve ya, tiyorlar, Pencereden baktığı zaman, çiftlik sahibinin karısı, karşıki kotmgüları - nın bahçe kapısınm açık olduğunu gö. rüyor ve şüphesiz hiç ehemmiyet ver. miyor. Aklına bir şey gelmesinin de esasen İmkânı yok. Ertesi gün, uyandıkları zaman ise, kapıların vaziyeti değişmiştir. Çift » liğin iki kapısı da açıktır, bna mu. kabil karşıki komşunun kapısı kapa- ildir. Bu da belki göze çarpacak bir gey değildir. Çünkü çiftlikte hizmetçiler daha evvel kalkmış, ve dışarı çıkmış olabilirler, Köşkün kapısmı da her. Fa gece yatarlarken kapamışlar - Fakat o gün olan bir hâdise bü kü- çük noktalara nazarı dikkati celbe . diyör. M. Marfit, o gün, sabah kahvaltısı. ni ettikten bir iki sâat sonra ölüyor; hâdise bir zehirlenmedir... Doktor, muayene neticesinde, zehir. lenmenin, adamm o sabah yediği ye - meklerden biri içindeki oldukça kuv. vetli bir zehirden ileri geldiğini söy. Miyor, Ozaman, çiftlik sahibinin karısı ha- teriryor; "— Sabahleyin kocam aldığı mey in va tuzunu biraz tuhaf bulmuştu. Her sabah, kahvaltıda biraz meyva tuzu yemeyi Adet etmiştir. Bazan ben de a- lırdım. Fakat o sabah kocam meyva tuzunu alırken, elinde evirdi çevirdi baktı ve: — Bu neye böyle? dedi. Ben de baktım: tuz biraz islak gibiydi ve rengi kararmıştı. Halbuki, her zamanki kutudan bir Kaşık alıp tabağa koymuş, getirmiştim, — İstersen başka getireyim, de - dim, Mutfağı gittim. O zaman bütün kutudaki tuzun ayni şekilde olduğunu gördüm, Bunun üzerine, kocam O tuzu almaya mecbur oldu. Aklımıza gelmemişti. Gelmiş olsay- dı, herhalde kocamm bunu almasına mâni olurdum. Meyva tuzunu aldık- tan sonra öldü...,, Zehiri kim karıştırmış? Karısından şüphe edilemez: 26 se. nedir evlidirler... Kadın, hizmetçiler. den de şüplie edilemiyeceğini söyle - miştir, Bunlardan biri de senelerden. beri yanlarmda çalışan bir adamdır. Kadın hizmetçi de kadına “kızımdan daha ileri, dir... O halde, kimden şüphe edilebilir? Karısından şüphe edilemez: 26 se. rarı fikirleri işgal ediyor: Karşıki köşkten gece birisi çiftliğe gelmiş, kapali kapıları açarak geçmiş ve mutfağa girip meyva tuzuna zehiri karıştırdıktan sorra kapıları açık bi. i rakarak çıkıp gitmiş... Karşıki köşktün kapısının da, açılıt- ken zil çaldığı gözönünde tutulursa, gep Devam 11 incide “ xa e TPFaPBE

Bu sayıdan diğer sayfalar: