6 HABER — Aksam DOSEME. amam Yazan: Gerald Kelton Dü Salıpazarı üyenin Zİ vapurda, kolumdan yaralandım. Yüzerek kaçtım kalmayı tercih ederim Sağı Denisin zihninde bir plân belirmiş. ti, Vaziyetinin çok fena olduğunun farkmdaydı. Alman hükümetinin eli. ne düştüğü takdide akıbetinin iyi ol- mıyacağını biliyordu. Tek ümidi Güs- sideydi. Delikanlı, biraz karışıkça bir işi halledecek kabiliyette değildi ama Denis de esasen onun bu haline güve- | niyordu. Güssi, Deristen manasını arlıyama. dığı bir mektup almca onu hemen lord Strodforda götürecekti. Arkadaşları arasında Conni diye anılan Jord ise Güssi gibi değildi. Denisin tehlikede olduğunu anlamakta gecikmiyecekti, Baron düşünceye dalmıştı. — İş karistı, Dedi. Meseleyi o ida- «e ediyor, diyorsunuz. Tevazumuza diyecek yok. Babasmm nüfuzu ile mevki yapacak bir delikanlıyı peşiniz- de sürüklemeğe mecbur kaldığınızı söylerseniz daha doğru olur. Siz çalı. şıp çabalıyacaksınız; muvaffak oldu. unuz takdirde şeref hissesi ona ait 0. lacak. — Dediğinizi yaparsam lord Vitle- yin işi nasıl karşılıyacağını bilemiyo- rum. Hemen hemen biraz evvelki tek- liflerinizin ikinci şıkkını tercih ede. ceğim geliyor! — Zeki adam gerlerden ehvenini seçmesini bilen ademüir, Kanunları . mızın ve “halk malhikemesi,, nin neka- dar sikr olduğunu biliyorsunuz. Buna “mukabil dediğimi yaapr ve vesikaları teslim ederseniz lord Vitley şimdiye kadarki hizmetlerinizi de nazarı itiba- ra alarak sizi mazur görecektir. Denis içini çekerek cevab verdi: — Pek âlâ. Dediğinizi kabul ediyo. rum. Güssiye bir mektup yazacağım. Kendisi bu akşam Jüan Lependen Mon tekarloya dönecek. Mektubu bizzat siz teslim edeceksiniz değil mi? Projelerinin zaif tarafmı evvelden yoklayıp muhtemel bir fiyaskoya karşı tedbir almak Denisin âdetiydi. Şimdiki plânmın zalf tarafı da mek. tubu bizzat baronun Güssiye götürme. siydi. Çünkü Güssi hiçbir şeyden ha- beri olmadığını derhal belli edecekti, Denis bu noktayı öğrenmek ve ica - bında plânını ona güre değiştirmek ve ya büsbütün vazgeçmek fikrindeydi. Baronun cevabı endişesini izale etti, — Hayır binbaşı. Böyle nazik me- selelerde ben perde arkasında kalma. yı tercih ederim. Monakoda posta iş. leri gayet mükemmel olduğu halde ne “ diye adamlarımı busa karıştırayım? Hem bu bana zaman da kazandırmı- yacak. Dostunuz Montekarloya bu ak- şam döneceğine ve o zaman bankalar kapanmış olacağına göre yarın saba- ba kadar vaktimiz var. Sabaha kadar. sa posta mektubu nasıl olsu yerine ve. rir. Şu halde en aşağı yarına kadar benim misafirim kalmanızı rica ede- ceğim. — Misafirperverliğinize teşekkür e- derim baron. ARANAN DORA LU “Sizi görmeden geçirdiğim her an zihnim hep sizinle meş. Denis bu sözleri söylerken ayağa kalkmıştı. Devam etti: — Kâğıt rica edebilir miyim? Hah, şurada var, Kâğıdı alıp tekrar masa başına geç- ti ve yazdı: Azizim Güssi, “Adler” yalında bir veya iki gün kalmak niyetindeyim, Dün imsaları - mız tahtonda bankaya teslim etmiş ol duğumüz mühürlü paketi bankadan geri alıp yarın size müracaat tdecek 0 lan “Adler” rica ederim. Zu vesikaların büyük €- hemmiyetini nazarı itibara alarak pa, keti sabite bizsat vermeniz lâzımdır. Mektubuma paketin size teslimi için imzalı bir kâğıt da ilâve ediyorum. Fa. kat benim bulunmadığımı behane ede- rek müşkülât - çıkarmaları iktimalini düşünerek yanınsa Conniyi de alma- nin tavsiye ederim, Kendisi bankaca marıf olduğundan meseleyi halleder. Selâmlar, zabitine teslim etmenizi Denis Karden Mektubu fon Störhayma uzatarak sordu: — Istediğiniz böyle bir mektub de- Zil mi? Baron mektubu dikkatle okudu. — Kim bu Conni? Denis Stredford ismini söylese bu zatın lord olduğunu anlıyacağını tah. gin ederek barbde, grkadeşları tara - fından takılan lâkabı söylemeyi Xer- cih — M. Bram. Tesadüfen burada bu- lunan müsterek bir dostumuzdur. Ban- kacıdır. Paketi geri almak işinde yar. dımı dokunabilir. Maamafih istemi, yörsanız mektubun o kısmını sileyim, — Silmeyiniz. Fakat paketi geri al- mak Üzere dostunuzla beraber niçin bankaya gitmiyorsunuz? mektupta böyle bir suale de cevab olmadı. — Hakkınız var. Bu nokta şüphe u- yandırabilir. Ne yazmalıyım? — Elinizde olmıyan sebebler dolayı- siyle böyle yapamadığınız: yazınız! Baron alay ediyordu. Denis şaşırdı. Hazmı plânını keşif mi etmişti? — Allah Allah! neden böyle bir ciimle yazmamı istiyorsunuz? ç — Yazmanız Için değil, bilmeniz 1. çin söyledim, Bilmeniz lâzım, Binba. şi Karden! Dostlarınız ne yaparlarsa yapsınlar sizi benim elimden alamaz- Jar. Siz Alman * kanunları nazarında mücrimsiniz. Denis, masadaki kutudan bir cigara alip yakarak, sükünetle cevab verdi: — Şu halde boşuboşuna vakit kay- bediyoruz. Mektuba ihtiyacınız yok. — Hayır var. Binde bir dahi ihti- mal olsa tecrübeyi ihmal edemem, Hü. a şi #öylediğinizden emin deği . LASkMİLNL | ie i Böyle meselelerde Büpde arkasindan | nıyorum, Fakat ya geçmişse? Binaenaleyh size son sözümü söyli- yeyim: Eğer yarın akşama kadar plânlar bana teslim edilmezse yat Almanyaya müteveccihen yola çıkacak ve Kielde Alman hükümetine teslim edileceksi- niz, Alman bandrasınm himayesinde sefer eden ve üstelik Alman hüküme. tinin mah olan bir gemiyi İngiliz fi. losu bile durdurup Sizi elimizden ala- maz. Böyle bir hâdise harbe tahrik (e- lâkki edilir ve bülün dünya bizim ta- rafımızda olur. — Pek âlâ baron, Mademki mektu. ba itirazınız yok. Bankaya hitaben ruhsat kâğıdını da yazıp size vereyim. Yuzdı ve her iki barona verdi. kâğıdı zarflayıp Fon Störhaym ile Erikaya geminin iskelesine kadar refakat etti. İki Al. man»filikaya bimdil: Erika başmı çevli seslendi: — Avf Ayrılırlarken edersehen! XV Baron rihtimda bekliyen otamobtri- le Erikayı hemen Palm Biçe götürdü; genç kız İşine tam zamanında yetişti. Fon Störhaym, Denisle aralarında geçenleri anlatmadığı için Erika endi- ge içindeydi. Sual sormasına da im- kün yoktu. Bu çok tehlikeli olurdu. Maamafih Denisin yatta arzusu hilâ. fma kaldığını tahmin etmek güç de. ğildi. Mordavntın akıbetini bildiği ci- hetle Denis için de cndişedeydi. Bin- başı kendisini müdafaa cdemiyecek bir vaziyette olduğuna göre kendisi- nin harekete geçmesi lâzımdı. Fakat ne yapmalıydı? Baronun emrindej ve onun göstereceği işlerde çalışması şartiyle elinde her türlü imkân mev. cuttu. Fakat Denisi kurtarmak için baron aleyhinde çalışmak icab edince yabancı bir memlekette kimsesiz ve hattâ parasız bir genç kızdan ibsret , kalıverecekti. Onunla açıktan açığa bozuşacak olursa Denise yardım etme- si ihtimalleri kökünden silinecekti, Şu halde hüdiseleri beklemekten abşka O sırada yapabileceği bir sey yoktu. Baronla o gün ancak öğleden sonra konuşabildi. Müşteri sıfatiyle gelen fon Störhaym onu masasına çağır * | muştı. Kadehini kaldırarak: — Güzeller güzeli Olga m şerefine içiyorum, Dedi, Ayni zaman. da muvaffakıyetiniz şerefine; fevka - lâde iyi çalıştınız fröylayn. Genç kız mümkün mertebe sakin görünmeye çalışarak sordu: — Nede muvaffak oldum? — Ayni zamşında temennilerinizi de hakikat sehasma çıkardınız. Jason * dan nefret ettiğinizi söylememiş miy- diniz? (Devamı var) Soyacağımız vapura bordasından yâ- maşmaz, kıç tarafından ramps ederdim. Bunun sebebi vardı: Sandal kıçtan biç görünmez, gümrük sandalları, devriye motörleri yanından geçse farkma vir» mazlar. Çok emin bir siperdir vapurun kiçi... BİR DÜDÜK BÜTÜN İŞLERİ BOZAR Yanaşma işi bittikten sonra, vapurun güvertesine gel atar, ip merdiveni tuttururduk. a birer birer yukarı çıkardık. Bu sw , İki arkadaş, köşeyi bucağı tarar, otralı gözden geçirir, gü- vertede nöbetçi Varsa atik davranmak, şaşırmamak lâzınxdır. Nöbetçi işin far. kıa yatır, hemen bir düdük öttürürse işimiz yamandır. Bütün vapur ayakla- Air tayfalar meydana çıkar, o zaman ayıkla pirincin taşını. Bu korkulu âkibete uğramamak için daha evvelden çok tedbirli hareket © der, hepimiz birden sıra ile yere uzanır, yılan gibi sütüne e tayfaya yak- laşır, bir sertlan gibi üzerine atılarak, ağzına tıkacı tıkar, gözlerini, ellerini ve ayaklarını bağlardık. Bu iş tamamlandı mı, şimdi sıra ça- pula gelirdi. O zaman, güvertedeki ha, Tatları, demirleri, #mbar muşambalarını samlala indirirdi! Bu, deniz işçiliğinin kolay tarafıydı. , Bunun bir de teblikeli, belâk tarafı vardı. Bazı zamualar korkudan yüre- ğimiz ağzımıza gelirdi. Ödümüz kopar- dı enseleneceğiz diye.... Böyle korkulu dakikalar çok geçir- dim. Meselâ, arkadaşlarla nöbetçi tay, fayı strasıkı bağlayıp, tam işe başlıya- çağımız zaman, başka bir tayfa güver- teye çıktı, apdesaneye giderken bizi gördü, bastı feryadı, veriştirdi yayga- rayı Gürültüyü işiden kamarasından fır- ladı, ranzadan atlayan solğu güverte. de aldı, sardılar etrafımızı. Tabii kaçamadık. Böyle zamanlarda çabucak kaçılamaz, Halat, merdiven - den birer birer sandala inmek çok teh- likelidir. Herifler tepeden #skıverirlet alıpatları, adam bedavaya harcanır, ı dik; Buzun için işi talihe havale etmeğe, dövüşmiye karar verdik. Böyle zaman larda köwga, boğaz boğaza kapışmak, sonra bir yolunu bulup kaçmak en doğ- tu bir harekettir. Çünkü, 6 kişi ile yir- mi otuz adamla uğraşmak bir mesele. dir. KARLI HAVADA BANYO! Etralımızı saran tayfalara saldırdık., Tokat tokata, tekme tekmeye, yumruk yumruğa geldik. Güvertede elimize ge- çen demir parçalariyle, ambar kapaklar riyle hücum ettik, durduk. Böyle vak'alar, bir kere değil, kaç defa başıma geldi. İşin içinden, yüm- rukla, sille ile çıkamayınca, tabancaları mıza da asıldrk, fora ettik kamalar:.. Lar Ş kâret diye karşıladı. Kİ Bir ruh nekadar kuvvetli olursa olsun, Arada vurulan, yaralanan, kafası gö. zü patlayan, battâ ölenler bile oldu. Böyle zamanlarda vaziyetimiz fenalaş- tı, iş büyüdü, aleyhimizde bir şekil al muya başladı mı, hemen bir fırsatını bulur, hepimiz birden güverteden buz gibi denize atlâr, yüze yüze kaçar, fır- sat bulürsük sandalımıza yaklaşır, © nunla karayı bulmıya savaşırdık, Salıpazari açıklarında bastığımız bir vapurda, bir kere kolumdan yaralan. dım. Dövüşmiye takatim kalmamıştı » Yakalanıp (kodese — mahpushane) girmemek için, denize atladım, bazan tek kollar, bozan arka Üstü yüzerek Topbaneye gelebildim, Buna göre daha neler geçti başımdan. ÇENGELLİ HIRSIZLAR — Limanda korsanlık yapan yalnız senin kumpanyan mıyd:?, — Yco!.. Daha çok vudı. Bazıları, gemilere gitmeğe cesaret edemez, mav- nalardaki tüccar mallarını çalarlar, Ha- liçteki salapuryalor: tararlar, ellerine he geçerse alıp gidezlerdi. Bir de yalnız çalışan korsanlar var- dı. Bunlar, geceleri, soğuk, karlı, tipi havalarda tek başlarına bir sandala at- larlar, ecnebi vapurlarma girerler, ka. maraları dolaşırlar, para, saat, köstek, palto, muşamba, ayakkabı, büfelerden bıçak çatal kaldırırlardı. (Kaldırma da argoda hırsızlık mânasına kullarılır.) Bunların Bazıları da yaz geceleri işe çikarlr, açık kamara pencerelerinden uzattıkları çengellerle pantalon, ceket, yelek, çarşaf, battaniye aşırırlardı.. Bunların en meşhuru Lâz Temeldi. Ve benim yanımda yetişti, Ne cesur, ne candan bir arkıdaştı O... ÇARŞAFLI KATIL! Yanımdaki mahküm kolumu dürttü. Hapisane penceresinden, gökün titrek yıldızları orasımla bir kat daha güzelle- şen şehrin muazzam manzarasını içer gibi seyreden bir kaç adam gösterdi: — Yeni gelen makkümlar, bunların arasında ömcasiyle oğlunu öldüren Ali de var.. Yaşı küçük olduğu için malıke- verdiği idam cezasın; mücbbed küreğe çevirmiş. Temyiz de tasdik etmiş bu cezayt.. Parmağiyle işaret etti; — Şu, ortadaki. Dikkatle baktım, kısa boylu, çelim. siz, bir gençti bu.. Pembe badanalı pen- cerenin kenarına yaslanmış, demir par- maklıklara sarilan sarmaşıkların kâkül gibi dökülen yapraklarını okşuyordu. Bu çelimsiz çocuk mü, baba yarısı olan amcasiyle, kardeş sayılan oğlunu öldürmüştü?, Hayretimi saklamıyarak sordum; — Amcasiyle oğlunu mu öldürmüş? Şaşılacak şey doğrusu. (Devamı pe Şi guldü ve her geye kapalı olan gözlerim, hulyalarımızın karanlık sarayında, #izin nurunuzla aydınlattığınız sarayda hep sizin hayalınize bağlanırdı. Fakat insan bir hayali hemen tecessüm ettirebilir mi? bundan sonra gözlerim bu harikulâde, bu trlerm- hı resim üzerine konacak; tılsımlı diyorum, çünkü benim için mavi gözleriniz canlanıp tasviriniz hemen bir hakikat oluveri, yor. Hemen Sizi seyretmek zevkine dalıp kendinize söyliyem!- yeceğini şeyleri tasvirinize uzun uzun anlattığım için bu mektu- bu derhal yazamadım. “Evet, dündenberi sizinle yalnız kalıp ömrümde ilk defa ola- rak kendimi bÜtÜN, tam, sonsuz bir saadete verdim. Benim #izi Allahla Meryem arasında nasıl bir yere koyduğumu görseniz geceyi ne büyük helecanlar içinde geçirdiğimi anlardınız; fa- kat bunları söylediğim için zücenmeyiniz, beni yaşatan o me. lek mürüvveti gözlerinizden bir an eksilirse benim azabıma hnl- hayet olmaz; gücenmeyiniz, bir kusur ettimse affedin. Ey be- sim hayatımın ve ruhumun melikesi, size beslediğim aşk ba. na binde birini bahşetseydiniz! “Dudaklarımdan bir an eksik olmıyan bu sözlerin “bahşet- tiniz,, diye değil de “bahşetseydiniz” diye bitmesi ruhumu da. Nurullah ATAÇ zir ni Çeviren: dım. Size eliretimi itiraf ettim; hiçbir mücrim, hakkında veri- Jecek hükmü beklerken benim duyduğum heyecanı duymamış, çektiğim helecanı çekmemiştir. Ruhumda &izi darılimak kor. kusundan doğan bu fırtınaları, zaman zaman gidip baktığım rTesminizdeki tebessüm tahfif ediyordu. Doğduğumdanberi kim- $e, annem bile, bana tebessüm etmedi. Bana nişanladıkları güzel kız kalbimi tepti ve kardeşime gönül verdi. Siyaset ha. yatındaki gayretlerim, hep muvaffakiyetsizliğe uğrudı. Hüküm- darımın gözlerinde bir intikam arzusundan baska bir şey gör- medim; gençliğimizden biribirlmize o kadar düşmanız ki milli bütün bunlardan sonra şüpheye karşi koyabilir mi? Zaten ben halimi bilmez değilim: dışımın ne derece çirkin, ne dertce letafetsiz olduğundan haberim var, öyle bir zarf için- deki kalbi takdir etmenin zorluğunu da biliyorum, Sizi gördü. güm zaman sevilmek benim için artık bir ümid değil, erişilmez bir hulya idi, Bunun içindir ki gönlümüzü #ize bağladığım 2a- yarn bu muhabbeti sncak sonsuz bir sadakatle affettirebilece- imi anladım. O resme bakarken, ilâhi valdlerle dolu olan o tebessümü dizlerken ruhumda, şimdiye kadar belirmesine mü. saade etmediğim bir ümid, şulelerini saçıverdi. Fakat şüphe nir zulmeti, sizi gücendirmek korkusu o şafak ışığı ile mütems. diyen mücadele ediyor. “Hayır, İyice hissediyorum ki sizin beni sevmeniz heniz ka- bil değildir: fakat benim tükenmez şefkatimin kuvvetini, ge- nişliğini ve imtididmi göre göre belki bir gün olur, siz de kal. zinizde ona küçük bir yer ayırırsınız. Benim o lütfa erişmek # ümidimi, kendinize bir zül sayıyorsanız bunu bana hiğdetsizce söyleyin, ben haddimi bilip çekileyim; fakat beni sevmeyi bir tecrübe etmek İsterseniz hayatmın bütün saadetini size sadece hizmtte arıyan kölenize bunu bin bir ihtimam, bin bir tedbirle bildiriniz.