Yabancılar alayından kaçıp le dönmem lâzım Üç sivil memur Rayrhardır etrafını çevirdi, onu bekliyen bir otomobile doğru sürüklediler... Bu oyunu nasıl oyradınız? Afrika. da benim rolümü kim yaptı? Bunları bana hiç söylemediniz ve ben de sor- maya cesaret edemedim. Almanyadan gelen mektuplara cevab olarak bana yazdırdığınız mektuplara imzamı at. makiz iktifa ediyordum, Dediğim gibi bu oyun bir sene de- vam etli. Almarlarmn istediği malü . matı onlara benim imzam altında ve benim yazımla siz verdiniz. Verdiğiniz malümat herhalde yanlıştı, fakat ben bunu da sormadım. Günün birinde yabancılar alayında onbaşı olduğumu bana müjdeeldiniz ve şerefine Lizetlâ bana bir ziyafet geletinin. O on ağu Mite Yu unuyu e duk, Ben orada büyük bir otelin asan- sörcülüğünü yapıyordum. Lizet de ay. ni otelde oda hizmetçisi olarak yer « Jeşmişti. Otelin müşterileri arasında Almanya, İtalya ve bazı orta Avrupa * devletlerinden gelmiş şüpheli telâkki edilen adamlar vardı. Biz bunları ta. kibe memurduk. Bu otelde Filipini isimli İtalyana oynadığımız oyunu hatırladıkça hâ - Jâ gülerim, Bu delikanir İtalyan is tihbarat teşkilâtı emrinde çalışıyor, âyni zamanda altmışlık bir mugannl yenin parasmı çekiyordu. Otelde İ4- gete abayı yaktı. Otelin altıncı katm. daki küçük odamızda, zavallı âşıkm gönderdiği ilânı aşk mektuplarını, Li- zetle beraber katıla katıla gülerek okuduğumuz gimdi gözlerimin önünde bir sinema gibi canlanıyor. Filipini tevkif ettirebilmeniz için size maddi deliller lâzımdı, Bunları size biz temin edecektik. Ateşli âşık Kasse Lizelin yanında tedbirsizlikler yaptı; metresim onun evrakını nereye sakla- dığını gördü. Size bunu söyledik ve şu emri aldık: — İhtiyar muganniye ile sevgilisi İtalyanın odasinda bir müddet yalnız kalıp evrakı aşırmak istiyorum. Ben içerdeyken siz onları oyalayınız, Emriniz mucibince hareket ettik, Lizet, İlalyana şehrin tâ öbür ucunda randevu verdi. İhtiyar muganniye ise burada belediye kazinosunun oyun Sa. lonunda bir masa başına çökmüş bu- İanuyordu. Fakat, siz onların odasında iş ba- İ smdayken, ihtiyar kadın hastalanma- sm mı? Gazinodan otele döndü ve a. sansöre binerek bana emretti; — Odama döneceğim. Rahatsızlan. dım. Felâket! Ne yapmalıydım? Aklrma derhal bir fikir geldi ve hemen tatbik ettim. — Asansör bozuldu madam! Asansör birinel katla ikinci kat ara- sında kalakalmıştı, Cıyak ciyak bağı. rıyor, imdad istiyordu. Polise ve hat. tâ itfaiyeye haber verildi. Bu sırada siz işinizi gördünüz ve asânsör tekrar işlemeye başladı. O akşam Filipini hapse girmişti. ii ..i Bir gün bana şu emri verdiniz: — Artık Fransadaki vazifen bitti. Yabancılar alayından kaçıp : Kassele dönmen lâzım... Almanyadan böyle &- mir geldi, Derhal gitmelisin, çünkü mma, — kei derme Dahsediyor İş sarpasara . cak, Bu sebeble ben senin hesabma bir cevab hazırladım. Bak oku: “Me- rak etmeyin. Ben tek başıma bu işi be. cerebilirim. Yarından tezi yok emri- nizi yerine getireceğimi.,, Bir ay sonra Kassele dönmüş bulu- nuyordum. Haricteki vazifem on üç ay sürmüştü. Zabitvekili tayin edil. dim, Alman âskeri istihbarat teşkilâ. tı sözünde durmuştu. Vaadimi yerine getirmek sırası şimdi bana gelmişti, Çünkü size Fransaya döneceğimi söz vermiştim. Buna muvaffak olabilmek İçin epey müşkülât çektim. Sizinle a- ramızda kararlaştırmış olduğumuz gibi kumandan Raynharda (beni is. tihbarat teşkilâtma alan zabit) mü - Tacaat edip teşkilât emrinde çalişma- Za devam arzusunda olduğumu Ye Fransaya gitmek istediğimi söyleyin. ce o giddetle itiraz etti: — Çıldtrdmız mı? Siz artık Fran. Aimanlar beni Cesairde yabancılar dlayında sanırlarken, ben Niste bir o. telin asansörcüsüydüm. sada çalışamazsınız, Asker kaçağı ola- rak aranan bir adam orada çalışabi. lir mi? Fransaya ayak atar atmaz deliğe tıkılmanız mukadderdir. — Müsaade edin kumandan. Ben tehlikeyi göze alıyorum. İnanm ki tehlike o kadar büyük değil, Ben Fransızları iyi tanıdım. Zabrta teşki - lâlınm nekadar gevşek olduğunu bili- rim, — Müsaade edemem, siz Frenseda tanındınız. Ba A e RENE GET DİĞİ Yap. maya başladım: — Eğer Pariste harbiye nezareti kalemlerinden birinde çalışan ve bize çok kıymetli malümat vermesi imkâ- nı bulunan birini hizmetimize alabile. ceğimi iddia edersem gene müsaade etmez misiniz? Kahkaha ile güldü: — Bir asker kaçağı harbiye neza. rTeti mensuplariyle temasa geçebilir mi? Pek yüksekten atıyorsun delikan- u! Çok milteessir olmuş gibi göründüm ve elimi kalbimin üstüne koyarak: — Kumandan, dedim. Şerefim üze. rine size temin ederim ki... (Şerefim- den bahsediyordum ama, şerefle slâ, kamm çoktan kesildiğini herkesten &. Jâ ben biliyordum) Ben bu işi yapabi- Tirim. 'Tanıdığım bir kadın vasıtasiyle buna muvaffak olabileceğim ümidin- deyim. (Devamı var), Yazan: M.S. Ne duruyorsun?. Alsan a! Bu fırsat bir daha ele geçmez Kaç defa bomboş, içinde nüfus tez- kereslle askerlik kâğıdından başka bir gey olmıyan cüzdanlar çarptım, Yan- kesiciler hain adamlardır, cüzdanın i- gindeki evrakları yırtar atarlar. Fakat ben öyle yapmam. Hüviyet ciüzdanla. rını, askerlik vesikaların: para çıksa da çıkmasa da posta ile adreslerine yolla- rem, Bu İşe nasıl mı başladım, anlata. yımi On dört, on beş yaşında vardım, Be- yoğlunda bir kumarhanede garsonluk yapıyordum. Buraya çok paralı adam- lar geliyordu. Bunlaldan (o biri, bir gün, gardiroba bıraktığı o paltosunun cebindeki sigara paketini getirmemi söyledi. Paltonün cebine elimi soktum, paketle berabör elime bir tomar ilişti; Raktım bir sürü kâğıt para! Alp almamak arasında tereddütler geçirdim. Nibayet almaya karar ver- dim. Paketi sahibine götürdüm, dön- düm, işimin başına geldim, Fekat ak- Im hep paltonun cebindeki paralar. Haydı. Yanıbaşımda duran paltonun cebine elimi sokupta bir türlü alama dım, Para tomarının sıcak hayaliyle dü- şünürken bir ses: — Jozef paltomu tut! Baktım, tomar sahibi. Yüzü gülü. yordu. Kazandığını anladım. O dakika paraları almadığıma pişman oldum. Paltoyu askıdan alırken, şeytan kula- fena km e duruyorsun?.. Alsan a! Fırsat daha ele geçmez, Elimi uzatmadan palto sahibine dön düm, elinde bir liralık bir kâğıt para olduğu halde Bana bakıyordu. Bu va- ziyet karşısında nasıl elimi paltonun cebine sokar da para tomarını alabilir. dim. Bu olmıyacak bir şeydi! Şeytan da bir taraftan dürtüyor; — Haydi al! Al! Diye kulağıma frsıldıyordu: Palto ile yanına yaklaştım, arkasını döndü, giydirmek için tutarken, bir şimşek çabukluğuyla elimi cebine dal. dırdım, tomarı çektim, belime soktum, Müşterinin verdiği bir lira bahşişi teşekkürle aldrm. Kapıya kadar uğur- ladım. O, hiç bir şeyin farkında değil di, 'Tomarı her ihtimale karşı, kuytu bir yere sakladım. Paydosta eve gel- diğim zaman saydım: Tamam yüz lira! Bü havadan gelme para hoşuma git- ti. Artık her akşam palto ceplerini arı- yor, karıştırıyor, bulduğum paraları yarısını alıyor, bazan da hiç bulamı- yordum. Bu iş aylarca devam etti, Ve hiç bir kokusu çıkmadı! bıraktıktan o sonra, kendim kumara alıştım, barbut oyna- dım, pascta kestim, birikmiş bir kaç param vardı, onları da çalığım yüz İara- yı da hep kaybettim, On parasız kak dim. (Bitirim), (Hırsızlar, kumarbaz- lar barbut kahvelerine bitirim derler) ler de bir çok adamlarla tanıştım. Bun ların içinde hırsızlar, yankesiciler de vardr, Bazıları ile ahbap oldum. Beni teşvik ettiler, işsiz de kalmıştım. Öyle yüz, elli kuruş gündelikle çolışmak i- şime gelmiyordu. Çok paraya alışmış- tım. Bunun için, beni teşvik edenlerle beraber çalışmağa başladım. Onlarla işe çıktımı, gözcülük, dümencilik et- tim. Çaldım,., İşte ben böyle hırsız ol- dum! — Hayatından memnun musun?,. — Nasil memnun olurum. Ömrüm hep hapishanelerde, polis nezarethane- lerinde geçiyor. Yılın dokuz ayını dört duvar arasmda, mahrumiyetler içinde, sefalet içinde, yoksulluk içinde geşi- ren bir ağam hayatından memnun ola- bilir mi2. Zaman oluyor ki, içeri düştüğüm za- man - içeri düşmek, külhanbeyi zatıla- hile hapishaneye girmek değildir - ce- bimde em İkien harap oluyor, yatağım olmadığı için tahtalar üstünde yatıyorum, — Niçin bir iş tutmuyorsun İ. — Yapamıyorum. Bol pata harca- maya, yemeğe, kumara #lıştığım için, başka işlerden alacağım para bunlara yetişmez. Bir de artık bu iş bende bir hastalık halini aldı, Melüm ya! Alış mış kudurmuştan beterdir! — Hiç yakalandın mı Jozef! — Çalarken mi? — Evet — Bazan.. Fakat sonradan, çaldık” tan sonra çok... Bazrları eşkâli verirler, polis bizi tutar, muvaceheye gidetiğ, herif “budur!,, derse yandık.. Bazı i#“ lerde herif tanıyamadığı için pobf çok defa bizi bırakmaya mecbur ok muştur, Brrakmasa adliyeye sevkets©& ortada delail olmadığı için mahkeme beraet kararı verir. Yaptığım bir çok hırsızlıklatdan bu suretle Kurtuld#” Zum çok olmuştur. Kumarhaneyi (Devamı var), İİİLİ HABERİNİ (EDİEBİ Hani seninle birtakım romanlar, garib garib hayatlar ta. savvur ederdik de kendimiz de onun kahramanı olurduk: ben. den onlara artık elveda! Ben hayatımın nasıl geçeceğini şimdi- den biliyorum. En büyük hâdiseleri Estorad beylerinin dişleri. nin çıkması, memeden kesilip mama yemeleri, gerek bahçemin fidanları, gerek beni yıkıp çiğnemeleri olacak. Onlara takke, ler işlemek, Jemenos vadisinin ağzmda oturan aksırıklı, tıksı- rıklı bir ihtiyarın muhabbetine ve hayranlığına mazhar olmak: işte hayatımın zevkleri! Belki bir gün olur, bu köylü kadm kışları gidip Marsilya'da geçirir, fakat öyle olsa da çıkıp boy göstereceği yer yine, kulis- lerinde hiçbir tehlike olmıyan taşra tiyatrosudur. Önüme kor. kulacak ne çıkabilir ki? Bazan bir erkeği meftun etmek kadı. nm gururunu okşar da onun İçin bir felâket olurmuş; benim için böyle bir tehlike de akla gelmez. Bol bol dut yaprağımız olacağı için böcekleri ile bayli meşgul olacağız, Provans hayatınm garib inkılâplarmı, kavga nedir bilmesine imkân ol mıyan bir aile hayatın fırtınalarmı göreceğiz: mösyü dö VEs- torad, karısmın sözüne uyup yaşamak niyetinde olduğunu kat'i olarak söylüyor. Ben de onu hükmüm altına almaya kalk. mıyacağım için zannederim kürarından vazgeçmez. Benim hayatımın Yöğlan tarafı sen olacaksın, Luiz'ciğim. Bana bütün maceranı aslat, baloları, müsamereleri anlat, ne. ler giydiğini, güzel sarı saçlarına hangi çiçekleri taktığını, er. keklerin sözlerini de, tavırlarım, hareketlerini de anlat, Unut- ma ki dilediğin, dans ettiğin, parmaklarmın ucu sıkıldığmı hissettiğin zaman yalnız değilsin, ben de seninle beraberim. Sen burada benimle beraber La Crampad'da (bizim köy evinin adı) zile anneliği ederken ben de seninle beraber Paris'de eğ- lenmini isterim. Zavallı adamcağız! benimle evlenirken bir tek ECE EE > o Nurullah ATAÇ gi. Çeviren: Delice sözler söylemeye başladım. Halbuki ben bizzat değil, olsa olsa bir vekil bularak böyle delilikler edebilirim. Bunun için artık susuyorum. Yanaklarının ikisine de birer buse; du. daklarım henüz kız dudakları (daha ancak elimi tutmağa ©e- saret etti), Biribirimize karşı hürmette, edeb ve terbiyode ku. sur ettiğimiz yok; o kadar ki adetâ endişe edilecek şey! İş fe- na, yine saçmalamağa başladım, Allaharsmarladık, ciciciğim. Hamiş, — Üçüncü mektubunu şimdi aldım. Kardeşçiğim, elimde bin frank kadar para var: onunla bana, bu civarda, hat- tâ Marsilya'da bulamıyacağım güzel şeylerden al, Kendin için mağazaları dolaşırken La Crampad'daki mahbusu da unutma, Ne bizim ailenin, ne de nişanlımın ailesinin Paris'de öyle zevk sahibi kimseleri yok ki onlara ısmarlıyayım. Mektubuna sonra cevab yazacağım. vi Don Felipe Henares'den Don Fernando'ya Paris, Eylül K ARDEŞİM, bu mektubun nereden yazıldığını okuyunca hanedanınız reisinin artık tehlikeden kurtulmus oldu. AL YEK Ke 1 3» İNİ lınçtan geçirilmesi bizi, arzularımız hilâtma birer İspanyol VW birer kuristiyan etti ama Arabların ihtiyatkârlığını da bize vi ras bıraktı; beni selâmete çıkaran belki de, dgmarlarımda Pi M akan İbni-Serrac kanıdır. Ferdinand korkusundan o kadi” halim selim olmuş, bu vol o kadar iyi oynamağa Daşlarıia ki Valdes onun muhabbetinden bahsetmesine, vaidlerine pi inandı. Ben olmasam, zavallı amiralin mahvolduğu gündü. liberaller, bir kralm ne olduğunu bir türlü anlıyamıyacaki”” Ama ben o Burbon'un ne çeşit insan olduğunu çoktan anla gımdır; Haşmetpenah bizi himaye edeceğini söyledikçe veni. de şüphem, itimatsızlığım artıyordu. Hakiki bir İspanyol, lerini tekrara Mzum gürmez. Çok söyliyen, aldatmak istiy demektir. Valdes bir İngiliz gemisine sığındı. Ben de, sevgili lr ya'mızm Endülüs'te talii dönünce Sardunya'daki kâhyam& a” ni kaçırmak çarelerini düşünmesini yazdım, Usta are ag, erlarr, beni sahilin bir noktasında, kayıkla bekliyorlardı. “e. dinen Fransızlara, beni yakalamaları iin müracaat eti man ben, Makumer baronluğu malikânemide, her türlü da, her türlü sulkasâlere de karsr koyabilecek haydudla”. ye sında idim, Girnata'nm yarı Arab, yarı İspanyol son “we danı Afrika çöllerine, Arab akımcılarmdan Kalma to; gd bu toprakta o akımcıların atlarına tekrar kavuştu. m is benim adaletimden korkan bu kaydıdlar, İspanya Krsliz, ys tikam arzusuna karşı efendileri Soria dükünü, yani bir çe Tez'i müdafaa ettiklerini öğreninee gözleri vahşi bir EW sevinçle parladı; o adaya, Arabların hüküm sürdüğü ei den sonra ilk giden Henarez ben olmustum. Yirmi iki kar” eği Beni Serrac'ın Lunar sahillerin! fethetliği günlerde hen bile bilinmiyen bir milletin oğlu olan Ferdinand dö öldürmeve talib oldu. :