v Deği değilmi? Sıhhi yardım teşkilâtımız 31 MAYIS — 1938 Hiç olmazsa İ yazanın imza Sını koysunlar Bizde âdettir, taşra vilâyetlerinde çı- kan reliklerimiz, bizim gazetelerde gör- dükleri ve beğendikleri yazılardan bazı- Sını makasla makaslar, sütunlarma ge- Şirirler., Doğrusunu İsterseniz, bizim buna bir diyeceğimiz yok. Yanlız geçen gün, nazarı dikkatimizi celbeden bir noktaya temas etmek isti- Yoruz. Şark vilâyetlerimizden birinde çıkan bir refikimiz, son nüshasında, gene vak- İ tile bizim gazetede çıkmış, doktor Rasim Adasalın bir yazısını aynen sütunlarına Beçirmiş; “Cemiyet ve şahsiyet, başlığı taşıyan bu yazının bu relikimiz taralın- dan aynen alınmış olması bizi memnun etti., Fakat hayret ettiğimiz şey, reliki mizin bu yazının gazetemizde alınmış olduğunu ilâve etmeyi unutmasıdır. Hay di bundan vazgeçelim ama, hiç olmazsa tmiharririnin ismini olsun yazımın altına ilâve edivermek, küçük bir nezaket ol- maz mıydı! Everest'e çıkmak * » istiyorlar Dünyanın en yüksek dağ tepesi olan Everest, dağ sporcuları için (ulaşılmaz bir gaye halindedir: Muhtelif teşebbüsle- Te rağmen, dağın zirvesine hiç kimse Gikamamış ve giden heyetler nisbeten a- Bağı yerlerde kalmıya mecbur olmuşlar. vi larındaki Everest tepesine ime için bir ingiliz heye uğ” Taşmaktadır. Kırk beş kişiden mürekkep an heyet dağın ortasına karlar varmış Ve 3 pumaralı kampı kurmuştur. İngiliz dağcı heyeti bu sefere çok bü- Yük hazırlıkla çıkmıştır. Yanlarında se Melerce yetecek yiyecek bulunmaktadır. it senelerce kalmadan evvel şimdiye kadar erişilmemiş bir noktaya çıkacakla- ML ümit ediliyor. Piyango Genel Direktörlüğünden: Direktörlüğümüz muhasebe servisinde Salışmak üzere (yüz) lira ücretle imti- hana iki memur alacaktır. Bu memurların: 1 — Yüksek Ticaret mektebi mezunu olması, 2 — Yaşlarmın azami otuzbeşi müte- caviz olmaması, İ — Hüsnühal sahibi olması, iz Bir hastalıkla maldl bulunmaması, > Askerliğini bitirmiş olması lâzım- Yı karıda yazılı şeraite uygun oldukları Bikgg ae ve tasdiknamelerle tevsik taliplerin 9 Haziran 968 günü ıma kadar İstanbulda Bahçekapıda Mryii Genel Direktörlüğü Muamelât Sine müracaatta bulunmaları... a e Büzel bir şapka. Kordelâ. rerey, süslerini modaya göre değiş» senelerce kullanılabilir. tütün rengi hasır / : p çok ' noksandır Gençlerde şahit olduğumuz bir vaka bu ide hakikati en açık ve canlı şeki Sıhhi yardım İ. gi, umumi hayatı - mızın en mühim meselelerinden bi- ridir, İnsanlarm © çok ve en çabuk yardıma (muhtaç oldukları zaman - lan«, biç şüphe yok ki, hastalan « dıkları, yaralan. dıkları ozamanlar. dır; Çünkü hasta ve yaralı bir adam tam manasile, âciz. dir, Yakm zamana kader bu en müb - rem ihtiyaç, bizde hemen . hemen ta - mamen ihmale - dilmiş bir vaziyette idi, O devirlerde Türkiyenin en medeni şehri sayılan İstanbulda, tamamen iptidai tarzda dahi ufacık bir sıhhi yardım teşkilâtı yoktu... Fukat son on senede hastaneleri 18. lah ve hasta nakliye otomobillerinden başlıyarak, imdrw sıhhi otomobille - rine kadar, sıhhi yardım teşkilâtı memlekette teşmil edildi. Diğer şehirleri bilmiyorum, fakat İstanbuldaki teşkilât her nekadar hiç yoktan iyiise de, açıkça söylemek lâ. zımgelirse İhtiyaca tamamen gayrikâ SE Lg Üre SER öö. velki model hurda hasta dahlİYe Beğ” baları bu gehir için cidden koca bir ayıptır! Bakınız, geçen gün karşılaştığım bir manzarayı size de anlatayım da, haklı olduğuma bir kere daha inanı- niz Gece saat (10.10,30) raddelerinde Beyoğlu caddesinden geçiyordum. Taksim polis karakolunun bulunduğu sokağın köşesinde eski ve hurda has. ta nakliye otomobillerinden birinin durduğunu görünce mörak edip yanı. na sokuldum, İçinde, ıstıraptan avaz avaz bağıran zavallı bir adam vardı. — Aman! Of, öltlyorum! Kürtarm beni, diye inleyip duruyordu. Bu adaru ne bekletiyorlar böyle di- ye etrafıma baktım, otomobilin mo- tör kısmında şoförü gördüm. Motörün içine iğilmiş, elinde âletler, kan ter i- çinde bir geyler yapmak için de uğra. 81 yaş çıkaran adam | « Pavel yeryüzünde izciliği kurmuş olan İn- gilizdir. Şimdi $1 yaşında olan bu zât hastalan. mıştır. Vücudunda peyda olan kırmızılıklara bakan dok- torlar ihtiyar İngilizin gıdadan zehirlenmiş olmasma ih- timal vermişlerdir. Fakat hastanın başı ucunda duran hastabakıcı: — Yanılıyorsunuz doktor, demiştir; hastamız kızamık çikarıyor, Hastabakıcının dediği doğru çıkmıştır, İhtiyar izel kı. zamık çıkardığını öğrenince gülmüş ve: — Bunda şaşılacak bir şey yok, demiştir, tabiat, kısa pantalonumu ve çıplak bacaklarımı görünce beni çocuk anmış Ve çocuklara mahsus olan bu bastalığı bana mu- sallat etmiş olacak, Bu münsebetle şunu da hatırlatalım: Ölülere hürmet eseri olarak birkaç dakika süküt edil. mesi âdetini çıkaran da Baden Paveldir. Boer harbi sıra. sında Baden Pavel miralay olarak bu harbe iştirak et- miştir, Miralay, karşısında harbeden orduda gönüllü ola- rak çalışan Fransız subaylarmdan Villbuva Maröy'ün ö. tümünü haber almca; — Bu adamın hatırası için bir dakika süküt edelim. Demiş ve bu âdet bugünden sonra yayılmış ve kökleş- miştir, ında kızamık .TARER — Aksam postası Belediyenin bir imdadı sıhhi arabası sıyordu. Halinden, çoktandır bu işle meşgul olduğunu anlamak güç değil. di, Ornda benim gibi yürekleri sızlıya. rak bu manzarayı seyredenlere sorün- ea, bu otomobilin yarım saattir tamir edilmediğini, ve zavallı yaralmm da yarım seattir böyle haykırıp durdu - ğunu anlattılar, Bu sırada gözüme birkaç polis me- muru ilişti, telâgh telâşlı karakola gi, dip geliyorlardı. Hallerinden onların da vaziyetten müteessir oldukları an. laşılıyardu. Bu sırada goför, otomobi. lin tamir edilemiyeceğini bildirdi, Za- valla basta unu da duyunca, sanki 15- tarabi bir kat daha artırmış gili, iie. mesini arttırdı. — Ah, ben ne yapacağım, şimdi di. ye hüngür hüngür ağlıyordu. Polisle. rin biribiriyle muhaverelerinden, her yere telefon edildiğini, fakat başka hasta nakliye otomobili bulmak kabil olmadığmı anladım, O zaman gayri ihtiyari ben de işte karıştım. — Peki ama, imdadı sıhhi bu yara. Ir adamı niçin götürmüyor, diye sor « dum, Aldığım cevab şu oldu: — İlk tedavisi yapılmış da ondan. Meğer vaziyet şuymuş. Zavallı a - damcağız, Galatadaki vapurlardan bi. rinde yük taşırken kazaya uğramış, ayağı kırılmış, deniz polisi tarafından hemen Beyoğlu hastanesine götürü müş, fakat hastane çok garib bir zih- niyetle bu kimsesiz zavallı, ve cebin- bayılır. graf gönderdi: “Vapurunuzda bulunması muhtemel olan on beş yaşm- da bir çocuğu lütfen araymız.,, Üç asat sonra telsize cevab geldi. Çocuk hakikaten vapurdaydı. Kaptan kendisini is. tievab edince şunları söyledi: “Annem babam bir gemiye tayfa olarak yazılmama |. zin vermedikçe her fırsat buldukça evden kaçacağım. Ba- bamın ahçı dükkânmda bulaşık yıkamağa tahammülüm yok. Nevyorkta bir arkadaşımla beraber ortaklaşa gazete satıyorduk. Arkadaşım beni aldattı. Bunun üzerine Nev-| Velhasıl saçınmız kırmızı ise zekâ ve & yorktan iğrendim.,, Tabii Rober yine Amerikaya dönen bir gemiyle babası.| çalışmız. Günün birinde dünyayı kerdi. nm evine gönderilecektir. ilirsi ortaya koydu de beş parası bulun- mıyan adamı, “ye. rimiz yok!,, diye; ilk müdavatını yapıp yine sokağa bırak - mış ve yaralı orada bulunan bir taksi ile Taksim (merkezine gönderilmiş. Taksim merkezli de bu em. rivaki (o karşısmda, hastayı (OCerrahpa. ga hastanesine nak « letmek için, bir has. ta nakliye otomobili istemiş, gelen oto- mobilse on adım ö. tede bozulup kal. pe Yani hâdise, cid- den gözleri yaşar - tacak bir facia olmuş. Zavallı adam o kadar ıstırab çeki. yor, o kadar inliyordu ki, bu sırada, karakoldan çıkıp hasta otomobilinin yanma gelmiş olan hamiyetli bir ko. miser yoldan geçen bir taksi arabası, nı çevirdi, pazarlık edip yol parasmı kendi cebinden verdi ve bir memurun refakatinde hastayı Cerrahpaşaya yol adı. Biçare adamcağız bir taraftan inliyor, bir taraftan da: — Allah senden razi olsun komiser bey, Allah çoluğun çocuğunu bağışla” sm diye dua edip duruyordu. İşin bun- dan sonrasını bilmiyorum. Fakat gözlerimle gördüğüm bu mennöra, İstanlyal “şehrindeki ohh yardım teşkilâtlarıintz için cidden kö” caman bir yüz karasıdır. Bu halde bir adamı, “yatak yok diye,, sokağa bıra, kan doktor, ve hasta nakliye otomobi. li diye Nuh Nebiden kalma vesait kullanan belediyeyi nekadar kabahat- li görsek hakkımızdır. Eğer zavallı yaralıyı, cebinden oto- mobil parası verip de hastaneye yok lıyacak hamiyetli bir vatandaş bu. Junmasaydı, biçare adamm hali ne 0. Jacaktı?.. Bunu düşündükçe hâlâ tüy- elrim ürperiyor... Bugün biçare bir liman amelesinin başına gelen bu vaka, yarm hepimizin başma gelemez mi? Kimsesiz, fakir bir yaralmmn sokak Enginlere âşık EVYORKTA bir alçının oğlu olan Rober Stap he. nüz on beş yaşındadır, Denizde seyahat etmek için Bu çocuk, geçen mart aymda bilet almadan bir kolayı- nı bularak “Normandiya, vapuruna bindi. Vapur engin- lere açıldıktan sonra, çocuk vapurda yakalandı ve ayni vapurla Amerikaya gönderildi, Bir ay sonra Yorjik vapuruna gizlendi. İngiltereye ka. dar geldi. Oradan Kuvin Meri vapuru ile tekrar memle. ketine iade edildi, Fakat beba evine dönüşünün üçüncü günü, Rober yine ortadan kayboldu. Annesi bu defa artık tereddüd etmedi. Nevyorktan o gün hareket eden vapurlarm listesini tetkik etti, O gün kalkan Siti of Şatenoga vapuru kaptanına bir telsiz tel- Dünyanın maş- nur kırmızı saçlılârı Dikkat edecek olursanız tanıdığınız kırmızı saçların hemen hemen ekserisi nin inatçı denecek kadar Oazimkâr ve çetin olduğunu görürsünüz, Tarihte mü- him vol oynamış kırmızı saçlılar pek çok tur. Meselâ Napolyonun saçları kırmızı- ya bakan bir kestane rengi idi, Bu onun Korsikalt ecdadından lâakal birinin kır- mızı saçlı olduğunu gösteriyordu. Başın- da beyaz perukasile resimlerini gördüğü müz Corç Vaşington da kırmızı saçlı i- di, Ondan başka o Amerikanm diğer üç büyük relsicumhuru olan Thomas Jet- fenson, Ardnev Jakson ve Clavir Coolid- ge de kırmızı saçlı idiler, Bütün kırmızı saçlılar kuvvetli şahsi- yet sahibi kimselerdir. o İmparatorluklar kuran, kaplarına sığamadıkları için dar. ağacında can veren, sanat ve edebiyat Aleminde kendilerini dünyaya tanrtan kırmızı saçlılar pek çoktur. Garip değil mi kırmızı saçlılar sarışın veya kumrallardan yâ çok daha iyi veya çok daha fenadırlar. Onlarda hiçbir şey mutavassıt değildir. Kırmızı saçlılar, 10- ki oldukları kadar hassas, hayalperest oldukları kadar hırçın ve &asabidirler. Çoğu vasattan cesurdur. . Kırmızı saçlılar tıpkı seri hareketli ma- kinelere benzerler. Onlar, herhangi bir mücadeleye hiç düşünmeden atılan insan lardır, O kadar çabuk âşık olurlar ve aşklarını o kadar çabuk (unuturlar ki şaşarsınız. Kırmızı saçlıları tahlil etmek için en mükemmel ayna tarihtir. Tarihe şöyle bir göz gezdirirek (kırmızı saçlı Neronun Roma alevler içinde yanarken zevk ile flüt çaldığını görürüz, Tali Kleopatrayı öyle bir müşküle sok- muştu ki onu oradan Okurtaran ancak kırmızı saçlılara has zekâsı ve cesareti olmuştu. Daha on altı yaşında iken Mr sırın bu güzel kraliçesi canını kurtarmak için kaçıyor, Mısırın koskoca ordusu onu kovalıyordu. O, bir gemicinin şiltesinin içinde saklanarak Mısır ordusunu atiat- mış, Mısır donanmasımın içinden geçmiş, Ruma askerlerinden yakayı syırmnş ve Jül Sezar'ın karşısına kadar çıkmıştı. Şilte açılıp da sıkıntıdan kızaran yüzüy- le Sezarın karşısına dinamik bir kırmızı saçlı kız çıkınca o zamanki dünyayı © linde tutan bu koca hükümdar ona teslim oluvermişti. Bundan birkaç asır sonra Sezarm yap- tığı bir yollan mükellef bir araba içinde geçen kırmızı saçlı kraliçe Elizabet ise İngiltereyi bambaşka bir memleket ha- line sokan, onun bugünkü satvetini ona ilk kazandıran kadındır, Elizabetin salta- natı esnasında İngilterenin bahriyesi in- kişaf etmiş, ticaret artmış, edebiyat ve sanat en verimli devresini yaşamıştı. Kır mızı saçlılar serisine dahil olan Vilyam Şekspir kraliçe Elizabetin zamanında or- taya çıkmıştır. Zamanımızın en büyük kompozitör pi. yanisti olan Padereviski (kırmızı saçli. dır. Polonya en sıkışık zamanmda onun sade dehakâr sanatine değil büyük zekâ- sına da müracaat etmiş ve onu cumhur. reisi yapmıştır. Dünyanm en büyük sahne artisti olan Sara Bernar da kızıl saçl: idi, Bütün kır mızı saçlılara has enerjisi ile o, sanatini bir bacak kaybetmiş olmasma rağmen ta ibtiyarlığına kadar söndürmemişti, Bugünkü sinema yıldızlarından Katerin Hepburn, Mirna Loy, Ginger Rogers, Klara Bov ve Janet Geynor kırmızı sağ. kılar serisine dahildirler. “Nobel, mükâfatmı kazanmış edebi- yatçılar içinde kırmızı saçlılar göze çar- pacak kadar çoktur. Kırmızı saçlıların içinde hapse girenler pek azdır. Fakat bir kere oraya girmiş olanlar da muhak- kak gayrikabili ıslah kimselerdir. Onları da darağacı paklar, İş hayatında da kırmızı saçlılar pek calibi dikkattir. Meselâ dairelerinde gar son dü büroluk için en çok aranan kır- mızı saçlı çocuklardır. Kâğıt getirip gö- türme işini onlardan daha çabuk yapan yoktur. Şoför arıyanlar ise kırmızı saç- lılara iş vermek hiç istemezler. Çünkü on larda lüzumundan fazla hızlı gitmek hır. 8 vardır. nerjinizi iyi bir istikamete (o sevketmeğe