ey e EE a m yy meye ERİ A HABER — Aksam postası Nozej düşmanın tâ kalbine girdi, onlarla beraber çalışıyor ! Hidise Pariste olmamış; Bn. 137 nin raporu bunu ispat ediyor, O hal. de nerede olmuş? Malaga ile Paris ve. ya Parisle Berlin arasında mı? Kon. tun yolda çantasından hiç ayrılmadığı yolundaki iddiası doğru çıktığına gö- re buralarda değil... O halde nerede? Acaba fazla ihtiyatlı davranmak ar- zusiyle yanlışlık yaparak kontun gü- nahına mı girdim diye de düşünüyo. rum. Mütehassısları çağırarak evrakı yeniden tetkik ettireceğim, Eğer şüp. hemde haksızsam kabahatimi, teka, de sevketmekle, telâfi etmeye çalışa- cağım. İstihbarat UOteşkidtı reisi, ayağa kalkmış, portmantodan kaputunu ala- rak giymişti. — Ben yokken siz burada kalmız. Diye devam etti, Ben hâdiseyi tahkik. le meşgul müstantikin yanına gide. ceğim. ... — Evet. Çabuk gelmenizi rica edi. yorum. Sizi sevindirecek bir. haber var, — İmkânı yok. Telefonda söylemem doğru değil. Bana sual sormaymız. Bilhassa telefonda isim zikretmemeni- zirica ederim, — Mükemmel. Bir state kadar sizi burada bekliyorum, Kolonel Gero telefonu kapıyarak, karşısında ayakta duran mülâzim Klerjoya izahat verdi: — Ferman Nozeyi tanırsınız değil mi7 — Fabrikatör? — Evet. Tayyare fabrikatörü. Oğ. andan haber aldık, iyi haberler... — Ne? İv Nözeyden haber almdı ha? — Evet, Nihayet haber aldık. Ne kadar merak ettiğimizi biliyorsunuz,. Ne cüretkâr ve azimli bir delikanlı . dır 0.. Buraya benim yanıma geldiği günü hiç unutamıyacağım. “Kolonel, diyordu, bana yardım ediniz. Alman- yaya gidip bizden çaldıkları plânları geri almak istiyorum.,, Ben tereddüd edince de “mademki yardım etmek is. temiyorsunuz. Demişti, ben bu işi si- ze, bübama, herkese rağmen yapaca - ğım. Kendi vasıtalarım ve imkânla - rmla muvaffak olmaya çalışacağım.,, Dediğini kabul etmekten başka ça. re yoktu; razt oldum. — Nasıl kolonel? Böyle çılgmca bir İşe siz razı oldunuz ha? — Çilgmca değil. Nozey Her şeyi İnceden inceye hesaplamış, ona göre YAZAN: (ONORE —-—24 tedbirler düşünmüştü. İşte tehlike vardı, fakat muvaffak olmak ümidi de ayni nispetteydi. Netekim muvaffak da oldu. — Muvaffak oldu ha — Hemen hemen... Nozey düşmanm tâ kalbine kadar girdi, onlarla beraber çalışıyor! — İzenştayverkeye mi? — Evet. — Fevkalâde! — Bunu kimden öğrendim biliyor musunuz? Nozeye hareketindenberi ne bize, ne de babasına hiçbir haber göndermedi. Babasınm rızasını kopar. tıp benden uydurma evrak temin et - tikten sonra bizi habersiz bıraktı. ÖL. dü mü? Yakalandı mı? bilmiyorduk. Yalnız haftalarca evvel bir Alman 0- telcisinden bir mektup aldık, Şüpheli bir mektup, bir tuzak... Ona güre e vab verdin. O zamandanberi tam bir meçhul içindeydik. Bereket kumandan Benua onu buldu. Nozey, harekâtınm kontrol edildiği- ni anlaymca, çok sevdiği babasını me. rakta bırakmak pahasma bile olsa, kendisine adresini verdiğim bir vasıta ile, mektup yazmamayı tercih etmiş. Kumandan Benua ve âlemdey . miş? — Gayet iyi vaziyette... İki muhte- Mf yerden malümat aldık. Birisi, yeni gelen Stuptan.. Öteki de Stup Alman. yadayken onunla muhabereyi temin e- den Lerberden.. Kumandan Eenua, Nozeyle birlikte, İzenştayverkede bir leşmiş, beraberce çalışıyorlarmış. Me- sel yakında hallediliyor. — Hangi mesele? — Biliyorsunuz ki kumandan Be - mua, İzenştayverkede neler hazırlan . dığmı öğrenmek maksadiyle Alman- yaya gitmişti. Nozeyi orada bulması, plânlarını değiştirdi. Artık malümat toplamak değil, filiyat ve hareket i. cab etmekteydi, Çünkü Nozey lâzım- gelen malümatı toplamış bulunuyor - du. Plânları Fransaya, hava yoluyla, İzenştaynverkeden çalacakları son sis tem bir harb tayyaresiyle dönmektir. — Ne diyorsunuz”? — Plânlarını anlatıyorum. Tayyare alelâde bir makine değil, bizden çal dıkları plâna göre yapılmış bir stabi- lizatörle mücehhez bir tayyare. — Barikulâde hir iş. Kolonel Gero düşünceli bir tavır almıştı. Endişe sezilen bir sesle mırıl. danâr: — Evet herikulâde bir iş; fakat a. caba muvaffak olabilecekler mi? Çok tehlikeli... Benua, şifresinde, firara EMMA yarından sonra, öbür gece teşebbüs &- deceklerini bildiriyor. Mülâzim heyecanla söylendi: — Muvaffak olurlar kolonel, me. demki işte kumandan Benua mevzu bahs, muvaffak olacakları muhakkak- tır, — İnşallah! Ben düşmanı tanırım, gok ihtiyatlı, çok tedbirli adamlardır. Metodla, nutukla çalışırlar ve ber şeyden, herkesten şüphe ederler, Ted- birleri de bu azami şüphe esasma gü. re almmıştır, Bizimkiler yakayı siyi- rabilirlerse ne âlâ? — Herhalde muvaffak olacaklardır. Kolonel bahsi değiştirmek Tüzumu- nu hissetti: — Başka bir meseleyi konuşalım, Emniyeti umumiyeden komiser Roko. run gönderdiği şu rapora bakmız. Kont fon der Vangerhayd hâdisesine ait olması dolayısiyle siz! bilhassa bilhassa al4kadar eder. Evrakın fotoğ- raflarının slmması Almanlari küplere bindirmiş. Meselenin iç yüzünü öğren- mek için tahkikat yapıp duruyorlar, Fakat bahsa girerim ki bir şey öğre- nemiyecekler. Öyle üstadane bir tu. zak kurmuşsunuz ki Klerjo... Sizi tek. rar tebrik ederim. Klerjo, mahcup tavırla teşekklir et- ti. Şefinin uzattığı raporu alıp oku . mağa başladı: “Yangerhavd hâdisesi “zerine Pa risteki Alman oasularının faaliyete geçmeleri ihtimalini gözönüne koyd- rak, tahkikat yapmamı bildirmişti niz, Mutmazel Rosin Nole üc kont Vanyerhaydn evlerini bu emriniz üze. rine sin, fakat gizli bir nezaret altı, na aldırdım. Bir şahsın her iki evde de hizmetçilerden 14f almaya çalıştığı nazarı dikkati celbetti. Florin Döko namiyle matmazel Rozinin yanına hizmetçi olarak girmiş olan ajanları- mısdan Jülyet Mano bu adamla gö- rüşmeye ve onun tekliflerini kabul et- miş gibi görünmeye memur edildi. Diğer taraftan bu adamın hüviyeti de tahkik edildi. Askeri sata tara - fından üç senedenberi aranılan Lusi- yen Dölöroz isimli bir Fransız olduğu Anlaşıldı. Maksadınm ne olduğunu öğ. yenmek üzere kendisini tevkif etme - dik. Dölörozun, Jülyet Manoya sorduğu suallerden, kendişinin Vangerhayt hâ- disesini tahkike memur olduğu belli olmaltaydı. Jülyet, Alman casusuna, talimatımız dahilinde malâmat verdi. Harbiye nezaretinde bir kardeşi oldu- ğunu söyledi. Alman casusu, hazırla. 18 MAYIS .— 1935 4500 kilometreden mektup getiren balık Moskova, — Peçora nehri üzerinde | kâin Ust - İjma köyü balıkçıları bir kaç zamen evvel bir sazan balığı av- lamışlardır, Bu balığın sırtında sırt küreklerinde bağlı 2 santimetre uzun. luğunda sellüloitten bir kilçük silindir bulunmuş ve bu silindirin üzerinde in. gilizce ve Norveççe olarak “İçinde bir mektup var,, cümlesi okunmuştur. Bu sazan balığı, hemen Sovyetler Birliği balıkçılık enstitüsünün Arkan. jel şubesine verilmiştir. Silindirin içinde şu mektup çikmış- tr: “Bu mektubun kutusu ile beraber Oslo şehri Zooloji müzesine gönderil- mesi rica olunur. Balığın nerede, hap- gi tarihte ve ne suretle avlarmiş oldu- ğunu da bildiriniz. Ayni zamanda av. Hyan balıkçının ismini de yazınız ve balığın sırt pullarmdan birkaç tane de nümune gönderiniz.,, Sovyetler birliği balıkçılık enstitü, sünde yapılan hesaplara göre, bu sa. zan balığı, Ust » İjmaya gelebilmek #- çin takriben 4.500 kilometre katet - miştir. 41.000.000 plâk basıldı 1937 sehesi zarfında Sovyetler bir- liğinde 41.000.000 plâk basılmıştır. Bu miktardan 10.000.000 u 25 dilde sovyetler birliğinin sanat ve şarkıları. na ait bulunmaktadır. 4.000.000 plâk opera parçalarına, 1.000.000 plâk ede. bi parçalara ve ingadlara tahsis edil. miştir. Umumi miktarm mühim bir kısmı, 1.500.000 plâkda çocuklara, gocuklarm kültür seviyelerini yüksel- nan tusağa dü. Sivil memurlar. dan biri, YUN .. roltimiz ya Tilyete a ağ cötuslük teklif etti. Mesele bu safhadadır. Sahte bir ki askeri vesika hazırlayıp 81 mur vasıtasiyle Dülöroza ve kendisini casusluk suçuyla derhal ya- Kalıyabiliriz. Talimahmızı almak üzere, nezdinize davet edilmemi beklemekteyim.,, Ems Rokur Kierjo, raporu uzatarak: — Mükemmel, deği. — Hayır, rapor sizde kalsın, Kom!- ser Rokurun tavsiyeleri yerinde... Bu adamm derhal tevkif edilmesi lâzım, Komiseri çağırmız, görüşüp tuzağı bazırlaymız. Fakat tevkiften evvel bana vaziyeti bildirmenizi rica ede - rim, Bir iki gin beklemek lâzmdir sanırım. — Niçin kolonel? — İzenştaynverkedeki ÇEVİREN; arkadaşlar tecek ve onları eğlendirecek mütenev- vi parçalara ayrılmıştır. Azerbaycan şiir edebiyatı antolojisi Azerbaycan devlet neşriyat dairesi, Azerbaycan şiirine ait bir antoloji ter- tip etmiş ve bastırmıştır, Bu kitapta milli şairlerin ve halk epik şiirlerinin birçok nümuneleri vardır. Bunlarm a- rasında en mühimmi, ezcümle, Azer. baycan edebiyatınm en eski abideler. rinden birini teşkil eden “Kitabı Dede Korkut” un bir parçasıdır. Bu ilk de. fa olarak rusçaya çevrilmiştir. Ayrr- e& İran şairi Nizami'nin Leylâ ve Mecnununa bir başlangıç ta bu kitap- ta yer almış bulunmaktadır. Diğer ta- raftan on üçüncü asır şairlerinden Ha- sanoğlu'nun şiirleri de mevcuttur. Başkaca bu eserde Mirza Şafi Vazıh'm şiirlerinin tercümeleri de yer almış bulunmaktadır. Boedenstasdt'in al . manca tercemesi ile garbi Avrupaya bildirilmiş olan bu şsir, bu suretle Sovyetlerde de lâyık olduğu tarzda bilinecektir. Çok küçük bir şiir kitabı Moskovadnki (Puşkin müzesine 4,2 X 5,6 santimetre buudunda Puş. kinin şiirlerini havi çok küçük bir kitap verilmiştir, 286 sayfa olan bu küçük kitap Püşkinin 184 şiirini, ve 6 sı renkli olmak üzere 13 resmini ih. tiva eylemekteğir. Bu küçük kitabı, Moskova mektep- lerinden birinde talebe Tolia Kovrij- kin vücuda getirmiştir. Kitap, baştan başa matbaa harfleri ile ve Çin mü- rekkebi ile yazılmıştır. Resimler, zevkle renklendirilmiş Serov, 'Tropi - nin ve Kiprenski gibi büyük ressam. ların tablolarının çok muvaffak olmuş kopyalarıdır. (AA) firara tepebbüs edinceye kadar tevki- fl geciktirmek istiyorum. Ne olur, ne olmaz, karşı taraf bizi u bil , melidir. Sonra bu adamın başka suç ortakları varmı yök mu, bunu öğren- mek faydalı olur tabil,. Şimdi szizim Klerjo, beni yalnız br. rak, birkaç dakika sonra M, Nozeyi kabul edeceğim, Allahaısmarladık, — Hürmetlerim kolonel, yi — Kalkıyor musun sevgilim. Giyi- viyorsun ba? Nereye g Franziska, yarı çıplak bir vaziyet- te, yatakta doğrulmuş, şımarık çocuk taklidi yaparak söyleniyordu: — Beni yalaiz bırakıyorsun, öyle mi? Benim burada korkudan ödüm patler, Yeni karından ne çabuk bik - tin. Bıkmadın öyle mi? O halde neden böyle geceyarısı dişarı çikiyorsun? Haydi sev nereye gittiğini cici Pranziskana söyle... (Devamı var) ALLA Maâmasel Lwiz dö Şokyö'den Madmazel Röne dö Mokomb'a Paris, Eylül. Ss EVGİLİ meralim (1), bak, işte ben de oradan ku Hani bana Blua'ya daima mektuplar gönderece; â ? İste sana fk mektubu yine ben gönderiyorum. O güzel kara gözlerin ilk elimleme takıldı kaldı, değil mi? hele kaldır da sonrasmı dinle; sana ilk aşkımı anlatacak mektubumu alınca asil o zaman şaşıracaksın... İlk aşi... Hep “ilk aşk” der dururlar; demek bir ikincisi de olurmuş! Sen şimdi bana: “Sus! sus da manastırdan nasil çı- kabildin? rahibe olmaktan nasıl kurtuldun ? önce orasını anlat, diyeceksin. Karmelit manastırında neler olüp bittiğine sen'ne bakarsın? benim kurtulmam bir mücize gibi gözükse bile, yine tabii değil mi? Ürkmüş bir ruhun feryadları nihayet, aman bilmez bir nizamın emirlerinden de üstün çıktı, işte o kadar. Benim (üzüntüden eriyip ölmemi içi götürmeyen halam, hasta. lığıma biricik deva diye Tahibeliği gösteren annem! en sonun- da yola getirdi. Sen gittikten sonra beh kara sevdalıya dön. müştüm; bir an evvel kurtulmam da o sayede oldu. Şimdi Paris'deyim; meleğim, bu saadeti de sana borçluyum. Röne'ciğim, sensiz kaldığım günkü halimi görseydin, bu kader genç bir kalpte o kadar derin hisler uyandırabildiğin için göğ- sün kabarırdr. Bir arada o kadar hulyalar kurduk, kanadları- mızı o kadar beraber çırptık, o kadar zaman berâber yaşadık ki zannederim ruhlarımız biribirine kaynaştı; hani Macarlı iki kız kardeş varmış, mösyö Bovizai bize ölümlerini anlatmıştı, işte onların vücutları gibi. Mösyö Bovizaj (2) da nereden aklı. maa geldi? Adı nerede? yüzü nerede? kız mekteplerine hekim etmek İcin daha münasibi can sağlığı? Sen de kardeşçiğinle beraber hasta olmadın mı? öyle keder HABERİN EDEBİ ROMANI midenin etmiş, öyle yejse düşmüştüm ki aramızdaki bağları birer birer anmaktan başka bir gey yapamıyordum; hasret onları birer bi- rer kıracak, sana beni unutturacak diyordum; eşini kaybetmiş bir kumru gibi hayattan tiksindim, ölmekte bir tad buldum ve tadir tadlr ölüyordum. Biza'da, Karmelit manastırmda bir ba- gina kalmak! bir taraftan da rahibe olmak korkusu... Hem madmazel dö La Valiyer'in (3) önceki hayatmı yaşamadan, ya- nımda Rene'm olmadan rahibe olmak! Bu bir hastalık, hem de öldürücü bir hastalık değil de nedir? Bir Karmelit rahibesi günün veya gecenin herhangi bir saa. tinde ne yapar? ne eder? malümdur. Biz, her saati biribirinin tıpkısı bir vazife, bir dua, bir iş getiren o yeknasak hayatı; in- sana etrafındaki eşyanın olması ile olmamasını bir tutturan © tüyler ürpertici hayatı kendimiz için her ânmm başka birlez. zeli bulunan bir hayat haline getirmişti! iç bir hudud tanı- madan neler neler düşünmez, neler neler kurmazdık! hayal bi- ze bütün Ülkelerini açmıştı; gâh sen, gih ben biribirimiz için kanatlı bir at olurduk; en uyanığımız ötekini uyandirırdı ve de. lişmen ruhlarımız, bizim için memnu olan bu âlemi istedik! gibi başlan başa dolaşırlardı. Azizler Hayatı bile bize, en gizli şeyleri anlamamız için yardım ederdi! Yanımda senin o şefkat. Mi, tadlı varlığını hissemediğim gün ben de herhangi bir Karme. iit gibi oldum, yani bir yeni zaman Danaid'i; dipsiz bir fiçıyi doldurmaya değil, belki bir gün dolu çikar timidi ile her gün, ne olduğu anlaşılmaz bir kuyudan boş bir kova çekmeye mah. küm bir kadın, Halam bizim kendi kendimize olan hayatımızı farketmemiş, O, iki dönümlük manastırı semavi bir âlem gi- bi görmeğe alığık olduğundan benim hayattan ne diye bezdiği. mi bir türlü anlayamıyordu. Biz yaştaki kızların rahibe olabil mesi için ruhlarında ya fevkalâde bir sadelik (ki bizde yok, meralciğim!) Yahut halamı ulvi bir insan haline getiren feda- kürlik ateşinin bulunması lâzrmdır. Hulam kendini, pek gov. diği kardeşinin uğruna feda etmiş; fakat kim kalkıp'da kendi. hi tanımadığı insanlar veya birtakım fikirlerin uğruna feda eder? On beş gündenberi aklıma ne deli deli gözler, fikirler, hepsi. ni de ancak sana söyleyip sana anlatabileceğim neler, neler gos Jiyor! hepsini de susmağa, kalbime gömmeğe mecbur oluyorum. Karşı karşıya gelip anlatmak kadar tadi: değil sma, içimi şu kâğıtlara da dökemesem boğulacağıin. Kalb hayatı bize ne ka. dar Jüzumluymuş! bu sabah hatıra defterimi yazmağa başla dım, ümid ederim ki sen de başlamışamdır ve böylece sen, an- cak hayal ettiğin halini bildiğin Paris'de yaşıyacığın gibi ben de ancak senin anlattığın kadarını bildiğim o güzel Jemenos vadisinde yaşıyacağım (Devami var) (1) Meral, dişi geyik demektir. Fransızcasında biche, (2) Beatvisag: (3) XIV üncü 7 Vatlicre, hayaisnwm son isentilerini rakibe olarak manastırında geçirmiştir,