b MATS — 1088 KADIN! A Avisl F birlerine fena kızmağa başlamış- lardı. Medeni insanlar gibi setre pan- talonla, blüz ve etekle geziyorlardı ama ne de insandılar, Onların da asap- ları yardı. Filomanın yetiştiği muhitte adam karısının âşıkmı bir defa ikaz e- derdi. Herif bundan mutenebbih olmazsa onu öldürürdü. Maamafih Kisinin başka âşıkı yoktu. Kisi sadece vırvırcı idi. Olmıyacak şeyler için kocasına vırlar, onun başımın etint yerdi. Filamanm kuyruğu onun - elinde idi. Çünkü küçücük çocuklarımı Filema çok fazla seviyor, bir türlü ondan ayrıla- mıyordu. Zavallı Filoma baba idi ama çocuğuna karışamıyordı ki. — Çocuğun her şeyine karışan Kisinin erkek karde- şiydi. Kisinin kabilesinde koca aile iş- en büyük erkek kardeşine düşerdi. Kisi bu işi ifrata götürüyordu. Çocuk ne zaman babasma koşsa onu açılan vp_kh knll"xlar xszp kaçırır, sanki ba- cekmiş gibi çocuğun ma sokulmasını hazmedemez- di. şama.d: tehdit tehdide pabuç bırakmıyordu. 0 Çöcü- Zun Filomanın her şeyi olduğunu Fil. manm onsuz — yaşıyamıyacağını pel biliyordu. hergün devam etmiştir, Biribirlerine kar- şı nh'ı hırsları, eri, üstüste yıkılı- man, tehditkâr bir tepe mey- yordu. En son — kavgalarında kocasına tenbel ve korkak demiş- ti. Bu, onları biribirinden — büsbütün et Filoma boş oturmağı se- ak değildi. Sahilde, bir mercan kayasına t asma taktığı koca- man bır beyaz çiçekle süslenen başxnm suyun üstünde dolaşan aks me hayalâta dalar, düşüni uh.ı'ur kocz(ı:.:n kızıyordu. Fakat kaç para (dcr k vetinden istilade € lışmıyordu. Kabileye, diğer deli rın yaptığı gibi hissesine düşen yiyeceği etirmiyordu. Sonra ölüler için her ay )npıhn raksa iştirak etmezdi, Bütün bunlar âleme karşı karısını utandırıyor, onun kadınlık gururunu törpülüyordu. Ölüler için dansedilirken kabile koca- n ateşlerin etrafma toplanır, Bohare ın, davulların ahen ydurarak raksederler ı(i e. kadımlar, kızlar h—p bir balığı eti ve muzdan birer lokma yenir artık birl- | | yere indi. Bir ve gene ( kanlı bitap d başka bir deli Ya Filama? O bunlara metelik bile vermezdi Ölü- leri düşünmek onun için değildi. Bir sene evvel Kisi de ölüleri pek aklına getirme- Onun gözü bir diride, Filomada . Ah şimdi Filomayi — ele geçirmişti. nlrr.uj!“. Artık ölüleri de dü- Bu ölüler raksı garipti. Ayda ile halkı ölülere tahsis edi- len bry; klübelere onların — hayatta iken en sevdikleri i, zıpkın gibi, balta gibi en çok kullandıkları eşyaları korlardı. Tomtomlar çalmıp çıplak vü- nn ince, ahenkli yükseldikçe ölülerin ruhları ateşlerin 1- şıklarının. erişemediği — kulübelere girip çıkarlar, eski günlerini yaşarlardı. Rak- sın sonunda ruhtan kanularına binerler, ölüm adasına dönerler, küçük adayı gene yi lara btrakırlardı. Zaten doğma- ruhlarını tcu'mer de rak ona can verirlerdi. Bir dert daha vardı: Yiyecek bulmak- bir'beyaz adam kadar becerik- inin karnr büyüyordu. çıkmıştı. Nasıl koca 'ilamanın da kafası — kızmıştı. dans yaygaralarından gözüne uyku girmiy isi onun yanında ya- tıp ona sica verecek yerde — kalkıp ölülere şarkr söylemeğe gitmişti. Çocu- ğu dayısının kulübesindeydi. Bu hayat mıydı? Gündüz vırıltı, gece uykusuzluk. Yattığı yerden doğruldu. Artık kararımı vermişti. Ne olursa olsun karısı onun yiyecek tedarik etmediğinden — şimden sonra şikâyet ödemiyecekti. O gece karı- sile en şiddetli kavgalarını etmişlerdi. Da ha ortalık ağarmamıştı. Filoma gerindi, esnedi. Gözü karısının — kıymetlisi olan işirme tuğlalarına ilişmişti. Bir ları denize fırlatmağı düşündü. karısından ziya- 'ndi mutazarrır olacaktı. Yavaş ya- erinden kalkarak, kamıştan örme incecik, asma merdiveninden lunda ipe dizili boş hin- distan cevizi kabukları asılı idi. Bir elin- de de birer yarda uzunluğunda bir avuç mazrak vardı. Bunlardan en uzrunu ve kalını köpek balığı avnda — kullarılan | bir zıpkındı. Mizraklar urun zaman kul- lanılmadıkları için üzerlerinde örümcek ağları sarkıyordu. Filoma daha on se! sekiz yaşında evli ince uzün, ve çok biçimli idi bir heykeli andırıyordu. £ t, Asıik suratı bt den kaybetmemisi ken bir haliyle- Kulü: kırmızı mın ar- —dı kendi ince uzundu. y ç ve mestit- yapmıştı. O zaman daha g Seni memnun etmek için erkek muhakkak canını H iKÂYE mı tehlikeye sokmalı? tu, Kisi kanonun biçimini beğenmiş, ya- pilirken yardım etmiş, — ona tatlı sesile şarkılar söyliyerek zahmeti kolaylaştır- Filoma kanoyu dümdüz ten rengi ku- mun üstünden iterek suya indirdi. Sırtı- na asılı balık ağını dikkatle kanonun baş üstüne serdi. Bu ağı bugün kullanmıya- caktı. Ağ ufak blık içindi. Halbuki onun gözü köpek balığında idi. Bütün kabile- nin karnını ve karısının gözünü doyura- cak bir av yakalamağa ahdetmişti. Kafası hülâ kızgındı. Üfkesi serin sa- bah havasına rağmen geçmemişti. Bir taraflarında büyük bir delik — bulunan vap taraflarındaki ufak bir delikten ise uzun bir sarmaşık koluna geçirilmiş o- Padili suya batırarak kanoyu meğe başladı. Boş Hindistan cevizlerinin içine su hücum ettikçe garip bir ses çı- kıyor, havanım sessizliğinde uzun garga- ralar halinde ortalığa yayılıyordu. Yavaş yavaş güneş yükselmeğe, ortalık sıcaktan kaynamağa başladı. Filoma sı- cağın farkında bile değildi. O hep akşam- ki kavgayı düşünüyor, düşündükçe hirs- lanıyor, ha babam kürek çekiyordu. Bir Avrupalı köpek balığı avma çıktı- ğı vakit en fennt vesaitle bir bütün gün uğraşır ve ekseriya eli boş döner. Halbu- ki Trobriand adaşına mensup bir ba- lıkçı Hindistan cevizi kabuklarile bir sâ- atten daha kısa bir zamanda bitiriverirdi. Her ufacık dalgacık Hindistan ceviz- lerinden bir gargara, bir amnme sesi çıkar- tıyor, bu garip ses ta uzaklara kadar ya- yılıyordu. Bu ses tıpkı oralardaki kabuk hu balıkların, istiridyelerin — içlerine su girip çıktıkça çıkarttıkları sese benziyor du. Uzakta deniz birdenbire — harekete gelmiş, torpil biçimi kocaman siyah bir cisim yavaş yavaş suyun yüzüne doğru yükselerek bu sesi dinlemeğe başlamış- tı. Aradan on dakika kadar geçti; Filoma eğilerek uzun zıpkımı eline aldı. Baş par- mağile zıpkının ökaliptos — yaprağı gek- linde olan ucunun — keskinliğini denedi. Sonra kanosunun kıç tarafına yürüyerek kıç üstünde doğruldu. Gözlerinde garip bir ıştitı vardı. Bütün fikri köpek balığı- na av olmağa değil onu — avlamağa sap- lanmıştı. Altındaki su karıştı. Şimdi, iki üç u. zun, kara gölge fıldır, fıldır — oralarda dolaşmağa başladı. Filomanım — duruşu biraz daha dikleşti. Bacaklarının adale. leri gerildi, meydana fırladı. Ant bir ham le ile, mızrak uzun iple beraber elinden fırlamıştı. Zıpkınlanan köpek balığı acı ile sırt- üstü dönmüş, bembeyaz kartı meydana çıkmıştı. Üteki karaltılar kısa, kesik kuy ruk hareketlerile ortadan birer hayal gi- bi silinivermişlerdi. Su birdenbire kızardı, karıştı, dalga- landı. Ufacık tekne dalgaların arasında çırpmıyor, batmak tehlikesi geçiriyordu. Sonra birdenbire berşey duruldu. Filoma « zapkınım ipini yavaş yavaş çekmeğe baş- ladı. Kocaman balık su yüzüne çıkmca belinden çıkarttığı bıçağını ona sapladı. Su tekrar kızarmış ve karışmıştı. Su durulunca Filoma zıpkın ipini tek- rar gerdi. Balık suyun yüzüne çıkmıştı. Bıçağiyle açlığı derin yaraya kıvrık bir ağaç dalmdan yapılma bir halka yerleş- tirdi. Bu halkaya zıpkın — ipinden daha kalın bir ip geçirerek ipin ucunu Kano- sunun arkasına bağladı. Kanonun için- de diz çökerek mevzun — kollarının her hareketile oynayan, kabaran — bazuları- rın padile bindirdiği kuvvetle tekneyi ve onun arkasında kızıl bir iz berakan koca- man balığı sahile doğru yürütmeğe baş- ladı. Şimdi kumsal birdenbire canlanmış, tatlı kadın sesleri, kuş crvıltıları gibi ha- yaya yayılmıştı. Filoma kanosunu kuma çektiği vakit etrafını sekiz, an kadın sar dı. Her hareketlerile hışırdayan ot etek- liklerile bu çıplak kadınlar — tıpkı bale dansözlerini hatırlatıyorlardı. Esmer vü cutlari çok mütenasip, yüzleri bilâ istisna güzeldi. Filoma ve n"ıun getirdiği avı bü yük bir sevinç ile kat yrşlardı. Kızlar bembeyaz dişlerini meydana çıkaran gül- melerle ortalığı çınlatryorlar, Ona yar- dım ediyorlardı. Deniz zümrüdi yeşil bir çenk almıştı. Gök, sıcağın tesirile solmuştu. Altın sa- rısı kumların arkasında birdenbire yükse len Hindistan cevizi ve muz ağaçlarinın siyah gölgeli koyu yeşillikleri bu güzel. olduğu kadar yabancı manzarayı tamam Hyordu. Filomanın zıpkınını temizlemek, ba- lığın parçalanmasmma yardım etmek Kisi nin vazifesi iken o yerinden bile kımılda- mamıştı. Sanki hiç bir şey olmamış gibi kulübesinin yüksek, kamış verandasın- da oturuyordu. Öteki kızlar ona seslen- dikleri vakit aldırmamış, dizlerinin üze- rinde oturan çocuğunu sıçratarak onunla oynamağa başlamıştı. Lâkin Filoma yardımsız kalmamıştı ki. Kisiden çok daha güzel olan, belki de kabilenin en güzel kızı Kasaba onun yar dımma koşmuştu. Kasaba güzel, okşayı c sözlerle ona yorgunluğunu — unuttur- muş, bir ağaç gölgesine onun için serdi- Ki keçenin üzerine onun yanıbaşında diz çökerek ona kendi eliyle hazırladığı mid yeleri ve Taroyu ikram etmişti. Filoma istese bu güzel kıxı elde etmek işten bile değildi. Kız evli — değildi, iyi yemek — pişirmesini Biltyordu. Kisiden güzeldi. Başına taktığı kırmızı, mavi çi- çeklerden örülme çelerik ona ne kadar da yakışmıştı. Filama düşünmek istiyor, fakat bir tür ü düşünemiyordu. O kadar yorgundu ki. Köyün en uzak köşesinden gecedenberi devam eden tomtomların sesi derin bir uğultu halinde kulağına geliyordu. Yorgundu; Kasabanın serdiği keçenin üzerine boylu boyuna uzanmış, kollarını başına yastık yapmış uyumak iİstiyordu. Fakat Kasaba çok yakınında idi. O o ka dar yakınında otururken — gözüne nasıl uyku girerdi! Kisi yavaş yavaş kalkmış, kulübesinin dallardan örülme asma — merdiveninden aşağı inmişti. Hızlı hızlı kocasının oldu. ğu yere yürüdü. Eğilerek Kasabanın ku- lağına bir şeyler fısıldadı. Kasaba evli erkekleri karılarından çalan kızlara ne yapıldığını enutmuş muydu? Köyün yaş Ü zurunda kocası çalıman kadın tarafından sivri bir dal parçasile sırtından et lok- maları mı çıkarılmasını istiyordu? Kasaba, kabilesinin bu iptidaf? kanu- nunu pek iyi bilirdi. Asık bir suratla o- turduğu yerden kalktı. Yerde boylu bo- yunca yatan adamm güzel vücuduna ar- zulu bir nazar attıktan sonra Kisiye ar- kasını döndü, küçük, biçimli kalçalarını sağa, sola savurarak İsteksiz adımlarla ağaçların arasında gözden kayboldu. Kisi de onun arkasından — kulübesine dönmüştü. O da uykusuzdu. Uyumağa l çalıştıysa da gözüne uyku girmedi. Bü- tün sabalhı kocası yökken o da boş otuür- mamıştı. Beş, altı tane uzun, siyah kök İr kadınlarından toplanan bir heyet hu- | *T bir almış, köyün ilerisindeki kayalıktan de- nize dalarak kocaman bir kayanın dibi- ne bu kökleri, üzerlerine ufak taşlar diz- mek süretile yerleştirmişti. Bellıklar ge- lecekler, bu siyah kökleri koklıyacaklar, onun kokusile bayılarak — suyun yüzüne çıkacaklardı. O zaman onlar kolay toplanabilirdi. Bu kökler —ne tuhaftı.! Bir düşmanınız mı var? Götürün bu kök lerden iki tane onun oteşine atın! Adam, me bir sepete y bir bıçak takmış kulübeden inmeğe ha- zırlanıyordu. Bu sırada kocasının da v- yandığını, baktığtını yerden doğrulduğu- nu, gerildiğini gördü. Ona uzaktan hay- ran gözlerle baktı. Onu çok, her şeyden çok seviyordu. O, köyün —en güzel, kuvvetli delikanler idi, Bütün bu s ve hayranlığına rağmen onu üÜzüyor, kız- dırıyordu. Hattâ bazan — onu o kadar sinirlendiriyordu ki onun tarafından kü. çücük bir kız gibi itiliyor, tartaklanıyor- du. Kisi kocasımın adaleli kollarına, gerindik çe genişliyen göğsüne uzun uzun baktı. Filoma yerden balık zıpkınmı almış ve sahile doğru yürümeğe başlamıştı. Kisi bir anlık bir tereddüt vakfesi ge. çirdi, Sonra, asma merdiveni koşa koşa inerek onu takibe başladı. Filoma sevgilerinin ilk zamanlarında Kisi ile oynaştıklart? kocaman — kayanmın yanma gitmişti. Artık köye olan barcu- nu yapmıştı. Şimdi, hatrralarla dolu olan bu kayanın üstünden denize — dalacak, onun dibinde oturarak ağını serecek, ti« fak balık yakalıyacak, böylece hem eğ- leni hem iş görecekti. Güneş batmış, ufukta gök kızıllı sarı- ht bir renk almıştı. Filoma kayanm üstü- ne tırmandığı vakit altında uzanan par- lak suya hayretle bakakaldı. Çok balık vardı; fakat hepsi de ölü gibi suyun yü- züne çıkmışlardı. Hımstan Filomanın alnındaki damarlar meydana fırladı. De- mek küstahın biri Kisi jle ona ait olan balık sahasma el atmıştı. Sırf onlara ait olan bt kayanım dibine kim zehirli kök koyabilirdi? Suya daldı. Üç kulaç dipte, kayanın ucunda aradığını bulmuştu. Birisi oraya zehirli kök koymuştu. Küfrederek taşları kaldırdı. Kökleri alarak, tam suyun yi züne çıkacağı vakit kocaman bir kara tmın süratle başınm üstünden ge gördü. Filoma bunun ne olduğunu tnlamıştı. bemen dimdik suyün yüzüne — yükselen kayaya sırtını dayadı. Kollarını ve a- yaklarını da mümkün — mertebe kayaya yapıştırmıştı. Bu vaziyette köpk balığı apamazdı. (Devamı 14 üncü de)