Yazık ! ilminizi ölüm saçmak uğrunda kullanıyorsunuz. Yavaş yavaş, könferans verirmiş gibi anlatıyordu. Guüde fikrini söyle- di: — Çok enteresan! Genç kız devam etti: — Şu tuttuğum leviye gua zeşreden âletin karşısında madeni levhüâya ku- manda ediyor. Bu perdenin arkasın- da kafes içerisinde bir hayvan bulun maktadır Dikkat! Perdeyi açıyorum. Leviyeyi aşağıya indirdi, madeni perde açıldı ve “Gâmma, madenin- den yapılmış bir kafes içinde bir tav. gan göründü. — Şuam tesir sahası, maalesef, he- nüz pek azdır; ancak iki metre,, Mühendis mırıldandı: — Hamdolsun! Jertrüd omuz silkerek: — Merak etmeyin, dedi, bu tesir Bahası ilk zamanlarda birkaç santi. metreden ibaretti. Aylarca çalışarak, bu sahayı santimetre santimetre âr- tırdık, Mühendisin dudak büktüğünü gö- Tünce hiddetlendi: — İcap ederse seneleres — çalışacak ve mutlakâ muvaffak olacağız. O za- mean “Ölüm guar,, Mız müharebe mey danlarını yalıyacak ve o gün.. Mühendis, kızın sözünü kesip alay | etti: — Ve o gün Almanya d’unyıyı ha. kim olacaktır. Amiri! — Evet, dünyaya hakim ohcık' — Dehşet ve ölüm sacarak! — Ne çıkar! Fon Bernhardi “yalnız göye mukaddestir, kullanılan vasıta, İarmm ehemmiyeti yok,, demiiyor mu? Bt vecize her Almanın kalbine nâkş- edilmiştir. — Ayni samanda her Alman kadı- mnmmm da kalbine galiba? Yazık! İlmi. nizi öllim saçmak uğrunda kullanma: ğa ne kadar kolaylıkla razı olabili. Yorsmumuz. Size açıkça söyliyeyim: Be- ni korkutuyorsumuz! — Yani birbirimizi anlayamıyoruz; Irk meselesi! Ne ise felsefeye Tüzum yok; beyhude! Vatanperverliğimiz ay- ni cinsten değil!. İşimize gelelim. Fakat daha evvel size bir sual sormağa Hlzum görüyo- rum. Böşeriyet muhibbi: Tecrübelerim sizi alâkadar ediyor mu? Hassasiyeti- niz belki de zalimane tecrübelarimden mütsessir olur. —- Çok alâkadar oluyorum., — O hülde devam ediyorum. Duvardaki elektrik kablotunun ya- nma gitti: — Cereyanı veriyorum. " Leviyeyi indirdi, bir kıyılcım görün Gü ve masanın üstündeki âletten mut- ı:ıı:uıış — Garip şey dağrusu.. Cidden garip şey.. Sebep? — İşte bilmediğim yegâne şey de bu!. Sebebini bilmiyorum. Daha doğrusu sebebin o olabileceğine ihtimal vermiyorum. Şim- di yine kendisini ziyârete gittim. Oradan geliyorum. Zaten.. Sıkıştırdım. İlk gün heler söylediyse ayni şeyleri tekrardan başka bir şey yapmadı. Sebebi güymuş Naci bey siz inanır mısınız? Feridin ıztıraptan ölmemesini temin için yapmış bu ci- nayeti.. Ferid, Nimetin Suada ihanet ettiğini, doktor Nedimle düşüp kalktığını biliyor, gözlerinin görmediğini düşünerek ı f tarit bir gürültü işitilmeğe başladı. Jetrüd âlete yaklaşarak milhendi- Be: — Bulunduğunuz yer gusm tesir Bahası haricindedir, dedi. Oradan ay- rılmayınız ve dikkâtle karşıya bakı- niz, Aletin arkasma geçmişti. Objekti. fin içinden bakarak kafesinin içinde ot geveliyen zavallı tavganı nişan alı- yordu. Aleti masada, tekerlekleri üs. tünde ileri geri, sağa sola hareket et- tirdi ve nişanı tamam olunca: — Dikkat! dedi. Bir.. İki., Şimdi fletin önündeki maskeyi kal. dirip güar serbest birakacağım. Üç. Mühendis artık ona bakmıyordu. Bütün dikkatini mahpus hayvanın üzerinde teksif etmişti. Zavallı tav- şan, şimdi ön ayaklarımı kafesinin parmaklıklarına dayamış, pembe bur- nunu kımıldatarak dışarıyı seyrediyor du. Gude, garip bir hissin tesiri altın da idi, hayvana acryor ve genç kıza bu zavaliryı öldürmeğe kıyabildiği için kızıyordu. Birden kulağına hafif bir tıkırtı geldi; Jetrild ateş etmişti. Aletten görünürde, bir gey çıkma- mıştı. Fakat hayvan birden irkildi, esrarengiz bir kuvvet onu kulakların: dan ve ayaklarmm ucundan — tutup gekiyormuş gibi upuzan oldu ve yere düşüverdi. Salonu yanık et ve kıl ko- kusu bürüdü., Güde nefretle bağırdı: — Yetişiri Genç kız, aleti. hpıdı Gıy!t t#akin, elile kafesi göstererek: — Nasıl? dedi. Fevkalâde değil mi? Bakınız ,biraz evvel hayvanm yediği ot bile öldü, yandı. — Korkunç! Şeytani bir işi Dehşet içinde, biraz evvel tavşanın bulunduğu kafese bakıyordu. Birden döndü, genç kızı omuzlarından yaka. layarak şiddotle sarstı, yüzilne kargı, adeta dudak dudağa bir vaziyette ba- ğardı: — Ve bu ölüm ületini siz icat etti. niz ha? Siz., Nefes nefese, büyük bir isyan için- de söyleniyordu. Jetrüd inledi: — Kolumu acıtıyorsunuz! Bu şikâyetle kendine geldi ve der- hal kızı bırakarak özür diledi: — Affedersiniz. Ne oldum bilmem. Genç kız elektrik kablosunun yanı- ha gitti, bir leviyeyi hareket ettirdi, kafesin önündeki madeni perde ağır ağır inerek o kısmı kapattı. Güde hâlâ ayni yerde duruyor, başı babasma söyleyemiyor, kendi kendini yiyip bitiriyormuş. Va- ziyeti Sunda kendisi d& bir yollle haber vermeyi doğru bul- mamış. Nimetin kötü hareketlerini gözleri gürmiyen bir ada- ma bildirmenin doğru olmayacağını düşünmüş. Ne yapam? Bunu demiş ben ortadan kaldırırım. Bu kararla gitmiş, takip etmiş ve bildiğiniz cinayeti işlemiş. İnandmız mı siz şimdi buna? Sabri, şüphesinin yerinde olduğunu Naci beyin tasdik et- mesini bekler gibi yüzüne baktı. Naci bey düşünüyordu. Daha doğrusu bu beklemediği haber karşısında donup kalmıştı, bir. denbire suali karşılayacak cevabı tasarlayamamıştı. — Hele Hele azıcık müsaade et de kendimi toparlayayım. dedi. Bütün bu felâket Nimetin ihanetini Suada bildirmekten önde, düşünüyordu. Jertrüd onun ya- nına gitti, elini omuzuna koydu. Bu temas delikanlıyı titretti. Başmı kal- dirip baktı ve bir gey söylemedi. General İzenştaynın kızı tamamile değişmişti; biraz evvel ölüm gualari. le tecrübeler yapan sanki o değildi. Delikanlıya iylce yaklaşıp vücudunu onun vücuduna temas ettirerek, duda- ğinm dibinde, mırıldandı: — Benden hoşlanmıyorsunuz değil mi? Gude ses çıkarmadı. Jertrüd elleri- ni, onun omuzundan boynuna ihdire- rek erkeği kendine doğru çekti: — Biliyorum ve hissediyorum ki benden hoşlanmıyorsunuz. Ah! Ne betbahtım! Benden hoşlanmıyorsu- nüz. Genç adam, sinirlerile müthiş bir mücadele halinde İdi. Kızı bileklerin- den ayakalayarak vücudunun üzerin- deki tehlikeli teması uzaklaştırmak istedi. Fakat onları avucunda hisseder etmez zevkli bir teslimiyeto kapıldı. Hislerinin tesirile ağzımdan bir itiraf kaçırdı: — Hayır, Fakat gene hakim olabilerek itirafını derhal tashih etti: — Beni korkutuyorsunuz, o kadar! Mağlüp olmuştu ve Jertrüd da bunu anlamıştı. Şimdi delikanlının boynuna kollarile sarılmış, başını geriye doğ- ru iğmişti. Gude onun ihtirasla titri. yerek kendi dudaklarını bekliyen nefis dudaklarmı, bembeyaz dişlerini görü: yordu, ,Büsbütün sokularak adeta mühendisle bir vücut olmağa çalışan kız, mırıldanıyordu: — Biraz evvelki tecrübeyi umutu- nuz. Ne olur, unutunuz, Dudaklarını uzatmitştı. Güde kim belinden kavrayıp kaldırdı, dudakları dudaklarında, onu götürdü, mesanm üstüne yatırdı. Mütemadiyen, çılgınca öpüyor, dudaklarmı, boynumu, yanake farını öpücüklerle bombardıman edi- yordu. Ellerinden birisini kızm belin- den çekti, bir yandan öperken serbest kalan elini de onut vücüdu üzerinde dolaştırmağa başladı. Fakat genç kız, birden doğruldu, ellerile delikanlıyı İterek bir bakire isyanile haykırdı: — Hayır! Hayır. Bu olmaz. Henüz olmaz. İstemiyorum.. İkisi de ayağa kalkmiş, güreşten evvel kuvvetleri hakkımda fikir edin- mek istiyen iki pehlivan gibi, birbir- lerini süzüyorlardı. Güde soluk solu- ilk — Niçin? dedi, niçin? Biraz evvelki geçici temasm tesirile Yazan: Hasan Ras'm Us tin yaptıklarından haberdarmış, fakat Suada söylemeye cena- ret edemiyenlerin başında geliyormuş. — Selim ne olmuş? — Bilmem vallahi. Bir munmma ki günlerdir içinden çıka- madım. Belki bu kör düğümü siz çözebilirsiniz. — Pok kolay çözileceğe benzemiyor. ter. Naci bey, koluna girmişti. Tramvayda yarım kalan sözünü a!le tamamladı: Bir Bu sırada tramvay durdu. Naci bey: — Ben geldim geleceğim yere. Sen nereye gidiyorsun? — Selim beye uğrayacağım. — Göl öyleyse guraya uğrayıp beraber gidelim. Sabri, ayağa kalktı. Tramvaydaki kalabalığı yararak indi- HABERİN EDEBİ YEFKİKASI: 72 Fransada gaîbîa—î Sen-Bernar köpekleri Himı dağlarına naklediliyor Fransa ile İtalyayı aytran Alp dağları arasında ismini herkesin işittiği iki geçit vardır. Büyük Sen - Bernar, küçük Sen $ Bernar. Kışın bu geçitleri -aşmak güç bir iştir, sık sık kar tipileri yolu kapatır, P yoltular kar yığınları arasında kaybolur. | ve ölür... Her sene sık sık vukua gelen bu kaza- ların önüne geçmek için Sen Bernar ge- çidinde iki manastırda oturan rahipler köpek yetiştirirler. Ayrı bir — 1rk teşkil eden bu köpekler Sen Bernar köpekleri ismini alır. Bu köpekler, boyunlarında küçük bir sepet olduğu halde kış günle- rinde bu geçitler üzerinde dolaşır, durur lar; boyunlarındaki sepette yolda kalmiş yolculara kanlarını ısıtacak ve onlara ye 8 MATS — 19: niden hayat verecek küçük bir gişe kone Z yak vardır. Eğer yölcü hetüz — kendini kaybetmemiş bir halde ise konyak içtik- I : ten sonra köpeğin kılağuzluğu ile manas tıra kadar gelir.. Eğer yürümiyecek hal- l de bulunursa köpek koşa koşa manastıra ı gelir ve manastırdaki keşişlere yolda has ta bir seyyehın bulumduğunu anlatır ve bir imdad kafilesinin yola çıkmasını te- min eder, Fakat seneler geçdi, medeni vasrtalar arttıkça Sen Bernâr köpeklerinin ehem- miyeti de azalmağa basladı. Büyük ve küçük Cen Bernar geçitlerinin yamaçla- rında seyyahlar Kin sığmaklfar yapıldı. Bu sğmaklara telefon yerlestirildi. Bu türetle, seneden seneye, köpeklerin kur- tardığı insanların sayısı azalmağa badla- dı. Könelder artık tamamile — issiz kal- maşlardı. Fakat gecitlerde başr boş do- taşmakta devam ediyorlardı. Geçen sene bir hâdise oldu. Bu köpek- lerden bir tanesi geçitde dolaşan bir kız cağızı ısırarak ağır sürette yaraladı. Bu defa Fransada eskiden — çok sevilen bu köpekler hakkında umumi bir nefret u- yandırdı.. Herkes ırkın bozulduğundan, köpeklerin çok adileştiğinden bahsetti. Bu dedikodular gazetelere intikal etti. Yapılan neşriyat papazların, — biülhasea köpeklere bakmak vazifesile meşgul olan papaz Sirilin çok canmı sıktı, fakat el- den ne gelir? Fransa hükümeti Sen Ber- nar köpeklerinin serbest — dolaşmasını Pertev Çocuk Pudrasmı: şimdiye lunmamasıdır. Şişman, vücutlu, bazı kimseler pudra benüz keşfedilmemiştir. Arada büyük fark va Bd edilememiştir. Bu pudranm, en büyük meziyeti bilhassa ç leri için hazırlanmış olması ve terkibinde tahrig edlci hiçbir PERTEV ÇOCUK PUDRASI valarında ve koltuk altlarının pişiklerine kargı bundan daha m menetti. Manastır. avlusur için geniş katesli kulübele Bütün hayvanlar bu kafes Fakat karlı dağların ben Hiklerine âşık olan hayvanla de çok sıkıldılar, hürriyetle köpekler birer birer ölmeğe O vakit papazlar düşünd vanları ölümden kurtaraca radılar. Himalâya dağlarında < metre yüksekte Latsa geçi İnşasma başlanmış olan yapılması birkaç ay içerisi miş. Sen Bernar manastır tün köpekler nisanın 3 üncül ya limanmdan bir posta dirildi ve yola çıkarıldı. buçük ay sürecek.. Eğer mmeti ve kafes içerisinde yaş hayvanları tamamile öldü sonra köpekler - Himalâya caklar. kadar hiçbir benzeri t Ge kullanmaktadırlar, ONU DİĞER AD) (TALK PUDRA) tarı fle karıştırmay ihtiras ve cüreti artmıştı, yeniden hü- cuma hazırlanıyordu. Kız geriledi: — Hayır. Şimdi olmaz. Duvara dayanmıştı. Korkudan göz- leri büyümüş, ellerile göğsünü muha- EDERLİ DİLLERE NA kikat ne safhada? Sabihanm omuzlarına — Tahkikat safhası maalesef bu işi onun yap Cinayeti nasıl işlediğini, silâhı nasıl, ne zaman k otopsi üzerinde yapılan araştırmalara uyuyor. Sd işlediği silâh da, attığını söylediği kuyuda buli araştırmalar onun üÜzerinde yapılıyormuş. “Kura canm kurşunu mudur?, bunun da tahalkrkukunu beklemek lâzım. Nitekin Tak öğrendiğime göre de böyleymiş. Naci bey, yolda yürüdükleri müddetçe, işin h Jarmdan bahsederek bu işteki kabahatin büyük b yükledi: — Onüs yaptığı hareketin doğru olmadığmı sö man bana aşağı yukarı şunları söyledi: “Rica edet benimle bu mevzu üzerinde konuşmaym.,, Yaşay olan, nefes alan, yiyip içen kadın için gözleri adama: “Öldü., denmesi doğru muydu? Böyle © Sabihadan başkası değildi. Hep bu anlaşm | ğümler böyle bir kararın tatbikinden sonra çıktı. le olacaktı.. Başka ne olabilirdi ki.. — Doğru Naci bey, çok doğru söylüyoraum. | yapılmış ve bitmiş şeyler, Bundan sonra ne yapı — Yapılacak bir şey kaldı mı ki.. — Simdi Setim beve gitmemin sebebi. onların fazaya çalışarak yalvarıy — Yaklaşmaym. Biraz rime hakim olamamıştım, istimal etmeyin. Siz kiba Bsmız. Bana acıym! (Der M KLI HAKKİ — Cinayeti Sabihanm işlediği tahakkuk ediy diye. Her şey tahakkuk €