4' MAYIS — 1938 Tıpkı bir roman Sahte Bayan Remziye yakalandı Nerede yakalandığını öğrenince son derece hayret edeceksiniz Bu hiç umulmadık sahneye biz de hâlâ şaşmaktayız XBayan Remziye Fikri) sahte adı al- tında aranmakta olan kadın da nihayot yakalandı. Vakayı bütün tafsilâtile an- latıyoruz: Bir tezkere. bir telefon Dün akşam üstü bu işle meşgül olan yere bir suretini aşağıya — dercettiğimiz şu tezkere gönderilmiştir; Bay direktör, Ben bayan Remziye Fikri adı ile aradığınız kadınım. O hain mubharri rin yüzünden n hayatım — zehir oldu. Mahmut Nadir denilen altesi- min dünkü (evvelki günkü) tüyler $ ölümüne şahit olduktan son şeye biriken halk sında ve bir fabrika işçisi kıya- tinde idim — Artık kendimde tek nasıl yaşıyabilirim.? Ben 0- Jbi beşinci kattan düşecek ce- steremedim, Kaç sene hük - dilirse o kadar zaman — zindanda t oldum. Ondan sonrası- lbuki ona santim koklatmıya- ü nakit olarak ) verece- hi Remziye Fikri Bu mektup gönderildiği zaman bize de şöyle telefon etti: — Muharririnize söyleyin, Allahdan oluyorum işte! Fakat tes ğ 'mriı beni bu hale sokan (© burada te: RİL cak kadar halsizdi. | mandır falan deme. İşi ilân say! lacağım. Yanımda kimler var bilir misi- niz? Dünyada tahmin edemezsiniz. Ü- zülmeyin, söyliyeyim: — Şimdi yanımda Bayan Emine Demirbaşla kocası Bay li var. Bay Avni Kadiroğlu var. Hal bayan Remziye Fikri var, Meşhur artist bayan Zozo Dalmas var. Ankarada Ak- bacı bay Adil ile Bay Bilâl var. Eğer 20- ra düşüp ölmeseydi bay altesim de bulu- nacaktı. Bayan Vesile Hanna da burada. Bay Selim Özdurum da burada. Bütün bu alayın önünde muharririnizin suratı- na bir kahkaha savurarak teslim olacak kaybolup gü Çabuk gelsin, yoksa — sahneye yetişemez!) Gerek o mektup, gerek bu telefon çok meraklı idi. Bunu muhartririmize haber vermekle beraber biz de gitmeğe karar çlar da haber al- ydik. Biz başka bir zat ile karşılaşa Gimızı umuyorduk, Fakat — kapıdan girince karşımızda bir pantalon bir göm- lekle kimi gördük dersiniz? — Dostumuz, Ve müharrir arkadaşımız mebus Bay A- ka Gündüzü! Bizi biraz çatık yüzle karşıladı. Masa- üstü kalemler, hokkalar, defterler l doluydu. Bir şeyler yazmakta laşılıyordu, y gelişinizin sebebi? — Bayan Remziye Fikri burada değil mi? — Cehennemin dibine gönderdim mas- karayı! Beceriksiz musibet, Mahmut Na- dirin ölümüne sebeb oldu! v Ali Demirbaş? Bayan Emine? hepsini def- dim çöplüğe at- Biz hayretten hayrete düşüyorduk Doğrusu biraz da şüpheye düzlük. Doktora bir haber göndersek Gündüz birdenbire köpürı kırırcasına: — Bütün falso bunda, bunda işte! Ken- disini röportajcı sanır, muharrir geçinir, eser yazmak iİster, hem de nusıl? Cayet inal olsunmuş! Gayet Amerikanvari olmalı imiş!.. Geldi bana danıştı. Ben de ona bu ak- h verdim, Dedim ki bir kibar haydut bul, onu şuna buna saldır, ama başına rTo- indan tut. Herkes bir ilân kavgası sansın... y! Sonral!!?, İAP , VE FACLA- ROMAN Sustular, Tabiatile susacaklardı. Çünkü Fe konuşamıya- Hangısı hakiki? Çantayı ilk defa görünce kendi kendime ben de bu suali Bereket versin kurgun kalemle ya şaret sayesinde meseleyi anla — Neyo yarar? Bu, aldanmamızın Önüne geçmedi ki... Ayağa kalktı, yüzbaşının omuzuna babacan bir tavırla cliyle vurduktan sonra port mantoya doğru yürüdü, fon Strammerin tuttuğu kaputunu gi- yerken söylendi: — Harbiye nazırma şimdi ben söy- liyeceğim? Ah sersem kont! ti umumiyeye gidi- yorum, Ben yoökken siz burada kalı- TÜ yerinde kal- vi et olursa ba- na telefon edin. Ben bir saate kadar dönerim. Allaha ssmadık azizim ba ron. — Hürmetlerim ekselâns. v Ayni gün, Muavininie tenbihlerde sanın üst general fon Ragviç'in deki ra dışarı çıktığı sıralarda, Pariste üniversite sokağı 75 numarada Fran- 81z istihbarat teşkilâtı — gefi Gero, eliy gçantaya vuruyordu. Ayni zamanda hem Berlinde, hem de Pariste bulunan bu çanta, kolonelin sağ tarafında duruyordu. Kolonel, ö- nünde ayakta duran kumandan Be- nua'ya: tırdı. Canım romanı zenci saçı gibi kar- makarışık etti, Evvelki gün de Mahmut Nadiri öldürdü. Halbuki dalha yaşatmalı idi. — Demek bütün bunlar bir romandı. — Bir romandı ya, Hem halis Ameri- kanvari bir roman, Dünyanın hiçbir ye- rinde yazılmamış bir tarz.. Neye yarar ki muharririniz herşeyi ist etli. Âma suç bende, ne diye başkasına bırakırsın. Otur kendi elinle kendin yaz be adam! Hayır, yeni yeni yetişmek istiyor, hay- i iyilik olsun dedik. Beceremiyece- ne bileyim? — Demek teslim meslim olacak kimse.. — Kimse yok canım hepsi roman. Ama durun bir teslim olacak var. Alın, mu-| harririnizi size teslim ediyorum, hayrını görün! Attığı kahkaha hepimizin de dudakla- rtında dolaştıktarı sonra — neçeli bir öğle yemeği yedik. Birinciteşrin » Tal bulunup ma- | evraka ve kontün | çantasına son bir npazar attıktan son- | kolanel | One | gada çalışan Hesselt isimli bir Alman zuayu — Hangisi hakiki çantayı ilk defa görünce kendi kendime ben de ali sordum, taklit o kadar - mu k olmuştu. l Zavallı kont işin farkına bile var- | madı. Harikulâde muvaffakıyot doğ- rusu... Klerjoyu bilhassu tebrik ettim. — Yeni arkadaşımız değil mi? — Evet. Çok zeki ve becerikli bir çocuk.... Şimdi siz de tanışmramız bu raya gelmesini söylemiştim. — Topçu zabiti de, v — Evet. Yirmi yedi yaşında, bir i- ki seneye kadar yüzbaşt olacak, İstik- bali parlak bir çocuk. — Kendisini iki üç defa görmüş- tüm, sevimli bir delikanlıya benziyor. lerjo birazdan gelince kont Vanzerhayd meselesini nasıl halletti- ğini size bizzat kendisi anlatem. Ben gimdi İngiliz bahriye atasesinin ziya- retini kabul edeceğim. İngiliz dostla- rımız Vangerhayd dosyasındaki ma- lümatı nereden elde ettiğimizi öğren- mek için can atıyorlar, Fakat nafile, meslek esrarımızı — onlara faşedecok değilim, nitekim onlar da aynen bi- zim gibi yapıyorlar. Dosyadaki malü- mattan bir kısmınt onlara bildirme- miz kâfi değil mi? Bu sayede, Mala- tayyare binbaşısınm Londradak! aja- nmı tevkif etti Herif Malagaya doğ ru, cebinde İngiliz amirallığından ça- lınmış evrakla, gidiyormuş, Aksi te- sadüf bir İngiliz vıwunndı lmlı. Biz. den malüi malümat verilmiş, herifi gcmıdo ya- kalayıp hapsetmişler. Hah, işte Klerjo geldi, Yan odaya geçin çocuklar, orada rahat rahat ko- nuşursunuz. (Kolonel Gero'nun, samimi bir eda ile “küçük Klerjo,, diye bahsettiği topçu zabiti uzun boylu, gözlerinden zekâ fışkıran dinç bir delikanlı idi. Kumandan Benud, genç arkadaşına sempati ile baktı. Mülâzim onun kar- şısmda, dimdik bir kurgundan asker hareketsizliği almış değildi, fakat sakin ve rahat duruşunda mafevkine hürmet hissi gösterdiği belli oluyor- du, İkisi de sivildiler, Likin birbirle- rine olan muamelelerinde askeri di- siplin gene göze çarpmaktaydı. Kler- jo anlatıyordu: —Kont Vangerhayd meselesini, evvelden düşünüp taşınıp bazırlamış değilim; tuhaf bir tesadüf bu İşte ba- na yardım etti. Maaşımdan başka gelirim yoktur. Parasız kalmıştım, Bir aile n sordum e bıraktıktan sonra Tehin dıiğarı gıktığım - sırada le'ye rastladım. & yıldızı olan rehi: Rozin Role tanıyor musunuz? uğumuzda ilk * i çılgınca kimizin de Ük aşkı.Biri birimizden hiç ayrılmamağa, evlen- meğe karar vermiş, bu kararrmızı ye- mimlerle teyit etmiştik.Fakat on w:t b.n'irnbı'c değişti. Genç kız, ti- yatro mültezimi olan babasının pe- şinden Amerikaya gitmeğe mecbur kaldı. Ağlaştık ve son randevumuz- da, o zamana kadar çekindiğimiz çil« gınlıktan kendimizi alıkoyamadık. Ben askeri mektebe girdim. Mek-« tuplaştık, sonra mektuplarım arkası kesildi, Rozinin izini kaybettim. Bir müddet sonra onun resmini bir sine- ma,mecmuasında Holivut yıldızları a rasında gördüm, Rozin sinema yıldızı olmuştu. Aradan seneler geçti, Rozini bir daha görmedim, geçen gün, rehin san dığı önünde karşılaştığımız ana ka dar... O, mükellef bir Hispano otomo- bilinden inmişti, Önümden geçerken kolundan tuttum, dönüp baktı ve bir sevinç çılgınlığile kollarımın arasıma atıldı. Bır yere gidip oturduk. Garip tesa- Te O evyelce re- hine koyduğu bir mücevheri almak için gidiyormuş. Amerikadan döndüğü sikmtr çekmiş. Sordum: '— Fakat şimdi? Hispano otomo- bili? *“Birdenbire ciddileşti ve bana yeni vaziyetini — anlattı: Zengin ve züppe bir ecnobi, kont fon der Vangerhayd isimli biri ona tutlmuş, hesapsız para harcıynr—nuş. Vazifesi sefaret ataşe- zaman çök — Blr Alman ha? '— Garip şey! “— Niçin garip? “— Senin ilk üşıkm olan ben, gims di bu adama hasım bir işte çalışıyo- rum da ondan.., “Hayretle yüzilme baktı, ne şikinci büroxkelimelerini mem hakikatı anlattı. (*) Pransız askeri istihbarat Rilâfina verilen isim. Kendisi- söyle teş-e (Dovamtt var) in çocukça hareket etmişler ve bu ne- aşmişlardı? Acaba Suad döndüğü zaman, hâki- Bu kısa konuşma, Fatmanın kafasında y hareket uyandırdı: “Belki malüm oldu çocuği ye dü; Filha- kika aradan çok ge X günlerdir. İrfan Paşa köşkünün işitmediği ayak sesleri belirdi. Az sonra da, Fatma oda kapısının açılarak içeriyo Suad beyle Selimin girdiklerini gördü. Ferit gene dalgındı. Göz kapaklarını açamıyacak bir ikti- k içinde kendinden geçmişti. d bey Fatmaya baktı. Oğlunun büsbütün fenalaştığını, velki Feritle gimdi, gu yatak içinde halsiz yatan dağlar kadar fark olduğunu görüyordu. Yavaş — Nasıl kızım?, - diye sordu . — Biraz evvel sizi sordu. Geleceğinizi biliyormuş gibi. in asıl sualine omuz hareketile cevap vermeğe kolundan tutarak dı- , dalgın halinde sakin bırakmak istediği anlaşılıyor- idordan geçerek Safinaz hanımın odasına doğruldular, Fakat kapı gicrrtisi ve ayak seslerine gözlerini araladı. ında oğlunu görünce kuruyan dudakları gü Hasiz ce koruyan dudakları güldü; Halsiz e bir sevinç pırıltısı belirdi; HABERİN EDERİ TEFRİKASI: 67 Yazan: Hasan Rasim Us — Sen misin oğlum? - dedi. — Benim anne, nasılsın? —Buğün kendimi daha halsiz hissediyorum. Fakat seni görmem bana kuvvet verdi, — Teşekkür öderim,anne... konuşuruz. — Yok yok! Otur şuraya... Ne oldu ânlat bana? — Olacak bir şey yok. Hakikat anlaşıldığı için beni Bser- best bıraktılar. Nazire adında bir kadın islemiş cinayeti. Dok- tor Nedimle alâkası olan bir kadım! Büyük hanım göz ucuyla Selime baktı. Demek ki oğlu, cl- nayeti işliyenin hakikf adını, bunun öldü bildiği karısı olduğu- nu bilmiyordu. Bundan dolayı duyduğu sevinci hissettirme- moye çalıştı. Büyük hanımın sevinci daha çok Sabihapm tedbirli harm ketinden ıleri geliyor ve ona karşı içinde duyduğu sem yersiz olmadığını anlıyordu. Bu kadm bir fedakârlık nü: Seni yormıyalım öyleyse sonra Neler yapmamış ve tun çıplaklığile anlatmış bulunsalardı karşılaşacakları , gekecekleri ıztırap bugünkünden daha mr fazla ola« caktı? İ'h)ıı' O halde bunu niçin yapmışlardı, Bu salim düşün« az banım, bu feci akibetlerden sonra varabilmişd. İşin garibi hâlâ da yanlış yollarında devam ediyorlar, Suade, bu cinayeti lsnyı—rin karısı Sabiha olduğunu söylemiyorlardı. yışma memnun oluyordu. Suadla Selim, sandalyelerini, analarının yüzünü zahmetsiz- ce görebilecekleri bir yere tirerek oturmuşlardı. Selim lâfa ağabeysinin, ağabeysi Sel: devam etmesini bekliyerek susuyorlardı. Ortaya bir fısıltı halinde Suadın dudaklarından dökülen gua cümlelerle konuşma yeniden başlamış oldu: zire adındaki bu kadınm kim olduğunu merak etmi- ve içimde bu meçhul kadma karşı hattâ bir kin bile duyuyorum.. Beni aldatan karımın cezasını kendi ellerimle ordum. Beni gafil avladı bu kadın. Bütün plânla- rimt altüst etti. Viyanaya, gözlerimi açtırmaya bu hırsla git- tim. Sırf onun ihaneti derecesini gözlerimle görüp anlayayım Liye, Demek ki hissim beni aldatmıyormuş. Suad, bi hi n gözlerinde oyalanan bakışları- nı kardeşi n Lı/zlcrlndr- tesbit ederek devam etti: (Devamı var)