AKŞSŞAM POSTASI Sahibi ve Neşriyat .ldlıl’ Hascan Rasim Us İDARE Bvf. Mır-buı Ankara caddesi a— Hâdiseler, likirler At yarışı değil, ırk yarışı İIstanbulun —her tarafmda dün, 'Türk atlılarınım Romada gösterdik- leri boy konuşuldu. İstanbulun her tarafında, rastladığım her dost, ba- na atlılarımızın bu güzel kazancı ile mağrur olduğnu söyledi. Atlılarımızım, Romada, Mussolin! Kupasını kazanmalarından ne kadar çok sevindiğimizi burada bir daha, bir daha tekrarlamalıyız. Zira Mussolini gibi, yeni Ttalyan devletinin tarihin- deki büyük rolü dünyaca malüm mü- him bir şahsiyetin adını taşıyacak bir yarış ancak şöyle bir münüyi işaret &- debilir: *“Programdaki yarışlarm ehemmi- yetlilerinden, güçlerinden ve kazanıl- ması bir çok zor şartlarım başarılma- sına bağlı olanlarından.” Eğer Muasolininin adınr taşryan bu yarış Romada yapılırsa ve kazahan- lara bahşedilccek hediye, bizzat bu mü him şahsiyet tarafmdan konulan bir kupa olursa, hiç şüpbesiz kıymeti kat kat daha yükselir, en az İtalya bü- yüklüğünde bir müânâ alır. O zaman bu yarışı “Programdaki numaraların en ehemmiyetlisi, en güçü ve kazanıl- ması âdeta bir mücizeye mütevakkıf olanı” addetmek icab eder ki hakikat de tamamile bu merkezdedir. Atlılarrmız, cidden Romanm en güç yarışmı kazanmışlardır. Cermen atlı- larınm geçerek Romada kazandıkla- vT bu üstünlük, Frenk atlarımı geçerek Nisto kazandıkları üstünlükten elbet- te daha mühimdir. Düşününüz bir kere, Hedef, Musso- lininin koyduğu kupa. Saha, Mussoli- ninin karargâh kurduğu siyasi mer- koez. Ve Mussolini tribünde, İtalyan at. Lılarmmın böyle bir yarışı kazanmak İ- çin gösterecekleri cehdin derecesi ken- diliğinden anlaşılır. ım&mn Alman subaylarını ele ala. 'Yarış, öyle bir şehirde yapılıyor ki, iki gün sonra Alman milli şefi eçi az görülmüş bir debdebe İle bu şehrin ka pılarındar girecek, bütün İtalya tara- bndnıeumlı.nıal,mıuhıkym lerle ve genliklerle çalkanacak. Böy- le bir günlüin arefesinde hangi Cer. men subayı Mussolininin hediye etti. Bi kupayı kazanmak İstemez ve böyle bir kazanç için bir Cermen subayı han Bi cehdi göstermez? Bizimkiler, işte bunlara rağmen ka- zandılar. Bizimkiler Niste yorulmuş atlarile her yarışa girmelerine rağ- men kazandılar, Ve bizimkiler Cer- menlerin, İtalyanların yarımşar süva- ri alayı ile ve Fransızların aşağı yu- karı bir süvari bölüğü ile girdikleri yarışlara ancak yedi atla iştirak et. tikleri halde kazandılar. Zira bu yarış atm, binicisinin ve bi 'Türk bir hln!dl.lx gösterişinde hata işliyebilir. Fakat Sonuna onur endişe- si ve karakter müukayesesi çengelk- lenmiş bir yarışta Türk ancak on ön- de gelebilir. Yahud... Nefesi tutulur, kalbi durur, atı çat. lar ve kafası parçalanır. Onur yarışında biz her zaman ya başta ya teneşirde olabiliriz. A v0ş Atlılarımızın Polonya kupasını ka- zandıkları günkü sevincimizi, işte bu- nun için, bugün Mussolini kupasını kazanmamızdan — doğan sevinelmizin yanmda pek sönük kalmış bulunu- yor. Romada bir at yarışı değil, bir ' En yakın sırdaşı Ifşa ediyor: Greta Garbo resmen evlenmemiş! Yıldız şöyle diyormuş : “Stokovski ile neye evlenelim ? Eylenirsek şimdi yaşadığımız güzel hayat artık kalmayacak ? Eu saadeti niçin bozalım ?,, *Greta Garbo evlenecek..,, “Evleniyor,. * evlendi..... Hâdise günlerce ağızdan ağıza dolaştı, Greta Garbo bakkındaki her şey gibi her- kesi alâkadar etti. Merak uyandırdı.. Büğün Grela Garbonun evlenmesinden veya kocasile olan hayatından artık bah- solunmıyor. Fakat, evlenmesi üzerindeki esrar perdesi kalkmış değildir. Artistin en yakın bir kadım arkadaşı, bir İngiliz gazetesinde, onun bu en son sırrını fâş ediyor.. “Greta — Garbonun Stokovski ile düğünü olmamıştır!,, diyor. Fakat bunu, Greta Garbo ile ak saçlı orkestra şefinin evlenmemiş olduğu şek- Hinde anlamayın: Artistle Stokowski ee lenmişlerdir, fakat resmen değil... Gretanın sır. ortağı Yıldızlar hakkında birçok şayialar dö- ner. Bunların çoğu uydurma — olmakla beraber bazısı doğrudur. Fakat - bunda biraz da artistlerin kabahati görülebilir: Çünkü onlar, kendileri hakkında bir şey söylemezler, Bazılarının bundan maksatları kendi- leri için reklâm olacak şeyler söylenme- sine fırsat vermektir. Fakat, — bazısı da, hakikaten, hiçbir şey söylemek istemez; zira bilir ki, kendisi bir şey söylese et- rafa bin şey olarak dağılacaktır. Greta Garbo bu — sonunculardandır. En sükütf artist olarak tanmmuştır. Fa, kat, onun da çok yakın bir sırdaşı var- dır. Her insan gibi, sırlarmı birisine aç- mak ihtiyacını duyan artist, bütün ba- şından geçenleri, hislerini aşklarını ona anlatır. Bu bir kadındır, yalnız Gretanın değil, hemen hemen bütün artistlerin sır orta- Zıdır. Sırrını en fazla saklıyan — Greta Garbo olduğu için, bu sır ortağı kadın da en fazla onun yakın arkadaşıdır. Bu kadın, prenses Katerin Razdivildir. Kendisine tevdi olunan tırlara, onların sahibi kadar hürmet eden prenses, Greta Garbo meselesinde, bildiklerini - söyle mekten kendini alamamış ve bunu, bil- hassa, arkadaşı hakkında yanlış şayla- lar çıkmasıma mani olmak için yapmış- tır. Prenses Katerin Razdivil anlatıyor: Gretanın bundan evvelki “evlenmeleri, Greta Garbonun — evlenmesini bütün dünya bundan evvel iki kere daha bek- lemişti. Bunlardan biri 1923 de idi. Greta Garbo, o günlerde, Con Cilbert ile çok fazla düşüp kalkıyordu. İçtikleri su ayrı gitmiyordu. Tabii, nişanlandıkla rı ve yakında evlenecekleri hakkında şa- ylalar çıktı. Hattâ Kaliforniyadaki kü - Çük bir şehir olan Santa Anaya gittikleri zaman: *“Balaylarını geçirmeye gittiler!,, denil- di. Bütün sinema dünyası bu haberi verir ken belki yanılmıyordu. Fakat; (Greta Garbo ile Con Cilbertim nikâh- ları kıyıldı, düğünleri oldu!,, diyenler herhalde isabet etmiyorlardı. Greta Garbonün ikinci “evlenmesi,, de böyle olmuştur: 1934 de idi. Gretanın “Kraliçe Kristi- na,, filminde, sahne vaziliğini yapan Ru ben Mamulyan ile artistin — evlenecceği haberi dolaşmağa başladı. — Gazeteler ve halk ağzındaki şayialar, Greta ile Rubeni evlendirdiler, balayına çıkarttılar. Fakat, hakikatte, Greta ile “Nişanlısı,, Kaliforniada güzel bir şehirdeki — otelde biri Meri Con, diğeri Robert Bonci ismi ile yerleşmiş yaşıyorlardı.. O sefer de Greta Garbo, evleneceği söy Tenen erkekle evlenmişti. — Fakat gene düğün yapılmadan... Varan üç! İsveçli artistin bu İki evlenme hâdise- sinin de bu şekilde olduğunu — bilmekle beraber, herkes, üçüncüsünü de ciddiye almaktan geri kalmadı: Greta Garbo ile Stokovski evlenecek- Jermiş;/ Evleniyorlarmış.. Evlenmişler.. Herkes artistin nişanlısı — kim? nasıl adam? diye merak ediyordu. “Dünyanın en çok para kazanan orkestra şefi,, denil: di. Resmi gazetelere basıldı. - ve tam bu sıralarda biten bir film bütün dünya - nemalarında gösterilmeye başlandı. Stokovski, zayıf çehreli ve ak saçları altında bir genç sİması gösteren bir a- damdı. Ammkanhgo—mqhıuolınvımdm adamdır: 1884 de İngilterede — doğmuş- tur (yani bugü tam 54 yaşındadır). Ba- bası Holandalı, anası İrlandalıdır. Tah- silini İngilterede, Oksford kolejinde yap- muş, 18 yaşında iken Londradaki büyük bir kilisede org çalmağa başlamıştır. Ondan sonra, dört sene Avrupanın bü- yük şehirlerinde orkestra şefliği yapmış- tır. Bundan başka, birçok eser bestele- Taiş ve bünlarla da büyük şöhret kazan- mıştır. Greta Garbo sırrını veriyor Greta Garbo ile Stokovski “nişanla- nIp,, İtalyaya gittikleri zamân, bütün dünya gazetecileri ve fotoğralfçıları İtal- yadaki Ravello gehrine koştular. “Faal, Oteta Garböyu ne görmek, ne ağzından bir kelime almak mümkün ol dü. Yalnız artist, sırdaşı olan prenses Ka- terin Razdivila yazdığı mektupta şöyle demiştir: * evlenmiye gelince; bazı kimseler vardır, evlenmek isterler. Bazıları da istemez, Ben hiçbir zaman kendimi ev kıpıuk istiyenler arasında hissetme - Mçm evlenecekmişiz? Evlenirsek Burada yaşadığımız güzel hayat artık kalmıyacak. Bu saadeti — niçin bozo- hkm?,, Greta Garbo ile “kocasının,, — bugün, Tunustaki bir köşke çekildikleri -haberi hakkında, artistin srıdaşı hiçbir şey söy Jememektedir.. Bu sırrı da onun sakla- masına müsaade edebiliriz.. TTEEEUALEUNERUKUN * GEZMEEEREA AAA T * BK ER AU ZUK Rasgele Bütün kadınlar- dan şüphemi edelim ? DLeu de Methyltne Bukalemıun gibi bir mahlük — değil, fakat Ayni ayarda bir mayidir. Bir Sovyet ka içinde de hakikate ulaşılıyormuş. Okuduğum satırlardan — süratli o- kuduğum için — peok iyi mânA çıka. ramadım. Ya Blon de Mothyltno ren- gini değiştiriyor, yahud da içine atı. Tan saç. Şayot rengini değiştiren ma- yise diyeceğim yok.. Aksi olsa bütün kadınlardan — hattâ bu mayti - kul- lanmadan — şüphe etmemiz icap e- decek, İnsan yarışı, bir trk yarıgı kazanılmış- tır, Nizamettin NAZİF Kabiliyetimiz terziliktedir ÜRK milletinin, büyük — kabiliyeti nerede gizlidir Bu kabiliye- tini hangi sanatte gösterir, aklı neye da- ha çok yatar, eli heye daha çok yaraşır? Bu suale verilecek cevap bence ancak gu olabilir: — Teorzilik. İnanınız bu böyle. Hudutlarımızdan dışarıya muhtelif mesleklerde ihtisas sa- hibi — olmaları için — gönderilenlerimiz terzilik tahsiline gidenler kadar muvaf- fak olamıyorlar. Ben bu neticeye, gazete sütunlarında hemen hemen gün aşırı gör düğüm havadislerden vardım.Bunlara gö re terzilik tahsil edenler, maşallah. üçün cülükten aşağı derece almıyorlar. Acaba yanlış mı düşünüyorum? * Bmgııunhıhlnyı sütununa göz gezdirdim. Hikâyeyi bir hayli oku- dum. Doğrusunu söylemek lâzrmgelirse beğenmedim.Kimin — yazdığını merak ederek imzasını araştırdım: SENsus. Ben susacağırma kendisi sussa daha iyi yapacak! Yapılacağına mı, yıkılaca- ğına mı? STANBULUMUZ bugünlerde — bir hastalık içinde kıvranıyor: İmar! Eminönü meydanı açılacak, Beyazıt ha- keza., Yeni yeni caddeler açılacak, Prost plânı tatbik edilecek.. Bu arada bir der- di daha var, bütün bunlar yapılırken ta- rihf-eserlerin hüsnü muhafazası, *“Surların yıkılması — lâzım. Şehri pis gösteriyor!,, Bu imarcıların — nidasıdır. Eski eşerleri koruma cemiyeti açıyor ağ- gını yumuyor gözünü: “Yıkılamaz!,, 'Tetkik tetkik üstüne. Neticede eski e- serleri koruma cemiyeti hasarı da ima- rı da bir arada cemederek gönülleri hop nut bırakan bir program — hazırlıyor ve belediyeye bildiriyor: — Pekâlâ, diyor, istediklerinizi yıkr nız. Yalnış cemiyetimiz yıkacaklarınıza mukabil, Yedikule surlarile Ayvansaray üzerindeki tarihi Bizans surlarını, meş- hur Mermer kuüleyi, yaldız!ı kapıyı imar ediniz. Şimdi okuyucularım sövlesin: Bunla- Tn yanılacağına mr, yıkılacağına mı ina- nırsınız? Hayatın kıymeti nedir ? ABİHA Zekerlya, Tarabyada — eczane Bulunmadığı için kendisinden alâ. Kkadar makamın dikkat nazarını çekmesla ni İstiyen bir sattır sörlerini naklediyor ve şönle diyor: “Mohalabımın bir cümlesi kafamda bir İstifham işareti çizdi. — Hayatın kıymeti nedir? Şüphesiz fert olarak hepimize ha. yatımız kadar kıymetli, bedeli ve bahası ödetmiyen bir şey varsa, 6 da hayatımız. dır. Bu hayatı mümkün — mertebe neşeli, mürelfeh, mesut, kıymetli — yapmak, onu Hüühafara etmek en büyük — dileğimizdir. Cemiyet mikyasında — düşündüğümüz tam man da ba hayatın emniyet altına alınma« sını cemiyetten İsteriz. İçtimalyat filozofları, ruhiyat âlimleri, "fert var, cemiyet yok,, “cemiyet var, fert yok,, münakaşalarımı yapadursunlar... Fa. kut en büyük realite olan fert de vardır, cemiyet de vardı! izima cemiyetle, cemla yetin bizimle olan münasebetlerimizi tesa bit edereken, tcabında ferdi cemiyet he. sabına feda edebiliriz. Mili — varlığımızı, istiklâlimizi, topraklarımızı tehdit eden bir düşman karşısında bir değil, yür bin. lerle ferdin, hayatın hiçbir kıymeti yok< tür, Hayalır bu uğurda güle güle feda ederiz. Fakat fertlerin — hayatı bahasına korunan bu topruk ve cemiyetlen ferdin de istedikleri vardır. Hayatının emniyet altında olması.,, CUMHURIYET Suvarilerimizin kazandıkları zafer snuııluklu!xm Romadaki düyük muvaffakiyetlerinden bahseden Yu. nus Nadi divor ki: İsmet İnönünün kulakları — çınlamıştır. diye tahmin ederiz: Çok ehemmiyet vere. rek bep ileri gitmek üzere sağlam temel. lerini koyduğu binicilik, terakkinin zirve. lerinde dolaşınağa başladı ve işte. Büyük Şefimiz Atatörk, Türk süvarileri tarafın. dan kazanıları bu güzel zaferi, hiç şüphe. siz, büyük memnuniyetlerle karşıladı, ve onda muhakkak Türk milletinin yüksek kabiliyetlerine kayıtsız şartsız dikili em. niyetinin yeni ve parlak bir delilini daha gördü. atı ve atçılığı seven Türk her ferdi bü zafefi şevkla benimsiyecektir. Atlı veya ataız her Türk sahiptir. Süvarilerimiz Romadaki son za. ferlerile milletin kendi nefsine olan ina- mını alabildiğine takviye etmişlerdir. Eki. bimizi teşkil eden gayretli çocukların ay- rı ayrı gözlerinden öperiz.,, KURUN Bir türlü bitmiyen mesele HASAN Kumçayı vazıyor: “Milletler cemiyeti bu ayın dokurunda Cenevrede toplanacak. Bu toplantıda Ha- beşistan meselesi konuşulacak, Belki Ha. beşistan meselesi olup bittikten sonra ye. midea konuşülması da niçin diye düşünen ler bulunabilir. Vakıa Habeşistanın Ttalyanlar tarafın- dan işgali işi otup bitti. Fakat Habeşistan. dan açıkta kalan imparator Haile Selâsi. yeyi geçindirecek bir İş — bulunamadı. Ve Milletler cemiyetine karşı itirardan varzgeç medi. Bunun İçin Milletler — cemiyelinin müuvakkat bir zaman için münasip bir ma. aş bağlamak — mukabilinde imparatorluk Bakkından vazgeçirmek ve ondan sonra Habeşistandaki İtalyanın İşgalini —tasdik etmek istediği söyleniyor. Bu proje bir bakımdan makul bir tesvi. ye suüreti görülebilir: Milletler cemiyeti. nin vazifesi Habeşistanın — istiklâlini ko rümaktı; cemiyet bülün gayreline rağmen bü vazilesini başaramndı. — Habeşistanın istiklâlini kurtaramıyan Milletler cemiye. tinin imparatoru oltun maişet müzayaka. sından kurtarması gene bir şeydir. Bahu. sus malşet mürzayakasından kurtular Ha. İle Selisiye de gördüğü Iylliğe mukabil imparatorluktan istifa ederek Milletler ce- miyetinin emrivakli kabul etmesine yar. dım etmiş ve cemiyelir manen haysiyeti. ni kurtarmış olacaktır.,, ULUS Gelen sesler Sporoularımız hakkında — Ulus gazetesinde Falik Rıfkının yazdı- di du yazıyı çok enteresan ve yerinde bulduğumuz için aynen “Yuhâ” dan “beleş.” ten başlıyı- nız da “ulan” a kadar; insanm kulak- larma inanmryacağı geliyor. O kadar güzel stadyom çerçevesi içinde, ondan daha güzel, uyanık, dinç ve canlı türk' gençliği kalabalığı arasında bayağı sokak kelimelerinin, hattâ bu haykı- Ber Devamı 4 fncüda