4 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

4 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 MAYIS — 1968 HABER'in zabıta romanı yün Bütün çalışmalara rağmen genç kızın akibeti öğrenilemiyor! MP yi itün bunlar âşık bir polis mületti vaziyetlerdi. Şarli yi mu- direcek ini değiştemek içn, ç lerin çalınmış olamı- Seamorun onları teh- a Gari için böyle bir fikir k ettiğini ve bu srrada, Muryeli de avalın kaçırmış olabileceğini nan Fransız, İtalyan, İspanyol, Tunus, Cazair sahilleri vekadan haberdar edil miş, dikkatli davranmaları bil Bi bunlara rağmen genç kızın â kıbeti hakkında ufacık malümat bile cl de edilemiyordu. Bütün zabıta ve askeri kuvvetleri harekete geçtiği halde hay | dut çetesinin nani gizlenebildiğine şa” | şryordum. | di, daha biş- yle bir i Hele mu hiç kandı. Kam ç konuşmayan lord, Bay Kar- navgli hakkında vaktiyle şunları anlat- | Muştu On sene evvel Lordun (omaiyetinde galışan ve kamaval aleylarını idare et- tiği için (Bay Karnaval) lâkabiyle 2- nilan adam, (Amerikan) adımı taşr yormuş, Lord o vakitler Pasifik'te A tel limanında inci çıkarmakla vakit geçiriyormuş. Günün birinde (Ame- rikan) adını taşıyan bu adam, sârhoş- luk neticesi, yerli dalgıçlardan birinin kafasını kırmış, Lord, kendisini yaka- lamış ve kırbaçla öldürün:eye kadar vurmuş. Bununla da iktifa etmemiş, | adliyeye teslim olunmak üzere bir ge- miye yükletmiş. (Amerikan), cinaye- tinin cezasmı urun müddet zindanda yatmak suretile çekmiş, Geçen seneye gelinceye kadar Lord mamış, Bir gün, bir Lord, elinde kama tutan maskeli bir 2- in üzerine doğru yürüdüğünü gö uş, kaçmış, Zabıtaya ha fâkat o günden sonrada daha tedbirli bulunmağa gayret etmiş, O zaman Karlton'da oturmakta olan Lord, caninin dördüncü taarruzundan da güçlükle yakasını sıyırdıktan sonra selâmet çaresini “Kızılkaya, şatosuna nakletmekte bulmuş. Lord, tamirat iş- lerini ve otomatik tertibatı bizzat Ida- miş. Bilâbare meşhur incileri de şatoya yerleştirmiş. Bütün hizmetkâr. larını itimat ettiği insanlar arasından seçmiş ve Londradan getirtmiştir. Şatoya esrârengiz adamlar tarafın. üteaddit baskınlar yapılmış, fâ- kat mahalli polis âmirleri “neşeli hay» dutlar,, namında bir çetenin mevcut ol- | madığında ısrar etmişler. Günün birinde yeğeni Muryel dün- ş. Lord, küçük kızı, karma iselere sahne olan şatoda tutmaktansa, daha emin bir yere yet- leştirmeyi muvafık görmüş. Lordun yeğenine karşı gösterdiği bu muhab- bet, haydutların gözünü çekmiş, Mur- yel'in saklı bulunduğu binayı meydana gıkarmakta gecikmemişler, Lord, ye genile uzun bir seyahate çıkmış; hay“ Sutlar takibinden geri kalmamışlar. Ni- hayet, en emin yer olmak itibarile “Kr zılkaya,, şatosunda karar kılmışlar, Taarruzların arkası (o kesilmeyince, Lord Seamor, İngiliz setirinin iltime- i nın yardımını te min Dre Ayrıca sefaret te TLardun ssl bir polis vermiş, ta girişmek Üzere şelim ta rafından Kızılkaya şatosuna gitmek şin emir aldım, yola çiktem. Frej bil bekliyordum. Birdenbire nümde bir otomobil durdu. Beni sım sik: bağladılar.,, Şarli benimle âdeta konuşuyordu. Fakat ken, timat edemiyordum. Mt kaybolduğu gündenberi, varmecaya kadar herkesi selerber et mişti. Limandan hareket eden bütün; vapurlar inceden irkeye gözden geçiri- liyor, seferdeki harp! gemileri tarafından durdurularak ârâş” tarılıyordu. Akdeniz havrasmda bulu Saamor ge hakkında hiç bir şey duy | karnaval günü. | konsoloslara yolen vapurları Yeni bir havadis işitmek ümidiyle her gün Agar'a gidiyordum. Şarli ile her rastlayışımızda başbaşa Oturuyor, konuşuyor, bütün ihtimalleri (gözü nünde bulunduruyorduk. Lord Seamor'u görmenin irkânr yoktu. Müryelin kaçırıışı onu. reüthiş boğmuştu. Rahatuz edil istiyor, bunu temin için oda sında kilitli oturuyordu. Bunu bana anlatan hizmetçiler, Lor-| dun bir manastır hayatı yaşadığını, mu- vakkat bir zaman için kendi oda hir metçisine yol verdiğini söylüyorlardı. Bir akşam gene Şarli ile görüşmek Üzere komiserlik binasına (girmiştim. Dışarı çıkınca, otomeobilimin yerinde yeller estiğini gördüm. Bu beni âdeta çileden çıkarttı. 'Ters yüzüne döndüm. Komisere çıkıştım: — Dairenizin önünden koca arabayı çakp götürüyorlar! Bu müthiş haydut- lar karşısında polisin aczi daha ne ka- dar sürecek?? Fazat, memurların hafifçe gülüştük- leri, işin içinde iş olduğunu bana ar İattı. Öfkem büsbütün arttı. Şirliye koş tur — Arabamı âramağa niçin görülmüyor, diye bağırdım, beni otomo saklıyacak kadar buda” lüzum bilimde bir şey İm rt sanıyorsunuz? Şarli sükünetle cevap verdi: —Bay Ralf, sinirlenmeyinir. Siz de bilirsiniz ki bir otomobilde bir çok gizli yer vardır. Ve buralarda bir çok şey gizlenebilir. Bir defa, kaybolmuş bir inciyi otomobil motörleri (o arasında yağlara bulaşmış bir vaziyette bulmuş” tum... Telâşa düşmenize (hiç lüzum yok. Mademki kendinizden eminsi niz! — Dostum, buradi emniyet mesele- si mevzuu bahs değil... On altı silindir ik arabamın yastıkları, motörleri mev- zuu bahstır... —-Tabit istikleriniz de, değil mi? Şarli âdeta eğleniyordu. — Şarli, dedim, bu araştırmada mut- lak ben de bulunmalıyım... — Uzak bir yerde değil, gidebiliriz. Dışarı çıktık. Biraz yürüdükten son- ra garajın kapmı önüne geldik. Me- müurlardan bazıları, muayene ettikleri lâstikleri şişirmekle uğraşıyordu. Birisi, ince uçlu bir iğneyle kana peleri yokluyordu. Bir amele, motörü ağır ağır işletiyor, bir diğeride dik- katli dikkatli muayene ediyordu. Hattâ fenerler bile yerlerinden çıkartılmış, #- gersindeki aynaların vidalar gevşeti- lerek yoklanmıştı. Araştırma aşağı yukarı bir saat sür- dü. Şarli adamlarm etrafında dört dö İ nüyordu. Nihayet şef makinist: — Tamam, beylar... Hiç bir şey yok- tur. Şarli âdeta sararmıştı; — Hiç mi? Hiç bir şey bulamadmız mı? Ya bunlar? Ayağile kalın lâstikleri gösteriyor du. — Onlara da bakıldı... Şarlinin fena halde canı srkılmıştz. Bununla beraber yanıma yaklaştı ve diledi. gınlığım geçmişti Arabama atla- dım — Şarli, götürebilirim! Dedim. — Teşekkür ederim; | dönmek mecburiyetindeyim... — Şarli, hatırlatayım ki, bu hareket İerin sana bahalıya malolacaktır. (Devamı var) gideceğiniz yere kadar sizi komlserliğe We olan bütün m et i, buraya gelen Böyle mi olmaliydi? bir kaç artist kafilesine inhisar ediyor Istanbul festivaline düşen vazife Balkanlılar arasındaki dostluk bağla- rını sağlamlaştırmak ve çoğaltmak Gerçi zelzeleler hafif hafi devam edi. | yor, sürekli yağmurlar canımızı sıkıyor, İzmirin yıldırımlarla âdeta bombar man edildiğini duyuyoruz, üç kardeşler dağında bir heyelân başladığı bildir yor; bazı yerlerde dereler, nehirler, Y: yapılan köprüleri bile tahrip edecek de- recede azmışlardır. Fakat ne olursa ol- #un, bir iki gün içinde bu Afetlerin sonu gelecek ve ayın en şiirli ışık saçtığı bu memlekette bahar, gene sanatini göste- , neşenin, sevginin, em- n mâbedi olan Türkiye mizde kür, eğlence ve istirahat (sezonu başlıya Mayıstayız. Demek oluyor ki bir ay, r buç uk ay sonra Yet lin güzel günlerine girmiş Ginenğrz. Acaba 1938 festivali © için neler dü şündük? 1938 festivalinin bundan ev- velki festivallerden çok farklı olacağını tahmin edebilir miyiz? Etmememiz için ortada bir sebeb göremiyoruz. Zira İstan bul şehri festivalinin artık, bir tarihi var- dır. Bu festivalleri yapa yapa bir hayli tecrübeler kazandığımızı, artık bu işin toyu olmadığımızı söyliyebiliriz sanıyo- rüz. İstanbul belediyesi 987 memnun mudur? Memnun olmadığını söyliyemez tabit. Zira; İ — Zarar ettiğini iddia edemez. 2 — Kâr ettiği iddia edilebilir. 937 festivalinin evvelki / festivaller. den daha geniş bir alâka doğurduğu mu- hakkaktır. Bundan kuvvet alarak diyebi- liriz ki; “948 festivalinin, şimdiye (kadar va- pılan bütün festivallerden daha üstün bir müsbet netice vermemesi ancak bu i festivalinden fadevi bilememe' Şehrimiz festival ulaşmak arzusunda 1 — İstanbulun neşesini arttırmak, 2 — Bu neşeyi hiç olmazsa Balkanhla- rın istifadesine arzederek, doğacak alâ. Gi istismar etmek. — İstanbulu, sulh içinde refaha yol- a e başka bir siyasi düşüncesi ol- mıyan Balkanlıların müşterek tanısma, anlaşma, eğlenme ve öğrenme “mekke, si belini sokmak, n bugüne kadar o ulaşabildiği tek heder, ancak, İstanbulun bir kısım halkı eğlendiren bir sezon halini ala- bilmesinden ibarettir. Diğer * iki bedele tımak ucu ile bile temas edilememiştir. Halbuki bu iki hedef, bilhassa üç cüsü, bu şehrin, ilk hedef o derecesinde ve hattâ bir bakımdan bu dereceyi de geçen bir "ideali,.dir. İstanbul belediyesi bu yıla kadar ula- şamadığı bu mühim iki hedefe, bü yıl, — velev asgari derecede olsun — ulaşa. bilmek için bir şeyler düşünmüş müdür? “Düşündüyse neler düşünmüştür? Bun- lardan hangisini ve ne suretle tatbik sa hasıma koymayi düşünmüştür? henüz bilmi: Yalnız, bu yı, İstanbul fes. ile öç büyük hedefe * İstanbulu, sulh içinde Tefahâ yol lanmaktan başka bir siyasi düşün. otesi olmıyan o Balkanlıların müşte. rek tanışma, anlaşma, eğlenme ve ğrenme Mekkesi haline solmak lâ- zımdır. Şekip Gündüz in geçen yıllardakine re eğlendirdi. demiştik inütesndarı ilâ- ve edelim ki; “Bir şehir halkınım sadece bir kısmını &ilendiren şeye festival adı verilemez. Festival bütün bir şehri neşeve boğan, ün halkını coşturan o mesneye Belediye reisimiz, geçen yıl programa vu halk günlerile, hiç şüphesiz, bu emeli tahakkuk ettirmek istemişti. Fa- kat bir emelin tahakkuk ettiği iddia edi. lebilir mi? Aslâ... ilhassa festival programına dahil bir let gişelerini ağicek memurlârı göndermeği bile unutmuştu da halk bey- hudle vere kapı! kısmı tahta pes rak oyun mev- lin Berlerbeyi saravmdaki elemle hatrrlıyoruz. O ne ga Tip geceydi? Beylerbeyi sarayınm alt k: salonuna 4500 sığdırılabilir mi Sığdırılamaz tabit, oSığdırılırsa sölon “Nallıhaba,nın ağılma dön bayanlar terleyip bunalırlar, insan muldanacak yer bulunmaz bir parça terbi yeli ve nazik olan misafirler büfeye vak- laşamaz, vesaire vesâire... Festival heyeti, adıma hesap de nilen şeyle uğ r parça tenez- zül buyurmalıdır. 14 metre uzun ve tek tarafı kullanılabilen kalabalığını eğlenceye davet etmeğe ları olamaz. Haydi bütün bunları geçelim; ufak te- fek aksaklıkların, tatbika miliklerin, h deni kabul edelim d ya gelelim: tivalimiz benüz Balkanlarda bile e asıl mühim nokta. Nerede kal | Halbuki İs İ festivaline o Yunanis tandan, Bu tandan, Romanyadan ve Yuşoslavyadan kafile kafile seyyah te- min etmek, pekâlA mümkündür ve hiç de müşkül değildir. Bu Okafilelerin bu- İ rinde yapılacak transit ifunda | adan | | hak” | ihtilüfları halle ça | nın derpiş güne kadar İstanbula ge ye hamletmeli? Nedir karşı umumi bir boykot mı Kabahat bizdedir. Propaga bilmiyoruz. Değil dünya , Balkanlar mikyasında dahi fest bu? ? Bu satırlar, belki bi zılmışlardır; belki bu sa rir bir parça acı kon miz Yunanistana yılın her ayında Tür- kiyeden birçok gidenler (e vardır. Yuna- nistanm, Türkiyede Yunanistanı ziyaret için duyulan bu istemiyeceği dü e Balkanlıları cebe İstanbul festivali- me, Balkanlılar arasındaki dost bağları sağlamlaştırmak ve çoğaltmak gibi bü- yük bir vazife mevdudur. İnsanlar gibi milletleri de (biribirine bağlayan en mühim âmil neşe değil mi- dir? ŞEKİP GÜNDÜZ © Avrupa hattında şimendüfer seferleri mukavelesi Vekiller heyeti, Pythlon civarında Türk - Yunan hududu ile Silvingrat civarında Yunan - Bulgar hududu arasmdaki şimendifer hattı üzerinde- ki seyrisefer hakkmda iki taraf mü- messiileri arasmda ekdedilmiş olan, Lozan muahedesinin 107 inci maddesi ahkâmının tatbiki için olan nizamna- meyi tasdik etmiştir. - Bu tasdikle t: kine başlanan ni- zamname mucibince bu kısımlar üze muameleleri iki hükümet mimessillerinin nezareti altımda bulunacaktır. o Mümessiller müştereken veya münferiden bu ki- sımda en az ayda bir defa teftiş ya- pacaklardır. Her iki mümessil çıkabilecek şacaklardır. Bir itl†hasıl olmadığı takdirde hükü- metlerine müracaat edeceklerdir. E- Zer iki hükümet de bir tesviye sureti bulamazsa hakem intihabı ji ler cemiyetine müracaat oluna. Her iki memleket polisi yekdiğerine talep vukuunda, hat ve istasyon ara- zisi dahilinde olmak şartile, müteka- bilen arazilerinde yardım edebilecek- tir. Herhangi bir transit yolcunun tevkifi, geçilen memleket kanunları - v6 tecziye eylediği ahvalde ve ancak cürmün ika edildiği memle- ket arazisinde vukua gelebilecektir. Nizamname demiryolları seyrise- ve gümrüğe zit hükümleri de ihtiva etmektedir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: