18 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

18 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 NİSAN — 1938 Hikavye Ağır demir makkapları, nefesi kesi- le kesile kaldırdı.. İhtiyar kollarının son güciyle birer birer duvarın dibine gö türdü ve yere attı. Beş defa, taşa vuran demirin sesi kubbede akisler yaptı. Fakat ona bir çekiç te lâzımdı.. Aradı, bulamadı.. Bütün tasavvurları mahvok muştu demek., Birdenbire gözlerinden gevinç fışkırdı.. Alât kasasında aİt vecihli bir ingiliz anatarı olacaktı.. o da işini yapabilirdi.. Kasayı karıştırdı. Anahtarı buldu, Tekrar duvarın — YA- fına geldi. Duvarda pek te yüksek olmıyan bir noktayı seçti. —En kısa makkabı aldı ve ucunu — duvara yerleşti- rebilmek için hırla vurdu. Bu iş olduk> tan sonra âleti bir eliyle döndürmeğt başladı.. Diğer eli mütemadiyen makka- bın başına çekiçle vuruyordu. Kömür yüklü asansörler gürültü ile inip çıkıyordu. İş yavaş yürüyor, sert duvar makka. bın dişleri altında kolay çiğnenmiyor - du, Pavlita yorulmadan vuruyordu. Birdenbire işini bıraktı. Mokinelere doğru gitti.. Dikkatle makineleri mua> yene etti, Yağdanlıklara yağ koydu.. yataklarına baktı, sonta süknotle tek- Târ duvarın yanına döndü.. Vakit geçiyordu. Pavlita Üç numaraâlı makkap ile çalışmağa başlarir. Ara sıra durmağa mecbur oluyor, gözlerini dol. duran teri koliyle siliyor, zoluk alıy'or, sonra son bir gayret hamlesiyle makka- brn ucuna kalın - anahtar ile vurmağa Nihayet iş bitti. Duvardan makkabı N var li Sayepeatik çekti.. Uzun uzun nefes ıld.ı..' Sonra &letleri topladı.. Dikkatle yerlerine yer- leştirdi.. Anahtarı kastaya koydu, sanra gıraya oturdu. Bakışı tekrar hızla dönen çarkların çizdiği ğak daireye takıldı.. Dudak- larma l= bir tebessüm geldi. Boru. Jardaki suyun sesini dinlerken etral gözlerinden tamamiyle silindi.. Ve du- manlanan bak şları önünde duvarın öte , tarafında çağlıyan suyun manzarası se- rildi. O vakit tekrar oğlu Yanek'i gör- rür gibi oldu. Yavrucuk sular içinde ,ınyn_'du. Dalgatx minimini ellerini, ayaklarını, yüzünü yıkıyor, soanca yavaş yavaş makinelere doğru akıyordu. Ol hanun vücudunu olşıyea bu Falgacıklar, bizaz sonra yapacağı büyük iş için şim- diden Pavlitaya teşekkür ediyor. İhtiyar: — Dalgâcıklar, dedi.. Siz insanlıırdan daba merhametlisiniz.. Yavrumun — ya- nan alam: soğuk ellerinizle okşuyorsu- nuüzl. Hâlâ çocuğunu suların ortasında gö- rüyordu. Kumral saçları, ince yorgun çekresi üÜzerinde dalgalanıyor, derin mavi gözleri köpüren sulara bakıyor. Sonrta Yanek'in kalbi göğsünden dışarı çıkıyor, kıtmızı bir kelebeğe benziyen miniminicik bir kalp.. Sakin suların Ü. zerinde yükseliyor, su &itındaki yollar- dan ilerliyor, yavaş yavaş, dalgalana dalgalana babastrla kadar gelmeğe çaba- hıyor.. İşte duvara çarptı ve zavallı kalb annesi tarafından terkedilmiş bir civciv gibi ağlamağa başladı. Pavlita hiddetinden titriyen ellerini HABER — Akşam postası * | kuvvetle göğsüne bastırdı.. Baba ile | ağlun kalbleri birleşti, bir kalb oldu ve beraber çarptı., Şimdi ikisi, 1,ni ıstırabı çekiyor. N İhtiyar madenci kalktı. Yedi paket di- namiti akâı. Ve tereddütsüz adımlarla duvara doğru yürüdü. Birinci paketi aç- yerleştirdi. ttti ve paketi saran damir telir ucunu ikinci pokete bağladı. Paketi kuvvetle deliğin içerisine soka. bilmek için bir sopa aradı, bulamadı... Yerden bir tohta aldı, kırdı, çakısiyle yonttu. Sonra bu tahta parçasiyle bi- İdasi paketi Gdeliğin içine itti. Sonra ikinci bir.. sonra üçüncü bir... Son pa- ketin ucundan sarkan demir teli aldı. Duvardaki deliği bir bezle iyice kapa- dı. Ve dolaptan çıkardığı *el yümağın bir ucunu elektrik makinesine, ötekini de duvardan sarkan tele bağladı. Pavlita, bütün bu işleri çok kısa bir zamanda yapmıştı.. Sonra uzun uzun düşündü. Eliyle ehemmiyetli bir dü- şünceyi silmek istiyormuş gibi alnını oğuşturdu. Neş'eli neş'eli güldü. Elek. ttik makinesinin manivelâsına yapıştı.. Bir Jâhza durdu, kolu çevirdi. Hiç bir ses çıkmadı. Sonra kolu ikinci bir defa daha hizlı çevirdi.... Bir yırdırım gürledi. Sonsuz bir alev ve koyu dumanlar.. Duvarın bir parçası gürültüyle yıkıldı. Korkunaç bir kuvvet ihtiyara çarptı, ve onu karşıdaki duva. ra yaçpıştırdı. İhtiyar, hiç bir insanda bulunrıyacak bir yerinden kuvvetle OZAM: ı gea ys0008 ösb gAReSI gA Ji aA * MARKİZ DÖ PAMPADUR Duvar ârkaşındân Güstav Morsinek kalktı.. Odayı dolduran sulara baktı ... Ve sevinçle haykırdı; — Yanek yavrum.. Sonra çocuğunu kucaklamak ister gibi kollarını açtı ve deblizi dolduran tildı. O vakit köpükleren sular arasını Tebeyyüç halinde görülüp işitilenler Bir teheyyüc halinde görülüp işiti- lenlere inanılmamalıdır. Bunu ispat i- çin Amerikada bir üniversite profesö, rü talebesini heyecana getirecek ve korkutacak garib bir usule müracaat etmiştir. Dersin ortalarına doağru sı- pıfin kapısı birdenbire açılmış, içeri dört kişi dalarak aralarında dehşetli bir döğüşe girişmişler, iskemleleri, sı- raları devirerek 90 saniye devam eden bir boğuşmadan sonrt yine geldikleri kadar âni olarak çıkıp gitmişlerdir. 29 talebeye sorulduğu vakit ancak üç tanesi odaya girenlerin hakiki adedi. ni söyliyebilmiş, fazla heyecana kapı. Tanlar, dördü on kişiye kadar milbalâ- ğalandırmışlardır. Japonyada bahşiş nasıl verilir ? Japonyadaki garsonlar, berberler, otel hizmetkürları bahşişi o iş için ya- pilmış ufak, hususi zarflar içinde al- mak isterler. Onlara parayr uçıkta vermek hissiyatlarına telâkki edilir. hürmetsizlik MARKİZ DÖ POMPADUR çarpan kalp su, göğsü üzerine yayıldı. demir halka gibi onu sıktı, sürükledi ve « Bıki boşlukların karanlık, gürültülü de! rinliklerine boğdu.. * —SON— Deve kızartmasının içinden neler çıkar? Filistindeki — bedevi kabilelerind zengin bir Arab övlendiği zaman he men bir deve kızartılır. Fakat bu, dece bir deve kızartması değildir. D venin karnı içinde iki tane koy kızartması, koyunların karnımnda döt der tano tavuk kızartması, tavuklar! icinde balık haşlaması ve balıklı da içinde haşlanmış yumurta bulu nur: Tek isimli yahudiler 18 inci asırda Avusturyaya pek çol yahudi dolmuştu. Bunlardan çoğun! İzak, Yasef gibi yalnız tek bir ad vardı. Bu bazı karışıklıklara sebebi. yet verdiği Için, kraliçe Mari Terezs her yahudinin yeni bir isim almasın emretmişti. Bu ismin hıristiyanları kullanılmamış olması da şart koşul müuştu. Ne yapacaklarını şaşrran ya hndiler soy adlarını madenlerden, çi çeklerden ve eşyadan seçmek mecburi. yetinde kalmışlardı. Buzün tesadüf ettiğimiz “Altmdağ. manasına gelen Goldberg, gül ağac Manasına gelen Rosenbaum ve kırmı: İşaret manasına gelen Raçild gibi mu: Bevi isimleri hep o devirden kalmadır. DENLcER avı gartüşan İ 469 —— ——— — 172 —e AA sini havalandırmak İstiyorActılış birinci kattan bir pencere açıldı ve Sü- zon göründü. Fakat Berniyi hiç görme- miş gibi davrandı.. Berni tereddüt — etmedi , ileri ye doğru bir kaç adım attı ve sağlam koliyle (sol kolu hâlâ sarılıydı), işaret etti, sonra bir öpücük gönderdi.. Süzon bir kahkaha kopardı ve pence. reyi kapadı. Fakat Perniyi görmüş, olduğunu anlamıştı! Çok hassas olma: makla beraber bu manzarayı gören Sü zon titremekten kendini ınmıı_ııı,u. Bolki de Berni yaranın hasüle getirece- $i —'ri de hesaba katmıştı? :ıSınlı bir kol ekseriya kadmları ıvl:- kadanz etmeğe kili gelir; bu yufka y _' rekli mahlüklar âdeta yı.-ıdıı_v başka :.), şey düşünmezler ve her V:k“ ’"d'": .:: ziyelerine bayılırlar. Tabii burada * lattıklarımız Derninin dü!“"“"î".'.i'f:k Berni pencereye doğlu bir öpücü! yollar ttan sonra betbaht bir. adam tavriy'e evin etrafında dokgmakta de vam etti. Kendi kendine homurdındll! — Böyle bir kadımı veba alıP lâyıktır. Ben ona bir öpücük Yaı_ı":: rum., Madam Rohay gibi kibar bir a dm bu öpücüğü çok zarif bulur memnun olurdu. Halbuki, b kolıkaha: lazla güldü. Acaba bu işte düşündüğüm ktdar muvaffak olamadım mi7. Akşam oldu. Gölgeler yavAS yavsş kedörli Berninin altında doltştığı AĞN Hava soğuktu. Yapraklarını B müş delları keekin bir gimal TÜTEÂN < öağit'erdır. Berni d€ tirfl HEfl ÜLİYOT Mi Yü &: “Eve gon'bir defa bükür ve murldan gibi onun yaralı ıdh_llu Yazı sardı. ’ .ei pencereden Dir « yektüp atı- tım.. Şimdilik düşmanla teması tesis ettim. İlk gün için bu kadar kâfidir. Çekilip gitmek üzere idi. Fakat bir- denbire kapt yart açıklı ve !nıhduııını gözlerine kadar indirmiş bir kedın sü- zülür gibi “ıktı. Sonra tekrac kapattı. Belki de bu kadın itap eden — bütün tedbirleri almamıştı; zira Berni onu derhal tarıdı: Bu Süzon di. KA rniye hiç dikkat etmemiş gibi gö: rünerek üç adım erisinden geçti. OvıHlB:miyüluü".nHH? sat madam Rohan'ı selâmlıyormuş gi- bi çok ince bir nezaketle kadını selâm- ladı. Ve mırıldanır gibi bir sesle: — Bu kadar güzel bir matmazelin yalnız başına sokaklarda yürümesine razı olumuyorum, dedi. Süzan, korkmuş gibi halifçe haykır- dı, ve: — Beni korkuttunuz, cevabını ver. di — Ne talihsiz adamım. Tanıdığım kızların en güzelini, uğrunda kalbimi ve canımı seve seve feda edeceğim bir mahlâku, güzel ve cazibeli Süzonu kor- kutmak feliketi de başıma — geldi, de- mek- Süzon çek güzel taklid edilmiş, hay- ret ifade eden bir sesle: — Nasıl, beni tanryorsunuz, öyle mi? diye baykırdı. Berni de, kız kadar taklid edilmiş bir ihtiras ifadesiyle cevap verdi — Zalim, nasıl oluyor da, sizi sevdi. gimi pek iyi bildiğiniz ve sizin için ne hale geldiğimi gördüğünüz halde böy- le ıüyüyehmyormnı?. Süron gmaüı — Valfahi, dedi, sizin benim için içi- nizi çgkdğinili biç görmedim. — Bu hâdise ne zcnan vuku bulacak- tır?. — Şimdi artık bu, Berniye bağlıdır.. — Berni mi? Ö küçük şait mi>, Dü Berri, samimi bir hayranlığı v yoksa istihfafı mı ifade ettiği pek te belli almıyar muammalı bir tavırla: — Bu büyük adam!.. Dedi.. Jülyet te sordu: — Fakat bu işin içinde Bergi ne ar- yor? Ben onunla ancak iki defa görüş. tüm; benide kaçık bir advca tesiri yap- tı. Doğrusu merak ediyorum. Dü Batri getiç kadma sert bir narzar atfederek: — Doğrusu fazla şeyler merab etme- iğe başladınız, arizem, dedi, . Jülyet ürperdi, fakat lükayt bir jest yapscak heyecanını gizledi.. Dü Barri devam etti: » Biz burada bir trajedi — öynuyo- Tuz. Berninin, benim ve sizin, her biri- mizin ayrı ayrı rolleri vardır. Doğrusu siz kendi rolünüzü v » kalarının rolüne alâka — gösterirseniz pek fena bir artist olursunuz, — Doğru.., Maamafih, arizim, ma- demki hepimiz müttefikiz, bizi idare eden adam hakkındaki fikrinizi öğren- meği cidden isterdim. — Mösyö Jaktan mı nuz?. — Evet! kimdir bu adam? Nereye gi- diyoru? Ne istiyor? Ismi nedir? Dü Barri, Jülyet'i ürperten bir ses- ke: — Mösyö Jakın ismi mösyö Jaktır, dadi. Kim olduğunu ben de bilmiyorum. Ne jstediğini ben de bilmiyorum. Yal. nız gunu biliyorum ki, kendisine itaat edenlere bol bol pura veriyor, bana hu- dutsuz bir hayranlık ve dehşet telkin ediyor, ve şunu da itiraf odeyim ki, böy- le bir adamla mücadele etmektense, sa- CexMüSE wWĞ bahsediyorsu. “raymı ve saray halkınım ortasında kra. ha Üzerine atılmayı tercih ederim. Bu adcen her şeyi biliyor, Her şeyi görü- yor, her şeyi duyuyor.. Lüvr sarayınım en mahrem dairelerine varıncıya kadar her yerde casusları, adamları var. İşte bütün bildiklerim.. Ve servetler —vaad etseler dahi, onun bizden gizlemek İs- tediği şeyleri öğrenmeğe kalkışmam... Eğer siz de zeki bir kadınsanız, benim gibi hâreket edersiniz. Bu defa dü Barri hakikf bir samimi. yetle konuşuyordu. Jülyet Bekü de, korkunç refikindeki bu dehşeti görünce çartık İsrar etmek cetaretini gösteremedi ve dü Barrinin zihninde uyandırdığını zannettiği şüp- heleri iztle için şöyle dedi: — Her ne olursa olsun, mösyö Jak bana göyet nazikâne bir. muamelede bulunuyor.. Beni içinde ikamete mecbur ettiği bu ikametgâh, bu hapisane cid- den güzeldir. Burada'her şey, büyük bir zevkiselimin eseridir. Ehi. Benim gibi fakir bir kıza bundan başka ne lâ. erm?. Dü Barri alaylı bir tavırla; — Fakir kız mı? dedi, Siz mi? Fokat azizem, siz kontes dü Bartisiniz, bunu hiç bir saman unutmayın.. — Merak etmeyin, sahnede bunu u- nutemam, fakat burada kulisde ..... Bir ses birdenbire — Yanıliyorsunuz, yavrum?.. Dedi, Jülyetle dü Barri ürperdiler ve başlarını çevirerek mösyö Jakı gördü. ler. Swardılar.. Bu mllthiş adam nerede ngirmişti?. Bu salonun ortasında, birdenbire, mütebessim bir çehreyle nasıl belirmiş. ti? İkisini birden garip bir dehşet gardı, Bütün kapılar kapalıydı..

Bu sayıdan diğer sayfalar: