Amerika Rükümetinin eski cellâdı bir âlet icat etmiş I Mahküm, bu yeni âletle idam hükmünü kendi kendine yerine getiriyor Bu suretle Idam olunarnlar arasındöâ; kocasını kaynar suyla haşlayıp satırla dilim dilim doğrayan bir kadın da var Cellât anlatıyor : Yirmi idam mahkâmunu yeni Usulümle öldürdüm)iztirapsız, ani ölüm! Bir parça gaz. Işte o kadar... Mahkümun ruhu cesedinden ayrılıyor | Bir fabrikanın yaptığı yeni bir âleti Yanın dört tarafında gezdirerek müş. arayan seyyar salıcilara her vakif'rası #elinir; #eşt ettiği bir öletin projelerimi Yer yer dolaştırarak sermaye arayan ba. veya yâlancı mwhlerilerle daima ker. #laşmak mümkündür. Bugün de Avrupayı . bulkisi arasında Mr adam dolaşıyor. Bu-adam, icat ettiği Aletin yer yüzünde bütün milletler ta. Mfindan kullanılması için bir propadan. Yapıyor; bu âlötle tecrübeler İstiyor; Ha tecrübelerini bizrat kendisi yapıyor. uğurda masraftan 'çekinmiyor. Yalnız bu adamın İcat-ettiği makine eri al4kadar eder cinsle eğit, Bu Wi yalniz hükümetler kullanabilir. Bu, Mdece bir ölüm makinesidir. Fakat barp kullanılacak, bir dakikada binlerce in. tanı öldürecek bir ölüm makinesi deği: a mütevazi, yalnız bir kaç idam mah. kimunu öldüremeğe, hem de süratle,, eri. Sağ. taraftaki 4. marikah cekddım iond ettiği dlettir. Üstte, bi yeni tars ilamı seyreden me vaklılar görülü. yor. İskemlede © turan. mahküm, bir kaç saniye. çinde, haydut - ğunun ocaaşın 01 nı ile ödemiştir. Bundan vonraki manrara hâlâ gözümü Yelsir, ıztırapsız öldüremeğe yaraşmçak biralet.. Pu keşfini yer yer dolaştıran Tev Vat. Wn'bir Amerikalıdır. Şimdi Fransada bu. Mnuyor, 52 yaşında bir adam. Hiç göz. İsşımayan gözleri arasında, bir bok. “rün burnunu andıran iri bir burnu var Amerika bükümetinin eski cellâdı.. Bir parça gaz.. İşte o kadar! Lev Vatsön kendisile görüşen VA mec Masının muharririne şunları söylüyor: “— Vaktile ölüm mshkümlarim darağa. Ünda sağlam bir iple'asardım. Bugün or- MA zamanlara yakışan bu ölüm usulü yeri. VE seri otamatik bir usul icat ettin. Bu Yetimle şimdiye kadar yirmi idam mab. Kümunu öldürdüm. Anl ölüm. Teterip yok. İF parça gaz, işte bu kadar. Mahkümun Tuhu cesedinden ayrılıyor. İnsan! ve te, MİZ bir wsol. Usulüme otomatik dedim. 4 labirim çok yerindedir. Çünkü mâbkü mü ben öldürmiyorum. Otomatik makine iskemlenin üzerine oturur oturmaz ağırlığı yi getiren yine kendisidir. İk. bir tüpünsağzını açıyor. Gaz. yayılıyor. Satırla mahkümun kafasını kesen cejlâtla benim aramda hiçbir münasebet yok., Az kalsın kırk seyirciyi de beraber öldürüyordu ! Valşon, gazla ilk idam bükmünü 032 de infaz etti. «Ordudan bir tüp harp garı aldık, diyör, gardiyatlar mahkâmü Içeri soktu. lar.Bu kırk yaşında bir'adarnidı. İki defa insan öldürmüştü. Daha o vakit idam oda sında hiçbir eşya yoktü, Ellerinde kelep. çeler, ayaklarında zincirler; adam ayakta dufuyor. Yüzünde korku eseri görünmi. yor, fakat gözlerinde şaşkınlık eseri var, Yüzümde bir gar maskesi, içeriye giriyo. rum. Gaz füpünün anahtarını çeviriyor, tübü açıyor, sonrü kapıyı hizla kapayarik dışarı çıkıyorum. şisinda soğuk kanlılığımı önünden gilmiyor. Odanın demir parmak "uklarla örülü pencelereleri önünde seyir. "ciler ve ben mahkümun can ekibe | bakıyorduk, Korkunç bir manzara, Za. vallı tıkanır gibi olmuş, ve işi anlamıştı. Ölüm odasının içinde koşup duruyordu. Ağzı adam akıllı açılmış, gözleri, göz çu. kurlarından fırlamış. İki elile boğazını tutuyor. Birdenbire gaz tübünün üzerine eğiliyor. Tübü bütün kuvvetile sıkmak, gazın çıkmasına mani olmak istiyor. Fa. kat imkânsız. O vakit hazin bir bakışla töbe bakıyor, fakat nasıl bir bakış! Bu bakıştaki manayı anlamamağa imkân yok. Fakat hayatımda bu bakışı da bir türlü unutamayacağım. Sonra ber şey bitiyor. Mahköm ölmek üzere yere çöküyor., Tam bu sıradâ seyirellerin siraları ara. sında bir haykıriş oldu ve bir panik baş» ladı. Odayı dolduran gaz dalgaları kori. dora sırmağa başlamıştı. Ba variyel kar. kaybetmedim. İ Emçetilmi “Lüven pçele, etmeden « gikı. mız!,, Fakat Korkuya tolulmuş olan halk birbirini itiyor, tepiniyor, dışarıya çıkan dar merdivene doğru alılıyordu.,, Ontuzlarını silkti; “— Eğer vaktile sörümü dinleyip de madeni bir hücre yapsaydılar, daha İlk defasında bu vika meydana çıkmayacaktı. Domuzlar üzerinde yapılan tecrübeler Garların harice sızmaması için ikinci idam odasını belondan yaptık. oİdamda hazır bulunması kanunen mecburi olan adamlar bü defa dışarıda açık havada bu. Tunaceklerdı. Müşahede pencerelerine çok kalın camlar konulmuştu. Bundan sonra da madeni odayı yaplık, Sonra harp gazı külalnmaktan vazgeçtik. Kimyager iki ar. kadaşımla beraber yeni bir gez aramağa başladık. Bulduğumuz gazları domuzlar üzerinde tecrübe ettik. Her yeni gazda » odaya kocaman bir domuz sokuyor ve ga. zın bu hayvan üzerindeki tesirin! tetkik ediyorduk. Tabii lk bamelede güzel bir terkip bulamadı”. Bu tecrübeleri baber slan gareteciler bizi işkenceden zevk a1. makla itham ediyorlardı. Nihayet otuz be. şinci tecrübede muvafık bir gaz halltası bulduk. Bugün kullandığımız gir budür. Artık zincirlerini sürükliyen, dellye dönmüş, Korkudan yemyeşil kesilmiş malı kümlar kalmadı. Ölüm oflamızda bir is. kemle var, mahktımu oraya bağlıyoruz, ölüm o kadar anl oluyor ki kapıyı kapa. dığım vatit gözlerini kapayan bir seyirci gözlerini açınca yerde cansız bir cesetten başka bir şey göremiyor. Gazle öldürülen malıkümlar Gazla öldürdüğüm ikinci ahkâm 18 Devamı 13 incide LA YEL — Niçin anne? — Senin Selimden ayrılmana hiç mi hiç tarâftar görünmi- Vor. Bana: “Ben Selimle ve Ferideyle konuşmak isterim,, dedi. — Benimle mi görüşecek?. —Öyle.. — Bu hasıl olur ânne?.. Ben nasıl görüşürüm? — Haklısm kiz... Üzülmekte yerden göke kadar hakir. a, — Şimdi ne yapacağız? # — Bilmerni yavrum... İkisi de susmuşlardı... Neden sonra Sabiha: — Anne ben onunla konuşamam... İzin verin Sizden Tica etim, hemen şimdi-gideyim... Kendisine, mecbur olursanız, artığı söylersiniz. VX Bence mesele yok yavrum. Nasıl İstersen öyle yapalım. “niz Paşa babana haber vermeliyiz. — Tütfen siz söylersiniz... Rica ederim: yalvarırım. Babam İğkülât çıkarmasm.. Bana acısın... Sabiha ağlıyordu. O, hazırlanmak üzere odasma lin İlnaz hanım da Paşayı görmeye gitti. Sabiha kaçacaktı. Yüreği çarpıyor, gözleri kararıyordu. Benelerce aşkmı bulduğu, ıstırabım beslediği bu evden uzakla- Mcaktı, Artık Suad'le karşılaşmıyacak, bu evin havasmı te- Mefiis etmiyecekti. — İçinde, dalgaların kayalara çarpmasm- doğan sarsıntıyı buluyordu. Sofayı dolduran güneşin, e yapraklarında koşuşan rüzgârm, masmavi göklm, ağaçia. tın, çiçeklerin, bir kelime ile dünyanm manâsi kalmamıştı. Gi- *vek, bir zamanlar anasınm dizleri dibinde vaktiyle nadide çi. Şekerle süslü gördüğü hayatı arayip bulmays, gidecekti. Oda- YA girince ne yapacağmt şaşırmış bir halde etrafna bakındı. ka Odadan da ayrılacaktı... Suadle karşı karşıya gelmeye mec- dur olmadan ayrılmalıydı. Buradan kardeş evine ne götürebilirdi. Hiçbir şey. Buraya yi Zaman bugün ne halde bulunuyorsa ayni sekilde gelmiş- . Hiçbir şey getirmemişti. Haya namına, giyeceği namma ne Varsa burada edinmişti. Hemen giyinip çıkmaktan başka bir LELE LR 3 e Ke HABERİN EDEBİ TEVRİKASI: 28 Yazan; Hasan Rasim Us gey yapamazdı. Elbette kardeş evinde uzanacak bir yatak, ba- şmı sokacak hir köşe bulacaktı, Onlara şimdiye kadar dert yanmamış, hakikati bildirmemişti. Onu birdenbire karşıla. rmda görünce şaşıracaklar, kendisini dinledikten sonra da ba, fırlarma basacaklar ve teselliye çalışacaklardı. Bu teselli ne de olsa kardeş tesellisiydi. Şimdi bütün ümidini ona bağlamış. U. Yaşamakla yaşamamak arasında bir karar vermezden önte başvurulacak son ümid. Selimle beraber yaşadıkları sırada şimdi bulunduğu bu oda- nım bitişiğindeki de Selime aitti, İkisini birleştiren ara kapı da- ha Suad eve dönmezden önce kapatılmış, önüne, bir de koltuk konmuştu. Sabiha kendisini çok yorgun buluyordu. Azıcık dinlenmek için kapı önüne konulan bu koltuğa ilişeceği sırada, sofada sert bir cismin yere düşmesile yükselen gürültü zerine doğruldu. Derin bir sessizlik içinde erimiş gibi duran kögke kuru bir gü- rültü yayılmıştı. Kapıya koşarak açtı. Fakat genç kadınım, âçar açmaz hayret ve korkuyla geri çekildiği görüldü. Sabiha çekindiğine uğramıştı. Karşılaşmak istemediği Suad oradaydı. Şimdi onun kapı pervazına, gözleri gören bir adam gibi dokunduğunu ve kendisine baktığmı görüyordu: — Feride Hanım! — Feride Hanım! Lütfen cevab veriniz? Sabiha titriyordu. Vücudundan soğuk bir ter boşandı. Ken- disini görüyor muydu? A TN LİL DOZ Suad İleriye bir adım atarak durdu. Yine; — Rica ederim, cevab veriniz, Feride Hanım!.. Sizinle biraz görüşmek istiyordum. Cevab vermesi lâzımdı. Boğazı kurumuştu. Sesini tamamiy. le değiştirmeye ve dilini peltekleştirmeye çalışarak; — Buyurunuz Susd bey, « dedi. Tlerledi... Heyecanmı yatıştırmaya, soğukkanlılığını topla, maya çalışıyordu. Suad'in kolundan tuttu ve içeriye eldı. Kapr- yı kapattıktan sonra da onu biraz önce oturduğu koltuğa öturt- tu. Kendisi de Suadin yüzüne bakmadan ayakta duruyor, hattâ nefes almaktan bile çekiniyordu. Suad: — Sizi rahatsız etmiyorum ya? . diye sordu. Sabiha ayni pelteklikle cevab verdi: — Rica ederim. — Gürültüden korktunuz tabif... Kusuruma Bakmaymız. Bir sandalyeye çarptım gelirken... Yalnız gelmek tedbirsizliği, rün neticesi... Sund sakin konuşuyordu. Tlâve etti: — Sizi şunun için rahatsız etmek istedim Feride Hanım.. Biraz evvel annem, bana, hiç de beklemediğim bir haber verdi... Bizi bırakıp gidecekmişsiniz öyle mi?.. — Cevab “vermediğinize bakılırsa bu doğru olacak... Fakat bu kararmıza söbeb ne? — Bu suslimi de cevsbsız bırakıyorsunuz demek!.. Selimin size karşı bir kabalığı mı oldu? — Hayır Suad Bey... — O halde? Ayrılmak isteyişiniz neden? Sund, elindeki küçük bir kâğıt parçasını bükerek oynarken genç kadmdan cevab beklediğini hareketiyle anlattı. Sabiha bü- nün farkmda olmıyacak kadar kendinden geçmişti. Mütemadi. yen eteğiyle oynuyor, dudaklarını ısırıyor, heyecanımı yatıştı- (Devamı var)