"18JeŞ> Sön zamanlarda aile tephesinde ce- İtyan eden bazı hâdiseler hakikaten | Sansıkıcı bir hal almağa başladı. Ko- Siların vaziyeti gittikçe kötüleşiyor. sosyal işlerle uğraşan karıla- T kocaları eleman diyor. Karım yüzünden geçenlerde benim * başrma tuhaf bir vaka geldi. Dinle- Vin de anlatayım: 'otgun argın işimden eve geldim. Terdivenleri çıktım, kapıyı çaldım, a seda çıkmadı.. Biraz — bekledikten *Otra bir daha çaldım; yine ses veren, ile kapıyı açan ölmadı. Seslen- Teğe karar verdim: — Maryüsya, diye bağırdım, kapı- aç 1. Yabaner değli, benim, ben; l koccan l ıî.“l bir fosltı oldu. Fakat ct İeren olmadı. Kapr yine açılmadı.. merak etmeğe, hem şüphelen: eğe başladım. İşte tam bu etnada, arkasından Mişka Boçkov'un duydum. Mişka Boçkov, karımım çalıştığı dai- memurlarındandı.. Benim sesle © cevap veriyordu: —T Siz misiniz Vasil İvaniç?.. diyor- Bir dakika bekleyin, şimdi kaj a eyin, şimdi kapıyı —:M beynimden — vurulmuşa dön- “ İçeride, aile yuvamda ne oluyor? Üye alşündüm.. Nasıl öluyor da yü- hhx bir erkek, bir kocayı, bir aile re- kendi evinin kapısında bekletiyor, Mine almıyor?.. Tekrar seslendim: —AçÇ Mişka, dedim, aç hergelel, Korkma seninle dövüzecek değilim... Ben meden! bir insanım.. Beni böyle kendi evimin kapramda bekletmek mu- vafık değil. Ben yaları söylemiyordum. Ben ger- gekten dövüşçü bir adam değildim.. Ben kısa boylu, zayıf, nahif ve çelim- #izdim. Bunun için de kavgaya, daya- a hiç gelemezdim.. Bundan maada hastalıklr bir adam- Gim da... Acele bir hareket yaptığım zaman hemen midemde bir çeyler oy- samağa başlardı... İnsarın midesinin içinde bir geyler oynaması kimsenin hoşuna gitmez!. Oyun, haddi zatinde fena bir şey olmamakla beraber mide- miz hiç te oyun için Mmüsait bir saha değildir. İşte bütün bunlardan ötürü ben kav- gedan, dövüşten kaçmırdım.. 'Tekrâr kapıyı çaldım: — Ulan, dedim, hergelelik etme; aç go kapıyıt, Mişka yine soğukkanlılıkla Levap verdi:? — Kapıyı tartaklayıp durma! Biraz bekle, açacağız. Patlamadın ya?.. Yüksek sesle kendi kendime söylen- meğe başladım: — Vatandaşlar, dedim, böyle bir verzalet dümyanın neresinde görülmüp tüc? Herifçi oğla karımla kapanmış beyif çatıyor; Üstelik te bana, "Kapı» yı tartaklama!,, diye çıkışıyor!. Artık iyice kafam kırmıştı. Nasıl bir netice vereceğini hiç düşünmeden bağırmağa başladım: 60 MARKIZ DO POMPADUR * — Hemen şimdi kapıyı açmazsanız büyük bir rezalet çıkaracağım!.. Herif pişkin cevap verdi: — Vasil Ivaniç, çokukluk etmel. Biraz bekle.. Koridardaki sandığın Üs- tüne otur, biraz dinlen.. Dikkat et ida- re Tâmbasmr devirme!.. Karanlıkta o- turmayasın diye ben onu sanaâ mahsus bıraktım. Bon girretliği büsbütün ele aldım: — Alçak herif, dedim, benimle alay m: ediyorsun? Hem kapının önünde hekletiyorsun, hem de Üştelik: "Dike kat et, idareye çarpmal,, diyorsunl.. Herif benim sözlerime de uUdırmadı: — Vasil Ivaniç, dedi, sen kültürlü bir adamısın!.. Böyle tulumbacılar gibi küfür etmek, danalar gibi haykırmak sana yakışmaz!. Uslu uslu orada otur.. Bak oturacak yer de var.. İşimiz bi- tince sana kâapıyı açarız, —— Ben artık kültürlü bir adam olmak tan çıktım.. Sen bana aç kapıyı: Aç- mazsan şimdi polise gideceğim. Dediğimi de yaptım.. Hemen köşe başımdaki polis noktasına koştum.. Bir kaç kelime ile vaziyeti polise anlattım.. Polis beni dikkatle dinledikten sonra — Yoldaşım, dedi, müdahaleyi lcap ettiricek hiç bir hal göremiyorum. Sizi öldürmeğe teşebblls — etseler, veyahut evinizin pençeresinden aşağıya doğru sarkıtıp yere bırakmak — tecrübesinde bulutsalar o zaman işe müdahale ede- tiz. Halbuki şimdi hiç bir fevkalâde vâ- Aille cephesinde g Mih. Zoşçenko # ziyet göremiyorum. Gidip kapınız bir defa daha çalınız, belki bu defa açar- lar., İster istemez yine geri döndüm. Tektar kapıyı çalmağa başladım. Ya- rzım saat kadar koridordaki sandığın Getünde oturdum.. Nihayet Mişka Boç- kov bana kapıyı açtı: — Artık girmenizde bir mahrzur kal- madı, dedi. Yıldırım gibi içeri girdim. Bir bom- ba gibi odamın kapışsını açtım. Oda ağzına kadar insan dolu idi.. Sigara dumanından göz gözü görmü - yordu.. Masanın başında yedi kişi o- turuyordu., Bunlardan üçü kadm, ikisi erkekti. Yazı yazıyorlardı.. Veyahut içtima edi- yorlardı.. Ne halt ettiklerini Allah bi- lir, | | Tikönte Hepsi birden bana baktılari Sotra biribirlerine bakarak gülüşme« ge başladılar.. Bunlardan birisi; — Affedersiniz Vasil Tvaniç, dedi.. Sis xe ufak bir muziplik yaptık.. Maksadı. rarz, böyle bir vaziyette kocaların ne yapacaklarını öğrenmekti.. Ben hâlâ öfkemi #lamamıştım ! — Ortada gülmek için, dedim, hiç bir sebep göremiyorum.. Mademki iç- timamız varmış, kapıya ufak bir kâğıt asmak suretile bunu bana bildirebilir. diniz!.. Onlar bitar daha oturduktan sonra gitmeğe davrandılar.. Tabif ben onla- Ti alakoymağa teşebbüs etmedim. Rusçadan Çeviren: Ferah Ferrah Afyon Vilâyetinden : i — Afyon vilâyeti morkezinde yaptırılacak 168028 lira 29 kuruş keşif Be. delli memleket hastanesi inşaatı kapalı zarf usuliyle eksiltmeye koanulmuştur. 2 — İngaatın 61000 liralık kısmının 937 malf senesi içinde yapılması, müte, baki kısmının 938 senesinde yapılması | âzımıdır. Bunun da 40000 lirası 988 se- nesi bütçesinden va 67028 lira 29 kuruşu da 939 senesi bütçesinden verilecektir. 8 — İhale altı nisan 938 tarihine mü sadif çarşamba günü saat on beş bu. çükta Afyon Daimi encümeninde yapıla caktır. 4 — Muvakkat teminatı 9651 lira 41 kuruştur. 5 — Kegşif evrakı 8 lira 50 kuruş bed el mukabilinde Afyon vilüyeti nafia müdürlüğünden almabilir. Ve görülebili r. 6 — İstekli olan nafia vekâletinden 938 senesi için alınmış yüz bin liralık yapt ehliyet ve müteahhitlik vesikası, Ticdret odası kayıt varakası İnşaatmm hi. tamma kadar bir mimar veya mühendis bulunduracağma dair resmf taahhütna- yae ile kanunun tarifi dahilinde tanzim ol unmuş teklif mektuplarmı ihale günü o« lan 6 Nisan 038 tarihine mülsadif çarga mba günü eaat on dört buçuğa kadar makbuz mukabilinde vilüyet daimf enclimen riyasetine vermiş bulunmaları lü- zamdır. İlân olumur. (1502) MARKIZ DO PUMPAUUR 5T. Bgörüyorum!.. Zalim hakikat, işte göz- lerimin önünde!.. Ne korkunç ya Rab- bim! Ben ne yapacağım?. Onu seviyo- rum!. Seviyorum! Ah! Mecnun, mec- nun!.. 'Toplanmış olan kalabalığın önünde bir an kendisini topladı ve bu korkunç hâkikati tabi görmek istedi. Müthiş bir güyret sarfoderek gözle- rinj Jandan ayırarak sevcini aradıl. — Lö Norman d'Etyol!.. Ve onu öyle çirkin, şeytan! tebessü- Mü, hain gözleri, instçı alnı, biçimsiz Vücudiyle o kadar korkunç gördü ki; Onu raferi, mücevherler ve incilerle Büslü elbisesinin şaşaası içinde o kdar küstah gördü; onu gelinin nahif ve a- SÜİ güzelliği yanımda çirkinliğinin ©o kadar dehçetle sırıttığını gördü ki tas- vir edilemiyecek müthiş bir hiddet ve İsyan duydu! .. Nasıl? Janın kocası bu muydu? Na- A0?, Bu ideal hilkat, bu canavarla mı birleşiyordu? Şüphesiz, canavacın nâ- Mütonaht serveti, bu kızı elde etmişti! Bu güzel kukla da kalb ve ruh yok!.. O kendisini vermiyordu! Satıyordu! Hal- buki zavallı ve fakir bir şövalye olan kendisinin, takdim edecek — kılterridan Ve bülyalarının şiirinden başka bir şeyi Yoktul.. Ürit etmek cesaretinde bulun- Müştut.. Bu tatlr hülyayı kurmuştut. Ahi! Sukut cidden korkunçtu! Bir me- leği sevdiğini zannetmişti: Halbuki karşısındaki bir sokak kızından başka bir şey değildi!.. Fakat bumu ona söyli- Yecek.. Bunu herkesin önünde bağıra> tak., İleriye doğru sür'atle, Üç adım attı. Bu Üç adım onu yeri evlilerin yan- larına kadar getirmişti. Boğazı daraldı. Gözlerinden yaşlar Boşanacakmış gibi, göz kapakları gişti. Pakat hakfkatte bu gözler kuru ve kor- kunç bakışlı kalâr, Betbaht genç Janım nazarlarını ara- dı. Ümltsizliğini ve isyanını ifade ede- cek sözler arndı.. İşte, tam bu anda, Jamıa nazarları- nımn kalktığını.. ötede., bir yerlerde kay- bolduğunu gördü! Jan onu görüyor - du! Jan uzakta, onun arkasında, birisi- ne balayordu!.. Şövülye d'Assas, bir sevki tabilyle, bir hamlede döndü. Ve gördü!l. . Luvr sarayının balkonunda, iki sü- tan arasında, saraya mensüp on kadar astizmde vardı ve bunların önünde du- ran birisi, hafifçe sararmış olduğu hal- de, eğilerek Jana bakıyordu!.. Bu, on beşinci Li (dil. . Sezdiği şeyden dehşet içinde kalan d'Assas kekeledi: — Kral! Bu gece, öonun pencereleri altında ölan kral!.. Şövslye, sür'ati karar sahibi İnsan. Jarın buhran anlarında gösterdikleri e mini bir hareketle, yana çekildi ve göz lerini Jana dikti.. Jan kralı görmüştü!.. Gözleri Luvrtin — balkonundan ayrıl- miyordul. Elinde tuttuğu beyaz çiçek demetini ağır ağır dudaklarına götürdü.. Zavallı kızcağız, bu anda belki de, bitmiş olan koti merasimi, bulunduğu yeri ve yüzlerce nmazarın kendisine dikitdiğini unutuyordu!.. Birdenbire etrafına bakındı.. ©O zaman, şüphesiz hatırladı! Gözleri balkona doğru ümitsiz bir veda gönderdi ve, ölen bir çocuk inil- tisiyle, sendeledi, geriye doğru — düşe- rek bayıldı.. Şövalye d'Assas çılgın bir ininle mı- rıldandı : Dünyarnın bütün felâketleri kafa- mea iniyorl. Ya Rabbim! O kralı sevi- yorl. Bir an, $uurunu sarân korkunç işik- tan gözleri kamaşmış, açkı Üzerine inen felâketten ezilmiş bir vaziyette harcket. siz kaldı. * Fakat mücadeleci ve hassas şuuru, bir anda, zihnini sarmış olan son bulutu dağıttı.. Jan hatırladı! Heyhat!.. — Saat dört! diye mırıldandı.. İşte ıstırap ve dehşet günü geldi! Elveda, ey tatlı bülyam! Elveda, aziz prestij ve 'zafer düşünceleril Elveda, tahayyül 'ettiğim fevkalbeşer aşk! Ben madam d'Etyoldan başka bir şey olmıyacağım.. Ahl., Meş'um ve sefil mukadderat!.. Ayağa kalktı, ıstırap ve dehşet ifa- 'esiyle dolu gözlerini, hep hareketsiz bir heykel gibi yatan gövülye J'Assas'a çevirdi!.. Ah! Polisin, kendisini methet- rmeğe, böbürlenmeğe cidden hakkı var- 'dıl, İnasn onun darbelerinden ancak gok uzun bir müddet sonra kendisine gelebilirdi.. Kendisine gelebildiği e- manlar!.. Genç kaır, bir acı, bu heykeli tekrar canlardırmak teşebbüsünde bulunmayı düşündü.. Sonra, nuzarları bir daha asma saate takılınca, dehşet içinde kekeledi: —- Çok geç! Çok geç! Amanmız Haat yaklaşıyor! Zavallı şövalye d'Avsas! .. Halbuki o, benim ittimdadım üzerine buraya koşmuştu! Onunla benim ma- detim arasına hângi şeamet girdi? Kim- bilir?, Şimdi artık çok geç.. Ben artık mahkümum.. Elveda, Şövalye d'Assan! Jüm eğildi ve, dudaklarının uciyle, bir nefeş içinde, genç erkeğin mermer alnma hafif bir bure kondurdu. Şövak ye, uykusu içinde şiddetle titredi, Du- dakları, rüyasında doğan dumanlı dü- günceleri seslendirmek İstiyormuş — gi- bi, oynadı.. Çehresi takallâs etti ve kir- pikleri arssından sızan iki yakıcı göz başı damlast yanakları Üzerine kaydı.. Jan ayni ıstırap içinde inledi; — Çok geçi Çok geçi.. Nazarlatı büyük bir tatlılık ve şefkat- le, gövalyenin Üüzerine dikilmiş olduğu halde, geriledi, kapıya vardı ve güzel bir aşk rüyasının gölgesi gibi, asilindi. kayboldu!, « Xi * SEN - JERMEN Şöyülye d'Assas, urun uyuşukluğun. dan uyandığı zaman, duvardaki saat, sekiz buçuğu çalıyordu. Başı henüz a- ğit ve düşünceleri karışık olmakla be- raber, kendisini bu kanapede bulmak- tan hiç te kayret duymadı. Başma ge- leni oldukça iyi hatırlıyordu; bir ara- lık, bir kaden hayalinin, üzerine eğilmiş olduğunu hâyalmeyal hatırlıyor ve, ©- nuün söylediği sözler hafızasında yer et. metmiş olmakla beraber, bu kadının.. bu genç kızım, Bonzanfan sokağına aramız ga geldiği genç kız olduğunu bilâtered- düt iddia edebilirdi! .. Başını biraz kaldırdı. Fakat bu baş hemen tekrar düştü. Nihayet, bir kaç tecrlibeden sonra, o- türup etrafına bakabildi. — Demek, beni onun evine nakletti- ler, diye mitildandı. Onun evindeyim!.. Yerini Pranta tahtiyle asla değiştir. mezdil. . ! — Kafama bu müthiş darbeyi indi- ren el ne mübarek bir elmiş! diye de- vam etti. Ya Rabbim, ne müthiğ bir darbe! Hâlâ kafam oğulduyor! Fakat bana kimi vurdu?. Ehi Her halde bir hırsız olacak!., Dostum hirsiz, sana te- şekkür ederim.. Senin sayende, eşiğine ayok atmağa bile cesaret edemiyeceğim bu evde bulunuyorum!, . Gayri ihtiyari kendisini yokladı, ken- disini araştırdı ve, ne saatin, ne de pa- ralarının kaybolmadığını farkedince lir. perdi! Demek ona bir hırgız hücum et- memişti?, Hatıralarında biraz daha vuzu pöyda oldu. Sarardı. Kral! Kendisini yere yı- kan müthiş darbeyi yediği csnada, on beşineci Lüiyi, Arjanson konağının kâ-