UD <ARdA södtefayaşım Kt &i Ne göğsüne arametle vurüarak devam a. Buralarda kim benim kadar Iyi av. Mç? Ben kendi avımı kendim — vuru: Okumu böyle çekip bütün kuvvetii »,':'""“" yüreğine saplayınca seviniyo- ©. ? ölünce ben yaşadığımı anlıyorum. bancı bizimle kalıp bizim hayvan, “hı.:.h bize tuzakla tuttukça biz yaşıyor Si GAYIZ. Şişmanlıyoruz. Kadınlar gibi _khıkmtuyurux. Kendi kendimiz - için Üz Tösnı unutuyoruz. Ben, Kine, orke. hnç A kendi avımı kendim vurürum, ya- A Yarsın gitsin! h . . * ı,"î" ona sanki ebediyet kadâr derin bir ııh benziyen gözlerini: çevirdiği sara, ;'.’.:?ıürrîıle kararı bekledi; lâkla ih. Ürağ, Tdukları - kımıldamadı. O kırına —N hemen - atıldı: A Pir dofa verilen bir daha geri alin- üğr Ben bu yabancı erkek aramıza gel, ş.*"liı çok. genç bir kıtdım. Gönlüm ha ÇÜ değil kızların — oyunlarında — idi. t.,""ı Ü Çağırdın ve beni bu yabancının Map a bastırdın. Nasıl 'ki sen beni bu | Y Yerdi isen, onu da bana vermiş KÇO artık benim erkeğimdir. Benim ı.__:ndı Uyumuştur ve kollarımdan alı ? Pı,::llımı gözleri bütün yözlerde şöyle aj göçtı. Sanki herbirinin gizlediği his- Bi a lerinden çekip almağa, öğrenmeğde Ş u“*’r Kİbi idi. Sonra başını kaldırdı, Ü y Pit hükümdar edasile heyecansız S ye Kararımı bildirdi: b,ı__ Abancı kalıyor. Avcılar bir araya ş Sin. Yandaki köye bir koşucu yolla 5'4— Wiplerini baraya göndersinler. Süye'leni görmek İstemem. — Çummgat Mipg SEN konuş ve bemen buradan git- Söyle. Eğer kavga çıkarırlarsa so, Nh_'dnmıırın. kadar öldürün. Yalnız :»ı haber salın ki bizim adamımıza, h .':"nnı erkeğine zarar gelmesin, iş- b fakslan öğrendikleri harp hileleri- ki d Sir Yuran kövlüler ilertve ak yer n de bekliyorlar, — gayet tedbirli — hareket ediyorlar, ağaçları, taşları siper — alarak yerde sürüne sürüne ilerliyorlardı. Feyrfaks: — Hay Allah! diye mırıldandı, şimdi. barut dumanına karşı durma arına rağmen tehlikeyi takdir edi- | r. Onlara böyle Herlemeği de — ben | öğtretlim., Van Brunt güldü, piposunun külünü silkerek tülün kesesile birlikte dikkalle cebine yerleştirdi. Sonra kalçasındaki av bıçağını bafif yukarı çekerek kımınin için de gevşetti. Bu sırada gözü uzak bir ağla, cın arkasından çıkan bir başa ilişmişti. Birdenbire tüledipe sarılarak ateş etti. İri bir vücut ağacın arkasından fırlaya. rak yüzü koyun yere kapandı. İhtilâçlar içinde bir ikl defa çırpındıktan sonra hareketsir olduğu yerde kaldı. Bunu bir tüfek sesi daha takip etti. Bir yerli dahâ vurulmuştu. Öndan sonra — Feyrfaks da dahil olmak üzere Van Brunt partisi her kımıldayan çalıya ve kendini göstermek tedbirsizliğinde bulunan her kafaya ateş etmeğe başladılar. Ağaçların seyrek olduğa bir yerde beş yerli yözü koyun yaltıkları yerden İlerle- meğe çalışıyorlardı. Sollarında ve az ileri de on İki arkadaşları vurulmuş, muhtelif vaziyetlerde yerde serili duruyordu. On lar, cezalarını sessiz, şikâyetsiz çeken İn, sanlardı. İhtiyatla, fakat bilerek ölüme doğru ilerliyorlardı. Hallerinde — telâştan, korkudan eser yokta. Geride kalmak biri. nin bile aklına gelmiyordu. Ön dakika sonra hası ına adam akıl li yaktaşmışlardı. Şimdi bütün harekel durmuştu. Önu tehditkir bir sessizlik ta. kip etmişti. .. — Hanırol! Bu kumandayı Van Brunt vermişti. Se- sinde yeni, maden! bir ton vardı. Sonra: — Ateşi diye bağırdı: Herkes saklandığı yerden çıkmıştı. Ör. man birdenbire canlanıvermişti. Yerlile- rin yükselen avazlarına tüfek sesleri karı şıyordü. Kahile erkekleri yere düşen ki rinın Özerinden ath 2 MARKİZ DÖ POMPADUR * safları yenl saflar takip ediyor, Önüne gelen her manlayı yıkan bir sel gibi, karşı durulması güç bir insan dalgası ilerliyor- dü. Bu çılgın &kının en önünde, — dağınık saçları siyah bir iz gibi arkasında uçarak Som ilerliyordu. Feyrfaks tüfeğini ona çevirerek nişan aldı. Tam tetiği çekeceği sırada onu tanımıştı: — Önde gelen kadın! Sakın onu vur. mayın bakın silâhsız! diye haykırdı: No Van Brunt ne de adamları bu sesi işitmemişlerdi bile. Hele Van Bruntun üfeğli tıpkı makineli tüfek gibi işliyordu. Yağan kurşun yağmuruna rağımen Somm Hdosdoğra onlara koşuyordu. Onun önüne deri cekelli bir avcı atla- mişti. Feyrfaks tüfeğini kızın &ğ ve s0. lundakilere boşalttıktan sonra kızın önün de koşan İri avcıya çevirdi. Adam onu fanımış olacaktı ki birdenbire yana sıç- ramış ve zıpkinini Van Bruntan adamla. rından birine saplamıştı. Bu anda Som da Feyrfaksın yanına ye- tişmişti. Bir kolunu onun boynuna dola. maş bir taraftan onu sürüklemeye çalışı- yor, diğer toraftan avazı çıktığı — kadar bağırıyor, elile çılgınca İşaretler yaparak yerlilerin hücum hattını yarmağa çalışı. yardu. Feyrfaks kısa biran için Somun bronz güzelliğine boka kolmış, içinde tah Hi edemediği yeni, tatlı hisler uyandığtını duymuş, hoş bir hayale kapılmıştı. San, ki rüya görüyor gibiydi. İki gözünün ortasına yediği bir kurşan Ja avcının biri yere kapaklandı ve vücu. dunun hizile bir müdet nemli atların üzerinde yüzü koyun kaydı. Feyrfaks kendine gelmişti.Arkadaşları- dan hayatta kalanlar ta geride, ağacların arasına iltlen etmişlerdi. Yerli avcıların harp nidası olan Hia Hia bâlâ ortalığı çınlatıyordu. , Vurulanların feryatları kulaklarını tır. malıyor, tüylerini ayaklandırıyordu. Ar. tik bu mücadelenin sona eriştiğini, kayb- ettiklerini pekâlâ biliyordu. Buna rağ. men onün irk kant ki ikıp ORMANDA W': Jack London gitmek, ölse bile kendi ırkdaşlarile birlik- te Ölmek isliyordu. Som: — Erkeğim şerkeğim kurtuldun! diye bağırdı. Gözünde inci taneleri gibi iri yaş lar parlıyordu. Feyrfaks yürümek İstedi ise de — kızın bütün ağırlığı onun üstünde Idi. Som onun boynuna sarılmış, bütün vü.- cudunu genç bir asma gibi ona dolamış, onu birakmıyordu. Feyrfaks kurfulmak için çabalıyor, sendeliye sendeliye yürür ken ayağı dolaşıyordu. Bu sırada bir kü. tüğe çarparak sırtüstü yuvarlandı. — Başı bir köke çarpmıştı. Bu onü yari yarıya sersemlettiği için artık Mmücadelesi can, sızlaşmıştı. Düştükleri sırada Som bir okun başla. rı ürzerinden vızlayarak geçtiğini duymuş- ta. Feyrfaksın vücüdumnu kendi vücudile iyice Öörtlü. Yüzünü ve dudaklarını sımsı, kı kocasınım ensesine bastırmıştı. Kine on, on beş adım ilerdeki bir çalı yığınının içinden doğrulda. Etrafına dik- katle baktı. Mücadele uzal mmış, sesler kaybolmağa başlam recek kimse kalmamıştı. Yayına Bir ok yerleştirdi ve yerde yatan kadınla erkeğe Kızın göğsile kolu arasından adamın beyaz eti görünüyordu. Kine yayı ta so- Buna kadar çekti. Sonra yavaş yavaş gev, şetti ve yine çekti. Gayet sakindi. Emit olmak istiyordu. Sonra oku bronz renkli göğüsle kolum arasında büsbütün - beyaz duran ete sapladı. —SON—- VF yi İ A ga) agillAkli . li İÜlllie AKA GÜNDÜZ HABER için Çok dikküte değer bir eser hazırlamaktadır MMarygr TTT op gayafAAİEET gaggayetİTN M yyyayayrt TTTT MARKIZ DÖ FOMPADUR 25 :İkf'uııık istiyormuş — gibi, alnın: iki Yit sılçtı. Birdenbire bir sevinç çığ- Ğ kopardı: b':l Kurtuldum!. .Oh!. Bu genç erkek & kurtaracaktır!, Babamı kurtara - ı;.,,'; Bu şövalye... fsmi neydi? Hât.. ee Şövalye d'Assas.. Onun ateşin kh'*’ımdı öyle bir teskimiyet ifadesi o- ki.. Evet, evet.. İşte kurtarıcı!, ;;"f_— fakat adresi. Kont dü Barriye ği adresi ne idi? Bunu da hatırla- ”lz_ınıı_ Beynimi iki elimle yoğur- : İCap etse bile bu adresi hatırlaya- Sm! Ohi. İşte buldum!. Kurtul- h T! Sentorore sokağında “Erva — Sen,, demişti!. . Tn bu sgözlerle beraber masasına _Ş“ koştu, bir kâğıt aldı ve düşün - "*ck: bile lüru mgörmeden alelâcele şu W tbu yazdı: ,u_î'zl tanımıyorum, ve siz de beni ta- t OTsunuz.. Fakat dün, Ermitajda -_.k:hdı siz bana, eskiden dünyayı do- he ak zayıfları müdafaa ve fena insan düyi Barp eden bir şövalye gibi görün- .,_jq'i"- *Size karşı, bir türlü izah ede- k"& Ülm, fakat nâmütenahi bir itima- Ü 1'"! L. Benim zannettiğim gibi bir ,, tmnız? Bana belki de lâkayt ol- %ığ"uzı çebrenizden doğru mu oku- a LMA Eğer öyleyse, gelin! Bir kaybetmeden Bonzanfon soka- g%::ıum. Gelin! Bugünün veya'bu hu a hangi saatinde olursa olsun, )—m;:“lbu âlır almaz gelin!. Fakat ' evvel gelin.. Bir saniye kay- qk___dm gelin.. Yarın, çok geç ola- %“ Eğer size en küçük bir sempati 'u::cbümişum. eğer en korkunç biş tenç © Karşısında bülünan zavallı ['ı.,:"ı' kız için kafbinizde merhamet “lkm't" Başımda dolaşan korkunç Ütin, A beni kurtarmak 'stiyorsanız, Ün, | Sizi, beni kurtarabilecek ye- h gibi bekliyorum!.,, İb Mektul bun altına: “Ermitaj ormanındaki pembe elbisc- li genç ktz.,, İmzaşsını koydu ve şu hâmişi ilâve etti; *“Bonzanfan,, sokağında, Arjanson konağl karşısında, matmazel Jan —- Antuan Puasson'u sorun.. Çabuk ge- Ün! Ah! Gelint.,, Genç kız, mektuübu okumadan, kul- lanmak itiyodında olduğu kokulu sa- ten zarflardan bitine koydu, Üzerini yazdı ve balmumiyle kapadı. — Mektubu kim götürecek? diye dü- şündü. Uşaklardan biri mi? Hayırt.. Lü'z mi?. Belki!.. Hayır, Lülz pek za- yıftır.. Puasson her şeyi öğrenir.. Hal- buki benim Puassona hiç itimadım yok. Onun bu işte, mahiyetini anlayamadığım bir rolü var.. Kime itimat etsem, aca- ba?, 'Tam bu esnada, şomine Üüzerindeki güzel porsölen saat, beşi çolarken, bi- risi hafifçe kapıyı vurdu ve cevap bek- Jemeden içeriye gird, Biraz kaba ve kekeme bir erkek se- Si şöyle dedi: — Rahatsız olma kız, benden başka- kası değil.. Benim.. Kızının sevgili Pu- asson babası!.. Jan ürpererek mırıldandı: — Bu ayyaş! Evet! Evet!.. Niçin ol- masın?. Biraz para mukabilinde istedi- kimi yapar.. Evet, İşte mektubu götü- recek adam.. Ve yacın, bunu hatırla- maz bile.. İçeriye giren, orta yaşlı, dolgunca, kısa bacaklı, çehresi kırmızı, gözleri mütemadiyen kıpılan, alt dudağı sar. kık bir adamdı; mütemadiyen enliye çekiyordu. Adi çehresinde, bayağı ihtirasların brroktığı izler vardı. Üzerinde pahalı, fakat zevki selime kat'iyyen uygun ol- mryan bir elbise vardı ve bu elbisen'n üzerinde şarap İzleri görülüyordu. Ye- leği satenden, fakat yırtıktı; ayakkap » larında altın halkalar vardı, Fakat bu tarafından okunup okunmuyacağı mese- Jesine gelince.. doğrusu, bu hususta kat'i bir şey söyleyemem! , 3 Damyen boğuk bir sesle bağırdı: — Demek kralın geleceğinden emin- siniz, öyle mi? — Geleceği muhakkaktır, — Buraya mı ?. — Burayal. Damyen mırıldandı; — Oh! Demek beni aldatmadılar!. — Ne dediniz?. — Majesteleriyle görüşmenin, nazır- larla görüşmekten daha kolay oluşu- nun büyük bir talih olduğunu söylüyo- rum, — Pekâlâ!.. Şimdi gidip benim söy- lediğim gibi hareket edersiniz. Damyen, gözlerinde gecip kıvıcımlar parladığı balde, çok sakin bir sesle: — Mer ösyöl. Dedi ve ağır ağır dışarıya çıkarak, kapının yanında duvara yaslandı. Orada, gözlerini kapadı ve garip bir rüyaya dalarak bekledi. Ara sıra du- dakları sararıyor,, alnımda dahili bir kasırganın, bir düşünce fırtınasının iz- let! beliriyordu. Bazan da eli, ağır ağır göğsüne doğ- ru çıkarak asabi bir jestle takallüs edi- yordu. Birdenbire, gözleri, meçhul ve ayni zamanda korkunç bir Tüyaya dalmış gibi, garip, çok garip bir iladeyle açıl- dı, berraklaştı. Ne görmüştü? Neydi bu gördüğü korkunç rüya?, Kimbilir.. Belki de, Grev meydanın- da, bir tekerleğe bağlanarak, azaları kamıçılanan atlar tarafından koparılar bir adam görüyordu. Hıçkırığa benzer bir şey boğazını yırttı. Sonra gözleri tekrar kapandı ve bu çehre derece derece sükün bularak nihayet harikulâde bir sükünet ifadesi aldı.. Damyen bekledi.. Birdenbire, caddenin nihayetinde at î nallarına karışan büyük bir gürültü ve bağrışmalar yükseldi.. — Kral. Krall.. Yaşasın kralt.. Fransua Damyen iş bir ürpe- meyle sarsıldı, sağ elini göğsüne yerleş- tirdi ve trajik bir sesle mırıldandı: — Ey millet, ey ıstırap ,ey adaletla Senin namına konuşacağım an gelmiş- tir! Ve sen, ey Fransa, senin sefil kra- hnın kaniyle, kızı) harflerle yazacağım istidayı okumcağ gel!.. Kralın arabası konağın önünde dur- müuştü.. Fransua Damyen bir adım ölerledi.. Kral arabadan indi.. Dgmyen, bir dizi- ni yere koydu ve sağ eli sür'atle göğsü- nü araştırdı.. Eli biraz evvel oynattığı cismi kavradı.. Bu bir bıçağın kabzesiy- dil. İki adım daha ve on beşinci Lüi, diz çökmüş olan Damyenin hizasına ge- lecekti : Tam bu anda Hanri d'Etyolun coş- kun sesi bağırdı: — Yaşasın sevgili kralt., Kral sür'atle sokağa, bu heyecanlı sesin geldiği tarafa doğru döndü. Bulunduğu vaziyette, mermer - bir heykel gibi hareketsiz duran Damyen, gözleri on beşinci Lüiye dikilmiş oldu. gu hakle bekliyor ve onun bütün hare- ketlerini tetkikle takip ediyordu. Onun t kaldırarak bir şeye, bir gördü ve kendisi de ba» de baktı.. Ken- ü şeyi gördü!.. başını ağır ağ yere bakçtığı! şını kaldı Keni disi de kralm gör Bu vaziyet ancak iki saniye sürdü. . Fakat on beşinci Lüi, tekrar yürümçe e başladığı zaman, çehresi sapsarı ke- silmiş olan Damyen, ödeta yere kapan- mış mırıldanıyordu $ — O kız.. O kız kralı seviyor! Ey ta- Hh! Ey meş'um mukadderat! Onun sevdiği bir adamı öldürmek!.. Onun küzel gözlerini yaşartmak!.. Hayırt., Bunu yapamam!.. Yapamam!, Kral gelip geçti..