Bir günlük zabita hikâyesi CU hapishaneye — varmasına rağmen adı, inad gibi, hürri- yet caddesi konulan yolun alt başın. da çocuklar, rımağın yağlı suyuna taş atıp bağrışıyorlardı. Komiser sinirlenip pencereyi kapa- dı. Enine boyuna bir adamdı. Hele birdenbire bir başımt kaldırması var- dı, o anlarda tıpkı bir boğaya benzer- di. Dalgın dalgm parmaklarını pen- cereye vurdu, sönra döndü, cılız bir herilin üzetine yürüdü: — İtirafm daha hayırlı olur. Suçu Üzerinden atmak İçin söylediklerinin hepsi saçma. 'Bu İşi senden başka kim- penin yapmış olmasma imkün yok.. Doğruyu söyle, kelleni kurtarırsın. Çocukluk etme! — Söyledim yâa! Ben masımum! Yüzü gayet zayıftı; zaten yüksek olan alnmı, vaktinden evvel başlamış | bir dazlık büsbütün yüksek gösteri- yordu. Kaşlarmın altıma pusu kur- muş gibi gözlerinin, insanı ürperten bakışları vardı. Karyolanın ucuna ilişmiş oturan |- kinci bir komiser omuzunu siikti &- | ma hiç bir şey söylemedi. Komiser: — Yalan söylüyorsun! dedi. Am- canın kızını niçin öldürmek istedin? Menfaatin ne Idi? — Ben masumum! Adı Marcel Lemoine (Marsel L4- Mmuan) idi, 'Yüzü gözü durmadan oy- nuyordu. Cigarasmı ağzma götürdü: ince, uzun parmakları titriyordu; sol elinin baş - parmağında da kırmızı lekeler vardı. Ama kan Tekesi değil, boya. Marcel Lönfoine ressamdı. Za- yıf nahif olmasına rağıren sinirleri hala mukavemet ediyordu ama komi- serle polis memuru onun artık daya- hamıyacağını, itiraf edeceğini hisset- tiklerinden yakasını btrakmıyorlarıı, Zaten kızı onun öldürdüğünden emin- diler. — Bu işi ne diye yaptım- Ne men- faatin vard? — Beoen yapmadım. Komiser hiddetle kolumu kaldırdı; belki tokatı indfrecekti ama Lemoine bağırarak geri çekildi: — Buna hakkınız yok!... Komiser kolunu indirdi, tükürdü ve söylendi: — Allah belfnı versin! Marcel Lemoine kapıya doğru yü- rTüdü. — Noreye? — Artik çok oldunuz! Benim hiç bir suçum yok, Bundan sonra sora - caklarınıza cevab bile vermem. Hem benim hakkımda teykif müzekkeresi falan da yok, değil mi? Herhalde şim- dilik öyle şey yok, O halde... — Merak elme, uzun sürmez, onu da getiririz! Marcol Lemolne ulur gibi: — Bana sem demenize müsaade et- miyorum! diye büğırdı. Ben çıkıp git- mek istiyorum, Duyuyor musunuz? anladınız mı? Bırakın gideyim, çabuk açın! Artık işin sonu ” geldiği belli idi. Delikanlı bütün itidalini kaybetmiş, ağrzından çıkan sözlerini bile düşün. mez olmuştu. Karyolada oturan ko- miser: — Lemoine! diye seslendi. Lemoine duraklardı. — Bir sualim daha var, müsaade e- der misiniz? (Komiser yine siz deme- e başlamıştı.) Bir tek sualcik... Komiser karyolaya uzandı, gözle - rini tavana dikip: — Sizin masum olduğunuzu kabul ediyorum, dedi. Ama bize yardımdan da kaçmmazsımız. — Ne yardımı? Benim bir şeyden haberim olmadığımı size kaç defa söy- Jedim. — Yü İsf, ta basından - beri, bera- berce bir gözden geçir$lim. Bu sabah şömineyo saat sekizde babanız M. Jean Lemoi- ne ile amcanız M. Renâ Lemoine köşkten çıkmışlar; buradan yaya Bo- urg - la - Reine'e kadar gidecekler, o- rada Paris trenine bineceklermiş. On dakika Sonrâ; âmcanizin kızı Mado. moiselle Yvette Lemoire'in nişanlısı M, Caffiler otomobili ile buraya gel- miş, Birkaç dakika sizinle, birinci katta, gizin atölyenizde konuğmuğ son ra aşağıya, Mile Yvette'in 'yanına - nip bir saat kadar kalmış, Saat doku- | zu çeyrek geçe gitmiş Mile Yvette o- | nu bahçe kapısına kadar geçirip oda- sına dönmüş. O zamandan sonra evin | içinde sizin ikinizden başka kimse kalmamış, Bir amcanızın kızı, bir de siz... Joan Noel ile karısı, köşkün ö- nünde, bahçe işleri ile uğraşıyorlar. mış. Birçok komşular şehadet ediyor, Jean da, Anna da saat on buçuğa ka- dar © işi bırakmamışlar; sant on buçük ta madame Anna Noen, öğle yemeği- ni hazırlamak üÜzere köşke girmiş ve mademoiselle Yvette'i odasında, yer- da serili bulmuş, Madame Anna Noel hemen kocasına haber vermiş; kom- şular koşuşmuşlar, doktor gelmiş ve mademoiselle Yvette'in sağ gakağına, çekiç nevinden bir aletle iki defa şid- detlice vurulduğunu tesbit etmiş; o n- leti bulamadık. Lemoine'in sabrı tükeniyordu, | Alt katta doktor, Yvette Lemoine' in iki amcası ve nişanlısı Caffier, a. zın başı ucundalardı. Kız, aldığı ya- ralardan ölmemişti ama sabahtan be- ri dötin bayginlik içinde idi. Yultarıda Marcel Lemömö: —— Yirmi defa söylenmiş - şeyi bir daha tekrara ne lüzum var? dodi. Ha- ni bana bir sual soracaktınız?... | — Şimdi... Köşkün arkaya ve yan taraflara açılan pencerelerini hep içe- riden kapalı bulduk. Jcan Noel ile ka- rısı içeriye kimsenin girdiğini görme- mişler. Köşkü aramışlar, biz de ara- dık: İçeride saklı kimse yoktu. Sanat dokuzu çeyrek geçe mademoiselle Yvette ayakta imiş. Sant an buçukta onu yere serilmiş bulmuşlar; başm- da da yaralar var, Saat dokuzu çey- rek geçeden on buçuğa kâdar köşktn içinde yalnız iki kişi var: amcanızın kızı Ne siz. Onu öldürmeğe kalkan siz değilsiniz, bu iş nasıl ve kimin ta- rafından yapılmıştır, onu anlatın. Lemolne hiddetle: — Ben nereden bileyim? - dedi. Bu meselenin hallini bulmak sizin vazife- niz, sizin meslefiniz. Ben polis deği- lim kt! R MımM... Bir resim sehpası üzerinde - düran Mmuşamnbaya doğru yürüdü; son eseri: bir korunun altı, sank! bir kâbus or- manı, ağaçlar durdükları yerde çürü- müş gibi durüyor, her birine pis, ya- pışkan haşereler Üştişmüş; ortada da durgun, bulanık bir su... Hiç şüphe - siz sırf htyali bir tablo; bir hasta di- mağından çıktığı belli. — Ben büu resme çalışıyordum. Bir şey duymadım. Hizmetçinin sesini duydüktan sonra ne olduğunu öğren- dim, Doğrumu bütün görünüşler beni #tiham ediyor; fakat ben masumum. Amcamm kızını niçin öldürmek isle- miş olayım ? bilâkis onu çok sevdiğimi herkes bilir. Hem farzedelim ki onu' öldürmek istemiş olayım: o içi böyle bir zamanda, evin içinde Yvette'le ben- den başka kimse bulunmadığı bir sı- rada yapar miydim? Kendimi ele ver- mek ister miydim ? 'Tam o sırada kapı açıldı, uzün boy- lu, güçlü kuvvetli bir delikanlınım yü- zü gözüktü. Bu, kızm nişanlısı ve bil- yük bir otomobil şirketinin mümessili Caffier idi. — Çabuk, dedi, Yvette ayıldı.. — Çabuk... İki komiser odaya girdikleri zaman doktor da: “Çabuk” diye bağırdı. Kız gözlerini açmıştı. Kömiser eğilip sor- du: Bent duyüyör musunüz? Siza kimin vurduğunu söyliyebilir misiniz? — Beni duyuyor musunuz? Size kimin Jat kıpırdadı; söz söylemek için büyük bir gayret gösterdiği belli idi. Dok- torla komiser eğlendiler ve ikisi de, torla komiser eğildiler ve ikisi do, fi duydular: — MWes öncles... (Amcalarım.) Komiser, odada bulunanlara dışarı çıkmalarını işaret ederken doktor da Ölen kızcağızın gözlerini kapıyordu, Kısa saçlı, yüzünün hatları temiz ve sert bir kız ölan Yvette Lemoine, sporu da sevdiği için, eski Yunanistan' m aver ilâhesi Artemis'e benzerdi; mermer gibi beyaz ve mücellâ olan si- masıma ölüm mermerin serinliğini de vermeğe başlamıştı. Biraz sortra, boğa boyunlu komlser: — Hiç hatıra gelecek şey değil! di- yordu; demek ki kızr amcaları öldür. müş... Ama bu işi niçin yapmışlar, ©- nu da anlamak lizım, Hayret edile - cek gey! Elini ressama uzattı: — Sizi rahatsız ettiğimiz için affe. dersiniz... Vazife icabı... Lemolne hıçkırarak ağlamağa baş- ladı. Yazan: Pierre Very Çeviren; Nurullah Ataç OMİSERİN pek (lâ tahmin et- tiği gibi bu işte bir zorluk iğl değil. Kat- a doğrusu ak- K çıktı; aâama onun zar Nn salki bulundu. dül lm alabilecoği bir salk. OÖn sekiz yaşında olan Yvette Le- moline, dört seneden beri yetimdi. Ressam Marcel'in babası kızın amca- 8I Ve vasisi idi, Kızın rüşd yaşına var- dığı veya kocaya varıp vasi idaresin- den çıktığı zaman eline geçecek n sörvete Jean Lemoine bakıyordu. M. Jean Lemoine parasnun yarısı- nr yavaş yavaş barsada kaybetmişti. Geri kalanı da — kardeşi —Ren& yemişti. Ren&'nin dehşetli bir mes- leği vardı: — muciddi. Öyle kor - kunç şeyler icad ederdi demek is- temiyoruz; mesloği masraf dolayısile dehşetli di. Gerçekten bilgin bir adam olan Ren€'ye kardeşi, parayı vermek- ten çekinmemişti. Zaten Rene'nin I- ecad ettiği şey de doğrusu çok mühim- di: fevkalâde hafif bir elektrik kon - dansatörü; bunun sayesinde tayyare- lerin faaliyet sahası genişliyecek ve bu günkü birer haval benzin deposu ©- Jan tayyureler tarihe karışacaktı. Gö- Tüyorsunuz ya! medeniyeti haylı iler. letecek ve sahibine de sayısız milyon- lar getirebilecek bir icad... M. Jean Lemoine'ın gserveti, ben. zinli tayyarelerden önce tarihe karı- gınca yenmek sırası Yvette'in parası- na gelmişti. Tecrübeler pahalıya mal oluyordu ama gayeye de yaklaşı'mış- tı, dönmeğe imkân yoktu. İki amca- nn yaptıklarında zerre kadar kötü. lük maksadı yoktu. Kızım servetinin dörtte biri, iki yüz bin frank kadar bir para harcanmıştı ama hele Rent' nin kondansatörü bir kere bitsin, o pa- rayı fazlasile ödemek zor bir şey de- gildi... Bu meseleden kıza hiç bahset- memiş olmaları onu, birtakım hesab işleri ile rahatsız etmemek içindi. Belki biraz fazla bayal içinde yaşryan, fa. kat çok temiz kalbli olan bu iki amca, hileyi bir an bile akıllarından geçir. memişlerdi. < X Ama bir gün Yvette, otomobil şir- keti mümcessili Caffler'e gönül ver- mişti. O genç ne Ren& Lemoine kadar zeki idi, ne de Marcel kadar haszastı ama Borotra gibi tenis oynar, Taris gibi yüzer, Chiron gibi otomobil kul- lanır, Paris'i - bilhassa gece yarısın- dan sonraki Paris'i - tanrmakta be- nim diyen rehberlere taş çıkarırndı; bundan başka göz kamaştırıcı dişleri, güzel sarı saçları, demir gibi de sıh- hati vardı. Yvette ona adli polis dairesinde ı rasgelmişti, Caffier orada “bu dünya- | da her şeyi bilmek lâzım geldiği için,, dolaştığını iddin etti. Yvette ise o toz- Ju yerlere iş dolayısile gelmişti: kız. polis fen Jaboratuarmımn meshur mü- tehaastslarından profesör Chapelain'in asistanı İdi. Bunlar öğrenilince katlin saiki de moydana çıkmış oldu: Yvette'in iki yüz frangı harcanmıştı; halbuki ni kâh da on beş güne kadâr kıyılacak. tı; o halde hesab vermek icab ediyor- du. Daha fenası Ren& Lemoine'in ica- dını da yarıda bırakmak mechuriyeti hasıl olacaktı. Ceffier, karısının pa- üyük bir kısmının elektrik kondansatörü için harcamış olmasınaı ses çıkarmaz olur mu? Jeafi Lemoine ile kardeşinin, Yvet- te'i son derece, adeta kendi evlâtları gibi sevdikleri düşünülünce katlin on- lar tarafından tertib edildiğini kabul etmek haylı zordu ama bu düşünce, i- ki amcayı temize çıkarmak için kâfi gelemezdi. İcad ihtirası da, meselâ ku mar ihtirası gibi, İnsanı en büyük ci- nayetlere, en pis hareke'tlere sevke- debilir. Hem Yvette, suçu amcaları- nın işlediğini kendi ağzı ile Böyleme- miş miydi? Asıl zorluk başka bir noktada idi; cinayetin işlendiği Baatte iki amca Paris'te, bir banka mildürünün oda - smda İdiler ve orada kısa vadeli bir borç müuamelesi ile uğraşıyorlardı. O halde Jean Lemoine ile Ren& Lemo- üne'in bu cinayeti işlemiş olmasına maddeten imkân yoktu. Boğa suratlı komiser: — Kim bilir? dedi, belki de kız sa- yıkladı, hezeyan etti. İki amca, (ttihamı bütün kuvvetle- ri ile reddettiler. Yvette'in son sözle- rinin yanlış bir surette tefsir edildi. ğini ileri sürdüler, Onların lddiasına göre kız, kendilerini ittiham etmek is- tememiş, bilâkis ölürken onlara şefka- tini göstermek istemişti... İki komiser ne xapacaklarını bil - mediler: Mamafi iki amcanın, cina- yet saatinde Paris'te — bulundukları muhakkaktı. Kendilerini serbest brrak maktan başka çaro yoktu; fakat yine de polis onların pesini bırrakmadı. Bundan sonra işe profesör Chapela- in el koydu; ona bu kararı verdiren bir taraftan merakı, bir taraftan da nsistanına beslediği baba muhabbeti idi. Hürriyet caddesindeki köşkte her n Ni tarafı, oşyayı iyice tedkik etti is0 ge bu tedkikten hiç bir netice çka'” Sonra cesedini adli tıb enstitüsünü” tedkik etmeğe gitti. Hemen derhal, iki komiserin ihmal lerini gösteren bir şey buldu: yveti? Lemoine'in tırnakları arasından, karışmış birkaç saç parçası Dü Bunları mikroskopla muayene etti V nasıl bir adama aid oldukların! dana çıkardı: “Genç, gürbüz bi O7 kek. Sarı saç; . kumral teller d0 vafı Yeni kesilmiş. Berber tarafındal ie kanmış, karanfil kokulu kolony& oğulmuş, briyantin sürülmüş.,, Ce Bu saçların, Yvete'in nişanlıst fier'nin saçları olduğunu anlaftğe* oF değildi. K ı;; Cinayettön üç gün evvel Caffief: zamanki berberine gitmişti: usl”: berbere yıkatmış, karanfil kokulü çür lonya ile uğdurmuş ve briyantif dürmüştü. Profesör Chapelain başını —u(;: Polis komiserlerinin düştüğü bS b şimdi anlıyordu. Kızı öldüren herh b de Caffler 1di. Gider gibi gözüktük ten sonra tekrar köşke dönn;u& cak. (Onun girdiğini Jean Noel * rısı ve komşular nasıl gürmu“”ı;, nereden girmiş? burası herhaldi kike muhtaçtı. Zaten Caffier'nif ÖL şanlısını öldürmekte ne menfi yıı duğu da anlaşılmıyordu.) Catfg;,. zünün görülmesine vakit bira M ge nişanlısının şakağına o ağır * A dirmiş olacak. Belki de yüzün” (ç mendil veya bir atkı ile örtül llk darbe kâfi gelmemiş. szWM disini öldürmek istiyene hüclfi cakı onu saçlarından yakalamış d;"dd' Zavallı kızcağız, hocasmın gel can çekişirken bile hsurlımlıud yik disine hücum edenin hüviyet Ox if mediği için onu meydana çıktfi” ( ucunu söylemiş. “Mes onglet naklarım demek — İstemiştii w.gf doktorla komiser "Mes ye anlaşmışlar. M Caffier o sabah köşkten ÇK gif sonra otomobile binip Aral mişteriyi görmeğe xi!ülîî:u#" Bunun doğru olduğu isbat A gö kat Caffier Arpaon'a '. yarmıştı; doğru oraya şöphe edilebilirdi. Onu da sör Ş etti: Bourg - la - Reint'i sonra otomobili bozulmuş, f at kadar onu tamir le WEEE Nerede durduğunu da söy"““;.ı yek tasında bir yerde. Fakat İi Tef çisi o saatte oradan gecm”rw ’ nt ve otomobili gürmı:dllg&" diler. Caffier'nin eddiasi M D dı onların da dikkatine Ç4 M İ masına İmkân yoktu. peliki M ' lan söylediği âşikârdı. Caffier bu husuta YIW ni itirafa mecbur oldu. y tuz beş dakikayı nerede ','44 h bildirmek istemedi. Polisif şi Devamı karşıki