7 Şubat 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

7 Şubat 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 ŞUBAT —— 1938 a: RBl'luıı Çinili * Melekzad Çinili ( ERKEK - KIZ ) Birden MB:,-Z de yatacağım odayı göster- ada, bir yatak odasında bu- 'th eden kemen her şey var. b olan, yatağın üzerine geçiril- %’İlm((l 5._ İğe dikkat —ettiğimi gören B © Burada çok sivrisinek vardır. % Tâhat uyuyamazsınız, dedi. Yattım. Benan cibinliği çek'i '"dı. ğ Allah rahatlık versin, diye ay- _::wmm olacak, hemen uyu- s'hh'e)ln erken uyandım. â evvel kalkmış olacaktı. O- in camından anun sofada Börüyordum. Benim kalk- ünce, kahve getirdi. Ben »© kıqnndıki sandalyeye Konuştuk. Öğle yemeğinden Melim arkadaşlarından Lü- bir genç kız geldi. Benan Birdı. Bu zeki bir kızdı. Ser- “"hoeleıi, iyi - fikirleri vardı. TMmuallimdi. O günden sonra gün geldi. Beraberce dışa» * köyün şosesi kenarmda- I’“(. dağlarda yürüyor, Mi aallidak! evlalik- Bülüyor, eğleniyorduk. oturmaya alışık olmadı- Bilılmaya başlamıştım. Bu- Benan da beni köyün yer- I “u%hnmmış bir ailenin oğtuyla KA ?;””;!;! / İ?!ğ' ! % 7 D Fı_g PÜT ipi » # Bu Mustafa adında bir luılı ahbablığımızı çabuk YAT A AAA TI CA C ee aa * '“â— Bu gıcak kanlı, temiz yü- ! ""'lı delikanlıydı. ' No Vasıtasiyle de, tütün, pi- ı Bi İlh!c bayiliği yapan İbra- t goöcukla tanıştım. Ar. :—%ı ekseriya ya İbrahi- l—'”—hıu':" yahut da köyün as- inde geçiriyordum. *'..:. ej ler açılmamış, Be- İ g3, Gükllim arkadaşları dahâ kö- '.:ıı. . Mektepte dört kız G GK muallim arkadağtılar. Te ""“ı!lhnıu-ı erkekti. İçle - ;ğ T 'Unan yalnız bu başmual. "Hunııı Benanla, hiç sev- h“d' Pastra oynamakla ge- Oyunu da bana kendisi &. 5e SŞ OÇU Z 1 ( Masanm üstünde oyun oy- t Ânnesi de namazın: kılıp “'wmı nasıl oldu bil- K_ Böka intikal etti. .:I"V'ne her türlü felâkote, bana, Berer... dedi. Onun bu Munla evle nmeyi mev- Sıralarda İtanlbulda batızlattı. O zaman ba- ikten sonra çalışma- t etmeliyim. Bu mesele- old Becindirebilecek bir mes Uktan sonra görüşürüz. , # T ÂŞ / NA, 0 ;’!ğ SS AA A * Benan, - daaim < insan *" katlanır, kocasından kk-ım—ı evleneceği er- © Parlak bir İstikbal ara- ll l“'lmmeyo SÖZ ver- etmemin 14. '“’“'“'mn Bundan, be- (Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur) — Numara 64 — Kendini kurtarmağa oğraşıyordu bire sarıldım, udaklarından ( K<Z>llarımdan kurtularak bir ok gibi fırlayıp dışarı kaçtı öptüm ni sevmediğin manası çıkmaz mı? Benan birdenbire bozuldu. Kekele - di: — Niçin sevmiyeyim, sevmeseydim anlaşır mıydım? . — Tevile kalkma... Neyse... Bunu ancak imtihana girip muvaffak olduk- tan, istikbalimi temine adım attıktan sonra düşünelim, Maamafih, istikba- limin iyiliğine tamaan benimle evlen- mek istiyen bir kadın veya kız, bende bunu bulamayıp da ayrılırsa aşkıma ehemmiyet vermeden anu çabucak u- Benanm mahcub olduğunu yüzitnün kızarmasından anladım. — Kenan, dedi, o zaman hakikatan böyle düşünüyordum. Seni sevmiyor - dum. Şimdi böyle değil. Çünkü... Sözünü tamamlıyamadı. — Yalan söyleme - dedim -«. — Sen, dedi, benim hiçbir sözüme i- nanmıyorsun, susmayı ve bir gey söy- Tememeyi tercih ediyorum. Sinirlenmişti. Sustu ve dışarıya çık- tı. Onun dışarıya çıkmasından istifa- de etmeyi düşündüm. Sandalyesini bir az daha yanıma çektim. Sonra onun farkma varmaması için kendimi yana doğru çekerek duvara yaşlandım, Niyetim, onun boni, ne derccçyo ka- dar sevdiğini tecrübe etmekti. Sırtım- da piğamam vardı. O da'hiç unut. mam, koyu yeşil renkli ve çiçekli bir rob dö şambr giymişti. Odaya yine ayni sinirli baliyle girdi. Ve sandal- yesine geçip oturdu. Öna ağır mua- mele ettiğimi biliyordüm. Elimi uzat- tım, elin! avucum içine alarak: — Söyle Benan, - dedim -. Beni ha- kikaten seviyor musun? © cevab vermiyor, yüzüme bakmı- yor, sadece avuçlarım içindeki elleri. ni kurtarmıya çalışıyordu. Birdenbire ellerini bıraktım. Kolla- rımı vücuduna dolryarak öptüm. Be- nan önce hişlerine mağlüb kendini bırakmış, hattâ bana da ayni şekilde sarılarak mukabele etmişti. Bu uzun sürmedi. Ani bir aksülâmel başgöster- di, Birdenbire silkindi. Beni itti ve sandalyeşinden bir ok gibi fırlryarak dışarı çıktı. Kızmıştı. O dakikada bu saf ve temiz kızı al- datmak azabından doğan bir üzüntüy- le kıvrandım, Başımı kollarımın ara- sına alarak ağlamıya başladım. Be- nan tekrar odadan içeriye girmişti. Ben ağladığımı kendisine gösterme- mek için kendimi toplamıya çalışır- ken, o, iki eliyle yanaklarımdan tutup başımı yukarrya kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikerek uzun zaman bir şey söylemeden baktı, baktı. Sonra: — Kehnan, dedi. Aramızda resmi bir bağlılık olmadan böyle bir şey olmu- smı istemezdim... Ağlama Kenan, sus canım, dedi, Sonra da yanaklarımdan öperek ilâve etti: — Ağlama, kalk yat... Yarın konu- şuruz. — Ben git, ben yatarım, ağlanıryo- TUM... — Hayır, Şimdi yatacak ve ağlamı- yacaksın. Cibinliğini çekmeden rahat etmem. Cevab vermedim, kalkarak yattım. ©O cibinliği taktı. Sonra gelip hâlâ 1s- lak duran gözlerimin içine iğildi. Dal- gin dalgin baktı. Rob dö şambriınm cebinden çıkardığı mendilile gözleri- mi sildi. Yanaklarımdan öptü: — Allah rahatlık versin Kenan.. Diyerek çekilip gitti. (Devamı var) HABER — Akşam postası Yüksekkadırı- '$ Istanbul konüşuyor Galip Dede türbesi a mın görünmez bir köşesindeki ; Muazzam bir hara- bedir ! Golibdede türbesinden Yüksekkaldırımın hemen baş tarafıın- da, Galibdeed türbesi denen kocaman bir harabe bulunduğunu eminim ki ço- Bunuz bilmezsiniz. Ben de doğma büyüme bir Istanbul- lu olduğum ve kimbilir kaç yüz delfa Yüksekkaldırımdan geçtiğim bhalde, bu- rada camisi, çilehaneleri, ve geniş me- zarlıkları ile kocaman bir tekke bulun- duğunun hiç farkında olmamıştım. Geçen gün arkadaşım Foto Ali ile beraber, — Yüksekkaldırımı - dolaşmıya gitmiştik. Yokuşları aşağıya doğru i inet- arkadaşım yet enteresan br yer gösterevceğim. Beş on dakika kaybedeceğiz ama, değer doğ- rTusu, dedi. Hiç — itiraz —etmöden — arkadaşımı takip ettim, Polis karakolunun yanm- daki daracık koridordan geçtik ve ken- dimizi birdenbre zeimndeki çmentoları bin bir parçaya ayrılmış çok geniş bir meydanda bulduk... Sağımız, solumuz, ilerimiz — gerimiz velhasıl her tarafımız müthiş bir hara- şap binanın bitişiğinde, sıra sıra mezar- lar dizilmişti. Mermer mezar taşları ü- zerindeki yazılardan bunların yüzler - ce sene evyel yaşamış şeyhlere ait ol- duğunu anlamak güç değildi. Etrafla - rımın parmaklıklarla çevrilmiş olması sayesinde tamamen harab olmaktan kurtulan bu mezarların gerisinde, her tarafında otlar bürümüş, bütün taşları darmadağınık olmuş, sefil hir mezar- lık görülüyordu... Çatısının bir kısmı çökmüş ahşap binaya doğru ilerledik. Sanki diğer kı- sımlar da bizlerin başına çökecekmiş gibi bir hisse kapıldığım için, ben ka- pt önünde bir an tereddüt ederken, ar- kadaşım en ufak bir ürkeklik gösterme- den içeri dalıverdi. İki üç dakika sonra onu yıkık cami- nin bir köşesinde gördüm. Fotoğrafını ayar edip, yukarda gördüğünüz ikinci resmi, yani binanın nasıl çökmüş oldu- Bunu gösteren manzarayı almakla meş- guldü. İşini yaptıktan sonra bana dön- dü: — Gel, yahu, diye söylendi. Kork- ma, içersi sapsağlam. Bu sözlerden cesaret alarak ben de i- çeri girdim, Kapının civarı o kadar ha- rap, o kadar berbat bir vaziyette oldu- Bu halde, binanın içi hiç böyle değildi. Eskiden tekkenin toplanma odası olan geniş salonda sön zamanlarda bir va- kitler de tiyatro oynatıldığı yanların- da hâlâ bayraklar asılı duran kapıdan küçücük sahneden anlaşılıyordu. Bura- nın camları, çerçeveleri tam olsaydı, bu Hoberci, Galibdede türbesinin şimdi su doldurulmuş olan Çilekanesinden çakarken ile gün bile kullanılmakta olduğuna ina - nabilirdim, Vaktile pencere yeri olan a- çk deliklerden berinden başımı uzatıp — Moda FYT roportajı Güzıl bir ski elblsı:ıt C#kv! düz vmk- Ti gabardinden yapılmıştır. Ön tara- fındaki süsler sarı ve yeşil renklidir. Pantalon karmızıdır. l baktım, hemen ötemizde Alman mekte- binin koca binası görünüyordu. 20 adım yakındaki bu gençlik ve ta- zelik kaynağı le Galipdede türbesi ihti- yar ve çökük hali ile ne garih bir tezat teşkil ediyordu. Binadan dışarı çıktık... Geniş avlu - nun bir köşesine sıkışmış küçücük bir evle, karşı tarafındaki yüksek duvar a- rasına radyo anteni kurmaya çalışan birkaç kişinin yanma gittik. Kendileri- ni o kadar işe vermişlerdi ki, bizimle tek be kelime bile konuşmadılar. Yalnız, bir köşede duran eski polis klübelerin yanında sessiz sessiz do« Taşan yaşlıca bir adam: — Bakımsızlıktan harab oldu, bura- sı diye söylendi ve başka söz söylemedi. Nihayet Ali koluma girdi. — Sana dedi, buranım en enteresan yerini, çilehanesini göstereyim.. Avluya nazır mezarlığın parmaklıkla- rt arasındaki bir yeraltı kapısının yo- sun tutmuş mermer merdivenlerinden karanlık mahzene doğru dört beş basa- mak indim. Fakat birdenbire şaşırıp va rı yolda durdum. Arkadaşınaım dervişle- rin çilehanesi, dediği bu mahzen, şimdi kocaman bir sahrınç olmuştu. Üst ba- samaklara kadar yemyeşil bir su çıkı- yordu. Bu vaziyeti görünce Ali benden ev- vel davrandı. Hemen geri döndü. Bir az sonra ben de tekrar dışarı çıkarken, o burada gördüğünüz resmi aldı. Galibedede türbesinin sessiz hali, ha- rabeler arasında boy gösteren sanduka- ların garib vaziyeti, bana tuhaf bir ür« keklik ve soğukluk vermişti. Arkadaşıma: — Burada gördüklerimiz kAf, artık gidelim, dedim, O da benim vaziyetimde olacak ki, teklifimi hemen kabul etti. Yalnız; geniş avludan ayrılıp dar ko- ridor vasıtasiyle Yüksekkaldırım cad « desine çıkmadan eyvel, bu çok ihtiyar ve metruk muhitte, yegâne hayat eseri gösteren ortadaki yeşil yapraklı koca « man ağacın bir resmini daha aldı. HABERCİ lstanbul radyosu 7 ŞUBAT —. 1988 PAZARTESİ 17 İnkılâp dersi: Üniversiteden nak- len Mahmut Esat Bozkurt — tarafından, 18,30 Çocuklara masal: Bayan Nine ta- rafından,, 19 Bayan İnci: Şan piyano ve keman refakatile, 19.80. Memleket şarkıları: Malatyalı Fahri tarafından. 19,55 Borsa haberleri, 20 Rıfat ve ar« kadaşları tarafından Türk — musikisi ve halk şarkralrı. 20,30 Hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından — arapça söylev, 20,45 Belma ve arkadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk — şarkıdarı, (saat ayarı), 21,15 fasıl saz heyeti' Okuyan- lar: İbrahim Ali, küçük Safiye, Kanun Muammer, Klârinet Hamdi, Ut Cevdet Kozan, Tanbur — Salâhaddin, Keman Cevdet, 21,50 radyo fonik temsil: Stüde ve öperet parçaları, — 23 son haberler, Ajans haberleri, 23 plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 2850 Son haberler, ve ertesi günün programı, 23,30 son.

Bu sayıdan diğer sayfalar: