! 300 1insan açlıklay 7 qUBkT — 1988 HABER — Akşam p posfas, pençeleşiyor İflandanın şimalindeki küçük bir ada halkının dünya ile irtibatı tamamen kesildi uıceîm Bgün, kısa bir telgraf havadi- Olarak, İrlandanın şimalindeki kü- Sük Rathlin adasında 300 insanın fır- ha Yüzünden açlığa mahküm kaldık- TIRI Yazmıştık... Giki gelen Avrupa gazetelerinin ver. ü eri tafsilâta nazaran, bu minimi- ğ &danın baştan başa kayalarla dolu 'lıhı lerine, bir aya yakm bir zaman- da beri hüküm süren şiddetli fırtına Yüzünden hiçbir gemi yaklaramamak- tadır, mlık defa olarak böyle uzun bir müd- öi dünya ile alâkası kesilen Rathlin fsındaki bütün yiyecek ı'oku bır & 18 evvel tükenive: an kendilerir! korkı e “faı karşıya görm ile .m ya aras Ketin başladığı î:' bir gün yine bir (S. O. 8.) işareti nnM"“m sonra, fırtına telefon hatla —İc-: da bozdu. Ve Rathlin adasımın Va Te hiçbir irtibatı ka'madı. Sırada adada y feci anfarı üm ve petrol ça - tan inden, güneş battık Sonra İt da korkunç hir ka - ülk hüküm sürüyordu. İ Patates 5 kişilik bir ailenin 24 Rir lik gıdasını temin ediyor, çürük y'l""u.l’î.ıyı 4 kişi taksim edip söz- kll'ml.ır'mı doyuruyorlardı. Hattâ adeği darcık yiyecek bulamıyanların 1 İ de pek çoktu. fecaatini gazeteler vasıtasile ldı'n takip eden İngiltere efkâ- _&“miy—l heyecan içindeydi. Na- 'büyük bir telâşla, açlıktan ölme- 'ıhkum 300 vatandaşa yardım et- ek Sürelerini arıyorlardı. 4 e bu sıralarda Rathlinin fırtına- .;:ı rışık olmuş semasında a hyyınlı'rındm birinin silueti h.“: y“l Aç ilmid dolu nazarlarını Alerce metre yüksekte uçan tayya- diktiler. Pilot bütün tehlikeye » gok cüretkâr bir hareketle aça tarlalarından birine inmeye mu <k Oldu ve bu ilk yardım Nathlin- Yürtyy, Skinesinden korkup — kaçıe B ..: Muk tarlası '“hoe “ma pamük tarlasını öm- l':ı olarak görüyordu. Pa- Cirol &n klerine Uzunuzadıya baktık- annesine: Anna dedi, Pudra mlarının 'hd'”%luhıım'v pompol îamane > Ocu kur, al.b;. üslu du;;ğrı?m bana on Teceğini > söylemiştin değil mi? Evet, ğ ba, Nı:."" Ne vahsi adamlar! Fo- ı n ş::a ON kuruş kazandırdım ba- Parasmr bana versene... Pathlin adasının tayyareden Ü'orin canna can katmağa kâfi gel- di Şimdi 300 insan büyük bir heye - canla gökll ve denizi tetkik - ediyor, | alınmış bir vesmi... fırtımanın, yardıma koşacak kimsele - rin işliyebilmesi için biraz olsun ha- fifliyecoğini gösterecek alâmetler arı- yorlar... Yeni Mısır Kraliçesi Feridenin, düğün münasebetile gazetelerimizde o ka- dar çok ve muhtelif pozlarda resmi çıktı ki, bugün kendisini bir okuyucumuz bulunacağımı halırı mıza getirmiyoruz. tanımıyan Yalnız, kendile- rinden pek az bahsedilen ve bizim gazetelerde resmi görülmiyen, kraliçe- nin annesi ve babasıdır. Size burada, Majeste Faruk'un kaynata ve kayma- naşını tantıtıyoruz... Aceml eczacı Köy eçczacısı bir iş için eczaneden uzaklaşacaktı. Arkadaşma dedi ki: — Yarım saat kadar dükkânda bekle... İşi az çok sen de biliyorsun, idare edersin. Reçete filân olursa müş- teriyi bekletirsin. Yarım saat sonra döndüğü zaman sordu: — Gelen giden oldu mu? — Bir ihtiyar geldi ve gimdi çıktı, gu karşıki kaldırımda duran adam... Öksürüğü için ilâç istemişti. — Şu raftaki şuruptan verdin de - ğil mi? — Hayır. Şu dolaptaki şuruptan ver dim, hepsini içti. — Eyvah ne yaptın! o müshildi. — Yanlışım var galiba. Bak adam hiç öksürmüyor. — BSersem! Öksürmeye cesaret ede- miyor! gaa < - Çan e S S — Hızlı döndükçe hişsetmez oluyorum ! ağırlığını hiç ee | Sarhoş düğüne şimdiye kadar inanmamıştı AMma,.. Masum genç kız Genç köylü kızı, köylü delikanlı ile kasabanın pazarma gidiyordu. Deli - kanlı sırtına boş bir kova almıştı, bir elinde bir tavuk, diğer elinde bir so- Pa tutuyordu. Sağ koluna da berabe- rindeki keçinin ipini bağlamıştı. Ormana geldikleri srrada genç kız durakladı ve: — Bu orman pek tenhadır, ben se- ninle yapayalnız buradan geçmeye cesaret edemem. Delikanlı icini cekerek cevah ver - — Bir gece içinde saç dökül | HIS, AŞK ve IZTIRAP ROMANIİ Nakleden: SUHEYLA ŞEFiK ci e — Sevim oradan ağır bir koltuk çek- t. Yıkanmaktan solmuş mavi osva- bile koltuğun dayanılacak — yerine oturarak, ellerini kavuşturdu; ince ayaklarını sallamağa başladı. Tatlı bakışile Nerminin — nazik profilini, solgun rengini, mat göz kapakları- nın altında gizlenen İri gözlerini sey rediyordu. Birdenbire Sevim: — Beni dinle Nermin. Hatice hanı mın böş yere iki defa yeğeni Fe rit beye tesadüf ettireceğini zannetmi yorum. Nermin hiç işitmiyormuş gibi görünü yordu. Yüzü sakin, fikri kalım — kâğıt ların üstüne yazdığı munlazam — satır larla meşgul gibiydi. Fakat kendisine bu fikir Sevimden evvel gelmişti. Hatice Münevver Hanım. — Eski ahbablarıydı. Herhalde bu asil fakat pa rasız kızı akrabasından birinin alma sını istemiş olacaktı. Acaba — bugünkü ziyareti ile o tesadüller arasında bir münasebet var mıydı? Bu fikir yeniden — Nermini heyecan landırdı. Ferit bey kendi üzerinde bü yük bir tesir yapmamıştı. O — yalnız terbiyeli, ciddi, nazik, malümatlı, zeki ve ince bir adamdı. Hattâ ona ilk defa sadü/f ettiği zaman (hoş adam) demiş Ve ikinci defasında: — (biraz soğuk ça fakat her şeye rağmen fena değil) diye düşünmüştü. Daha sonra onunla alâkadar bile olmamıştı. Ta — çocuklu gundanberi izdivacı çole ciddi telâkki et miş, bir takım hayali, hissi düşünceleri aklma bile getirmemişti. Müstakbel hayat arkadaşını — genç ciddi, çok iyi — kalbli, — kendisi nin hürmet edeceği, — bütün sırlarını söyliyeceği bir adam olarak gözünün önüne getirirdi. Ve bu dostluğa Nermin aşk ismini vermezdi. Onun kalbi hiç mış, ve aşkın manasını hâlâ anlayama yalnız kocasının manevt kıyme- ürdü. Hiç bir gün: (Benim stediğim adam böyledir) dememiş, ara sıra gittiği yerlerde kimse için kocamın | şu adam gibi olmasını isterdim. diye düşünmemişti. Hikmet paşa zade Ferit beyi düşündükçe biraz heyecanlanması da gayet tabil değil miydi? Mademki © hayatını büsbütün değiştirecek, bü tünvarlığına hâkim olacaktı. Şimdi Sevim susuyordu. — Kardeşine bakarak uzun bacaklarını sallıyordu. Bir sinek hızla odada dolaştı. Son ra gül yaprakları dökülmüş güneşli bah çeye doğru uçtu. Sıcak bir *üzgâr sol gun çiçeklerin kokusunu odaya getirdi, Bu süküt içinde, dışarda parkenin üstün sesi işitildi. — Kapı açıldı. Genç, esmer bir kadın başı — uzanarak kısaca seslendi: — Nermin, gel. Nermin kimin geldiğini anlamak için başımı kaldırdı. Açık renk elbisesi, kaba vücudu, sert yüzüyle üvey annesini gör dü. Gözlerini onun ber zamanki - tatsız lâkayt gözlerine kaldındı. Bugün onlar da başka türlü bir manâa sezdi. Üvey annesi tekrar etti: Gel, Hatice hantmefendi seninle görüşmek istiyor. Genç kız kalktı. Sevim — daha evvel yerinde zıplamıştı, merakla annesinin yüzüne bakıyor, bir şey sormağa cesaret edemiyordu. Üvey annenin bir hare- keti, beklenilmiyen bir şey olduğunu an- latmıştı. Bu, tabil Nerminin izdivacma ait bir mesele idi. Sevim, birdenbire orada hareketsiz kaldı. Hem ablasını — mesut göreceğine seviniyor, hem ondan ayrıl- mağa nasıl tahammül edeceğini düşünü- yordu. En iyi mobilyalarla döşedikleri serin ve Toş salonda Hatice hanrmefen- di oturmuş bir şeyler anlatıyordu. Şakir di: — Ellerim boş olsaydı hakkı var- dı ama, ne yapayım ki pek yüklüyüm. İmkânı yok. Genç kız: — Hayır, dedi, imkânı var. Elin- deki sopayı yere saplar, keçinin ipini buna bağlarsın. Sırtmdaki kovayı ye- re ters kapatır, içine tavuğu koyun. ea serbest kalabilirsin. — bey konuşmayı sevmez, uzun uzun din- lemeği tercih ederdi. Fakat bugün her şeyden fazla bu mesele ile alâkadar oldu- Bu görülüyordu. Kızının geldiğini göre- rek hafifçe güldü. Kemikli burnunun üstündeki gözlüğünün camları — altında gözlerini sık sık kırpıyordu. — Haydi bakalım, benim — güzel kı- Zzım... Aile dostumuzun getirdiği güzel haberi işitmek için biraz acele et! Hatice hanım Nerminin alnından ©p- tü; omuzlarmdan tutarak koyu — mavi gözlerinin içine baktı: — Evet sevgili kızım, — size hayırlı bir haber getirdim, dedi. Ve genç kızı yanındaki kanapenin üzerine oturtarak elini tuttu. Söze başladı: — Nermin, eğer evlenmek — likrinde isen sana iyi bir fırsat, Yeğenim Fe- rit, sana iki defa tesadülünden ve benim söylediğim sözlerden sonra kendisi için iyi bir zevce olacağını düşünmüş. Bu - gün ben de onun — tarafından geliyo- rum yavrum. Hikmet paşa, — oğlu için seni istememi benden rica etti, Nerminin solgun yanakları — kızardı, kirpikleri hızla kalkıp — indi, eli Hatice hanımın eli içinde hafifçe titredi. Göz- lerle (siz ne — düşünüyorsunuz?) de- mek istiyordu. Şakir bey tebessüm ediyordu. Yavaş ve tatlı bir sesle: — Bu çok güzel bir şey, Nermin, de- di. Hiç hatıra gelmiyecek bir şey.. Üvey annesi Belkis başını sallıyarak tasdik etti: — Hele seni isteyeni düşün bir ke- re, dedi. Meziyetli biri. Servet, eski ve asil bir aile,, güzellik, yüksek bir ahlâk ve zekâ, Sen çok bahtiyar bir mahlük- sun, Nermint Son kelimelerinde biraz da kin his- sediliyordu. Hatice Münevver hanım devam etti: — Tabil çok iyi bir izdivaç; yalnız sana söylemek isterim, Nermin. Yeğe- nim Ferid de bunu bilmenizi istiyor. O çok güzel olar ilk zevcesini delicesine sevmişti. Hâlâ onu sever ve düşünür. Evlenmesine en büyük ebeb de babasının onu yalnız görmek istememesidir. Ön - dan hayali bir aşk beklememeniz lâzım- dır, Tabii sizi sever fakat aranızda bir müddet o sarışın Feridenin sanırım ki gölgesi dolaşacak.. Onunla, — babasının muhaleletine rağmen Mısırda evlenmiş ti. Feride tanınmış bir — ailenin kızı de- Bildi.. Ölünce kendisini köşklerine yakm Hikmet paşa ailesi mezarlığına gömdü- ler. Ferit hemen hemen hergün mezarını ziyaret eder, Üç senedir evlenmemekte 18- rar etmesi de bu söylediklerime işaret- tir. Onu hâlâ sever . Nermin: — Evet, evet, çok güzel, dedi. — İkinci bir zevce için bu ufak bir üzüntü olabilir.. Fakat kısa bir zamanda onu eline alabileceğini ümit ederim. Sana karşı sadakat, hürmet ve dikkat hususun da hiç şüphen olmamalıdır. Hikmet pa- şaya gelince, ©o mükemmel bir adamdır. Seni kendi kızı gibi düşüneceğinden ve se- veceğinden eminim. Nerminin üvey anası Belkis * odayı biraz aydınlatmak için pencereyi açtı. Güneşi bir bulut kaplamıştı. Odaya gi- ten hafif bir ziya Nerminin düşünceli yüzünü, koyu renk bir baş ürtü altında daha munis görünen beyaz saçlı Hatice Münevver hanımın temiz çehresini aydın Jattı. Belkis hanım dikkatle havaya baka- rak: (Bu akşam firtına olacak zannedi- yorum) diye mırıldandıktan sonra kı- zına sordu! — Peki Nermin, fikrin ne? (Devamı var) AAA L DOKTOR Kemal Özsan Operatör - Üroloğ Galata - Karaköy - Abdullah ef. lokantası karşısında Galiçi Han Hergün 15 den 20 ye kadar Telefon: 41235