HÜUĞL N ALTIND I (C ERKEK —- KIZ ) e$mı ön < cevap verdi: te eğe SİZİN.... çük bir işa- anladığınızı — ve n dızı sarımış ve kızmış - %;'A!'ıîlcrrk apmadığıma emin — olü- &y , tmç, A her zamanki müstehzi bakışla- Üa ne . n v ti hzi bakıyorum?. BAD Göylerken htiz: ü rmış ve başmı x'ft—'n.;n. Sonra ilâve etti; &, “:“q düşünüyorsunuz.. — Sizinle ü , Hiğim yok, Hele vaziyetimde x.ğmıu sülik hiç... yalnız.. ı_ui S ©k küçük görüyorum.. O H,i ;—Eun Knü?. Meselâ beni kaç ya- alır N' N edavsin x ,7 döküz # yirmit Vit yirmi iki, — Hatta ayır.. Tem Ti üz mü. Yine benden iki Ssem ne olur., İki yaş far- * İi yaş farkın pek ehemmi na,siz daha pek küçüksünüz Tedelesi "t,m uzadı. Münakaşamız İit fdeğini - doldurmayacak - bir & Bükiç, M Kaşası. Neden sonra saati — Gidek :*n_ :::'m artık; geç kalmayalrm, z n Yük eder. Yolda da konuşü ddi “sile yolda yine hep böyle ba- N 'hm. Üzerinde münakaşa — ettik. e Yacağımızı anlayınca, ayrı- Ki teklilte bulundum: S 47 mektup göndereceğim, & Ceva; düy M aa P bekliyorum. Okuduk- Yaş Na Ötig, Mektubunuzu size isterseniz S Ederim, t Vırı.. v"m—'-.cuız ne olur sanki? Fti © n *V8P vermek icap ediyorsa S S Söz Mmü e sd’.. Maz, Pekar N &. Şimal eve gider gitmez 'ürm hi Sak 1 traş bah da AP arasın ::'şp;.;::hu Şekmesin diye bera- G ölergir Oracıkta ayrıldık. İh t ı._r“"“" Mektubu yazdım.Ken Vaç Seriğ l OYduğum temiz hislerim hç Beyey PAnlaşmak ist N ediğimi iki —::ı%':':_" lâzem xeliığı.ıi_zimdht 'v;, İ Ş ";il_“."ld;n Sonra da staj yap tagr “teki Bini bildirdim. Bu mek- ,:':a_ KSN kitap içinde Celine "'ı:* n'_'-n Yemeğe geldiğim sıra 4% ı“euı“ &Fasında — bana cevap Üa halaç teri'de bulundü.Bana şim ::;_ıi Klifimi düşünmeye lüzum 'S:'l".q Seneye kadar bu fikrim 4 h aha ihtimali bülunduğunu, Sıüî.şlü _*“s'ıik olduğunu, zama- K “q_:_".;"uanm istediği şekilde 'b,b“ Ğ'mı z’“l!ı;xda_ Bu mektu- B ZAman kendi *.hfıd“!(î:m.. h; ima zaptede Birkaç ç ırlarımı, BÜn sonra bir pazar Eflbl/ızb"â/” ’ | z Kenan Çinili — Melekzad Çinili (Tercüme ve iktibas hakkı mahfıredur) — Numara 60 — | Benan'a bir gün dedim ki: - Muhakkak birisine sözlüsünüz, Vahutda âşıksınız! Kızardı, bozardı ve kekeledi : İkisi de değil!.. Hayatımda belki Sevildim, fakat katiyen sevmedim | günü annesi, o, ben Göksuya gezmeye gittik. Annesi Göksu camisinde namaz kılmak üzere yantmızdan ayrıldı. Bu bir fırsattı. Ona mektup hakkında bazı sualler sordum. O kızarıyor, bozarıyor ve birçoök makul sebepler göstererek kendisini bu müşkül vaziyetten kurtar maya çalışıyordu. Ben, onu bu hakde görünce tam bir erkek tavrı takınıyor ve hemen cevap veremiyeceği sualler sormaktan ketndi. mi alamıyordum. — O hâlde, diyordum - birisini sevi yorsunuz, Yahut da birisile sözlüsü- nür. S — Hayır böyle bir şey yok.. Sizi te- min ederim, — Hayatınızda hiç sevmediniz mi? — Belki sevildim, fakat katiyen vev medim. — Neden sevmediniz. Genç değil mişin'z, Hissiz m'siniz? — Niçin hissiz olayım, EBlbet benim de bir kalbim ve duygum var, Fakat şimdiye kadar hiç sevebileceğim kimse ile karşılaşmadım. Yahut da'karşılaş- mak fırsatına kavuşmadım. n Ön bir senem Jeyli mektepte geçti. Beni mektepten tatil günlerinde annem gelip alırdı. Yalnız sokağa çıktığımı Biç hatırlamıyorum. Mektepten çıktık- tan sonra da hayatım hep köylerde geç ti. Yine annemin dizi dibinde. Şüphesiz anlıyorsunuz ne kadar sade ve asude bir hayat geçirdiğimi, Böyle bir kız dan şüphe etmek bilmem garip olmaz mıc —Madem ki inanmak Jâzım. — A... Rica ederim, hâlâ mı şüphe? Vallabi, namussuzum ki doğru söylü- yorum. — Rica ederim yemin etmeyin.. Söy- ledinklerimi şaka telâkki etmelisiniz.. inandım. z Bana teminat verirken çok utangaç. aynı zamanda asabi bir hali vardı. Yü- züme bakmıyordu. Yahut da bakmaya cesaret edemiyordu. Başı önünde, aya ğile yerdeki otlar; ezmekle meşguldü. İleriden annesinin geldiğini görünce sustum ; — Anneniz geliyor, dedim. — Öyleyse yürüyelim, dedi. Ağır ağır yürüyerek annesini karşı- ladık. Göksuya gittik. Dere kenarında bir gazinoya oturduk, Benan sandala bizmek istiyordu. An nesi meraklı bir kadındı. Onun bu ar- zusuna muhalif görünüyordu. Ben de anne tarafından oldum. Sandala binme nin doğru bir şey olmayacağını söyle- dim. Bu munaleletimin, annesi Üzerin- de çok iyi bir tesir yaptığının larkında idim. Bunu Benan da hissetmiş, ve be- nim bu kurnazca hareketimi dilile ol- masa bile halile taşdik etmekten çekin memişti. Geç vakit, Anadoluhisarından vapu- ra bindik. Salonda yanımızda güzel ve ufak bir çocuk vardı. Bu cidden güzel bir yavruydu. Hele Benan bayılmıştı. Mütemadiyen ona bakıyor vet — Yavrum.. diye söyleniyordu. — Çocuk sever misiniz? dedim? — Evet.. Çok.. — Evlendiğiniz. zaman çocuğunu- zun kız mi, erkek mi olmasını istersi- niz? Benan birdenbire değişti, kızardı. Parmağını dudağı Üzerine götürerek bana: — Sus! İşaretini verdi. (Devamı var) HABER — Akşam tcstan Yeni postahane bir hara- be var Şehrin en işlek yerlerinden birini çirkinleştiren bu j manzaralara artık İbir nihayet vermek lâzımdır Şi Tam bir harabe olan Üç gün evvel, epey zamandır. gör- mediğim bir arkadaşım siyaretime gel- di. Bir müddet dereden tepeklen konuş- tuktan sonra, söz bizim İstanbul konu- şüyor sütununa intikal etti, arkada- şım: — Ne bitmez tükenmez derdi varmış bu şehrin dedi. Dolaştın dolaştın ve durmadan yazıyorsun, hâlâ da yepyeni yepyeni, bambaşka mevzular buluyor- sun, Hiç hatıra hayale gelmiyecek nok taları meydana çıkarıyorsun. Bir taniye sustu, gülerek yüzüme baktı; — Fakat, diye devam etti. Bir yer var ki, burnunun dibinde olduğu halde Oranın halini nasıl olup da görüp yaz- madın şaşıyorum doğrusu, . Sözünü tekrar kesti, sanki beni fazla merakta bırakmaktan sevk duyuyor- müş gibi birkaç dakika konuşmadan kahvesini içti ve nihayet: — Yenipostahanenin — kargısındaki meydandan bahsetmek İstiyorum, — de- di O canım binanım hemen yanı başında şehrin en işlek bir piyasa mahallinde böyle bir harabe nasıl bırakılabilir.. Vallahi aklım ermiyor. Dostum daha uzun izahat vermedi. Benim suallerime: — Söylediğim yer, yüz adım ötede git gözünle gör daha iyi, cevabını ver- di. Bir saat sonra foto Âli ile beraber, Yenipostahancin önünde idi.. Meydan k denen kısımda, hakikaten bir ha tâbe vardı. Bütün civarın manzarasını berbat eden bu yer şimdiye kadar na- &l olp da benim gözümden — kaçmıştı. Bir türlü akıl erdiremetlim. hem de hiç geçmezsem, haftada üç dört defa ora- larda dolaşırım. Koskoca binalar arasında tam bir te- neke mahallesini andıran bu harabeyi biraz tarif edeyim. Yenipostahane önünden Sultanha - mâtıma uzanan büyük caddenin sağ tarafında 4 üncü Vakıf hanımna doğru küçük bir sokak uzanır, İşte çaddenin sağına ve bu sokağın soluna düşen kı- sımda, bir arsa vardır. Bu arsanın caddeye bakan iki yüzü açıktır, diğer iki yüzünlün birisi bina duvarlarile, diğeri de pis paslı teneke- lerden, çinkolardan müteşekkil — bir bahçe duparile kapanmıştır. Meydanın köşesinde kırık dökük hama! arabaları, diğer köşesinde — iki seyyar lotoğrafçı makinesi, başka bir köşesinde ise eski tahta kapılardan, taş yığımlarından ve çinko parçaların dan yapılmış küçük sığınakta çalışan bir eskici görünüyor. Meydlancktabi çöp Tartusunun hali! Büyük caddeye yakın — kısımda ise bir küçük tokanta bulunmaktadır ki bu dükkân beyaz boyası ile meydanın çir- kinliğini ve teneke tahta perdelerin berbat vaziyetini kısmen örtmektedir. Ben evvelâ eskicinin yanına gittim, bu ihtiyarca ve ürkek tablatlı bir adam dı. İsmi Vahi imiş. Koyu Ermeni şiy- vesile konuşuyordu. Bizim gazeteci ol- düğümüzü öğrenmeden evvel, işlerin pek kötü gittiğinden, kendisinin ve iki çocuğile ailesinin ekmek parasmı güç kazandığından ramazandan itibaren İş lerin bıçakla kesilmiş gibi azaldığından, günde 70-80 kuruş kazansa halinden pek memnun kalacağından uzun uzadı ya bahsetti, Fakat hüviyetimizi öğrenir öğrenmez! — Aman, aman, beni sakm yazma- yın diye yalvarmağa, hele arkadaşım fotoğrafını çekmeğe kalkınca yerinden karlkıp kaçmağa kalktı. Fakat bu sıra- da Ali işini görmüş, resmini almağa muvaffak olmuştu. Eskiciden sonra, seyyar fotoğrafç- ların yanma gittik, Noterlerde iş yap- Gâaâlalasaray muraka- be heyeti toplanıyor Galatasaray spor kNbü idare he - yeti başkanlığından: 5 Şubat 938 cumartesi günü ssat 15 te murakabe heyeti içtima edece- ğinden sayın azanm muayyen gün ve saatte klüb lokaline gelmeleri rica e- lunur, Istanbul konu;;yor nin karşısı K nda y tıranların fotoğraflarını almakla geçi- nen bu İnsanlar da ballerinden pek şi- küyet ettiler.. — Eskiden üç dört lira yevmiyeyi beğenmezdik, şimili 30 küruşla eve dö- nüyoruz, diyorlardı. Sebebini sorunca: — Umumt kriz, noterlerde iş yaptı ranlar azaldı, bizim de işler berbat ol du diye izah ettiler., Köşedeki lokantacı ise, masraflarının ağırlığından şikâyet etti. Onları dinledikten sonza, lokantanın bu mevsimde metcuk bir halde duran küçük babçesinin arkasına, bir kısmı ilânlarla kapanmış teneke tahta perde lerin önüne doğru yürüdüm. Meğer burada, Luranın berbatlığını tamamla- yan en kötü manzara ile karşılaşmam mukaddermiş.. Lokanta bahçesinin bemen bitişiğin de kırık dökük kapaklı kocaman bir göp kutusu duruyordu. Daha ben sormadan, oralı csnaftan bir kısmı bundan çektiklerini uzun uzun anlattılar. — Büu mevsim yine ne ise, fakat bü- tün yaz, koku, pislik içinde yaşıyoruz. Civar dükkânlar hepsi bir olup kayma- kama rica ettik, Geldiler, baktılar, bir şeyler yapacaklar sandıke, fakat bu pis Hik yine olduğu gibi buratla bırakıldı. Meydandan ayrılmazdan evvel çöp sandığıma bir kete daha baktım ve ken di kendime şöyle düşündüm, Bir çöp sandığını kaklırmak ve çir- kin teneke duvarlara bir şekil vermek acaba belediye için bu kadar güç bir iş midir ki, gehrin en göz önündeki yer- erinden birini, iğrenç bir harabe halin de bırakmakta devam ediliyor? Şaşıla- cak bir ihmal doğrusu!., HABERCİ istanbul radyosu $ ŞUBAT — 1938 PERŞENBE 18,30 çocuk tiyatrosu (Elveda Tiltil va Mitil), 19 Vedla Rıza ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şarkıları, 19,30 Spor musahabeleri: Eşref Şefik, 19, 55 Borsa baberleri, 20 Cemal Kâmll ve ar. Kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,90 hava — raporu, 20,33 Ümer Riza tarafından arapça söylev, 20,18 Fasıl saz heyeti: Okuyanlar, İbrahim, Ali Küçük Safiye, Kanun Muammer,, Klârinet Hamdi, Tanbar Salâhaddin, Ut Cevdet — Kozan, Keman Cevdet (saat ayarı), 21,15 Tahsin ve arkadaşları taralından Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,50 — Bedriye Tüzün: şan stüdyo orkestrası, — refakalile, 22,20 orkestra, 22,45: Ajans haberleri, 28, Plâk la sololar, opera ve operet parçaları, 23,20 sön haberler ve ertesi günün programı 23, 30 Son. BÜKREŞ: 18 carbant, 20 mandolin orkestrası, 20, 36 şarkılar, 21 senfonik konser, 23,15 plâk BUDAPEŞTE: 18,30 cazbant, 1945 örkestra, 21.20 film müziği, 22,25 sigan orkestrası, 23,05 opera orkestrası, 24,20 plük. BERLİN: 18 şarkılı konser, 19 plâk, 20,10 bando, 21, cazbant, 28,30 balk havaları, ROMA: 18,15 Riyo dö Janeyrodan konser nakli, 20,30 oörkeştra, 23,20 senfonik — konser, 24,15 cazbant. VARSOVA: 20,30 konser, 21 öperet müzliği, 23 ha. fif müzik,